Bilinen tanımla dil, kültürün bir öğesidir, onun içindedir. Ancak Önderlik bunun doğru olmakla birlikte, dilin başlı başına tüm diğer kültür öğelerinden fazla rol oynadığını belirtti. Bu anlamıyla dil, salt taşıyıcı bir araç değildir. İçeriksiz, anlamsız ve etkisiz bir organ-faktör değildir. Dilin zihniyetle ilintisi anlaşılmadığı müddetçe insanın oluşumuna da Kürt halkına yaşatılan soykırım uygulamalarına da anlam vermek zordur. Dil bir araçtır ancak tüm diğer araçlardan ayrılan özel bir araçtır. Çünkü insan zihniyetinin şekillenmesinde temel rol oynayan öğelerden biridir.
Bağlantılı olarak propaganda alanı da zihniyet şekillenmesinde temel rol sahibidir. Propaganda bir araçtır. Bizim gibi ideolojik bir hareket için de kendi görüşlerimizi açıklamak, ortaya koymak ve toplumla buluşturarak amaçlarımıza ulaşmak için bir araç olmaktadır. Ancak tıpkı dil konusunda belirttiğimiz gibi, ruhsuz bir araç değildir. Nötr değildir. Parti ile halk arasında durmuş olan ruhsuz, şekilsiz, maneviyatsız ya da hissiyatsız bir araç değildir. Kendisi araç olmakla birlikte, başlı başına kültür inşa etme, davranış kazandırma, doğru-yanlışı öğretme ve toplamda zihniyet şekillendirme-inşa etme görevi de görmektedir. Buna propaganda sahasının yaşadığı hacimsel büyümeyi de eklediğimizde, bu alanın salt araçsallaştırılmasının parti mücadelemizdeki öncü örgütlenmeye ne kadar zarar vereceği de görülebilir.
Çokça dillendirildiği gibi 4. güç olan medya-iletişim araçları giderek 1. güç konumuna yükselmiştir. Bu durum, propaganda sahasının araçsallıktan çıkarak kendini temel bir ideolojik inşa öğesi haline getirmesiyle ilintilidir. Dolayısıyla propaganda alanında ortaya çıkan eksiklikler özünde insana yaklaşımdaki eksiklikler olmaktadır. Bir anlamda sosyal bilimlerden uzak olmakla, anlık biyolojik yaşam sınırını aşamamakla bağlantılıdır.
Propaganda kupkuru bir araç değildir
Düşünelim, propaganda ederken üzüntü duyulması gereken bir haberi veren bir sunucunun gülümsemesi izleyicide ne tür duygular-düşünceler uyandırmaktadır. Ya da sevinç uyandıran bir haberi alabildiğine donuk, hiçbir sevinç emaresi göstermeden okuması… Haberi okuyan kişinin okuduğunu hissetmemesi, söz konusu hüznü taşıyan insanların yaşadıklarından bihaber olması, insan duygusuna yabancılaşmış olması, yaptığı işi alabildiğine yüzeysel yapması…başlıklar çoğaltılabilir. Özü, söylediğiyle yansıttığının ters olmasıdır. Nihayetinde bu durum, o kişi şahsında propaganda eden kuruma, fikre, ideolojiye güveni sarsar. Hiç kimse şunu diyemez: Zaten haberin içeriği bellidir, sunucu gülse de ağlasa da bu içerik değişmez. Bu durum insan gerçeğine aykırıdır. Çünkü işte o anda da dilin örgütlenmiş hali olarak propaganda, salt kupkuru bir araç değildir. Aracı olduğu şeyleri yaşaması, yansıtması gereken başlı başına bir kurum ve inşa organıdır. Şükürler olsun ki insan tüm parçalanmışlığına rağmen kapitalist modernite tarafından henüz bu düzeyde parçalanamamıştır. Bu anlamda PKK çizgisinde propaganda çalışması yürütmek, basın yayın faaliyetleri içinde olmak öz itibariyle PKK dili olmaktır.
Serxwebûn gazetesi bu konuda iyi bir örnektir. Parti yayın organı olarak Serxwebûn gazetesinin kesintisiz olarak yarım yüzyıla yakındır yayın yapması büyük başarıdır. Soykırımla yok edilmek istenen ve dili koparılmak istenen Kürdün ve demokratik ulus paradigmasının dili olmak ve bu misyonu kesintisiz olarak yerine getirmenin istikrarını kazanmak azımsanmayacak bir durumdur. Bununla birlikte halka ulaşmak, kullandığı dili, dile getirdiği düşünce ve duyguları, dile getirdiği hakikati toplumla buluşturma görevini yerine getirip getirmediğine de bakarak bu başarıyı değerlendirmek gerekir. Kötü bir örnek olarak kapitalist moderniteyi verebiliriz. Kapitalizm, ürettiği en kötü, en zararlı, en anlamsız ürünü bile tüketiciye ulaştırmak için canla başla uğraşıyor. Ürettiği masrafından fazlasını tüketiciye ulaştırma araçlarına harcıyor. Ve nihayetinde artıkları bile süsleyerek insanlara satıyor ve hatta yediriyor. İnsana bu kadar hakaretin yapıldığı bir sistem karşısında bizim kendi çalışmalarımızı toplumla buluşturmanın çabasını yeterli verdiğimiz söylenebilir mi?
Bu anlamıyla, propaganda etmek, hakikatin ve özgürlüğün propagandasını yapmak kadar bunu topluma buluşturarak toplumda bir değişim-dönüşüm bir dinamizm yaratmak da önemlidir. Kuşkusuz bu da kararlılık, sıradanlaşmamak, çalışmaları rutin duruma düşürmeden yaratıcı süreklilikle ele almak ve mutlaka her çalışmaya aşkla katılmakla mümkündür. Özcesi, istikrar bir süre sonra donmuşluk olarak karşımıza çıkmamalı, fikirsel-duyusal donmayı getirmemelidir. Eğer içinde olunan istikrar durumunda bir donma varsa bilmeliyiz ki bu donma iktidar ideolojisiyle ilgilidir. Kapitalist modernite insana dair her şeye bir araçsallık dayatmaktadır. Kendine dair yaratmayı hedeflediği aşılmazlık duygusu da karşı mücadele odaklarını ve organlarını belli sınırlarda tutmaya, dolayısıyla kendi iktidar sınırları içinde tutmaya meyletmektedir. Bunu görmek ve bunun dışına çıkmak, istikrar kazanmaktan çok daha önemli olan, hakikatin dili olabilmekle ilgilidir.
Propagandamızın içeriğinde-tarzında, biçiminde akışkanlık durmuşsa, rutinlik varsa, tekrarlar varsa ve istikrar diye karşımızda donmuş-aşılmayan tarzlar duruyorsa, iktidar aklı olan egemenlikli erkek aklının hakimiyetinde olduğumuzu, cinsiyetçilik dayatmalarını, toplamda kapitalist moderniteyi aşamadığımızı belirtmemiz gerekir.
Eğer bugün, propaganda sahasında kapitalist modernitenin tüm saldırılarına rağmen ayakta durabiliyorsak ve az da olsa bir performans gösterebiliyorsak, bu sonuç, Önderlik paradigmasının gücü ve bu gücün dili olan Kadın Basın şehitlerimizin öncülüğünde yaratılan kültür sayesindedir.
Gurbetelli Ersöz, hakikat yolunda yürümemizi sağlayan güç kaynaklarımızdan biridir
Ekim ayı kadın şehitler ayıdır. Bu ayda kadın özgürlük hareketi olarak hem sayısal anlamda büyük şehitler verdik, hem de özgürlük mücadelemizin büyük komutanlarını, öncülerini şehit verdik. Kuşkusuz bu, başlı başına bir araştırma ve arşiv çalışmasının konusudur. Bu şehitlerimizden biri de Gurbetelli Ersöz yoldaştır.
Gurbetelli Ersöz, hakikat yolumuzu aydınlatan, yolda yürümemizi sağlayan, yoldaki zorluklar karşısında yılmamayı öğreten güç kaynaklarımızdan biridir. Türkiye’de günlük gazetenin genel yayın yönetmeni olduğunda bir ilki yaratmış, bu anlamıyla daha yaşarken Kurdistan tarihine olduğu kadar Türkiye tarihine de adını yazdırmıştır. Bu anlamda kendi çağının seçkin kadınlarındandır. Öyle ki, o yıllarda değil gazetede sorumluluk üstlenmek, gazetenin yanından geçmek bile faşist TC tarafından hedef olmak, suçlu ilan edilmek ve her an hayati tehlikeyle yaşamakla özdeştir. Faili meçhul adı altında işçi, köylü, sempatizan, militan, zengin, fakir herkesin katledildiği yıllardır. Böyle bir dönemde Gurbetelli Ersöz arkadaşın gösterdiği cesaret kuşkusuz O’nun öncü kişiliğinden, büyüdüğü koşulların O’nda yarattığı cesaretle varoluş mücadelesine atılma karakterinden kaynağını almaktadır. Kendi tarihini bilmek, tarihine sahip çıkmak ve katledilenlerin intikamını çağın Kurdistan özgürlük mücadelesi çeperinde almanın bilinci ondaki temel hareket noktası olmuştur.
Şehitlerimizi bilmek, onlardaki anlamı bilmek ve bilgilerimizi güncelleyerek tüm an’larımıza yedirmek önemlidir. Gurbetelli Ersöz arkadaş 1965 Bingöl doğumludur. Doğduğu Ziver köyü Kurdistan’da bilinen bir köydür. Çalışmak için yurtdışına gitmiş olan babasının istemiyle adı Gurbetelli olmuş. Çocukluk ve ilkokul yılları Çukurova’da geçmiş. Zeki ve başarılı oluşuyla tüm öğretmenlerin dikkatini çekmiştir. Büyüdükçe kendi aile çevresinin anlatıları, aile ortamına hakim olan Şeyh Said direnişinin havası onu da etkisi altına almıştır. Çukurova Üniversitesi Kimya bölümünde okurken Kurdistan’ın birçok yerinden gençlerle tanışmıştır. Bu dönem O’nun Kurdistanileşmesinde, ulusallaşmasında ve toplumsallaşmasında büyük katkılar sağlamıştır. Okulu birincilikle bitirip, kimya bölümü asistanlığı temelinde görev alarak öğretim görevlisi olur. Ancak tüm bu beğenilme, kariyer edinme durumları onun içindeki ülke ve özgürlük arayışlarına cevap olmaz. Kurdistan özgürlük mücadelesinin halklaştığı yıllardır ve Gurbetelli arkadaş da uzak duramaz, sıradanlaşamaz, sistem içinde kaybolup gitmeyi kendine yakıştırmaz. Sempatizandır ancak bu sınırlar da ona yetmez. Kararlaşmayı sağladığı dönemde tutuklanır, işkence görür ve Malatya Zindanı’nda bir süre kalır. ‘93 yılında Özgür Gündem Gazetesi yeniden çıkarılma çalışmaları başlatıldığında Gurbetelli arkadaş yeni gazetenin genel yayın yönetmeni olur.
Savaşın kızgınlaştığı dönemlerde Önderlik sahasına geçer ve burada önemli bir eğitim-hazırlık süreci yaşar. Burada gördüğü iki devre eğitimden büyük sonuçlar çıkarır, kişiliğinde büyük dönüşümler sağlar. Tarihten getirdiği inatçı kişiliğini Önderlik çizgisiyle bütünleştirir, kadın özgürlük çizgisi temelinde derinleştirir ve özgürlük yürüyüşünün öncü bir komutanı olarak yönünü ülkeye verir.
Ülkeye geçtikten sonra YAJK çalışmalarında aktif bir katılımın sahibi olur, yönetim görevleri üstlenir. Katılımı, birikimi, toplumsallaşma düzeyi, arkadaş yapısıyla geliştirici ve eğitici temelde derinleştirdiği ilişkileri, O’na karşı büyük bir saygınlık ve sevgi yaratır. Gurbetelli arkadaş kadın özgürlük çizgisinde verdiği mücadelesi, cinsiyetçi yaklaşımlara karşı savaşmasıyla da bilinir. ‘97 yılının Ekim ayında (8 Ekim’i 9 Ekim’e bağlayan gece) Sergelê alanında tank pususunda şehit düşer.
Önder Apo’nun Gurbetelli arkadaşla yaptığı diyaloglar çok çeşitli konularda çıkarılacak derslerle doludur. Kadın çözümlemesi yoğunluklu olan bir toplumsal çözümleme vardır. Kurdistan’da ilişkiler konusu derinliklidir. Çocukluktan başlayarak Önder Apo’nun arkadaşlık ilişkileri, kadınla ilişkileri, geleneksel ilişkileri yıkmaya yönelik adımlar, özgür ilişkinin geliştirilme şartları ve adımları bu diyaloglarda ele alınır. Önderlik O’nunla diyalog yaparken roman taslağını da oluşturur. O’nun dilinden özgür Kürdün romanını dinlemek ister. O’na sözlü olarak roman taslağı sunması için özgür bir diyalog ortamı oluşturur. Tartışmaların bir kesitinde O’na “keşke roman yazabilseydin” der. O’nunla duygular savaşımını tartışır. Bu anlamda Gurbetelli Ersöz arkadaşın da Önderliği anlama, Önderliğe görüşlerini aktarma, diyaloglarda derinleşerek kendini en özgür şekilde ifade etme konusunda özgüveni büyüktür. Kuşkusuz bu özgüven, kendinde yarattığı birikiminden ve toplumsal ilişkileri çözümleme konusunda ulaştığı derinlikten kaynağını almaktadır.
Kendi gerçeğini görme, kendini çözümleme, tarihsel toplumsal olarak nasıl şekillendiğini ve bu şekillenmenin artılarını-eksilerini görme konusunda Gurbetelli arkadaş cesurdur. Ürkek eski kişiliği korumaya alan tarzı söküp atmıştır kendisinden. “Geleneklere hapis olunursa gelişme olmaz” der Önderliğe. Bu cesaret de O’nun özgürleşme ve anlamlı yaşam iddiasından kaynağını almaktadır.
Önderliğin Gurbetelli arkadaşa verdiği perspektifler aynı zamanda tüm kadınlar içindir.
Bir diyalogda Önderlik O’na “Canlan, diril, güzeli yakala…” der.
Bu eğitimlerden sonra Gurbetelli artık vatanellidir, Önderlikten “Alçakgönüllü ol. Bir tek ol artık. Geç de olsa bence de bir değer ifade edeceksin” sözünü aldıktan sonra Zeynep olarak yönünü ülkeye verir.
Hakikat yolunun aydınlık meşalesi olan özgür basının kadın şehitleri temel güç kaynaklarından biri oldu. Kurdistan devriminde basın alanı özellikle de kadın basını Gurbetelli Ersöz öncülüğünde hakikatin izinde yürüyen onlarca gazetecinin verdiği mücadele ile erkek egemen iktidara karşı büyük bir mücadele alanı haline geldi. Kadın özgürlük mücadelesinin en güçlü silahı oldu, dili oldu, düşüncesi oldu. Kadın özgürlük çizgisinin dile gelişi oldu ve yazılı-görsel-işitsel alanlarıyla tüm Kurdistan’da model oluşturdu. Bugün Kurdistan’ın dört bir parçası başta olmak üzere onlarca basın yayın kuruluşu kadın rengiyle yayın yapmakta, kadın mücadelesini tüm dünyaya duyurmakta, tüm dünya kadınlarını etkilemekte ve ilham olmaktadır. Tüm Kurdistan kadınlarının ilgi ve merakla baktığı bir ufuk olmasında Gurbetelli arkadaşın cesaretinin, tarzının, mücadele kararlılığının belirleyici rolü vardır. Özgür basın geleneğinin yaratılmasında büyük emek sahibi olan Gurbetelli Ersöz arkadaşı şehadet yıl dönümü vesilesiyle bir kez daha saygıyla anıyor, anısına saygının gereği, anısına sahip çıkmanın, layık olmanın gereği olarak kadın özgürlük mücadelemizi büyütme ve başarıya ulaştırma, Jin, Jiyan, Azadî sloganını tüm dünyanın temel yaşam felsefesi ve pratiği haline getirme sözümüzü yineliyoruz.
Gurbetelli arkadaş yarattığı mücadele, yürüttüğü basın faaliyetleri, gerilla pratiği, öncü komutanlığı kadar, yarattığı yoldaşlıklarıyla da özgürlük mücadelemizin önemli bir halkası olmuştur. Deyim yerindeyse bu alanda da öncülük yapmıştır. Gurbetelli yoldaşı pek çok defa okul yıllarından arkadaşı olan Seyit Evran arkadaştan dinledik, ondan Gurbetelli’yi öğrendik, anlamaya çalıştık. Ekim ayına girerken, Eylül ayının son günlerinde Seyit yoldaşın şehadetini öğrendik. Seyit yoldaşı saygı, sevgiyle anıyorum. Özgür basın geleneği Seyit yoldaşın mücadelesine sahip çıktı ve şehadetine büyük bir anlam yükleyerek topluma anlattı. Kuşkusuz bundan sonrası, bu şehadetlerin anısına sahip çıkmanın gereğini sözlü değil pratik olarak yaşamak, özgür basın çizgisini başarıya ulaştırmak, Önderlik paradigmasıyla en yaratıcı tarzda buluşturarak toplumumuzun demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ekseninde eğitilmesinde öncü rol oynamaktır.
Özgür basının dili Mazlumlardan Gurbetlere, Kasımlardan Seyitlere zafer dili olmalıdır
Seyit yoldaş, bilindiği gibi ömrünün büyük bölümünü özgürlük mücadelesine verdi. Özgürlük dağlarında hem bir dış göz olup baktı gerillaya ve gerillayı içten dışa aktarmayı hedefledi, hem bir iç göz oldu ve gerillacılığı yaşadı. Gençliğini, yetişkinlik yıllarını dağlarda yaşadı, kendini hep yoldaşlarının gözünden-yüreğinden gördü. Derler ya, insan yetiştiği yere benzer. Seyit yoldaş, tüm Kurdistan’ı dağ dağ gezdi, yüreğini Kurdistan’ın tüm dağlarının rüzgarına verdi. Tüm Kurdistan şehirlerinin, parçalarının çıkarları için mücadele etti, tüm ırmakları sevdi, tüm dağlara çıkmayı ve yüreğinden bir parçayı her bir dağ başına bırakmayı hedefledi. Kendisi Kurdistan oldum demiş, daha başka nasıl Kurdistan olunur ki? Seyit yoldaş gerçekten de Kurdistan oldu.
Propagandanın önemini en iyi bilenlerden oldu. Bundan dolayı da toplumu, yaşamı bir arkeolog heyecanı ve sabrıyla kazarak haber yaratmayı bilen bir arkadaştı. O masa başı gazetecisi değildi. Yaşamın içinden bir gazeteciydi. Öğrenip yaptıklarını anlatarak yeni kuşak basıncıların yetişmesinde büyük emek ve rol sahibi oldu.
Basın şehitlerini tanıma, bilme ve kimi zaman anlatma konusunda tam bir arşivdi. Gurbetelli arkadaşın anısına her durumda ve her zaman sahip çıkan, onu anlatmak kadar onun emeğine, mücadelesine anlam vermeyi, o mücadeleyi kaldığı yerden sürdürmeyi, bayrağı yere düşürmeme kararlılığıyla çalışmalara sarılmayı hiç ihmal etmedi. Bugün, özgür basın alanında varsa böyle bir kararlılık, bunun oluşmasında Seyit yoldaşın payı çok büyüktür.
Şehitlerimizden öğrendiklerimiz özgürlük mücadelesi verirken yürüdüğümüz yola ışık tutmaktadır. Kendilerini ışık yapma pahasına canını veren yoldaşlarımızın anıları bizim için anı olmaktan öte bir yaşam ve mücadele gerekçesi, nihayetinde de zafer gerekçesidir. Bu anlamda, özgür basının dili Mazlumlardan Gurbetlere, Kasımlardan Seyitlere özgürlük ve zafer dili olmalıdır.
Kurdistanlı olmak zordur. Zor olduğu için bugün Kurdistanlı olamayanların en fazla Kurdistan sözünü telaffuz ettikleri halde nasıl büyük bir ihanet içinde olduklarına tanıklık ediyoruz. Kurdistanlı olmak, tüm Kurdistan’ın tarihini, yaralarını, acılarını kalbinde taşımaktır. Hiçbir yarayı kabuk bağlatıp atmamak, onları günlük anlık olarak hissetmek ve bu yaraları sağaltmanın mücadelesini anı anına yürütmektir. Seyit yoldaş, böyle bir mücadele ırmağının tam ortasındaydı. Kalp rahatsızlığı nedeniyle bir süredir tedavi görüyordu. Böyle bir soykırım kıskacında olan ve bu kıskacın farkında olan hiçbir Kürdün öylesine, hastalıktan hayatını kaybettiğini söyleyemeyiz. Önderliğimizin belirttiği gibi “Ölmek yoktur, öldürülmek vardır.” Bundan dolayı Kurdistan’ı bu konuma getiren, bu statüsüzlüğü sürdürmek için soykırım saldırılarına aralıksız devam eden, halkımızın dört parça Kurdistan’da büyük acılar yaşamasına, bedeller vermesine sebep olan başta faşist TC olmak üzere Kürt düşmanı zihniyetlere ve güçlere karşı mücadeleyi yükseltmek, bu işgalci rejimlere son vererek demokratik ulus temelinde yaşamı inşa etmek, Ortadoğu demokratik konfederalizmini yaratmak başta Seyit yoldaş olmak üzere tüm şehitlerimize sözümüz olsun.
***
ANSIZIN
I.
eski bir osmanlı şehrinde
bir sokak ortasında
yerde bir kadın yatıyorsa
kımıltısız
boyluboyunca
on bir mermi varsa
bedenine saplanmış
ve soğumamışsa bedeni
soğumayacaksa sonsuza değin
etrafında bir uğultulu merak,
ve tedirginlik varsa
yumrukları sıkılı kadınlar birer
birer toplanıyorsa başına
ağıt yakmıyorsa hiçbiri
her biri öfkeyle yaşamı ve
özgürlüğü haykırıyorsa
öldürebilir mi on bir mermi onu
II.
örtün yoldaşımın gözlerini
yüzünü örtmeyin
III.
açın başını yoldaşımın,
alnını açın,
rüzgara verin teninin ısısını,
kıvrım kıvrım saçlarını
rüzgar kendini yıkasın onunla,
arınsın
buz tutmuş yürekleri eritsin
IV.
anam yeniden doğursun beni
küsmesin tenime, yüreğime,
sitemlere boğulmasın yüreği
zira hep öldüm ben
ve
hep doğurdum kendimi
ben
ben kendimi hep kendimden
doğurdum
V.
anne beni bir daha doğur
vurulmuş bir kadının
bedeninden doğur önce
on bir mermiyi birer birer çıkar
bedenimden
ellerime batan dikenleri
çıkarır gibi
rüzgara karışan hasretinden
doğur beni
metal soğukluğundan doğur
temmuz güneşlerine ser beni
buğdaylar biçilsin
ekinler toplansın
ve sen
bir daha doğur beni
her buğday tanesinde
sitem etme
darılma
anla
ve bir daha doğur beni
VI.
amara’yı soludum ben
sürgün ovaların ürkek
cesaretinden sıyrıldım
sürülmüş yüreklerin
tedirginliğinden çıkıp da geldim
dağ başlarında kutsandım
yol yol,
savaşan kadınların ellerinde
dokudum kendimi
ve
ben kendimi hep doğurdum
ben kendimi
hep kendimden doğurdum
VII.
işte bir ekim sabahı
bir ayrılık iklimi
güneş yükseliyor
bir sokak ortasında
bir kadın uzanmış, kımıltısız
boyluboyunca
on bir mermi saplanmış
bedenine
soğumamış bedeni.
etrafında
bir delice ırmak akışı
bir kadın seli
ağıt yok, karalara yer yok
ansızın doğruluyor kadın
kıvırcık saçlarını düzeltiyor
tozunu silkiyor giysilerinin
tenine saplanmış mermileri
birer birer çıkarıyor
ellerine batan
dikenleri çıkarır gibi…