Öncelikle 2022 yılında şehit düşen Raperîn Amed, Bêrîvan Zîlan, Delal Nurhak, Melsa Muş, Peyman Bagok, Jîyan Tolhildan, Sara Tolhildan, Zelal Kamışlo arkadaşların şahsında tüm Kurdistan şehitlerini anıyorum. 8 Mart’ı ruhuna uygun olarak günümüze taşıyan ve canlandıran şehitlerimiz ve tüm kadınların mücadeleleri, direnişleridir.
Önderliğimizin 8 Mart’ını da büyük minnettarlık, özlem, sevgi ve saygı ile kutluyorum.
Tüm kadınların, halkımızın, halklarımızın, enternasyonal yoldaşlarımızın, dostlarımızın, gazi arkadaşlarımızın, zindanda tutuklu bulunan yoldaşlarımızın, mevzilerde olan direnen tüm yoldaşlarımızın 8 Mart’ını kutluyorum.
İnsanlığın yaşamış olduğu en eski çelişki ve toplumsal sorun kadınların erkekler tarafından köleleştirilmesi ile başlamıştır. Yaşamın tüm alanlarına hakim olmak isteyen erkek; baskı, sömürü, tecavüz, talan gibi zora dayalı şiddet politikaları yanında; kadını bir nesneye dönüştürme, tamamı ile mülk haline getirmenin ideolojik araçlarını, argümanlarını da yaratmış ve bunları etkili kullanmıştır. Sahte, yalan yüklü aşk söylemleri temelinde kadını eve kapatma, kendi gölgesi haline getirme, emeğini hırsızlama en çok geliştirilen taktikler arasında olmuştur. Bu taktikleri çeşitli hileler, yalanlar, kadınları birbirine karşı kullanma, komplolar biçiminde pratikleştirmekteydi. Kadınların köleleştirilmesi; toplumda yaşanan tüm eşitsizliklerin, adaletsizliklerin ve köleliklerin kaynağı oldu. Egemen erkeklik kadınların köleleştirilmesinde kullandığı tüm strateji ve politikaları gençlerin ve toplumun üzerinde de uyguladı.
Bu açıdan bakıldığında kadınların köleleştirilmesi tarihinin yarattığı acılı, trajik sonuçlar çok yönlü ve derindir. Kadınların sömürgeleştirilmesi ile özgür, eşit yaşam ve toplum, insanlık için adeta ulaşılmaz, cennetimsi bir hayale dönüştürülmüştür.
Bir avuç egemen erkek tekel gurubu, esasında bu dönemde yazılı tarih öncesinde oluşturulmaya başlamıştır. Egemen erkek kültürü o günden bugüne şekil değiştirerek koşullara, gelişmelere göre yenilenerek, kendini daha derin örgütlemiş, günümüze kadar gelebilmiş ve sistemleştirmiştir. Bu bağlamda kadınlar hangi ulustan, hangi sınıftan, hangi inançtan olurlarsa olsunlar özünde bir sömürü nesnesi olmaktan kendini kurtaramamışlardır. Her kadın mutlaka ruhsal, bedensel, emek anlamında egemen erkek sistemin bir biçiminde kurbanı olarak tutulmuş, sömürülmüştür. Fakat buna karşı kadınlar zihinlerinde, ruhlarında, hislerinde, hatıralarında, genlerinde özgür yaşam tutkusunu hep canlı tutmuşlardır. Köleliği günlük yaşamın çeşitli zamanlarında, biçimlerinde asla kabul etmemişlerdir. Unutulmamalıdır ki bir kadın, en zorlandığı, köle gibi göründüğü zamanlarda, dışarıya yansıtamasa bile mutlaka köleliğe karşı bir çıkışı, isyanı vardır. Özünde kadın başkaldırışları her süreçte diri tutulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda kadınlar manevi dünyalarında ahlaki, vicdani, insani ilkeleri hep canlı tutarak, direnerek var oluşlarını bugünlere taşımışlardır.
8 Mart kadın devrimlerinde nicel ve nitel sıçramaların yaşandığı bir gün
Günümüzde tüm toplumsal muhalefetlerin, direnişlerin, özgür yaşam arayışlarının özünde de bu kadın direnişlerini görmek mümkündür. Özgürlük ruhu geçmişten günümüze bir nehir gibi akarak halen ilerlemektedir.
Dünyada 20. yüzyılda başlayan ve 21. yüzyıl ile birlikte her yıl daha da büyüyerek yayılan 8 Mart’lar kadın direnişlerinin giderek yükselişine tanık olmaktadır.
Bugün 8 Mart; Dünya genelinde evrensel bir mücadele günü olarak algılanmakta ve kadınların özgürlük eşitlik taleplerini dile getirdikleri, bu talepleri için direndikleri, mücadele ettikleri gün olarak kabul edilmektedir. Kadınlar 2000’li yıllardan itibaren kölelik statüsünü asla kabul etmemekte ve bir başkaldırış günü olarak ele alıp kutladıkları 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün özgürlük ruhunu yılın her gününde eylemleri, örgütlenmeleri ile yaşatmaya çalışmaktadırlar.
Kürt kadınları; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü, Rêber Apo’nun kadın özgürlük perspektifleri temelinde kitlesel bir temelde sahiplenip kutladı. Özelde 90’lı yıllarla birlikte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne güçlü ve canlı bir renk getirdi. İçeriğini zenginleştirdi, radikalleştirdi. Faşist Türk devletinin kadın düşmanı, Kürt düşmanı, toplum düşmanı politikalarının teşhir edildiği, karşı çıkıldığı gün olarak ele alındı. Aynı zamanda egemen erkek sisteminin de çözümlendiği, eleştirildiği ve bu temelde Kurdistan, Ortadoğu ve dünya kadınları ile birleştiği, ortak mücadele platformlarını geliştirdiği bir gün haline getirildi.
Kürt kadın hareketi; 8 Mart’la görünür kılınan kadın sorunlarının çözümü konusunda, insanlığın tüm sorunlarına bütünlüklü bakarak çözüm için yeni, özgür, alternatif yaşamı yaratma amaçlı kadın devrimini gerçekleştirme çalışmalarına hız kazandırdı. Gerçekleşen tüm dünya devrimleri kadınları dışlayan, ötekileştiren ve statüsünü değiştirmeyen bir temelde gerçekleşmişti.
Oysa ki hakiki devrimlerin özü kadın devrimi temelinde gelişir. Kapitalist modernist sistemin yarattığı kriz ve bunalımlar kadın devrimleri temelinde çözülebilir. Kadınların eşit, özgür bir temelde yaşamda yer alması, yaşamın asli bir tarafı olarak irade ve fikirlerini yaşama yansıtabilmesi, toplumun yerelden katılımı, radikal demokrasinin gelişimi hakiki sosyalizmin pratikleşmesi anlamına gelir.
Önderliğimizin geliştirdiği Kadın Kurtuluş İdeolojisi ekseninde, tüm toplumsal, ekolojik sorunlara karşı duruşun ve çözümlerin kadınlar öncülüğünde geliştirildiği bir perspektif oluşturuldu ve yıllar süren mücadele, bu perspektifle yürütüldü. Yine hegemonik erkeklik anlayışına karşı duran çok önemli sayıda bir erkek gurubu da mücadelemize katılmış durumdadır. Yani kadın özgürlük cephemiz her açıdan büyüyüp gelişen bir mücadele haline gelmiştir. Egemen erkekliğin mahkum edilmesi yeni ve özgür bir erkek kişiliğinin de ortaya çıkmasınada vesile olmaktadır. Kadınlar özgürlük çizgisinde örgütlenip mücadeleyi büyüttükçe erkekler de kendini görmekte değişim ve dönüşüm ihtiyacını hissetmektedirler.
Bu bağlamda 8 Mart’ı Kürt kadınları açısından kadın devrimlerinin pratikleşmesinde nicel ve nitel sıçramaların yaşandığı bir gün olarak ele alıyoruz. Bu temelde 21. yüzyılı kadın yüzyılı yapma planlamalarımıza içerik ve hız kazandırıyoruz.
Günümüzde kadın özgürlük mücadeleleri gözle görünür bir gelişme gösteriyor. İnsanlığın içinde bulunduğu ölümcül krizler göz önüne getirildiğinde bunların çözümü ve özgür yeni yaşamın inşası için her zamankinden daha fazla kadınların aklına, sevgisine, emeğine ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Erkek zihniyetinin donmuş, iktidarcı, statükocu zihniyeti yeniliklere kapalıdır. Kadınlar özgürlüğe duydukları ihtiyaçtan ve tarihsel ezilmişliklerinden, biyolojik özelliklerinden kaynaklı olarak duygusal zekaları, yaşam karşısındaki hassasiyetlerinin gelişkinliği, enerjilerinin daha akışkan olması nedeniyle düşünce ve bunu pratiğe aktarma yönleri daha çok yönlü ve zengindir.
Günümüzde, dünyada devlet ve iktidarlara karşı gelişen muhalif mücadelelere bakıldığında burada en aktif olarak boy gösteren kesimin kadınlar olduğunu görüyoruz. Kadınlar cephesinden yaşamın her alanına ilişkin gelişen haksızlıklara, adaletsizliklere ve eşitsizliklere karşı duruş gösterme durumu söz konusudur. Dünyada ilk kez böylesine kapsamlı ve yaygın bir kadın mücadelesi ve öncülüğü görülmektedir. Önceki yüzyıllarda da kadın mücadeleleri vardı. Ancak bu denli yaygın, örgütlü ve etkili değildi.
Kapitalist modernist sistem, liberal ideolojiler temelinde çeşitli strateji ve politikalar yürüterek başkaldıran sınıfları, halkları kendi zihniyet ve sistemi içinde eritmeyi başardı. Örneğin sınıf mücadelesinin öznesi olan işçi sınıfı bugün toplumsal kesimlerin arasında sistemli çalışması ve ücretini düzenli aldığı, bir takım sigorta hakları ve devlet imkanlarından yararlandığı için kendini şanslı görüyor. Aynı şekilde sosyalist mücadeleye öncülük eden Rusya, Çin gibi ülkeler de kapitalist modernist sistemin kötü bir varyantı olmaktan ileriye gidemediği herkesçe görüldü.
Günümüzde de yükselen kadın özgürlük mücadelelerine benzer strateji ve taktiklerle yaklaşılmaktadır. Kadının köleleştirilmesi temelinde kapitalist sistem inşası gerçekleşmiştir. En eski ve köklü çelişki cins çelişkisidir. Dolayısıyla egemen erkek sistemini en çok korkutan mücadele kadın özgürlük mücadelesidir. Bu nedenle, kadın özgürlük mücadelelerini de kendi egemen erkek sistemi içinde eritme, entegre etme ve böylelikle ömürlerini uzatmanın hesaplarını çok yönlü olarak yapmaktadırlar.
Bu nedenle kadınların, özgürlük ve demokrasi güçlerinin sadece kaba boyutta bir direniş ile mevcut sistemi reddetmesi değil; aynı zamanda geçmiş özgürlük ve demokrasi mücadelelerinden, devrim deneyimlerinden dersler çıkararak alternatif yaşamı ve bunun sistemini yaratabilecek bir düzeyi yakalaması gerekir. Ayrıca kadın hareketleri olarak sadece kadın sorunlarına değil, insanlığın yaşadığı tüm sorunlara bütünlüklü bir bakış açısıyla sistemsel bir alternatif çözümü geliştirebilecek zihniyet ve irade ile pratikleştirme düzeyini de başarması şarttır. Başkan Apo’nun İmralı’dan geliştirdiği savunmalar temelinde gelişen perspektifler ve bu temeldeki pratikleşme düzeyi Kürt kadınlarında çok önemli bir düzeyi yaratmıştır. Kürt kadınları önderliğimizin özgürlük paradigmasının somutlaşmasında çok başarılı bir rol oynamışlardır. Özgür kadın kimliğinin Kürt kadınlarında somutlaşma düzeyi herkes tarafından çarpıcı bir şekilde gözle görülmektedir. Şunu unutmayalım ki ideolojik, teorik fikirler ancak somutlaştıklarında anlaşılırlar. Somut bir model haline gelebilmek inandırıcılığı, umudu geliştirir.
Bugün 4 parça Kurdistan ve yurtdışında örgütlüyüz. Dağlarda binlerce kadın gerilla öz savunma yapmaktadır. Kurdistan Özgürlük Hareketi’ne de eş başkanlık ve eşit temsiliyet düzeyi ile öncülük yapmaktayız. Dolayısıyla binlerce, milyonlarca kadının kolektif olarak kazandığı önemli bir öncü düzey söz konusudur.
Kürt Kadın Hareketi’nin rolü, misyonu ve ulaştığı düzey, hem Kurdistan Özgürlük Hareketi açısından, hem dünya kadınları açısından, hem de dünyadaki özgürlük ve demokrasi güçlerine öncülüğü açısından çok tarihidir. Önderliğimizin Kürt kadınlarında oluşturduğu bu düzey tarihseldir ve dünyada bir ilki oluşturuyor.
Dikkat edilirse geçmiş yüzyıllarda yaşanan sınıf, ulus mücadelelerinde kadınlar hep erkeklerin yanında, onu tamamlayan bir duruş içinde olmuşlardır. Şimdi ise harekete eşit temellerde öncülük yapılıyor. Kadınlar her açıdan devrimi sürükleyen, yürüten bir durumdadır. İnsanlık tarihinde ve Kurdistan devriminde kadınlar ilk kez böylesine stratejik bir öncü rol ve misyona sahipler. Kadınlar sadece toplumsal sorunların gündemleştirilmesinde ve çözümünde değil, askerlikte, siyasette, diplomasi de çok stratejik düzeylerde rol oynamaktadırlar. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet ile yaşamın her alanında söz hakkı ve irade olmuş bir gerçeklikten bahs ediyoruz.
Bu yönü ile Kürt kadınları olarak özgürlük mücadelemiz Kurdistan devrimi, insanlık devrimleri için sadece bir moral, cesaret ve ilham kaynağı değil, aynı zamanda özgürlük mücadelesinin ideolojik ve pratik açıdan nasıl yürütüleceğini, öncülüğün nasıl yapılacağını göstermek açısından da çok tarihi bir rol ve misyon içinde olmamızı beraberinde getirmektedir.
Kişiliklerimizde özgür kadın ilişkilerini ne kadar somutlaştırabiliyoruz
Elbette ki bu özgürlük düzeyi değerlendirilirken mütevazi olmak, kendi eksikliklerimizi derinlikli görmek de çok önemli olmaktadır. 8 Mart’lar aynı zamanda kendi eksikliklerimizi görerek öz eleştiriler verilerek daha güçlü yürümenin de mücadele günleridir.
Bu bağlamda elbette Kürt kadın hareketi olarak kendi içimizde gerçekleştirdiğimiz eleştiri ve öz eleştiriler de söz konusudur.
Örneğin; Kadın hareketi olarak önemli bir düzey yakalandı. İçinde olan bireyler olarak biz ne kadar özgürleştik? Duruşumuzla, çalışmalarımızla kadın hareketine ne katıyoruz? Nasıl büyütebiliriz? Kadın yoldaşlığını ne kadar geliştirebiliyoruz. Kadınlar olarak tarzımızda iktidarcılığı, bireyciliği, bencilliği ne kadar aşabildik? Reel sosyalizmin ve liberalizmin eleştirilerini ne kadar yapabiliyoruz? Dogmatizm bir iktidar hastalığı, egemen erkeklik hastalıklarıdır. Yine liberalizm ve bireycilik ortaklaşmayı, dayanışmayı zayıflatıyor, dağıtıyor. Örgüt yaratamıyor. Kadınlar olarak alternatif yaşamı geliştirmede gerçekten kendi kişiliklerimizde, çalışmalarımızda egemen erkek zihniyetin yaratımlarını ne kadar aşabildik? Kadınlar olarak erkek taklidi ve kopyası yönlerimizle ne kadar mücadele ediyoruz? Ne kadar kendimiz olabiliyoruz? Erkek bürokratik, soğuk, kuru, teknik bir kafa ile devrim yapmak istiyor. Peki biz kadınların kapsayıcı, bütünleştiren, maneviyatı geliştiren, emek ile değişim ve dönüşüm sağlayan tarzını ne kadar yaratabildik? Kadın bilincini, cins mücadelesini ne kadar geliştirdik? Kadınlara özgürlük düşüncelerini ne kadar taşırdık? Toplumdaki kadınların sorunlarını ne kadar çözebildik? Bu soru ve cevapları uzatabiliriz. Kısaca cesaret, fedakârlık, emek göstermede sorunumuz yok ancak şimdi en çok sorguladığımız nokta nasıl iş yaptığımız, nasıl yaşadığımızdır. Kişiliklerimizde özgür kadın ve ilişkilerini ne kadar somutlaştırdığımızdır. Yaşama nasıl katıldığımız önemli olmaktadır. Kadın gündemlerini ne kadar sağlıklı oluşturabiliyor, çözüm olabiliyoruz?
Kadın öncülüğü, kadın militanlar olarak bu ve bundan çok daha fazla sorular, eleştiriler ile karşı karşıyayız. Eksiklerimizi aşma yaklaşımı ve çabası içindeyiz.
Bu temelde kadınların özgürlük ve demokrasi mücadelelerine öncülük ettiği yeni bir çağın içindeyiz. Kadın öncülüğünü, militanlığını doğru yapabilmemiz kişiliğimizde özgür kadın özelliklerini geliştirmemizle mümkündür. Kendisinde kölelik zincirlerini kıramayanlar bırakalım toplumu, kadınları özgürleştirme, yol gösterme, ön açma kendilerini bile idare edemezler.
Dolayısı ile özgürlük düzeyimiz katılaşmış, ulaşılmış bir olgu değildir. Önemli bir düzey yakalamakla birlikte İdeolojik, siyasi, toplumsal mücadele ile sürekli değişen, ilerleyen bir düzey yaratma çabamız söz konusudur.
KJK olarak yeni bir hamleye neden gerek duyduk
Yeni bir 8 Mart sürecine girerken KJK olarak çalışmalarımızı Kurdistan, Ortadoğu ve dünyadaki kadınların, özgürlük ve demokrasi güçlerinin durumunu değerlendirdik. Bu bağlamda kadın boyutu ile yaşanan gelişmeleri dikkate alarak yeni bir kadın hamlesi ile süreci karşılama planlaması kararlılığına ulaştık.
Dünyada gelişen insanlık krizleri ve buna karşı her düzeyde gelişen kadın eylemlilikleri, ayaklanmaları çok önemlidir. Ancak bunun ortak bir hedef, eylemlilik, örgütlenme içinde yeniden inşa çalışmalarının en küçük birimlerden başlayarak geliştirilmesi gerekir.
Diğer yandan Suriye’de,Rojava Kurdistan’da gelişmekte olan kadın devrimimiz insanlık için büyük bir umut kaynağıdır. Ve burada demokratik ulus modelinin gelişmesinde, demokratik konfederal sistemin geliştirilmesinde kadınlar öncü bir rol oynamaktadırlar.
Yine Zap ve Avaşîn’de TC faşist Devleti’ne karşı kadın gerilla yoldaşlarımızın direnişi ve burada oluşan kadın komuta ve savaşçılığındaki olağan üstü düzey ile tüm Kadın Hareketimize büyük bir güç, moral vermiş kadın özgürlük mücadelemizi büyütmede cesaret ve ilham kaynağı olmuş, başarma ve kazanma tutkumuzu yükseltmiştir.
Ayrıca 2022 yılında gerçekleşen Ortadoğu ve Berlin 2. Dünya Kadın Konferanslarımız başarı ile gerçekleşti. Burada dünya ve Ortadoğu kadınları ile ortak mücadele, dayanışma kararları alındı. Yine Önderliğimizin Demokratik Kadın Konfederalizimi’ni oluşturma ve geliştirme kararlılığı ortaya çıktı. Demokratik Kadın Konfedralizimini tüm dünyada bir ağ gibi öreceğiz. Bu anlamda konferansta tüm kadınları Demokratik Kadın Konfederalizimi’nin geliştirilmesi çalışmalarına katılması için çağrı yapmamız ve buna olumlu karşılıklar almamız da çok önemli bir gelişme oldu.
Dünyada ilk kez bir kadın sloganı etrafında, kadınlar öncülüğünde serhildanlar gelişti
Hareketimizi en çok heyecanlandıran ve bu sürece yeni bir hamle ile karşılık vermemize neden olan temel bir durum da İran’da ”Jin Jiyan Azadî” temelinde kadınların öncülüğünde başlayan ve tüm topluma yayılan serhildanlardır. Dünyada ilk kez bir kadın sloganı ile kadınlar öncülüğünde toplumun mevcut devlet ve iktidar rejimine yönelmesi durumu söz konudur. Önderliğimizin geliştirmiş olduğu bu slogan aynı zamanda Hareketimizin temel bir sloganı idi. Bu slogan özünde tüm yaşamın kadın aklı, yüreği ve emeği ile yeniden inşa edilebileceğini; Kadın Kurtuluş İdeolojisi temelinde mücadele edilmesi gerektiğini belirten bir manifesto niteliğindedir. Tüm dünyada kadınların ve özgürlük güçlerinin kabul ettiği ve evrenselleştirdiği bir slogan haline gelmesi, bu niteliğinden kaynaklanıyor. Bu da Önderliğimizin kadın özgürlük çizgisinin ve kadın özgürlük ideolojimizin, jineoloji temelli çalışmalarımızın kabul edilirliğini ve evrenselleşmesini de göstermekteydi. Yaşanan gelişmeler art arda da sıralanabilir.
Bu temelde 8 Mart 2023 yılı ile birlikte ”Jin Jiyan Azadî İle Kadın Devrimine İlerliyoruz” sloganı çerçevesinde yeni bir hamle başlattık. Bu hamle ile birlikte hem yerel, hem de evrensel düzeyde güçlü bir şekilde sürece karşılık verme hedefindeyiz. Öncelikle kadın örgütlülüklerimizi komün, meclis, akademi, kooperatif gibi örgütleme araçları ile derinleştirme ve genişletme amacındayız. Aynı zamanda bu hamle ile birlikte hem Kurdistan ve Ortadoğu; hem de dünya kadın özgürlük mücadelelerine ve hatta dünyadaki özgürlük ve demokrasi güçlerine de doğru bir öncülüğü yapma iddiası, kararlılığı ve yaklaşımı içindeyiz.
Kürt Kadın Hareketi olarak tüm insanlık sorunlarına cevap olabilecek bütünlüklü bir yaklaşım içinde, köklü ve radikal mücadele yöntemleri temelinde ortak örgütlenmek ve birlikte mücadeleyi yaratabilmek çok önemlidir. Bu anlamda Kadın Devrimi, Kadın Demokratik Konfederalizmi temelinde mücadele etmek ve Demokratik Modernite Sistemini kadın öncülüğünde gerçekleştirmek önem kazanmaktadır.
Önderliğimizin fiziki özgürlüğünün sağlanması çalışmaları çerçevesinde, bir yandan Önderliğimizin düşüncelerinin tüm dünyada yaygınlaştırılması, diğer yandan da kadın eylemselliklerinin geliştirilmesi bu hamle dahilinde gerçekleşecektir. Bu temelde, dünya kadınları ile ortak mücadele platformları ve eylemlilikleri de geliştirilecektir.
Türkiye’de faşist AKP-MHP iktidarının seçimlerde kaybetmesi yönünde çalışmalar yürütmek ve bu temeldeki ittifaklaşmaları destekleme yaklaşımı içindeyiz.
İran’da gelişen Jin Jiyan Azadî serhildanlarını destekliyoruz. İran rejiminin geliştirmiş olduğu idamlar, tutuklamalar, işkenceler ve yasaklar gayrı meşrudur. İnsanlık dışıdır. Fars, Kürt, Beluc, Azeri, Ermeni ve diğer tüm halklardan ve inançtan kadınların ortak mücadelesinin gelişimi için tüm gücümüzle çalışacağız.
Kadın Hareketi olarak bu hamle ile temel bir amacımız da kadın sorunlarını ve çözümlerini görünür kılmaktır. Bu bağlamda genç kızların küçük yaşta evlendirilmesi, çok eşlilik, kadına yönelik erkek şiddeti, namus cinayetlerini bitirme, kadın yoksulluğu, kadınların eşit ücret hakkı, eş başkanlık ve eşit temsiliyet ilkesinin tüm Ortadoğu’da uygulanabilmesi için mücadele etme temelinde bir yaklaşımımız söz konudur. Kadınların sömürülmesi etrafında düzenlenen sosyal yaşamın bütünü ile değiştirilmesi gerekir. Bunun için hukuktan, eğitime, anayasal mücadeleden, sokaktaki eylemlere, kadar giden bir mücadele planlamamız olacaktır.
Bu hamlemizle birlikte son yıllarda kadın özgürlük çizgisine ve mücadelesine sempati duyan ”Jin Jiyan Azadî ” sloganını haykıran erkek arkadaşlara, yurtseverlerimize, dostlarımıza ilişkin de eğitim planlamalarımızı geliştireceğiz. Kadın özgürlük mücadelemiz sadece kadınların değil, erkeklerin de kendilerini gözden geçirecekleri bir kapsam ve içeriğe sahiptir. Bu temelde bilinçlendirme, örgütleme ve eylemler geliştirme çalışmalarımızı iddialı ve kararlı bir şekilde sürdürüp nitel ve nicel bir sıçrama gerçekleştirme hedefindeyiz.
Deprem sonrası zor günler dayanışma ve destekle aşılabilir
6 Şubat ile birlikte Türkiye’de Maraş merkezli bir deprem yaşandı. Bu acılı depremde özellikle Maraş, Adıyaman, Malatya, Hatay başta olmak üzere birçok yerleşim merkezinde on binlere ulaşan ölümler yaşandı. Bu deprem faşist AKP-MHP iktidarının tüm kirli, çirkin yüzünü ortaya koydu. Hiçbir tedbir geliştirilmeden ucuz malzemelerle yapılan binalar yerle bir oldu. Türkiye’de yolsuzluk, hırsızlığın her tarafta normalleştiği bir ortamın geliştiği herkesçe bilinmektedir. AKP’nin deprem öncesi toplum politikaları ve sonrasında bilinçli bir şekilde halka yardım etmemesi binlerin ölümüne katliamlara varan durumların yaşanmasına sebep oldu.
Depremin geliştiği yerler Alevi Kürtlerinin, Arap halkımızın da yerleşim bölgeleriydi. Bilindiği gibi TC Devletin’in öteden beri Fırat’ın batısındaki bu bölgeleri, Kürtlerden arındırma, Türkleştirme politikası vardır. Erdoğan faşist hükümeti, yaşanan depremi soykırım politikalarını uygulamanın bir aracı, fırsatı olarak gördü. Bu bölgelere gerekli yardımları yapmadığı gibi, gelen yardımları engelledi. Toplanan paraların çoğunu deprem bölgelerinde değil büyük olasılıkla seçim masrafları için kullanma yaklaşımı içinde oldu. Fırat’ın batısında yaşayan Kürt halkını, Hatay’da bulunan Arapları batı şehirlerine yerleştirerek bölgenin demografisi ile oynama, Türkleştirme yaklaşımı içinde oldu.
En vahşi politikalardan biri de yüzlerce anasız, babasız kalan çocukları kaçırarak tarikatlara teslim etmesi biçiminde oldu.
Elbette yaşanan bu depremde en çok zorlanan kesim kadınlar ve çocuklar oldu. Barınma, beslenme sorunlarının yanında özelde Kadınların, çocukların korunması ciddi bir sorun haline geldi.
Burada başta TJA, HDP kadın kolları olmak üzere Kurdistan ve Türkiye’nin birçok yerinden kadın örgütleri, feminist örgütler deprem alanlarına gelerek çalışma yürüttüler. Bölgeye ilk gidenler Kürt kadınları oldu. Halkımız doğal bir örgütlenme ruhu içinde küçük guruplar halinde bir araya gelerek deprem bölgelerine devletten önce gittiler. Devlet o da çok kısmi bir şekilde ancak üç gün sonra gitmiştir. Özelde örgütlü halkımızın ve kadınların bu bölgelere gidip direk halkın yanında yer alması buradaki halka yardım etmesi çok etkili olmuştur.
Kuzey Kurdistanda kadın örgütleri bu anlamda iyi bir örgütlenme ile bölgedeki halkımıza sahip çıkmışlardır. Halkın en zor zamanlarında onların çeşitli ihtiyaçlarını devletin engellemelerine rağmen mevcut koşular dahilinde karşılamaya çalışmışlar en önemlisi de manevi olarak güç ve desteklerini sunmuşlardır. Bu yönüyle kadın çalışmaları etkili olmuş, güven vermiştir.
Kadın örgütlerimiz bu zor zamanda halkımızın, Arap halkımızın, kadınların yanında olmalıdır. Bu acılı günler ancak güçlü bir dayanışma, destek ile aşılabilir. Bu aynı zamanda halkımızın birliği, dayanışma duygusunun gelişmesi, örgütlenmesi ve yaşanan deprem felaketi karşısında durabilmesini de beraberinde getirecektir. Anasız, babasız kalan çocukların bu tarikatların eline verilmesi engellenmeli, bu durum takip edilmelidir. Yine halkımızın bu bölgeden göç etmemesi için çaba sarf edilmelidir. AKP’nin soykırım politikaları, deprem politikaları teşhir edilmeli ve seçimlerde AKP’ye oy verilmemesi için çalışmalıdır.
Ayrıca bölgede yaşanan deprem sonrasında halkın, kadınların örgütlenmesi çalışmalarına daha fazla ağırlık verilmelidir. Halkın birbirine yardım sunabileceği, birbirini güçlendireceği komünleri, örgütlenmeleri de oluşturabilmelidir.
Bu yılki 8 Mart kutlamaları gelişen deprem felaketlerinden kaynaklı olarak farklı bir temelde kutlanacaktır. Bir eğlence ve şölenden ziyade paneller, mitingler, basın açıklamaları şeklinde ele alınacaktır. Kadın örgütlerimiz deprem alanlarındaki halkımıza ve kadınlara destek, dayanışma sunma, onların yanında olma temelinde kutlayacaktır.
Özellikle 2023 yılında gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri önemledir. Bu faşist hükümet iktidardan gitmelidir. Bu açıdan kadınlar olarak en temel hedefimiz bu faşist hükümetin iktidardan düşürülmesidir. Türkiyede yaşayan tüm halklardan kadınlarla birlikte bu faşist hükümetin düşürülmesi için tüm kadınları aktif ve etkin çalışabilmelidir.
Ayrıca İran’da Jin Jiyan Azadî sloganı temelinde gelişen serhildanlar halen devam etmektedir. İran rejimi kadın düşmanı, halklar düşmanı, toplum düşmanı politikalarını şiddetlendirmiştir. Kadınlara değer vermeme, küçültme, ikinci cins olarak ele alma, zorla başını kapatma kabul edilemez yaklaşımlardır. İran rejimi kadın düşmanlığı üzerinden kendi sistemini en geri ve vahşi bir tarzda inşa etti. Yine halkları hiç sayan bir sömürge durumunda tutan yaklaşımı halen devam ediyor. Dolayısı ile bu 8 Mart kadınlar açısından yine bu rejime karşı çıkmanın, ayaklanmanın bir nedeni olarak ele alınacaktır.
8 Mart en geniş kadın ittifaklarının oluşturulduğu bir kutlamadır
Bu 8 Mart’ta Kürt kadınlarının yaşadığı her alan, erkek egemen sisteme karşı çıkışın mekanlarına döndürülecektir. Yine yapılan tüm mitingler, çalışmalar Ortadoğu ve dünya kadınları ile birlikte ortak dayanışma ruhu içinde ortak eylemliliklerle karşılanacaktır. 8 Mart aynı zamanda kadın ittifaklarının en geniş yelpazede oluşturulduğu bir kutlamadır. Hangi düşünceden, ideolojiden, partiden, halktan ve inançtan olursa olsun kadınların en güçlü buluşma zamanlarıdır. Dolayısı ile bu 8 Mart her zamankinden daha fazla ortak kadın ruhu, yoldaşlığı temelinde kutlanacaktır.
Aynı şekilde Kürt Kadın Hareketi olarak 8 Mart ile birlikte yeni bir hamle sürecine ”Jin Jiyan Azadî İle Kadın Devrimine İlerliyoruz” sloganı temelinde giriş yapmaktayız. Bu süreç bizim açımızdan da yeni bir süreçtir. Kadınlar olarak sürecin özgürlüğe doğru evirilmesinde stratejik bir rol ve misyona sahibiz. Bu temelde çalışmalara çok ciddi bir şekilde yüklenme zamanıdır.
Dolayısı ile bu yıl ki 8 Mart halkımız, halklarımız ve kadınlar açısından çok önemlidir. Ortadoğu’da Kürt, Arap, Türkmen, Asuri, Ermeni, Çerkez, Laz, Êzidî, Şii, Sünni tüm inanç ve mezheplerden kadınlarla birlikte ortak mücadeleyi Ortadoğu’da çok güçlü yürüteceğimiz bir süreçteyiz.
Bu temelde 21. kadın yüzyılı kadın yüzyılı yapmanın tüm özgürlük çalışmalarını güçlü yürütelim.
Bu temelde herkesi büyük bir coşku ile kadın öncülüğünde gelişen eylem ve etkinliklere katılmaya çağırıyoruz.
Bizler de 21. yüzyılı kadın yüzyılı yapma inancımız ve kararlılığımızla çalışmalarımızı iddialı ve kararlı bir biçimde sürdürme yaklaşımı içinde olduğumuzu belirtiyoruz. Faşist erkek egemen sistem mutlak yenilgiye uğratılacaktır. Yeniden halkımızın 8 Mart ve 21 Mart bayramlarını kutluyoruz. Bu temelde Direnmek Yaşamaktır ve Jin Jiyan Azadî diyoruz.