Bu temelde ilk büyük şehidimiz Haki Karer yoldaş şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Onların anılarını yaşatma ve amaçlarını başarma sözümüzü bir kez daha yineliyoruz. Kahraman şehitlerimizin izinde Demokratik Kurtuluş Hamlemizin ve gerillanın başlattığı Demokratik Çözüm Yürüyüşü’nün zafere ulaşacağına inanıyoruz.
Değerli yoldaşlar
Son 36 yılda Kürdistan, tarihinin en büyük özgürlük yürüyüşüne sahne oldu. 18 Mayıs 1977’de başlayan büyük direniş, 20 binden fazla kahraman şehit vererek Kürt halk kahramanlığını ortaya çıkardı. Önder Apo öncülüğünde gerçekleşen bu büyük özgürlük mücadelesi her zaman önüne büyük hedefler koyan hamleler biçiminde gerçekleşti. Her mücadele yılının yeni hamleleri de mart ve mayıs aylarında çıkış yaptı. Böylece bu iki ay, yani mart ve mayıs ayları, Kürt halkının kahramanlık ayları olarak hayat buldu. Mart ayı Mazlumların, Agitlerin kahramanca direnişiyle, Newrozların yeniden canlandırılmasıyla büyük bir hamle ayı haline gelirken; mayıs ayı da Hakilerin, Halillerin, Ferhatların, Karasungurların, Mizgînlerin kahramanca direnişiyle her yılın büyük bir direniş hamlesi ayı haline geldi.
Kürdistan özgürlük mücadelesi ilk büyük şehidini 18 Mayıs 1977’de verdi. Bu nedenle 18 Mayıs, partimiz tarafından “Kürdistan Şehitler Günü” olarak ilan edildi. Haki Karer yoldaşın anısını sahiplenme ve başlattığı direnişi geliştirerek zafere taşıma yürüyüşünde, Mayıs ayının her gününde onlarca kahraman yoldaşımız şehit düştü. 1 Mayıs 1977’de kontrgerillanın saldırıları sonucunda Taksim 1 Mayıs kutlamalarında 37 işçi ve devrimci katledilirken, özgürlük hareketimiz de 1 Mayıs 1985’te Garzan direnişinin yaratıcıları olan Ramazan Kaplan ve bir grup yoldaşımız şehadete ulaştı. 2 Mayıs 1983’te Mehmet Karasungur ve İbrahim Bilgin yoldaşlar Güney Kürdistan’da gerilla mücadelesinin ilk adımlarını atarken şehit düştüler. 9 Mayıs’ta İran rejimi tarafından Ronahî, Soran, Ferhad ve Ferzad yoldaşlar idam edilirken, 11 Mayıs’ta Hozan Mizgîn yoldaş Garzan’da direnerek şehit düştü. 17 Mayıs, Ferhat Kurtay ve üç arkadaşının Diyarbakır Zindan karanlığını aydınlatan direnişine tanık oldu. 19 Mayıs 1978’de Halil Çavgun yoldaş, Kürdistan özgürlük hareketinin şehitlerinin anılarına nasıl sahip çıkılacağını hepimize gösterdi.
Geçen otuz altı yıllık büyük kahramanlık mücadelesi içerisinde mayıs ayının her gününde neredeyse onlarca şehit verdik. Böylece mayıs ayı özgürlük mücadelemizin en büyük direniş ayı, hamlesel çıkış ayı, sömürgeci ve soykırımcı rejime büyük darbeler vurma ayı haline geldi. Bu nedenledir ki, 18 Mayıs’ı “Şehitler Günü” olarak ilan eden partimiz, Mayıs ayını da “Kürdistan Şehitler Ayı” olarak ilan etti. Partimizin bu kararını derinden benimseyen halkımız her Mayıs ayını kahraman oğullarını ve kızlarını anma, onların anılarına daha güçlü bağlanma, onların çizgisinde kendini sorgulayıp yenileme ve böylece özgürlük mücadelesine daha güçlü ve daha kararlı bir biçimde katılma ayı haline getirdi.
Değerli yoldaşlar
Çok iyi biliyoruz ki, PKK’yi PKK yapan ve bugün Kürt halkının kahraman öncüsü haline getiren, onun şehitler verme gücünü göstermesidir. Şehitlerimiz, gerçekleşen Önderlik, pratikleşen PKK’dir. Şehadet, bir davanın en üst temsilciliğidir. Bir davanın haklılığı, büyüklüğü, zafere ulaşma gücüne sahip olması, onun uğrunda ölümüne mücadele edilmesiyle etle tırnak gibi bağlıdır. Kemal Pir yoldaşın dediği gibi, özgür yaşam uğruna ölünecek kadar sevildiğinde gerçekleştirilebilir. Bu nedenle PKK’nin ulusal özgürlük ve demokrasi davası, ölümsüz kahraman şehitleriyle zafer garantisine kavuşmuştur. Haki Karer yoldaşla başlayan ve sayıları 20 bine ulaşan kahraman şehitlerimiz, Kürdistan’daki tüm gelişmelerin gerçek yaratıcısı ve sahipleri olmuştur. Kürdistan’da onur, şeref, haysiyet, insanlık, özgürlük ruhu, özgürlük bilinci, direnme azmi, cesaret ve fedakarlığı, parti, halk ve gerilla örgütlülüğü, özgür yaşam, özgür ülke ve halkın kurtuluşu, tüm bunların bileşkesi olan büyük Önderlik gerçekleşmesi, her şey, kahraman şehitlerimizin yarattığı tarihi gelişmeler olarak ortaya çıkmıştır. Kahraman şehitlerimiz Kürdistan’ın kurtuluşu için, özgür yaşam ve demokratik toplum için, özgür insanlık ve halkların kardeşliği için verdiğimiz savaşın silinmez kanıtlarıdır. PKK davasını kalıcı kılan ve zafer yolunda kahramanca yürüten gerçeklik, şehitler öncülüğüdür.
Bu nedenle Önder Apo, her zaman kahraman şehitlerimizin yaşayan canlı gerçekliğimiz olduğunu ifade etmiştir. Onların PKK biçiminde yaşadığını ve bize öncülük ettiğini vurgulamıştır. Şehadetin doğru anlaşılması ve şehitlerin anılarına doğru sahip çıkılması gerektiğini belirtmiştir. Her kahraman şehidimizin anısını özgürlük mücadelesinde yeni bir gelişme hamlesine dönüştürerek karşılık vermeyi, şehadet gerçekliğini doğru anlamanın ve anıya doğru sahip çıkmanın tek biçimi olduğunu ortaya koymuştur. Şehitlerimizin her zaman her yerde en temel güç kaynağımız olduğunu, tüm zorlukları yenmenin, engelleri aşmanın şehitlerden alınan güçle gerçekleşebileceğini ve bu bakımdan da şehadet gerçeğini doğru anlayıp sahiplenenlerin her zaman başarı ve zafer yolunda ilerleyeceğini söylemiştir. Şehitlerimizin geçmişimiz, bugünümüz ve özgür geleceğimiz olduğunu ifade etmiştir. Özgürlük yürüyüşünde başarılı olmamızın tek ölçütünün şehitler çizgisinde yürümek, şehitler gerçeğinde kendimizi sorgulayarak yenilemek ve böylece şehitler çizgisinde partileşen militanlar haline gelmek olduğunu hep hatırlatmıştır.
Dolayısıyla yeni bir Şehitler Günü ve Ayı’nı yaşarken, Önder Apo’nun bu belirlemeleri temelinde kahraman şehitlerimize sahip çıkmak, onları anlamak, özümsemek, anılarını doğru temsil etmek ve amaçlarını başarmak için mücadele azim ve kararlılığımızı daha çok geliştirmeliyiz. Bu temelde şehitler çizgisinde kendimizi eleştirel ve özeleştirel sorgulamadan geçirerek, yenilemek, düzeltmek, temizlemek, her türlü kirden ve pastan arındırarak başaran parti militanları haline gelmek gerekmektedir.
Değerli yoldaşlar
Çok iyi biliyoruz ki, PKK bir şehitler partisidir. Önder Apo, şehitlerin PKK’li olduğunu vurgulamıştır. PKK’nin yaşayan şehitler gerçeği olduğunu ifade etmiştir. Kahraman şehitlerimizin PKK’de yaşadığını ve özgürlük mücadelemize önderlik ettiğini söylemiştir. Partimizin ve özgürlük mücadelemizin gelişimi, şehadet halkalarının birbirine eklenmesiyle gerçekleşmiştir. Bu biçimde şehitler halkasının birbirine eklenmesi, büyük bir kahramanlık yürüyüşünü, tarihi bir Önderliksel doğuşu, güçlü bir parti öncülüğünü ve Kürt halkının yeniden dirilişini sağlamıştır. Parti ve özgürlük mücadelesi tarihimiz, gerçek anlamda bir Önderliksel yürüyüş tarihi, kahraman şehitler tarihi olarak ortaya çıkmıştır. Bu tarihin doğru anlaşılması, derslerinin doğru ve yeterli bir biçimde bilince çıkartılması Kürt halkının önümüzdeki süreçte özgürlük yürüyüşünü her zaman zafer çizgisinde yürütmesinin temelidir. Bu tarihi derslerin doğru çıkartılıp özümsenmesi, tüm parti militanları, HPG komutan ve savaşçıları için de şarttır. Onların doğru partileşmeleri, görev ve sorumluluklarının bilincine doğru ve derinlikli bir biçimde vararak başarı çizgisinde yürüyebilmeleri buna bağlıdır. Her şeyden önce şunu çok iyi bilmeliyiz ki; Önderliksel doğuş, şehitlerin anısına doğru sahip çıkma temelinde gerçekleşmiştir.
Önder Apo her zaman Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin anısına bağlılığın ve o anılara doğru sahip çıkarak başarıya götürmenin gereği olarak özgürlük yürüyüşüne çıktığını ifade etmiştir. 30 Mart 1972’de Kızıldere’de Mahir Çayan ve arkadaşlarının katledilmeleri, 6 Mayıs 1972’de Ankara Mamak Cezaevi’nde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi, 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır Zindanı’nda İbrahim Kaypakkaya’nın işkencede katledilmesi, Önder Apo’nun özgürlük yürüyüşünü başlatmasının temeli olmuştur. Dolayısıyla Önderliksel doğuş ve gerçekleşme tamamen kahraman şehitlerin anısına doğru sahip çıkma ve onları yaşatıp zafere taşıma gerçeği olarak oluşmuştur.
Şehitlerin anılarının cisimleşmesi olan bir Önderliğin büyük bir şehadet hareketi yaratacağı, gelişiminin her adımını şehadet çizgisinde kahramanca bir mücadeleyle gerçekleştireceği açıktır. Nitekim PKK’nin cisimleşmesi ve bugüne kadar gelişme süreci de tamamen bu biçimde gerçekleşmiştir. Daha ideolojik gruplaşmanın gerçekleştiği süreçte, ideolojik grup döneminin öncü militanlarından Haki Karer yoldaşın 18 Mayıs 1977’de Antep’te ajan provokatör bir grubun saldırısıyla şehadeti gerçekleşmiştir. Haki yoldaşın şehadeti, şehitlerin anılarının cisimleşmesi olan Önderliksel doğuşun bir ideolojik siyasi çizgi, ideolojik grup haline geldiğinin kanıtı olmuştur. Dolayısıyla da bu şehadet, mevcut ideolojik politik çizgiyi ve oluşan ideolojik grubu bir parti hareketi haline getirmeyi ve böylece Kürdistan Özgürlük mücadelesini parti öncülüğünde yürütmeyi şart kılmıştır. Nitekim Önder Apo her zaman PKK programının ve partileşmenin Haki Karer yoldaşın anısını yaşatmak üzere verilen bir karar ve atılan adım olduğunu ifade etmiştir. PKK’nin yaşayan Haki Karer gerçekliği, dolayısıyla da şehitler gerçekliği olduğunu vurgulamıştır.
Kuşkusuz şehitlerin anısına Önderliksel doğuşu gerçekleştiren, ideolojik grup döneminde bile kahraman şehitler vermeyi bilen bir hareketin partileşmesi de büyük bir direnişle ve kahraman şehitler vererek gerçekleşecektir. Nitekim başta Hilvan-Siverek direnişi olmak üzere 1978-80 partileşme döneminde Haki Karer yoldaş halkasına eklenen onlarca “parti şehidi” gerçeği ortaya çıkmıştır. Halil Çavgun, Salih Kandal, Cuma Tak ve Mehmet Kurt gibi parti militanlığında ve özgürlük mücadelesinde büyük bir bilinç ve cesaret örneği olan kahraman militanlar yaratılmıştır. Yani PKK’nin partileşmesi, kahraman şehitler vermeyi ifade eden büyük bir mücadele, cesaret ve fedakarlık ile gerçekleşmiştir. Nasıl ki Önderliksel doğuş şehitlerin anısının cisimleşmesiyse, nasıl ki ideolojik gruplaşma büyük şehitler vermeyi göze alma temelinde gerçekleşmişse, partileşme süreci de artan şehitler halkası temelinde başlatılan kahramanlık yürüyüşünü devam ettirerek, daha çok şehit vererek gerçekleşmiş, PKK bir şehitler partisi, şehitler öncülüğü olarak ortaya çıkmıştır.
Kendisini “şehitler partisi” olarak cisimleştiren, onlarca şehit verme temelinde gerçekleşen bir partinin de büyük bir kahramanlık yürüyüşü geliştireceği, Kürt halkının şehitler komutasına kavuşmasını ifade edeceği açıktır. Nitekim daha sonraki gelişmeler tamamen böyle bir çizgide gerçekleşmiştir. PKK’nin büyük bir bilinç, cesaret ve fedakarlık olayı olarak kahraman şehitler vermeyi göze alma temelinde doğuşunu gerçekleştirdiğini ve böylece Kürt halkının özgürlük yürüyüşünde böyle bir komutaya, kurmay güce sahip olduğunu gören sömürgeci ve kültürel soykırımcı rejim, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesiyle bu gelişmeleri ortadan kaldırmak, faşist askeri saldırganlığı doruğa ulaştırarak tüm devrimci birikimi ve değerleri yok etmek istemiştir. Bu faşist saldırganlığa karşı, Önder Apo öncülüğündeki parti hareketimiz büyük zindan direnişi ve yurtdışı mücadelesiyle karşılık vermiştir. 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı gelişen yurtdışı ve büyük zindan direnişleri de Önderliksel doğuş ve partileşme sürecinin kahramanlık ruhuna ve çizgisine uygun bir biçimde gerçekleşmiştir. Nitekim bu büyük direnişlerin canlı etkisi hala günümüzde taptaze olarak yaşamakta ve özgürlük mücadelemize öncülük etmekte, Kürt gençliğinin, Kürt kadınlarının, Kürt halkının özgürlük ruhu, özgürlük bilinci, cesaret ve fedakarlığı olarak yaşam bulmaktadır. Parti ve mücadele ölçülerimizi, onun fedai çizgisini temsil etmektedir. Bu temelde tarihin en büyük direnişlerinden biri olan büyük zindan direnişimiz gerçekleşmiştir. Mazlum Doğan, Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek, Ferhat Kurtay ve diğer kahraman şehit yoldaşlar öncülüğündeki bu tarihi zindan direnişi, Kürdistan devriminin tarzı olan zor koşullarda mücadele ederek kazanma gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu temelde Kürt halkının özgürlük ruhu, bilinci, duygusu ve direniş ölçüsü olarak günümüze kadar yaşamış, bundan sonra da yaşamaya devam edecektir.
Yine zindan direnişinin geliştiği dönemde 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı Filistin-Arap halkıyla ve direnişiyle omuz omuza halkların özgürlüğü ve kardeşliği temelinde yürütülen mücadele içerisinde başta Abdulkadir Çubukçu, Kemal Çelik ve İsmet Özkan yoldaşlar olmak üzere 10’dan fazla kahraman parti militanı şehit verilmiştir. Bir yandan zindanlarda 12 Eylül faşizminin her türlü baskı, işkence, katliam ve teslim alma çabalarına karşı parti davasını ve Önderlik çizgisine bağlılığı en üstte tutarak, parti çizgisinde yaşamayı tek doğru ve özgür yaşam olarak kabul eden zindan direnişçiliği gerçekleşirken diğer yandan da bölgenin öncü direniş gücü olan Filistin halkının direniş mücadelesiyle omuz omuza her türlü emperyalist, faşist, sömürgeci saldırganlığa karşı kahraman şehitler verme temelinde ortak direniş içinde olunmuştur. Böyle bir direnişle, PKK’nin enternasyonalizmi, halkların kardeşliği çizgisi, sadece bir niyet ve söz olmaktan çıkıp, komşu halklarla ve bölge halklarıyla her türlü gericiliğe karşı omuz omuza savaşma gerçeği haline gelmiştir.
Bütün bunlar, daha birkaç yıl gibi bir süre içerisinde 12 Eylül faşist askeri saldırganlığını yenilgiye uğratan, boşa çıkartan, onun ideolojik yenilgisini ve siyasi başarısızlığını kanıtlayan gerçeklikler olmuştur.
Değerli yoldaşlar
Önderliksel doğuşu şehitlerin anılarının cisimleşmesi olan, ideolojik gruplaşmayı ve partileşmeyi kahraman şehitler vererek gerçekleştiren ve 12 Eylül faşist askeri saldırganlığına karşı zindanda ve yurtdışında onlarca kahraman şehit verme temelinde tarihin en büyük direnişini gerçekleştiren parti hareketimizin ülkeye dönüşü ve 12 Eylül faşizmine karşı devrimci direnişi geliştirişi de elbette bu çizgiye uygun ve görkemli olmuştur. Nitekim pratik gelişmeler de tamamen böyle bir gerçekliği ifade etmiştir. Her türlü zorluk ve imkansızlık ortamında adeta iğne ucuyla kuyu kazarcasına yürütülen çaba, bu temelde ülkeye dönüş ve gerillayı hazırlama mücadelesi de kahraman şehitler verme temelinde gerçekleşmiştir.
Daha ülkeye geri dönüş yolculuğunda Hêzil Çayı’nda şehit düşen Şahin Kılavuz ve grubu, bu gerçekliğin canlı kanıtıdır. Yine ortaya çıkan İran-Irak Savaşı’nın yarattığı kritik zemine dayanarak ülkede gerilla mücadelesinin temellerini atmaya çalışırken, Mehmet Karasungur ve İbrahim Bilgin yoldaşların şehit düşüşü, gerilla mücadelesinin ne kadar zorlu, cesur ve fedakar bir yaklaşımla gerçekleşeceğinin açık kanıtı olmuştur. Siverek Direnişi’nin de öncü komutanlarından olan Mehmet Karasungur ve Şahin Kılavuz yoldaşların daha ülkeye geri dönüş ve gerilla pratiğini hazırlama mücadelesi içerisinde şehit düşmeleri, Kürdistan’da gerilla direnişinin zorluklara ve engellere karşı ne kadar büyük bir cesaret ve fedakarlıkla kahramanca mücadele gerektirdiğinin en açık kanıtı olmuştur.
Nitekim 15 Ağustos 1984 tarihi gerilla atılımı da tamamen böyle bir gerçeklik temelinde hayat bulmuştur. TC devletinin inkar ve imhacı zihniyet ve siyaset temelinde gerçekleştirdiği faşist askeri saldırganlığa karşı, ideolojik zafer kazanmış büyük zindan direnişçiliğini dağa taşımayı ve gerilla direnişine dönüştürmeyi ifade eden 15 Ağustos gerilla atılımının da büyük kahramanlıklar temelinde gerçekleştiği, Kürt halk kahramanlığının en derin ölçü ve özelliklerini ortaya çıkardığı, Kürt halkını, gençliğini ve kadınlarını kahramanlaştırdığı çok iyi bilinmektedir. Agit (Mahsum Korkmaz) yoldaşın, bu büyük halk kahramanlığı döneminin sembol militanı ve ölümsüz komutanı olarak cisimleştiği tartışmasız bir gerçekliktir. Agit komutanlığı altında kahramanca yürüyen Erdallar, Seyfettinler, Bedranlar, Havvalar, Saadetler, Çiçekler ve Bêrîtanların faşizme ve her türlü gericiliğe karşı Kürt halk kahramanlığının yaratıcısı olan yüzlerce kahraman şehidin öncüleri olduğunu görüyoruz. Kuşkusuz Önderliksel doğuşu, ideolojik gruplaşması, partileşmesi kahramanca şehitler verme temelinde gerçekleşen bir hareketin, faşist sömürgeci saldırganlığa karşı yürüteceği gerilla direnişinin de daha büyük ve daha çok sayıda kahraman vererek gerçekleşeceği açıktır. Nitekim 12 Eylül faşist-sömürgeci rejimine karşı 15 Ağustos direniş atılımı dönemi de tamamen böyle bir kahramanlık çizgisinde gerçekleşmiştir. Şehitlerin anılarının cisimleşmesi olarak doğan Önderlik gerçeği, yine şehitler zincirinin halkaları biçiminde gerçekleşen partileşme, 15 Ağustos kahramanlık direnişiyle de Kürt halkının öz savunma gücü olan gerilla örgütlülüğüne ve öncülüğüne kavuşmuştur. Böylece Kürt halkı özgürlük bilinci olarak Önderlik, özgürlük iradesi olarak partiyle birlikte, özgürlük kılıcı olarak gerillasına da sahip olmuştur. Özgürlük bilinci, iradesi ve kılıcı birleşerek 1980’lerin büyük kahramanlık direnişini ortaya çıkarmıştır.
Kahramanlık çizgisindeki bu büyük öncü gerilla direnişinin 1990’ların başından itibaren halk serhildanlarını ortaya çıkardığını ve bu temelde de ulusal diriliş devriminin gerçekleştiğini biliyoruz. Kuşkusuz Önderliksel doğuştan itibaren yaşanan mücadele gerçekliğine uygun bir biçimde bu serhildan dönemi de, yani ulusal diriliş devrimi süreci de büyük cesaret ve fedakarlık gerektiren öncü bir direnişle kahramanca şehitler verme temelinde gerçekleşmiştir. Başta Bêrîvanlar ve Vedat Aydınlar olmak üzere, halkımızın ulusal dirilişini gerçekleştiren büyük serhildan hareketi, onlarca halk kahramanını, halk öncüsünü ortaya çıkarmış ve şehit vermiştir. Kürdistan’da hiçbir şeyin büyük cesaret ve fedakarlık göstermeden, kahramanca direnmeden, tam bir fedai militan çizgide mücadele etmeden, şehadet çizgisinde yürümeden elde edilemeyeceği gerçeği bu ulusal diriliş devrimi döneminde de netçe görülmüştür. Kürdistan’da her şeyin ancak kahramanlık çizgisinde fedai mücadeleyle sağlandığı, adeta dişle, tırnakla sökülerek kazanıldığı, kahramanca şehitler verilerek özgürlük bilinci ve örgütlülüğünün yaratıldığı, özgürlük davasında gelişme sağlandığı net bir biçimde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bêrîvanlar ve Vedatlar büyük halk önderleri olarak özgür toplumun, demokratik toplumun ve ulusal dirilişin bedelleri olarak Kürt halkının özgürce tarih sahnesine çıkışını sağlamıştır. Aynı zamanda serhildandaki kadın öncülüğü, bunun Bêrîvan gibi büyük bir militanla gerçekleşmesi, Kürt halkının özgürlük temelinde tarih sahnesine çıkışının, kadının özgürlük temelinde tarih sahnesine çıkışı olduğunu, Kürt halk özgürlüğünün kadın özgürlüğü olarak vücut bulduğunu açıkça kanıtlamıştır.
Değerli yoldaşlar
Şehitlerin anılarının cisimleşmesi olarak Önderliksel doğuşunu gerçekleştiren, kahraman şehitler vererek kendini partileştiren, yine büyük şehitler verme temelinde kendisini gerillalaştıran ve halklaştıran bir hareketin her türlü saldırganlığa karşı yarattığı bu büyük devrimsel değerleri, her türlü bedeli göze alarak kahramanlık çizgisinde yürüteceği bir direnişle koruyup savunacağı ve onları büyütüp zafere taşımaya çalışacağı tartışmasız bir gerçekliktir.
Nitekim 1990’lı yıllarda Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşa karşı mücadele de böyle bir çizgide gelişmiştir. Topyekun özel savaş konsepti temelinde saldırı yürüten Türk inkar ve imha rejimine karşı, onun başta Önderlik ve gerilla olmak üzere, tüm devrim değerlerini imha ve tasfiye etme amacına karşı 1993-98 döneminde Önderliği ve devrimci değerleri savunmak amacıyla büyük bir gerilla ve halk direnişi gerçekleştirilmiştir. Kürdistan’da Devrimci Halk Savaşı’nın en yoğun ve kapsamlı bir biçimde yaşandığı bu direniş süreci içerisinde de, PKK ve Kürt halkı en değerli evlatlarını şehit vererek yarattığı devrim değerlerini savunmuş ve daha ileriye taşımıştır. Başta Parti Merkez Komite üyelerimiz Kemal, Cemal ve Halil yoldaşlar olmak üzere, bu direniş döneminin her yılında binden fazla şehit vermeyi göze alarak bu durum sağlanmıştır. Yine Kürt halkının ve kadınının büyük fedaisi Zîlan yoldaşın kahramanca direnişiyle topyekun özel savaş konseptinin Önderlik, Parti ve halk gerçekliğimize dönük saldırganlığı boşa çıkartılmış ve sonuçsuz bırakılmıştır. Dolayısıyla sayıları neredeyse 10 bine yaklaşan 1990’lı yılların kahraman şehitleri, Önderliği ve devrim değerlerini koruma ve ilerletmenin şehitleri olarak tarihte yerlerini almıştır.
Kuşkusuz Türk sömürgeci, soykırımcı rejiminin topyekun özel savaş konsepti temelindeki imha ve tasfiye amaçlı saldırganlığının zirveye ulaştığı süreç, Uluslararası komplo dönemi olmuştur. Kapitalist modernite gericiliğiyle de tam bir birlik ve uyum sağlama temelinde gelişen uluslararası komplo saldırganlığı, Önder Apo’nun imhası temelinde parti hareketimizi tasfiye etmeyi ve bunlara dayanarak Kürt soykırımını sonuca götürmeyi hedeflemiştir. Bu saldırganlık, ülke içinde gerillaya ve halka karşı olduğu kadar, ülke dışında, bölgede ve dünyanın her alanında tam bir uluslararası gerici blok oluşturmayı ifade eden temelde Önderliğimize ve halkımıza karşı tarihin en gerici bir saldırganlığı, insanlığın yüz karası olarak ortaya çıkmıştır.
Bu saldırganlık 9 Ekim 1998’den itibaren başlayıp kapsamlılaşmış, 15 Şubat 1999 komplosuyla kendini İmralı sistemi haline getirmiştir. Önderliğimizin imhasını, parti hareketimizin tasfiyesini, dolayısıyla Kürt soykırımının sonuçlandırılmasını hedefleyen bu tarihi uluslararası komploya karşı partimiz ve halkımız “Güneşimizi Karartamazsınız!” şiarıyla büyük bir fedai direnişi içerisine girmiş, Önder Apo’nun etrafında ateşten bir çember oluşturmuş, uluslararası komplonun Önder Apo’yu imha hedefini böyle büyük bir direnişle boşa çıkartmayı bilmiştir. Güneşimizi Karartamazsınız fedai direnişinin de bu temelde özgürlük mücadelesi tarihimizde büyük kahraman şehitleri ortaya çıkmıştır. Her dönemde olduğundan daha fazla uluslararası komploya karşı direniş fedai çizgisinde büyük şehitler vererek gerçekleşmiştir. Zindanlarda Semaların, Fikrilerin başlattığı Önder Apo’yu savunma ve sahiplenme direnişi; Tayhanların, Rojbînlerin, Ferhatların, Şaristanların fedai eylemleriyle, Kürt halkının, gençliğinin ve kadınlarının ülke içinde ve yurtdışındaki kahramanca direnişleri temelinde doruğa ulaşmıştır. Yine bu dönemde ağır kış koşullarına rağmen, Önder Apo’yu sahiplenmek ve savunmak üzere gerilla büyük bir direniş içerisine girmiş, Amed ve Ferhat yoldaşlar başta olmak üzere yüzlerce fedai militan bu direniş içerisinde şehit düşmüştür. Böylece Önderliği ve devrim değerlerini sahiplenme ve savunma direnişi, uluslararası komploya karşı Güneşimizi Karartamazsınız şiarıyla gelişen fedai direnişi temelinde doruğa ulaşmış ve uluslararası komployu daha baştan boşa çıkaran bir direniş ruhu ortaya çıkarmıştır.
Değerli yoldaşlar
Uluslararası komploya ve onun yarattığı İmralı sistemine karşı, Önder Apo’nun özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü temelinde gelişen büyük halk direnişi 2003 yılından itibaren gerillanın da belirli düzeyde katılımıyla giderek boyutlanan ve şiddetlenen bir mücadele süreci haline gelmiştir. Özellikle her türlü oyun ve saldırıya rağmen Önder Apo’yu imha edemeyen, İmralı sistemi içerisindeki ağır tecrit ve izolasyona rağmen Önder Apo’nun ideolojik siyasi imhasını gerçekleştiremeyen, hem fiziki hem de ideolojik siyasi imha politikasında başarısızlığa uğrayan uluslararası komplo sisteminin 2002 yılından itibaren örgütümüzü içten bölüp, parçalama ve eritmeyi hedefleyen, böylece Önder Apo’yu örgütsüz bırakmayı amaçlayan bir provokatif tasfiyeci çizgiyi hareketimize dayattığı bilinmektedir. 2002-2004 tasfiyeciliği olarak da ifade edilen bu tasfiyeci dayatmanın Irak’taki gelişmelere, ABD’nin Irak müdahalesine ve Güney Kürdistan’daki bazı güçlere dayalı olarak geliştiği, sırtlarını böyle küresel, bölgesel ve yerel güçlere dayandırdığı için de özgürlük mücadelemiz açısından büyük bir tehlike oluşturmuştur.
2003’ten itibaren adım adım gelişen ve 1 Haziran 2004’ten itibaren de bir direniş hamlesi düzeyine ulaşan halk ve gerilla direnişçiliğinin uluslararası komplonun bu tür bir saldırganlığına karşı, onu boşa çıkartmak için gerçekleştiği bilinmektedir. Önder Apo’yu örgütsüz bırakma ve bu temelde ideolojik siyasi bakımdan yenilgiye uğratmayı hedefleyen bu saldırganlığa karşı parti ve halk direnişimiz de büyük zorluklarla kahramanca bir mücadele vererek, yine büyük bedeller ödeyerek gerçekleşmiş ve başarıya ulaşmıştır. Bu dönemde de parti hareketimiz Erdalları, Tekoşînleri, Nucanları, Yıldızları, Sorxwînleri, Serxwebunları ve bunlar öncülüğünde yüzlerce kahraman öncü yoldaşı şehit vermiştir. Bu şehitlerimiz, uluslararası komplo’nun Önder Apo’yu örgütsüz bırakarak ve örgütsel yapıyı tasfiye ederek yenilgiye uğratma hedefine karşı, Önderlik çizgisini her koşulda savunmanın, bu çizgiye sahip çıkmanın ve hayata geçirmenin şehitleri olarak tarihe geçmişlerdir. Tasfiyeciliğe karşı Önderlik çizgisini sahiplenme ve uygulamanın, yaşayıp yaşatmanın kahraman şehitleri olmuşlardır.
Nitekim parti hareketimiz bu tasfiyeci saldırganlık karşısında bazı kayıplar vermiş olsa da, sonuçta Önder Apo’nun geliştirdiği tutum ve mücadele, ortaya çıkardığı paradigma değişikliği ve gerçekleştirdiği yeniden yapılanma temelinde tasfiyeciliğin tasfiyesini sağlayarak yeniden büyük bir gelişme yaratmayı bilmiştir. Eğer böylesi karanlık bir dönemde iç ve dış gericiliğin birleşerek uluslararası komplo temelinde hareketimizi bölüp parçalamayı, Önder Apo’yu bu temelde yenilgiye uğratmayı hedefleyen saldırılar karşısında özgürlük hareketimiz varlığını korumuş ve gelişimini sağlamışsa, bu da Önder Apo’nun sürece müdahalesi, gerçekleştirdiği paradigma değişimi ve bu temelde yenilenme ve yeniden yapılanma belirleyici rol oynamıştır. Kuşkusuz Önderlik çizgisini en üst düzeyde sahiplenerek her türlü zorluğa göğüs germe temelinde direnen şehit yoldaşlarımız yoldaşlıklarını göstererek Önder Apo’nun çabalarının başarıya ulaşmasındaki temel güç olmuşlardır. Her türlü gerici tasfiyeci saldırganlık, böyle bir Önderlik, gerilla ve halk direnişiyle yenilgiye uğratılmıştır. Nitekim AKP hükümetiyle kendini yenileyen ve içten tasfiyeciliği dayatarak özgürlük hareketimizi parçalayıp yenilgiye uğratmak isteyen sömürgeci rejim bunları başaramayınca, ABD-AKP ittifakı temelinde topyekun savaşı 2006 yılından itibaren yeniden devreye koymuştur. Özellikle 5 Kasım 2007 tarihinde gerçekleşen Bush-Erdoğan görüşmesiyle tam bir ABD-AKP ittifakı haline gelen bu topyekun saldırganlık, 2007 ve 2008 yılları boyunca Güney Kürdistan’ı da içine alacak şekilde ve yeni teknik araçları devreye koyarak gerillayı imha etmek amacıyla yoğun bir askeri saldırganlık haline gelmiştir. İşte ABD-AKP ittifakının 2007-2009 yıllarını kapsayan bu topyekun savaş konsepti temelindeki saldırganlığına karşı da Önderlik, gerilla ve halk olarak hareketimiz “Êdî Bes e!” şiarı temelinde topyekun bir direniş konumunu sürdürmüştür. Böyle bir direniş içerisinde de mücadele tarihimizin en büyük şehitleri verilmiştir. Başta Adil, Gülbahar, Kurtay, Ferhat, Nuda ve Ayhan yoldaşlar olmak üzere yüzlerce öncü militan yoldaş Zagros’ta, Botan’da, Orta Saha’da, Dersim’de, Serhat ve Amanos’ta, Kuzey Kürdistan’ın dört bir yanında AKP-ABD ittifakının geliştirdiği bu faşist sömürgeci saldırganlığa karşı büyük bir fedai direnişini ortaya çıkarmıştır.
Sonuç olarak Botan’da, Zap’da, Zagros’ta askeri bakımdan ve İmralı direnişiyle ideolojik bakımdan yenilgiye uğratılan bu topyekun saldırganlık, 29 Mart 2009 yerel seçimiyle de siyasi olarak yenilgiye uğratılınca, bu sefer, 14 Nisan 2009 tarihinden itibaren Siyasi Soykırım Operasyonları’na yönelmiştir. Yaşadığı yenilgiyi kabul ederek ve 29 Mart yerel seçim sonuçlarını dikkate alıp Kürt sorununun siyasi çözümüne adım atması gerekirken, 14 Nisan Siyasi Soykırım Operasyonları’yla Kürt demokratik siyasetini tasfiye etmeyi, dolayısıyla Kürt sorununun siyasi çözüm zeminini yok etmeyi hedeflemesi, AKP’nin savaştan başka bir politikası olmadığını ortaya koymuştur. Nitekim Başbakan Tayyip Erdoğan “sil baştan yapıyoruz” diyerek, 12 Eylül faşist-askeri rejimi gibi “KCK Operasyonları” adı altında tüm demokratik siyaseti tasfiye etmeyi hedefleyen büyük bir siyasi ve askeri saldırganlığa yönelmiştir. İşte böyle bir saldırganlığa karşı da Önder Apo’nun artık Kürt sorununun demokratik siyasi çözüm zemininin kalmadığını değerlendirerek geri çekilmesi ardından özgürlük hareketimiz 1 Haziran 2010 tarihinde Dördüncü Stratejik Hamle Dönemi’ni başlatmıştır. Kürt sorununun siyasi çözüm zemininin tümden ortadan kalkması ardından geriye kalan tek çare olarak Kürt sorununun demokratik özerklik çözümünü Devrimci Halk Savaşı yöntemiyle, Kürt halkının özgücüne ve topyekun direnişine dayanarak gerçekleştirmeyi hedeflemiştir.
2010-12 yılları arasında yaşanan bu mücadele süreci, özgürlük mücadelesi tarihimizin en kapsamlı ve derin mücadele süreçlerinden biri olmuştur. Yine otuz yıllık savaş tarihimizin en kapsamlı ve derinlikli, en keskin savaş süreçlerinden birini ifade etmiştir. Özellikle 12 Haziran 2011 genel seçimleri ardından elde ettiği yüzde 50’lik oy oranına dayanarak PKK’yi silah zoruyla imha ve tasfiye edeceği anlayışına kapılan ve hesabını yapan AKP’nin geliştirdiği topyekun özel savaş saldırganlığına karşı, gerilla güçlerimiz ve halkımız topyekun direniş temelinde kapsamlı bir direniş mücadelesi içinde olmuştur. Devrimci Halk Savaşı planlamasıyla geliştirilen bu büyük direniş, tarihimizin en büyük askeri ve siyasi direniş dönemlerinden biri olmuştur. Sonuçta ağır bedeller vermiş olsa da, AKP’nin topyekun savaş konsepti temelinde PKK’yi imha ve tasfiye etme planlarını boşa çıkartıp başarısız kılmayı, kendinden önceki özel savaş hükümetleri gibi AKP hükümetini de askeri bakımdan yenilgiye uğratmayı başarmıştır.
Kuşkusuz bu büyük Devrimci Halk Savaşı dönemi de daha önceki dönemler gibi bedeller verilmeden, büyük kahramanlıklar gösterilmeden gerçekleşmemiştir. TC tarihinin en iddialı hükümetlerinden birisi olan AKP’nin imha ve tasfiye planını yenilgiye uğratmak üzere yürütülen büyük Devrimci Halk Savaşı Hamlesi içerisinde de büyük kahraman şehitler verilmiş, mücadele büyük şehitler verme pahasına kazanılmıştır. Sayı bakımından önceki savaş dönemlerinden az olsa da, savaş tarihimizin komuta düzeyindeki en çok ve büyük şehitleri bu dönemde yaşanmıştır.
Başta Kandil direnişinin sembolü Simko yoldaş olmak üzere, 2011-12 Devrimci Halk Savaşı süreci içerisinde değişik alanlarda onlarca yoldaş şehit düşmüştür. Xakurkê direnişinin öncüleri olarak Rüstem, Çiçek, Alîşêr, Rozerîn yoldaşlar; yine Zap direnişinin öncü komutanları olarak Brusk ve Ruken yoldaşlar; Hakkari direnişinin öncü komutanları olarak Baz ve Zozan yoldaşlar; Cudî direnişinin öncü komutanları olarak Rubar, Binevş, Serbest ve Sadık yoldaşlar; Besta direnişinin öncü komutanı olarak Hamza yoldaş; Garzan direnişinin öncü komutanları olarak Arjîn ve Berfîn yoldaşlar; Amed-Erzurum direnişinin öncü komutanları olarak Armanc, Mahir ve Zîn yoldaşlar; Dersim direnişinin öncü komutanları olarak Aziz ve Celal yoldaşlar; 2012 fedai direnişinin ruhunu yaratan Andok ve Êrîş yoldaşlar; yine Van direnişinin öncü komutanları olarak Mehmet Guyî, Rêvan, Mêrxwas ve Nergiz yoldaşlar kahramanca direnerek şehit düşmüşlerdir. En son olarak da, 2012 yılının güz döneminde Rojîn Gevda, Cesur, Numan Amed ve Akif Mardin yoldaşlar, Zagros’da, Amed’de, Mardin’de gösterdikleri kahramanca direniş içerisinde şehit düşmüşlerdir.
Bu dönemde direniş Kuzey’de olduğu kadar Rojava’da da gelişmiş, Botan’ın, Kuzey Kürdistan’ın büyük komutanı olduğu kadar, Rojava’nın, Rojava direnişinin öncü komutanı olan Xebat Derik yoldaş da bu direniş döneminde şehit düşmüştür. Kahraman ve Simko yoldaşlarla başlayan, Rojîn, Cesur, Numan ve Akif yoldaşlarla doruğa ulaşan bu büyük şehadet hareketi, AKP’nin uluslararası güçlerden de aldığı destekle ve iç gericiliğe dayanarak partimizi imha ve tasfiye etmek amaçlı planını boşa çıkartmayı ve yenilgiye uğratmayı bilmiştir. Özgürlük hareketimiz, isimlerini sıraladığımız yoldaşlar öncülüğünde beş yüzü aşkın kahraman yoldaşın şehadet düzeyinde direnişi temelinde Dördüncü Stratejik Dönem’i başarıyla kazanmayı bilmiştir. Bu kahraman şehit yoldaşlar öncülüğündeki büyük direniş, AKP’nin siyasi soykırım operasyonlarını boşa çıkarttığı gibi, PKK’yi topyekun özel savaş saldırısıyla imha etme plan ve hesaplarını da yenilgiye uğratmayı bilmiştir. Nitekim Devrimci Halk Savaşı hamlesi temelinde gelişen bu büyük gerilla direnişine dayalı olarak gençleri, kadınları ve çocuklarıyla Kürt halkı, yine Kürt demokratik siyaseti, her türlü baskıya, tutuklamaya, işkenceye karşı yiğitçe direnmiş, en son üçüncü büyük zindan direnişiyle doruğa ulaşmıştır. Gerilla ve halk direnişinin bu biçimde iç içe geçerek büyük kahraman şehitler verme temelinde gelişmesi ve Dördüncü Stratejik Dönem’de hedeflenenlerin önemli ölçüde başarılması, AKP’nin silah zoruyla ve tutuklama yöntemiyle Kürdistan özgürlük hareketini imha ve tasfiye etme planını boşa çıkartmıştır. Her ne kadar Devrimci Halk Savaşı’nın plan ve amaçları tam gerçekleştirilmemiş olsa da AKP’nin imha ve tasfiye planının başarısız kılınarak yenilgiye uğratılmış olduğu tartışmasız bir gerçektir.
Dolayısıyla 2010-12 şehitleri, Devrimci Halk Savaşı hamlesinde zafer kazanmanın şehitleri olmuşlardır. AKP’nin siyasi soykırım operasyonlarını yenilgiye uğratmanın şehitleri olmuşlardır. PKK’yi topyekun savaş konseptiyle imha ve tasfiye etme planını boşa çıkartmanın ve yenilgiye uğratmanın şehitleri olmuşlardır. PKK’nin her koşul altında, her türlü askeri saldırganlığa karşı direnebileceğinin ve başarabileceğinin, Kürdistan gerillasının yenilmezliğinin en açık kanıtları olmuşlardır. Bir kere daha dost düşman herkese, PKK’nin, yani Kürt halkının özgürlük iradesinin zindanlarla, askeri saldırılarla, katliamlarla yok edilemeyeceğini, ezilemeyeceğini, yenilgiye uğratılamayacağını göstermişlerdir. Bu bakımdan Devrimci Halk Savaşı’nın kahraman şehitleri, her koşulda PKK ve Kürt halkının özgürlük için her türlü bedeli ödeme temelinde direnme, cesaret, kararlılık ve azmine sahip olduğunu, bunu her zaman gerektiğinde gerçekleştirebileceğini netçe ortaya koymuşlardır.
Değerli yoldaşlar
Çok açık bir biçimde görülüyor ki, parti ve mücadele tarihimizin her adımı kahraman şehitler verme temelinde büyük şehadetlere dayalı olarak ve büyük şehitler öncülüğünde gerçekleşmiştir. Kırk yıllık bu büyük halk direnişi tam bir fedailik ve kahramanlık çizgisinde gerçekleşmiştir. Halkımızı var eden, yeniden dirilten, özgürlüğü için bilinç, örgütlülük, cesaret ve fedakarlık kazanmasına yol açan, halkımızı Önderliğine, öncü partisine, gerillasına, her türlü kadın, gençlik ve demokratik-siyasi örgütlülüğüne kavuşturan bu kahraman şehitler öncülüğünde gerçekleşen mücadele olmuştur.
İşte Önder Apo’nun 2013 Newrozu’yla başlattığı yeni demokratik çözüm süreci, kırk yılı alan ve şehitler öncülüğünde gerçekleşen böyle büyük bir mücadelenin yarattığı birikimler temelinde gerçekleşmektedir. Önder Apo, yeni demokratik siyasi mücadele hamlesini tamamen kırk yıllık direnişle ve otuz yıllık savaşla yaratılmış olan bu büyük birikime dayandırarak başlatmaktadır. Bu yeni demokratik çözüm süreci, Önderlik ve şehitler çizgisinde gerçekleşen büyük mücadelenin içinde bulunduğumuz süreçteki yeni hamlesi olmaktadır.
Dikkat edilirse, Newroz’da Önder Apo tarafından ilan edilen bu yeni süreç de daha önceki dönemlere benzer bir biçimde kahraman şehitler vermeyi içeren büyük bir direniş biçiminde gelişmektedir. Daha bu yeni sürecin hazırlık döneminde Paris Katliamı’yla şehit düşen Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşlar gerçeği, açıkça bunu ifade etmektedir. Nasıl ki daha ideolojik grup ve çizgi yeni şekillenir, partileşmenin yolu aralanırken ilk büyük parti şehidimiz olan Haki Karer yoldaş bir ajan provokatör saldırıyla şehit düşmüşse, Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşların Paris’te uluslararası gerici bir saldırıyla katledilmeleri de yeni demokratik siyasi mücadele hamlesinin başlatılması arifesinde gerçekleşmiştir. Önder Apo ve PKK’nin öncü grup düzeyi Haki Karer’in katledilmesiyle partileşme adımını atmaktan alıkonulmak istenmişse, Paris Katliamı ile Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşların şehit edilmeleriyle de Önder Apo’nun ve hareketimizin bu yeni demokratik siyasi mücadele hamlesini başlatması, demokratik çözüm adımını atması engellenmek istenmiştir. Önder Apo ve parti hareketimiz böyle yeni bir tarihi adım atmaktan alıkonulmaya çalışılmıştır. Yine nasıl ki 18 Mayıs 1977 Antep katliamından Önder Apo partileşme adımını daha kararlılıkla atma sonucunu çıkartmışsa, 9 Ocak 2013 Paris Katliamı’ndan da demokratik siyasi çözüm hamlesini daha büyük bir kararlılıkla geliştirme sonucunu çıkarmıştır.
Önder Apo’nun Newroz’da ilan ettiği bu yeni demokratik siyasi mücadele süreci böyle bir Önderliksel değerlendirme ve kararlaşmaya dayanmaktadır. Dikkat edilirse, daha ilk adımda Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşlar gibi büyük şehitler vermiş olması, bu yeni demokratik siyasi mücadele sürecinin de kahraman şehitler verme temelinde, fedai şehadet çizgisinde mücadele edilerek kazanılacağını göstermektedir. Yeni mücadele sürecini ifade eden bu büyük hamle de, daha önceki mücadele dönemlerinde olduğu gibi kahraman şehitlerimizin izinde gelişecek ve onların amaçlarının başarılması olacaktır.
Değerli yoldaşlar
Dikkat edilirse Önder Apo’nun planlayıp geliştirdiği bu yeni demokratik siyasi mücadele hamlesi de Newroz’da, yani mart ayında ulusal kahramanlık günümüz ve haftamızda ilan edildi. Bu temelde gerillanın demokratik çözüm yürüyüşü mayısta başlıyor ve yürütülüyor. Şehitler ayımız, Önder Apo’nun başlattığı yeni mücadele hamlesine gerillanın katılım durumunu ifade ediyor. Dikkat edilirse bu yeni mücadele dönemi de başta Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşlar olmak üzere kahraman şehitler verilerek başladı. Bu nedenle bundan önceki mücadele dönemlerimizde olduğu gibi, kahraman şehitlerimizin çizgisinde yürünerek, onlar doğru anlaşılıp hayata geçirilerek başarılacaktır.
Şehitler gerçeği her zaman Önderliği doğru anlamayı ve başarıyla uygulamaya çalışmayı ifade eder. Dolayısıyla şehitler çizgisinde yürümek demek, Önderliği doğru anlamak ve başarıyla uygulamak demektir. Bu bakımdan ancak Önder Apo’nun geliştirdiği yeni mücadele sürecini doğru anlayıp başarıyla uyguladığımız ölçüde, kahraman şehitlerin izinde, onların çizgisinde yürümüş oluruz. Bu nedenle Şehitler Günü’nde ve Ayı’nda kahraman şehitlerimizi doğru anmak ve anlamak demek, onların anılarına doğru sahip çıkmak demek, Önder Apo’nun Newroz’da ilan ettiği ve gerillanın 8 Mayıs’ta başlattığı Demokratik Çözüm Yürüyüşü’nü, Önder Apo’nun ifade ettiği ‘Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi’ni doğru anlamayı ve başarıyla uygulamayı gerektirir. Militan görev, doğru partililik, Önderliğe ve partiye doğru katılım ve başaran kadro ve sempatizan olmak ancak bununla mümkündür.
O halde demek ki, Apocu militanlar olarak her birimize düşen temel görev, bu süreci doğru ve derinlikli anlamak ve onun başarısı için doğru bir tarz, üslup ve yeterli bir tempoyla görev ve sorumluluklarımızın gereğini yerine getirmektir. Bu konuda ertelemeye, kafa karışıklığına ve muğlaklığa asla ve asla yer vermemektir. Burada şu hususları bir kez daha açıkça ifade etmek istiyoruz ki, bu noktada kaygı, anlamazlık ve başarısızlık gibi durumlar hiçbir değer ifade etmez. Sürecin bu biçimde karşılanması, bunlarla ifade edilmeye çalışılmasının hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Önderlik süreç değerlendirmesini yapmış, kararını vermiş, yeni süreci ilan etmiş, demokratik çözüm sürecini başlatmıştır. Özgürlük hareketi yönetimi de bu tarihi çözüm hamlesini sahiplenme ve başarıya ulaştırma kararını vermiştir. Eğer bir Önderlik hareketi olarak bu hareketin başaran militanları olarak yürümek istiyorsak, bu durumda bizlere ve tüm yurtseverlere düşen temel görev, Önder Apo’nun başlattığı bu süreci doğru ve tam anlamak ve anı anına başarılı bir biçimde hayata geçirmektir. Böyle bir durumda herhangi bir itiraz, muğlaklık, farklı tutum, anlayış ya da gerekçelendirme söz konusu olamaz. Bu biçimde ortaya çıkmak, Önderlik gerçeğiyle çelişkiye düşmeyi ifade eder. Bu da Önderlik militanları açısından asla, bir an bile içine düşülmeyecek bir durumdur.
Kuşkusuz devrimciler her zaman kaygı taşırlar. Kendilerini tutucu yapmamak kaydıyla her şeyi biraz da kaygı ve kuşkuyla karşılarlar. Ama bu kaygı ve kuşku ne içindir? Kendilerini daha duyarlı, daha dikkatli, daha örgütlü, daha tedbirli ve daha kararlı kılmak içindir. Yoksa duyarsızlığa, dikkatsizliğe, kararsızlığa, muğlaklığa yol açan bir kaygı ve kuşku durumu yanlıştır, gericidir. İnsanı tutucu kılar. Süreç karşısında geriye çeker. Böyle bir kaygının hiçbir değeri ve anlamı yoktur. Çünkü siyasette başarı, seçeneklerden birini tercih ettikten sonra bu doğrultuda başarı araçlarını yaratıp gerekli çaba ve mücadeleyi vermekten geçer. Dolayısıyla aşırı kaygı belirtmek süreci doğru anlamamayı ve etkili katılmamayı getirir ki, bir devrimci militan açısından en tehlikeli durumlardan birisi budur.
Bir Önderlik hareketi ve militanı olarak bizim konumumuz, görevimiz, Önderliğin başlattığı süreç karşısında kaygı ifade etmek değil, onu anında anlayarak sürecin üzerimize yüklediği görev ve sorumlulukların gereğini pratikte başarıyla yerine getirmek üzere mücadele etmektir. Hareketimiz bu yönlü gerekli tutumunu ortaya koymuştur. Militan duruş bu doğrultuda mücadele hamlesine katılmayı gerektirir. Başaran militan olmak böyle hareket etmeyi ister. Çünkü Önder Apo’nun kararlaştırdığı ve ilan ettiği süreç, hepimize, tüm partiye, halka, bütün bölge halklarına ve demokratik insanlığa görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Önder Apo Newroz’daki çağrısıyla herkesi insanlığın yüz karası durumuna gelmiş olan bu uluslararası komplonun sona erdirilmesine, böyle bir komploya yol açmış olan Kürt Kültürel Soykırım rejimini, yani Kürt’ü inkar ve imha eden zihniyet ve siyaseti ortadan kaldırmak için elbirliğiyle çalışmaya davet etmektedir; bu dünyada yaşayan herkesi bütün bunlarla sorumlu kılmaktadır.
Elbette ki böyle bir sürecin başarıya ulaştırılmasında herkesten daha çok görev ve sorumluluk Apocu militanlara, parti militanlarına, HPG ve YJA STAR’ın komutan ve savaşçı güçlerine düşmektedir. Önderlik militanı olmak, Önderlik düşünce ve kararlarının uygulanmasıyla kendini görevli ve sorumlu görmek demektir. Bu bakımdan Önder Apo kararlaştırıp ilan ettiği bu süreçle aslında her birimize tarihi görev ve sorumluluklar yüklemiştir. O halde bize düşen, bu görev ve sorumlulukların ne olduğunu anında ve bütün derinliğiyle anlamak ve doğru bir tarz, üslup ve yeterli tempoyla başarılı bir biçimde hayata geçirmektir. Sürecin başarısı, bizim görev ve sorumluluklarımızı doğru anlamamıza ve başarıyla uygulamamıza bağlıdır. Eğer biz bunu yapamazsak, Apocu militanlar olarak görev ve sorumluluklarımızı zamanında yeterince anlayamaz ve başarılı bir biçimde hayata geçiremezsek, o zaman yeni sürecin başarı kazanması gerçekleşmez. Ortaya yetersizlik çıkar ya da başarısızlık çıkar. Eğer böyle bir yetersizlik veya başarısızlık ortaya çıkarsa da bundan elbetteki biz sorumlu oluruz. Tarih ve Önderlik çizgisi bizleri, Apocu militanları sorumlu tutar. Başka kimseyi sorumlu tutmaz. Bu bakımdan “ben kaygı belirtirim, bundan sonraki sürecin gelişimi konusunda sorumluluktan kendimi kurtarırım” sananlar büyük yanılgı içindedirler. Tarihsel sorumluluktan böyle kurtulunmaz. Tarihsel sorumluluktan ancak tarihi görevler başarıyla yerine getirilerek kurtulunur. Önderlik hareketinin militanı olmak, kadro ve komutanı olmak, savaşçısı olmak ancak bu biçimde mümkündür.
Özcesi aşırı derecede kaygılar ifade etmek, hep “kaygılıyım” diyerek süreç karşısındaki duruşu muğlaklaştırmak demek, süreci doğru anlamayı, sürecin yüklediği görev ve sorumlulukları tam görüp üstlenmeyi ve onları başarıyla yerine getirmeyi engelleyici sonuçlar doğurur. Bu da sürecin başaran militanı olmaktan bizi uzaklaştırır ki, bu durumda da Önderlik çizgisi ve tarih bizi başarısızlıkla mahkum eder ve yargılar. Tehlike işte buradadır. Kaygılı durumu aşırı abartmak ve uzatmak, onu bir marifetmiş gibi sanmak işte böyle bir tehlike içermektedir.
Aynı durum anlamazlık konusunda da böyledir, başarısızlık konusunda da böyledir. Dikkat edelim; Önder Apo, başlattığı yeni sürecin başarıya mahkum olduğunu ifade etmiştir. Başarısızlığın asla kabul edilemeyeceğini vurgulamıştır. Bu nedenle de “ya başarı, ya başarı” dedi. Başarıdan başka hiçbir şey öngörmedi. Yeni süreç Önderlik açısından böyle tanımlanıyor. Bu hepimiz için geçerlidir. Bu sürecin başarısını sağlamak Apocu militanlar olarak elbette bizim görevimizdir. Kuşkusuz yalnız başına Önderlik süreci başaracak, sürecin gerektirdiği görev ve sorumlulukların gereğini yerine getirecek değildir. Parti olarak, hareket olarak, gerilla olarak ve halk olarak biz Önder Apo’nun başlattığı sürecin üzerimize yüklediği görev ve sorumlulukların gereğini başarıyla yerine getirdiğimiz ölçüde bu sürecin başarılması sağlanacaktır.
Bunun için de kaygıyla, muğlak yaklaşımı anında aşmak, derin bir yoğunlaşma, yeterince araştırma ve tartışma ile süreci doğru ve derinlikli bir biçimde anlamak, sürecin üzerimize yüklediği görev ve sorumlulukların bilincine vararak onları sahiplenip etkili, başarılı bir biçimde yerine getirmek durumundayız. Kaygılar ifade etmek, anlamazlık konumunda kalmak, bir militan açısından başarısızlığa baştan mahkum olmayı ifade eder. Başarısızlıkla başlanarak da Apocu militan olunmaz, Önderlik militanı olunmaz, kahraman şehitlerimizin çizgisinden yürüyen militan haline gelinmez. Çünkü şehitler Önderliği her zaman doğru ve tam anlayanlardır. Başkalarının anlamadığı, görmediği dönemlerde bile Önderlik gerçeğini gören, anlayan, Önderliksel duruşu, ruhu, felsefeyi, düşünceyi, onun büyüklüğünü görerek ona katılan ve bağlananlardır. İşte Haki Karer gerçeği bunu ifade ediyor. Haki Karer’in ilk büyük Apocu olması buradan geliyor. Önder Apo’nun “benim gizli ruhum gibiydi” demesi bunu ifade ediyor. Ortada daha Önderlik yokken, parti yokken, bir grup bile yokken, hiçbir değer imkan bile yokken, sadece Önder Apo’nun düşünceleri varken, bunları görüp büyüklüğünü, doğruluğunu anlayan, kabul eden ve ona bağlanan ilk büyük şehit olması Haki Karer’i en büyük Önderlik militanı ve bütün şehitlerin şehidi yapıyor.
O bakımdan kaygılı, muğlak kalmak, anlamazlık içinde olmak, başarıya kilitlenmemek kesinlikle şehitler gerçeğinden uzak olmayı, şehitler çizgisine girmemeyi ifade eder. Böyle bir duruma hiçbir arkadaşımız hiçbir biçimde düşmemelidir. Bu konudaki zayıf yaklaşımlarımız, esnetici, liberalize edici, muğlaklaştırıcı tutumlarımız her zaman başarısızlıklarımızın nedeni olmuştur. Hata, eksiklik ve yetersizliklerimizi hep bu hususların ortaya çıkardığı bilinmelidir. Eğer pratik mücadelede hedeflediklerimizi başaramadıysak, pratiğimiz yetersiz kaldıysa ve hatalar içerdiyse, buna Önder Apo’nun değerlendirme, görüş ve kararlarını zamanında anlamama ve kaygısızca katılmamaya yol açmıştır. Anlama zayıflığı, katılımdaki şu veya bu biçimde içimizde taşıdığımız kaygılar, bizi hata ve yetersizlikleri yaşayan konumda tutmuş ve pratikte başarısız kılmıştır.
Bu konuda en yakın örnek, geçen yıllarda yaşadığımız Devrimci Halk Savaşı Hamlesi sürecidir. Arkadaşlarımız hala süreci anlamamaktan söz ediyorlardı. Hem de en keskin savaş alanlarındayken, savaştan birinci dereceden görevli ve sorumlularken. Aylar geçti, yıllar geçti, hep “anlamada yetersiz kaldık, süreci anlamadık” dedik. Anlamadan da Önderlik ve parti militanı olunabileceğini sandık. Oysaki süreç eğer tam hedefleneni yaratmadıysa ve ağır bedeller verildiyse, bunun altında bizim kaygılı ve anlamadaki zayıf yaklaşımlarımız yatmaktaydı. Eğer yeni sürece böyle yaklaşılırsa, bu tehlikelidir. Böyle yaklaşanlar yeni süreçte hata yaparlar, başarıyı yaratamaz ve yetersiz kalırlar. Başaramayan ya da az başaran konumuna düşerler.
O halde tüm yoldaşlar bütün bunlardan ders çıkartarak yeni sürece yaklaşmalıdırlar. Şehitler günümüzü ve Şehitler ayımızı tamamen böyle bir sorgulama ve anlayış kazanma temelinde karşılamaları, şehitler gerçeğine bu temelde ulaşmaları büyük önem taşımaktadır. Önderlik gerçeğini doğru ve tam anlayan ve zamanında başarıyla uygulayan militanlar haline geldikleri ölçüde kahraman şehitlerin anılarına doğru bağlanan, onların izinde başarıyla yürüyen militan olacaklarını bilmelidirler.
Bu noktada asla hata yapmamamız, kendimizi yanlışa ve başarısızlığa açık bir vaziyette tutmamamız lazımdır. Önderlik gereken değerlendirmeleri yapmış, kararını vermiş, süreci ilan etmiş, özgürlük yürüyüşünü başlatmıştır; Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi’ni ilan etmiştir. Yönetimimiz bunu Önder Apo’nun özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik çözümü olarak tanımlamıştır. Bu temelde 8 Mayıs’tan itibaren gerillanın demokratik çözüm yürüyüşünü başlatmıştır. Bu noktada her militana, komutana ve savaşçıya düşen görev, bu gerçeklikleri doğru, zamanında, tam ve derinlikli anlamak, herhangi bir kaygıya ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde bu sürece katılmak ve sürecin başarısı için sorumluluklarının gereğini pratikte 24 saat tereddütsüz, yerinde ve zamanında doğru bir tarz, üslup ve tempoyla hayata geçirmek için çalışmaktır. Kadro ve militanlık böyle olur. Komutanlık ve savaşçılık bunu yaparak gerçekleşir. Hakilerin, Mazlumların, Agitlerin, Zîlanların, Nudaların izinde yürüyen kahraman militan böyle gerçekleşir. Rojînlerin, Mehmetlerin, Numanların ve Saraların izinde kahramanca yürüyüş bu biçimde ortaya çıkar. Tüm yoldaşların yeni süreci böyle anlayarak doğru bir temelde katılacaklarına, Şehitler günümüzden ve ayımızdan bu sonuçları çıkartacaklarına ve bu temelde Önder Apo’nun başlattığı yeni hamlenin başarısı için tüm güçleriyle çalışacaklarına inancımız tamdır.
Değerli yoldaşlar
Yoğunlaşma, düşünme, tartışma ve toplantılar yaparak, Önderlik ve şehitler gerçeğini daha çok bilince çıkartıp kendi ruh, zihniyet ve pratik durumumuzu sorgudan geçirerek, gerekli değişiklikleri ve düzeltmeleri sağlayarak duygumuzu ve davranışlarımızı yeniden yapılandıralım. Ancak bu temelde Önderlik ve şehitler gerçeğinin doğru ve tam anlaşılacağı ve onlara bütünlüklü bir biçimde katılım gösterilebileceği açıktır.
Bu temelde büyük kahramanlık hareketinin fedai militanları olan tüm yoldaşları, Önderlik ve şehitler çizgisinde kendilerini eleştirel ve özeleştirel sorgulamadan geçirerek yenilemeye, her türlü kir ve pastan arınıp Önderlik çizgisine doğru katılmış fedai militanlar haline getirmeye, bu temelde Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlesi’ne kaygısız derin bir kavrayışla ve güçlü bir biçimde katılım göstermeye, başlattığımız Demokratik Çözüm Yürüyüşü’nü başarılı bir biçimde hayata geçirmeye, şehitlerimizin anılarının Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlemizin başarısında yaşatmaya çağırıyoruz.
– Haki Karer ve tüm kahraman şehitlerimizin anıları ölümsüzdür!
– Şehitlerimiz geçmişimiz, bugünümüz ve geleceğimizdir!
– Şehitler her zaman ve her yerde gerçek güç kaynağımızdır!
– Yaşasın özgürlük ve demokrasi mücadelemiz!
– Yaşasın Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Hamlemiz!
– Bijî Rêber Apo!
13 Mayıs 2013