Elif Ronahî
PKK’nin 43. kuruluş yıl dönümünü başta Önderliğimize, halkımıza ve tüm kadınlarına kutluyoruz. Bu görkemli mücadelede şehit düşen, başta PKK kurucu üyeleri Hakki Karer ve Sara yoldaşın şahsında, şehit düşen tüm yoldaşlarımızı sevgi ve minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Önderliğimizin, “Kürdistan Sömürgedir” teziyle başlayan mücadele serüveni gelinen aşamada direnen, mücadele eden halklara ve kadınlara ilham kaynağı olmayı başarmıştır. Parti bayramını bu temelde kutlamak çok anlamlı ve önemli olmaktadır. PKK’nin etrafında gelişen toplumsallık, varlık ve özgürlük mücadelesinde önemli bir aşama sağladı.
Önderliğimiz tarih sahnesine çıkmadan önce Kürt kadınının durumu, ölümden beter bir durumu ifade ediyordu. Sömürgecilik, Kürt halkının varlığını inkâr ederek her türlü soykırıma tabi tutmuştur. Toplumsal varlığını korumasını en büyük tehlike olarak görmüş ve varlığının en temel dinamiklerini ortadan kaldırmak istemiştir. Buna karşı Kürtlerin geliştirdiği isyan ve direnişlerin örgütlü ve siyasi hedeften yoksun olması, yenilgilerle sonuçlanmasına neden olmuştur. Bu sonuçlardan en çok etkilenen Kürt kadınları olmuştur. Kürdistan’ın dörde parçalanması ve Kürt kadınları üzerinde uygulanan politikaların sonucunda, kadının toplumsallığı da parçalanmıştır.
Kürdistan da gelişen direnişlerde kadınlar önemli bir rol oynamıştır
Devlet karşısında yenilgili ruh hali yaşayan Kürt erkeği, tüm öfkesini kadından çıkarmıştır. Aynı zamanda elinde kalan aşiretine, ailesine ve kadına dört elle de sarılmıştır. Kürt erkeği ve Kürt toplumu varlık olarak, anlam olarak, siyasi ve felsefik olarak birçok konuda büyük bir anlam yitimine uğramıştır. Ona bırakılan tek alan, biyolojik varlık alanı olmuştur. Kadın artık kendi başına var olan değil, ancak erkeğiyle birlikte var olandır. Erkeğiyle birlikte var olan kadının da irade sahibi olmayacağı bilinen bir gerçektir. Artık erkeğin onayı olmadan evinden çıkması bile izinle olan kadının, kendine ilişkin bir plan tasarımının olması mümkün olmayacağı açıktır. Ne toplumsal rolünü oynayabilmiş, ne siyasi faaliyete katılabilmiş ve ne de yaşam gücü olabilmiştir. Aile’yi ayakta tutmaya çalışan, sonuna kadar eve bağlanmış bir varlık olarak sadece duygularıyla yaşayan, kendine ilişkin hiçbir talebi olmayan bir duruma getirilmiştir.
Dört parça Kürdistan da gelişen direnişlerde kadın önemli bir rol oynamıştır. Fakat bu durum, Kürt kadınının içinde bulunduğu statüyü değiştirmemiş, örgütlü bir güce kavuşturmamıştır. Kendi aşireti içinde etkili olan kadınlarla sınırlı kalmıştır. Ama ulusal değerlerini, kültürünü, dilini, toplumsal ahlakını koruyan ve günümüze kadar getiren de kadın olmuştur. Özgürlüğe ve özgür vatanda yaşamaya olan umudunu ve inancını hiçbir zaman yitirmeden yaşayabilmiştir.
19. ve 20. yüz yılda dünya ve Ortadoğu’da kadının durumu, Kürt kadının durumundan çok farklı değildi. Geliştirilen işgal ve istila savaşlarında kadın hep savaş ganimeti olarak ele alınmıştır. İlk olarak el konulan ve sömürgeleştirilen cins, kadın cinsi olmuştur. Bu gerçeklikten hareketle Önderliğimiz, PKK’yi kadın eksenli bir parti olarak ele almış ve ona göre ilkelerini belirleyip örgütlemiştir. Kadınların PKK’ye akışı bundandır.
Kadının Kürdistan toplumu içerisindeki ikinci cins konumunu ilk fark edip ele alan ve bu temelde parti saflarında kadınlara alan açan Önder Apo olmuştur. Önder Apo, daha o dönemlerde bile kadının toplum içerisindeki kölelik statüsünü kabul etmemiş ve bunu sürekli temel bir başlık olarak kendi gündeminde tutmuştur. Kadının yaşadığı sorunları daha ilk günden örgütsel yapının da temel bir gündem başlığı haline getirmiştir. Nitekim daha PKK’nin ilk kuruluş kongresi bildirgesinde bile, Kürdistan kadınına ilişkin bu yönlü yapılan değerlendirme ve çağrı düzeyi, kendi içerisinde çok önemli bir nitelik taşımaktadır. Bildirgede kadına ilişkin yapılan tarihi çağrı şöyledir: “Daha sınıflı topluma girerken köleleştirilen, koyu feodal baskı altında insanca yaşamdan kopartılan, kendi geleceği üzerinde söz hakkı olmadığından alınıp satılan, ufku bin türlü dertle karartılan Kürdistan kadınlarıdır. Bu baskılardan kurtulmak, aydın ve özgür bir kişiliğe kavuşmak, kendinin ve toplumun geleceği üzerinde söz sahibi olmak için, en az sizin kadar özgürlüğe susamış Kürdistan’ı bağımsız ve demokratik bir ülke haline getirmek için PKK önderliğindeki mücadeleye katılmalıyız.” Bu çağrıdan da anlaşıldığı kadarıyla Önder Apo, özgürlük yürüyüşüne başladığı ilk günden beri kadın sorununu çözmeye dönük büyük bir iddia ve kararlılık göstermiştir. Bu çağrıdan sonra, Önderliğimizin yaptığı tarihsel nitelikteki Kadın ve Aile çözümlemesi ise kadında büyük bir karşılık bulmuştur. İlk kadın özgürlük sorunu çözümlemesini “köle kadınla devrim olmaz” diyerek başlatmıştır.
Daha sonraki yıllarda kadın özgürlük sorunu kapsamında kadın, aile ve cins özgürlüğü, mücadele araçları ve yöntemleri konusundaki eleştiri, analiz ve perspektiflerini giderek daha da derinleştirmiştir. Özellikle kadının bilinçlenmesine, kendi örgütlülüğünü geliştirmesine ağırlık vermiştir. Kadınların kendi yaşadıkları sorunları görmelerini sağlamış ve kadında büyük bir bilinçlenme ve aydınlanma düzeyine yol açmıştır. Kürt kadınında adeta bir sel gibi gelişen saflara katılım ve mücadele saflarında Önderliğe karşı gelişen büyük kadın bağlılığının kökeni buradan gelmektedir.
PKK’ye ilk katılan kadın arkadaşlar mevcut aile gerçeğini ve egemen sistemin dayattığı yaşam tarzını ret ederek PKK’ye adım atmıştır. İlk ortak yaşam kültürünü geliştiren, ilk askeri, ideolojik çalışmalara katılan, ilk mermiyi sıkan, ilk bombayı atan, ilk eğitimleri veren kadınlar burada sıralayamayacağım kadar birçok ilklerin adımını attılar. Nasıl yaşadık, nasıl yaşıyoruz ve nasıl yaşamalıyız sorularına cevap aradılar. Saflara katılan kadınların geliştirdiği ilk örgütleme olarak YJWK, kadınların bu sorgulamaları üzerinden gelişmiştir. Kürdistan Yurtsever Kadınlar Birliği yani YJWK, Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinin ilk özgün özerk örgütlenmesi olarak, 1987 yılında kuruldu. Kürt kadınlarının ilk özgün ve özerk örgütlenme deneyimi olarak geliştirildi. Kadınların PKK saflarına, daha kitlesel bir biçimde katılım sağlamasında önemli bir rol oynadı.
Kadın ordulaşması; Kürt kadınının özgürlüğe olan inanç, cins bilinci ve örgütlü olmanın farkına varmasıdır
Dağlara akın eden kadın, bir yandan halkına karşı soykırım politikası uygulayan düşmanına karşı savaşırken, diğer yanda da beş bin yıllık erkek egemenlikli sisteme karşı mücadele sürecini başlatmıştır. Önderliğimizin devrim teorisinin özü; toplumun özgürlüğünün kadın özgürlüğünden geçtiği ve bunun öncelikle devrim sürecinde gerçekleştirilmesi gerektiği perspektifine dayanmaktadır. Kürt kadınları özgürlük mücadelelerinin tarihsel, toplumsal ve felsefi dayanağını bu perspektif üzerinden oluşturarak, PKK’nin kuruluşundan bu güne kadar devam eden uzun mücadele süreci boyunca hem cins mücadelesi, hem de Kürt halkının varlık ve ulus olarak özgürlük mücadelesini vererek iki yönlü zorlu bir mücadele sürecinin içerisinde olmuştur.
90’lı yıllara gelindiğinde, PKK’nin toplumsallaşmasıyla birlikte, hem nitelik hem de nicelik olarak kadın katılımları büyümüştür. Bu da kendisiyle birlikte önemli bir birikim oluşturmuştur. Binewş Agal arkadaşın şehadeti ile Kürdistan’da gelişen serhildanlara kadınlar öncülük etmiştir. İlerleyen yıllarda, Zekiye Alkan, Rahşan, Ronahî ve Bêrivan arkadaşlar takip etmiştir. Gerillada kadın birlikleri oluşmuş, buna öncülük eden Bêritan arkadaş, işbirlikçi Kürtlerin eline sağ geçmemek için kendini uçurumlardan atmıştır. En radikal özgürlük eylemi olan ve tarihte ilk örneği oluşturan kadın ordulaşmasının örgütlemesi geliştirilmiştir. Erkeğe ait olan alanların başında ordu gelmektedir. Bu alana kadının girmesi erkeğin kolay kabul edebileceği bir durum değildir. Geri, geleneksel, egemen erkek zihniyetine karşı yeni bir mücadele alanını ifade ediyordu. Kadın ordulaşması; Kürt kadınının özgürlüğe olan inancının, cins bilincinin ve örgütlülüğünün kadın açısından öneminin farkına varmasını sağladı. Kadının kendine olan öz güveninin gelişmesi, kendi örgütlü gücünün farkına varmasıyla çok bağlantılıdır. İdeolojik, siyasi, askeri, sosyal ve toplumsal alanlardaki örgütlenmesi, erkekte ve bir bütün olarak toplumda önemli bir değişim ve dönüşüm düzeyine yol açmıştır.
PKK kadın eksenli bir partidir
Kadın ordulaşmasının açığa çıkardığı deneyimle önemli bir gelişim sürecine giren kadın hareketi, kadın ordulaşmasını da içine alan daha kapsamlı bir örgütlenmeye ihtiyaç duymuştur. 1995’de 1.Kürdistan Kadın Özgürlük Kongresini gerçekleştirmiş, YAJK (Yekitiya Azadiya Jinên Kurdistan) adıyla birlik örgütlenmesine giderek, özgürlük mücadelesinde yoluna devam etmiştir. Kürt kadınları olarak YAJK adıyla ilk kez Pekin’de BM’nin düzenlediği bir Kadın konferansına ve etkinliklerine katılım göstermiştir. Burada kadınların en çok dikkatini çeken, sunduğumuz çözüm ve örgütleme projeleri olmuştur. Kadın özgürlük mücadelesini kapsayan, oldukça radikal projeleri içermekteydi. YAJK süreciyle birlikte Önderlik, nasıl yaşamalı çözümlemelerine ağırlık vererek, cins mücadelesini daha da radikalleştirmemizin önemine ağırlık veriyordu. Bunun en temel ölçütü de, PKK çizgisinde doğru yaşamak ve savaşmakla anlam buluyordu. YAJK süreciyle birlikte kadının özgür iradesinin gelişmesi, erkekten zihinsel kopuşun sağlaması için öncelikle erkekten fiziki kopuşu sağlamamız önemli bir adım olmuştur. 1997 yılında Önderliğimizin geliştirdiği kopuş teorisiyle, egemen erkek zihniyetinde kopmayı ifade ediyordu.
YAJK sürecine geçişle bareber, cins bilincinde ve cins mücadelesinde yeni bir aşamaya geçilmiştir. 95-96-97-98 yılları içerisinde, cins mücadelesinde önemli bir gelişme ve mesafe kaydedilmiştir. Bu yıllarda, kadın savaşa en üst düzeyde ve kendi örgütlü sistemi ile katılmıştır. Bu anlamıyla PKK’de erkek egemenlikli zihniyetin geriletilmesinde de önemli mesafeler kaydedilmiştir. Ancak erkek; kadının örgütlü kimliğini, ideolojik ve politik güç olmasını da kolay kabullenmemiştir.
1996 yılının 6 Mayıs’ında Önderliğimize yönelik geliştirilmek istenilen komplo, sadece Türk devletinin bir saldırısı değil, aynı zamanda uluslararası güçlerin bir planıydı. Hareketimiz içinde bu komployu fark eden birçok arkadaş olsa da Zîlan arkadaşın bu komploya karşı tavrı, fedai eylem yapma tarzında olmuştur. Bu nedenle Önderliğimiz, Zîlan yoldaşın eylem tarzını çok güçlü çözümleyerek kadın hareketinin yeni ufuklara yol almasına öncülük etmiştir. Önderlik, “Zîlan bir kişi diğil, bir çizgidir, bir yaşam tarzıdır, bir savaş tarzıdır, bir zafer tarzıdır” diyerek, yeni dönemde kadın hareketinin eylem ve örgütlenme tarzını da belirlemiştir.
Kopuş teorisi ardından, 1998’in 8 Mart’ında Önderliğimizin kadın kurtuluş ideolojisini ilan etmesiyle beraber, kadın hareketi yeni bir evreye girmiş oldu. Kadın kurtuluş ideolojisi; bir sınıfın, bir kesimin, bir grubun çıkarlarını esas almıyordu. Tam tersine toplumsal varlığı, değişimi ve dönüşümü, kadın eksenli özgür yaşam perspektifiyle ele almayı ifade ediyordu.
Kadın kurtuluş ideolojisine dayalı kadın özgürlük partileşmesinin anlamsal ve yapısal olarak gelişme süreci, stratejik önemdedir. PKK’nin içinde doğmuş bir partidir ve ‘’devrim içinde devrim’’ niteliği taşıyan bir diyalektiğe sahiptir. Tam da burada PKK’nin kadın eksenli bir parti olduğu gerçeği, yaşam bulmuştur. PKK içindeki kadın-erkek ilişkilerini dönüştürülerek Kürdistan devriminin kadın devrimi karakterine kavuşturulması hedeflenmiştir. Toplumda erkeğin, kadını mülk görme anlayışının PKK içerisindeki yansımalarını kadın ve erkek şahsında çözümlenip aşılmasına ağırlık verilmiştir. Cinsiyet etrafında oluşturulan tabuların yıkılması, kadına biçilen sınırların aşılması önemliydi. Kadının başta siyasi alan olmak üzere, tüm çalışma alanlarına her düzeyde katılması gerekliydi. Erkek ve kadın arkadaşların doğru bir sevgi anlayışına ulaşmaları için, öncelikle kabul ve ret ölçülerinin ne olması gerektiği, Önderliğimizin geliştirdiği çözümlemelerde net olarak ortaya konuluyordu. Mücadelenin ilk yıllarından başlayarak günümüze kadar kişiliklerimizi demokratik, özgür ve sosyalist kişilik ve ölçülere ulaştırmak için yoğun cins mücadelesi yürütüldü ve daha da derinleştirilerek hala yürütülmektedir. Bu ek sende derinleştirilen çözümlemeler sayesinde egemen erkekliğin öldürülmesini sosyalistliğin ilkesi olarak belirleme, kadınların kendi kurtuluş ideolojisi ve özgün-özerk örgütlenmesini geliştirmesi adımları ile cinsler arası mücadele, partinin temel bir dinamiği haline getirilmiştir. Kadın ordulaşması, kadın kurtuluş ideolojisi ve kadın partileşmesi ile bunun örgütsel bir forma kavuşması sağlanmıştır.
Bu temelde partileşmeye, ilk PJKK ile başlandı. PJA ile derinleştirildi ve mevcut durumda kadın özgürlüğüne dayalı Demokratik, Ekolojik Toplum paradigması perspektifiyle yoluna, PAJK olarak devam etmektedir. Beş bin yılık erkek egemenlikli sistemin geliştirdiği devletçi, dinci, milliyetçi, cinsiyetçi ve pozitifizt bilimciliğine karşı önemli bir ideolojik mücadele yürütmeye devam etmektedir. Özgürlük Hareketi içerisinde gelişen kadın partileşmesi, sadece kadınların örgütlenmesi değil; bir bütün partinin yapısı, ideolojisi ve örgütlenmesini etkileyen boyutta rol oynamıştır. Kadının yakaladığı niteliksel düzey, tüm örgüt yapısına mal olmuş ve örgüt içerisindeki erkeğin duruşunda da çok önemli bir değişim ve dönüşüme yol açmıştır. Örgüt içerisindeki erkek şahsında binlerce yıllık egemen erkekliği sorgulamış ve bir yenilik içerisine girmesinin mücadelesini yürütmüştür. Kadın, kendisindeki geri geleneksel yanları sorgulayıp aştıkça, kendisiyle beraber erkeği de ciddi bir değişim ve dönüşüm süreci içerisine sokmuştur.
PKK, 21. yüz yıl sosyalizmini temsil edecek öncü bir parti olarak yapılanırken, PAJK da Kadın Kurtuluş İdeolojine dayalı kadın partileşmesiyle, Kürdistan devriminin öncü gücüne dönüşmüştür.
Bu tarihsel rolünü ve misyonunu layıkıyla oynayabilmesi için yine Kadının her şeyden önce kendine ait olabilmesi; entellektüel, ahlaki ve politik açılardan kendini üretmesi gerekiyordu. Onun için, sistemdeki egemen düşünce formları olarak gelişmiş olan; pozitivizm, geleneksellik, dogmatizm, liberalizm gibi bütün düşünce formlarını sorgulaması büyük bir önem arz ediyordu. Bu temelde birçok örgüt toplantısı, büyük kongre, konferans ve kurultaylar gerçekleştirilmiştir. Kadın hareketi, gerçekleştirdiği bu örgüt toplantı ve platform tartışmalarında kadın şahsında cinsiyetçi toplum gerçekliğini birçok yönüyle çözümlemeye çalışmış ve bu temelde Özgür kadın militanlığını geliştirmeyi hedeflemiştir. Gerçekleştirdiği kongre, konferans ve kurultaylarda, kadın özgürlüğü açısından çok tarihi kararlar almış, her alanda kadın özgürlüğüne hizmet edecek en temel politikalarını bu kolektif iradi ortamlarında belirlemiştir. Tabi tüm bunları, Önder Apo’nun paradigmasal perspektifleri ışığında gerçekleştirmiştir.
KJK, örgütlü kadın yapılarının ve bireylerin konfederal birliğidir
Kadın özgürlük hareketinin ordulaşması, siyasallaşması, toplumsallaşması, partileşmesi, özgürlük mücadelesi için önemli tecrübe ve birikimler açığa çıkarmıştır. Buna dayalı olarak, bir çatı örgütlemesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. PAJK, YJA-STAR, YJA ve Genç Kadın birleşenlerinden oluşan, KJB (Koma Jinên Bilind) oluşumuna gidilmiştir. KJB’nin amacı, Kadın Kurtuluş ideolojisi temelinde, devlet dışı toplum sistemi olarak, Demokratik Konfederal sistemini örgütlemek olarak belirlenmiştir. Kadın hareketi on yıl KJB çatısı altında örgütlemesini sürdürmüştür. Kadın Hareketinin önemli bir toplumsallaşmayı sağlaması ve mücadeleyle açığa çıkan büyük özgürlük ve eşitlik potansiyelini, ahlaki ve politik toplumu geliştirmede yeni bir örgütleme aşaması olan KJK (Komalên Jinên Kurdistan) örgütlemesine gitmiştir.
KJK, Kadınların Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Konfederal sistemidir. Demokratik toplum örgütlemesinin temelini oluşturmaktadır. Demokratik Ulusun, demokratik kadın duruşunu ve demokratik konfederal toplumun kadın örgütlülüğünü ifade etmektedir. Kendisini demokratik konfederal sistem temelinde Kürdistan’da yapılandıran KJK, örgütlü kadın yapılarının ve bireylerin konfederal birliğidir. Yerelden evrenselliğe doğru demokratik bir ağ temelinde örgütlenmesini geliştirmeyi hedeflemiştir. Diğer bir ana hedefi ise demokratik ulusun boyutlarının örgütlemesine öncülük etmek, dört parça Kürdistan ve yurt dışında bulunan kadınların, Demokratik Kadın Konfederelizmi çatısı altında örgütlenmesini sağlamaktır. Aynı zamanda Ortadoğu coğrafyasında kadının yaşadığı sorunlara ortak çözüm politikalarını geliştirme sorumluluğu da, öncülük görevleri kapsamındadır. PKK’nin 3. Doğuş’unun temel karakteri, kapitalist modernite zihniyet yapısından kopuştur.
Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlüğüne dayalı Demokratik Modernite paradigması
PKK’nin bu aşamaya gelmesinde kadının öncülük boyutunda rolü çok önemli olmuştur. Hem zihniyet hem de yapılanma boyutunda belli bir öncülük düzeyi açığa çıkarmıştır. Örgütsel yapılanma boyutunda; PKK’ye paralel olarak PAJK, KCK’ye paralel olarak KJK, HPG’ye paralel olarak da YJA-STAR geliştirilmiştir. Komalên Ciwan örgütlülüğü içerisinde, Komalên Jinên Ciwan önemli bir örgütleme düzeyine kendini kavuşturmuştur. Bu da PKK’de kadın katılımını eşit temsile ulaştırmıştır. Dolayısıyla kadın bir yandan kendi demokratik sistemini geliştirirken diğer yandan da KCK sistemi içerisinde, eşit temsile dayalı önemli roller ve sorumluluklar da üstlenmiştir. PKK, ilan edildiği günden bu güne kadar kadın özgürlüğünü, sosyalizmin temel ve esas bir ilkesi olarak ele almıştır. PKK, kendi temel farkını; demokratik, sosyalist ve cinsiyet özgürlükçü yanlarına dayanarak ortaya koymuştur. Önderliğimizin kadın için geliştirdiği; kadın ordulaşması, kadın kurtuluş ideolojisi, kadın partileşmesi, kopuş teorisi, erkeği dönüştürme, toplumsal sözleşme, eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemi, Jineoloji ve özgür eş yaşam gibi tüm projeler, kadın hareketinin gelişimini sağlayan temel stratejik projelerdir.
PKK’nin geride bıraktığımız 43 yıllık mücadele tarihi aynı zamanda kadın hareketi açısından da önemli gelişmelerin ve başarıların sağlandığı yıllar olmuştur. Önderliğimizin ve PKK’nin kadının katılımına açık olması, toplumsal sorunların çözümünün kadının özgürlüğünden geçtiği tezinin ortaya konulması, bizler açısında tarihsel önemdedir. Bu tarihsel tespit ve belirleme, kadının doğru arayışlar içerisine girmesini sağlamıştır. Beş bin yılık erkek egemen ideolojisine karşı mücadelede önemli gelişmeler ortaya çıkardık. Fakat kendimizi kandırmayacağız. Çünkü; toplumun varlığını ve yaşamını tehdit eden, üç temel tehlike henüz ortadan kalkmış değildir. Kadınların ve toplumun tüm kesimlerinin varlığını, özgürlüğünü ve ortak yaşamını tehlikeye koyan temel sorunları doğru tanımlamak önemli olmaktadır.
Birincisi; Hegemonik güçlerin dünyadaki zenginlikleri tahakküm altına alıp el koymasıyla zenginler ile yoksullar arasında yaşanan çelişkidir.
İkincisi; tüketim hırsıyla yok olmayla yüz yüze bırakılan doğa ile insan arasında yaşanan çelişkidir.
Üçüncüsü; küresel kapitalist çağda zirveye ulaştırılan, erkek egemenlikli sistemin geliştirdiği cins çelişkisidir. Bu her üç çelişki de paradigmasal bir yaklaşımı şart kılmaktadır. 21. yüz yılın başından itibaren Önderliğimizin bu üç temel çelişkiye ilişkin getirdiği çözüm; Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlüğüne dayalı Demokratik Modernite paradigması olmuştur.
Önderlikle özgürlük yürüyüşüne başta katılan Sara arkadaş, varlık savaşımımızın ilk zorlu sınavı olan Amed Zindanı’nda direndi, kadın ordulaşmasına öncülük etti. Kadın olmanın, direnmenin, düşmana boyun eğmemenin onurunu onunla tattık. Besê Anûş, Azîme Demirtaş, Türkan Derin, Büyük Azîme arkadaştan nasıl yaşamamız ve savaşmamız gerektiğini öğrendik. Zîlan ve Bêrîtan arkadaşların şahsında komploya ve ihanete karşı fedailik ruhunu öğrendik. Çîçeklerle, Arîn Mîrkanla, Delal Amedle, Zînle, Azêyle, Berçem ve Nûjinle Yoldaş olmanın onurunu taşıdık. Burada ismini sayamayacağım binlerce şehit düşen kadın ve erkek arkadaşlarımızın emeğiyle bu mücadele bu düzeye ulaştı. Onların yoldaşları olarak, bu mücadeleyi zaferle taçlandırmak onur borcumuzdur.
Tekrardan PKK’nin 43. yıl dönümünü tüm insanlığa kutluyor ve tüm şehit yoldaşlarımıza 43 yıllık mücadelemizi zaferle taçlandıracağımızın sözünü veriyoruz. Kürdistan Özgürlük Hareketi Önderliğiyle özgür koşullarda buluşmanın çok yakın olduğuna inanıyoruz.