9 Mayıs 2025 Cuma
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 520 / NİSAN 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa DURAN KALKAN

NEWROZ PKK’NİN 50’İNCİ YIL ZAFERİNİ DAHA ŞİMDİDEN GARANTİLEDİ

Bu Newrozla birlikte Önderliksel doğuşun ve özgürlük hareketimizin temellerinin atılışının 50. yılına giriyoruz. Hareket ve halk olarak her zamankinden daha hazırlıklı, coşkulu ve mücadeleci bir konumda bulunuyoruz. 50. mücadele yılını, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen ‘Dem Dema Azadiyê ye’ hamlemizin zafer yılı olarak ilan ettik. Yılın her gününü Newrozlaştırmayı, Newroz’un birlik, özgürlük ve direniş ruhuyla yaşamayı ve amaçlarımızı mutlaka başarmayı hedefledik. Bu temelde Apocu hareketin 50. mücadele yılını selamlıyoruz. 50. yılda tüm hareket ve halk olarak topyekûn Devrimci Halk Savaşı direnişi temelinde çok daha güçlü savaşacağımızı ve büyük başaracağımızı belirtiyoruz.

NEWROZ PKK’NİN 50’İNCİ YIL ZAFERİNİ DAHA ŞİMDİDEN GARANTİLEDİ

ANF Images

Duran Kalkan

 

2022 Newroz’u Kürdistan’ın ve Kürt halkının Önder Apo ve Kürt halkıyla yaşadığı 50. Newroz oluyor. Başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların, halkımızın, kadınların, gençlerin ve tüm dostlarımızın Newroz’unu kutluyoruz. Yeni Newroz yılında özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten herkese üstün başarılar diliyoruz. Newrozları bugünkü düzeye getiren, bu kadar anlamlı ve güzel yaşanır kılan kahraman şehitlerimizi; Mazlum Doğan, Zekiye, Rahşan, Bêrîvan, Ronahî, Sinan, Navdar, Serhat Varto ve Serhat Şafak yoldaşları saygı ve minnetle anıyoruz.

 

Bu Newrozla birlikte Önderliksel doğuşun ve özgürlük hareketimizin temellerinin atılışının 50. yılına giriyoruz. Hareket ve halk olarak her zamankinden daha hazırlıklı, coşkulu ve mücadeleci bir konumda bulunuyoruz. 50. mücadele yılını, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen ‘Dem Dema Azadiyê ye’ hamlemizin zafer yılı olarak ilan ettik. Yılın her gününü Newrozlaştırmayı, Newroz’un birlik, özgürlük ve direniş ruhuyla yaşamayı ve amaçlarımızı mutlaka başarmayı hedefledik. Bu temelde Apocu hareketin 50. mücadele yılını selamlıyoruz. 50. yılda tüm hareket ve halk olarak topyekûn Devrimci Halk Savaşı direnişi temelinde çok daha güçlü savaşacağımızı ve büyük başaracağımızı belirtiyoruz.

 

Kadınların 8 Mart’ta ortaya koyduğu özgürlükçü ruh, tutum, direnç, gerçekten de bugün Newroz’u tüm dünyada yaşanır bir halk direnişi, halk ayaklanması haline getirdi. Mevcut Newroz kutlamaları da, 50. yılın her gününü böyle büyük bir halk direnişiyle karşılayacağımızı ve mutlaka başaracağımızı açıkça gösteriyor. 50. Newroz yılına, Önderlik ve Parti yılına işte bu ruhla, anlayışla, kararlılıkla giriyoruz. Bu şekilde kazanma irademizi bir kere daha net bir biçimde ifade ediyoruz.

 

Özellikle 2022 Newrozu’nun nasıl yaşandığı gözle görünen bir gerçek. 14 Mart’tan bu yana tüm devrimci yurtseverler, dört parça Kürdistan ve dünyanın dört bir yanındaki halkımız, yoldaşlarımız gerçekten büyük bir Newroz coşkusu yaşıyorlar. Daha şimdiden bu Newroz’u, Önder Apo’nun fiziki özgürlük Newroz’u haline getirdiler. Aslında Newroz daha bugünden zaferi garantiledi. Bu halkın, onun direnişinin mutlaka zafer kazanacağını, böyle bir zaferi hiçbir gücün engelleyemeyeceğini net bir biçimde ortaya koydu. Gerçekten de böyle bir durum başka ülkelerde, halklarda yaşanmıyor. Bu da Kürtlere özgü bir mücadele ve yaşam tarzı oluyor.

 

Her ne kadar biz başka mücadele tarzları, yöntemleri geliştirmek gerektiğine inansak, bu temelde arayışlar içerisinde olsak, yoğun tartışmalar yürütsek, farklı mücadele tarzlarını, yöntemlerini geliştirerek özgürlük mücadelemizi daha zengin bir biçimde geliştirmeye çalışsak da Newroz direnişçiliğinin, Serhıldanının da büyük bir direniş olduğu, bir halk ayaklanması durumunu ifade ettiği açık. Kürt halk mücadelesinin de esas itibariyle mevcut faşist-sömürgeci-soykırımcı saldırı koşullarında böyle geliştiğini ortaya koyuyor. Bu, bir özgünlüktür ve önemlidir. Ve bir gelişme olarak kendini tüm dünyaya ve insanlığa gösterdi.

 

Herkes Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne kenetlendi

 

Bu 50. Newroz her zamankinden daha fazla böyle bir özellik, karakter kazandı. Günlerdir, haftalardır, yediden-yetmişe, kadın-erkek, çocuk-yaşlı, Kürt halkı ve dostları ayakta. Büyük bir coşku ve heyecan yaşıyor. Herkes aynı ruhu ve duyguyu taşıyor ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne kenetlenmiş bulunuyor. Kürdistan’ın dört parçasından, dünyanın dört bir yanından bu haykırışlar yükseliyor. Özellikle son günlerde daha da yoğunlaştı. Bugün bir zirve yaşanıyor. Botan’dan Serhat’a, Colemêrg’ten Dersim’e, Amed’ten İstanbul’a, Adana’dan İzmir’e bütün Bakurê Kurdistan ve Türkiye kentlerinde on milyonlar ayakta, Newroz’u kutluyor. Kar, soğuk, yağmur, çamur onları engellemiyor. Bu noktada Şırnak’taki durum gerçekten de dikkat çekiciydi. Gayet anlamlı ve öğreticiydi. Bir duruşu, tutumu ifade ediyordu.

 

Tabii bu sadece Bakurê Kurdistan ve Türkiye ile sınırlı bir durum değil. Bugün Rojava’nın bütün kentleri, kasabaları ve köyleri sokaktadır. Bebelerin bile sokaklara, meydanlara taşınıyor olduğu tartışma götürmeyen bir gerçek. Yine Hewreman’dan Kerkük’e kadar tüm Rojhilat, Başûr ayakta. Qandîl halkı, Başûr’un Özgürlük Hareketi’mize gönül veren direnişçi kesimleri, geçen yıllarda olduğundan çok daha ileri, güçlü bir düzeyde Newroz kutluyorlar. Avrupa’nın bütün kentlerinde, Asya’da, Afrika’da, dünyanın dört bir yanında Newroz kutlamaları yapılıyor.

 

Tabii bu bir yanıyla faşist-sömürgeci-soykırımcı saldırganlığın Kürtleri dünyanın dört bir yanına nasıl sürdüğünü, yaydığını bize gösteriyor. Newroz kutlamalarından bunu çok iyi anlıyoruz. Fakat diğer yanıyla da sadece bu kutlamaları Kürtler yapmıyor. Aynı coşkuyu, heyecanı dünyanın dört bir yanındaki halklar da, kadınlar ve gençler de, işçi ve emekçiler de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünde, Kürdistan özgürlük mücadelesinin zaferinde yaşıyorlar. Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Modernite çizgisinin, Demokratik Konfederalizm ve Demokratik Özerklik çözümünün, dünyanın her tarafındaki sorunları çözüme kavuşturacak bir anlayış ve tarz olduğuna inanıyorlar. Böylece dünyanın dört bir yanında Kürt halkının ve dostlarının küresel düzeyde bir özgürlük direnişi, özgürlük ayaklanması yaşanıyor. Önderlik gerçeğinin, özgürlük mücadelemizin gerçeğinin dünyaya nasıl yayılmış olduğunu ortaya koyuyor.

 

Bütün bunlar Önder Apo’yu nefessiz bırakıp boğmak ve hareketimizi bu temelde dağıtmak isteyen uluslararası komplonun amaç ve hedeflerinin nasıl başarısız kılınmış, boşa çıkartılmış, komplo gerçeğinin aslında yenilgiye uğratılmış olduğunu bize gösteriyor. Komploya inat Önderlik gerçeği ve özgürlük bilinci dünyanın dört bir yanına daha fazla yayılıyor. Tüm ezilen halklar, kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler Önder Apo’nun düşüncelerine, çözüm projelerine daha çok ilgi duyuyorlar, daha çok bağlanıyorlar. Bu temelde Kürt halkıyla, özgürlük mücadelemizle daha fazla dayanışma içine giriyorlar. İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı yürüttüğümüz mücadelede daha etkin ve aktif yer alıyorlar.

 

Bu da bir mücadeledir. Bir tür dünya mücadelesidir. Kürdistan Özgürlük Devrimi’nin nasıl bir dünya devrimi haline geldiğini, küresel özgürlük devrimi konumu kazandığını net bir biçimde ortaya koyuyor. Hiçbir güç bunun böyle olmadığını inkâr edemez, söyleyemez. Her şey çıplak gözle görülecek kadar açık ve net. Tabii bu da bir tür dünya savaşı, küresel düzeyde yaşanan bir mücadele. Mücadelemiz Newrozlarla işte böyle bir düzeye gelmiş bulunuyor.

 

Dikkat edelim bundan 50 yıl önce bir Önderlik bilinci, ruhu, duygusu, hissi olarak yaşanan ve tarihi kararlaşmayı böyle bir günün anlam ve önemine layık görerek gerçekleştiren Önderlik tutumundan, iradesinden, çıkışından, bugün dünyanın dört bir yanına yayılmış beş bin yıllık erkek-egemen iktidar ve devlet sistemine, beş yüz yıllık kapitalist modernite düzenine karşı tüm ezilenleri birleştiren, büyük bir umut ve heyecan yaratan bir küresel mücadele haline gelmiş bulunuyor.

 

Bu 50 yıl nasıl yaşandı? 50 yıl içerisinde böyle bir gelişmeye nasıl ulaşıldı? Burada kimlerin nasıl ve ne düzeyde katkıları var? 50 yılda böyle büyük bir mücadele haline gelmede gerçekten Newroz ruhunun, bilincinin yeri ve önemi ne? Bunu doğru anlamalıyız. Dolayısıyla Newroz gerçeğini doğru anlamak lazım. Önder Apo “PKK ile birlikte Newrozlar çok daha güzel ve anlamlı” dedi. Gerçekten de PKK ve Önder Apo ile birlikte Newrozların ne kadar güzel ve anlamlı olduğunu bugün dünyada onlarca milyon insanın aynı duygu, ruh ve amaç doğrultusunda sokaklara dökülmesinde, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü haykırmasında net bir biçimde görüyoruz.

 

Bundan daha büyük bir gelişme olabilir mi, bundan daha anlamlı bir duruş, tutum ortaya çıkabilir mi? Kuşkusuz bunun Önderliksel çıkışla, Önderlik çizgisiyle, Önder Apo’nun duygu, düşünce ve davranışlarıyla kopmaz bağı var. Öyle bir öncülük temelinde gelişti. Kuşkusuz bunun kahraman şehitlerimizin büyük cesaret ve fedakârlıklarıyla kopmaz bağı var. Mücadelenin her aşaması büyük şehitler vererek, bedeller ödeyerek başarıldı. Kuşkusuz bu sonucun halkımızın büyük cesaret ve fedakârlığıyla, özgürlük tutkusuyla kopmaz bağı var.

 

Geçen 50 yılda Kürt halkı, yemedi, içmedi en değerli varlıklarını, bütün imkânlarını böyle bir mücadeleye seferber etti. Önder Apo’ya, PKK’ye ve kahraman şehitlerimize inandı. Bunlarda kendi geleceğini, özgür varlığını gördü. Dolayısıyla her şeyiyle böyle bir mücadeleye katıldı. Ama bütün bunların var olmasında ve gelişmesinde de Newroz özgürlük bilincinin, direniş ve birlik bilincinin gerçekten ne kadar rolü, etkisi oldu? Elbette bunu da değerlendirmeliyiz, bunu da anlamalıyız. Newrozlaşan halk gerçekliğini bu temelde daha doğru anlayıp iyi bilince çıkarmalıyız.

 

Önderlik ve Newroz gerçeği bir bütündür

 

Kuşkusuz Önderliksel çıkışın bir Newroz sürecinde gerçekleşmiş olması tesadüf değildi. Apocu Önderlik gerçeği ile Newroz gerçeğinin ne kadar iç içe olduğunu, bir ve bütün olduğunu ortaya koyuyordu. Önderliksel çıkışla Newroz gerçeğinin anlamına uygun bir biçimde yaşanır hale gelmeye başlamış olduğunu gösteriyordu.

 

Yine, büyük direniş kararının 1982 Newroz’unda Mazlum Doğan tarafından zindanda verilmiş olması elbette bir tesadüf değildi. Öyle bir bilince, karara, iradeye ulaşmakla Newroz bilincinin, direnişçiliğinin, özgürlükçülüğünün, zafer ruhunun kopmaz bağlantıları var.

 

Evet, bu adımlar Newroz’u daha güzel ve anlamlı yaşanır hale getirdi. Ama her Newroz da Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini yeni bir aşamaya taşıdı. Daha da güçlendirdi, ilerletti. 1990’ların başında bugün onlarca milyon insanın katıldığı bir tür ayaklanma düzeyinde olan halk Serhıldanlarının çıkışında da, Newrozların, Newroz bilincinin, kutlamasının ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Dikkat edelim 50 yıllık büyük mücadelenin tarihsel gelişimi içerisinde Newrozların kopmaz bağı, anlamı var. Newroz bilinci ve ruhunun adeta canlanması, yeniden yaratılması yaşanmış. Bunu bugünkü 50’inci Newroz’da çok daha net görüyoruz. Onlarca milyon insan kar-kış, soğuk, çamur demeden büyük bir coşku ve heyecanla meydanları, sokakları dolduruyor, ortak amacı haykırıyor.

 

Bu sadece Kürt toplumuyla, Kürdistan’ın bazı alanlarıyla sınırlı kalmıyor. Bir avuç hain-işbirlikçi dışında bütün Kürtleri içine aldığı gibi dünyanın tüm ezilenlerini, işçi ve emekçilerini, kadın ve gençlerini, ezilen halklarını da içine alıyor, kapsıyor. Onlara da coşku, heyecan veriyor, direnme ruhu ve bilinci aşılıyor. Onları da Kürt özgürlüğü temelinde yeni bir dünya, yeni bir özgür yaşam, alternatif bir demokratik sistem ortaya çıkartabilmek için harekete geçiriyor.

 

Tabii bu doğru değerlendirilmesi gereken bir durum. Çocuklardan en yaşlılarına kadar bütün toplumsal kesimler bu işin içinde. Özellikle Bakurê Kurdistan’da, yine Kürdistan’ın diğer parçalarında sokakları, meydanları dolduran kitlelerin  daha fazlasının kadın ve gençler olduğunu görüyoruz. Demek ki kadın ve gençlik öncülüğü Newroz direnişinde kendini açıkça ortaya koyuyor. O halde bunun büyüklüğünü anlamalıyız. Bunun da bir büyük mücadele tarzı, duruşu olduğunu görmeliyiz. Fakat bununla da yetinmemeliyiz.

 

Bugün Kürt halkı ve dostları bütün meydanlarda faşist-sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı tutumunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Bütün küresel iktidar ve devlet sistemine, kapitalist modernite düzenine karşı tutumunu açıkça ilan ediyor. Böyle bir düzen altında yaşamak istemediğini, bu dünyayı değiştirme iradesi ve gücüne sahip bulunduğunu, insanlık gerçeğinin özgür ve demokratik yaşamda olduğunu ortaya koyuyor, gösteriyor. Tabii bu çok önemli bir durum, ciddi bir tutum. Herkesi etkiliyor, elbette herkes bu gerçekliği değerlendirecek, görecek. Buna göre tutum geliştirecek. Dostlar daha çok anlam yükleyip daha büyük bir iradeyle, coşkuyla katılarak mücadeleyi yürütmeye yönelirken, düşmanlar da böyle bir gelişmeyi ortadan kaldırmak için neler yapmak gerektiği üzerinde daha çok yoğunlaşacaklar, daha fazla saldırı planı hazırlayacaklar, daha çok birleşecekler.

 

Zaten şimdiden her iki tutumun da çok daha açık ve ileri düzeyde geliştiğini görüyoruz. Bir yandan çok net bir biçimde Kürt halkının nasıl bir demokratik uluslaşma içinde olduğunu, yine kadınlar ve gençler başta olmak üzere dünyanın tüm ezilenlerinin Kürt halkıyla, onun özgürlük mücadelesiyle bir ve bütünlük içinde bulunduğunu görüyoruz. Ama bir yandan da salt AKP-MHP faşizmi, ya da KDP işbirlikçiliği değil, Almanya’dan Amerika’ya kadar bu köhnemiş, aslında miadını doldurmuş, insanlığa hastalık ve savaştan başka, dolayısıyla kan, sömürü ve çürümeden başka bir şey veremeyen rejimin temsilcileri de tutumlarını ortaya koyuyorlar, saldırılarını yürütüyorlar.

 

Daha fazla hesap ve plan içinde olduklarını da unutmamamız gerekiyor. Onların böyle bir planlama içinde olmaları amaçlarının gereği. Tabii bu konuda kendimizi kandırmayacağız, gafil olmayacağız. Herkesi kendimiz gibi değerlendirmeyeceğiz. Herkesin kendi gerçeği ile ona bakmayı, dolayısıyla da onun karşısında tutum geliştirmeyi bileceğiz. Böyle bir dünya gerçekliği var.

 

Aslında iki anlayışın, tutumun, çizginin dünya genelinde nasıl birbirine karşıt olarak yaşandığını net bir biçimde görüyoruz. Bu Newroz ayaklanması bu konuda çok aydınlatıcı oldu. Bir taraftan NATO ile Rusya arasındaki Ukrayna Savaşı’nın durumu, diğeri ise dört parça Kürdistan ve dünyanın dört bir yanında Kürt halkının ve dostlarının özgürlük ve demokrasi için sokakları, meydanları doldurması durumudur. Bunlar aynı anda yaşanıyor.

 

Dikkat edilirse küresel hedefleri var. Fakat birbirlerine ne kadar karşıt oldukları ortada. Ukrayna savaşı nasıl bu kapitalist modernite sisteminin, endüstriyalizmin ve azami kâr düzeninin büyük bir tahripkârlık içinde olduğunu, kendilerini yaşatmak için büyük baskı ve sömürüyle ortaya çıkarttıkları birikimleri bile nasıl yok etmekten uzak durmadıklarını, çıkar kavgası içinde olduklarını net gösteriyor. Öyle zalimler ki hiçbir şeye acımıyorlar. Dikkat edilirse hiçbir ölçüleri yok. Tek ölçüleri daha fazla kârdır, daha çok hegemonya, daha güçlü egemenliktir. Dolayısıyla baskı ve sömürüden daha çok pay alan haline gelmektir. Bunun dışında hiçbir ilkeleri ve ölçüleri yok. Bu ilke ve ölçü için de her şeyi yapabiliyorlar. Her türlü zalimliği göze alabiliyorlar. Kendi yarattıklarını bile yok edebiliyorlar. O zaman halklara, ezilenlere ne yapmazlar ki! Kendi yarattıklarına böyle davrananlar, bu kadar vahşi saldırıda bulunanlar, ezilenleri, kadınları, gençleri, emekçileri baskı ve sömürü altına almak için çok açık ki her türlü saldırıyı yapabilir, her türlü hileye başvurabilirler. Her türlü acımasızlığı gösterebilirler.

 

Aslında Ukrayna gerçeği bu bakımdan aydınlatıcıdır. Fakat Ukrayna üzerindeki savaşın bu temeldeki aydınlatıcılığını ortaya çıkartan gerçek Kürdistan’daki özgürlük mücadelesidir, 50. PKK Newrozu’dur. Bu Newroz’da halkımızın ve dostlarımızın ortaya koyduğu tutumdur. Bu kadar birbirlerine karşıt olma durumları var. İşte böyle bir Newroz ruhunun, hareketinin, Ukrayna üzerindeki savaşın barbarlığını, vahşetini, zalimliğini en ileri düzeyde açığa çıkartması düzeyi yaşanıyor. Bu açık bir gerçek. O nedenle Ukrayna Savaşı’nı yürütenler Kürt halkının ve dostlarının bu Newroz’da ortaya koyduğu tutuma öfkeliler, tepkileri büyük. Güçleri yetse en küçük bir harekete izin vermeyecekler, boğacaklar.

 

O bakımdan Newroz kendiliğinden olmuyor. Büyük bir mücadele, büyük bir direniş, her türlü faşist-soykırımcı-sömürgeci engellemeye karşı, kapitalist modernite saldırganlığına karşı büyük bir direnmeyi, cesareti, fedakârlığı ifade ediyor. Bu gerçeği meydanlarda görüyoruz. İnsanların nasıl böyle bir direngenliği gösterdiğini, faşist-soykırımcı saldırganlığı nasıl sokaklarda kırıp geçirdiğini görüyoruz. Bunların hepsi bu Newroz’da gördüğümüz gerçekler.

 

Newrozlar sokakları özgürlük ve demokrasi talebiyle çınlattı

 

O bakımdan Ukrayna’daki Savaş neyi ifade ediyordu? Aslında bir gündem oluşturmaydı. Dünya sadece budur, herkes buraya odaklanmalı, dolayısıyla kendi sorunundan, kendi gerçeğinden, kendi özgürlük ve demokrasi mücadelesinden uzak durmalıydı. Herkesi tehdit ederek Ukrayna’daki vahşet temelinde bir kilitlenmeyi yaratmak istediler.

 

Tabii büyük bir çıkar kavgası var. Gerçekten zalimce yok edicilik var. Ama böyle bir gündemi elde tutma yaklaşımı da çok net görülüyor. Öyle ki güya savaşıyorlar, örneğin ABD’nin, Avrupa’daki çeşitli güçlerin ve Rusya’nın yaklaşımlarına bakın; öyle insanlığı hop oturtup hop kaldırıyorlar ama kendileri çok rahatlar. Aslında bir oyun bulmuşlar gibi. Kendi oyunlarını oynuyorlar ve herkesi de o oyuna bağlayarak kendi gerçeğinden uzaklaştırabileceklerini sanıyorlar. 50. Zafer Newrozu’muz bunları açığa çıkarıyor. Dört parça Kürdistan ve dünyanın dört bir yanında onlarca milyon insanın sokaklara dökülerek Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde özgür ve demokratik bir dünyayı istemesi aslında Ukrayna’daki bu yağma savaşının, kapitalist-emperyalist saldırganlığın, zalimliğin ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini net gösteriyor. Gündem saptırmalarının önüne geçiyor, bütün maskeleri düşürüyor. Gerçekler açıkça görülüyor.

 

Öyle ki hareketimiz baştan beri bu gerçeği gördü. Ukrayna’da olanları açığa çıkartacak, sahiplerini eleştirecek, tutumlarını ortaya koyacak bir yaklaşım içinde oldu. Newrozla birlikte de bunu doruğa çıkardı. Bu da doğru bir tutum.

 

Şimdi hem Ukrayna’da yaşananlar, hem de Kürt Newrozu’nun aydınlatıcılığı gerçeğin böyle olduğunu, Ukrayna savaşı denenin aslında nasıl bir yağma, talan, zalimlik, hegemonya ruhu olduğunu, gündem saptırma, her şeyi kendilerine bağlama, herkesi kendilerinin yaptığını düşünür ve tartışır hale getirme amacını güttüğünü net bir biçimde ortaya koydu, gösteriyor. Bu da önemli ve aydınlatıcı bir durum.

 

Elbette söz ile teşhir etmek önemli, fakat en büyük teşhir aslında bu pratik tutumdur. Newroz’un bu görkemli gerçeğidir. Sokakların özgürlük ve demokrasi talebiyle çınlayan gerçekliğidir. Birbirinden çok ayrı, farklı iki gerçeklik var ortada. Ukrayna ve Kürdistan gerçeğini böyle görelim.

 

Kürdistan üzerinde de Ukrayna gibi bir yağma ve talan savaşı yok mu? Fazlasıyla var. Aslında bu savaş yüz yıldır sürüyor, hatta iki yüz yıldır sürüyor. Kürdistan’ı bölüp parçalayan, yok sayıp yok etmek isteyen zihniyet ve siyasetin ortaya çıkarttığı bir savaş var. Bunun da Avrupa kapitalist modernitesinin ortaya çıkardığı bir savaş olduğunu çok iyi biliyoruz. Günümüzde de en ileri düzeyde sürdürmeye çalışıyorlar. Kapitalist-emperyalist çıkar çevreleri arasındaki savaşın odak noktalarından birisi Kürdistan’daki durum, Kürdistan’da yaşanan savaştır.

 

Tabii bir de bunun karşıtı var. Ukrayna’da olmayan, Kürdistan’da olan işte bu karşıt durumdur. Kürt halkının iradesi var. Önder Apo ve PKK’nin iradesi var, özgürlük ve demokrasi bilinci ve istemi var. Bu temelde yürütülen, bugün onlarca milyon insanı örgütleyip bir araya getiren bu büyük çıkış var. Bunun bir yanı Ukrayna’daki gibi yağma, talan, paylaşım savaşı ise diğeri de bunlara karşı Kürt halkının, kadınlarının ve gençlerinin büyük bir cesaretle, bilinçle örgütlenerek geliştirdikleri özgürlük ve demokrasi mücadelesi oluyor. Bugün hükmünü en çok icra eden bu özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Newroz ortaya koydu ki inisiyatif özgürlük ve demokrasi mücadelesindedir. 50. Kürt özgürlük ve demokrasi mücadele yılına girerken hakikat bu olmaktadır.

 

Faşist-soykırımcı güçler ne kadar yok ettik, ortadan kaldırdık deseler de, her gün bilançolar açıklayarak nasıl PKK’yi yok edip Kürt halkını sindirmekte olduklarını ilan etseler de Newroz gerçeği ortaya koydu ki bunların hepsi yalandır. Aslında bazı faşist çevreleri aldatmaya, inandırmaya dönük gerici propaganda, özel savaş propagandası olmaktan, psikolojik savaş unsuru olmaktan öteye bir şey taşımıyor.

 

50. yılı mücadele tarihimizin en büyük zafer yılı haline getireceğiz

 

Şimdi bu Newroz’da bunların hepsi ortaya çıktı. Gerçekten de bir kişilik tutumdan, iradeden bugün on milyonlarca insanın ortak tutum ve iradeye ulaşması ortaya çıkartılmış durumda. 50 yılın gerçeği bu. 50 yılda ortaya çıkartılan gelişmeyi en somut biçimde bu gerçeklik gösteriyor, ifade ediyor. Bu bakımdan bu Newroz’u önemsemeliyiz. Newroz iradesini dikkatle değerlendirmeliyiz. Bu Newroz’un PKK’nin 50. yıl zaferini daha şimdiden gerçekleştirdiğini, garantilediğini ifade edebiliriz.

 

8 Mart kutlamalarında kadınlar şunu büyük bir tutku ve açıklıkla ilan ettiler: 21’inci yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı  olduğunu ortaya koymuştur. Böyle bir konuma gelmiştir. Bu kadın özgürlük devriminin yüzyılıdır ve 21. yüzyıla daha şimdiden damgasını vuran gerçeklik budur. Kuşkusuz yüzyılın gidişatını belirleyecek gerçeklik de bu olacak.

 

Şimdi Newroz’la benzer bir iradenin Kürt özgürlüğü temelinde ortaya konmuş olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Önder Apo savunmalarında “Kürtlük ve özgür yaşam artık yok edilemez, kalıcı hale geldi” demişti. Bu Newroz bu gerçekliği bir kere daha en ileri düzeyde ifade ediyor, ilan ediyor. Bir kere daha Önder Apo’nun söz konusu ifadesinin ilanı oluyor.

 

O halde bütün o saldırılar zalimliktir, katliamdır, vahşettir. Ama bunların Kürtlüğü bitirmesi, Kürt halkını özgür yaşam iradesinden ve özgürlük mücadelesinden uzaklaştırması mümkün değil. Dolayısıyla yüzyılın gelişimini, Kürt varlık ve özgürlük mücadelesine damga vurduğunu, kadın özgürlüğü temelinde gelişen Kürdistan özgürlük mücadelesinin gerçekten de 21. yüzyılın gidişatını daha şimdiden belirleyen bir olay haline geldiğini açık bir biçimde görüyoruz. Bu Newroz bunu ilan ediyor, bunu bize gösteriyor. Bu anlamda da daha şimdiden hem zaferi garantiliyor hem yüzyılın temel özelliğini ortaya koyuyor. Diğer gerici güçler, çevreler ne derlerse desinler hakikat bu, değişmez gerçeklik bu.

 

Şimdi böyle bir Newroz yaşıyoruz. Gerçekten ölüyü bile dirilten, kurumuşu bile canlandıran bir Newroz gerçekliği var. Coşku ve heyecan o düzeyde. Bunu her yerde görüyoruz. 50. Önderlik ve Parti yılına, 50. özgürlük mücadelesi yılına işte böyle bir hamle ile giriyoruz. Hareketimiz ilan etti; 50. yılı mücadele tarihimizin en büyük zafer yılı haline getireceğiz, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü yılı haline getireceğiz Önderlik  ‘her günü Newroz yapacağız’ dedi. Daha şimdiden Newroz gününde yaşananlar bu amaçlara ulaşıldığını açıkça gösteriyor. 50. yılın zaferini bize gösteriyor. Artık Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hiçbir gücün engelleyemeyeceğini ortaya koyuyor. Onu engellemeye çalışanların insanlık tarafından nasıl mâhkum edildiğini, nasıl teşhir edildiklerini, maskelerinin nasıl düşürüldüğünü gösteriyor. Bu daha fazla da olacak.

 

Dolayısıyla gerçekten de bu Newroz temelinde kuşkusuz yeni gelişmeler olacak. Hem özgürlük mücadelemiz büyüyecek, 50. yıl en güçlü mücadele ve en büyük zafer yılı haline gelecek hem de somut, yeni gelişmeler ortaya çıkabilecek. Çünkü Newroz meydanlarında ortaya konan irade çok büyük ve hiçbir güç tarafından engellenemez düzeyde. Mesajlar çok net, amaçlar çok belirgin ve eylemciler gerçekten büyük bir coşku ve heyecanı yaşıyorlar. Tarihte eşi az bulunur bir coşku ve heyecan içindeler. Bu kadar zorluğa, acıya, bu kadar ağır bedel ödemeye rağmen, bu kadar faşist, soykırımcı, sömürgeci saldırganlığa rağmen böyle bir düzey yaşıyorlar ki bunun sonuçları ortada. Faşist, soykırımcı saldırganlığın, özel savaş sisteminin, psikolojik savaşın öyle her şeye kadir olmadığının, rahatlıkla yıkılabileceğini bize bu gelişmeler net olarak gösterdi. Aslında yıkılmış olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla da zaferin sadece mümkün değil, aslında çok yakında olduğunu da gösteriyor. Her gün yeni ve büyük zaferler kazanma gücüne ve iradesine sahip olunduğunu ortaya koyuyor.

 

Bize diz çöktürtmek isteyenlerin kendisi diz çöker hale gelmiştir

 

Ezilenler, halklar, kadınlar ve gençler Apocu bilinç ve iradeyle donanırlarsa her günü böyle yaşayabilirler. Böyle büyük gelişme ortaya çıkarabilirler. İşte böyle bir süreci hareket olarak başlatmak istedik. Merkez Komitemizin değerlendirmeleri, kararlaşması, iradesi böyleydi. Gelişmeler böyle büyük bir çıkışı ortaya koydu. Dolayısıyla 50’inci yıl mücadelesine çok etkili girmiş oluyoruz. İnisiyatif özgürlük hareketimizdedir. Faşist, soykırımcı düşmanın, kapitalist modernite güçlerinin bir tür şaşkınlık yaşadıkları, çaresiz duruma düştükleri ortadadır. Bunları da görebiliyoruz. O halde bu başlangıç gerçekten de büyük başlangıç. Doğru değerlendirildi mi, 50. yılın her gününü bu düzeyi daha da geliştirerek, özgürlük mücadelesinin yürütüldüğü bir gün haline getirebilir. Gerçekten de 50. yılı tarihimizin en büyük zafer yılı yapar. Sadece bu sonuçlar 50. yıl mücadelesiyle de sınırlı kalmaz. Bu bir tutum oluyor. Geçmişte de çokça Newrozlarda, seçimlerde ortaya konulan çıkışlar referandum niteliğindeydi. Ama bu zirvedir. Mevcut Newroz gerçekten de referandumların zirvesi oluyor. Hiç kimsenin inkar edemeyeceği, reddedemeyeceği bir biçimde böyle bir zirvede referandum yapıldığını Kürt halkının, dostlarının taleplerinin, istemlerinin, iradelerinin ne olduğunu netçe ortaya koyuyor. Gerisi bunu doğru anlamak, yerinde, zamanında örgütlü kılmak, başaran tarzla siyasi ve askeri mücadeleye dönüştürmektir.

 

Gelişmeler büyüktür diyerek kendimizi kaybetmemeliyiz. Kuşkusuz bu büyük iradenin hakkını vermeliyiz, görmezden gelmek, anlamını, değerini bilmemek olamaz. Öyle bir yaklaşım en büyük haksızlık olur. Fakat hakkını vereceğiz derken de tabii kendi başına sonuca gitmiş, her şeyi tamamlanmış da görmeyeceğiz. Bu yeni bir başlangıçtır. Nasıl büyük örgütler ve eylemler geliştirilebileceğini bize en açık biçimde gösteren kanıttır. Örgüt ve eylem zemininin Kürdistan’da ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyuyor. 50. yıl mücadelesini nasıl bir zemine dayanarak örgütleyeceğimizi ve pratikleştireceğimizi gösteriyor. Bundan daha büyük imkân ve fırsat olmaz. Onun için dikkat edelim bazı değerlendirmeler, ruh halleri, yaklaşımlar, karamsar tutumlar aşılmıştır. Onların ne kadar somut gerçeklikten uzak olduğu netçe görülmüştür. Artık tersine, ortada en büyük özgürlük mücadelesini örgütleyip pratikleştirmek için olabilecek en büyük imkân ve fırsata sahip olunduğu ortadadır ve gözle görülüyor. Bunu artık hiçbirimiz görmezlikten gelemeyiz, inkâr edemeyiz.

 

Örgüt olarak geçen dönemin hata ve eksikliklerini, imkân ve fırsatlarını zamanında doğru ve başarılı kullanmamızı engelleyen nedenleri tartıştık. Eğer bunları doğru tartıştıysak, ortaya çıkan sonuçlar doğruysa ve buna inanıyorsak, bu doğrularda ısrar edeceksek işte şimdi Newroz’un ortaya koyduğu zemini böyle bir anlayışla, tarzla doğru ve yeterli bir biçimde örgütleyip eyleme dönüştürürsek 50. yılın her gününü bir ayaklanmaya dönüştürebiliriz. 50. yılın her gününde özgürlük ve demokrasi mücadelesini en yüksek düzeye çıkartabiliriz. Faşist-sömürgeci-soykırımcı siyasete darbe üzerine darbe vurabiliriz. Bu açık bir gerçek. Mevcut Newroz kutlama düzeyi gerçekten her şeyi yapmaya, her türlü mücadeleyi, Devrimci Halk Savaşını örgütlemeye ve pratikleştirmeye imkân ve fırsat veriyor.

 

Aslında son yedi yıldır AKP-MHP faşizmine karşı büyük bir irade savaşı verdik. Her yıl değil, bazen bir yılda iki defa imha ve tasfiye planları hazırladılar. NATO ve KDP işbirlikçiliğinin desteğini hayata geçirerek en vahşi saldırıları yürüttüler. Bunlara karşı direndik. Çöktürme eylem planı bunu ifade ediyordu ve bu plana karşı gerilla öncülüğünde ve tüm halk olarak topyekûn bir direniş yürüttük. Direnişin çizgisini ve ruhunu İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı yürütülen büyük direniş ortaya çıkarttı. Zindan direnişleri böyle bir mücadeleye büyük katkı sundu. Kadınların, gençlerin, halkımızın dört parça Kürdistan ve yurtdışındaki eylemlilikleri böyle bir büyük mücadelenin yürütülebileceğini bize gösterdi. Yani mücadele cephemizi büyüttü. Türkiye’nin, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın özgürlükçü demokratik güçleriyle ilişki ve ittifaklarımız bu temelde Kürdistan özgürlüğünü esas alacak şekilde, Ortadoğu demokratikleşmesini geliştirmek için yürüttüğümüz mücadeleler gerçekten de çöktürme eylem planını başarısız kılmamız için önemli destek verdi. Sonuç şimdi Newroz’da ortaya çıkıyor ki çöktürme eylem planı çökertilmiştir. Önder Apo’ya, partimize, halkımıza diz çöktürmek isteyenler şimdi kendileri diz çöker hale gelmişlerdir. Bu açık bir gerçek.

 

Böyle bir sürecin en somut adımı 2021 Şubat’ında ortaya çıktı. Garê direnişini bu temelde her zaman doğru anlamalı ve şehitlerini saygıyla anmalıyız. Nasıl ki çöktürme eylem planı öncesi ABD-AKP ittifakının bütün hilekâr yaklaşımlarını 2008 Şubat’ındaki Zap direnişi boşa çıkardıysa gerçekten de çöktürme eylem planını çökerten irade 2021 Şubat’ındaki Garê direnişiyle yaşandı. Çok önemli bir dönemeç olduğunu şimdi daha iyi görüyoruz. Bu Newrozlar kendiliğinden ortaya çıkmıyor. İnsanlar sokaklara kendi güçleriyle akmıyorlar. Dünyanın dört bir yanında böyle bir Newroz iradesi kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Bunların arkasında büyük bir ideolojik, örgütsel mücadele ve irade var. Kahramanca yürütülen mücadele var. İmralı’da ve zindanlarda gelişen mücadele var.

 

Tabii bunun arkasında kahraman gerilla güçlerimizin yenilmez mücadelesi, direnişi ve bu mücadele içerisindeki Garê direnişinin rolü ve etkisi var. Gerçekten bir dönemeç oluşturdu. 2008 Zap kırılması gibi ikinci kez AKP yönetimi 2021 Şubat’ında Garê kırılmasını yaşadı. Bu AKP-MHP faşizminin yaşadığı kırılmadır, artık daha fazla yapacağı bir şey kalmamıştır. Evet, şimdi bütün saldırganlıkları yapıyor, vahşeti sürdürüyor, elindeki teknik gücü kullanıyor ama tarihinin en zayıf dönemini, en üst düzeyde bir daralmışlığı yaşıyor.

 

Ukrayna savaşının en çok baskısı AKP-MHP yönetimi üzerinde. Newroz en çok bu gücü teşhir etti. Şimdi artık AKP-MHP faşizminin ömrünü sürdürmesi mümkün değil. Aslında miadı çoktan doldu. Eğer hala çökertilmediyse bu kendisinin gücünden ya da yaşam olanaklarının olmasından değil de, çökertmesi gereken güçlerin yetersizliğinden kaynaklanıyor. Bu noktada CHP ve öncülük ettiği Millet İttifakı denilen gücün muhalefet yerine gizli iktidar olarak AKP-MHP faşizmini desteklemesi bunda en temel rolü oynuyor. Yine kuşkusuz bizim zayıflıklarımız rol oynuyor. Hem Devrimci Halk Savaşı güçlerimizin savaştaki yetersizlikleri hem de demokratik siyasetin demokrasi ittifakını geliştirerek AKP-MHP faşizmini teşhir edip alternatif demokratik yönetimi Türkiye toplumuna güçlü ve etkili bir biçimde götürmesinde yaşanan zayıflıklar bu duruma yol açıyor. Bunu çok iyi biliyoruz. Bunları söylememiz ne abartı ne de günah çıkartmadır. Tersine somut gerçekliğin ifadesidir. O bakımdan aslında Garê direnişiyle başlayan yeni bir sürecin olduğunu bu Newroz çok iyi gösterdi.

 

Ankara’daki hesap Metîna’da, Avaşîn’de, Zap’ta, Kürdistan’da bozuldu

 

Aslında Garê direnişindeki ruh bugün Newroz’da on milyonlarca insanın sokaklara, meydanlara dolmasını ortaya çıkarttı. Garê direnişinin sonucu AKP-MHP faşizminin çöküş sürecini başlattı. Bu net bir biçimde ortada. 2021 sürecinde Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar yaşanan, Metîna, Avaşîn, Zap direnişleri aslında başlayan böyle bir sürecin nasıl gelişebileceğini, gidişatının nasıl olacağını ortaya çıkartan girişim oldu. Şimdi daha iyi itiraf ediyorlar; “aslında biz savaş olsun diye saldırmamıştık. “DAİŞ gibi saldırıyoruz; korkutup kaçırtmak istiyorduk. Umut ediyorduk ki kaçarlar, biz de yerleşiriz, böylece iş biter, Garê’deki durumu tersine çeviririz hesabı yapıyorduk” diyorlar. Ama Ankara’daki hesap Metîna’da, Avaşîn’de, Zap’ta, Kürdistan’da bozuldu. Yani pratiğe uymadı. Gerillanın bütün zorluklara ve eksikliklere rağmen gösterdiği kahramanca direniş, Garê direnişinin başlattığı süreci daha da çok derinleştirdi ve ileri götürdü. İşte bu direniş gücünün öncülüğü var. İmralı direnişinin, zindan direnişinin, gerilla direnişinin öncülüğü var. Bunları desteklemek için yıl boyunca kadınların, gençlerin, halkımızın dört parça Kürdistan’da, yurtdışında yürüttükleri eylemler var. Şimdi bütün bunlar birleşti bu Newroz direnişini, iradesini ortaya çıkarttı.

 

Demek ki hiçbir şey kendiliğinden, durduk yerde olmadı. Kendi kendine ortaya çıkan bir gelişme değil. Her şey öncü mücadeleyle, direnişle oluyor. İmralı direnişinin, zindan direnişinin öncülüğüyle, gerilla direnişinin öncülüğüyle oluyor. Demek ki öncü rolünü oynarsa tarihin en büyük gelişmesi olabiliyor. Halk ayağa kalkabiliyor. Sadece Kürdistan’da değil, dünyanın dört bir yanında ayağa kalkış gerçekleşebiliyor. Ne kadar baskı ve zulüm uygulanırsa uygulansın, ne kadar acı, zorluk çekerse çeksin öncü mücadeleyi, özgürlük iradesini görürse halk ayağa kalkıyor. Kadınlar, gençler ayağa kalkıyor ve mücadeleden geri durmuyor. Hiçbir baskı, zulüm kadınları, gençleri, bir bütün halkı özgürlük bilincinden ve direnişinden uzaklaştıramıyor. Bunlar açık ortaya çıkan kanıtlar. Dolayısıyla Gare sürecinde de sonraki süreçte de gelişmelere bakarak daha somut anlayalım demiştik.

 

İşte şimdi Newroz’da durum daha anlaşılır hale geldi. Newroz gerçekten de çöktürme eylem planının nasıl çöktüğünü, Kürtlere diz çöktürmek isteyenlerin nasıl kendilerinin diz çöker duruma geldiğini, artık ömürlerini doldurarak tarihin çöp sepetine atılacak bir konumu yaşadıklarını ortaya koyuyor, gösteriyor. Bu da bir somut gerçekliktir. Fakat somut gerçeklik böyledir diye her şey kendiliğinden, mücadelesiz olacak, faşizm, soykırımcı zihniyet ve siyaset kendiliğinden yenilecek, tarihin çöp sepetine gidecek diye sanılmamalı. Hayır, böyle de olmayacak. Elbette mücadele gerekecek. Bu sonuçları alabilmek için daha bilinçli, örgütlü, öncü mücadeleye ihtiyaç var. Böyle bir mücadele pratikte gerçekleştirilirse o zaman ifade ettiğimiz sonuç, yani AKP-MHP faşizminin çöküp tarihin çöp sepetine atılması kesinlikle gerçekleşecek.

 

Devrimci Halk Savaşı stratejisini her yerde örgütleyelim

 

Böyle bir sonuca ulaşmak için gerekli olan hususları kış boyu tartıştık. Çünkü bizim için gerekli zaferi yaratacak olan etkenleri ortaya çıkartmaktı. Bunun önündeki engelleri kesinlikle aşabilmekti. Böyle bir somutlukla, cesaretle, fedakârlıkla bunu yaptık. Neyi gördük? Devrimci Halk Savaşı stratejisi temelinde direnişi çok daha güçlü ve yaygın bir biçimde örgütlememiz gerektiğini ortaya çıkarttık. Bütün tartışmalarımız, toplantılarımız, kararlaşmalarımızın ortaya koyduğu sonuç bu oldu. NATO ve KDP destekli AKP-MHP faşist saldırganlığına karşı Devrimci Halk Savaşı stratejisini dağda, ovada, şehirde örgütleyerek gerilla öncülüğünde öz savunmayı etkili bir biçimde tüm topluma yayılmış bir biçimde örgütleyip harekete geçirerek devrimci savaşı büyütmemiz gerekiyor. AKP-MHP faşizmine bulunduğu her yerde en zayıf noktalarını bulup çıkartarak öldürücü darbeleri vurmamızı gerektiriyor. Bunun mümkün olduğunu gördük. Böyle bir mücadele yürüteceğimizi gördük. Mevcut durumda aslında savaş imkanlarımızın ne kadar az ve sınırlı kullanıldığını gördük. Tartışmalarımız, toplantılarımızın analizleri bunu net bir biçimde ortaya koydu, gösterdi. Birkaç savaş cephesindeki direnişle bu sonuçları ortaya çıkarttık. Düşünelim bu savaşı, söz konusu direniş mevzilerini Kürdistan’ın dört bir yanına yayalım; sadece dağda değil, şehirlere, ovalara yayalım, sadece Kürdistanla değil Türkiye’ye de taşıralım, dolayısıyla faşizmi, soykırımcı zihniyet ve siyaseti bütün yönleriyle hedefleyelim, ekonomisiyle, siyasetiyle, sosyalitesiyle, ajanıyla, ihbarcısıyla, polisiyle, askeriyle hepsini hedefleyelim, en zayıf noktaları neresiyse bulup oradan öldürücü darbeleri vuralım, o zaman acaba ne kadar ömrü olur bu faşizmin? AKP-MHP faşizmi gerçekten ne kadar ayakta kalabilir? Hiç ayakta kalamayacağı çok açık. Öyle düşmanın gücünden kaynaklı olmadığını, tekniğinin her şey demek olmadığını Gare’de, Avaşin’de, Metina’da gördük ve şimdi Newroz’da daha iyi görüyoruz.

 

O halde gerçekten de düşmanın gücü nedeniyle kendi ömrünü uzatması yaşanmıyor. Bizim mücadeledeki zayıflıkların sonucunda bunlar ortaya çıkıyor. Bu zayıflıklarımızı aştığımız zaman çok açık ki tarihin en büyük zaferleri, en büyük gelişmeleri ortaya çıkacak. AKP-MHP faşizmi bir gün bile ayakta duramayacak duruma gelecek ve yıkılacak. Şimdi Ukrayna’daki savaşın Avrupa ve dünya üzerindeki etkilerini görüyoruz. Deniliyor ki bütün dengeler değişti, yenileri oluşuyor. Eski sistem altüst oluyor. Her şey karmakarışık hale geldi. Bir de AKP-MHP faşizminin, dolayısıyla Türk sömürgeci, soykırımcı zihniyet ve siyasetinin yıkıldığını düşünelim! Acaba bunun Ortadoğu ve dünyadaki etkisi ne olur? Böyle bir faşist yıkılma temelinde Türkiye’nin demokratikleştiğini, Kürdistan’ın özgür hale geldiğini düşünelim! Bunun anında bir Ortadoğu demokratik devrimi olduğunu görmek ve ifade etmek bir kehanet değil. Böyle bir düzeye yol açacağı çok açık. Onunla da sınırlı kalmayacak, Ortadoğu demokratikleşmesinin iki yüzyıldır Avrupa kapitalist modernitesinin Ortadoğu ve dünya üzerinde kurduğu hegemonyayı, ideolojik, siyasi, askeri, ekonomik hegemonyayı yıkıma götüreceği çok açık. Alternatif dünyayı yaratacak. Dünyada yeni bir yaşamı ortaya çıkartacak.

 

İşte AKP-MHP faşizmine karşı PKK öncülüğünde yürütülen mücadelenin tüm bu boyutları görüldüğü için Ortadoğu’da, dünyanın dört bir yanında kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler, ezilen halklar Önder Apo’nun özgürlüğünü istiyorlar, PKK mücadelesiyle dayanışma içine giriyorlar, PKK’ye ‘terör örgütü’ denilemeyeceğini söylüyorlar. Kürt halkıyla birlikte dünyanın dört bir yanında Newroz meydanlarını dolduruyorlar. Evet, teşekkür edelim dayanışmalarına, çok anlamlı. Özellikle özgürlük mücadeleleri açısından bu dayanışmaların önemi çok büyük. Kürt özgürlük mücadelesi açısından ise beş kat daha fazla büyük. Çünkü Kürt halkı çok fazla dostu, destekleyicisi olmayan bir halk. Geçmişte böyle bir şey yaratamadı. Dolayısıyla şimdi bu tür dayanışma ve destekler Kürtler için yeni bir durumu ifade ediyor. Gerçekten zaferi garantiliyor. Bunu insan rahatlıkla söyleyebilir.

 

Fakat sadece Kürtleri desteklemek için bunların yapılmadığını da bilmemiz lazım. Herkes biraz da kendi geleceğini, özgürlüğünü burada görüyor, demokratik yaşamını burada görüyor. Kapitalist modernite altında nasıl çöküşe, çürümeye gidildiğinin tehlikesini görerek ondan kurtuluşun yolunu burada görüyor. Dolayısıyla bilelim ki herkes biraz kendi özgürlüğü için mücadele ediyor. Kürt halkıyla dayanışma içerisine giriyor. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele ediyor.

 

O halde Önderlik çizgisi, demokratik modernite kuramı bu temelde Kürdistan’da gelişen özgürlük mücadelesi tüm ezilenler için kurtuluşun yolunu net bir biçimde gösteriyor. Herkese doğru mücadele ve kurtuluş yolu, çizgisi veriyor. Bunun için bu kadar sahipleniliyor, bu kadar dayanışma içerisine giriliyor. Bu gayet açık ve anlaşılır bir durum. O halde 50. yıl görevleri bu Newrozla birlikte daha da somutlaştı, daha da büyüdü. Daha da önemlisi onun mutlaka başarılabileceği net bir biçimde kanıtlandı, açığa çıktı. Bunun önünde öncünün başarılı olup olmaması dışında başka hiçbir engel kalmadı. Halk, toplum, devrimci, demokratik güçler tutumlarını net bir biçimde ortaya koydular. O halde gerisi Parti öncülüğümüze, gerilla öncülüğümüze, kadın ve gençlik öncülüğümüze kalıyor. İmralı direnişinin doğru anlaşılması, başarılı takip edilmesi Newroz’un ortaya çıkarttığı imkân ve fırsatların doğru bir biçimde örgüt ve eyleme dönüştürülmesi büyük bir devrimci savaşı ortaya çıkartacak. Her yerde savaş gücümüzü artıracak. Bunun somut bir gerçek olduğu ortada. O halde geriye kalan bize düşen görevlerdir. Newroz’un ortaya çıkarttığı ve mutlaka başarmamızı bize dayattığı görevleri iyi görmemiz, doğru sahiplenmemiz ve başarıyla uygulayabilmemiz gerekir.

 

Newroz’un verdiği mesaja doğru sahip çıkmalıyız

 

Bunun esasının Devrimci Halk Savaşını her alanda örgütlemek olduğu çok açık. Çünkü Kürt halkı üzerinde gerçekten de tarihin en vahşi ve azgın savaş saldırısı yaşanıyor. Bu soykırımcıdır, katliamcıdır, işgalcidir. Yani dünyanın diğer yerlerinde olandan çok daha ağırdır. O halde böyle bir savaş saldırganlığını yıkabilmek için her türlü mücadele yöntemine başvurmak, her türlü imkân ve fırsatı yeterli bir biçimde değerlendirmek gerekiyor ama bütün çalışmaların, örgütlenmelerin, mücadelelerin zafer kazanır hale gelebilmesi için onlara öncülük edecek Devrimci Halk Savaşının güçlü ve etkili bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Bunu bir kere daha net bir biçimde görüyoruz. Halk sokaklarda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü isterken, Kürdistan’da soykırım savaşı yürütenlere ve İmralı tecrit sistemini sürdürenlere, uluslararası komplocu güçlere “artık bu zalimlikten vazgeçin. Ne yapsanız da bizi susturamazsınız, özgürlük amaçlarımızdan koparamazsınız” mesajı veriyor. Bir de  “ayaktayız, coşku ve heyecan içindeyiz” mesajı veriyorlar. İşte tartışmalarda bazıları “halk şu kadar kırılmış, bu kadar kırılmış, morali bozulmuş” diyordu. Böyle bir şeyin olmadığını, bunların uydurma olduğu, tam tersine büyük bir coşku ve heyecanla her türlü mücadeleyi yürütmek üzere halkın kadın ve gençlik öncülüğünde hazır ve ayakta olduğu mesajını veriyor.

 

O halde doğru mesaj almamız lazım. Newrozların üzerimize yüklediği görev ve sorumlulukların bilincine doğru varmalıyız. Bu temelde de görev ve sorumluluklarımıza sahip çıkmalıyız. Bunu başkalarına bırakmak olmaz. Newroz biçimindeki halk eylemleriyle sonuca gidileceğini sanmak olmaz. Faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaseti yıkabilmek için anladığı dil ile mücadele etmek lazım. Önder Apo “Onun anladığı dil şiddet” dedi. Zoru tanımladı ve onu yıkacak temel mücadelenin de devrimci şiddet olacağını baştan beri söyledi ve bugün böyle bir pratikleşmede en kritik noktaya geldik. Doğru pratikleştiğimiz ölçüde tarihin en büyük zaferlerini kazanacağız. Tabii öyle yapamazsak da bütün imkân ve fırsatları heder edeceğiz, kendimize yazık edeceğiz, tarih tarafından suçlanır duruma düşeceğiz. O halde böyle bir duruma düşmemeliyiz. Bu nedenle de bir bütün hareket ve halk olarak içinde bulunduğumuz sürecin görevlerine, Devrimci Halk Savaşı stratejisinin önümüze koyduğu görevlere sahip çıkmamız lazım.

 

Kürdistan’da zaferin ve özgür varoluşun tarzı gerilla tarzıdır

 

Evet, Newrozlar, Serhildanlar bir mücadele biçimi. Aslında bu Kürtlere özgü bir mücadele biçimi oldu. Otuz yıldır çeşitli düzeylerde gelişiyor. Önemli sonuçları da oluyor. Fakat şunu çok iyi biliyoruz ki bu Serhildanlar parti ve gerilla öncülüğünde ortaya çıktılar. Kendi başlarına ortaya çıkmadılar. Parti ve gerilla öncülüğüne dayandıkları ölçüde sonuç alıcı oldular. Parti ve gerilla öncülüğüne dayanamazlarsa çok etkili olamaz, ayakta bile kalamazlar.

 

O halde mevcut Serhildanların, bu Newroz ayaklanmasının sonuç alıcı olabilmesi için burada ortaya konulan imkân ve fırsatı, gösterilen iradeyi örgüt ve eyleme dönüştürmek, Devrimci Halk Savaşı Stratejisi temelinde örgütleyip eylemli kılmak gerekiyor. Bunu da sadece Medya Savunma Alanlarında, değil, bütün Kürdistan’a ve Türkiye’ye yaymakla, şehirde ve ovada da savaşı geliştirmekle olacak. Bunun için şehir gerillacılığını da, ova gerillacılığını da geliştireceğiz. Önder Apo “Çöl gerillacılığı uygulanacak” dedi. Bizim tarzımız kesinlikle gerilla tarzıdır. Kürdistan’da zaferin tarzı, özgür varoluşun tarzı gerilla tarzıdır. Gerilla özgür insanın kendini ifade etme tarzıdır. Başka bir savaş tarzıyla, düşmana karşı durmak, onu vurmak, yenilgiye uğratmak kesinlikle mümkün değil. Bu kırk yıllık savaşla netçe kanıtlanmış bir gerçek.

 

Eski direnişlerin durumunu değerlendirelim, sonuçlarına bakalım isyancılık nereye götürdü? Bir de bütün yetersizliklerine rağmen PKK gerillacılığının kırk yıllık direnişte Kürt halkını, bütün ezilenleri getirdiği noktaya bakalım. Neyin geliştirici ve zafere götürücü olduğu net bir biçimde ortaya çıkıyor. O halde böyle bir tarza sahip çıkacağız. Bütün parti öncülüğümüz böyle bir savaştan sorumludur. Gerillayı her alanda geliştirmekten sorumlu ve görevlidir. Herkes olduğu yerde o yerin somut koşullarına göre devrimci savaşı örgütleyip yürütmekle ve başarıya ulaştırmakla sorumlu. Gerillanın buna öncülük edeceği, komuta edeceği de açık.

 

Tabii gerillayı komuta gücü olarak görmek lazım. Sadece kendisini savaşan güç olarak görmemek lazım. Kendi gücüyle savaşan yetersiz kalır. Oysa komutanlık yapacak, halkı savaştıracak, halk savaşını ortaya çıkaracak. Bunun için de tabii öz savunma örgütlülüğü her yerde, o yerin somut koşullarına göre geliştirilmek ve pratikleştirilmek zorunda. Şimdi bu kadar halk duruşu, coşkusu, heyecanı, desteği varken biz öz savunma örgütleyecek ortam, kişi, fırsat ve destek bulamıyoruz diyebilir miyiz? Böyle dersek gerçekten de ayıp olur. Gerçekten uzaklaşmış oluruz. Somut durum bunun tersi olduğunu gösteriyor. O halde kendimizi kandırmaya, bazı gerekçelerle kendimizi engellemeye gerek yok. Doğru anlamak ve başarılı uygulamak, bu dönemdeki tek tutumumuz olmalı. Önderlik çizgisine, partiye katılım böyle oluşmalı.

 

O halde her şeyin başında savaş var. Devrimci savaşın örgütlenmesi en temel görevimiz. Onunla birlikte bu savaşa dayalı olarak diğer çalışmaları yapacağız. Propaganda ajitasyon çalışmalarımız devrimci halk savaşını besleyen, destekleyen, toparlayan bir çizgide olmak durumunda. Sanat ve edebiyat çalışmalarımız Devrimci Halk Savaşını besleyen, güçlendiren, onun ihtiyaç duyduğu ruhu, duyguyu, düşünceyi, motivasyonu, iradeyi, cesareti ve fedakârlığı ortaya çıkartmayı hedeflemeli. Kitle çalışmalarımız tüm ekonomik, sosyal, siyasi yaşamı tamamen devrimci halk savaşını yürütecek, öz savunmayı örgütleyecek temelde yürütmelidir. Başka türlü yaklaşımlar kesinlikle doğru değil. Bunları iyi tartıştık, birkaç yıldır somut kararlaştırıyoruz da. Fakat bir kere daha böyle vurgulamakta yarar var. Çünkü pratikte bundan uzaklaşma yaşanıyor. Tam birlik yoktur, imkân ve fırsatları herkesin olduğu yerde görüp yaratıcı bir tarzla, kazanımcı bir üslupla pratikleşme durumu yoktur. İnanmıyor, ötekinden bekliyor. Az pratikleşiyor, ortada bırakıyor. Böyle olmaz. O bakımdan bütün çalışmaları mevcut stratejinin gereklerine uygun hale getirmek durumundayız. 50. yılda zaferi yaratacak, bizi büyük zaferler kazanan devrimci bir pratiğe götürecek olan kesinlikle budur.

 

Herkes Devrimci Halk Savaşını geliştirme temelinde kendisini örgütlemeli

 

Mevcut Newroz iradesini doğru değerlendirmek ancak böyle bir örgüt ve eylem çalışmasıyla mümkün olur. Başka türlü kesinlikle olmaz. O nedenle de tüm çalışmalarımız bir kere daha bu gerçekler ışığında kendini gözden geçirmelidir. Buna büyük ihtiyaç var. Böyle bir stratejik duruş temelinde herkes kendini gözden geçirmeli. Pratik duruşunu değerlendirmeli, sorgulamalı. Yetersizlikleri nerede, hataları neler, bunları görmeli ve kendisini onları giderecek, doğruyu uygulayacak hale kesinlikle getirmelidir. Savaşan güçler gerilla başta olmak üzere propaganda-ajitasyon, sanat-edebiyat, ekonomi, siyaset çalışmalarımızın buna göre olması lazım. Hiç kimse beni ilgilendirmiyor, ben bu durumun dışındayım” demesin. Hayır, herkes içindir. Herkesin bu temelde kendi pratik duruşunu gözden geçirmesi, değiştirmesi, düzeltmesi lazım. Başka türlü olmaz. Buna öncülük eden gerilla başta olmak üzere, gerilla öncülüğünü sadece dağda sıkışmış bir savaşla değil de, şehre, ovaya yayılmış, şehirde, ovada gerillacılığı geliştirmiş, toplumun öz savunmasını eğitip örgütlemiş ve onu harekete geçiren düzeye kendisini getirmelidir. Bu gerilla öncülüğüdür, parti öncülüğüdür. Dolayısıyla orada düz savaşçılık yoktur, partizanlık vardır. Parti kadroluğu vardır. O da öncülük, komuta etmek demektir.

 

Şimdi komutanlık birbirine öncülük etmekle anlaşılıyor ve oraya sıkıştırılıyor. Ondan sonra da gerilla toplumun yerine koyuyor kendisini. Bir taraf komutası, bir taraf da onun savaşçısı oluyor. Halbuki hepsinin halkın komutası olması gerekiyor. Öz savunma ordusunun komuta gücü haline gelmesi ve her alanda etkili biçimde savaştırması gerekiyor. Bunlar gayet açık ve anlaşılır durumlardır. Bunda anlaşılmayan bir durum yok. Büyük bir iradeyle, doğru yaklaşımla bunları gerçekleştirebilmek gerekli. Kendiliğinden olmaz. İncelik, dikkat ve duyarlılık istiyor. Planlı ve örgütlü çalışmayı gerektiriyor, ama dikkat edilirse imkân ve fırsatı vardır. Newroz iradesi bu imkân ve fırsatı en ileri düzeyde ortaya çıkarttı. Bunu kullanmak ve etkili bir biçimde pratiğe dönüştürmek zorundayız.

 

Diğer yandan kendimize göre stratejiler oluştururuz, programlar belirleriz. Propaganda, sanat, siyaset ve ekonomik çalışma yaparız şeklinde bir yaklaşımda bulunamayız. Bu keyfiyet yok. Buradan kendimizi kesinlikle kurtarmamız lazım. Yapacağımız bütün çalışmaların neye bağlı olması gerektiği ve bizi hangi hedefe götürmesi gerektiği çok açık. O halde çalışmaları ona göre planlayacağız. O temelde yürüteceğiz.

 

Bütün bunları yapmaya, çizgi düzeltmesi dedik. Son yıllarda bu konuları çok yoğun bir biçimde tartışıyoruz. Savaşı doğru geliştirebilmek, propagandayı, sanatı, siyaseti, ekonomiyi doğru örgütleyip zafer çizgisindeki mücadeleye kanalize edebilmek için doğru anlayış, çizgi duruşu, öncünün görev ve sorumluluklarına doğru yaklaşması çok önemli. Bu belirleyici oluyor. Bugün bir eksiklikten ve sorundan söz edeceksek burada arayabiliriz. Yoksa ne düşmanın gücünde arayabiliriz, ne de toplumun desteğinin azalmasında. Sorun bizde o halde, çözüm de bizdedir.

 

Peki, çözüm gücü nasıl olacağız? Buna düzeltme, çizgi duruşu, parti öncülüğünün doğru yerine getirilmesi diyoruz. Bunun için:

 

Bir; ideolojik örgütsel çizgi duruşu önemli. İdeolojik örgütsel çizgi mücadelesi yürütmeden, böyle komünal yaşayan ve kolektif çalışan parti öncülüğü haline gelmeden kesinlikle devrimci görevleri başaran bir öncülük olamayız. İki; devrimci halk savaşı stratejisinin doğru anlaşılması gerekiyor. Herkesin stratejiye katılması, stratejinin gereklerine göre kendi çalışmasını yürütüp örgütlemesi gerekiyor. Üç; taktik ve tarzda zenginlik, yaratıcılık gerekiyor. Tabii tarz yaratıcılığı, üslup kazanımcılığı, taktik zenginlik bunlar bizi başarıya götürecek temel hususlardır. Düzeltme yapmamız gereken konular bunlardır.

 

Bunlarda düzeltme yaparsak, o çok tartıştığımız örgütsel sistem sorunları kendiliğinden aşılır. Orada neyin hatalı, neyin eksik olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Görünce de düzeltiriz ve zor olmaz. Yeter ki kendimizi o durumu açıktan görebilir hale getirelim. Onun için de ideolojik-örgütsel çizgi duruşumuzu, stratejik çizgi duruşumuzu düzelteceğiz, doğru kılacağız. Taktik zenginlik ve tarz yaratıcılığı kazanacağız. Taktikte sınırlılık değil, sonsuz zenginlik olacak. Düşünce gücümüzü Devrimci Halk Savaşını başarıya götürecek, yani düşmana olduğu yerde etkili darbe vurarak onu yok etmek için en ileri düzeyde işleteceğiz, kafamızı çalıştıracağız. Nerede ne yaparsak? Kime vurursak? Hangi sözü söylersek, nasıl davranırsak düşmanı teşhir ederiz, yenilgiye uğratırız ve biz kazanırız şeklinde sorular sorup cevap arayacağız. Bunlar açık hususlar, öyle anlaşılması zor olan hususlar kesinlikle değil.

 

Bizim tek doğrumuz var, Önderlik gerçeği ve orada birleşeceğiz

 

Böyle kendimizi yanıltan, gerçeklerden uzaklaştıran, başkalarına bakıp onları taklit etmeye yönelten durumlardan kurtarmalıyız. Bazen öngöremedik, bazen öngörüp kararlaştırdıklarımızı uygulayamadık. Kendimiz çizgi doğrularını uygulamayınca başarı gelmedi. Ondan sonra kalkıp “başarı buradan gelmiyor, başka arayışlara girelim” dedik. Bir sürü arayışa girdik. Bakur, Rojava kendine göre arayışlara girdi. Ortada çizgiden uzaklaşmalar oluştu. Bu çok net. Yoksa kim “Apocu çizgi uygulanıyor da başaramıyor, yirmi senedir AKP iktidarını yıkamadı” diyebilir. Bu mümkün mü? Hâlbuki bu çizginin imkânlarının en az olduğu dönemlerde bile 15-20 tane hükümet yıktı. Nasıl AKP’yi yıkamazmış? Bu mümkün mü? “Benim düşüncem, sözüm, davranışım doğrudur, bu uygulanacak, herkes beni dinleyecek” diyemez. Bizim tek doğrumuz var, Önderlik gerçeği. Orada birleşeceğiz. O halde Önderlik çizgisini doğru anlayacağız, Önderlik çizgisinde doğru pratikleşeceğiz, birleşeceğiz, bütünleşeceğiz. Başka yerde değil. Çok fazla Önderlik deyip de onu anlayan ve uygulayan olamamak iyi bir durum değil.

 

Bakın toplum Önderliğe nasıl kilitlenmiş. Newrozlar nasıl Önderlikle bütünleşmiş! Çok nettir. Madem böyle bir toplumu örgütlemek ve eylemli kılmak istiyorsak o halde bizim de Önderliği doğru anlamamız ve başarılı uygular hale gelmemiz lazım. Kendimize göre uygulayarak olmaz. Kendimize göre yaklaşamayız. Parti çizgisine, partinin tarzına, üslubuna, temposuna, strateji ve taktiklerine kendi anlayışımıza göre yaklaşamayız. Çizginin gereklerine göre yaklaşacağız. Önderlik gerçeğine göre yaklaşacağız. Ona göre anlayacağız ve uygulayacağız. Böyle yaparsak her şeyi düzeltiriz. Ne anlamak zordur, ne de yapmak. Bu bakımdan parti olarak, gerilla olarak, kadın ve gençlik öncülüğü olarak Newroz’un verdiği mesajı doğru anlayacağız.

 

“Siz durun biz her şeyi yapıyoruz” demediler. Ne diyorlar: “Doğru öncülük edin, eğitin, bizi örgütleyin, bize komuta edin, istediğinizi yapalım, meydanları doldururuz, gerekirse her türlü savaşı da yaparız. Her türlü bireyciliği ortadan kaldırarak, komünal yaşamı, kolektif çalışmayı en ileri düzeyde ortaya çıkartırız. Öz savunmaya dayalı komünal yaşayan bir demokratik toplumu ortaya çıkartırız. Buna ulaşırız. Böyle bir cesarete, fedakârlığa, öncülüğe sahibiz. Bu bilinci edindik, irademiz var” diyorlar.

 

Ama bunların pratikleşmesi için öncü gerekli. Bu toplumun duyguları, hisleri, yürekleri, düşünceleri Önderlikle birleşmiş. Demokratik Ulus bilincini edinmiş, dolayısıyla Önderliğe kenetleniyorlar. Coşkuyla ayağa kalkıyor, sokakları, meydanları dolduruyorlar. O halde beyinlerini de kazanmak lazım. Yani bu toplumu sokaklara, meydanlara çıkan, slogan atan, tutum koyan olmaktan çıkartarak savaşı yapar hale gelen bir eğitim ve örgütlenmeye tabi tutarsak tarihin en büyük ordusu ortaya çıkar. Demokratik ulus ordulaşması böyle bir ordulaşmadır. O ne sadece gerillayla sınırlı bir ordulaşma, ne de bir paralı ordu kurma, düzenli ordu yaratma ordulaşmasıdır.

 

Demokratik ulusun askeri çizgisi, bütün toplumun, halkın öz savunma temelinde eğitilip örgütlendirilmesi ve kendi güvenliğini sağlar hale getirilmesi çizgisidir. Düzenli ordunun yerine silahlı toplumu koyacaksın. Paralı ordunun yerine, halkın fedai ruhunu, bilincini, direncini geçireceksin. Halk buna gelmez dememek lazım.  Elli binden fazla fedai şehidimiz var, bunlar nereden çıktılar? Bu toplumun içinden çıkmadılar mı? Şimdi bu kadar fedai çizgisinde savaşan gerilla var. Bunlar bu toplumun içinden çıkmıyor mu? Niye onlar bu kadar fedai oluyor da toplumun diğer kesimleri olamasın. Bu soruya doğru cevap vermemiz lazım. Çubuğu tersine bükme temelinde, bütün söz, davranış ve pratiklerimizi biraz tersinden ele alalım. Yanlış olabilir mi diye soralım kendimize. Peşinen olmaz dediğimiz şeyleri yeniden değerlendirelim.

 

50. yıla girişi görkemli yapıyoruz

 

O halde 50. yılın zaferini getirecek Devrimci Halk Savaşı stratejisini askeri, siyasi, ideolojik toplumsal tüm alanlarda başarıyla uygulayıp yürütebilmek için parti öncülüğünün duygu ve düşünce olarak, zihniyet ve tarz olarak kendisini gözden geçirmesi, değerlendirmesi, düzeltmesi, Önderlik ve parti çizgisinde gerekli düzeltmeleri sağlayarak çizginin gereklerini doğru anlayan ve başarıyla uygulayan hale gelmeli. İdeolojik-örgütsel çizgi mücadelesini yürüterek, parti öncülüğünü sağlam kılmalı ki, toplumun örgütlenmesi ve eğitilmesi sağlam olsun, ona komuta edebilelim. Düşmana olduğu her yerde vurabilelim. Eğer öyle yaparsak, düşman nerede zayıfsa orada vururuz, ezeriz. Biz nerede güçlüysek orada vururuz. Şimdi böyle olmazsa biz bir tarafta, savaşın gereklilikleri başka bir tarafta kalıyor.

 

Demek ki bir bütün hareket olarak mevcut duruşumuzu, anlayışımızı, hareket tarzımızı, mevzilenmemizi değiştireceğiz. Her şeyi doğru anlayan ve başarıyla uygulayan bir hale getirmeliyiz. Böyle yaptığımız ölçüde kesinlikle başarılı oluruz. Bu konuda kimse “başarısız kalırız, böyle bir düzelme olmaz, her şey olduğu gibi sürer, eski devam eder” dememeli. Bu tür anlayışlar, yaklaşımlar kötüdür, kesinlikle devrimci değildir. Bir defa toplumcu değil, insanın toplumsal gerçeğine inanmalıyız. Önderlik “Toplumun esnek gücü” dedi. O halde toplumun esnek gücüne inanmalıyız.

 

Nedir bu esneklik? Değişimdir, dönüşümdür, yenilenmedir. Yani akıl gücüne sahip olma durumudur. Böyle mutlak, çok dogmatik, kalıpçı, değişimi reddeden, her şeyi ak-kara mantığıyla ele alan durumla olmaz. Buradan kurtulmak gerekiyor. Toplumu bu halden kurtarmak gerekiyor.

 

Tabii toplumu bu hale iktidar ve devlet sistemi getiriyor. Erkek egemen zihniyet ve siyaset getiriyor. Niçin? Kendi çıkar dünyasını egemen kılmak ve yürütmek için. Bu son derece açık ve net. Bu sorulara cevap vermek, görmek ve anlamak o kadar zor değil. O halde hem hazırlık düzeyi olarak bu 50. yıla iyi hazırlandık hem de 50. yıla girişi görkemli yapıyoruz. Yıl boyu yaşanacak gelişmeler Newroz’a girişle netleşmiştir. Yılın sonunun ne olacağı başlangıcıyla belirlenmiştir.

 

O halde başlangıcı doğru anlarsak, onun üzerimize yüklediği görev ve sorumluluklarının gereğini pratikte başarıyla yapabilir konuma ulaşırsak o zaman 50. yılın her gününü Newroz direnişçiliğiyle karşılamamız, düşmana darbe üstüne darbe vuran bir devrimci savaşı geliştirmemiz ve 50. yılı gerçekten de mücadele tarihimizin en büyük zafer yılı yapmamız mümkün olacak. Hedefimiz, amacımız bu. Biz yılı böyle tanımladık, kendimizi de bu temelde eğittik, hazırladık, kararlaştırdık.

 

Şimdiye kadar gelişmeler iyidir ve planlandığı gibi gidiyor. Oldukça büyük bir etniklik ve inisiyatif ortaya çıkartıldı. Hareket olarak da eksiklikleri bulup gidermek üzere kendimizi çok iyi hazırladık. Gerekli değişim ve dönüşümü yaptık. Gerisi günlük pratik uygulama olacak. Bundan sonrası günlük başarılı uygulamaya kalıyor. Onun dışında herhangi bir durumu ve herhangi bir şeyi kesinlikle kabul edemeyiz. Önder Apo ve PKK’nin 50’inci yeni Newroz yılında görev ve sorumluluk üstlenmek, devrimci militan olmak işte bunları böyle bilmeyi ve bunun gereklerini yerine getirmeyi istiyor. Hepimizin bu bilinçle hareket etmesi ve bunun gereklerini başarıyla yerine getirmesi gerekiyor. Böyle olursak hiçbir güç bizim başarımızı önleyemez. Her günü Newroz yapmamızı önleyemez. Newrozlaşan halkın büyük Newroz ayaklanmasını zafere götürmeyi önleyemez. Buna sonuna kadar inanmalı, bu Newroz serhildanından bu sonuc çıkarılmalı.

 

O halde daha sonraki pratiği de bunun gereklerine göre başarılı bir temelde yapmalıyız. Bize düşen budur. Parti öncülüğü ve gerilla olarak, görevlerimizin ve sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Neyi doğru ve başarılı yapacağımızı her zamankinden daha iyi görüyoruz. O halde daha çok eleştirel ve özeleştirel yaklaşacağız. Daha çok Önderlik çizgisinde kendimizi düzelteceğiz. Newroz direniş ve zafer çizgisinin gerektirdiği zihniyet ve siyasete ulaşacağız. 50. Önderlik ve parti yılını bu temelde her günü Newrozlaşan, Newroz direniş ve zafer çizgisinde pratikleşen ve büyük zaferler kazanan bir yıl haline getireceğiz. Bunun gerisindeki bir durumu kabul edemeyiz. Hiç kimse kabul etmemeli, kendisine yakıştırmamalı. Tamamen böyle bir bilinç ve iradeyle hareket etmeliyiz. Böyle yaptığımızda da her şeyi doğru anlayıp başarıyla uygulayacağımıza, dolayısıyla Newroz zafer çizgisini her gün uygulayan, başaran devrimcisi haline gelmeyi başaracağız. Bunlar temelinde bir kez daha başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların, halkımızın ve dostlarımızın Newroz birlik, direniş ve özgürlük bayramlarını kutluyoruz. Mazlum Doğan yoldaş şahsında tüm Newroz ve özgürlük mücadelemizin şehitlerini saygıyla anıyoruz.

 

50. mücadele yılımızı selamlıyor, bu temelde özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten herkese üstün başarılar diliyoruz.

PaylaşTweet
Önceki Yazı

ÇÖZÜM KADINLARDADIR BİLİNCİ ALANLARDAN HAYKIRILIYOR

Sonraki Yazı

PKK’NİN 25. YIL NEWROZ’U – DİRİLİŞ TAMAMLANDI KURTULUŞ YAKINDIR

Sonraki Yazı
PKK’NİN 25. YIL NEWROZ’U – DİRİLİŞ TAMAMLANDI KURTULUŞ YAKINDIR

PKK’NİN 25. YIL NEWROZ’U - DİRİLİŞ TAMAMLANDI KURTULUŞ YAKINDIR

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!