Haziran ayı Zîlan gerçeğinin ve Apocu militanlığın fedailik tarzında somutlaşmasının yıl dönümüdür. Zîlan(Zeynep Kınacı) yoldaşla bir çizgi olarak gelişen ve partileşme gerçeğimizi belirleyen fedailik gerçeği Sema Yüce ve Gulan(Filiz Yerlikaya) yoldaş ile Haziran ayını fedailer ayına dönüştürmüştür.
Zîlan, Sema ve Gulan yoldaşlar şahsında, Haziran ayında şehit düşen Berîvan Zîlan, Raperîn Amed, Leyla Wan, Şarîstan Asmîn yoldaşlarımızı, yine özgürlük mücadelemizin kahraman şehitlerini saygıyla, sevgiyle anıyoruz. Bizlere onurlu ve özgür yaşama şansını sağlayan, büyük emekleri ile bugünkü değerleri yaratan tüm devrim şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Özgür kadın kimliğini ve özgür yaşam gerçeğini somutlaştıran şehitlerimizin izinde, onlara layık bir mücadele ile bu yüzyılı kadınların özgürlük yüzyılı yapacağımızın sözünü veriyoruz.
Kadın partileşmesinin kimliği olan ve bu kimliği, özgür yaşam ölçülerini, ilkelerini temsil eden Zîlan yoldaş şahsında fedailik çizgisinde büyük savaşan, büyük direnen, bu çağın özgür insan gerçeğini ortaya koyan gerillacılığın başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Gerilla mücadelemizin, özgür kadın militanlığının eşsiz örnekleri bugün de savaşın ve zaferin garantisidir. Zîlan gerçeğinde kendini yapılandıran, iradeleşen ve Önder Apo’nun büyük öğrencileri olan Leyla Sorxwîn, Gülçiya Gabar, Hejar Zozan ve yüzlerce öncü militan günümüzün savaş gerçeğinde öncü duruşları ile hepimize doğru yaşamanın, savaşmanın, partileşmenin, mücadelenin yolunu göstermektedir.
Bu süreçte şahadetleri ilan edilen Botan saha komutanımız Leyla Sorxwin yoldaş, Merkez Karargah komutanlarımızdan Gülçiya Gabar yoldaşımız bu büyük öncülerdendir.
Yoldaşlarının sırtını dayadığı güvendiği komutan
Leyla yoldaş, Amed yurtseverliğinin Botan’ın özüyle buluşması, bilinç ve irade kazanan Apocu militanlığın, kadın özünün nadide örneklerindendi. Leyla yoldaş kadın komutanlığının ve düşman karşısında baş eğmeyen asil Kürt kadının gerçekleşmiş haliydi. Mütevazi, sade, özlü ve maneviyat yüklü bir yoldaşımızdı. Mücadele yaşamı boyunca Önder Apo’nun izinde ve son derece tutarlı bir mücadele çizgisinde ilerledi. Asla taviz vermedi, özgür yaşam uğruna her türlü zorluğu göze aldı. Kadın ruhu ve asaleti Leyla yoldaşı tüm yoldaşlarının değer verdiği, sevgi ile yaklaştığı, aranan bir komutan yaptı. Yoldaşlarına büyük sevgi ve saygı ile yaklaşan, duyarlı, kadın bilinci, hissiyatı güçlü, çok değerli bir yoldaşımızdı. Partimizin öncü militanlarından biri olarak 30 yılı aşkın süre boyunca bu dağlarda savaştı. Özgürlük için mücadele etti. Mücadelenin her anına ve alanına anlamla, inançla, iradeyle, bilinçle katıldı. Leyla arkadaş en çok Botan’a emek verdi. Botan coğrafyasında mücadele etti. Rojhilat’ta, Başûr’da, Bakur’da savaştı. En zor zamanlarda en zor görevleri üstlendi. Merkez Karargahta, sahalarda ve eyaletlerde görev aldı. Bir kadın olarak Partiye katıldığı andan itibaren iddialı ve hizmet anlayışı ile yürüyen, her görevi layıkıyla yerine getiren, sorumluluk ile katılan bir yoldaşımız oldu.
Gülçîya yoldaş da 30 yılı aşan mücadele yaşamında Botan’dan Amed’e, Rojhilat’a, Başûr’a ve Rojava’ya kadar Kurdistan’ın dört parçasında savaşmış, emek vermiş, komutanlık yapmıştı. Asi, özgür ruhlu, inançlı, sade, emekçi bir yoldaşımızdı. Partinin birçok alanında görev aldı. Merkez Karargah çalışmalarından, PAJK Koordinasyonu görevi dahil birçok alanda tarihi sorumluluklar üstlendi. Görevlerine hep titiz, sorumlu ve duyarlı yaklaştı, öncülük yaptı. Gülçiya arkadaş yoldaşlığı, sadeliği, özgür ruhu ile herkesin sevdiği, örnek aldığı bir yoldaş oldu. Tecrübesi, savaşçılığı, cesareti ile yoldaşlarının sırtını dayadığı, güvendiği bir komutandı.
Hem Leyla arkadaş hem Gülçîya arkadaş hepimizin örnek alacağı bir militanlık ve komutanlık abideleridir. Her iki yoldaş da Botan gerçeğinde şekillenmiş, ömürlerini bu halka adamış, otuz yılı aşkın mücadelelerinde hep fedakarca halk ve devrim için çalışmış yoldaşlarımızdı. Kadın komutanlaşmasının nadide örnekleriydiler.
Önderliğe dönük uluslararası komploya karşı mücadele etme ve fedai tarzda savaşma kararlılığı ile Özgürlük Hareketine katılan, çeyrek asra yakın bir zamanı mücadele ile geçiren Hejar Zozan ve Şarîstan Asmîn yoldaşlarımız da 2023 yılının şehitler kervanına katıldılar. Hejar yoldaş Hêzên Taybet çalışmasının fedai militanlarından, Haftanin savaşının komutanlarındandı. Zîlan fedai gerçeğinin kurumsallaşmış ifadesi olan Hezen Taybet içinde öncüleşen, komutanlaşan, ideolojik duruşu, adanmışlığı, mütevaziliği, kadın bilinci, yoldaşlığı ile örnek alınacak bir yoldaşımızdı.
Şaristan Asmîn yoldaş gerillacılık yaşamı kadar, gerilla mücadelesini tüm dünyaya duyurma, Kürt kadınının eşsiz savaşımını basın yoluyla yansıtma mücadelesi içinde olan Jinen Çiyayi’lerden biriydi. YJA Star basın merkezinin kuruluşu ve gelişmesinde büyük emekleri olan bir yoldaşımızdı. Botan kültürünün yurtseverliğini, asiliğini, emekçiliğini, özlü ve sade gerçeğini parti bilinci, iradesi ve kültürü ile yoğurmuştu.
Leyla Amed, Gülçiya Gabar, Hejar yoldaşlarımız ve Haziran şehitlerimiz Leyla Wan, Berîvan Zîlan, Raperîn Amed, Şarîstan yoldaşlar, hayatlarının her anını Apocu ilkelerle yaşayan yoldaşlarımız ve bu topraklarda tanrıça kültürünün devamcısı ve temsilcisidirler.
Ne mutlu bize ki bu yoldaşların yoldaşıyız. Ne mutlu bize ki onlarla yol yürüdük, birlikte mücadele etme onuruna ulaştık. PKK-PAJK militanlığının bu nadide örnekleri devrimimizin en büyük kazanımlarıdır. Özgürlüğe ulaşan, iradeleşen, bilinçlenen, güçlenen kadın gerçeğinin eşsiz örnekleridir. Onlar kadın özgürlük çizgisinin somutlaşmış değerleridir. Bu devrimin değer yaratan ve kendilerini en anlamlı değerlere dönüştüren emekçileridir. Parti kültürümüzü, devrimci anlayışımızı en güçlü savunan ve onu şahsında temsil eden öncü militanlardır.
Onların uğruna mücadele ettiği özgür yaşamı, Kurdistan ve kadın devrimini gerçekleştirmek yoldaşlık sözümüzdür.
Zîlan, Sema, Gulan fedailiğin ölçüsüdür
Savaş gerçeğimiz ve partileşme mücadelemiz Zîlan fedailik çizgisinde gelişmektedir. Zîlan, Sema ve Gulan yoldaşların Önderliğe bağlılığı, bilinçli ve iradeli duruşları, halkına ve yoldaşlarına olan sevgisi, kadın özgürlük çizgimizi kavrama ve temsil etme düzeyleri fedailiğin gerçek ölçüsüdür. Her bir yoldaşımız bu fedai gerçeğinden beslenerek maneviyatı, özgürlüğü, kadın değerlerini sahiplenmiş, mücadele gücü kazanmış, inanç, irade ve bilinci kendinde yaratmıştır.
Bizler öncülerinden öğrenen, onların anlam gücü ve pratiklerinden yararlanan böylece militanlığın ilkelerini ve gerçek anlamını somutlaştırmaya, yaşamaya çalışan Apocu bir topluluğuz. Farkımız ve gücümüz ideolojik gerçeğimizden gelmektedir. İdeolojik ilkelerimiz ise özgür insan olmanın ölçüleridir. Özgürlüğün ilkeleridir. Özgür insan olmak ilkeli, ahlaklı, vicdanlı, sorumlu, bilinçli, iradeli, adaletli, güçlü olmayı gerektirir. Dikkat edersek bu özellikleri fedaileşen yoldaşlarımızda görüyoruz. Her bir yoldaşın kendi özgünlükleri, kişiliklerinde farklı yönler vardır. Ancak ortak değerler ve temel devrimci özellikleri temsil etme güçleri, bu ilkeleri kişiliklerinde somutlaştırmaları onları büyük ve unutulmaz kılmaktadır. Fedaileşen yoldaşlarımızın yaptıkları eylemler kadar, nasıl yaşadıkları ve hangi hakikatleri temsil ettikleri önemlidir. Zîlan ve Sema yoldaşlar fedai eylemle şahadete ulaşırken arkalarında bıraktıkları mektupları bizlere nasıl bir yaşam anlayışını temsil ettiklerini, özgürleşme düzeylerini, bilinç düzeylerini, Önderliği, parti yaşamını, kadın gerçeğini ne düzeyde sahiplendiklerini göstermektedir. Bu nedenle eylemleri değerlidir, anlamlıdır, yeni yaşamın, partileşmenin, örgütlenmenin, güçlenmenin kapılarını açmıştır. Bizlerin bu yoldaşlarımızdan öğrenmemiz gereken temel gerçek nasıl yaşamamız gerektiği, partileşmenin gerçek ölçüleri temelinde militanlığın nasıl olması gerektiğidir.
Her eylemin kendi döneminde bir gücü, anlamı ve sonuç alıcılığı vardır. Ve bazı eylemler kendi dönemini aşan bir ideolojik, çizgisel gelişmeye neden oldukları için, temsil ettikleri özgürlük anlayışı ve bunun eyleme dökülmesi çok görkemli olduğu için hala günümüzü belirleyen ve yön veren durumdadırlar. Bu nedenle Önderlik bu eylemleri bir intihar eylemi değil bir yaşam eylemi olarak değerlendirmiştir. Çünkü özünde yaşama büyük bağlılık, sevgi, özgürlük iddiası vardır. Bu eylemler büyük bilinç sahibi, süreci çok iyi gören, okuyan, tehlikelerin farkında olan, Önderlik karşısında yüksek duyarlılık sahibi olan yoldaşların eylemidir. Birer zorlanma, tıkanma, umutsuzluk, devrimin sorunlarına güç getirememe sonucunda değil yeni yaşamın müjdecisi olma, düşmana büyük darbe vurma amacıyla gelişmiş eylemlerdir. Bu nedenle Sema yoldaşın belirttiği gibi kendini aşmış insan eylemidirler.
Zîlan yoldaş 30 Haziran 1996 yılında Dersîm’de sömürgeci Türk devletinin ordusuna karşı yaptığı fedai eylem ile ölümsüzleşti. Mücadele tarihimizin ilk fedai eylemini yapan Zîlan yoldaş sadece gerillacılık taktiğine açılım yaptıran eylemi ile değil, Önderlik gerçeğini anlama gücü, ideolojik duruşu ve özgür yaşam iddiası ile tanrıçalık sembolümüz oldu. Bu nedenle Önderlik Zîlan yoldaşın eylemini şöyle değerlendirdi. “Bu eylem sadece 1996 yılının değil, PKK tarihin, hatta ulusal kurtuluş savaşımızın en büyük, en kutsal ve en sonuç alıcı eylemidir… PKK silahlı savaşım çizgisinde bu eylemin yeri son derece belirgindir, tarihidir. En gelişkin ve PKK’nin hak ettiği gerçek bir eylem…
İntihar denilen bir olay varsa, bu eylem değil, diğer eylemlerimizdir. İntihar kişiliklerinden bahsedilecekse, bu kişilikler kimlerdir diye sorulacaksa, sizlersiniz diyeceğiz. İster eylemlerden kaçınan, ister intiharvari biçimde düşmana hiçbir zarar vermeden kendisiyle birlikte yüzlerce yoldaşının imha olmasına yol açan eylem anlayışı ancak intihar olarak değerlendirilebilir. İntiharvari eylem anlayışından en uzak yaklaşım bu militan yoldaşın eylemidir.
‘Yaşam iddiam çok büyük. Anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum. Yaşamı çok sevdiğim için bu eylemi gerçekleştirmek istiyorum’ diyor. Bunu kendi gerçeğimde daha iyi anlayabildiğimi sanıyorum. Yaşamı sevenler, ancak büyük eylem yapabilirler. Yaşamdan vazgeçenler asla bir eylemci ve iyi bir örgütçü olamazlar. Bu arkadaşımız yaşamı büyük sevdiği için böyle bir eylemi gerçekleştiriyor. Yaşamın özgürlüğe dayalı, yaşamın dirilişle-direnişle bağlantısı, yaşamın güzellikle bağlantısı, yaşam sevgisi büyük olmazsa, bu eyleme karar verilemez.
Fakat sizler ise yaşam bittiğinde, umutlarınız yıkıldığında, örgütü yerle bir ettiğimizde, ideolojik-politik esaslarla oynadığınızda intiharvari eyleme gidiyorsunuz. İşte Zîlan yoldaşımızın eylemi buna karşı bir müdahaledir. Çok örgütlü, çok direnişçi, çok sağlam ideolojik esaslara dayalı, çok sevinçli, moralli, iradeli, azimli ve coşkulu bir yaşamın kendisini buna götürdüğünü belirtiyor.”
Zîlan bir kültür, bir yaşam felsefesi ve soylu kadın duruşu örneği olarak yeni yaşamın yolunu açan kadın militanlığının örneği oldu. Bu nedenle partileşme sembolü ve kimliğimizdir. Önderliğimiz Zîlan’ı bir manifesto olarak tanımladı. Bu bir yaşam ve özgürlük manifestosuydu. Kadın özgürlük mücadelesinin gelişimi, partileşmesi, özgürlük ideolojisinin oluşumunu belirleyen soylu bir duruş olarak tarihteki yerini aldı. Önderlik Zîlan yoldaşın mektupları üzerine yaptığı çözümlemelerde şunları dile getiriyor:
“Anlamlı bir yaşamın büyük eylemlilikle bağlantısı vardır. Sizlere bunu sürekli söylüyorum. Evet, sizler anlamlı bir yaşam istiyorsunuz. Fakat yaşamın anlamlı ve ciddi olabilmesi için de çabanın büyüklüğü gerekir. Nedir büyük eylem?
Örgütlü yaşam, ideolojik-politik yetkinleşme. Tarz, üslup, tempo sahibi olmak. Askeri olarak dönem taktiğine sahip olmak. Bütün bunlar oldu mu büyük eylemin sahibi olursun. Öyle hedefi belli olmayan, Partinin maddi imkânlarını savuran, düşmanı vurup vurmadığı belli olmayan eylem, büyük eylem değildir. Büyük eylem Zîlan yoldaşımızda anlamını bulmuştur.
‘Yaşamı ve insanları çok sevdiğim için bu eylemi gerçekleştirmek istiyorum’ diyor. ‘Sevgim kurumuştur, artık sıkılmışım’ diyenler, bırakalım bütün insanları, birlikte çalışması gereken yoldaşlarına karşı sevgisi, saygısı yok, hatta doğru çalışması yok. Kendini mi, düşmanını mı, içindeki putları mı yaşamak istiyor belli değil. Keyfi, bireyci, yetmez anlayışlar, bu eylemin sahibi kişilikler karşısında affedilmezdir.
Açık söylüyorum: Eğer bu yoldaşıma bağlı kalacaksam, yaşamla bu kadar oynayanların, yaşama saygı ve sevgisi olmayanların yaşamla eylem arasındaki doğru, ideolojik, örgütsel, siyasal çalışma ve parti tarzları arasındaki bağı kuramayanların PKK’de bulunmaları bir hakarettir.
Eleştiriler daha çok sizleredir. Zorlanacaksınız, zaten zorlanıyorsunuz. Bu yoldaşa söz verecek, işlerlik, yaşam gücü kazandıracak düzenlemeyi gerçekleştirmek gerekiyor. Bu yoldaş, ‘ben direnişin sembolü olmak istiyorum’ diyor. Sizler ayaktasınız ve imkanlarınız daha çoktur. Gerçek eylemlilik budur. Büyük yaşamın sahibi olmak budur. Bütün bunlar en çok da sizlere gerekli. Bunun gereklerine sahip olmazsanız, bir gün bile sizleri yaşatmayız. Çağrılar, mektuplar birer manifestodur ve gereklerini yerine getireceğiz. Büyük değerlere bağlı militanlar olarak yaşayıp ve eylemin sahibi olarak büyüklüğünüzü kanıtlayın ki, kimlerle yürüdüğümüzü bilelim…
Savunmaya geçeceğiz. Değerlerimizi bütün bu anlayış ve tutumlara karşı savunacağız. Çirkin, örgütsüz, moralsiz, eylemsiz, bunalımlı, plansız, bireyci, keyfi, kendinden vazgeçmiş, düşmanı gözüne kestirmeyen, tarihi doğru anlamayan, zafere inanmayan, zafer coşkusuyla tutuşmayan kim varsa saflarımızda, kim bizlere doğru yaklaşmıyorsa ona “dur” diyeceğiz. Sen düşmanın dolaylı ajanısın diyeceğiz. “Ben de böyleyim” diyene, o zaman “defol git” deriz. Çünkü yiğitler var, onların yolunu açalım. Yoksa bu yiğide yazık olacak. Hakkını kim verecek? Bu yaklaşımlarınızla hakkını mı vereceğiz? Hakkını vermezsek suç ortağı olacağız. Buna hiçbir kuvvet beni zorlayamaz. Yiğitlerin adına toz kondurtamam. Ben bunu defalarca söyledim ve tekrar söylüyorum. Size her türlü hizmeti yapayım, ama bu yüce değerlere, anılarına bağlı olmanın gereklerini aşındırtmayın. Bu yoldaşlarımızın anılarını zedeleyecek tutum ve davranışlara girmeyin. Sizlerden fazla bir şey istediğimiz yok.
Tarihte kıblegahlar, kutsal mabetler ve onların içinde kutsal tanrı veya tanrıçalar vardır. Onların ardılları, onların mensupları uygun günlerde gidip bu mabetlere kapanırlar, secde ederler, yalvarır-yakarırlar, “affet bizi” diye. Böyle yoldaşlar öyle yoldaşlardır. Bir mabede gider gibi huzurlarında eğileceksiniz, secdeye kapanacaksınız, af dileyeceksiniz ve güç alıp kendinizi temiz kılacaksınız.”
Önderlik Zîlan dinine girmekten bahsetti. Buna ikircikli yaklaşan, kendini bu çizgiye tam adamayanları münafık olarak değerlendirdi. Elbet Önderlik Zîlan dini derken bilinen anlamda bir din değil bir inanç ve düşünce sistemine, onun kültürüne, ahlakına, yaşam tarzına, soylu duruşuna katılmak anlamında dile getirdi. Biz yoldaşlarına düşen onun temsil ettiği soylu, onurlu, zafere, özgürlüğe bağlı kadın gerçeğinin ve tanrıçalık kültürünün gücünü görmek, bu inanç sistemi içinde yer almak, yolunda yürümektir.
Önderlik Zîlan dinine girmekten bahsetti. Buna ikircikli yaklaşan, kendini bu çizgiye tam adamayanları münafık olarak değerlendirdi. Elbet Önderlik Zîlan dini derken bilinen anlamda bir din değil bir inanç ve düşünce sistemine, onun kültürüne, ahlakına, yaşam tarzına, soylu duruşuna katılmak anlamında dile getirdi. Biz yoldaşlarına düşen onun temsil ettiği soylu, onurlu, zafere, özgürlüğe bağlı kadın gerçeğinin ve tanrıçalık kültürünün gücünü görmek, bu inanç sistemi içinde yer almak, yolunda yürümektir.
Şehitler Kadın Hareketi’nin geleceğini öngörmüşlerdir
Çanakkale Zindanı’nda 98 Newroz’unda eylem yapan Sema Yüce yoldaş mektubunda, “Öğrencisi olmaya çalıştığım şehitlerimizin eylemleri üstünde çok düşündüm. Her gün, her an devrim ateşinde yürüyerek yanmayı, bunun sırrını kavramayı çok istedim. Gördüm ki bu, kendini aşan insan eylemidir. Bu kararı verdikten sonra tekrar tekrar büyük bir iç savaşı yaşadım. Kendimde bütün beşeri zaafların ayartıcı gücünü son bir kez gördüm ve yendim. Özgür yaşam, özgür kadın tutkum bana bunu emrediyor. Başkan Apo’ya bağlılık andımın, bu tutkunun ateşinde kül olmak ve bu küllerden yeniden kendini yaratmak olduğunu şimdi daha iyi kavrıyorum… Zafer tanrıçamız Zîlan yoldaşın vasiyetine bağlılığımla, O’nun görkemli eylemine sadece özüyle değil, biçim itibariyle de cevap olmak isterdim. Fakat zindan koşullarında bu mümkün değil…. Özgürlük tutkum çok büyük. Bu tutkuyu yaşam gücüne dönüştürebilmek için tek varlığımı, kendimi Başkan Apo’ya adıyorum. Kadınlar, küllenen Kürt ateşinin kıvılcımlarıdırlar. Küllerinden yeniden doğmayı başaran, bunun kıvılcımı olan her kadın, özgür Kurdistan’ın dokuyucusu olacaktır” demiştir. Bu sözleri ile kadın öncülüğünün Kurdistan devriminin garantisi olduğu, özgürlüğü getireceği gerçeğini görmüş, daha Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilan edildiği ilk günlerde büyük bir inanç ile ifade etmiştir. Zîlan yoldaş tarzında bir eylem yapma kararlılığına ulaşmış, ancak zindan koşullarında başka eylem yapma imkânı olmadığı için tek varlığı olan bedenini bir meşale haline getirmiştir. Sema yoldaş da Zîlan yoldaş gibi özgürlük tutkusunun büyüklüğünden bahsetmiş ve bu eylemi bir zafer duygusuyla, yaşam adına, kadının dirilişi ve küllerinden yeniden doğmasına vesile olması adına yaptığını belirtmiştir. Tüm bu yoldaşlarımızda en belirgin yön yaşama, özgürlüğe olan bağlılıktır. Yine kadın örgütlülüğünden, gelişmelerinden duyulan heyecan ve inanç bu yoldaşlarımızı cevap olma arayışına itmiştir. Sema yoldaş mektubunda, “Kendimde yaşamı yaratmak kararımda en önemli güç kaynaklarımdan biri de kadının Partileşme silahı olan YAJK’tı. YAJK, hem Başkan Apo’nun kadınla yoldaş olunabileceğine inancın eseridir, hem de inanıyorum ki Başkan Apo öğretisinin kurumlaşmasının, yayılmasının ve derinleşmesinin önemli silahlarından biri olacaktır. Bu yüzden YAJK’ı daha da büyütmek her Kürt kadınının, hatta bölge halklarının kadınlarının asli görevidir” diyor. 1998 yılından bugüne Sema yoldaşın da öngördüğü gibi kadın özgürlük çizgisi ve onun örgütlülüğü büyük gelişmeler katederek tüm Kurdistan’a, Ortadoğu ve dünyaya yayılmıştır. Önder Apo’nun en önemli projesi olan kadın özgürlük çizgisiyle donanmış Kürt kadınlarının Ortadoğu’nun temel gücü olmasına yol açmıştır. Bu yoldaşlarımızın en temel özelliği ideolojinin gücünü görmeleri ve bu ideolojinin başarısına olan inançlarıdır. Bu nedenle eylemleri de, yaşam anlayışlarını yansıtan mektupları da son derece ideolojiktir.
Gulan yoldaş 2002 yılında fedai çizgimizin kurumlaşmış hali olan Hêzên Taybet yönetimi iken bir komplo ile şehit düşürüldü. Hêzên Taybet Zîlan yoldaşın anısı ve çizgisini yaşatmak, kurumlaştırmak için oluşturulmuş bir fedailik örgütlenmesiydi. Gulan yoldaş bu kurumun komutanlarındandı. Önder Apo’ya dönük komplo sürecinde fedai eylem yapma amacıyla harekete geçmiş ve süreç değişince geri çağrılmış bir yoldaştı. Yüzlerce fedai yoldaşın komutanlığını yapan, özgürlük çizgisinin garantisi olmaya dönük bir çalışmasının sorumluluğunu üstlenen Gulan yoldaşın şahadeti Kadın Özgürlük Hareketimize dönük komplolardan biriydi. Gulan yoldaş kadın partileşmesinin gücünü ve önemini gören, kadın özgürlük çizgisinin militanlığını bilinçli yürüten bir yoldaşımızdı. Katıldığı PJA 4. Kongresinde yaptığı değerlendirmeler partileşmeye, militanlığa biçtiği rolü göstermektedir. Gulan yoldaş, “PJA kimlik düzeyinde bir özgürlük düzeyi de yakalayarak, kendisini bütün dünyada kabul ettirmeye doğru büyük bir açılım sürecine girdi ve bundan dolayı da kurumlaşma önem kazanıyor. Kurumlaşmanın kültürü bizlerde olmalıdır. PJA kimliğiyle kendisini ifade etme anlamına gelen gerekliliklere göre bir üslup, tarz ve ilişkilenmeyi yakalayamamışız. PJA, salt bir yönetim ya da bir dolda örgütlenen küçük bir örgüt ya da orada bulunan bir güç değildir. PJA bir çizgi ve yaşamdır. İdeolojidir ve bizim varlığımızın bir bütünüdür. Bu, kendisini politik ve pratik ifadesiyle çok çeşitli şekillerde örgütlendirerek kurumlaşmaya kavuşturdu. Artık bu, bir kültür olarak da kadının kendi içine oturmalıdır” diyerek partileşme kültürünü ve onun militanlığını tanımlamıştır. Gulan yoldaşın bu değerlendirmeyi yaptığı yıllarda parti, örgüt gerçeğimize büyük saldırılar vardı. Tasfiyeci çizgi parti gerçeğimizi, ölçülerimizi aşındırmaya, örgütlülüğümüzü dağıtmaya ve kadın özgürlük çizgisini tasfiye etmeye çalışıyordu. Bunun karşısında örgütlü duruşa, örgüt olmaya, parti kimliğine sahip çıkmaya çağrı yapması son derece bilinçli bir militanlık tavrıdır.
Gulan yoldaş fedailik anlayışının kurumlaşmış hali olan bir yapı içindeydi. Önderliği ve hareketi tasfiye etme, Önderlikten vazgeçme, temel özgürlük ölçülerinin, ilkelerin, Önderliğin kadın özgürlük projesinin ve özgür yaşam projesinin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde şehit düşürüldü. Çünkü Gulan yoldaş Önderliği sahiplenen, çizgisinin garantisi olan, Önderlik ilke ve yaşam anlayışının somutlaşması için mücadele eden bir fedai kurumunun sorumlusuydu. Kadın özgürlük çizgisini tasfiye etmeye çalışan güçlerin geliştirdiği bir saldırı ile şehit düşen Gulan yoldaş, kadın özgürlüğünün ve fedai militanlığının daha da güçlenmesine vesile olmuştur. Gulan yoldaşın eğittiği yüzlerce yoldaş mücadelenin birçok alanında büyük roller oynamış, fedailik çizgisi kurumlaşmıştır.
Şehit yoldaşlarımız bizlere ideolojik duruşun nasıl olması gerektiğini, doğru savaşmanın ve mücadele etmenin ilkelerini öğreten öncülerimizdir. Onlar şahsında ortaya çıkan öncülük, kişiliklerinde temsil ettikleri hakikat örnek almamız ve yaşatmamız gereken gerçeklerdir. Şehitlere olan borcumuz, yoldaşlık anlayışımız, mücadele gerçeğimiz bizlere bunları emretmektedir. Zîlan, Sema, Gulan, Leyla Amed, Leyla Wan, Gülçîya Gabar, Raperîn Amed, Berîvan Zîlan, Hejar, Şarîstan ve binlerce şehit yoldaşımız özgür yaşam uğruna tüm hayatlarını mücadele içinde geçiren, direnişçi Kürt kadınlarıydı. Kürt kadın gerçeğinin en soylu, asil, asi ve onurlu örnekleriydi. Onların bu gerçeği partileşme gerçeğimiz haline gelmiştir. Bu tarihten ve militanlık gerçeğinden öğreneceklerimiz çok fazladır. Tarihimizin kişiliklerimizi yapılandırması, yaratması böyle olacaktır. Sadece kendi yaşadıklarından öğrenmek, yaşayarak öğrenmek doğru bir öğrenme, bilinçlenme değildir. Tarihimizden, Önderliğimizden ve şehitlerimizden öğreneceğiz. Birbirimize bakarak, birbirimizi ölçü alarak ve kıyaslayarak değil gerçek özgürlük değerleri olan şehitlerin yaşamlarından öğreneceğiz. Partimizin öz değerleri, yaşam ve mücadele ilkeleri böyle gelişmiş ve şekillenmiştir. Asla vazgeçilmeyecek, peşinden koşulacak en büyük değer olarak özgürlük hepimizin kimliğidir. Özgür yaşam için mücadele etmek, parti çizgisi doğrultusunda yaşamak, savaşmak, çalışmak, yoldaşlık ve mücadele değerlerini büyütmek hepimizin temel görevidir.
Özgürlük mücadelesini ideolojik ilkelerle yürütmeliyiz
İçinden geçtiğimiz süreç parti gerçeğimizi yaratan ve kadın özgürlük mücadelesinin emekçileri olan şehitlerimizin anısına her zamankinden daha fazla ideolojik, askeri mücadeleyi, partileşme mücadelesini büyütmemiz gerekir. Amansız bir özgürlük savaşı yürütüyoruz. Tüm sisteme, faşist ve soykırımcı bir devlet gerçeğine karşı savaşıyoruz. Bu savaş Kürt halkının yüzyıl, kadınların binyıllardır içine alındığı soykırım sistemine karşı bir savaştır. Bu nedenle tarihidir, görkemlidir. Kendi içinde büyük devrimleri, dönüşümleri yaratmıştır ve işte bu nedenle de büyük saldırılar altında ve ağır bedellerle gelişmektedir. Son yıllarda özellikle ağır şahadetler yaşadık. Ancak şehitlere verilecek cevap Önderlik tarzında olmalıdır. Ağır duygusal yaklaşımlar altında kalmak Apocu tarz değildir. Şahadetlerden doğru etkilenmek, doğru sonuç çıkarmak önem kazanmaktadır. Şehit yoldaşların anısı bunu gerektirmektedir. Her şehidimiz bizlerde yaşam bulduğu, onun özlemlerine, hedef ve amaçlarına sahip çıkıldığı, özgürlük mücadelesi güçlü yürütüldüğü oranda hesap sorulacak, düşmandan intikam alınacaktır. Önderlik binlerce şehidin sorumluluğunu kaldıran kişi olarak onlara en doğru şekilde cevap olmuştur. Bu nedenle Zîlan yoldaş mektubunda “Şehide en çok bağlı olan sizsiniz. Bu temelde gözümüz kesinlikle arkada kalmayacaktır” demiştir.
Önderlik Zîlanlar anısına Kadın Kurtuluş İdeolojisini ve Kadın Partileşmesini gündemine aldı, geliştirdi. Zîlan ve Sema yoldaşların ideolojik duruşu, kadın gerçeğine ve Önderliğe olan bağlılıklarını bir örgütlülüğe dönüştürmek için mücadeleyi daha da kurumsallaştırdı. Özgürlük felsefesini daha da derinleştirdi. Gulan yoldaşın şahadeti Hêzên Taybet kurumlaşmamızda kadın gerçeğinin ve özünün daha da örgütlü bir güç kazanmasına yol açtı. Kadın fedailiğinin derinleşmesini getirdi. Parti gerçeğimiz manevi değerlere ve özgürlük mirasımıza güçlü sahip çıkmanın, bu değerleri somut ve yaşanılır kılmanın örgütlenmesini geliştirme tarihidir. Günümüzde de şehitlere bağlılığımız bizlere bu fedailiği, iradeyi, gücü bir partileşme hamlesine, devrimci halk savaşı ile özgürlüğümüzü yaratacak bir örgütlülüğe dönüştürme görevi yüklemektedir.
Kadın örgütlülüğümüzü her zamankinden daha fazla sahiplenme, oluşan değerlere ve mirasa sahip çıkma, militanlar olarak bunu kişiliğinde kültürleştirme, yaşam tarzı haline getirme ile şehitlerimize ve eylemlerine layık olabiliriz. Özgür kadın kimliğimiz PAJK, şehitlerimizin ve Önderliğimizin emeği ile bugünkü düzeyine ulaştı. Her bir yoldaş kadın ideolojisi ve partisiyle güç, irade haline geldi. Kadın örgütlülüğü, bilinci, cins mücadelesi olmadan ve bunun ısrarlı çabası olmadan kadınlar olarak varlığımızı tanımlamamız söz konusu olamaz. Her birimiz parti kimliğimizi ve örgütlülüğümüzü en büyük değer olarak görmek, bu kimliği ve örgütlülüğü geliştirmekten sorumluyuz. Şehitler çizgisine sahip çıkmak kadın örgütlülüğüne, PAJK gerçeğine sahip çıkmaktır. Zîlan çizgisinin somutlaşması olan ve şehitlerin partisi olan PAJK gerçeğine şehitlerimizin belirlediği ilkeler ve ölçüler temelinde yaklaşılmalıdır.
Parti tarihimiz ilkeli yaşamın, doğru yaşamın, doğru mücadelenin sonuç alıcı olduğunu ortaya koymuştur. Diğer yaşam eğilimleri, kişilik gerçekleri sistem içidir. Kürt halkının, kadınların binlerce yıldır yaşadığı kaderin bir benzeridir. Bu nedenle ne sonuç yaratır ne de zorlukların aşılmasına neden olur. Partili olmanın, militanlığın çıtası ve ölçüsü Zîlanlar, Semalar, Gulanlardır. Bu değerlerin sahibi şehitlerimizdir. Tarihten, sistemden, egemen erkeklikten hesap soran bir partimiz var, alternatif olmak, özgürlüğe ulaşmak ancak parti çizgisi temelinde örgütlenmekten, örgütlü olmaktan geçer.
Önderlik tarzı esas alınarak doğru mücadele geliştirilir
Zîlan yoldaşın, Sema yoldaşın eylemi en başta Önderliğe sahip çıkma eylemidir. Zîlan yoldaşın eylemi Önderliğe dönük 96 yılında Şam’da gerçekleşen saldırıya karşı duyarlılık, yoğunlaşma, cevap olma arayışının sonucudur. Zîlan yoldaş, “Düşmanın Önderliğimize suikast girişiminde bulunarak, sonuç almaya çalıştığı bu süreçte düşmana verilecek en iyi bir cevap olacaktır” diyerek Önderliğe dönük saldırıya cevapsız kalmayacağını ifade etmiştir.
Yine Sema arkadaş da gökyüzünde iki güneş olmadığı gibi bizler için de iki ideolojik merkezin olmayacağını ve sadece Önderlik çizgisi ve ideolojisi temelinde yaşamanın gereğini dile getiriyor. 98 yılında komplonun devreye girdiği dönemlerde Önderlik merkezli saldırıların farkına vararak, “Mevcut durumda düşman politikalarında sonuca ulaşmak için son bir hamle hazırlığındadır. Türk Genel Kurmaylığının son hareketliliği bunu ifade ediyor. Açık ki yine kirli politikalarının merkezinde Başkan Apo’yu etkisiz kılma, sınırlandırma, O’nun politik çizgisini O’na rağmen işlevsiz kılma vardır” diyor.
Önderlik bugün de büyük tecrit altındadır. İmralı tecrit sisteminin uluslararası bir sistem olduğunu biliyoruz. Hegemon güçler Önderliğin gücünden, toplum üzerindeki etkisinden korktukları için Önderlik üzerindeki tecridi ağırlaştırarak sürdürüyorlar. Önderliğin kadrolarıyla, halkıyla, dünyayla bağ kurmaması için bu tecrit uygulanıyor. Önderliğe disiplin cezaları adı altında cezalar verilerek hukuki haklarının önü alınmaya çalışılıyor. Buna karşı Önderlik için, Önderliğin fiziki özgürlüğü için yapılan eylemler de uluslararası düzeye ulaşmış durumdadır. Önderlik fikirleri kadınları, ezilen halkları, emekçi kesimleri etkiliyor. İdeolojisiz, hedefsiz kalmış sistem karşıtı, demokratik güçleri heyecanlandırıyor, harekete geçiriyor. Tüm kapitalist güçlerin ve TC’nin Önderliğin gücünü ve etkisini kabul ettikleri bir gerçektir. Uygulanan tecrit bunun itirafıdır. Sözde demokrasi ve hukuk adına yasalar koyan ve bu şekilde kendi meşruiyetini yaratmaya çalışan sistemin Önderlik sözkonusu olduğunda kendi meşruiyetini bile tehlikeye atarak yasalarını yok sayması Önderliğin bu sistemin en büyük alternatifi olduğunu herkese göstermektedir.
Ne kadar engellenmeye çalışılırsa çalışılsın Önderlik paradigması evrenselleşmeye başlamıştır. Bu çağın ideolojik-teorik tıkanmalarına cevap olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Önderliğimizle görüşmeler olmasa da, doğru ve güçlü bir mücadele yürütmemizi istediğini biliyoruz. Önderlik bize her zaman savunmalarında her şeyi söylediğini, yeterli perspektifleri verdiğini belirtti. Savunmalar ve Önderlik çözümlemelerindeki perspektifler temelinde çalışır, mücadele eder, pratikleştirirsek Önderliğin özgür olmasının yolu açılacaktır. Önderliğimiz özgürlük anlayışını ve projelerinin somutlaşmasında en çok kadınlara güvenmektedir. Her koşul altında kadınların kendisini temsil edeceğine, mücadele edeceğine sonsuz bir inancı vardır. Bu nedenle her Kürt kadını nerede olursa olsun Önderliği ve özgür yaşamı temsil etmekten, yeni yaşamın modeli olmaktan sorumludur. Önderlik gerçeği üzerine daha fazla ve güçlü yoğunlaşılmalıdır. Kişilikleri güçlendirecek, doğru mücadele tarzını ortaya çıkaracak olan Önderlik tarzıdır. Önderliğin özgürlüğü için eyleme geçmek, Önderlik felsefesini, tarzını ve özgür yaşam anlayışını somutlaştırmaktan geçer. Önderliğin yaratmaya çalıştığı özgür insan kişiliğine ulaşmaktan geçer. Bu bilinç, iddia ve kararlılıkla mücadele edildikçe Önderliğin özgürlüğü kesindir. Yeter ki dönem görevlerimize sahip çıkalım, Apocu tarzı yaratıp ideolojik mücadelenin gücüyle düşmanı boşa çıkaralım.
Türkiye’de tarihin en faşist ittifakı iktidara gelmiştir
Türkiye’de bir seçim süreci yaşandı. Seçimde faşizm tekrardan iktidarı ele geçirdi. Bu, bir kez daha göstermiştir ki hiçbir faşizm sadece seçimle gitmiyor. Halkın ayaklanması, karşı koyması ve kendini örgütleyip güç olması ve mücadele etmesiyle faşizm yıkılabilir. Faşizme karşı siyasi, askeri, toplumsal ve topyekûn bir mücadele olursa seçim de bir boyutu olarak sonuç alabilir. Faşizm zaten halk üzerinde güç kullanarak, şiddet, katliam yöntemleriyle, demokrasiyi tasfiye etme, devlet gücünü kullanma ve kendini iktidar haline getirmedir. Topluma dönük saldırı ve katliamlarla toplumu yok etmek faşizmin amacıdır. Bu yüzden halkın iradesini tanımak doğasına aykırıdır. Kaç yılda bir yapılan seçimlerle halkı bir sandığın başına giden ve oy kullanarak iradesini göstermeye çalışan seçmenler düzeyine getirmesi zaten ulus devletin temel anlayışıdır. Bunu demokrasi olarak göstermek toplum kırım sistemi olan ulus devletin bir maharetidir. Yurttaşlık şeklinde kurgulanan ulus devlet üyeliği zaten toplumun iradesinin yok edilmesi, demokrasinin yok edilmesidir. Biliyoruz ki ulus devlet anlayışı milliyetçiliğe, ulus devletin kutsanmasına dayalıdır ve toplumun, bireyin özgürlüğünün olmadığı, halklarının yok sayıldığı bir sistemdir. Dikkat edilirse seçim süreçlerinde vatandaş, yurttaş kelimesi bile kullanımdan kalktı. Artık her birey bir seçmen olarak adlandırılıp böyle bir hitap doğallaştı. Kişiye sadece bir partiyi ya da kişiyi iktidara taşıyan, oy veren seçmen olarak bir önem verildi. Kapitalizmin bireyi modern köle olarak şekillendirmesi bu devlet anlayışı ile ilgilidir. Bu anlamda demokrasi mücadelesinin çok yönlü ve yerelden başlayarak, toplumu iradeli, politika yapar düzeye getirmek olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Gerçek demokrasi ve özgürlük toplumun kendi kendini öz iradesi ile yönettiği, öz yönetim kurumlaşmalarını oluşturduğu radikal demokrasi mücadelesi ile oluşturulabilir.
Devlet ve iktidara rağmen toplumun sistem içinde demokrasi adına kendine alan açmaya çalışması, sınırlı bazı imkânları kullanarak da olsa seçimleri de bir mücadele yöntemi olarak değerlendirmesi inkâr edilmemesi gereken bir yöntemdir. Tabi bunun için toplumun örgütlü olması çok önemlidir. Bir fikir, amaç temelinde ve iktidara, egemenliğe karşı mücadele amacıyla kendi araçlarını, örgütlenmesini oluşturduğu sürece zorlukları olsa da bu alanda sonuç alabilir. Kürt halkı 50 yıllık mücadelenin sonucunda ve kendi legal partisi aracılığıyla siyasal demokratik mücadele alanında bir güç olmuştur. Bunun için bedel ödemiş, belli kazanımlar ortaya çıkarmıştır. Türk devleti ve AKP-MHP faşist rejimi Kürt halkına dönük bu süreçte saldırılarını ne kadar arttırsa da, tutuklamalar, soykırım saldırıları ile saldırsa da yine de halkımız örgütlü, bilinçli bir şekilde faşist rejime karşı tutumunu açık ortaya koyan durumda olmuştur. Baskılara rağmen iradesini kendi çıkarları doğrultusunda ve örgütlü olarak ortaya koymuştur. Örgütlülük ve çalışma daha fazla olsaydı elbet çok daha güçlü bir sonuç açığa çıkabilirdi. Bu konuda yetersizlikleri olmuştur. Kurdistan özgürlük mücadelemizin açığa çıkardığı güç, halkın örgütlülüğü, bilinç düzeyi, güçlü iradesi ve faşizm karşısındaki duruşuna güvenerek kolaycı bir yaklaşım sergilenmiş ve örgütlenmeye yeterli ağırlık verilmemiştir. Gerilla mücadelesi ile zayıflatılan ve adeta çöküş aşamasına getirilen iktidar toplumsal ve siyasi mücadele ile son darbe vurularak yıkılabilirdi, ancak bu yapılamadı. Bundan gerekli sonuçların çıkarılması, önümüzdeki dönem bu temelde hazırlanılması önemlidir.
Gerilla mücadelesinin, hareketimizin 50 yıllık mücadelesinin oluşturduğu bilinçli, mücadeleci ve özgürlükçü bir toplumumuz vardır. Ancak faşizmin yoğun saldırıları, baskıları altındadır. Örgütlülüğü dağıtılmaya çalışılmaktadır. Demokratik siyaset alanının da kapitalist sistemin toplum kırım, soykırım politikalarını, toplumun ahlaki ve politik değerlerini geriletme, örgütlülüğünü yok etme saldırılarını görerek toplumu örgütlü kılması, sistem karşısında mücadele etmenin araçlarını, yöntemlerini daha güçlü oluşturması gerekirdi. Bu rolünü ve görevini yeterince yerine getirmediği seçim sürecinde daha iyi anlaşılmıştır.
Elbet demokratik siyaset alanı da mücadelemizin emek ve bedelleri ile açığa çıkmış bir alandır. Bu örgütlülük ve güç esasta halkımızın, kadınların gücüdür. Bu seçimlerde Kürt halkının iradesini göstermemesi, kazanımlarını arttırmaması için tüm güçler bir araya gelmiş ve topyekûn bir saldırı içinde olmuştur. AKP-MHP faşizmi Kürt halkının kazanmaması için elinden geleni yapmış, legal siyasi partiyi terörize etmeye, etrafını boşaltmaya, Türkiye toplumu için bir tehdit gibi göstermeye çalışmıştır. Demokratik siyaset alanına yoğun saldırılarla öncüleri tutuklamış, saldırı altında tutmuştur. On binlerce yurtsever, devrimci insanımız zindanlardadır. Yine Kürt halkının örgütlenmesine, kurumlarına, demokratik mücadelesine sürekli saldırı içinde olmuştur. Kadınlar sürecin en aktif ve mücadeleci gücü olduğundan en çok kadınlara dönük saldırı ve tutuklamalar gelişmiştir. Kadın özgürlük mücadelesi ve iradesine karşı kadın katliamına dönük politikalar derinleştirilmiştir. Halkımız çok bedel ödemiş, düşman gerçeğini tanıyan, bilinçli bir halktır. Önder Apo’nun bilinçlendirdiği, güçlendirdiği bir toplumdur. Ancak toplumumuzun sorunlarının çözümü, örgütlenme araçları yeterince yaratılmamış, bunun siyaseti güçlü geliştirilmemiştir. Türkiye toplumuna ulaşma, demokratik kesimleri bir araya getirip örgütleme,c ‘3. Yol’ çizgisini pratikleştirme, siyasete aktif ve müdahaleci katılımda yetersiz kalınmıştır. Kendi adayını çıkarmayıp erkenden muhalefetin adayının desteklenmesi de faşist iktidarın bunun üzerinden siyaset yapmasına imkân yaratmıştır. Kürt halkının demokrasi mücadelesini terörize etme, soykırım ve katliam saldırıları ile üzerine gitme durumu bu süreçte daha da artmıştır. Buna rağmen kadınlar ve halkımız geri adım atmamış, faşizme karşı tutumunu ortaya koymuş, özgürlük ve demokrasi istemini dile getirmiştir. Tüm saldırılara rağmen onurlu duruşunu korumuş ve önemli bir sonuç ortaya çıkarmıştır.
Türk ulus devlet sistemi Kürt soykırımında ısrarlıdır
Ulus devletin gerçeği bu seçimlerle bir kez daha açığa çıkmış bulunuyor. Türk devlet sistemi Kürt inkârı ve soykırımı üzerine kurulu olduğundan bunu bozacak, Kürtlerin hak sahibi ve güç olmasına yol açacak tüm yollar kapatılmaya çalışıldı. Bu uğurda herkesin rahatsız olduğu ve halklara, topluma büyük acılar yaşatan, Türk devletinin yapısını bile değiştiren faşist Erdoğan’a razı olundu. Çünkü seçimde Erdoğan’ın gitmesi durumunda muhalefeti destekleyen Kürtlerin bir denge ve güç olması devleti korkuttu. Kürt halkı ve siyasi yapısı sahip olduğu güç ile Türkiye devletinin ve toplumunun kaderini belirleyecek bir güç konumundaydı. Seçimlerin sonuçlarını belirleyecek bir denge durumuna ulaşmıştı. Ve herkes bunu gördü. Bu nedenle seçimlerin kilit gücü Kürt halkı olarak değerlendirildi. Kürt halkı kime destek verse o kazanacaktı. Böylece Kürt halkı Türkiye’nin ikinci yüzyılında belirleyici, rol sahibi bir duruma gelecekti. Bu nedenle Kürt toplumunun belirleyici bir güç olmaktan çıkarılması, sonuçları etkileyen durumda olmaması için bilinçli olarak milliyetçi, ırkçı cephe güçlendirildi. Kürt halkının oyları çalınarak MHP gibi Kürt halkının soykırımı için yeminli faşist bir partiye kaydırıldı.
Aslında bu seçimde Erdoğan yenilmişti. Büyük oranda halkın iradesi ve istemi özgürlük, demokrasiydi, faşizmin gitmesine dönüktü. Esasta AKP-MHP soykırımcı rejimi gerçekte tekrardan iktidara gelecek oy yeterliliğine ulaşmamış, halkın onayını almamıştır. Ona rağmen Türk devletinin faşizan yapısı ve Kürt düşmanlığı nedeniyle tekrardan Erdoğan’ın iktidarda kalması için büyük hileler yapılmış ve komplolarla sonuç değiştirilmiştir.
Milliyetçi, faşist adaylara ve milliyetçi partilere hile ile oyları yazarak güya çok güçlü bir milliyetçilik varmış, sağcılık, faşizm daha etkiliymiş gibi bir imaj yaratılmaya çalışıldı. Evet, Türkiye’de milliyetçilik ve sağcılık, yine dincilik son derece yükselmiştir. Her zamankinden daha fazla iktidarın milliyetçilik bombardımanından etkilenen bilinçsiz ama faşist, dinci bir kesim oluşmuştur. Ancak yine de rakamlara yansıyan kadar olmadığı kesindir. Bu bilinçli olarak Kürt halkına karşı geliştirilmiş özel bir politikadır. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçimdeki kilit rolünü ve Kurdistan halkının gücünü, iradesini, belirleyici olma rolünü kırmaya dönük bir stratejidir. Nitekim bu politikalarla Kürt halkının değil milliyetçilerin kilit rolde olduğu algısı öne çıkarıldı. Yükselen güç, esas alınması gereken gücün Kürtler değil Türk milliyetçiliği olduğu imajı verildi. Bu nedenle seçim süreci esasta Kürt halkına ve onun öncülüğüne dönük saldırı içinde geçti. Hareketimiz, Önderliğimiz her zamankinden daha fazla bu süreçteki politikalara alet edilmeye çalışıldı. Erdoğan kaybederse Kürtler kazanacak, PKK kazanacak ve ülke teröristlerin eline geçecek gibi bir algı yaratıldı. Adeta seçim “Erdoğan’ı mı yoksa PKK’yi mi onaylıyorsunuz”a dönüştürüldü ve toplum Erdoğan faşizmine mahkûm edildi, nihayetinde teslim edildi.
Böylece Lozan’ın yüzüncü yıldönümünde Türk devlet politikalarında bir değişim olmayacağı, yeniden Kürt halkının statüsüz, soykırım politikaları ile yönetilmesi kararı içinde olunduğu anlaşıldı. Bu nedenle Kürt soykırımını ve katliamlarını yürütmek için iktidar cephesi içine Hizbullah gibi bir parti de dahil edildi. Yine kadınların özgürlük mücadelesinin yükselişine karşı en gerici, kadın düşmanı, dinci bir ittifak oluşturularak önümüzdeki dönemin politikası netleştirilmiş oldu. Yükselen Kürt kadın mücadelesine, 21. yüzyılı kadın yüzyılı yapma hedefimize karşı kadın mücadelesini etkisizleştirme, erkek egemen sistemi daha da güçlendirme, faşist, dinci ve cinsiyetçi politikalarla kadın mücadelesinin önünü kesme hedeflerini ilan etmiş oldular. Türkiye devletinin yeni iktidarı bu anlamda tarihinin en gerici, soykırımcı, kadın ve Kürt düşmanı iktidarı olarak şekillendi.
Seçimlerin bir yönü büyük hile, devletin baskı ve komploları olsa da diğer yönü Türk devletinin ve milliyetçilikle zehirlenmiş Türkiye toplumunun Kürt halkına dönük önyargı ve düşmanlığı bir kez daha açığa çıkmış oldu. Yine toplumun dincilik, milliyetçilik, cinsiyetçilik ile ne kadar yozlaştırıldığı, ahlaki-politik toplum gerçeğinin ne kadar geriletildiği, Türkiye’de yeni bir sosyolojik gerçeklik oluşturulduğu görülmüş oldu. 21 yıllık AKP rejimi Türkiye toplumunu ciddi anlamda değişime uğratmış, İslam’ı kullanarak, maddi imkânları kullanarak, milliyetçiliği kullanarak toplumun dokusunda ciddi değişimler yaratmıştır. Açlıkla, adaletsizlikle, katliamlarla, baskı ve şiddetle iç içe yaşayan toplumun önemli bir kısmı her şeye rağmen bu rejimi destekler durumdadır. Anlaşılıyor ki toplum siyasi İslam ve milliyetçilik ideolojisi ile zehirlenmiştir, toplumsal mühendislikle yeniden inşa edilmiştir. Bu nedenle ortaya çıkan bu toplumsal gerçeği güçlü çözümlemek, Önderliğin toplum çözümlemelerini ve kapitalizmin, faşizmin toplum üzerindeki politikalarını daha derinlikli anlamak gerekiyor. Siyaset yapmanın temel kuralı toplumsal gerçekliği güçlü çözümlemektir. Yine bu rejimin faşist saldırıları kadar ideolojinin, toplumu eğitmesinin gücünü de ne kadar kullandığını görerek, kendi toplumumuzu, Türkiye toplumunu ve emekçilerini de bilinçlendirme, eğitme sorumluluğunu görmemiz gerekmektedir. Toplumu savunmak, bilinçlendirmek, eğitmek, ideolojik mücadele yürütmek her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır. Çünkü kapitalist sistem toplumsal örgütlenmeyi, öz bilinci ve öz savunmayı en çok parçalayan, ortadan kaldıran sistemdir. Baskı araçları kadar ideolojik hegemonyayı en çok kullanan, zihniyetleri çarpıtan sistemdir.
Bu sisteme karşı askeri ve siyasi mücadeleyi olduğu kadar ideolojik mücadeleyi de güçlü yürütme ihtiyacı her zamankinden daha fazla görülmektedir. Özgürlük örgütlenmeyle, büyük bilinç, irade, ideoloji ve felsefe sahibi olarak kazanılabilir. Bu nedenle toplumun, kadınların kendi çıkarlarını ancak bilinçle, kendi yaşamını özgürlük temelinde, ahlaki, politik ilkelerle örgütleyerek, kapitalizmin ideolojik saldırılarına karşı kendini özgürlük ideolojisi temelinde savunabileceği, var edebileceği bilinmelidir. Önderliğimiz toplumsal özgürlüğün, bunun sisteminin tüm boyutlarını, ilkelerini derinliğine çözümlemiş ve bizlere sunmuştur. Yapmamız gereken özgürlük bilinci, ideolojisi temelinde örgütlenmektir.
Toplumsal yapıda da binyıllar yaşanan aşınmaları, erkek egemen ideoloji ve sistemin etkilerini, kadına dönük gelenek ve baskıları, gerici ve değişmesi gereken yönlerini bilerek bunların değişimini hedeflemek önemlidir. İçinde olunan toplumsal gerçeği bir bütün onaylamak, realiteye teslim olmak ve mücadele etmemek dönüştürücü bir tutum değildir. Özgür yaşam Önderlik paradigması ve ideolojik ilkeler temelinde mücadele edilerek yaratılabilir. Kendi toplumumuz kadar aynı coğrafyada yaşadığımız diğer halklarla da eşit ve ortak yaşama, bilinçlendirme sorumluluğumuz vardır. Kürt toplumu ne kadar bilinçli ve mücadeleci olursa olsun bu bilinç ve mücadele düzeyini diğer halklara da mal etmekten, mücadeleyi ortaklaştırmaktan sorumludurlar. Devlet ve faşizm gibi son derece örgütlü bir gerçek karşısında mücadele cephesi ne kadar güçlü, örgütlü ve geniş olursa o kadar sonuç alınır.
Faşizmin temelde kadın düşmanı olduğu ve kendini cinsiyetçi ideoloji ile var ettiğini, erkek egemen ideolojinin zirveleşmiş hali olduğunu, tüm kadınların ortak mücadelesi ile yıkılabileceğini kavramak gerekir. Kadınların da daha fazla örgütlenmesi, erkek egemen sistemin faşizan, kadın düşmanlığı temelindeki politikalarına karşı mücadelesini büyütmesi için çok daha fazla imkân ve gerekçe ortaya çıkmıştır. Kadınların ortak ve etkili mücadelesi faşizmin yıkılmasında en önemli güçtür. Bu temelde en büyük rol kadınlara ve gençlere düşmektedir.
Faşizme karşı Devrimci Halk Savaşı ile mücadele edilir
Önümüzdeki dönem sömürgeci-faşist Türk devletinin saldırılarını daha da arttıracağını, dört parçadaki mücadelemize karşı şimdiye kadar olduğu gibi tüm imkânlarını devreye koyacağını biliyoruz. Türk devlet siyaseti Kürt soykırımı üzerine kurulmuştur. Günümüze kadar da Kürt halkına inkâr-imha temelinde, bağımsız ve özgür olmak isteyen Kürt’ü kabul etmeme, isyan ettiğinde soykırımdan geçirme, katletme yaklaşımı içinde olmuştur. Ve yüzüncü yılında Türk devleti bu politikadan vazgeçmediğini ve ısrar edeceğini ilan etmiştir. Buna karşı Kürt halkı ve öncü gücü olarak katliamı, soykırımı, onursuzluğu kabul etmeyeceğimize göre her zamankinden daha güçlü ve örgütlü bir mücadele yürütmek gerektiği kesindir. Bu mücadele de Zîlan çizgisinde ve örgütlülüğün gücüyle olacaktır. Devrimci Halk Savaşı’nı Zîlan fedailiğinde geliştirerek olacaktır.
50 yıllık mücadele tarihimiz, örgütlü gücümüz, militanlık düzeyimiz, şehitler gerçeğimiz bize büyük bir miras ve tecrübe kazandırdı. Dünyada ve Ortadoğu’da büyük bir güç haline geldik. Kürt halkını, Türkiye toplumunu, Ortadoğu’yu bu faşist rejimden kurtarmak, halkların ve kadınların özgürlüğünü gerçekleştirmek tarihsel sorumluluk olarak önümüzdedir. Bundan sonra da işgal saldırılarına, soykırım politikalarına karşı halk ve hareket olarak direnişi yükselteceğiz. Devrimci halk savaşı anlayışı ile görkemli bir başarıyı mutlaka yaratacağız. Mücadele güçlerini büyüterek, yaratıcı siyasi hamlelerle, güçlü bir örgütlülükle bu iktidarı yıkacağız. Faşist iktidar ve devlet gerçeğine karşı Kürt halkının, kadınların özgürlüğü için mücadeleyi demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü paradigmamız temelinde yürüterek kadın devrimine yürüyeceğiz.
Bu temelde “Bi Jin, Jîyan, Azadî Rê Ber Bi Şoreşa Jine Ve” hamlesinin mücadele sahalarımızda temel şiarımız olması ve hamlemiz çerçevesinde kadın kimliğiyle eylem ve etkinliklerin geliştirilmesi gerekmektedir.
1 Haziran’dan 30 Haziran’a kadar olan zaman zarfında şehadete ulaşan yüzlerce fedai, kahraman şehidimiz var. 1 Haziran Hamle şehitleri ve Zîlan, Sema, Gulan yoldaşlar şahsında hakikatin izinden giden, hakikati yola dönüştüren, yolumuzu aydınlatan tüm şehitlerimizi tekrardan anıyor ve anılarına bağlı kalacağımızı, mücadelemizi zafere taşıyarak göstereceğimizi belirtiyoruz.