Feminist hareket şüphesiz en radikal sistem karşıtı hareket olmak durumundadır. Çağdaş haliyle kökenlerini yine Fransız Devrimi’ne dayandırabileceğimiz kadın hareketi, birkaç aşamadan sonra günümüze kadar gelebilmiştir. İlk aşamada hukuki eşitlik peşinde koşulmuştur. Fazla anlam ifade etmeyen bu eşitlik günümüzde yaygınca sağlanmış gibidir. Ama içeriğinin boş olduğunu iyi bilmek gerekir. İnsan hakları, ekonomik, sosyal ve siyasal haklar gibi diğer haklarda da biçimsel gelişmeler vardır. Kadın, görünüşte özgür ve erkekle eşittir. Halbuki en önemli kandırmaca bu eşitlik ve özgürlük tarzında gizlidir. Sadece resmi modernitenin değil, tüm dönemlerin hiyerarşik ve devletçi uygarlık sisteminin tüm toplumsal dokularına nüfuz edip zihnen ve bedenen tutsak aldığı, en derin köleliğe mahkum edip çalıştırdığı kadının özgürlüğü, eşitliği ve demokrasisi çok kapsamlı teorik çalışmalar, ideolojik mücadeleler, programatik ve örgütsel faaliyetler, en önemlisi de güçlü eylemler gerektirir. Bunlar olmaksızın feminizm ve kadın çalışmaları sistemi rahatlatmaya çalışan liberal kadın faaliyetlerinden öte bir anlam taşımaz.
Feminizm yerine jineoloji (kadın bilimi) kavramı amacı daha iyi karşılayabilir
Feminizmi de kapsayan kadın bilimine dayalı kadının demokratik özgürlük ve eşitlik hareketi, açık ki toplumsal sorunların çözümünde başat rol oynayacaktır. Yakın geçmişteki kadın hareketlerinin eleştirisiyle yetinmeden, daha çok kadını yitik bir kimliğe dönüştüren uygarlık ve modernite tarihine yüklenmek gerekir. Eğer sosyal bilimlerde kadın konusu, sorunu ve hareketleri neredeyse yok derecesindeyse, bunun esas sorumlusu uygarlık ve modernitenin hegemonik zihniyeti ve maddi kültür yapılanmalarıdır. Dar hukuki ve siyasi eşitlik yaklaşımlarıyla belki liberalizme katkı sunulabilir; fakat bu tür yaklaşımlarla sorunun çözümü şurada kalsın, olgu olarak çözümlenmesi bile sağlanamaz. Mevcut feminist hareketlerin liberalizmden kopuk sistem karşıtı güçler haline geldiklerini iddia etmek kendini yanıltmak olacaktır. Feminizmin baş sorunlarından biri söylendiği gibi radikalizmse, o zaman öncelikle köklü liberal alışkanlıklarla, düşünce ve duygu tarzları ve yaşamlarıyla ilgisini koparıp, arkasındaki kadın düşmanı uygarlığı ve moderniteyi çözümlemesi ve bu temelde anlamlı çözüm yollarına yüklenmesi gerekir.
Demokratik modernite kadın doğasını ve özgürlük hareketini temel güçlerinden birisi olarak bilip hem geliştirilmesini hem de ittifak yapılmasını başta gelen görevlerinden sayarak yeniden inşa çalışmalarında değerlendirmek durumundadır.
Tüm bilimlere olduğu gibi sosyal bilimlere de damgasını vurmuş erkeklik söyleminde kadından bahseden satırlar, gerçekliğe hiç dokunmayan propagandif yaklaşımlarla yüklüdür. Kadının gerçek statüsü bu söylemlerle tıpkı uygarlık tarihlerinin sınıf, sömürü, baskı ve işkenceyi örtbas etmesi gibi belki de kırk kez örtülmektedir. Feminizm yerine jineoloji (kadın bilimi) kavramı amacı daha iyi karşılayabilir. Jineoloji’nin ortaya çıkaracağı olgular herhalde teolojinin, eskatalojinin, politikolojinin, pedagojinin, velhasıl sosyolojinin birçok bölümüne ilişkin loji’lerden daha az gerçeklik payı taşımayacaktır. Kadının, toplumsal doğanın hem fizik hem de anlam olarak en geniş bölümünü teşkil ettiği tartışma götürmez. O zaman neden çok önemli olan bu toplumsal doğa parçası bilime konu edilmesin? Pedagoji gibi çocuk eğitim ve terbiyesine kadar bölümlenmiş sosyolojinin jineolojiyi oluşturmaması, egemen erkek söylemli olmasından başka bir hususla izah edilemez.
Kadın doğası karanlıkta kaldıkça, tüm toplum doğası aydınlanmamış olarak kalacaktır. Toplumsal doğanın gerçek ve kapsamlı aydınlanması, ancak kadın doğasının kapsamlı ve gerçekçi aydınlanmasıyla mümkündür. Kadının sömürgeleşme tarihinden ekonomik, sosyal, siyasal ve zihinsel sömürgeleştirilmesine kadar konumunun açıklığa kavuşturulması, tarihin diğer tüm konularının ve güncel toplumun her yönüyle açıklığa kavuşmasında büyük katkıda bulunacaktır.
Kadını ‘kutsal ana, temel namus, vazgeçilmez, onsuz olunmaz eş’ statüsünden çıkarıp, bir özne-nesne toplamı olarak kadın gerçeğini araştırmak gerekir. Tabii bu araştırmaları öncelikle aşk soytarılıklarından arındırmak gerekir. Hatta araştırmanın en önemli bir boyutu, aşk adı altında örtbas edilen büyük alçaklıkları (başta tecavüz, cinayet, dayak, bini bir para eden küfürler) sergilemek olmalıdır. Heredot’un “Tüm Doğu-Batı savaşları kadın yüzünden olmuştur” sözü ancak bir gerçeği açıklayabilir. O da kadının sömürge olarak değer kazandığı, bu nedenle önemli savaşlara konu edildiğidir. Uygarlık tarihi böyle olduğu gibi, kapitalist modernite kadının bin kat daha ağır ve çok yönlülük kazanmış biçimde sömürgeleştirilmesini temsil ediyor. Sömürgeciliği kadının kimliğine kazımış oluyor. Tüm emeklerin anası, ücretsiz emeğin sahibi, en düşük ücretli işçi, en çok işsiz, erkeğinin sınırsız iştah ve baskı kaynağı, düzenin çocuk doğurma makinesi ve çocuk yetiştiren dadısı, reklam aracı, seks-porno aracı vb olarak sömürgeleştirilmesi uzayıp gider. Kapitalizm, hiçbir sömürü düzeneğinde olmadığı kadar kadına ilişkin bir sömürü düzeneği geliştirmiştir. İstemesek de tekrar tekrar kadın statüsüne dönmek acı oluyor. Ama gerçeklerin dili sömürülenler için başka türlü de olmuyor.
Batman’da daha önceleri birçok kadın intiharları oluyordu, son süreçte bunlar azaldı. Bunun sebebi Batman’da demokratik siyasetin gelişmesi, demokratik tartışmaların yükselmesidir. Demokratik kültür topluma yaygınlaştıkça daha çok yaşama bağlar. Benim siyaset felsefemde, bunca yıllık deneyimle ortaya çıkardığım en doğru sonuç, demokratik komünler halinde örgütlenmek ve toplumun her kesiminde bu komünleri yaymaktır. Benim siyaset felsefemin özü demokratik komüncülüktür. Bunu bir nevi eski dönemlerdeki aşiret, kabile ve tarikatlara benzetiyorum ancak demokratik komünleri zihniyeti bunlardan farklıdır. Demokratik komünler, bir nevi modern aşiret, modern kabile, modern tarikat, modern ailedir. Bütün bunların modern gelişmiş halidir. Örneğin avukatlarım da bir komün içinde yaşamalı. Bireyci olmamalıdırlar, birbirine destek olmalıdırlar. Kapitalizmin liberal, bireyci anlayışından kendilerini kurtarmalıdırlar. Bu anlayışa kapılmamalıdırlar. Çalışmalarında başarılı olmak için demokratik komün şeklinde örgütlenip, çalışmalıdırlar.
Daha öncede söylemiştim cezaevlerinde zaman zaman özellikle de kadın arkadaşlardan mektuplar alıyorum. Bu mektuplarda güzel değerlendirmeler de var, sorunlardan bahseden şikayetleri dile getirenler de var. Belki kimi kadın arkadaşlar, evlenip çoluk çocuğa karışma yaşlarının geçtiğini düşünüyorlar. Kurtuluşu kendilerini zavallı bir erkeğe teslim etmekte görüyorlar. Bu, kendini bir aslanın kucağına atmaktan farksızdır. Bu şekilde mi özgürleşecekler ve halkı özgürleştirecekler? Kolay değil, beş bin yıllık şekillenme var. Özgür yaşam bunun tam tersini yapmaktır. Özgür, onurlu ve güçlü şekilde erkekle ilişkilensinler. Ben kadınlarımıza ilişkin daha önce çok uzun değerlendirmeler yaptım. Onları okusunlar kendilerini o konuda geliştirsinler. Kadın sorununa çok hakimim. Marksizm’in de liberalizmin de kadın sorununu ele alışını iyi biliyorum ve eleştirisini yapmıştım. A.Catharine MacKinnon’un “Feminist Bir Devlet Kuramına Doğru” adlı kitapta da Marksizm’in ve Liberalizmin kadın sorununu ele alışına ilişkin sorunlar ve eleştiriler var. Benim daha önce de üzerinde düşünüp yoğunlaştığım benzer fikirler bu kitapta da var. Kadının amacı güneş kadar net ise, yöntemini bulur. Özgürlük tutkusu güçlü ise, her yol ve yöntem bulunur. Özgürlük konusunda lafazan olmamak lazım. Kafanızın içinde erkek egemen düşünceler varsa şeytan olursunuz. Nasıl yapacağız, önümüzü tıkıyorlar yakınmasına çok kızıyorum. Önümü açın diyenlerden nefret ediyorum. Bunu diyerek erkekten yardım istiyorsunuz. O zaman kocasına sığınan kadından ne farkın kaldı? Başkalarından yardım istemeyin. Sen önce Kaf dağını aş, beynini ve yüreğini geliştir. En büyük yoldaşın özgürlük tutkusudur. Beyin ve yüreğini çalıştır, ama iyi yoldaşlar gerek. Çocuklar ağlar. Çocuklar gibi ağlamayın. Akılla kendinizi yaşatın, geliştirin.
Unutmayın, benden daha tehlikeli bir çarmıhtasınız. Kendisini özgür sananlar hiçbir şey olamaz. Çarmıhta olduğunuzu anlarsanız, özgürlüğün iğne ucu kadar da olsa değerini bilirsiniz. Devlet, baba, koca bana bir şeyler versin demek çaresizliğin ifadesidir. Özgürlüğü çok istiyorsan kendini yetiştir. Gücün varsa bunun gereklerini yerine getir. Gücün sınırlıysa bu güç kadar sınırlı çalış. Gücün kadar iş yap. O zaman iddialı olmayın. Bu konuda açık olun. Tabii ki gücün oranında kaldır, şunu bunu her şeyi yap. Haddini, ölçünü iyi bileceksin. Kendi kaderinizi, durumunuzu tartışın. Kendi kendini iyi kullanmayı bileceksin, iyi kullanmazsan bitersin.
Erkek egemen ideolojiye karşı kadın özgürlük ideolojisiyle mücadele edilmelidir
Kadınlar iyi insanlardır. Kadınla yoldaş olmak güzel bir şey. Kadın düşünce açısından erkekten geri değildir. Hiç bir kadın beni klasik hale getiremez. Bunu deneyenler oldu. İyi koca veya aşık gibi olmaktan nefret ediyorum. Ben buna asla gelmem. Kendimi köle kadına bulaştırmam. Kişiliğimin en çarpıcı yönü budur. Önemlidir. Benim kişiliğimi ve düşüncelerimi iyi işleyin.
Erkeğin öncelikle ideolojik saldırısına karşı yetkin durulmalıdır. Erkek egemen ideolojiye karşı kadın özgürlük ideolojisiyle, feminizmi ve kaynaklandığı kapitalizmi aşarak silahlanıp mücadele edilmelidir. Unutmamak gerekir ki, geleneksel kadınsı teslimiyet fiziki değil toplumsaldır. İçerilmiş kölelikten gelir. O halde öncelikle ideolojik alanda teslimiyet düşünce ve duygularını yenmek gerekir.
Kadının kendine dayalı politika sürecine girmesiyle insan hakları, toplum ve kültürel hakları, doğa ve çevre sorunlarına duyarlılık, çocuk hakları, sağlık ve eğitim sorunlarında derinliğine açılımlar sağlanması beklenilmelidir. Kadın barış ve demokrasiyi en çok gündeme getirmesi gereken bir güç olarak kendini geliştirmelidir.
Kadın kültür ve sanat alanında en iddialı bir güç olmak konumundadır. Bu konularda bir anlayışın ve politikleşmenin sahibi olduğunuza inanıyorum.
Reel sosyalizmin kadın eleştirisi, liberal kapitalist sistemde kadın eleştirisi iyi konulmalıdır. Kadının kölelik tarihi, erkek egemenlikli toplumun gelişimi işlenmeli. Kısa bir tarihi ve gelişim incelenmelidir. Aynı şey kadın hareketi için de olur. Kadın hareketinin tarihi de incelenmelidir. Bunun toplumsal gerçeklerle ilişkisi incelenmelidir. Toplumsal gerçekliğimizde kadının yeri nedir, kadına yaklaşım daha derinlikli olmalı. Kadının objektif gerçekliği dile getirilmelidir. Bir kadın hareketi niye var? Bir cinsiyet hareketi değil ancak cinse dayalı baskı, sınıflaşma, ayrımcılık nasıl ve neden gelişiyor? Bunlar objektif olarak incelenmeli. Bu sorun sadece kadın sorunu değil, erkek sorunudur da. Ardından da bir kadının özgürlüğü veya kadının kurtuluşu programı çıkarılmalı. “Kadının özgürlük problemi nasıl çözümlenebilir” denilebilir adına. Kadının özgürlüğünü çok önemsiyorum. Bu konuda eskisi gibi düşünüyorum. Bu program ve hareket tarzı önemlidir. Kadınların horlanması, sömürülmesine karşı geliştirilmesi gereken bir harekettir. Demokratik hareket sorunudur. Bunun demokratik hareketin (hukukun) içinde duruşuyla bağlantılıdır. Kadının önümüzdeki dönemde Kadın Kurtuluş Programı ve örgütlenme hareket tarzı önemli. Bu ise demokratik hareket tarzıdır. Kadının demokratik hareketi barış hareketidir. Çocuklar bağrından çıkar. Çocuklara, ihtiyarlara zor durumdaki kimsesizlere sahip çıksınlar. Demokratik Cumhuriyetin kadın hareketi yaratılmalı. Demokratik toplum, demokratik anayasa, demokratik yaşam için özgürlük, örgütlülük ve eylem önemlidir. “Özgürlük hareketinin teminatı biziz” derler bu eylemleriyle. Şiddet ortamından mümkün olduğunca uzaklaşmaları gerekir. İntihar eylemleri olmamalıdır, acıdır, çok acı çektik. Bu tarz eylemleri artık hem ahlaki hem siyasi açıdan doğru bulmuyorum. Bunun yerine demokratik hak arama eylemleri geliştirilmelidir. Demokratik hareketin gelişmesi ve kalıcılığı için kendilerini demokratik ve legal bir tarzda geliştirmeleri ve yetiştirmeleri gerekir. Dil, kültür, sanat, konusunda, demokrasi konusunda kendilerini müthiş derecede eğitmeleri gerekir. Bütün bunlar erkeklerle nasıl bir ilişki, nasıl bir dünya, nasıl bir toplum, nasıl bir çevre, nasıl bir ekonomi, nasıl bir aile yapısı, nasıl bir kadın istiyoruz sorularına cevap olmak için yapılmalıdır. Söylediklerim bu şekilde verilebilir. Daha önce söylediklerim de vardı burada. Onlar da bir araya getirilir, genel bir değerlendirme olarak hazırlanabilir sanıyorum. Bütün bu çalışmalar için Türkiye’deki ortamın bir İran veya Suriye’den daha uygun olduğunu da ayrıca belirtmek istiyorum. Bu temelde başarılarını diliyorum, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.