Önderliğimizin doğuş günü olan 4 Nisan gününü halkımıza, kadınlara, tüm insanlığa kutluyoruz. 74. yaşına giren önderliğimiz bu yaşam dilimine görkemli özgürlük mücadelesini sığdırmayı başardı.
Yüzyıllar boyunca yürütülerek ancak sağlanabilecek özgürlük düzeyini anlarda, günlerde yıllarda büyük bilinç, irade, ustalık ve incelikli biçimlerle oluşturdu. Özgürlüğe ulaşma araç ve yöntemlerini, savaş ve örgüt biçimlerini Kurdistan özgünlüklerini dikkate alarak geliştirdi. 1999 yılında uluslararası komplo ile yakalanmasından sonra da özgürlük mücadelesini daha da derinleştirdi. İmralı’da 24 yıldır mutlak tecrit altında tutulan Önderliğimiz, insanlık tarihinde uygulaması eşi benzeri görülmeyen bir işkence ve izolasyon sistemi içinde tutulmasına rağmen yüksek bir bilinç, irade ve inançla İmralı işkence sistemine karşı direndi. Aynı zamanda insanlığın özgürleşmesine ışık tutacak bir alternatif sistem geliştirmeyi başardı.
Önderliğimiz çok ağır bir tecrit ve işkence sistemi içinde yaşarken savunmaları tüm dünyaya yayılmıştır. Bunun nedeni insanlığın içinde yaşamış olduğu krizlerin, kaosların, bunalımların cevaplarını, çözümlerini Önderliğimizin savunmalarında bulmuş olmalarıdır. İnsanlığın özgürlük arayışlarının en yetkin cevapları Önderliğimizin savunmalarındadır.
Önderliğimiz, kişilik duruşu, özgür yaşam felsefesi, mücadele anlayışı ile halkımızın, kadınların, halklarımızın Xwebûn olma savaşımında insanlığa radikal temelde öncülük yapmıştır. Xwebûn olma kendini tanıma, tarihi ile güçlü ve doğru bağlar kurma, yurtseverlik temelinde yaşama, egemenliklere, köleliklere karşı durma bu temelde kendi öz yönetimlerini kurarak özgür yaşamı inşa etme anlamına gelmektedir. Rêber Apo özgürleşmeye, Xwebûn olmaya öncülük ettiği, toplumsal mücadeleyi geliştirdiği için kabul görmüş, güven duyulmuş, benimsenmiş ona karşı bağlılık gelişmiştir. Halkımızın, kadınların Önderliğimize duyduğu olağan üstü bağlılığın, sevginin altında yatan temel neden güçlü özgürleşme duyguları ve istemidir.
Xwebûn olma mücadelemiz Rêber Apo ile gerçekleşti
Rêber Apo bu anlamda kendi doğuş zamanlarını başta kadınlar olmak üzere tüm insanlığın doğuş günü haline getirmeyi mücadelesiyle başarmıştır. Kürt kadınları olarak Xwebûn olmayı öğrenmemiz Rêber Apo sayesinde gerçekleşti. Yaşamın anlamlı ve güzel olabilmesi Önderliğimizle tanıştıkça gelişti ve büyüdü. Özgürlük adımlarımızı büyüttükçe kadın özgürleşmesinin evrensel boyutları anlaşıldı. İnsanlık tarihine kadın eksenli bir bakış açısı ile bakmamız devlet ve iktidar aygıtlarının, hegemonik erkek şekillenmesinin derinlikli anlaşılmasına yol açtı.
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki insanlık toplumsal değerlerden, kendi doğal kültüründen, coğrafyasından uzaklaştırılıyor. Devlet ve iktidarlar; insanlığı kendi emeğine, kültürüne, tarihine yabancı kılıyor. Bireyci, tüketici, maneviyattan uzak bir insanlık gerçeği söz konusudur. Kendi kendine yabancılık, kendi köklerinden koparılma, uzaklaştırılma, başkalaştırılma insanlara adeta bir özgürlük seçeneği gibi sunulmaktadır. Sistem bunu zor ya da ideolojik propaganda güçleri ile gerçekleştirmektedir. Dolayısı ile günümüz dünyasında çok sahte, yapay, ilkesiz, edilgen, pasif, inisiyatifsiz bir kişilik yapılanması giderek yaygınlaşabiliyor. Buna karşı koyabilmek için çok ciddi bir iradi çıkış ile derinlikli bir hakikat savaşı yürütmek şarttır. Devrimcilik hakikate ulaşma, Xwebûn olma mücadelesidir.
Hakikat savaşımı, kendi olma mücadelesi devrimci saflarda bireylerde de güçlü gelişmedikçe, kişilik düzen kişiliği sınırında kalmaya mahkumdur. Hakikat savaşından uzak bir devrimcilik olamaz. Olursa da böylesi bir devrimcilik de son derece sahte, yüzeysel, şekilci, kalıpçı, özden uzak, etkisiz bir devrimciliktir. Daha doğrusu devrimci saflara düzen kişiliğini ve bunun türevlerini taşırmadır.
Bu bağlamda devrimci partilerin en temel görevlerinden biri de tüm üyelerini hakikat temelinde eğitmesi ve donatmasıdır. Dolayısıyla Xwebûn olmak şimdi en acil devrimci görevler arasındadır. Çünkü kendisi olamayan bir kişilik hiçbir devrimci çalışmayı sağlıklı yerine getiremez. Devrimcilik aynı zaman da Xwebûn olmaktır. Hakikate ermedir. İnsanlık özüne dönüş yapmaktır. Xwebûn olabilmek ancak kadın özgürlük mücadelesinin derinlikli ve radikal temelde yürütülmesi ile gelişebilir. Önderliğimizin doğuş günü bu anlamı ile yaşamın hakikatine, sırrına ulaşma anlamına da gelmektedir.
Kadın hakikati anlaşılamadın yaşamın hakikati anlaşılamaz. Önderliğimiz direnen ve özgürlük savaşımını yürüten kadın yaşamlarını, kadın tarihini ortaya çıkararak yaşamın hakikatini gün yüzüne çıkardı.
Bilindiği gibi; kadınlar insanlığın toplumsallaşmasında belirleyici rol oynadı. Toplumsallık geliştikçe insan hayvanlar aleminden farkını da orataya koyabildi. Toplumsallık insanların ortak düşünce, duygu, emeğine dayanıyordu. Kadın hakikati, kültürü böylesi bir toplumsallığa dayanıyordu. Bu kültür adalete, paylaşıma, emeğe, sevgiye, barışa, demokrasiye, doğaya saygıya, özgürlüğe, farklılıkların dikkate alınması temelinde eşitliğe dayanıyordu kapsayıcı ve bütünleştiriciydi. İnsanlık binlerce yıl bu özgürlükçü, kadın eksenli kültürü özümseyerek yaşamını sürdürdü. Yazılı tarih öncesinde kadın kültürü toplumsallığın özüydü.
Dolayısıyla toplumsal yaşamın yaratıcılığına öncülük eden kadınlar, toplumlar köleliğe, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı her zaman direnmişlerdir. Buna karşılık erkek egemen sistem sahipleri kadın direnişlerini ya görmezden gelmiş, ya saptırmış ya da yok etmiştir. Dolayısıyla insanlık tarihinde kadınların direniş temelinde var oluşları erkek egemen bakış açısı ve politikaları nedeniyle çok sınırlı gün yüzüne çıkarılabilmiştir.
Önderliğimizin Xwebûn olma mücadelesinde tarihi doğru anlama ve kavramanın belirleyici bir etkisi vardır. Tarih, derinlikli anlaşılıp, çözümlenmedi mi toplumun, bireylerin durumu anlaşılamaz. Geçmişini, bugününü doğru ve yeterli değerlendiremeyenler geleceği doğru şekillendiremezler. Bu anlam da Önderliğimizin tarihsel bakış açısı bütünlüklü ve objektiftir. Önderliğimiz tarihi; sosyoloji, felsefe, psikoloji, coğrafya ile birleşik bir biçimde değerlendirmiştir. Sosyal bilimlerin bütünlüklü değerlendirilişi ve yorumu ile birlikte toplum içinde kadınların rol ve misyonları ancak anlaşılabilmiştir.
Bugünden bakıldığında dünya devrimleri değerlendirildiğinde şunu çok net ve güzel bir şekilde görmekteyiz: Bütün devrimsel çıkışlar, sosyal hareketler, din ve mezhepler, egemenlikli iktidarlara karşı direndiklerinde kadınların özgürlük arayışlarını, mücadelelerini çok büyük güç kaynağı olarak görmüşlerdir. Ancak sonraki süreçlerde kadınların bu özgürlük arayışlarına cevap olabilme, kadınların yaşam içindeki statülerini eşit kılmaya sıra gelince buna hiçbir biçimde yanaşmak istememişlerdir. Kadınlar, devrimler gerçekleştikten sonra devrim öncesi konumlarına geri dönmek zorunda kalmışlardır. Bir yönüyle tüm özgürlük mücadelelerinde büyük tutku, inat ve direnişle katılan kadınlar sonrasında hayal kırıklıklarına uğramaktan kurtulamamışlardır.
Her devrim sonrası yaşanan hayal kırıklıkları özünde köleliklerin, egemenliklerin derinleşmesine sebep olur. Ve bu durum kendisinden sonra gelen devrimlere aktarılır. Yani devrimlerin çevreye etkisi ve yayılması sorunları ile birlikte olur. Dolayısıyla her devrim hareketinin kendisinden önce yaşanmış olan devrimlerin eksikliklerini iyi değerlendirmesi ve bu eksiklikleri tekrarlamaması gerekir.
Önderliğimizin 4 Nisan doğuş gününü kutlarken kadınlar ve halklar olarak onun geliştirmek istediği özgürlük yol ve yöntemlerini çok iyi anlamalı ve pratikleştirebilmeliyiz. Kadınlar ve Önderlik ilişkisi tarihseldir ve çok boyutludur. Bu yoldaşlık ilişkisinde bilinç, toprağa bağlılık, maneviyat, ruhsal birlik, birbirine sonsuz güven, sevgi, birbirini güçlendirme, bağlılık, özgürlük vardır. Önderlik sevgisi büyüten, geliştiren sevgidir. Önderliğe bağlılık ülkeye, değerlere, yoldaşlara bağlılıktır. Önderlik ile kadınların ilişkisi Xwebûn olma ilişkisidir. Kapitalist modernist sistemin bitirici yaşam modeline karşı yeni, özgürlükçü bir ilişki tarzının yaratılmasıdır.
İnsanlık tarihinde ilk kez bir devrim önderi kadınların özgürlüğünü stratejik bir bakış açısı ile ele alıp bunu pratikleştirmeye çalışmıştır. Devrimler insanların hayallerine, yeni yaşam umutlarına cevap olabildikleri, özgür yaşam ve yeni insan modelini yaratabildikleri oranda hakiki devrim olabilirler. Önderliğimiz PKK’nin ilk çıkışında bunu fark etmiştir. PKK içinde özgür ve yeni insan yaratımına, özgür kadın ve erkeklerin oluşumuna ekmek, su kadar önem vermiştir. Dikkat edilirse PKK içinde sınıf, cins mücadelesi temelinde kapitalist modernist yaşam eleştirisi oldukça derinlikli ve keskin yapılmıştır. Bu keskinlik Önderliğimizin çözümlemelerinin derinliğinde, yanlışlıkların büyük titizlik ve sabırla ortaya çıkarılması, aşılması ve bu temelde kişinin devrimci yaşama sürekli yeniden katılması ile bağlantılı bir şekilde geliştirilmiştir. Dikkatle incelendiğinde görülür ki hiçbir devrimde kişiliklerin değişim, dönüşümü için bu denli olağanüstü bir çaba harcanmamıştır. Derinlikli sömürgeleştirilmiş bir halk olan Kurdistan halkı ve kadınlarının kişiliklerinin yaşam ve özgürlük düzeyleri bu denli kapsamlı ve derinlikli ele alınıp eleştirilmeseydi, şimdiki düzeye asla ulaşılamazdı.
Diğer yandan mücadelemizde kişiliği dönüştürme, yenilenme süreçleri çoğu zaman sarsıcı, sancılı, zorlanmalarla birlikte gelişmiştir. Kişilik dönüşümü anlam gücünü yükseltme, ikna olma ve emek sürecini yaşama ile birlikte gelişmiştir. Yeni ve özgür kişiliğin oluşum nüveleri Önderliğimizin olağan üstü çabaları temelinde gelişebilmiştir.
Önderliğimiz genel çözümlemelerin yanında kadınların özgün çözümlemelerini geliştirerek kadın özgürlük mücadelesine en büyük katkıyı yapmıştır. Devrimci mücadelenin başarısının altında yatan temel olgu kişilik çözümlemeleridir. Önderliğimizin öncelikle kendisinden başlattığı bu çözümlemeler giderek tüm kadro yapısına ve halkımıza, insanlığa taşırılmıştır. Özgürlük saflarında egemen erkek ve köle kadın kişilikleri çözümlenerek devrimci mücadelenin sürekliliği, başarısı sağlanabilmiştir. Halkımızın, insanlığın kördüğüm olmuş çelişkilerini, kadın-erkek ilişkisinde, evlilik olayında, kadının sömürgeleştirilmiş statüsünde çözümlemiştir. Önderliğimiz halkımızın özgürleşmesini kadın özgürlük mücadelesinin büyümesinde, başarısında görmüştür.
Doğruları tüm kadınlara halklara taşırmak temel bir Önderlik özelliğidir
Kürt kadınlarının şahsında çözümlenen sorunlar ve çelişkiler tüm dünya kadınlarının ve insanlığın yaşadığı sistemsel çelişkilerin bir parçası olarak ele alınmıştır. Kadını köleleştiren eril egemenlikli sistem kapsamlı değerlendirilmiştir. Kapitalist modernist sistemin kadın köleliği temelinde yarattığı yaşam modelinin çözümlemesi mücadelemizin en radikal özünü teşkil etmektedir.
Kadınların Xwebûn olma mücadelesi kapsamlı ve bütünlüklüdür. Bu mücadelede ulusal, sınıfsal, ekolojik sorunlar başta olmak üzere tüm insanlık sorunları iç içe ele alınmakta ve bütünlüklü bir bakış açısı temelinde çözüm geliştirilmeye çalışılmaktadır. Sonuçta verili sistem yaşamından radikal bir kopuş ve yeniden inşa temelinde bir doğuş gerçekleşmektedir.
Bu bağlamda bir kez daha değerlendirecek olursak; Kürt kadınlarında Xwebûn olma süreci Önderliğimizin doğuşu ve mücadelesi ile başlamıştır. Önderliğimizin kendi şahsında çözümlediği hususlar kadınların, halkımızın ve halklarımızın özgürlük mücadelesi için attığı adımlara dönüşmüştür. Önderliğimizin en temel özelliği sorunları ve çözümleri sürekli çevresine, arkadaş yapısına, halkımıza, insanlığa mal etmesidir. Doğrulara saygı göstermek doğruları uygulamak ile mümkündür. Yine doğruları tüm kadınlara, halklara taşırabilmek de temel bir özgürlük görevidir.
Dünya devrimlerinde kadınlar, halklar az emek harcamadı. Çok görkemli fedakarlıklar yapıldı. Ancak özgür kadına dayalı bir yaşam geliştirilemedi. Devlet ve iktidar aygıtları, hegemonik erkeklik, evlilik kurumu, milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik, bilimcilik yeterince eleştirilmedi. Dolayısıyla da demokratik, özgürlükçü, ekolojik bir alternatif sistem yaratılamadı. Reel sosyalizmde özgür birey ve özgür toplum hakikati geliştirilemedi.
Bireysel özgürlük arayışları ideolojik, örgütlü bir mücadeleye dönüştürülemedi. Bütünlüklü stratejik bakış açısını geliştiren buna dayalı olarak yoldaşlık ilişkilerinin güçlü oluşumuna dayanan kolektif, demokratik tarz geliştirilemedi. Demokratik bir sistem yaratılamadığında kalıcılık ve süreklilik sağlanamaz.
Kadınların özgün-özerk örgütlenmesi
Sonuç olarak kadın özgürleşme tarihimizde Xwebûn olmaya doğru giden yolculuğumuz; Önderliğimizin özgürlük felsefesi temelinde geliştirdiği kişilik çözümlemeleri yanında örgütlenmeye verdiği büyük önem sayesinde gelişebilmiştir. Kadınların özgün ve özerk bir temelde örgütlenmesi ve bu ilkenin vazgeçilmez temel bir ilke olarak ele alınması da devrimler tarihinde bir ilktir.
Önderliğimiz kadınların kendilerini tanıyabilecekleri, kendi öz güç, bilinç ve iradelerini ortaya koyabilecekleri, kendi kararlarını kendilerinin verebilecekleri bu özgün ve özerk örgütlenmeleri çok stratejik ele almıştır.
Kadın Özgürlük Çizgisi, Kadın Kurtuluş İdeolojisi temelinde gelişen özgün-özerk örgütlenmeler kadınların kendini tanıması, potansiyellerinin ortaya çıkmasında çok ciddi bir rol oynamıştır. Kadınların özgün, özerk örgütlenmeleri özgürleşmenin stratejik araçlarıdır. Dikkat edilirse erkek egemen toplum yaşamın tüm alanlarında kadın köleliğini inşa edecek temelde kendisini ayrıntılara kadar örgütlemiştir. Beş bin yıllık egemen erkek zihniyeti ve bakış açısı ile şekillenmiş yaşam içinde kadınlar son derece güçten düşürülmüş, iradesiz kılınmıştı. Yok hükmünde sayılmış, yaşam içinde bir nesne olarak ele alınmıştı. Köle kadın, erkek egemenlikli yaşamın oluşturulması ve geliştirilmesinde en etkili, aktif kullanılan bir araçtır. Bu bağlamda kadın kendi yaşamı üzerinde hiçbir şekilde bir söz hakkına sahip olamamıştır. Kadınlar tamamen kendisi olmaktan çıkarılmış ve üzerinde her türlü kararı erkeklerin aldığı gölge kişilikler haline getirilmişlerdir. Aslında, kadın şahsında hem erkekler, hem de tüm toplum kendisi olmaktan çıkarılmıştır.
Dolayısıyla Önderliğimizin PKK’nin kuruluşundan bu yana önümüze koyduğu özgün eğitimler, özgün-özerk örgütlenmeler Kurdistan Devriminin stratejik olarak ele alındığı hususlardır. Kurdistan Devrimi, Kadın Devrimi ile iç içe gelişmek ve büyümek zorundadır. Kadın Devrimini, Kadın Özgürlük Çizgisini dışlayan, benimsemeyen bir Kurdistan devrimi kesinlikle yenilgiye, sistem ile benzeşmeye, verili sisteme teslim olmaya mahkumdur. Bu nedenle Önderliğimiz, Kadınların özgürlük problemini sınıfların, halkların özgürlüğünden önce ele alarak özgür, demokratik, eşitlikçi yaşamı örgütlemeye, kurumsallaştırmaya çalışmıştır.
Önderliğimizin kadın ordulaşması, partileşmesi, demokratik kadın konfederalizmi, eş başkanlık-eşit temsiliyet önerileri özgün-özerk örgütlenme stratejisinin ürünleri olarak geliştirilmiştir. Jineoloji tüm bilimleri kadın gözüyle, aklıyla yeniden ele alma, yorumlama bilimidir. Alternatif yaşamın inşasını bilimsel izahlarla, doğru yöntemlerle geliştirmedir.
Önderliğimiz büyük emeklerle, çabalarla kadın hareketinde önemli bir düzey yaratmayı başarmıştır. Ancak gelinen aşamada gelişim düzeyimizi somut ele aldığımızda Önderliğimizin bu çabalarına yeterince güçlü bir cevap olduğumuzu söyleyemeyiz.
”Xwebûn” olma mücadelemizde kadın arkadaşlar olarak ne kadar başarılı olduk? Önderliğimizin bizim için geliştirdiği özgürleşme araçlarından ne kadar faydalandık? Bu bağlamda özgürleşme fırsatlarını çok yerinde ve zamanında değerlendirdiğimiz söylenemez.
Kürt Kadın Hareketi’miz gelişip büyüdü. Ancak içinde yer alan bireylerin aynı düzeyde gelişip büyüdüğü anlamına gelmez. Bireylerin de kadın hareketinin gelişimine denk gelişebilmesi için çok ciddi bir çaba sarf etmesi, kendisini geliştirmesi gerekmektedir.
Erkek egemen tarzı eleştirmek yetmiyor alternatifini yaratmak gerekiyor
Hareketimizin oluşan özgürlük düzeyini kişiliklerimizde somutlaştırma da ciddi zayıflıklar yaşanmaktadır. Kadın bilinci, kadın yoğunlaşmasında eksikliklerimiz, örgütsel ideolojik yetersizliklerimiz Xwebûn olma önünde en büyük engeldir. Xwebûn gerçekleşmesi için öncelikle kişilerin kendilerini derinlikli tanıması, değerlendirmesi önemli olmaktadır. Bununla birlikte çalışmalar içinde alternatif kadın yönetim tarzını ne kadar geliştirebildiğimize bakmamız gerekir. Erkek egemen tarzı eleştiriyoruz. Ancak birçok alan çalışmasında bireycilik, tek çalışma, kolektivizme gelmeme, yanımızdaki yoldaşları, halkımızı, kadınları geliştirmeme, önlerini açmama, çevremizle bürokratik ve teknik ilişkilenme durumları kadınlarda da söz konusu olabiliyor. Oysa ki kadın özgürlük mücadelemizin geldiği aşama itibarı ile bizim genelde Kurdistan devrimine de örnek olabilecek bir kadın yönetim tarzını, bunun ilişkilenme biçimini ortaya çıkarmamız gerekiyordu. Alternatif kadın tarzı yerine, erkeğin yönetim tarzına, ilişki biçimine benzeşen yanlarımız söz konusudur. Hem özgün kadın koordinasyonları, yönetimleri içinde hem de karma örgütlülüklerdeki kadın yönetim tarzımız kadın tarzından uzaktır. Özgün yönetimlerimizde özgürlükçü, demokratik, kolektif yönetim tarzı gelişmiyor. Karma örgütlenmelerde kadın eş başkanlar, eşit temsiliyetler çoğu zaman geçmişten beri eleştirdiğimiz erkek tarzlarına benzer bir yönetim tarzı ile çalışıyor.
Kendi kadın koordinasyonlarını, kadın meclislerini esas alma, onları güçlendirme zayıftır. Kadınlar da erkek tarzı bir yönetim anlayışı ile hareket etmekteler. Örneğin kimi yerlerde genel örgüt yönetiminden sorumlu olan kadınların kadınları fazla muhatap almadığı, erkekleri muhatap aldığı biçiminde eleştiriler gelişiyor. Kadın birliği, kadın yoldaşlığı bu anlamda çok ciddi yaralanıyor. Kadın yoldaşlığının gerilediği bir zeminde kesinlikle özgürlükçü bir yaşam felsefesi, bunun kişiliği ve ilişkileri gelişemez. Kadın yoldaşlığının güçlü, içtenlikli, birbirini tamamlayan, güçlendiren bir tarzda gelişmemesi kadınların erkeklere yönelmesi anlamına gelir. Burada da özgürlükçü bir yaşam felsefesinin ortaya çıkmayacağı aşikardır. Bu egemenlikli, kölelikli ilişkilerin devrimci ortamlara, çalışmalara, yaşama yansıması anlamına gelir. Yaşamın donuklaşması, değişim dönüşümün yaşanmaması, tıkanmalar, tekrarların asıl nedeni başta kadınlar olmak üzere tüm toplumun yoldaşlık ilişkileri, manevi ilişkileri geliştirememesinden kaynaklıdır. Kendi cinsine, etrafındaki insanların sorunlarına eğilmeyen, çözmeyen, moral vermeyen bir kadın asla yaşamda değiştirici, dönüştürücü olamaz. Kadınlar olarak bizlerin yaşamdaki değiştirici ve dönüştürücü rol ve misyonumuzu görmemiz gerekir.
Yine kadın yönetim tarzı, çalışma tarzı, yoldaşlık ilişkilerine yaklaşımımıza bağlantılı olarak eleştiri ve özeleştiri verilmesi gereken husus da erkeğe ve topluma yaklaşım tarzımızdır. Özgürlük paradigmamız çok kapsamlı ve derinliklidir. Ancak bizim bunu uygulama biçimlerimiz çok dar ve tek yönlüdür. Önderliğimiz çözümlemelerinde mutlak bir biçimde kadın-erkek ilişkilerini değerlendirirdi. Önderliğimiz asıl çıkışını yaşamda ve ilişkilerde ki radikal yönü ile yapmıştır. Özgürlük düzeyimizin en somut ve açık bir biçimde ortaya çıktığı nokta karşı cinsi ele alışımızda yaşanmaktadır. İlişkileri çok kaba şekilde reddetmek ya da diğer yüzü olan ilkesiz, ölçüsüz ilişkiler içine girmek en fazla ele alıp değerlendirilmesi gereken bir husus olmaktadır. Yoldaşlık ilişkilerine dayalı hem kendisinde hem de karşısındaki insanda özgürlük temelinde bir gelişime, değişime yol açma durumu pek yaşanmamaktadır. Ya kendisini kurutan, bir kalıba koyan ya da kendisini mülk olmaktan çıkaramayan ilişkiler içinde olunabilmektedir.
Kadın hareketimizin geldiği düzey itibarı ile erkeğin değişim ve dönüşümü, toplumun değişim ve dönüşümü daha güçlü ve derinlikli ele alınabilmelidir. Önderliğimiz bir görüşme notunda bu durumu değerlendirmişti. “Siz bir feodal erkeği ne kadar değiştirip, dönüştürebilirsiniz” demişti. Kadın arkadaşlar olarak bu konudaki mücadelesizlik özünde köleci yaşam ilişkilerini aşamama, ona bağlılık demektir. Mücadelesi verilmeyen her olguda geçerli olan yasa eski ilişkilerin sürmesi olayıdır. Eski ilişkiler ise kölelik ve egemenlik karakterinde sürdürülen ilişkilerdir. Ailenin demokratikleştirilmesi, özgür eş yaşam kavram ve kuramının tartışılmasından ısrarla kaçmak geleneksel kadın ve erkek yaşam modellerinde ısrar anlamına gelmektedir. Yaşamın ve ilişkilerin tartışılmasından, eleştiri ve değerlendirmelerin yapılmasından büyük korku var. Bu alanı en dokunulmaz tabusal bir alan olarak ele alan yaklaşımlar var.
İlişkilerin tartışılmasından büyük korku var
Özgür yaşam ve ilişkileri tartışmamak, ilişkilerin ret ve kabullerini güçlü ortaya koymamak aynı zamanda bizim alternatif yaşam modelimizden yoksun olduğumuzu gösterir. Niyetimiz ne olursa olsun mevcut verili sistem ilişkilerinin bir biçimde kabulü anlamına gelir. Kadın ve erkek olmaktan kaynaklı sorunları hem özgürlük saflarında hem de toplum içinde tartışabilmeliyiz. Hem kendimizi hem de çevremizi bu temelde sürekli bir eğitim pozisyonunda tutabilmeliyiz. Kapalı olan, çözümlenmeyen her olgu çürümeye, aşınmaya yol açar. Açık tartışmak, çözümü ortaya koymak, kişilerde netlik ve nitelik ortaya çıkarmak yaşamı daha kaliteli ve üretici, canlı kılar. Kadın hareketi olarak, alternatif özgür yaşamı geliştirmede tutuk, muhafazakar yanlar kişiliğimizi ve dolayısı ile yaptığımız çalışmaları, yaşamımızı geliştirmez.
Toplumsal sorunlara yaklaşımımız bu temelde son derece kaba, toplum mühendisliği temelinde gelişiyor. Bu tarz tıkatıcı ve itici olmakta, kadınları ve toplumu bizden uzaklaştırmaktadır. Toplumsal sorunlara, kadınların yaşadıkları sorunlara daha incelikli, kavratan, çözümleyen bir yaklaşım gelişebilmelidir. Kadın gündemleri bu bağlamda güçlü oluşturulamıyor. Cins çelişkililerine soğuk yaklaşılıyor. Mücadelesiz kalınıyor. Kadın sorunları üzerine yoğunlaşmayan, ideolojik mücadeleyi derinlikli kılamayan duruşlarımız toplumsal sorunlara yaklaşımda donuk, kalıpçı, bürokratik tarzı geliştiriyor. Sadece güncel ihtiyaçlar temelinde yürütülen örgüt çalışmaları sonuçta bize çok ciddi kaybettiriyor.
Xwebûn olma aynı zaman da çevreyi değiştirme, eğitme anlamına gelir. Bizim açılımcı olmayan, tutuk, muhafazakar, liberal duruşlarımız mevcut verili egemen sisteme benzeştiğimiz anlamına gelmektedir. Xwebûn olma açılımcı, etkileyici, örgütleyici, koparıcı bir kişiliğe ulaşmadır. Dikkat edilirse şimdi bizim insanlara kendimizi ulaştırmamız yerine insanların arayıp bizi bulması gibi bir durum yaşanıyor. Dünyanın her tarafında bizim ideolojimiz, düşüncelerimiz, örgütlülüğümüzü tanımak isteyen milyonlarca insan var. Ama bizim bu insanlara ulaşma, eğitme ve örgütleme istemimiz son derece zayıftır. Bu da bizim özgürlük düzeyimizi, iddiamızı, kararlılığımızı ortaya koymaktadır.
Yeni yaşamı yaratma tutkusu ve inancı olan insanlar açılımcı olur. Örgütleme ve eyleme canı gönülden katılır. Ancak bizde bu açılımları, insanları eğitmeyi, örgütlemeyi yük gibi gören yaklaşımlar az değildir. Bunları belirtirken sadece kadrolar için belirtmiyoruz. Bizimle yıllardan beri yürüyen eski çalışanlarımız, yerel kadrolarımız için de belirtiyoruz. Yani rutinleşmiş bir çalışma tarzı ve duruşu ile devrim yapılamaz. Eleştiri ve özeleştiriyi sürekli geliştirmeyen bir yaşam duruşunda yenilenme ve gelişme olmaz. Kendini yeterli gören, çalışmasını yeterli gören bir anlayış kesinlikle devrimci bir anlayış değildir.
Kendisini, yaşam ve çalışma tarzını sürekli yenilemeyen bir insan kesinlikle niyeti ne olursa olsun düzen yaşamına ve ilişkilerine doğru bir kaymayı yaşar. Yeni, özgürlükçü ilişkiler yaratma yerine sistem ilişkilerinin ağına takılır ve burada boğulur.
Dolayısıyla özgürlük, demokrasi yoğunlaşmalarımız çok zayıftır. Özgür yaşam felsefesi üzerine yoğunlaşmamız zayıftır. İşin özü yerine biçimi ile işleyişler, sistem sorunları ile uğraşma çok fazladır. Bizde iktidarcı, ben merkezci, katı, tek yönlü zihniyetler pek aşılamamıştır. Oysa ki demokratik konfederalizm en derin ve kapsamlı yoğunlaşmalar, tartışmalar gerektirir. Çalışma tarzında çok yönlü, esnek olmayı gerekli kıldığından ideolojik yoğunlaşmaların derinlikli olması şarttır. Sistem içine girerek yapılan mücadeleler ideolojik derinliğin, ilkesel yaklaşımın daha güçlü olmasını gerektirir. Yine demokratik konfederalizmde işler ve roller çok fazla ve çeşitli olduğundan insanların özgürleşme potansiyellerinin çok iyi değerlendirilmesini mecbur kılar. Buna göre insan kaynaklarının, maddi kaynakların yerinde ve yeterli bir şekilde kullanılması önemlidir. Belirlenen stratejilerin uygulanmasında çok yönlü taktikler ve politik yaklaşımlar da geliştirilebilmelidir. Bu bağlamda kadın çalışmalarına baktığımızda eksiklikleri ve yetmezlikleri çok iyi görebilmekteyiz. Xwebûn olabilmek ancak kadın özgürlükçü, demokratik ekolojik paradigma temelinde demokratik konfederal sistemin geliştirilmesi ile mümkün olabilir. Bu bağlamda, özgürlük zihniyeti ile kendini donatmış, düşman gerçekliğini iyi bilince çıkaran işlerine tutku ve aşkla yaklaşan bireyler halinde çalışmak çok önemlidir.
Kadınlar olarak ne kadar öze dönüş yaptığımızı, Xwebûn olduğumuzu daha derinlikli değerlendirmeliyiz. Kadınlar ve Özgürlük Hareketi olarak büyük kazanımlarımız, önemli bir özgürlük düzeyimiz vardır. Ancak bu kesinlikle yetmemektedir.
Bu temelde 4 Nisan Önderliğimizin doğuş günü vesilesi ile hepimiz bir kez daha kendimizi gözden geçirelim ve daha hakiki özgürlük doğuşlarını kişiliğimizde ve etrafımızda gerçekleştirelim. Böyle yaparsak Önderliğimizin doğuş gününü kendimizin de özgürlüğe doğru yeniden yaratılış günleri haline getirebiliriz.