Rêber Apo’nun görüşme notlarından derlenmiştir
Kadın yoldaşlara; Kadın konusu sınıf ve ulus gerçekliğinden daha önemlidir. Hem tarihi hem de sosyal bakımdan kapsamlıdır. Sınıfsallık ve ulusallık adına yapılan politikacılıktan daha değerlidir. Bunun için kadının bu konuda en alttaki ve tümüyle toplumdan dıştalanmış sınıf olduğu gerçeğinin görülmesi ve bu tarihin doğru çözümlenmesi gerekiyor. Günümüze kadar kadının tarih ve toplum gerçeğinin açığa çıkarılması gerekiyor. Bunun için derinliğine araştırma ve eğitim gerekir. Kendilerini örgüt olarak görüyorlarsa program olarak önlerine koymaları gerekir.
Neolotik toplumdan sonra gelişen sınıflı toplumdan bu yana erkek egemenliği, erkeğe dayalı olarak sürekli geliştirilen erkek egemenliğine dayalı iktidarlaşma, sınıflaşma, askerleşme ve dinleşme olgularının geliştiği, bunların hepsinin içinde baskı-sömürünün gizlendiği uygarlık vahşet halini almıştır. Burada cins egemenliğinin payı büyüktür. 20. yüzyıl bu anlamda en vahşi geçen bir yüzyıl olmuştur. Fazla tarihe girmeyeceğim, ama 19. yüzyıl nasıl burjuva partilerinin, 20. yüzyıl emeğe dayalı partilerin yüzyılı olmuşsa, 21. yüzyıl da kadına dayalı partileşmenin yüzyılı olacaktır. Kadının kendine dayalı politika sürecine girmesiyle insan hakları, toplum ve kültürel hakları, doğa ve çevre sorunlarına duyarlılık, çocuk hakları, sağlık ve eğitim sorunlarında derinliğine açılımlar sağlanması beklenilmelidir.
Kadın partisi her düzeyde meşru savunma çizgisini esas almak, düşünce ve duygularında fiziki ve bedeni varlığı ile yaşamı konusunda askeri gücü değil, sonsuzluğunu esas alarak doğru bir meşru savunma çizgisini hayata geçirmek zorundadır. Kadın barış ve demokrasiyi en çok gündeme getirmesi gereken bir güç olarak kendini geliştirmelidir. Kadın kültür ve sanat alanında en iddialı bir güç olmak konumundadır. Bu konularda bir anlayışın ve politikleşmenin sahibi olduğunuza inanıyorum.
Bütün bu konuların sizleri zorluklarla karşı karşıya bıraktığını biliyorum. Bunu aşmanız için muazzam kişilik dönüşümleri, muazzam bir örgütlülük, derinliğine araştırma ve inceleme çabalarına ihtiyaç vardır. Ben dışarıdayken sizlere yönelik yaklaşımların tümü eğitimseldi. Bütün gücümle böyle çalıştım. Hiç kimsenin cesaret edemediği kadar erkek iktidarlaşmasını yıkmaya çalıştım. İmralı’dan da zaman zaman kısa mektuplarla size seslenmek istedim. Kuşkusuz daha kapsamlı ve derinliğine size ulaşmak isterdim.
Sadece Kürt kadınları değil, Türk, Fars, Arap ve Avrupalı kadınlarla birlikte bu devrimi tüm dünyaya yayabilirsiniz
Attığınız bu adımın tarihi bir adım olduğuna inanıyor, bunun yalnız bir cins adımı olduğunu düşünmüyorum. Neolotik Devrim kadın tarihinin yaratıcılığının gerçekleştiği o coğrafya –(ki buraya verimli hilal), Toroslar ve Zagros arası, “altın hilal” denir- kadın devriminin beşiğidir. Kadın devrimi Sümer ve Mısır uygarlığının yaratılmasına ve kadının Neolotik Devrimde yarattığı tanrıça kültürüne bağlıdır. Bu coğrafya tanrıça İsis ve İştar’ın yeridir. Kadın burada aslında görkemli bir tarihe sahiptir.
Sümerlerde kent devletiyle başlayan sınıflı toplumdan sonra kadın bu şansını günümüze kadar yitirdi. Sizler bu şansı tekrardan elde edebilirsiniz. Attığınız adımın, yaşadığınız bölgede neolotik devrimin çağdaş anlamda yeniden gerçekleşmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Yalnız Kürt kadınları olarak değil, Türk, Fars, Arap ve Avrupalı kadınlarla birlikte bu devrimi tüm dünyaya yayabilirsiniz. Bunu da Özgür Kadın Vakfı ile yapabilirsiniz. Bu bir din değil, bir kültür, bir düşüncedir. Ordulaşmadan başlayarak dalga dalga yayılacağınıza inanıyorum. Değişik ülkelerin yasa ve kültürlerine uygun bir örgütlenmeyi yaratmalısınız.
PKK içinde birliğe dikkat etmelisiniz. Erkek egemenliğine de dikkat ederek kendinizi çok iyi korumalısınız. Sağlık, güvenlik ve yaşamınıza dikkat edin. Göreviniz daha çok yaşamak ve yaşatmaktır. Kendinizi büyütme temelinde saflarda birliğin, özgürlüğün ve cesaretin en güçlü sesi olacağınıza inanıyorum.
Kadın olayını büyük çözümledim. Köklü çözümledim. Tarih boyutunu, mitoloji boyutunu iyi açımladım. Savunmalarımda kendilerinde biriken birçok soruya cevap bulabilecekler. Kadının sorunu eğer eşitlik ve özgürlükse, savunmaları esas almadan çıkış bulamazlar. Biz buna çok ilkeli yaklaştık. 4 bin yıldan beri düşürülen kadın olayını kaldırıyoruz. Sosyalist olmanın da ilk şartı eşitlik ve özgürlüğün ne demek olduğunu kavramaktır; sosyalist olmak anaya, kadına gösterilecek saygıyla olur. Tarihi sorumluluk ister. Aileye de büyük saygıyı böyle gösterebiliriz.
Kendi cinsinizin farkinda olacaksınız
Kadın sorunu beş bin yıllık tecavüz kültürünün sonucudur. Ben burda hala bu konuyu araştırdıkça, okudukça dehşete düşüyorum. Kadınlar hala bu sorununu anlamamış, çözememiş durumda. Kadınlar kendi sorununu anlamalı, çözmeli. Kendi cinsinizin farkında olacaksınız, kendinizi tanıyacaksınız. Özgür kadın diyorum, cinsel özgürlük olarak saptırıyorlar, herşeyi cinsellik bağlamında ele alıyorlar. Avrupa’da kadın vücudunu müthiş ön plana çıkarıyorlar, tahrik ediyorlar, kadını metalaştırıyorlar. Bakışlarınız farklı, saçınızdan tutun tırnağınıza kadar kendinizi nasıl şekillendireceğinizi bilmiyorsunuz. Bu yüzden Diyarbakır’daki Kadın Akademisi için açıklamalar yaptım. Kız çocuklarının yetiştirilmeleri önemlidir. Hatta kız çocuklarını aileleri yetiştiremez. Bunları yetiştireceksiniz. İşte biliniyor, ailelerdeki ensest benzeri şeyler ilişkilerde boğucu sonuçlar yaratıyor. Bütün bunlara karşı önlem alınmalıdır. Bir kadın evleniyor iki ay sonra şekli şemali değişiyor ve kadın sonra makyajlarla kendini düzeltmeye çalışıyor. Kadınlar kendi öz savunmalarını geliştirmelidir. Ben burada ruhsal olarak kendimi savunuyorum. Kendi öz savunmam olmasaydı, böyle yapmasaydım yıllardır psikolojik olarak bu kadar güçlü olamazdım. Yoksa burada taş bile olsa dayanamaz. Benim kadını ele alış biçimim felsefiktir. Doğadaki güzelliklerin bir parçası, bir estetik olarak ele alıyorum. Kadın anlamdır. Hegel, felsefesini ilk olarak kadın-erkek ilişkisi üzerinden temellendirmeye çalıştı. Ancak bunu başaramayınca köle-efendi ilişkisi üzerinden felsefesini inşa ediyor. Ben ise felsefemi güçlü kurnaz erkek ve kadın üzerinden inşa ediyorum. Kurnaz ve güçlü erkek karşısında en güzel en saf kadın birkaç ay içinde bu özelliklerini kaybediyor. Biliyorsunuz Yunanca’da “nomos” diye bir kavram var, akıl ve kural anlamında. Türkçe’de namus olarak kullanılıyor. Benim namus anlayışımda namuslu kadın, kendini özgür kılan ve kurallarını kendi belirleyen, kendi kurallarını dayatan ve yaşatan kadındır. Erkeğe bağlı, erkeğin kurallarının belirlediği kadın eve kapatılan kadın, namuslu kadın değildir. Sümerlerde en soylu-güzel kadınlar Zigguratlardaki tapınaklarda soylularla yaşıyorlardı. Diğer kadınlar ise daha düşkün bir şekilde evleniyorlardı, eve kapatılmışlardı. Gerçi daha sonra tapınaklar da yozlaştırıldı. Ben, kadınla olan ilişkiyi bir müzik aletinden çıkan ezgiye benzetiyorum. Burada yanlış anlaşılmasın, alet derken kadının aletleştirilmesinden, araçsallaştırılmasından bahsetmiyorum, süreklilikten bahsediyorum. Anlatmaya çalıştığım, doğru ve anlamaya dayalı bir çaba olursa her iki tarafa da bir ömür boyu yetecek değişik güzellikleri barındıran ve sürekli yenilenen tazelenen bir ilişki olacak. Tabi burda erkek de önemlidir. Erkekler de bu güzelliği yaşamak istiyorlarsa kadınla bu temellerde buluşabilmelidir, yoksa tersine her gün zorla cinsellik, baskı ve köleleştirmeye dayalı bir tecavüz kültürü ortaya çıkacak. İşte görüyorsunuz gencecik kızların kafasını aşk adına, sevgi adına kesiyorlar. Bu belirttiklerim üzerinde beni takip eden ve iddialı olan kadınlar yoğunlaşabilirler. Tabi sonuçta bunlar benim düşüncelerim, ben böyle bakıyorum meseleye.
Kadınlar tecavüz kültürüyle mucadele etmeliler
Tecavüz kültürü binlerce yıldan beri ataerkilliğin kadını esir almasından itibaren başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Kadınların bu zihniyetle mücadele etmesi gerekir. Daha önceki kadın meselesiyle ilgili değerlendirmelerimden, tecavüz kültürüyle ilgili açıklamalarımdan yararlanılarak bir kitap hazırlayabilirler. Bu kitabın ismi de şu şekilde olabilir: “Tapınaktan Kerhaneye Kadın Sorunu”. Burdaki Kerhane Kârhane de olabilir. Sonuçta aynı kapıya çıkar. Bu mesele sadece Kerhane– Genelevle sınırlı değildir. Bir de bu işin “özel evlerde” süregelen boyutu var. Genelev özelev farketmiyor. Sıradan evlerde meydana gelen tecavüzlerden söz ediyorum. Siz sanıyor musunuz ki bu evlerde her şey kadının özgür iradesiyle, seçimiyle oluyor? Hayır, kadının hiç bir konuda karar verme hakkı yok. Her şeyi erkek belirliyor, her şey onun canının istediği şekilde oluyor. Bakın yanlış anlaşılmasın ben aile kurumuna karşı değilim. Çok ilkeli bir şekilde olursa ve taraflar kendilerine gerçekten güvenirlerse belki olabilir. Bazen düşünüyorum, dışarıda olsam ben böyle bir ilişkiyi yürütebilir miyim diye. Bana göre kadın-erkek ilişkisi, birlikteliği, adeta bir sanat gibi olmalıdır. Böyle olursa anlamlı olabilir. Ama bu günkü koşullarda en kendine güvenen kadın, hangi erkekle olursa olsun, isterseniz en ideal erkek olsun, birlikte olmaya başladıktan sonra 24 saat içinde erkeğin boyunduruğu altına girmeye başlar. Çünkü sistem böyle kurulmuş. Sistem kadını tamamen esir haline getirmiştir. Kadın hiçbir yerde gerçek anlamda yoktur. İş hayatında yoktur, yönetimde yoktur vesaire. Ama aslında kadın doğal olarak bu yeteneklere sahiptir.
Neolitik dönemde doğuran, besleyen kadındı, yemek kültürü onların eseridir. Hayatı onlar var ediyorlardı. Bu günde bu yeteneklere doğal olarak sahiptirler. Savunmalarımda hep neolitik dönemin tanrıça kültüründen bahsediyorum ama bunun da yanlış anlaşılmaması gerekiyor. Tanrıça derken dini anlamda bir kutsallıktan bahsetmiyorum. Kadın tabi ki kutsaldır ama ben bu tanrıça kültüründen bahsederken kadının o çağlardaki sosyal konumundan bahsediyorum, kendini nasıl koruduğundan bahsediyorum, onu kastediyorum. Tanrıçalıktan, bugünkü duruma nasıl düşürüldüğünün anlaşılması açısından tarihe gidip tanrıça kültüründen bahsediyorum. Kadın meselesine üç farklı bakış var; 1-Duygusal yaklaşım, 2-İmgesel yaklaşım, 3-Düşünsel ve Felsefik yaklaşım. İşte Nazım Hikmet onlar ve başka bazı yazarlar, şairler, edebiyatçılar kadın meselesine duygusal ve imgesel yaklaşıyorlar. Hatta bizden de özellikle cezaevindeki bazı arkadaşlar da imgesel, hayali yaklaşıyorlar. Ama bizim yaklaşımımız imgesel-hayali değil, gerçekçi, düşünsel ve felsefik yaklaşımdır. Bu beşbin yıllık erkek egemen tecavüz kültürü ancak böyle düşünsel ve felsefik yaklaşımla aşılabilir. Duygusal ve imgesel yaklaşımlar kurtarmaz. Kapitalist modernite kadını bir seks objesi haline getirmiştir, işte moda adı altında bu süslemeler, püslemeler, yakışıyor adı altında aslında kadını pazarlıyorlar. Kadına adeta bir seks makinesi olarak bakılıyor. Erkekler kadına sadece seks gözüyle bakar hale getirilmiştir. Yirmidört saat bunu düşünüyorlar ve kadına da bu gözle bakıyorlar. Kadına verilmiş en önemli bir görev bu, erkeğin sınırsız seks güdüsünü karşılamak. Halbuki hayvanlarda bile böyle değil, hayvanlarda bunun bir düzeyi, düzeni var. Erkek ve dişi sadece belli dönemlerde karşılıklı ihtiyaç temelinde çiftleşir. Kapitalist modernite kadının gerçeğini örtbas etmek için onu sürekli fiziksel yönünü, cinsellik yönünü ön plana çıkararak, moda adı altında pazarlayarak kadının gözünü boyuyor ama özünde, aslında kadını köleleştiriyor. Ne giyeceğine, saçını nasıl keseceğine, nasıl kokacağına, kilosuna her şeyine sistem ve erkekler karar veriyor. Aşk ve sevgi kavramlarını da çarpıtıyor. Oysa aşk ve sevgi veya birliktelik karşılıklı bir irade kabulüne, kadının iradesine saygıya ve kadının doğasına, özüne uygun temelde olursa anlamlı olur, aksi takdirde egemen tecavüz kültürü anlayışıyla yaşanan “aşk-sevgi” kadını bitiriyor. Kadının bunun bilinciyle kendini bu duruma düşürmemesi, kendini koruması ve özgürlüğü için örgütlenmesi, mücadele yürütmesi gerekiyor.
Doğru ve gerçek namus anlayışı, özgürlük için mücadeleden geçer
Savunmalarım okunduktan sonra kadınlara ilişkin sorulacak sorular olabilir. Ben namus kavramına yoğunlaşıyorum. Nasıl bir namus? Bu önemli bir soru. Ben Kürtlerin namus kavramının ne demek olduğunu iyi biliyorum. Namusları için adam öldürüyorlar, namus için cinayet işliyorlar! Bu cinayetleri din adına, töre adına yapıyorlar! Namusları için yapamayacakları bir şey olmadığını söylüyorlar! Hatırlıyorum, köyde İmam Ali vardı, bir gün ben ona, ‘ben bu kadına bakarsam din ne der?’ diye sordum, o da ‘bakabilirsin!’ dedi.
Hiç unutmam, annemle küçükken namus üzerine konuşmuştuk. Ben bu konuşmayı hiç unutmam. Ta o zamandandır ben namus kavramı üzerine yoğunlaşıyorum. Nasıl bir namus kavramına cevap arıyorum. Ben bu konuları savunmalarımda da daha derin açtım. Kadın sorununu daha önce de yazmıştım, kadını kavramaya anlamaya çalışan biriyim. Kadınlar bu kavramı çok yoğun tartışmalı. Nasıl bir namus, nasıl bir kadın? Sorularına cevap aramalı. Kürtlerin namustan ne anladığını ben çok iyi biliyorum. Kürtlerin namus durumu ortadadır. Kürtler üzerinde birçok oyunlar oynanıyor. Bunları iyi görmek gerekiyor. Doğru ve gerçek namus anlayışı, özgürlük için mücadeleden geçer. Bu konuda üç beş kişi doğru bir özgürlük anlayışıyla mücadele etse onlarca kadını arkasından götürecektir. Mücadeleleri güçlenecektir.
Özgürleşmek için felsefeyi bilmek gerekiyor, tarihi bilmek gerekiyor. Beş bin yıldır kadınların tarihen üzeri silinmiştir. Gerçek manada bir avukat, bir hukukçuluk yapmak için de tarihi ve felsefeyi bilmek gerekiyor. Yasalar biliniyor, ben kadınlara yasalara aykırı davranın demiyorum ama bunları da gözeterek demokratik duruşu göstermek lazım. Bu sorunları aşmak kolay değil. Ben hep söylüyorum kendini yakmak, bu sorunları aşıp, özgürleşmekten daha kolaydır. Ben bu konuda onlarca kitap yazdım. Kadınları anlamaya, kavramaya çalıştım. Bu konuda ısrarlıyım, bu konuda iddialıyım.
Ben erkekler için de söylüyorum, namuslu erkek, birazcık namusu ve onuru varsa kadını anlamaya, dinlemeye çalışırlar.
Erkek, fiziki olarak kadından güçlü olabilir ama kadın kendi meşru savunmasını güçlendirmeli. Ben silah alıp sizi koruyamam ki, her zaman yanınızda olamam. Meşru savunma sadece kadın için değil herkes için geçerli. Ben meşru savunmayı da savunmalarımda açtım. Kadınlar kendi savunmalarını yapmalıdırlar. Artık sokakta bile yürüyemiyorsunuz. Evleniyorlar, her gün tecavüze uğruyorlar. Kendinizi koruyamıyorsunuz. Erkek, isterse bir günde kadının haşatını çıkartabilir. Bunları görüp özgürlük mücadelelerini derinleştirmelidirler. Cezaevlerinden kadınların çok yoğun mektupları geliyor. Derinleşme düzeyleri, yoğunlaşmaları iyi ama önemli olan bu düşündüklerini kendi yaşamlarında hayata geçirebilmeleridir. Bu söylediklerini hayata geçirdikleri oranda özgürlük mücadelesi yolunda ilerleyebileceklerdir.
Cinsiyetçilik, iktidarcılıktır. Cins temelli her şey iktidardır. Cins kavramının olduğu her yerde iktidar vardır. Cinslerin biyolojik olduğunu söylüyorlar, hayır. Cinsiyet, öğretilen bir şeydir. Ben bunu savunmalarımda genişçe açıkladım. Ben savunmalarımda milliyetçilik, dincilik ve bilimciliği (pozitivizm) de değerlendiriyorum. Bunlar tehlikeli anlayışlardır. Bunlardan uzak durmak gerekiyor. İşte Anayasa Mahkemesi kararlarını görüyorsunuz, “din odağı olmak” diyorlar. Laisizm, dincilik, milliyetçilik, bilimcilik (pozitivizm) siyasal iktidardır. Türkiye’de hiçbir şey ifade etmiyor, içi boştur.
Şahsımda klasik erkeği öldürmeye çalıştım
Erkekler içinde şunu söylüyorum: Kadın deyip geçmesinler, yeni kadını anlasınlar. Yeni kadın, vatan ve toplum özgürlüğünden de önceliklidir. Bizim için özgür toplumu yaratmada birinci derece önemlidir. Biz neden kadını inceliyoruz? Sümerlerden beri kadın düşürülmüş, piyasalık yapmışlar. Kim yapmış ? Sınıflı toplum bunu yaratmış. Biz kadını kaldırmaya ve yeniden yaratmaya çalıştık. Erkeklerin de kıskançlıktan ziyade kadını yüceltmeleri gerekir. Kadın yücelecek, yaşam da onunla güzelleşecek, erkeklerin bunu gururla taşımaları gerekir. Benim senin olduğundan ziyade, toplumun oldu demek. Buna inanmış büyük bir ahlakın sahibiyim, ciddiyim. Bu konuda Önderlik kadını cins lanetinden kurtaracaktır. Bağlılığımı istismar edemem. Kadını cinselliğin bu basitliğinden arındıracak ve bu bağlığı büyük özgürlük mücadelesiyle cevaplayacağım. Bol bol tartışsınlar. Ama birbirlerini yüceltsinler. Bu tartışmadan çok büyük bir birlik doğar.
Erkeklere de söylediğim budur. Beni incelemeleri gerekiyor. Bana inanan onlarca kız çıktı. Ağabey, kardeş gibi ucuzca değerlendiremem. Ağabey, kardeş, abla, kardeş gibi olsunlar demiyorum. En çok eleştirileri yaptıklarımı da aynı zamanda severim.
Kadın gerçeği konusunda biraz daha derinleşin. Tanıdığım kadın grubu biraz inatçıdır. Erken iktidar hastası olmasınlar. Yetki delisi de olmasınlar. Asırlık etkisi olabilecek bir çalışmadır. Benim bazı pratik önerilerim olacak. Örneğin Hıristiyanlık’ta aziz ve azizeler var. Ben bunu da önermiyorum. Günümüzde feminist hareketler var. Onlardan kopuyor. Bu daha özgün, daha radikal bir oluşumdur. Aynı parti birliği içinde yer almalarını da zorlar. Kadın çalışmaları barış döneminin çalışmalarına yansır. Kadının gösterdiği korkunç bağlılık barış etkinliğine dönüşürse, muazzam infilak olur.
Bu işin özünde cins çelişkisi var. Cins kinini öfkesini ortaya çıkarır. Çelişkiyi tanımak gerekir. Onun kuvvetini tanımak gerekir. Ne sanıyorlar çelişkiyi? Konu hayli karmaşık. Ne de olsa devrimci arkadaştır, cins çelişkisi o kadar önemli değil demek doğru değildir. O kadar basit değil. Bu savaşın, cins savaşımının özgünlüğü var. Konunun muazzam karmaşıklığı var. Kişisel tatmine, cinselliğe indirgememek gerekir. Cinsellik bambaşka bir tahlili gerektirir. Ben bunu muazzam çözmüştüm. Çözümlemelerimi iyi okumuyorlar mı?
Benim en destansı çalışmam kadın özgürlüğüne ilişkin olanıdır
Kadın özgürlüğü, özgürlük mücadelemizin en temel direğidir. Kadınların özgürlüğe kavuşması için bugüne kadar yaptığım çalışmalar biliniyor. Benim Ortadoğu’daki en destansı çalışmam, kadın özgürlüğüne ilişkin olanıdır. Bana göre kadın özgürlüğü, anavatan ve emeğin kurtuluş çalışmalarından çok daha önceliklidir. Çünkü kadın, gericiliğin ve köleciliğin ilk ve köklü ezilen sınıfı, ulusu ve cinsidir. Bu nedenle kadın özgürlüğü çok büyük bir mücadeleyi göze almaktır.
Zorlu ama bir o kadar da onurlu bir mücadelenin içerisindeyiz. Elbette bu günlere kolay gelinmedi. Özgürlüğe büyük susamışlığın verdiği güçle soruna yüklendim. Çok sayıda çözümlemeler, diyaloglar, derinlikli konuşmalar yaptım. Doğrultumuzu derinleştirmeliyiz; “toplumla tanışma, erkekle hesaplaşma ve yaşamla buluşma” perspektifiyle yürüdüğümüz ölçüde başarı bizimle olacaktır.
Kadınlar özgürleşmek için kadın kurtuluş ideolojisinde derinleşmeliler, ideolojik güç olarak var olabilmeliler. Erkeklere karşı alacakları çok yol var, erkeğe fazla güvenmemeli. Kadın kendi bağımsızlığını koruyacak. Kadının özgürlüğünden korkmamak gerekir. Ben kadınla böyle yoldaşım. Ben kadınlara çok görkemli yoldaşlık yaptım, kadınla çok güçlü bir arkadaşlığım var. Bu bir güç, inanç meselesi. Kadın yoldaşlarımın bana ilişkin emeklerine böyle karşılık veriyorum. Bilmelerini istediğim en önemli bir hakikat, onların savaşın da barışın da kaderini belirleyecek kadar güçlü olmaları gerektiğidir.
Sevginin işçisi olarak tanımlıyorum kendimi. Sizler için yaşıyorum. Sizlerin özlemleri yaşam gerekçemdir, sizinleyim. KAZANILACAK ÖZGÜR BİR DÜNYA VAR. KAZANILACAK ÖZGÜR BİR YAŞAM VAR. Asla ucuza, değersize ve acılara anlam vermeyen ilişkilere girmeyin. Tüm ilişkileriniz acılardan süzülmüş, büyük ve anlamlı sevgi değeri olmalıdır. Dogmatik olmayın ama asla ilkesiz de olmayın.
Hepinize çok büyük bir sevgi hazırlamış, sunmaya çalıştım. Üzerinde büyük durun, mutlaka ulaşın. Özgücümüze güvenerek dönemin ruhuna uygun düşünsel ve eylemsel duruşumuzla sürece yanıt olmalıyız.
Bir gün mutlaka gerici ve zorba erkeği hizaya getirecek güçlü kadına ulaşacaklarına dair duyduğum inançla, sürecin ruhuna uygun mücadelenizi yükseltmenizi diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.