6 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 521 / MAYIS 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa ÖNDERLİK

NEWROZ ÖZGÜR YAŞAM VE DIRENIŞ GÜNÜDÜR

Tüm par­ti kad­ro­la­rı, ­ARGK sa­vaş­çı­la­rı ve tüm özgürlük mücadelesi sempatizanları New­roz bay­ra­mı­nız kut­lu ol­sun! Mü­ca­de­le­nin ate­şi için­de do­ğan ­Newroz'u, gü­nü­müz­de de ade­ta ye­ni­den ateş­le yo­ğu­ra­rak, öz­gür bir hal­kın ya­şa­mı­nı ya­şa­ya­rak kut­lu­yo­ruz.

NEWROZ ÖZGÜR YAŞAM VE DIRENIŞ GÜNÜDÜR

Bu­gün ­Kürdistan’da in­sa­nın var olu­şu­nun te­mel esas­la­rı, bel­ki de in­san­lık ta­ri­hin­de ör­ne­ği gö­rü­le­me­ye­cek düzeyde kat­le­dil­miş­tir. İn­san­la­rı­mız sa­de­ce ya­şam dı­şı bı­ra­kıl­mak­la ka­lınma­mış, ölüm­den da­ha be­ter bir ya­şa­mın içi­ne itil­miş­tirler.

 

Böy­le bir ger­çe­ğin par­ça­sı ol­mak, sa­de­ce bas­kı ve sö­mü­rüy­le ­izah edi­le­mez. Aynı zamanda yüz­ka­ra­sı ve son derece kahredici bir durumdur.

 

Ya­şam ade­ta bir suç ha­li­ne ge­ti­ril­miş­.

 

Ya­şa­nı­lan­la­rın kar­şı­lı­ğı ve­ril­mez­se her gün ölüm­den da­ha da be­ter bir du­ru­mun hal­kı­mı­za ya­şa­tılacağı ortadadır. Yi­ne bu kar­şı­lı­ğın ve­ril­me­si­ de muaz­zam bir di­re­ni­şi ge­rek­tir­di­ği ger­çek­li­ği­mi­zin ay­rıl­maz bir par­ça­sı ­olan bu New­roz gün­le­rin­de ye­ni bir ya­şam se­çe­ne­ği­ne da­ha ­adım at­tık.

 

Biz bu par­ti­yi düş­ma­nın ana ka­rar­ga­hın­da, ­uzun bir ha­zır­lık sü­re­cin­den son­ra bi­rey­sel an­lam­da, in­san ola­rak, ­halk ger­çek­li­ği­miz­le ­olan bağ­lan­tı­yı in­kar et­me­den, zor­luk­la­rı da göz önü­ne ge­ti­re­rek kur­ma dü­şün­ce­si­ne ulaş­tık. Aca­ba bir ­adım ata­bi­lir mi­yiz, aca­ba bir ­umut ola­bi­lir mi­yiz, di­ye ken­di­mi­ze çok sor­duk. Böy­le bir New­roz gü­nün­de, umut­suz mu umut­suz, id­di­a­sız mı id­di­a­sız, ala­ca­ka­ran­lık bir dö­nem­de, ağ­zı­mız­dan bir-iki söz çı­ka­ra­rak, ül­ke­mi­zin, hal­kı­mı­zın adı­nı ve öz­gür­lü­ğü­nü dü­şün­ce­mi­ze ge­ti­re­rek ve di­li­miz­le de söy­le­ye­rek, sa­de­ce bir di­ri­liş ve kur­tu­luş de­ğil, bü­tü­nüy­le mut­lak bir ya­şam ha­re­ke­ti ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­cek bu par­ti­nin ilk adı­mı­nı at­tık.

 

AN­LA­TIL­MA­SI ZOR BİR 23 YIL GE­Rİ­DE BI­RA­KIL­DI

 

1996 ba­ha­rın­da bu adı­mın atı­lı­şı­nın 24. yı­lı­na gi­ri­yo­ruz. Ko­lay gö­rün­se de, ­hala an­la­tıl­ma­sı zor bir 23 yıl ge­ri­de bı­ra­kıl­dı. Bu­nun ön­ce­si de var­dır.

 

Bel­ki da­ha ka­hır­lı­dır.

 

Biz sa­de­ce bu ha­re­ket adı­na, res­men söy­len­miş, yü­rü­tül­müş söz­ler ve iş­ler adı­na kor­kunç, ne­fes ne­fe­se bir ya­şa­mı baş­lat­tık. Ta­rih her za­man­kin­den da­ha faz­la bu sü­re­ci de­ğer­len­di­re­bi­lir. Na­sıl bir ­halk ve sa­vaş ta­ri­hi ol­du­ğu­nu da­ha iyi açık­la­ya­bi­lir. Bu baş­lan­gı­cın ne an­la­ma gel­di­ği­ni, bi­rey ola­rak bi­zim baş­lan­gı­cı­mı­zın de­rin­li­ği­ni, ni­te­li­ği­ni ke­li­me­ler­le an­la­ta­bil­mek oldukça zor­dur.

 

Ye­nil­di­ği­niz ­için san­cı­lar çe­ki­yor­su­nuz.

­

 

Halk ola­rak da ­hala en ­ağır teh­dit­ler al­tın­da bu­lu­nu­yor­su­nuz. Ye­ni ya­şa­mın bir tar­zı, bir söy­le­mi ve mü­ca­de­le ifa­de­si, gün­lük ola­rak ken­di­ni di­le ge­ti­rme us­ta­lı­ğı var. Bun­lar ka­za­nıl­ma­dan teh­li­ke ve düş­ma­nın la­net­li ta­ri­hi üze­ri­miz­de sü­rüp gi­de­cek­tir.

 

Her ba­ha­rı hal­kı­mız ­için ger­çek bir ba­har ha­li­ne ge­tir­mek ­için bü­yük ça­ba­lar har­ca­dık. Özel­lik­le ön­cü par­ti şah­sın­da ve sa­va­şan güç­ler te­me­lin­de ye­ni gün­ler, ye­ni ya­şam­lar ya­ka­la­ya­bil­mek ­için bu ba­har­la­ra yük­len­dik­çe yük­len­dik. Her şe­yi­mi­zi ver­dik. Bü­tün coş­ku­mu­zu, bü­tün di­ren­ci­mi­zi, bu­gün­ler­de da­ha an­lam­lı, da­ha yü­cel­til­miş ola­rak gös­ter­dik. ­Hala da hı­zın­dan hiç­bir şey kay­bet­me­den coş­ku­muz­la, id­di­a­mız­la bü­yük yü­rü­yü­şü­mü­ze de­vam edi­yo­ruz. Kar­şı­da­ki düş­ma­nın da ne ka­dar inat­çı ol­du­ğu­nu sa­de­ce ta­rih­te de­ğil, gü­nü­müz­de de görüyoruz. Bu kez de bay­ra­mı­mı­zı çal­dı ve ina­nıl­maz bir iki­yüz­lü­lük­le, da­ha dü­ne ka­dar sal­dır­dı­ğı, bir hal­kın şah­sın­da kat­li­am­lar­la kar­şı­la­ya­rak yok et­mek is­te­di­ği bir ­Newroz’u şim­di ken­di­ne mal edi­yor ve hal­kı­mı­zı da kah­re­di­yor. Utan­ma­dan ken­di­si­ne ala­bil­di­ği­ne öz­gür­lük ve kut­la­ma­yı; bi­ze de ala­bil­di­ği­ne ya­sak­la­ma ve kah­ret­me­yi la­yık gö­rü­yor. Bu düş­ma­nın do­ğa­sın­dan ge­len bir özel­lik­tir. Hal­kı­mı­zın mü­ca­de­le­si sür­dük­çe böy­le ya­pa­ca­ğı açık­tır.

 

HİS­SE­DE­Mİ­YOR­SU­NUZ HER GÜN SAR­SIL­MI­YOR­SU­NUZ

 

Bu düş­man bi­ze her­han­gi bir bay­ram kut­lat­maz. İna­nı­yo­ruz ki, hal­kı­mız da bu­nu da­ha iyi an­la­ya­cak­tır. He­le bi­raz ulu­sal ve öz­gür­lük te­me­lin­de bir bay­ram ol­du mu, hiç mi hiç kut­lat­maz. Bu­nu hal­kı­mız gö­rü­yor, ken­di ger­çe­ği­ni da­ha iyi ta­nı­yor. Zaten düşmanın kut­la­dığı bay­ram­la­rın da ken­disine ait bay­ram­la­r ol­ma­dı­ğı­nı şimdi da­ha iyi an­lı­yor. Biz de ol­dum ola­sı bu bay­ram­la­ra il­gi gös­ter­me­dik. Bi­zim ­için bun­lar bay­ram de­ğil, ka­ra gün­ler­dir. Bi­zim ol­ma­sı ge­re­ken bay­ram­lar, sa­vaş­la, öz­gür dü­şün­cey­le, ira­dey­le ka­za­nı­la­cak bay­ram­lar­dır.

 

Son yıl­lar­da­ki New­roz bay­ram­la­rı­nı bu an­lam­da ge­liş­ti­rir­ken, düş­ma­nın da uya­nı­şı­nı, sal­dı­rı­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz ve bu şimdi da­ha iyi an­la­şı­lı­yor. Bir hal­kın ken­di­ne ya­pa­bi­le­ce­ği en bü­yük kö­tü­lük, ken­di­ni ya­şam dı­şı bı­ra­kan düş­man ger­çe­ği­ni be­nim­se­me­si, onun­la dü­şüp-kalk­ma­sı, ken­di­ni öz­deş­leş­tir­me­si, hat­ta ­onun için­de eri­me­si­dir. Bu büyük bir çir­kin­lik ve ­utanç verici bir durumdur. İşte bizlerde bu utan­ca ve çir­kin­li­ğe kendi kişiliklerimizde son ver­mek zorundayız. Biz bu ha­re­ke­tin ge­rek­çe­si­ni ­uzun yıl­lar dü­şü­nür­ken, ha­zır­lar­ken hep çir­kin­lik ve utanç­tan kur­tul­ma­yı ­esas al­dık.

 

Kendimize bu çir­kin­li­ği ve utan­cı na­sıl so­na er­di­re­ce­ğiz di­ye çokça sor­duk. ­Açık söy­le­ye­lim, biz gö­zü­mü­zü kal­dı­rıp kim­se­nin yü­zü­ne ba­ka­mı­yor­duk. ­Hala bu­nun iz­le­ri­ni de­rin­li­ği­ne ta­şı­yo­rum. Bir yan­dan ya­şa­mın bi­zim de hak­kı­mız ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­nür­ken, bir yan­dan da bu­nun üze­rin­de­ki ka­ra iz, düş­ma­nın hük­mü, ira­de­si ve ­onun utan­cı kah­re­di­yor­du. Bu iki­lem hal­kı­mı­zın da kim­li­ği­ne, ki­şi­li­ği­ne ka­zıl­mış­tır. Kürt halkı çok uta­nan bir halk­tır. Ama ya­şam­dan da bir tür­lü umu­du­nu kes­mi­yor. Yı­la­na sa­rı­lır­ca­sı­na ya­şa­ma sa­rı­lı­yor.

 

Ya­şa­mak is­ti­yor!

 

Hat­ta en ina­nıl­maz ya­lan­la­ra da ina­na­rak ya­şa­mak is­ti­yor. Man­tı­ğı dur­muş, ira­de­si kay­bet­ti­ril­miş bir ­halk. Ama bu­na rağ­men, ga­rip bir ya­şam tar­zı var. Çok ha­va­da, te­mel­le­ri ol­ma­yan, ye­nil­gi­ler­le do­lu. Sa­va­şı ken­di­si ­için ol­ma­yan, çir­kin ve utanç verici bir ya­şa­mı ­olan bir ­halk ger­çek­li­ği var.

 

Gel de bu ya­şa­mı çöz, ­işin için­den çık!

 

Te­mel in­sa­ni ge­rek­çe­ler­den vaz­geç­me­ye­ce­ğim di­yen bir in­san ­için bu, ger­çek bir tra­je­di­dir. Utan­cı, kö­tü­lü­ğü öy­le ko­lay ko­lay sö­kü­lüp atı­la­maz. Bu, zin­dan­da­ki pran­ga­lar­dan da­ha çok pran­ga­la­ra vu­rul­muş bir ya­şam mah­ku­mu­dur. His­se­de­mi­yor­sa­nız, her gün sar­sıl­mı­yor­sa­nız, şe­ref, ­onur çok­tan yi­ti­ril­miş ve mas­ka­ra­lık be­nim­sen­miş­se, o za­man siz­ler düş­ma­nın si­lik bir göl­ge­si­si­niz de­mek­tir. Ma­a­le­sef in­san­la­rı­mız böy­le. Bu in­san­la­rın yü­zü­ne bak­tık­ça hiç umut­la­na­ma­dım. Hep ezik­li­ği­n, utan­cı­n, ya­şam dı­şı­lı­ğı­n, çar­pık­lı­ğı­n, öz­gür ve ce­sur ol­ma­yan ya­şam­la­rın sa­hip­le­ri­ni gör­düm. Bun­la­rın sö­zü çok eğ­ri-büğ­rü, ira­de­si, id­di­a­sı bel­li de­ğil. Bu­nun sa­de­ce top­lum ger­çe­ği­mi­ze de­ğil, par­ti saf­la­rı­mı­za yan­sı­tıl­ma­sı­nı da gör­düm.

 

Ger­çek­le­ri abar­ta­rak söy­le­mi­yo­ruz. İş­te düş­man da “Böy­le bir kim­lik, ki­şi­lik yok. Var­sa bir baş­kal­dı­rı, sa­vaş ta­ri­hin­de gö­rül­me­miş her şey de­ne­ne­cek, uy­gu­la­na­cak ve sı­nır­sız­ca ezi­le­cek­tir” di­yor.

 

Bun­lar ger­çek!

 

Di­ğer yan­dan da güç­le­ri­miz söz­de “di­re­ni­yo­ruz” di­yor­lar. Ben bu di­re­ni­şi çok eleş­tir­dim. Düş­ma­na ve ba­şa­rı öl­çü­sü­ne gö­re çok za­yıf bir di­re­niş ser­gi­li­yor­su­nuz. Ama bu­na rağ­men, hiç ol­ma­ma­sın­dan da­ha iyi­dir de­dik. ­Hala bü­tün gü­cü­müz­le ger­çek direnişi, di­re­niş­çi­yi or­ta­ya çı­kar­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz. Biz­ler ya­şam ko­nu­sun­da ha­ta ya­pa­ma­yız. Ba­zı ha­ta­lar var­dır, sı­ra­dan­dır, hiç önem­li de­ğil­dir. Ama ba­zı ha­ta­lar da var­dır ki, bü­tün bir ­ulus ve ön­cü sa­vaş­çı­lar ­için öl­dü­rü­cü­dür. Bunlar siz­le­re çok ba­sit ge­le­bi­lir. Ama ya­şa­mın ve sa­va­şın doğ­ru tar­zı ya­ka­lan­ma­dık­ça her şey boş­tur. ­Onun ­için bu ya­şam­la­rı ve bu ya­şam­ sa­hip­le­ri ­olan siz­le­ri cid­di­ye al­mı­yo­rum. Nor­mal bir in­sa­na ih­ti­ya­cı­nız var mı yok mu, bu be­nim ­için fazla bir an­lam ifa­de et­mi­yor. Çün­kü doğ­ru ya­şam ve sa­vaş tar­zı ol­ma­dık­ça her şey boş­tur.

 

Ya­şa­mı ka­zan­mak zo­runda­sı­nız.

 

Ne­den ha­ta ya­pa­lım, ne­den bir re­for­mist gi­bi ger­çek­ler­le oy­na­ya­lım? Biz­de­ki re­for­mizm bu an­la­mıy­la düş­man ­için en ko­lay ba­şa­rı yo­lu­dur. Düş­ma­na bir sa­vaş­ta en ra­hat ba­şa­rı­yı gös­te­ren yol­dur. ­Onun ­için di­re­niş çok ra­di­kal, güç­lü ve çok kök­lü ol­mak zo­run­da­dır.

 

Bü­tün yap­tık­la­rı­nız bu te­mel­de ger­çek­ler­le bağ­lan­tı­lı­dır. Ken­di­ni­ze gü­ve­ni­yor­sa­nız, ger­çek­le­rin gü­cü­nü gö­re­cek­si­niz. Ger­çek­le­rin gü­cü­nü gör­mez­se­niz, is­ter düş­man ger­çe­ği gü­cü, is­ter bi­zim ge­liş­tir­mek is­te­di­ği­miz ya­şam ger­çe­ği gü­cü ol­sun, bun­lar kar­şı­sın­da as­la ezil­mek­ten kur­tu­la­maz­sı­nız. Bü­yük ba­şar­mak şu­ra­da kal­sın, hiç de san­dı­ğı­nız gi­bi ol­ma­yan kö­tü bir so­nuç ge­lip si­zi gö­tü­rür. Bun­dan do­la­yı bü­yük bü­yü­me­yi, bü­yük ya­şam is­te­ği­ni, en çok da aman­sız mü­ca­de­le tar­zı­nı ge­rek­ti­rir. Bu­nu gös­ter­mek tek ça­re­dir. Bü­tün yap­tık­la­rı­mız bu­nu an­la­şı­lır kıl­mak­tır. An­la­şıl­ma­dan za­ten ya­şa­ma ge­çe­mez­si­niz.

 

Do­ğa ku­sur­suz de­ni­le­bi­le­cek bir bi­çim­de can­la­nı­yor, ye­şe­ri­yor, çi­çek­le­ni­yor.

 

Ken­di­ni­ze bir ba­kın; ne ka­dar çar­pıksınız, ne ka­dar ya­şam­dan uzak­laş­tı­rıl­mı­şsınız, do­ğa­ya ­ters düş­mü­şsünüz. Bu­nu an­la­ma­dan ken­di­mi­ze say­gı­yı ne­re­de bu­la­ca­ğız! Na­sıl ya­şa­ya­ca­ğız! Hat­ta bu du­rum­da ­ölüm bi­le ba­şa be­la­dır.

 

Öl­mek bi­le ko­lay na­sip ol­maz.

 

Bü­tün bun­lar bi­zim ye­ni gün, ye­ni ya­şam so­run­la­rı­mız­dır. Hiç kü­çüm­se­me­ye kal­kış­ma­yın. Sı­ra­dan dü­şün­ce­ler­le ve­ya alı­şı­la­gel­dik tarz­la­rı­nız­la so­nuç ala­ca­ğı­nı­zı san­ma­yın. Çok alı­şı­la­gel­miş, kop­ya eder­ce­si­ne kat­la­nan gün­le­ri hiç tek­rar­la­ma­ya ge­rek yok. Çün­kü bu gün­le­rin hiç­bir kıy­me­ti yok­tur. Bu­nun, ya­şa­ma en kö­tü ve say­gı­sız bir yak­la­şım ola­ca­ğı ke­sin­dir. Be­nim bü­tün yap­tı­ğım, ya­şa­mı ko­lay el­de bı­rak­ma­mak­tır. ­Ucuz ya­şa­ma­mak ka­dar, doğ­ru ya­şa­ma say­gı­lı ol­ma­k­tır, ya­şa­mı bü­yük bir so­run ha­li­ne ge­tir­mek­tir. Bu­nu bi­raz ba­şar­dık.

 

Ya­şam şimdi bü­yük bir so­run­.

 

Gö­rü­yor­su­nuz bu­gün bi­le, hal­kı­mı­zı, mil­yon­la­rı ­ağır bir ya­şam so­ru­nuy­la sa­va­şır ha­le ge­tir­dik, yi­ne bü­yük bir ya­şam so­ru­nuy­la kar­şı kar­şı­ya ge­tir­dik. Bu, ya­şa­ma say­gı­dır.

 

Çok de­ğer­li yol­da­şı­mız Maz­lum Doğan, bu­gü­nün ak­şa­mı bir ­ölüm ka­ra­rı ver­di.

 

Bu ka­ra­rın 15. yı­lı­na gi­ri­yo­ruz.

Bu, önem­li ve ta­ri­hi bir karar­dır. Maz­lum Doğan inanç­lı, ya­şa­ma kar­şı ce­sur ­olan, par­ti­mi­zin ide­o­lo­jik, si­ya­si esas­la­rı­na ol­duk­ça bağ­lı, so­nu­na ka­dar ken­di­ni bu yo­la ada­mış bir yol­da­şı­mız­dı. As­lın­da bu­gün ya­şam ve di­ri­liş gü­nü­dür. Kış geç­iyor, ba­har ge­li­yor. Ne­den bu­nu ken­di­si ­için bir ­ölüm gü­nü ha­li­ne ge­tir­di?

Vic­dan­sız mıy­dı, in­ti­har mı et­ti!

Ya­şa­ma say­gı­sız mıy­dı?

As­la!

En bi­linç­li­siy­di.

 

Ya­şa­ma bağ­lı ve özgür bir yol­daşı­mız­dı. PKK mi­li­tan­lı­ğı­nın en tu­tar­lı ör­ne­ği ola­rak, çok id­di­a­lı bir ya­şam tut­ku­su­nun sa­hi­biy­di. Ama bu­na rağ­men, ­ölüm ka­ra­rı­nı ver­di. Biz bu ka­ra­rı de­ğer­len­dir­me­ye ça­lış­tık. Ulaş­tı­ğı­mız so­nuç, ya­şa­ma tek say­gı bu ­ölüm ka­ra­rı­nı ver­mek­tir, ol­du.

Ta­ri­hi bir ka­rar­dır.

Ya­şa­ma say­gı gös­ter­me ka­ra­rı­dır.

 

NEWROZ ŞEHİTLERİ ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA KÖPRÜ OLDULAR

 

Hiç­bir ­ölüm bu ka­dar ye­rin­de ve an­lam­lı ola­maz. Ta­ri­hi­ne bi­raz say­gı­lı, soy­lu ya­şa­ma bir neb­ze ol­sun kat­kı sa­hi­bi mi ol­mak is­ti­yor­sun, iş­te bu nok­ta­da bu ka­rar ka­çı­nıl­maz­dır. Bu ka­rar ve­ril­miş­tir ve uy­gulan­mış­tır. Bu ka­rar ar­dın­dan di­re­niş zin­dan­da baş­ka bir bo­yut ka­zan­dı. Ar­dın­dan Fer­hat Kur­tay­’la­rın şan­lı ­ölüm ka­ra­rı gel­di. Bu da bir ba­har gü­nün­de ve­ril­miş bü­yük bir ka­rar­dı. Mazlum’­la­rın New­roz ate­şi, dört­le­rin be­den­le­rin­de çı­ra gi­bi tu­tuş­tu­ru­la­rak sür­dü­rül­dü. Zin­da­nı ay­dın­la­tan ta­ri­hi bir ka­rar­dı. Da­ya­tı­lan müt­hiş zul­mü, ka­ran­lı­ğı boğ­mak ey­le­miy­di. Maz­lum yol­da­şın ka­ra­rı ya­şam id­di­a­sı, ya­şa­ma say­gı­dan vaz­geç­me­me ka­ra­rıy­ken, Dört­le­rin eylemi ise, Maz­lum yol­da­şın ka­ra­rı­nı da­ha da pra­tik­leş­tir­mek, da­ha da kit­le­sel­leş­tir­mek, da­ha da ya­şam­sal kıl­maktı. Ka­ra­rın ama­cı ka­dar, içe­ri­ği ve ger­çekleş­me bi­çi­mi de müt­hiş­tir. Mut­la­ka bü­tün yön­le­riy­le an­la­mak, ya­şam, ­halk ve mi­li­tan ge­rek­çe­miz ha­li­ne ge­tir­mek, ben “na­mus­lu­yum, bağ­lı­yım” di­ye­nin te­mel gö­re­vi­dir.

 

Bu yak­ma eylemi bir ­ulus kararıdır.

 

Ya­şa­ma say­gı, bü­yük di­ren­me ve ulu­sal kur­tu­luş ka­ra­rı­dır. Al­çal­tıl­mış ya­şa­ma kar­şı, in­sa­nın bü­yük­lü­ğü­nü gös­ter­mek ­için ve­ril­miş bü­yük bir di­re­niş ka­ra­rı­dır. Mut­la­ka bü­tün hal­kı­mı­za, hat­ta bü­tün in­san­lı­ğa ta­şır­ma gü­cü­nü gös­te­re­bil­me­li­yiz. Biz mi­li­tan­la­ra bu bü­yük va­si­yet dü­şü­yor. Biz ken­di pa­yı­mı­za kıs­men bu va­si­ye­ti ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­lış­tık.

Da­ha son­ra bü­yük ­ölüm oruç­la­rı ka­rar­la­rı da var­dır. On­lar da bu bü­yük ka­rar­la­r zin­ciri­nin bi­rer par­ça­la­rı­dır. Yi­ne ya­şa­ma say­gı, ya­şa­mın in­san­sal bi­çi­min­den vaz­geç­me­yen bu­nun ­PKK’yle baş­la­tı­lış ifa­de­si­ne sa­hip çık­ma, par­ti­den, ya­şam­dan vaz­geç­me­me ka­ra­rı­dır. On­lar  da be­de­ni­ni ya­ka­rak de­ğil, ke­mik­le­ri­ne ka­dar ken­di­le­ri­ni ku­ru­ta­rak ce­vap ol­du­lar. Bi­ri ken­di­ni asa­rak, dör­dü ken­di­le­ri­ni ya­ka­rak, di­ğer dör­dü de ken­di­le­ri­ni ku­ru­ta­rak ce­vap ol­du­lar. Bun­lar ger­çek­ten çok bü­yük bir do­ku­zu teş­kil et­mek­te­dir. Ar­dı ­sı­ra yüz­ler­ce­si ge­lir. Ama bu do­ku­zu, bi­ti­ril­mek is­te­nen bir or­du­nun, bir par­ti­nin, hat­ta bir hal­kın şah­sın­da ıs­ra­rın, vaz­geç­me­me­nin müt­hiş ira­de­le­ri­dir. “Bi­tir­dik, üs­tü­nü öy­le be­ton­laş­tır­dık ki, ar­tık bir da­ha as­la di­ri­le­mez­ler” de­nil­di­ği bir ze­min­de pat­la­yan ba­har çi­çek­le­ri­dir­ler. Bu yol­daş­la­rı­mı­zın pat­la­yan bir çi­çek­len­me ol­duk­la­rı bu­gün çok daha açık­tır. Biz de o gün­ler­de bu ka­rar sa­hip­le­ri­nin anı­sı­na bağ­lı­lı­ğın bir ge­re­ği ola­rak, “­ölüm yo­lu düz­len­di, bü­yük ­ölüm kor­ku­su aşıl­dı, on­lar ölüm­le ya­şam ara­sın­da ku­ru­lan köp­rü ol­du­lar. Ölüm­den ya­şa­ma on­lar üze­rin­den ra­hat­ça ge­çe­ce­ğiz. Ge­rek­ti­ğin­de ya­şa­ma­dan ölü­me ge­çe­ce­ğiz” de­dik. Ni­te­kim dal­ga dal­ga bu köp­rü­den on­lar­ca, yüz­ler­ce ve bin­ler­ce ki­şi ge­çe­rek şe­hit­ler ker­va­nı­na ka­tıl­dı. Bu­gün de hal­kı­mız bu şe­hit­ler köp­rü­sün­den gö­zü­nü kırp­ma­dan geç­me­ye ha­zır bir ha­le gelmişlerdir.

 

ARTIK BU FEDAİ HALKIN ŞAN­LI KO­MU­TAN­LA­RI OL­MAK GE­RE­Kİ­YOR

 

Bir ­Almanya’ya, ­Amerika’ya ba­kın. Tır­nakla­rı­na ka­dar si­lah­lan­mış­lar­dır. Dün­ya­da em­per­ya­list sö­mü­rü tarz­la­rı­nı en güç­lü yü­rü­ten güç­ler­dir. Ama en do­na­nım­sız bir hal­kın kar­şı­sın­da bi­le deh­şe­te ka­pı­lı­yor­lar. “Gö­zü ­ka­ra sa­vaş­çı­lar” di­ye­bi­li­yor­lar. İş­te bi­zim bu­na kar­şı ve­re­ce­ği­miz kar­şı­lık fe­dai bir ­halk ha­li­ne, hem ya­şam­la, hem sa­va­şı­mı­mız­la gel­mek­tir. Bun­dan kor­ku­yor­lar. Yok­sa on­la­rı en­gel­le­ye­cek eli­miz­de bir tek­nik yok.

Sa­de­ce çıp­lak yü­rek­le­ri­miz­le sa­va­şı­yo­ruz.

 

Ama iyi bir ör­güt­len­me ve iyi bir ça­lış­ma­nın sa­hi­bi olu­nur­sa güç­lü bir ­halk sa­va­şı kar­şı­sın­da faz­la du­ra­maz­lar. Say­gı­lı ol­ma­la­rı ge­re­kir. Her ­halk bi­re­yi­nin, hat­ta sı­ra­dan bir sem­pa­ti­za­nın, yü­rü­yüş­çü­­nün bi­le bir in­ti­har ge­ril­la­sı gi­bi sal­dır­ma­sın­dan son­ra o sa­va­şı ka­zan­ma­mak, ken­di ken­di­siy­le ­alay et­mektir. Özel­lik­le de ön­cü gü­cün de­rin bir gaf­let için­de ol­ma­sı de­mek­tir ki, bu da af­fe­dil­mez bir du­rum ­olur. Hal­kı böy­le ce­sa­ret­len­miş ölü­me yü­rü­yen, bü­tün mi­li­tan­la­rı böy­le fe­da­i­leş­miş, ölü­mü hi­çe sa­yan bir yö­ne­tim gü­cü ­eğer doğ­ru de­ğer­len­di­re­mez­se, ta­rih on­dan en bü­yük hesa­bı so­ra­cak­tır. Biz­den, ön­cü, yö­ne­tim ve ko­mu­ta güç­le­rin­den so­ra­cak­tır. Do­la­yı­sıy­la ar­tık ­PKK’de, ­halk yö­ne­ti­min­de ko­mutan­lık, bu fe­dai hal­kı za­fer te­me­lin­de sa­vaş­tır­mak­tır. Bu­nu çok iyi gö­rüp, her bi­ri­si bir ­atom bom­ba­sı ha­li­ne ge­le­bi­le­cek bu fe­da­i­le­ri, bu içe­rik­te, bu yi­ğit­lik­te sa­vaş­tır­mak­tır. Baş­ka tür­lü ko­mu­tan­lık, ön­der­lik ol­maz. An­la­ma­k is­teme­yen­ler var­sa, on­la­rın de­ğil ön­cü saf­la­rı­mız­da, hal­kı­mız için­de bi­le ye­ri ol­ma­dı­ğı bi­lin­me­li­dir. Ol­sa ol­sa bir sah­te­kar­dan baş­ka bir de­ğer­le­ri ol­maz.

 

Hal­kı ve sa­vaş­çı­la­rı bu ha­le ge­len bir ha­re­ke­tin ko­mu­tan­la­rı na­sıl ol­ma­la­rı ge­rek­ti­ği­ni bi­le­cek­ler­dir. Bu­na la­yık ola­ma­mak, hak­kı­nı ve­re­me­mek ta­ri­hi­miz­de sık­ça gö­rü­len ar­ka­dan han­çer­le­me­nin, oyun­la­ra gel­me­nin ve kay­bet­me­nin kla­sik bir tek­ra­rı ­olur. Bu da ­ulus ola­rak bir da­ha di­ril­me­mek ­olur. Bu­gün­kü gö­re­vi­miz bu­nu ta­ri­hi­miz­den, bu kir­li ki­şi­lik ger­çe­ği­miz­den sö­küp at­mak­tır.

 

Son yıl­la­rın çö­züm­le­me­le­ri bir yan­dan “Na­sıl Ya­şa­ma­lı”ya ce­vap arar­ken, di­ğer yan­dan da ya­şa­mın na­sıl yö­ne­ti­ci gü­cü olu­nur so­ru­su­na ce­vap ver­mek­te­dir. Siz, ön­de ge­len par­ti­li, or­du­lu mi­li­tan­lar ola­rak bu­nu çok iyi an­la­mak zo­run­da­sı­nız. Biz gö­re­vi­ni­zi böy­le be­lir­ler­ken ne ka­dar zor­lu ol­du­ğu­nu açık­ça or­ta­ya ko­yar­ken (şim­di­ye ka­dar gö­rül­dü­ğü gi­bi), bel­ki de ken­di­ni­ze yap­tı­ğı­nız en bü­yük kö­tü­lük ­olan doğ­ru yö­ne­te­me­me, doğ­ru ko­mu­tan­lık ede­me­me, ön­der­li­ğe ce­vap ve­re­me­me ger­çe­ği­ni en te­mel so­run yap­tık ve na­sıl aşıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni de bü­tün gü­cü­müz­le gös­ter­dik. Bü­tün ça­ba­la­rı­mız bu­nun için­dir.

 

Bi­zim so­ru­nu­muz hal­kı­mız­la de­ğil­dir. Halk­tan ya­na hiç­bir sı­kın­tı­mız yok, is­te­di­ği­miz ka­dar ge­re­ken gü­cü ve­ri­yor. Sı­ra­dan bir par­ti­li­den de, sa­vaş­çı­dan da her­han­gi bir sı­kın­tı­mız, so­ru­nu­muz yok­tur. Her tür­lü so­ru­na ce­vap ve­re­cek ka­dar ken­di­ni ha­zır tu­tu­yor. Ama ko­mu­ta, yö­ne­ti­me ge­lin­ce ya­ka­mı­zı bir tür­lü bı­rak­ma­yan bir du­rum söz ko­nu­su. Art ni­yet­li­lik­ten bah­set­mi­yo­ruz, ye­te­ne­ği ka­za­na­ma­yan, ya­rat­ma­yı sağ­la­ya­ma­yan, ger­çek ön­der­le­rin oy­na­ya­ca­ğı ro­le ken­di­ni ha­zır­la­ya­ma­yan­lar­dan bah­se­di­yo­ruz. Bu­nu böy­le çok ba­sit ge­rek­çe­ler­le bo­şa çı­kar­mak, hak­kı­nı ver­me­mek la­net­li ta­ri­hi­mi­zin, düş­man yan­sı­ma­la­rı­nın en son ifa­de­si olu­yor. Bu­gün­le­ri bu­nu aş­mak ­için ola­ğa­nüs­tü de­ğer­len­di­rin.

 

Son bir­kaç ­Newroz’dur, ka­dın­lı-er­kek­li, zin­dan­da, dağ­da, ­yurt için­de ­yurt dı­şın­da yö­ne­te­bil­me gü­cü ol­mak, ni­tel ve ni­ce­lik ola­rak ge­re­ken ka­pa­si­te­yi gös­ter­mek en önem­li so­run ol­mak­ta­dır. Ar­tık bu da çö­züm­len­miş­tir ve de ger­çek­leş­me­ye doğ­ru yüz tu­tu­yor. Şan­sı­nı­zı ger­çek­leş­me te­me­lin­de kul­lan­ma­lı­sı­nız. İş­te bu an­lam­da ya­şa­ma doğ­ru, çok kap­sam­lı ka­tı­lım ka­dar, ­onun her ko­şul al­tın­da­ki mü­ca­de­le­ci­si ol­ma­yı ke­sin­leş­tir­me­li­si­niz. Bu, da­ha gü­zel bir ­şans, ge­rek­le­ri­nin sı­kı sı­kı­ya ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si­ni em­re­den ye­ni kim­lik ve ye­ni ki­şi­li­ği­niz olu­yor.

 

Is­rar­la vur­gu­lu­yo­rum:

Yal­pa­la­ma­yın, iki­yüz­lü­lük yap­ma­yın.

 

Sa­mi­mi ol­ma­yan, an­la­mı ka­dar pra­tik ger­çek­leş­me­si ye­ter­li ol­ma­yan tu­tum ve davranışlarda bu­lun­ma­yın. Ön­der­lik­te zor­la­ma yok­tur. Devrim bü­yük gö­nül, bü­yük tut­ku, bü­yük ­azim işi­dir. Bi­re­yin ken­di­si­ni kur­tar­ma­sıy­la, ba­zı en­di­şe ve zor­luk­lar­la da ala­ka­sı yok­tur.

Bu ha­re­ke­tin ar­tık şan­lı ko­mu­tan­la­rı ol­mak ge­re­ki­yor.

 

Böy­le key­fi ya­şam tarz­la­rıy­la an­cak pran­ga­la­nı­la­bi­lir, zin­ci­re vu­ru­la­bi­lir. Ta­ri­hin bü­tün ün­lü ko­mu­tan­la­rı­na ba­kın, on­la­rın ba­sit teş­vik­leri, ­ucuz key­fi yak­la­şım­ları yok­tur. On­lar bü­yük ih­ti­ras­lı, bü­yük ira­de­li, dur­du­rak bil­me­yen, ka­zan­mak­tan baş­ka bir şey dü­şün­meyen ki­şi­lik­ler­dir. Şim­di böy­le in­san­lar ol­ma­ya ça­lı­şı­yo­ruz.

 

Par­ti­mi­zin, or­du­mu­zun ön­de ge­len mi­li­tan gü­cü, ta­rih­te rol oy­na­ma­nın böy­le bir ki­şi­lik­ten geç­ti­ği­ni ar­tık ken­di­si­ne ye­dir­me­li­dir. Par­ti­den, halk­tan bek­len­ti­le­ri­miz em­ri­mi­ze ne ka­dar si­lah ver­di! Baş­ta si­lah ol­mak üze­re di­ğer sa­va­şım ola­nak­la­rı­nı ne ka­dar em­ri­mi­ze ver­di! Bü­yük sa­vaş­mak is­te­ye­nin is­tem­le­ri ol­ma­lı­dır. Yet­ki bu­nun ­için is­te­nil­me­li­dir. Ko­mu­tan­lık ta­mı­ ta­mı­na an­cak böy­le is­te­ni­le­bi­lir. Bu­nu çok bön­ce, çok ge­ri, ya düş­man­dan ya da ye­nil­miş top­lum­sal ya­pı­mız­dan et­ki­le­ne­rek is­temek, ken­di ken­di­mi­ze ya­pa­bi­le­ce­ği­miz en bü­yük kö­tü­lük­tür, gaf­let­tir ve so­nuç­ta ki­şi­yi er­geç en ­ağır ce­za­ya mah­kum ol­ma­ya gö­tü­rür. Bu­gün­ler­de bu­nu iyi an­la­ma­lı­sı­nız. Özel­lik­le bu kap­sam­lı eği­ti­me, yö­ne­ti­me, ko­mu­tan­lı­ğa alı­nan bü­tün ön­de ge­len yol­daş­lar ilik­le­ri­ne ka­dar bu­nu his­set­me­li, ba­şa­ra­cak ka­dar an­la­ya­bil­me­li ve yü­rüt­me ira­de­si­ni gös­ter­me­li­dir­ler.

Ar­tık ­dost-düş­man da bi­zim bu nok­ta­ya gel­di­ği­mi­zi bi­li­yor. Ken­di­mi­zi böy­le yü­rüt­mek zo­run­da ­olan bir ha­re­ke­tiz.

 

Ya bi­zi kö­tü ye­ne­cek­ler, ya da biz bü­yük ka­za­na­ca­ğız.

Bu­nun or­ta yo­lu yok­tur. Her şey bu­nu açık­ça gös­te­ri­yor. Bu sa­va­şı bu ha­le ge­tir­me­yi bü­yük bir ­şans ola­rak gör­me­niz ge­rek­ti­ği­ni söy­lü­yo­rum. En ge­ri ya­ra­tık­lar­dan da­ha ge­ri bir ya­şa­mın sa­hi­bi ola­rak sü­rün­mek en bü­yük ce­za­dır. Biz siz­le­ri bu ce­za­dan kur­tar­dık.

 

Doğ­ru bir ya­şam tar­zı­nın, umu­du­nun sa­hi­bi ol­mak ­için, si­ze ka­zan­dır­dık­la­rı­mız hiç­bir de­ğer­le öl­çü­le­me­ye­cek, kar­şı­lı­ğı ve­ri­le­me­ye­cek, ­eğer ve­ri­le­cek­se de bir şan­lı za­fer­dir di­ye­bi­le­ce­ği­miz ka­dar, de­ğer­le­rin de­ğe­ri bir ola­nak­tır. Siz­ler de­ğer is­te­me­yi, de­ğer ol­ma­yı böy­le an­la­mak zo­run­da­sı­nız. An­lar­sa­nız, bel­ki bu şan­lı yü­rü­yüş­te bir ye­ri­niz ola­cak­tır. Bu­nun dı­şın­da hiç­bir ger­ek­çe­ye sa­rıl­ma­ya­lım, ol­sa da te­nez­zül et­me­ye­lim. ­Ucuz ya­şa­mak­mış, baş­ka­la­rı­nın eme­ği üze­ri­ne ku­rul­mak­mış, ba­zı­la­rı­nın ba­şa­rı­sı­na da­yan­mak­mış, da­ha ra­hat ko­şul­lar­da ye­mek-iç­mek­miş, bun­lar bir sa­vaş­çı ­için sa­de­ce ve sadece en­gel­dir. Bu­na ken­di­si­ni bi­raz ve­ren, he­le bir ko­mu­tan ve yö­ne­ti­ciy­se kay­bet­ti de­mek­tir. Bu ül­ke­de is­te­di­ği gi­bi ya­şa­ya­bil­me­nin im­kan­la­rı­na en çok ka­vu­şan ki­şi benim. Ama böy­le ya­şa­ya­mı­yo­rum, ya­şa­mı da­ha faz­la, in­ti­kam duy­gu­la­rı­nın bü­yük­lü­ğü ile gün­lük ola­rak sa­vaş tak­tik­le­ri na­sıl ola­bi­lir di­ye ge­çi­ri­yo­rum. Di­ğer­le­ri al­tın, şe­ker-şer­bet de ol­sa be­ni faz­la bağ­la­mı­yor. Be­ni sa­va­şa, ör­gü­te, yı­ğın­la­ra çek­ti­ği ka­dar de­ğer ve­ri­yo­rum, il­gi gös­te­ri­yo­rum.

 

ÖZGÜR YAŞAMA NEWROZLARDA SELAMA DURACAĞIZ

 

Bir ön­der­lik tar­zı var ki, ar­tık bu an­la­şıl­ma­lı­dır. Çün­kü ka­nıt­lan­mış­tır, ba­şa­rıl­mış­tır ve açık­lı­ğa ka­vuş­tu­rul­muş­tur. Bu­nu ken­di­miz ­için bü­yük bir güç kay­na­ğı, des­tek ola­rak gör­me­li ve ken­di gü­cü­nüz­le bir­leş­tir­me­li­si­niz. Tak­lit ede­rek de­ğil, öz­gür ve ya­ra­tı­cı bir bi­çim­de, hak­kı­nı ve­re­rek ve “bir kat­kı da ben­den” di­ye­rek, ba­şar­ma­lı­sı­nız. ­Eğer il­le bir mut­lu­luk ara­na­cak­sa, o da böy­le bir ya­şam tar­zı­na ve bu­nun sa­vaş­la ger­çek­leş­ti­ril­me­si­ne da­ya­nı­yor. Baş­ka bir ­umut, mut­lu­luk kay­na­ğı yok­tur, ola­maz. Hal­kı­mız bü­tün umut­la­rın­da ha­yal kı­rık­lı­ğı­na uğ­ra­mış­tır, bü­tün mut­lu­luk­la­rı ar­ka­sın­da kah­re­di­ci ge­liş­me­ler­le kar­şı­laş­mış­tır. O hal­de doğ­ru umu­dun, doğ­ru mut­lu­lu­ğun doğ­ru kay­na­ğı­nı ya­ka­la­ma­yı bir ­şans ola­rak de­ğer­len­dir­me­li ve bu­ sü­rek­li­leş­tir­me­li. Bu­nu da, tam za­fer­le her­kes­le pay­laş­ma­yı, coş­ku­nun bit­me­ye­cek kay­na­ğı ka­dar, ira­de­nin de en kes­kin­leş­ti­ri­ci öl­çü­sü ola­rak de­ğer­len­dir­me­li­si­niz.

 

İn­sa­na gü­ven­mek ge­re­ki­yor. Ben ken­di­me bu te­mel­de gü­ven­dim. Ken­di­mi bir si­lah ha­li­ne ge­tir­me­nin im­ka­nı­nı bul­dum. En ça­re­si­zin­den, en ya­şa­mın ke­na­rın­dan ge­çe­me­ye­cek ola­nın­dan, en kor­kak­tan, en ür­kek­ten kud­ret­li bir sa­va­şı­mın sa­hi­bi ol­ma­ya ka­dar ça­re bul­dum. Bu bü­yük bir ça­re­dir. Bü­tün güç­süz in­san­lar ­için bir ça­re­dir. Yi­ne ce­ma­at­ler, kül­tür­ler, halk­lar ­için bir ça­re­dir. Ken­di­mi böy­le kıl­mak­la in­san­lık ­için en iyi­si­ni yap­tım. Si­ze su­nu­la­bi­le­cek cid­di bir yar­dım­dan bah­se­de­cek­sek, iş­te bu ça­re ol­ma gü­cü­nü gös­ter­me­niz­dir. Baş­ka hiç­bir şey si­zin ­için ne ça­re ola­bi­lir, ne des­tek ola­bi­lir. Bu­nun baş­ka bir an­la­mı da hep ha­yal kı­rık­lı­ğı, hep ba­şa­rı­sız­lık, ça­re­siz­lik için­de bo­ğu­lup git­mek­tir. Bu­nu bir in­san­lık ka­de­ri ola­rak gör­me­di­ği­miz gi­bi, si­zin ve hal­kı­mız ­için de bir ka­der ola­rak gör­mü­yo­ruz.

 

Ça­re­yiz!

 

Bu­gün­ler ve ken­dim ­için söy­le­ye­bi­le­ce­ği­miz en önem­li de­ğer­len­dir­me bu­dur. Bir in­san ­eğer is­ter­se en zor ko­şul­lar­da yal­nız ken­di­si ­için de­ğil, ta­kip­çi­le­ri, hal­kı, in­san­lık ­için iyi bir ­umut ola­bi­lir. Hat­ta bü­yük bir ger­çek­leş­tir­me ara­cı da ola­bi­lir. İş­te ye­ni gün, ye­ni ya­şam, ye­niba­har ­olan bu New­roz gün­le­ri­ni, ger­çek an­la­mı­na ka­vuş­tur­muş ola­rak, bir da­ha da eli­miz­den ko­lay sö­kü­lüp alı­na­ma­ya­cak bir mü­ca­de­le ve sa­vaş ger­çe­ğiy­le kar­şı­lı­yo­ruz. Bu en zor ka­za­nı­lan, ama “dü­rüs­tüm, tu­tar­lı­yım, ge­rek­le­ri­ne bağ­lı ka­la­ca­ğım” di­ye­nin, bir o ka­dar zor­luk­la, ne pa­ha­sı­na olur­sa ol­sun sür­dür­me­si ve tam za­fe­re ka­vuş­tur­ma­sı ge­re­ken bir gün, bir ye­ni ya­şam ger­çe­ği­dir. İçin­de is­te­di­ği­miz ka­dar öz­gür­lük, mad­di-ma­ne­vi zen­gin­lik var­dır. Ye­ter ki, bu­gü­nün, bu ya­şa­mın ve em­ret­ti­ği sa­va­şın ge­rek­le­ri­ni so­nu­na ka­dar azim­le, us­ta­lık­la, öl­çüp-bi­çe­rek ye­ri­ne ge­ti­rin. Sa­vaş­ta ön­der­lik ro­lü­nü oy­na­ya­rak ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­rir­se­niz bu ya­şam bü­yük ka­za­nıl­mış­tır. Siz ya­şa­mı bü­yük de­ğer­len­dir­miş ve ken­di­ni­ze mal et­miş­si­niz­dir.

 

Hal­kı­mız bu te­mel­de ya­şa­ma­ya ka­rar ver­miş­tir. Par­ti ön­cü­lü­ğü­müz bu te­mel­de ka­bul gör­müş­tür. Hiç­bir ge­rek­çey­le hal­kı­mız da, par­ti­miz de ar­tık bu ya­şam­dan vaz­geç­me­ye­cek­tir. Bu bü­yük öz­gür­lük tut­ku­la­rı bir da­ha içi­miz­de ek­sik ol­ma­ya­cak­tır. Her za­man öz­gür, tut­ku­lu ya­şa­ma böy­le gün­ler­de se­la­ma du­ra­ca­ğız. Bu­nu da sa­vaş­la, kah­ra­man­ca şa­ha­det­ler­le kar­şı­lık ve­re­rek de­ğer­len­di­re­ce­ğiz. Bu, mut­lak ba­şa­rı­dır. Bu top­rak­la­rın, bu in­san­lık be­şi­ği­nin, in­san­lık ka­dar es­ki ol­du­ğunu biliyoruz. Bunun için ye­ni dö­ne­min ka­rar­mış in­san uf­kun­da tek umu­du ola­rak bu savaşta görüyoruz. Da­ha şim­di­den Kür­dis­tan dağ­la­rı­nın etek­le­rin­de­ki ya­şam se­vin­ci, “en be­nim, en zen­gi­nim” di­yen em­per­ya­list­le­rin ya­şam se­vin­cin­den bin kat da­ha güç­lü­dür. Ya­şam çağ­rı­la­rıy­la do­lu­dur. Ora­da bit­miş tü­ken­miş bir in­san­lık du­ru­mu var­ken, biz­de her ba­kım­dan di­ri­li­şe, ye­ni ya­şa­ma gö­z a­çan bir in­san­lık var­dır. Ora­da in­san­lar en­kaz ha­li­ne ge­lir­ken, mo­no­ton­la­şıp ro­bot­la­şır­ken bu­ra­da in­san­lar bü­tün gü­zel­lik­ler­le ya­şa­ma gö­z a­çı­yor­lar. Duy­gu­la­rıy­la, öz­gür­lük tut­ku­la­rıy­la, bi­linç­le­riy­le “na­sıl ya­şa­ma­lı, na­sıl sa­vaş­ma­lı” ger­çe­ğin­den ha­re­ket­le ken­di­le­ri­ni, ya­şa­mı ör­güt­le­yen­ler ve sa­va­şı­mı­nı ve­ren­ler ola­rak top­lum­sal­laş­tı­rı­yor­lar, Kür­dis­tan­laş­tı­rı­yor­lar, ye­ni in­san ha­li­ne ge­ti­ri­yor­lar.

 

Bu­gün­le­ri en baş­ta kah­ra­man şe­hit­le­ri­mi­ze borç­lu ol­du­ğu­mu­zu söy­le­me­li­yiz. Biz­de ya­şam ka­dın adıy­la da öz­deş­leş­ti­ril­miş­tir. Ve bu New­roz gün­le­rin­de ­dört ta­ne Kür­dis­tan­lı kı­zın ken­di­si­ni yak­ma­sı da var­dır. Ze­ki­ye­’ler, Rah­şan­’lar, Ro­na­hi­’ler, Be­ri­van­’lar ­jin’i ji­yan ha­li­ne ge­tir­me­nin de en bü­yük adı­dır­lar. Ka­dın her za­man­kin­den da­ha faz­la ya­şa­mın güç­lü bir ta­ra­fı ola­rak bu sa­vaş­ta yö­nü­nü bu­lu­yor. Ve kah­ra­man ka­dın şe­hit­le­ri­mi­zi, bu bü­yük New­roz şe­hit­le­ri­ni, ya­şa­mın bu güç­lü ka­rar­la­rı­nı se­lam­la­ma­dan ya­şa­mı an­la­mak, hak­kı­nı ver­mek müm­kün de­ğil­dir.

 

İş­te bu ka­dar ya­şa­m ger­çe­ği­ne ulaş­mış, ka­ra­rı­nı ver­miş her tür­lü sa­va­şı­mı­nı gö­ze ­alan bir ­halk ola­rak, sa­de­ce ken­di­miz ­için de­ğil, bü­tün in­san­lık ­için id­di­a­lı­yız. Yi­ne bu te­mel­de ön­cü­lü­ğe so­yun­muş bu par­ti de, yal­nız dar bir ulu­sal kur­tu­lu­şun par­ti­si de­ğil, bütün Or­ta­do­ğu halk­la­rı­nın da önem­li ­umut kay­na­ğı ha­li­ne ge­len bir par­ti ola­rak her za­man­kin­den da­ha faz­la ro­lü­nü oy­na­ya­cak­tır. Hal­kı­mız her za­man­kin­den da­ha faz­la ve bir da­ha da bu la­net­li ta­ri­he düş­me­ye­cek ve o ta­ri­hi kat be kat ödet­ti­re­cek ka­dar bir öz­gür ya­şam ta­ri­hi­nin içi­ne gi­re­cek­tir. Bu, en kap­sam­lı za­fe­re ka­dar, bü­tün in­san­lı­ğa mal olun­ca­ya ka­dar sü­rüp gi­de­cek­tir.

 

Bu te­mel­de tek­rar bu ol­duk­ça an­lam­lı, ba­şa­rı­lı, ka­za­nıl­mış ve ke­sin­leş­miş New­roz gün­le­ri te­me­lin­de siz bütün par­ti­li­le­ri, ­ARGK sa­vaş­çı­la­rı­nı se­lam­lı­yor üs­tün ba­şa­rı­la­rın sa­hi­bi ha­li­ne ge­lin­ce­ye ka­dar sö­zü­nü­zün aman­sız ta­kip­çi­le­ri ol­ma­nı­zı di­li­yor, sev­gi­le­ri­mi su­nu­yo­rum.

 

21 ­Mart 1996

PaylaşTweet
Önceki Yazı

HALK DÜŞMANLARI DÜŞMAN İŞBİRLİKÇİLERİ

Sonraki Yazı

AKP’NİN İZLEDİĞİ

Sonraki Yazı
KÜRT HALKI STATÜSÜZLÜĞÜ ARTIK KABUL ETMEYECEK

AKP'NİN İZLEDİĞİ

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!