Kurdistan’da, Ortadoğu’da ve dünyada 3. Dünya Savaşı’nın kendi rengini belli ederek yoğunlaştığı bir sürecin içindeyiz. Bu ekim ayı Rojhat ve Erdal arkadaşların Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na yönelik gerçekleşen fedai eylemiyle başladı, 5 Ekim’de faşist TC Devleti -Ankara’da gerçekleştirilen bu eylemi bahane ederek- Rojava Devrimi’ne işgal saldırılarıyla devam etti ve 6 Ekim’de başlayan İsrail-Filistin savaşıyla da devam ediyor. Aynı zamanda tarihi önemdeki 10 Ekim’de “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” şiarıyla dünya çapında 74 merkezde startı verilen Önderlik hamlesi de bu süreçte gerçekleştirildi. Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen Uluslararası Komplo 26. yılına girerken dünya çapında demokrat ve özgürlükçü dostların, anti kapitalist güçlerin böylesi bir hamleyi başlatması elbette ki komplonun uluslararası niteliğine karşı demokratik ve özgürlükçü güçlerin bir yanıtı olmaktadır. Bu hamle çok anlamlı ve tarihidir.
Kurdistan dağlarında yürütülen özgürlük mücadelesi hem kadın ve hem de genel devrim boyutuyla çok yoğun bir biçimde devam etmektedir. Özellikle Rojhat ve Erdal arkadaşların bu tarihi eylemi, düşmanın “ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz”, “terörü bitirdik” yalanlarına ve çok yönlü ağır saldırılarına karşı tarihi nitelikte bir eylem olmuştur. Bu fedai yoldaşlarımızın eylemi ekim ayına elbette ki çok daha büyük bir anlam katmış, bizlere büyük sorumluluklar yüklemiştir. Bu eylemin niteliğinin yanı sıra bizlere bırakmış oldukları mektuplarda ifade ettikleri konular, özellikle de kadın arkadaşlara dönük yoldaşlık özeleştirisi vermeleri de hakkını vermemiz, daha güçlü anlamlandırmamız gereken boyutlar olmaktadır. Kadın Hareketi’nin militanları olarak bu erkek arkadaşların özgür erkek olma ve kadınla özgür ve anlamlı yoldaşlık arayışlarını, bu konuda kişiliklerinde yaratmış ve eylemleriyle ispatlamış oldukları düzeyi, Özgür Eş Yaşam ilkesinin ve stratejisinin somutlaşan değerleri olarak anlamlandırıyoruz. Onların anısına layık olmak, başarı tarzlarını esas alarak devrim yürüyüşümüzü güçlendirmek olacaktır.
Tarihimizden, şehitlerimizden, Önderliğimizden aldığımız güçle, tarihin ve çağın en ağır saldırılarına karşı mücadelemizi yürütüyoruz. Ekim ayını özellikle de öncü kadın komutanlarımızın bu ayıda şehit olmaları nedeniyle ekim ayını Kadın Şehitleri ayı olarak nitelendiriyoruz. Hem Uluslararası Komploya, hem işgalci soykırımcı TC saldırılarına ve hem de KDP ihanetine karşı verilen mücadelede bu ay içinde çok büyük şehadetlerimiz yaşanmıştır. Bu nedenle ayrı ayrı yıllarda olsa da Ekim ayı bizim için aynı zamanda komploya, ihanete ve soykırımcı sömürgeciliğe karşı kadın mücadelesinin zirveleştiği ay anlamına gelmektedir. Uluslararası Komplo’ya, soykırımcı sömürgeci TC Devleti’ne ve ihanetçi KDP gerçekliğine karşı canlarını ortaya koyarak savaşan Ekim ayı kadın şehitlerimiz, bizim için büyük bir güç kaynağıdır. Her bir şehadeti anlamlandırmak, mücadelemize akıtmak ve zaferi yaratmak, onlara vereceğimiz esas cevap olacaktır. Anılarına ancak böyle bağlı kalabilir ve böyle layık olabiliriz.
Şehit Bêrîtan ve Şehit Azîmelerin mirası olan kadın ordulaşmamız otuzuncu yılında
2023 yılının ekim ayı bir de kadın ordulaşmasının otuzuncu yılı olması vesilesiyle bizim için çok daha büyük bir anlam kazanmıştır. Evet, kadın ordulaşmamız otuz yaşına girdi. Öncelikle 25 Ekim 1992’de TC işgaline ve KDP ihanetine karşı sonuna kadar savaşıp sonunda peşmergelerin tüm “teslim ol” çağrılarına karşı kendini uçurumlardan atan ve teslim olmayan büyük şehidimiz ve komutanımız Şehit Bêrîtan’ın (Gülnaz Karataş) anısı önünde saygı ve minnetle eğiliyor, kadın ordulaşmamızı daha da büyütüp güçlendirme temelinde sözümüzü veriyoruz. Bêrîtan arkadaşın bu kahramanca şehadeti, boyun eğmez, ihanete geçit vermez asi kişiliği, kadın ordulaşmamızın kararlaşmasına, pratikleşmesine yol açmıştır. Önder Apo’nun bu şehadete cevabı, kadının bu kahramanca savaş gücünü bir örgütlenmeye dönüştürmek üzere kadın ordulaşma kararını vermek olmuştur. İşte şimdi binlerce kadın gerilla, Şehit Bêrîtan çizgisinde çağın en korkunç ve insanlık dışı saldırılarına karşı gözünü kırpmadan savaşmakta, savaşta ustalaşmakta ve profesyonelleşmektedir.
Kadın Hareketimiz pratikte, sıcak savaşın ortasında gelişti, büyüdü ve sağlam adımlarla yürüdü. Otuz yıllık süreklileşen yürüyüşüyle Kurdistan’da ve Ortadoğu’da bir tarih yazdı. Daha doğrusu tarihi kadın eliyle, emeğiyle, canıyla-kanıyla, beyni ve yüreğiyle, egemen erkeğin gölgesinin bile üzerine düşmesine izin vermeden hakkıyla yeniden yazdı. Bugün YJA Star gerillası, Şehit Bêrîtan’ın çizgisinde şaşmadan yürüyerek düşmana ağır darbeler vurmaya devam etmektedir. Kuzey’de, Güney’de, Zap, Avaşîn, Girê Cûdî’de sömürgeciliğe ve KDP ihanetine karşı amansızca savaşmaktadır. Kadın ordulaşmasının otuzuncu yılı öncelikle YJA Star güçlerimize, tüm kadın militanlara ve dünya ve bölge kadın hareketlerine kutlu olsun diyoruz. YJA Star, varlığı ve savaş gücüyle, hegemon erkekliğe, sömürgeciliğe, faşizme ve ihanete karşı kadın ve toplum özgürlüğünün garantisidir.
9 Ekim 1994’te Botan’da şehit düşen Azîme (Mihriban Saran) arkadaş, ilk kadın gerillalardan, ilk kadın komutanlarımızdandır. Kutsal dağlara, yollarına, toprağına yüreğini katmış, düşmana karşı savaşta kadın savaş tecrübesini açığa çıkarmış, kadın komutanlaşmasının ilk temsilcilerinden olmuştur. Genel anlamda sıcak savaş içinde hem yoldaşlığıyla ve hem de komutanlık özellikleriyle, ama özelliklede ’92 Güney Savaşı’nda Heftenîn cephesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Gerillada ortaya koymuş olduğu öncülük gücü nedeniyle, o yıllarda PKK Merkez Komite üyesi olmuş, Botan Saha Komutanlığı’nda yerini almıştır. Kadın ordulaşmamız otuzuncu yılını doldururken, elbette ki Şehit Azîme arkadaşın öncülüğünü, bizlere aktarmış olduğu birikim, tecrübe ve direniş-savaş mirasını mutlaka değerlendirmemiz gerekmektedir. Azîme arkadaşımızın özellikle de ilklere imza atan öncü kişiliği, duruşu ve savaş azmi, zincirin ilk ve sağlam halkalarından olmuş, bu kopmaz halka sonraki direniş halkalarına eklenerek otuz yıllık tarihimizi oluşturmuştur. O, faşizme ve erkek egemenliğine karşı yürüttüğümüz kadın savaşımızın, ilk komutanlarından, ilk yolumuzu belirleyenlerdendir. Sadece ekim ayına değil tüm otuz yılımıza damgasını vurmuş öncü komutanımızdır.
6 Mayıs ’96 ve 9 Ekim ’98 komplolarına karşı Ekim ayında fedaileşen şehitlerimiz
1996 yılının 6 Mayıs’ında Önder Apo’ya karşı Şam’da gerçekleştirilen suikast girişiminin ardından Şehit Zîlan Dêrsîm’de fedai eylemini gerçekleştirirken, O’nun ardından 26 Ekim’de Rewşen (Leyla Kaplan) arkadaş Adana’da Çevik Kuvvet polisine karşı, 29 Ekim’de de Bermal (Güler Otaç) arkadaş da Sivas’ta polise karşı fedai eylemlerini gerçekleştirdiler. Tıpkı Şehit Zîlan gibi Rewşen ve Bermal arkadaşlar da Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen komplonun tehlikesinin farkında ve bilincinde olarak eylemlerini gerçekleştirmişler, Önder Apo etrafında bir halka olarak düşman planlarını boşa çıkarmışlardır.
1998 yılında 9 Ekim tarihiyle başlayan Önder Apo’ya karşı geliştirilen Uluslararası Komplo’ya karşı Kurde (Selamet Menteş) ve Rotînda (Aynur Artan) arkadaşlar Midyat Cezaevi’nde birlikte fedai eylem gerçekleştirmişler, komplonun daha ilk günlerinde en radikal bir biçimde cevap vermişlerdir. Bu komployu asla kabul etmeyeceklerini, bedenlerini ateşe vererek fedaice ortaya koymuşlardır. Komplo karşısındaki net ve tereddütsüz duruşları, kadın yoldaşlığında zirveleşmeleri, kadın ve ülke, kadın ve Önderlik, kadın ve kadın ilişkisinde açığa çıkardıkları ahlaki, vicdani, politik ve eylemsel duruş, hepimiz için büyük bir miras niteliğindedir.
Komplo karşısında ’96 yılında Şehit Zîlan arkadaş ile başlayıp Bermal ve Rewşen arkadaşlarla, ’98 yılında Rotînda ve Kurde arkadaşların da içinde olduğu yüzlerce arkadaşın ve yurtseverimizin fedai eylemleriyle devam eden bu süreç, soykırımcı, komplocu düşman gerçekliği karşısında Önderlik, ülke, halk ve cins sevgisinin bütünleştiği eylem duruşunu açığa çıkarmıştır. Ekim ayı aynı zamanda komploya karşı duruşun eşi görülmemiş direnişlerine tanıklık etmiştir.
Ekim ayını KDP ihanetine karşı direnişe ve anlama kavuşturan kadın şehitlerimiz
8 Ekim 1997’de Gurbetelli Ersöz (Zeynep) arkadaş Amediye-Deraluk arasında KDP ve işgalci Türk ordusunun tank pususunda yirmibeş arkadaşıyla birlikte; 27 Ekim 1997’de KUM üyesi de olan Meryem Hazar Çolak arkadaş Heftenîn’den Metîna’ya geçerken arkadaşlarıyla birlikte tank pususunda; 13 Ekim 1998’de Uluslararası Komplo’nun devamı olarak Gare’de gerçekleşen KDP’nin kontra saldırısı sonucu Hêlîn Çerkez arkadaş 12 yoldaşıyla birlikte şehit düşmüşlerdir. Geçen yıl 4 Ekim tarihinde Silêmaniyê’de Jineoloji Akademi üyesi Nagehan Akarsel arkadaş da MİT ve Parastin (KDP) ortaklığıyla gerçekleştirilen saldırıda şehit düşmüştür. Yine işgalci Türk ordusu, Pençe-Kilit adı altında Medya Savunma Alanları’na dönük başlatmış olduğu soykırım saldırılarında Heftenîn’den tutalım Zap, Avaşîn, Batı Zap, Metîna alanlarında da KDP ile işbirliği gerçekleştirmiş, bu ajanlaşmış, ihanet içerikli işbirliği sonucunda da birçok arkadaşımız şehit düşmüştür. Taktik nükleer silahlardan kimyasal silahlara kadar en üst teknik silahların kullanıldığı bu savaşın ve dolayısıyla yaşanan şehadetlerin bir suçlusu da KDP’dir. Hareketimize karşı adı konulmamış ya da resmi ilan edilmemiş bir savaş yürütmektedir KDP. Türk ordusuna yol açarak, karakollarında yer vererek, peşmerge elbiselerini Türk askerine giydirerek, gerillayı dağda ve şehirde Türk MİT’ine ve ordusuna ihbar ederek, kısacası düşmanın eli-ayağı olarak bir savaş yürütmektedir. En son geçen ay Hewler’in ortasında KNK binasında Deniz Bulbün arkadaşın şehit edilmesi de, KDP’nin Kürt yurtseverliğine, özgürlük mücadelesine düşmanlığının, işbirliğinin son örneklerindendir.
KDP’nin gerçekliği çok iyi anlaşılmalıdır. KDP özgürlüğe, yurtseverliğe, Kurdistan topraklarına, dağlarına, sularına, kadın özgürlük mücadelesine, kadın iradesine yüzde yüz düşman bir yapıya sahiptir. Karakteri budur. Sadece Ekim ayında yaşanan kadın şehadetlerimize baktığımızda bile bunu çok açık görüyoruz, ki KDP kaynaklı saldırılarda daha yüzlerce arkadaşımız şehit düşmüştür. Elbette KDP’nin bu kendi ulusuna düşman, kendi ulusuna ve Kürt kadınlarına karşı soykırımcı, kadın kırımcı saldırıları sadece hareketimizle, son otuz-kırk yıl ile sınırlı değildir. KDP, kurulduğundan beri nerede direnen, sömürgeciliğe karşı, egemenliğe karşı mücadele veren bir güç varsa, o güce saldırmış, tasfiye etmeyi esas almıştır. KDP’nin ihanet karakteri varoluşsaldır, ontolojik yapısı böyledir. Kurdistan’da yaşamın özünün kadın, direnişin özünün kadın olduğu hakikatini göz önünde bulundurduğumuzda, KDP’nin kadına karşı düşmanlığını da daha iyi çözümleyebiliriz. Önderlik çizgisinde “Jin Jiyan Azadî” gerçeği Kurdistan’da hayat bulup yaşamı ve kadını yeniden yeşertirken, KDP çizgisinde özelde Barzani aile gerçeğinde kadın, ölüme ve ihanete mahkum edilmek istenmektedir. Bu çizgiye karşı mücadele edip şehit düşen Gurbetellilerin, Meryemlerin, Sarya Baranların, Hêlîn Çerkezlerin, Canda Türklerin, Nagehanların, kimyasal silahlarla şehit edilen Helbestlerin duruşu, mücadelesi, bize hem sömürgeci soykırımcı düşmana ve hem de onun ajanlaşmış işbirlikçisi KDP’ye karşı duruşun ve mücadelenin nasıl olması gerektiğini göstermektedir.
Gurbetelli arkadaş, Bakur’da özgür Kürt basıncılığının, özgür Kürt kadın basıncılığının ilk tohumlarını atan, bunun için büyük bedeller ödeyen, ülkesine ve kadın özgürlüğüne bağlı aydın, bilinçli bir kadın yoldaşımızdı. Kurdistan’da gerçek aydın olmanın kalemle silahı bütünleştiren bir tarzda olması gerektiğinin, kadın mücadelesini geliştirmenin dağlardan geçtiğinin bilincindeydi. Kurdistan’ı ve Kürt kadınlarını, ancak mücadeleyle birleşen bir beyin, bir kalem aydınlatabilir. Önderlik sahasından ülkeye doğru gelirken Önder Apo ile son diyaloğunda Önder Apo Gurbetelli arkadaşa “Artık ülkeye gidiyorsun, Gurbetelli değil Vatanelli oluyorsun” diyor. Ülke topraklarıyla, dağlarla buluşan ve Vatanelli olan Gurbetelli arkadaş, ülkede var olan kişiliğini daha da geliştirmiş, güçlendirmiş ve YAJK’ta merkezi sorumluluklar almıştır. Gurbet arkadaş başta kadın mücadele tarihimiz olmak üzere genel ve özgün Kürt basın tarihine, gerilla tarihine, ihanete karşı duruş tarihine, Kürt aydın tarihine adını silinmez bir biçimde yazdırmıştır. Ve yine kurumsal olarak YRD ve RAJİN basın örgütlerimiz, O’nun açmış olduğu yolda yürümektedir. O, Şehit Gurbetelli Ersöz Basın Akademisi’nde ve genel olarak kadın mücadelemizde çoğalarak yaşamaktadır.
Meryem arkadaş, o dönem Kurdistan Ulusal Meclisi (KUM) üyesi olarak Kurdistan’a gelir ve bir daha geri dönmez. Kendisi bir annedir, ancak anneliği bireysel olarak bir çocuğu sahiplenmekten çıkartıp ülkesinin, topraklarının anneliğine dönüştürür. Bu, bir kadın açısından çok zorlu ve stratejik bir karardır ve Meryem arkadaş bu kararı çok keskin bir biçimde verir. Kendi çocuğuna ve ülkesinin milyonlarca çocuğuna, kadınlarına, analarına özgür bir ülke hediye etmek için, gerilla olarak yola devam etme kararına ulaşır. Büyük hedefleri, büyük düşünce ve duygu gücü olamayanlar böyle bir kararlaşmaya ulaşamazlar, mümkün değildir. Meryem arkadaş, insan yaşamının bu en karmaşık ve güçlü bağı olan kan bağını aşarak ulusal bağı ve yine kadın özgürlük bağını kendi kişiliğinde, mücadelesinde oluşturmuş ve şehadetiyle de bunu taçlandırmıştır. O’nun özgür kadın ve özgür annelik duruşunu daha da anlamlandırmak, ihanete ve soykırımcılığa karşı mücadele çizgisinde yürümek, Kadın Hareketimizin görevidir.
Nagehan Akarsel arkadaş, Jineoloji Akademi üyesi olarak Güney Kurdistan’da çalışma yürütmekteydi. Nagihan arkadaş da basın çalışmalarına büyük emek vermiş, var olan düşünce ve sevgi gücüyle basın çalışmalarına nitelik kazandırmıştır. Jineoloji çalışmalarına geçtiğinde ise kadın biliminde tamamen kendini bularak bu çalışmalarımıza çok büyük bir anlam katmış, yöntem kazandırmış, erkek egemen zihniyetin, bilimin temellerine karşı çok iddialı bir mücadele yürütmüştür. Bakur’da, Rojava’da, Şengal’de ve en son Başûr’da geçtiği her yere, dokunduğu her kadına, erkeğe derin izler bırakmış, jineoloji ile düşünmenin ve yaşamanın ne kadar anlamlaştıran ve özgürleştiren bir etkiye sahip olduğunu ispatlamıştır. Güney’de Kürt ulusal kadın tarihini aydınlatmak ve birleştirmek, aslında Kürt ulusal kadın birliğini geliştirmek amacıyla Kürt Kadını Tarihi Araştırmalar Merkezi isimli projeyi geliştirmiş, bunun pratik çalışmalarını yürütmüştür. Tüm samimiyeti ve gücüyle, hesapsızca bu çalışmalara katılım biçimi oldukça etkili olmuştur.
Nagehan arkadaşın bu çizgisi, Kurdistan’da ve evrensel çapta özgür kadın duruşunu ve aynı zamanda Kürt kadınlarının demokratik ulusal birlik çizgisini ifade etmektedir. O’nun bu çizgisi, yaşamı ve pratiği, aynı zamanda ihanet çizgisine, KDP’nin ajanlaşan çizgisine karşı bir çizgidir, duruştur. Bu nedenle de Silêmanîyê’nin ortasında on bir mermi ile vurularak şehit düşürülmüştür. Ve yine bu nedenle katil saldırıyı gerçekleştirdikten sonra kendini kurtarmak için Hewler’e doğru yol almaya başlamıştır. Bu durum katillerin nereye bağlı olduğunu, nereden talimat aldıklarını çok net göstermektedir. Yine bir MİT-Parastin ortaklığı sonucu gelişen bir saldırı olduğu bizim için çok net ve açıktır. Nagehan arkadaşın anısına jineoloji bilincini kadınlarda daha geliştirmek, daha nitelikli hale getirmek, yaygınlaştırmak, Kürt kadınlarının demokratik ulusal birliğini geliştirmek ve soykırımcı TC Devleti kadar KDP’nin ihanet gerçeğine karşı da mücadeleyi yükseltmek temel bir görevimizdir.
Dünya demokratik kadın konfederal sistemine yol açan enternasyonal Ekim Şehitlerimiz
Ekim ayı aynı zamanda enternasyonal kadın arkadaşların şehadet ayı olarak da nitelik kazanmıştır. Hêlîn Çerkez, Canda Türk, Çiğdem Türk, Ronahî (Arnavut) arkadaşlar Güney Kurdistan’da KDP ve işgalci Türk ordusunun ortak operasyonları sonucunda; Ronahî Alman (Andrea Wolf) arkadaş Botan’da, Gülnaz Ege (Nuran Er) arkadaş Amed’de TC ordusunun saldırıları sonucunda bu ayda şehit düşmüşlerdir.
Ronahî Alman arkadaş, kendi ülkesinde arayış içinde olan mücadele geleneği içinden süzülüp gelen bir arkadaştır. Ortadoğu’yu, Kurdistan’ı, özgürlük mücadelesini, Önderlik gerçeğini daha yakından tanımak istemiş, Önderlik sahasına da gelerek zamanla Önderliği, Hareketimizi, Kadın Hareketimizi tanımış ve kendini bu topraklarda, bu mücadelede bularak gerillaya katılmış bir arkadaştır. Kapitalizmin, liberalizmin merkezinden koparak insanlığın kök topraklarına yönelmiş olması, Ronahî arkadaştaki vicdani ve ahlaki özün büyüklüğünü ve güzelliğini göstermektedir. Bencil, bireyci, liberal rahat yaşam tarzlarını geride bırakmakta, yeni ve zorlu bir yaşama atılmakta hiç tereddüt etmemiştir. O, kendini doğal ve saf gerilla yaşamında, kadının kadınla anlamlı ve özgürce ilişkilendiği kadın mücadelesinde, evrensel mücadele bilincinde bulmuştur. Alman bir arkadaş olarak katılımı ve şehadeti, mücadelemiz için stratejik değerdedir, esas doğrultumuz olmaktadır. 23 Ekim 1998’de Botan’da gelişen bir çatışmada düşman Alman bir arkadaş olduğunu bilerek ‘teslim ol’ çağrıları yaptığında, Ronahî arkadaş teslim olmamış ve bu nedenle işkence edilerek katledilmiştir. Ronahî arkadaşın teslim olmayan direnişçi enternasyonal ruhu bugün çok canlı bir biçimde yaşamaktadır.
Gerek dağ mücadelemizde ve gerekse de DAİŞ’e karşı savaş sürecinde Rojava’da onlarca, yüzlerce enternasyonal arkadaş katılım göstermiş, dayanışma içinde olmuşlardır. Bu yoldaşlardan bazıları şehit düşmüşlerdir. Ronahî arkadaşın mücadelemizle buluşan ruhu, Katalanya’ya, Fransa’ya, İngiltere’ye, İtalya’ya, Latin Amerika’ya, Afrika’ya sıçramış, etkilemiştir. Bu ruh, enternasyonal zincirin halkalarını her geçen gün birbirine eklemeye devam etmektedir. O’nun anlamı aynı zamanda Jineoloji Andrea Wolf Enstitüsü çalışmalarında, enternasyonal dayanışmayı, bilinçlenmeyi, kadın birlikteliğini güçlendirerek çoğalmaktadır. Bununla birlikte Dünya Demokratik Kadın Konfederal sistemine ruh ve can vermektedir.
Türkiyeli yoldaşlar Hêlîn Çerkez (Nermin Akkuş), Canda Türk (Sanem Bertan), Çiğdem Türk (Mizgîin Türk-Hüsne Akgül), Ronahî (Emek-Ümran Yıldırım), Gülnaz Ege (Nuran Er) yoldaşlar da demokratik ulus ve demokratik ulusta özgür kadın buluşmasını ifade etmektedir. Türk faşist milliyetçiliğinin etkilerinden sıyrılıp Kürt kimliğini tanımak, tanımanın da ötesinde mücadelesine katılmak, büyük bir kopuş anlamına gelir. Bu arkadaşlarımız bu kopuşu en radikal bir biçimde geliştirip Önder Apo ile, gerilla ile, kadın özgürlük mücadelemiz ile büyük ve anlamlı bir buluşmayı yakalamışlardır. Onların şahsında Çerkez, Türkmen, Arnavut ve Kürt halklarının demokratik ulus birlikteliği, kadınların özgür buluşması, bütünleşmesi yaratılmıştır.
Gülnaz Ege arkadaş Afyon’dan katılan çok sade, mütevazi, kendini ilmek ilmek emekle örerek büyüten, komutanlaşan bir arkadaşımızdı. Çiğdem ve Ronahî arkadaşlar gibi Gülnaz arkadaş da ‘90’lı yıllarda kurulan Türkiye Devrimci Halklar Partisi üzerinden PKK’yi tanımış, daha sonra gerillaya katılmış, Türkiye devrimini ve kadın özgürlüğünü Kurdistan mücadelesinde, PKK ve Önderlik gerçeğinde bulmuş ve kendini adamış bir yoldaşımızdı. Gülnaz arkadaş da önemli bir süre dağda basın çalışmalarını yürütmüştür, kadın basıncılığında çok önemli bir yeri ve izi vardır. PAJK zemininde kalarak PAJK kimliğini temsil etme, ilkeli yaşama, kadın yoldaşlığını en ince biçimlerde yaşatma O’nda çok belirgindir. YJA Star çalışmalarına geçtikten sonra da bu kişiliğini askerileşme, komutanlaşma doğrultusunda çok güçlü değerlendirmiş, yoldaşlarıyla hem yaşamda ve hem de savaşta çok güçlü arkadaşlıklar kurmasını bilmiştir. Kendi halk kimliğinin özlü yanlarını PKK-PAJK yoldaşlığı ile çok güçlü bütünleştirmiştir, O’nu bu yanlarıyla tanıyıp da sevmeyen yoktur. 6 Ekim 2017 tarihinde
şehit düştüğünde HPG Amed Saha Komutanlığı’nda görev yürütmekte olup hem PAJK Meclisinde ve hem de YJA Star Komuta Konseyi’nde yer almaktaydı. Yaşamda olduğu gibi savaşta da rolünü en güçlü bir biçimde oynamayı esas almış, şehadetiyle bizlere çok büyük enternasyonal, demokratik ulus ve özgür kadın değerlerini mirası bırakmıştır.
Kadın komuta mirasını profesyonelleşerek büyüten Ekim Şehitlerimiz
22-23 Ekim 2011 tarihinde Çelê, Geliyê Teyarê eyleminin ardından TC ordusunun kimyasal silah saldırısı sonucu otuz sekiz arkadaşıyla birlikte Şehit düşen Rûken Bingöl (Sevcan Algenürhan), 4 Ekim 2012 tarihinde Çarçela’da şehit düşen Rojîn Gewda (Süreyya Aslan) ve 4 Ekim 2019 tarihinde Dêrsîm-Pülümür’de şehit düşen Çiçek Kurtalan (Hacer Kaya) arkadaşlar, kadın ordulaşma ve komutanlaşmasına çok büyük emekler verip her adımında güçlendiren arkadaşlar olmuşlardır.
Rojîn Gewda arkadaş çok genç yaşlarda köyünden çıkıp katılmış, Botan’ın, Güney Kurdistan’ın tüm zorlu yerlerinde, savaşın en sıcak yaşandığı alanlarda kalmıştır. Savaşta zeki, kıvrak zekasıyla, büyük tecrübeleriyle, yaşamda en sıcak yoldaşlığı, güleç ve içten arkadaşlığı ile büyük bir iz bırakmıştır. İdeolojiyi yaşayan ve yaşatan, en yalın haliyle kavrayan ve kavratan, bunu savaşla buluşturan bir tarzın sahibi olmuştur. Şehit düştüğünde PAJK Merkez Komitesi’nde ve HPG-YJA Star Komuta Konseyi’nde yerini almaktaydı. Düşman Çarçela’ya saldırdığında alan komutanı olarak direkt müdahalede bulunup kahramanca ve korkusuzca, hesapsızca düşmana cevap vermiş ve çok sevdiği Zagroslar’da şehit düşmüştür. Botan’ın yiğit, sade ve güzel bir kızı olarak Ekim ayı kadın şehitlerimize adını silinmez bir biçimde yazmıştır.
Çiçek Kurtalan arkadaş da parti ve gerillayla küçük yaşlarda tanışmış, savaş ortamında, parti ortamımızda büyüyüp yetişmiş arkadaşlarımızdandır. Çiçek arkadaş da savaşa, yaşama, yoldaşlığa büyük değer ve anlam katan büyük yoldaşlarımızdandır. O’nun bu anlam verme gücünün yüksek düzeyde olması, komutanlaşma düzeyinde de etkili olmuş, savaşta yetkin bir biçimde rol oynamasına yol açmıştır. 2011-12 yıllarında gerillamızın büyük devrimci operasyonlarında birinci dereceden sorumlu olarak yerini almış, büyük bir cesaret ve kararlılıkla bu operasyonları yürütmüştür. Sadece YJA Star boyutuyla değil genel HPG’de almış olduğu sorumluluklarıyla da rolünü yetkin bir biçimde oynamıştır. Çiçek arkadaş da yaşamda mütevaziliği, sadeliği, içten yoldaşlığı ile belirgin bir arkadaştı. O, bu sahip olduğu güç ve özellikler nedeniyle PKK Merkez Komitesi’nde, HPG-YJA Star Komuta Konseyi’nde yerini almış ve rolünü oynamıştır. En son Dêrsîm Saha Komutanı olarak alana giderken yolda kahramanca çatışarak şehit düşmüştür. Çiçek arkadaş da Ekim ayını çiçek güzelliğinde anlamlaştıran bir yoldaşımızdır.
Rûken Bingöl arkadaş uzunca bir zaman toplumsal alan çalışmalarında yer aldıktan sonra YJA Star çalışmalarına geçmiş, Zap ve Zagros gibi zorlu alanlarda kalmıştır. Bu alanlarda hızla tecrübe kazanarak yoldaşlarında güven oluşturmuş, yaşama ve savaşa istekli ve doğru temelde katılımı hızla komutanlaşmasının önünü açmıştır. Gerillada öncesinden çok yoğun bir tecrübesi olmamasına, farklı çalışmalardan gelmesine rağmen, bunu sorun yapmadan kendini gerillacılığa, savaşın ihtiyaçlarına ve gereklerine göre örgütlemiş, kadın aklıyla savaş ve komuta tarzını geliştirmeyi esas almıştır. Bu yönleriyle yoldaşlarında derin bir sevgi ve güven ortamı oluşturmuştur. Rûken arkadaş da kadın ordulaşma ve komutanlaşma tarihini kendinde somutlaştırarak kadın ordulaşmasının unutulmaz Ekim ayı şehitlerinden olmuştur.
Kobanê direnişinin evrenselleşen Şehidi Arîn Mîrkan
DAİŞ’in başta Kurdistan’da gelişen özgürlük mücadelemizi ve yine bölgede ayaklanmaya başlayan demokratik güçleri tasfiye etmek üzere Ortadoğu’ya, Kurdistan’a sürülmesi, bölgemizde çok kanlı ve ağır bir süreci başlatmıştır. Kürt, Arap, Ermeni, Süryani vb halklar, özellikle de kadınlar, DAİŞ’in vahşi saldırılarıyla karşı karşıya kalmış, Hareketimiz de bu sürece müdahale ederek DAİŞ’e karşı zorlu ve başarılı bir mücadele yürütmüştür. Şengal, Mexmûr, Kerkük ve Rojava’da binlerce yoldaşımız şehit düşmüş, binlercesi de gazi olmuştur. Savaşın en ağır yaşandığı alan olan Kobanê’de, saldırıların en kritik olduğu bir süreçte, 5 Ekim 2014 tarihinde Arîn Mîrkan arkadaş fedai eylemini gerçekleştirerek DAİŞ’e karşı zafer kararlılığını ortaya koymuş, gerilla, YPG ve YPJ güçleri birlikte DAİŞ’i Kobanê’de yenilgiye uğratmıştır. DAİŞ, tarihi yenilgisini ilk olarak Kobanê’de almış, daha sonra da ardı sıra tüm alanlarda yenilgiye uğratılarak etkisiz hale getirilmiştir. Kobanê Direnişi’nde Şehit Revan’ın fedai eyleminin ardından Arîn Mîrkan arkadaş tarihi fedai eylemiyle çok önemli bir rol oynamış ve Kobanê direnişinin, Rojava Devrimi’nin evrenselleşen sembolü haline gelmiştir. Başkan Apo’nun paradigması ve felsefesinden, kadın özgürlük ideolojisinden beslenen Arîn arkadaş, gerçekleştirdiği eylemiyle YPJ ve kadın savaşçılığının gücünü, etkisini dünya halklarına, dünya kadınlarına taşırmış, büyük bir dalgalanma yaratmıştır.
Ve yine 2019 yılının 9 Ekim’inde, yani Uluslararası Komplo’nun yıldönümünde faşist TC Devleti Serêkaniyê ve Girê Spî’ye işgal saldırısı gerçekleştirmiş, bu işgal saldırısına karşı da YPG ve YPJ güçleri amansız bir direniş içine girmiş, devrim topraklarını canları ve kanlarıyla korumayı esas almışlardır. Dağlarda süren direnişin, yine Rojava Devrimi’ni DAİŞ’e karşı savunmak için direnip şehit düşenlerin, Arînlerin ardılları olarak bu tarihi sorumluluklarını yerine getirmiş, DAİŞ’in yarıda bıraktığı görevi üstlenen TC ordusuna karşı muazzam bir direniş geliştirmişlerdir. Şehit Zîn, Şehit Zeynep, Şehit Ronahî Gevda, Şehit Dilovan ve YPJ’nin onlarca savaşçı ve komuta yapısı, bu savaşta kahramanca direnerek şehit düşmüşlerdir. Ekim ayı Rojava Devrimi, Rojava’daki kadın devrimi açısından da büyük bir anlamı ve değeri ifade etmektedir.
Bir bütün olarak baktığımızda her bir arkadaşın kadın ordulaşmasının otuz yıllık ömrüne çok büyük emek verdiklerini, her bir anını kendi kişiliklerinden süzülen anlamla yeniden yarattıklarını, yeniden anlamlandırdıklarını görüyoruz. Önder Apo ve özgürleşen kadın buluşması, çağımıza yön veren ve dipten gelen dalga olarak köklü değişimlere yol açan bir hakikati ifade etmektedir. Ekim şehitlerimiz, aynı zamanda bu hakikatin anlam gücüdürler. Ekim şehitlerimiz bu anlamı daha da büyütürken, bizim için aynı zamanda zafer sözleşmesi anlamına gelmektedir. Bizler Ekim ayı kadın şehitlerimizi, bir bütün şehitlerimizi, zafer sözleşmesi temelinde ele alıyor, özgürlük mücadelemizi onlardan aldığımız güç ve mirasla zafere taşıyacağımızı belirtiyoruz. Onlara sözümüz böyledir.