Adı, soyadı: Aliye TİMUR
Kod adı: Sıla Van
Doğum yeri ve tarihi: Van, 1986
Mücadeleye katılım tarihi: 2003
Şehadet tarihi ve yeri: 9-14 Eylül 2009 Arası Çukurca
En büyük hayali Kuzey’in isyan kokan dağlarında şehit yoldaşların intikam neferi olmaktı. Bu nedenle yüzünü Güneş’e dönmüştü, ondan beslenip onun dağ sularında arınıyordu… Her geçen gün daha şeffaf, daha güzel özümsüyordu PKK militanlığını; çünkü biliyordu savaşan güzelleşir, güzelleşen özgürleşir, özgürleşen sevilirdi. Bu küçük, ama mücadelesi büyük komutan Sıla yoldaştı
Haftanin taburunda birlikteydik. Tabur toplantısı olmuştu. Herkes görüşünü dile getiriyordu. Bir erkek arkadaş da kalkıp “bu kadar sorunumuz varsa demek ki Önderliği yaşamıyoruz” deyince heval Sıla birden refleks gösterdi, ne kadar sorun yaşanırsa yaşansın Önderliğe bağlılığın olduğu bir ortamın olduğunu söyledi. Her zaman sözünün arkasındaydı. Netti. Başta gençlikte olduğu halde HPG’ye gelmek için büyük bir ısrarı olmuştu ve sonunda gelmişti HPG’ ye. Okumamış olmasına, babasının onu okula göndermemesine inat Önderliğin okulunda kendini geliştirip kısa sürede tercümanlık bile yapıyordu. PKK felsefesine inancı en üst düzeydeydi. Her yönden katılımıyla, duruşuyla, erkekle ilişkileriyle, cins mücadele tarzıyla, olaylar karsındaki soğukkanlılığı, moraliyle hepimize örnekti. Asla bireysel kaygı yaşamadı. Radikaldi ve özeleştiri, eleştiri konusunda çok samimiydi.
Bir keresinde de tepe keşfine gitmiştik. Bizden önceki timle yer değiştirirken o timin duyarsızlığından kaynaklı düşman bizi gördü. Ve keşif yaptığımız gece bulunduğumuz alana hava saldırısı yaptı. Şehadet yaşanmamıştı, ama heval Sıla orada havanlar altında mevzide kalan BKC’sini getirmek için çok cesur davranmıştı. Gerçekten de her yönden öncülük rolünü çok iyi oynuyordu. Hep bir kadın militanın kendisini eğitmesi gerektiği inancındaydı. Salt tek yönlü de değil, kültür sanatta da kendini geliştiriyordu. Tek hedef vardı, Botan’a gidip savaşmak. Onunla bir yazı yazmıştık ve Botan’da buluşma sözü vermiştik. Yazımızı orada tamamlayacaktık. Oysa çoktan yarım kalmıştı yazımız. Şehadet haberiyle birlikte kalemi her elime aldığımda bir türlü sonunu getiremedim. Kalemi tutamadı, titredi durdu ellerim. Yaşamımızın bir vazgeçilmez diyalektiğiydi oysa ölüm gerçekliği. Şehadet özgürlük mertebemizdi. Yine de onunla aynı an yaşayamamak acı veriyor. Savaş gerçekliğinin, özgürlük mücadelesinin bedelleri yetmezmiş gibi acı veriyor.
Uzaklardan çıkıp gelmiştik, bir avuç sevgi dermiştik ve özgürlük ateşinde kavrulmaya ant içmiştik. Bu uğurda verilen bütün bedellerin ve şehit yoldaşların anısında Şehit Sıla arkadaşa Botan’da buluşmak dileğiyle…
Yüreğimin nadide çiçeği olarak kalacaksın.
Ayrılık zor
daha büyük bir buluşma içinse ama
güzel…
On üç kişiydik.
Bir tabakta birkaç kaşıkla
en güzel anıları kaşıkladık
doyasıya
bir yürek bir beyin
ve aynı ruhlarda yaşardık
Ayrılık zor
bazen ölüm gibi
son nefes gibidir
bazen anlatılmaz
hıçkırıklar içe gömülür, gözler kızıllaşır
aynı battaniyeyi paylaştığın
aynı duyguları bölüştüğün
aynı amaca koştuğun
birlikte bir mevzide
acı tütünü
ve kalan son şeker parçasıyla
bir bardaktan çay içtiğin yoldaşından
ayrılmak zor!
Sana senden yakın yoldaşlarından
Yine bir ayrılık vakti
Gece karanlık
yıldızlar ve parlayan ay şahit bize
ayrılıyoruz ama yoldaşlar
her ayrılık
büyük buluşmalara gebe.
Gerçek adı Aliye’ydi. Van doğumluydu. Genel olarak Güney sahasında Haftanin ve Kandil’de kalmıştı. En son kaldığı alan ise Zap’tı. Haki Karar Akademisi’nde gördüğü eğitim sonrasında Çiyaye Reş alanına geçmişti. Genç, dinamik, yaşam dolu bir arkadaştı. Yurtsever bir ailenin kızı olduğu için, partiyi çok küçük yaşlarda tanımıştı.
Gerilla yaşantısına kısa sürede adapte olan oldukça pratikçi bir arkadaştı. Her zaman kuzey eyaletlerine gitme önerisi vardı.
Hem çok genç olması hem de ailesinden katılımların çok olması sebebiyle kuzeye gönderilmiyordu. Bir kız kardeşi ve amcaoğlu daha örgüt içerisindeydi.
Tabur yönetimindeydi Sıla arkadaş. Tim komutanıydı. Coşkulu ve moralli, oldukça da yetenekli bir arkadaştı. Okul okumamıştı, örgüt içerisinde kendini eğitmişti. Biraz kapalı ve feodal bir aileye sahipti. Bölük içerisinde de moral ve katılımı ile örnekti. Eksikliklerin üzerine gitmede oldukça katı, yoldaşlarına yardım konusunda ise fedakardı. Bir kadın olarak kendinden beklenenleri vermek istiyordu. Duygusal bir yapıya sahipti. Hep “ben Önderlik için geldim” diyordu. Gerçekten de Önderlikle ilgili bir şey sözkonusu olduğunda Sıla arkadaş çok etkileniyor, üzülüyordu. “Ben Viyan arkadaşın duruşuna layık olmalıyım” diyordu. Viyan arkadaşla çok kalmıştı. Onun anısına güçlü karşılık verebilmek için, sürekli “ben kuzeye gitmeliyim” diyordu. Medya Savunma Alanları’nı da çok seviyordu, sonuçta kendi denetimlerinde özgür bir coğrafyaydı, ama kendini diğer tarafa hazırlıyordu. Onun çabasını da veriyordu.
Sıla arkadaş tabur içinde de kendi rengini belli eden bir duruşa sahipti. İnsan ona baktığında büyük bir güven duyuyordu. Çok güçlü bir arkadaştı. Çok canlı ve moralliydi. Her zaman yeni katılan arkadaşlara güç ve güven vermek istiyordu. Erkek ya da kadın fark etmeksizin; Sıla arkadaş partiyi tanıtmada, Önderliği tanıtmada onlara yardımcı oluyordu. Yeni arkadaşlar bölüğe geldiğinde onlarla ilk ilgilenen, konuşan Sıla arkadaş oluyordu. Kendi coşkusu ve moralini, çevresine yansıtıyor, onlarda aynı moral ve coşkuyu yaratabiliyordu. Sıla arkadaşa taburda her zaman “tim komutanıdır; ancak genç bir arkadaştır” gözüyle bakılıyordu. Bunu kendisi için kabul etmiyordu. “Ben ne kadar genç olsam da, ben bu örgüte güçlü bir kadın militan olmak için katıldım ve Önderliğin bize verdiği, örgütün bize verdiği görevlere sahip çıkmalıyım” diyordu.
Sıla arkadaşın şehadeti uzun süre özsavunma birliklerinde faaliyet yürüttüğü Çukurca halkını derinden etkilemişti. Halktan birçok kişi bize hep Sıla arkadaşı anlatıyordu. Bu da Sıla arkadaşın nereye giderse gitsin orada güçlü bir iz bırakıyor, sevgi yaratıyordu. Tanıştığı her arkadaş, her yurtsever onu seviyordu. Çünkü coşkulu ve moralli bir şekilde yaşama katılıyordu. Çok umutluydu. Yoldaşlığını çok içten, yürekten yaşıyordu.