Toplumun kadın öncülüğündeki tüm ahlaki politik bilinci, ona dayalı özgür ve komünal yaşam değerlerinin çalınması ve gaspı üzerinden şekillenerek oluşan hiyerarşik iktidar sistemi; varlığını yalan, hile ve komplolara dayandırarak kendini yaşatmıştır. Bu karakterini kırımlar, kıyımlarla geliştirerek sürdürmüştür. Devletin de mayası olan iktidar zihniyeti, gidererek düşünceleşen, derinleşen, sistemleşen bir karakter kazanmıştır. Toplumun en temel dinamik gücü ve kimliği olan gençleri düşünsel ve duygusal kuşatma biçiminde kendi komplolarının bir parçası haline getirerek onları bu sistemin savaşçıları haline getirmiştir. Komplocu yaşlı şaman, gençlerin yaşamdaki bilinç yetersizliği ve tecrübesizliklerinin de bilincinde olarak gençlerin öğrendiğini eyleme geçirme potansiyeli ve onu yaşama uygulamadaki pratikçiliğinden tutarak beynine ve duygularına komplo tohumlarını serpiştirip, kendi sisteminin temel gücü haline getirmiştir. Bu anlamda komplonun ilk hedefi, ilk kurbanları gençlerdir, ilk kandırılan, ilk düşürülen ve bununla da bırakılmayıp ilk karşıtlaştırılan kimliktir. Kuşkusuz ilk hedeflenen olmasında belirleyici olan gerçeklik gençliğin kendinde potansiyel olarak barındırdığı dinamizm, duygusal ve eylemsel potansiyelini uygulama gücü olmuştur.
Kadın kırımı, gençlik kırımı toplumsal soykırım ile özdeş olmaktadır
İktidar zihniyeti, toplum kırımını kadın kırımı ve gençlik kırımı üzerinden gerçekleştirmektedir. Doğanın ve toplumun en temel dinamik canlılığı ve yine geleceği yaşatma anlamında süreklilik gerçeği, en fazla gençlik ve kadında karşılık bulmaktadır. Bu anlamda kadın kırımı, gençlik kırımı toplumsal soykırım ile özdeş olmaktadır. Bu temelde başlatılan soykırımı da komplo ile geliştirmiştir. Bu anlamıyla komplo bir soykırım sistemidir. Komplocu iktidar ve onun devletçi sistemi komploya dayalı kendi inşasını gerçekleştirip zamanla bir kurumsal yapıya dönüşerek bu talan, gasp, hırsızlık ve soykırıma dayalı zihniyet ve sistemi daha da büyütme temelinde bir savaş olgusuna evirtip giderek taktiksel ve stratejik temelde geliştirmiştir.
Devletleşerek sistemleşen iktidar olgusu bu temelde geliştirdiği tüm kurumsallaşmaları da savaşın hizmetine koyarak savaşın kendisini de giderek kurumsallaştırmıştır. Taktik, strateji, askeri yetkinlik ve güç ile sonuç alamadığı tüm toplumlara, halklara, inançlara, toplumsal önder ve öncülerine karşı komplolar geliştirerek sonuç almak bu iktidar sisteminin mayasında vardır ve tarihin her döneminde bu komploları giderek derinleştirmiştir. Bu anlamda iktidar tarihi komplolar tarihidir.
Komplo gerçekliğinin kendisini dayandırdığı temel bir gerçeklik, komplo yapmak istediği topluma, onun ideolojisiyle toplumsal yaşam değerlerine ve öncülerine karşı geliştirdiği ihanet ve işbirlikçi çizgidir. Bu anlamıyla geliştirilen ilk komplo gerçeği de tarihsel ve toplumsal temelde doğru çözümlendiğinde özünde bir ihanet barındırdığı gerçeği ile karşılaşmaktayız. Komploya dayalı bu ihanet gerçekliği tarihsel olarak tek tanrılı ve çok tanrılı dinlerin mitolojilerinde de görülmektedir. Tarihten günümüze doğru Sümer, Yunan, Mısır mitolojilerinden; Yahudi, Hristiyan, İslam mitolojilerine kadar temeli komploya dayanan birçok mitolojik hikayede geliştirilmiş olan ihanet ve işbirlikçilik tüm acı gerçekliği ile karşımıza çıkmaktadır. Bu gerçeklik Kürt mitolojisi ve tarihinde de görülmektedir. İhanet olgusu özünde bir aidiyet yitimidir. Ait olduğu toplumsal gerçekliğe, ahlaki değer yargılarına, köküne ihanet ettirip onun karşıt savaşçısı durumuna getiren temel gerçeklik aidiyetsizlik duygusudur. Bu anlamıyla aidiyetsizlik, köksüzlük ve kişiliksizlik ile özdeştir. Bu yüzden kendi gerçeğine ihanet etmiş bir kişiliksizlik kendisi için çalıştığı taraf başta olmak üzere hiç kimseye güven vermez. Bir ihanetçi ve işbirlikçi ile ilişki ancak onu kullanma temelinde olabilir ki mevcut devletçi sistem ve kapitalist modernite bunu bir sistem, bir sınıf ve karakter olarak geliştirmektedir. Çünkü ihanetçi kişilik zaten ihaneti ile kendisini pazarlama durumunu ilan etmiş, bu temelde kullanıma açık olduğunu pratiğinde ifade etmiştir. İhanet olgusunun bu genel gerçekliği ile beraber Kurdistan’da ihanet ve işbirliği çok daha derinlikli ve trajik bir gerçekliğe sahiptir. Sömürgeci, soykırımcı, emperyalist güçler eliyle bir komprador ve işbirlikçi sınıf karakteri kazandırılmaya çalışılmaktadır. Tarihten günümüze kadar bunu kendisine görev edinmiş PDK bu kontra ve komprador görevi adeta salyalarını akıtarak iştahlı bir şekilde icra etmeye devam etmektedir.
Devletçi uygarlık sistemi içerisinde komplo ve soykırımlar sistemleşmiş ve kurumsallaşmıştır
Geliştirilerek kurumsallaştırılan savaş olgusu bir gasp ve soykırım savaşı biçiminde etkisi ve kapsamı giderek derinleştirilmiş ve stratejik bir amaç haline getirilmiştir. Kapitalist modernitenin tamamen kendi karakterini verdiği savaş gerçekliği neredeyse belli bir tanıma dahi sığdırılamayacak kadar yaşamın tüm alanına yedirilmiş, çok kapsamlı ve çok yönlü karakteri ile kolayca anlaşılmayacak kadar inceltilmiş ve özelleştirilmiş bir durumdadır. Kapitalist modernite ile birlikte toplumsal aklın ürünü ve yaratımı olan bilim, siyaset, ekonomi, tüm propaganda araçları, dini kurumlar, tüm ilişki ve ittifaklar, teknik ve teknolojik gelişmeler yine başta eğitim olmak üzere tüm devlet kurumlaşmaları ve birçok sözde sivil toplum kuruluşları bir bütünen savaşa hizmet eder temelde etkili birer savaş argümanı olarak kullanılmaktadır. Kuşkusuz tüm yoğunluğu ve derinleşmiş biçimiyle bu gün kendini sistemleştirmiş ve özelleştirmiş olan günümüzün savaş karakterinin de mayasında yine yalan, kandırma, hile ve komplolar yer almaktadır. Hatta günümüzde yalanın, hilenin, komplonun ve soykırımların geliştirilerek kurumsallaştıklarını çok rahat ifade edebiliriz. Devletçi uygarlık ve günümüz kapitalist modernite sistemi içerisinde yalan sistemleştirilmiş, kurumsallaşmıştır; hile kurumsallaşmıştır, komplo ve soykırımlar sistemleşmiş ve kurumsallaşmıştır.
Oluşumu ve tarihi komploya dayanan iktidar ve onun cisimleşmiş biçimi olan faşist devlet sistemi geçmiş tarihten günümüze kadar birçok halk, toplum ve onun öncüleri, önderleri üzerine belli düzeyde komplolar geliştirilmiştir. Belli bir düzeye kadar da sonuç almışlardır. Bu güne kadar komplo ile karşı karşıya kalan birçok hareket, halk onun öncü ve önderleri bu komplo gerçekliğine çok fazla direnememiş, komplo gerçekliği karşısında kendi varlıklarını korumayı başaramamıştır. Büyük bir çoğunluğu komplo gerçeği karşısında yenilip tasfiye olmuştur. Hatta yüz yüze kaldığı komplo gerçeği karşısında karşıtına dönüşen kişi ve öncüler de olmuştur. Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen komplo gerçekliği hiç bir mitolojik hikayede bile benzerine rastlanmamış düzey, kapsam ve derinlikte bir komplo olarak geliştirilmiştir. Kapitalist modernite sisteminde küresel emperyalizmin süper güçleri denilen tüm öncü hegemonik güçleri ve onların inşası olan uluslar arası kurum ve kurumsallaşmalarını da devreye sokarak bölgesel işbirlikçi, ihanetçi ve komprador güçlerin de ortaklığı temelinde Önder Apo’ya karşı devletler arası komployu gerçekleştirmişlerdir. Önder Apo’ya karşı geliştirilen bu devletler arası komploda bilinen gerçekliği ile 34 farklı devletin bu komploda yer alma durumları vardır. 34 farklı devlet eliyle gerçekleştirilen bu komplo gerçekliği düzeyi, kapsamı, derinliği ile kendinden önceki tüm komplo gerçekliklerinden farkını açıkça ortaya koymaktadır. Kuşkusuz Önder Apo’ya karşı geliştirilen bu komplonun kapsamı ve derinliği Önder Apo’nun sömürgeci, soykırımcı emperyalist sistem için ne kadar büyük bir tehlike arz ettiğinin ifadesidir. Bu gerçeklik kapitalist modernite hegemonik güçlerinin Önder Apo’nun fikir, felsefe, ideoloji ve paradigması karşısında içine düştükleri dehşet durumunun bir ifadesidir. Bu güne kadar hiç bir devrimci sosyalist önder ve öncülük ettiği hareket, kapitalist sistem karşısında bu kadar korku ve tehlike oluşturacak güçte olamamıştır. Bu gerçeklik kapitalist modernite güçlerinin kendi itirafları olarak da tarihe geçmiştir.
Önder Apo komploya dair bir değerlendirmesinde bu gerçeği çok çarpıcı bir biçimde ifade etmektedir. “Kapitalist, modernist sisteme, onun liberal ideolojik hegemonyasına karşı amansız bir savaşım yürüttüğümden dolayı kapitalist, modernist sistemin hegemonik güçleri tarafından, büyük bir komployla kapitalist, modernist sistemin esiri olarak İmralı’ya getirildim. Eğer kapitalist, modernist sistemi ve onun liberal ideolojisini, yani paradigmasını kabul etmiş olsaydım, böylesine bir durumla karşılaşmamış olacaktım. Ama ben; kapitalist, modernist sistemi, onun paradigmasını kabul etmedim, ret ettim. Bundan dolayı kapitalist, modernist sistemin hegemonik güçlerinin komplosuyla karşı karşıya kaldım ve kapitalist, modernist sistem güçlerinin İmralı sistemine alındım. Bu güçler tarafından İmralı sisteminde tutularak; yeni paradigmanın, demokratik modernite sisteminin geliştiricisi olmaktan dolayı cezalandırılıyorum” diye belirtiyordu. İmralı işkence ve tecrit sistemi kapitalist modernitenin hegemon güçleri tarafından çok özel olarak kurgulanarak hazırlanmış ve gardiyanlığı soykırımcı, sömürgeci, faşist TC Devleti’ne bırakılmış ve asıl özel savaşın tüm boyutlarıyla yürütüldüğü bir merkezdir. Kuşkusuz bu kapitalist modernitenin öncü emperyalist güçleri ve gardiyanları faşist TC Devleti Önder Apo’nun şahsında bir tasfiye ve soykırım savaşı yürüterek Kürt soykırımını ve tüm halkların özgürlük umudunu tasfiye etmeyi amaçlamışlardır. Önder Apo bir hakikat olarak gerçekleşen bilinç, duygu ve anlam dünyasının büyüklüğü ile geliştirdiği paradigması ile bu tasfiye konseptini boşa çıkarmıştır. Tüm kudretlerini seferber eden bu emperyalist güçler ittifakı Önder Apo’ya etki edememiştir. Heval Fuat bir değerlendirmesinde bilge insan gerçekliği olarak bu durumu çok etkili bir biçimde ifade etmektedir. “Bilgeyi savaşarak geriletebilirsiniz, hatta kendisini yok edebilirsiniz; ama onu fethedemezsiniz, ruhuna, duygularına, düşüncelerine egemen olamazsınız, kendinizi onda hiç bir zaman içselleştiremezsiniz, onu kendi sisteminizin insanı haline getiremezsiniz’’ diyordu.
Önder Apo ilk çıkışından itibaren sürekli gelişen, yenilenen gerçekliği ile bir ulusal önder olmaktan çıkarak geliştirdiği ideoloji, paradigma ve felsefe ile bilinen zaman ve mekan olgusunu aşarak evrenselleşen bir gerçekliği yakalamıştır. Kendisinde tüm insani, toplumsal değer yargılarını, devrimci, demokratik ve sosyalist insanın ilkesel duruşunu temsil edip en yaman savaşçısı ve önderi olmuştur. Tüm bu değerlerin bileşkesi olan Önder Apo, özünde özgürlüğün önderi olmuştur. Coğrafyanın mekansal sınırlarını, tarihin dönemsel sınırlarını, ulus devletlerin zihinsel sınırlarını aşarak evrenselleşen bu Önderlik gerçeği kadınların, gençliğin, halkların, çocukların, inançların solcu, sosyalist ve devrimcilerin umut, mücadele ve özgürlük önderi olmuştur. Önder Apo, insanlığı aydınlığın özgürleştirici ruhuyla buluşturan çağdaş Prometheus olmuştur. Başta kadın ve gençlik olmak üzere birçok farklı halktan, dilden, inançtan insanların bu enternasyonal önderlik gerçeğinde mücadeleye katılmaları, aradıkları aydınlık ve özgür hakikati bulmaları ile ilgilidir. Bu anlamda Önder Apo için yapılan ‘Güneş’ benzetmesi tam da bu gerçeklik de anlam bulmaktadır. Yakalanan aydınlanma, bilinç, duygu ve bu anlam temelinde birçok Önder Apo militanı ve devrimci, yurtsever insan bu tasfiyecilik ve komplo karşısında “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı ile kendilerini ateşin hakikati ile arındırarak yapılabilecek tüm tanım ve benzetmeleri yetersiz bırakan bir gerçeklik oldular. İnsanlık tarihinde ilk olma gerçekliği ile bu komployu yapan güçlere de dehşet saçan, yaşadıkları dehşeti onlara da dünyaya açıktan itiraf ettiren bir gerçekliğe sahip oldular. Bu gerçeklik eylemin ve eylemcinin büyüklüğünün ifadesidir ve sadece Önder Apo’nun kesin durdurulması talimatı ile ancak durdurulabilmiş kararlılıkta gelişen bir eylemsellik olmuştur.
Güneşimizi Karartamazsınız eylemsellikleri 9 Ekim 1998 günü Maraş cezaevinde bedenini ateşe verip şehit düşen Mehmet Halit Oral yoldaş ile başlayıp en son Mardin’in Artuklu ilçesinde Ocak 2023 yılında 65 yaşındaki Veysi Taş ve Amed’in Sur ilçesinde bulunan tarihi Keçi Burcu’nda bedenini ateşe veren, Mehmet Akar ile devam etti. 2019 yılında “dağa kaçırıldığı” iddia edilen ve ailesi HDP önünde oturan, daha sonra zorla evlendirilen 25 yaşındaki Mehmet Akar, 16 Ocak günü saat 21.21’de bedenini ateşe vererek Güneşimizi Karartamazsınız şehitler kervanına katıldı.
Güneşimizi Karartamazsınız eylemsellikleri Önder Apo için alınan idam kararını parçalayarak sömürgeci soykırımcı emperyalist güçlerin suratına tokat gibi inerek hepsine geri adım attırmayı başarmıştır. Geliştirilen eylemsellik biçimi Önder Apo tarafından doğru görülmediği için durdurulmuştur. Bundan sonraki süreçte de aynı tarz eylemselliklerin gelişmemesi üzerinden Partimiz büyük bir hassasiyet ile yaklaşmaktadır. Var olan bütün duygu, düşünce ve irade yoğunluğunu bir bütünen düşmana günün her anında en yaratıcı yol ve yöntemlerle eylemleriyle darbe üstüne darbe indiren bir arayış ve pratikleşme durumunda olma ve yine tüm gücünü, bilincini enerjisini, potansiyel ve aktif bir örgütlenme, bilinçlenme ve eylemselliğe evirtme perspektifi sunulmaktadır. Güneşimizi Karartamazsınız eylemselliğini geliştiren her arkadaş kuşkusuz derin bir duygu, anlam ve irade büyüklüğüne kavuşmuş arkadaştır. Döneminde sonuç alıp önemli gelişmelere ön açmıştır. Bu eylemsellikle şehitler kervanına katılan her arkadaş, Önderlik şahsında geliştirilen komplonun, toplumsal özgürlük değerlerine, onun ahlaki politik toplum gerçeğine, özgür yaşam felsefesine, sosyalizme, tüm devrimci dinamiklere, kadına ve gençliğe yapılan komplo olduğunu derin şekilde bilince çıkararak insan üstü bir irade ile eylemsellik geliştirmişlerdir.
Özel savaşın hedeflerinden biri gençliği ahlaki değerlerden ve maneviyattan uzaklaştırmaktır
Güneşimizi Karartamazsınız eylemselliklerinin en son halkası değerli yurtseverler Veysi Taş ve Mehmet Akar arkadaşlar olmuşlardır. Aynı tarz eylemsellikleri tercih etmemek kaydıyla bu eylemsellikler hepimize çok büyük görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Özellikle Mehmet Akar arkadaş yurtsever bir genç olarak sömürgeci, soykırımcı faşist TC Devleti ve arkasındaki kapitalist modernitenin hegemon güçlerinin Önder Apo üzerindeki komplo ve mutlak tecridi merkezine alan kirli özel savaş politikalarına teslim olmayıp karşı eylem geliştiren bir duruş sergilemiştir. Mehmet Akar arkadaş, Önder Apo üzerinde geliştirilen komplo ve mutlak tecridin bir soykırım savaşı olduğunun bilincine varmış ve bunun duygu yoğunluğu ve iradesiyle bedenini ortaya koyarak tüm Kurdistan gençliğine görev, sorumluluk ve layık olma temelinde borç yüklemiştir. Çünkü faşist TC gerçekliğinde özel savaş, Kurdistan’a yönelik soykırım, asimilasyon, inkar ve imha politikaları biçiminde somutlaşmaktadır. Bu kapsamda halkın tarihsel birikimleri, toplumsal belleği, dili, kimliği ve kültürünü kırımdan geçirmek istemektedir. Bu kirli savaş asimilasyonla dejenere etme, inkarla köksüzleştirme, korku ile köleleştirme ve açlıkla terbiye etmeye dayanır. Halkı özelde gençliği ve kadını; siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, fiziki, moral ve ahlaki yönden çökerterek soykırıma uğratmak, bir özel savaş stratejisi olarak uygulanmaktadır. Özel savaşın en temel hedef ve amaçlarından bir tanesi de toplumu özelde de gençliği ahlaki değerlerden mahrum kılarak ve maneviyatsız bırakarak, gençlikteki direnme ve mücadele dinamiklerini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Çünkü mevcut kirli özel savaş rejimi bir toplumu çürütmenin, yozlaştırmanın temel dinamiklerinin gençliği bu temelde bozmak ve yozlaştırmaktan geçtiğini çok iyi bilerek bu savaşın hedef tahtasına gençliği koymaktadır. Tüm yönelimlerini buna göre gerçekleştirmektedir. Çünkü bu kirli özel savaş bir soykırım savaşıdır. Bu temelde tarihsel gelişim aşamasında, toplumsal kimliğinden kopartılmış, köksüzleştirilmiş, kimliksizleştirilmiş ve her türlü kötülüğe açık kişilikler yaratmak istemektedir. Günümüzde bu uluslararası komployla, 15 Şubat Komplosu’yla, İmralı işkence, tecrit ve soykırım sistemiyle birlikte yürütülen bir özel savaş halini almıştır. Mehmet Akar yoldaş, Önderliğe bağlı bir yurtsever Kurdistan genci olarak bunun bilincine varıp şehit düşmeden önceki ana kadar görevlerini ve sorumluluklarını yerine getiren, tüm baskı zulüm ve ailesinin de bir parçası olduğu özel psikolojik saldırılara rağmen geri durmayarak görevlerini yerine getirme mücadelesi vermiştir.
Bu anlamda Mehmet Akar arkadaşın eylemi tüm Kurdistan gençliğine amacı soykırım olan bu kirli, özel psikolojik savaş karşısında mücadele görevi ve sorumluluğu yüklemektedir. Bu yüzden özel savaşı boşa çıkarmanın en temel gerçekliği, kendini Önder Apo felsefesi temelinde eğiterek bilinçlendirme ve örgütlenme temelinde olmalıdır. Kendi örgütlüğünü sağlamış, kendini ve tüm çevresini örgütlemiş ve bilinçlendirmiş bir gençlik, tüm bu özel psikolojik savaş saldırılarını bertaraf edebilir. Bilinçli ve örgütlü bir gençlik, kadın ve toplum, özel savaşın yalan, hile kandırma, korkutma ve şiddet saldırılarını her şekilde boşa çıkarabilir. Çünkü bilinçli insan ne bastırılıp korkutulabilir ne de kandırılıp aldatılabilir. Bu yüzden kendini bu kirli özel psikolojik savaş karşısında her anlamıyla eğitip, donatmak, Önder Apo’nun düşünceleri ile kendini örgütlü ve eylemli kılmak Kurdistan gençliğinin ve tüm gençliğin en yaşamsal görevi ve Mehmet Akar şahsında tüm şehitlere ve eylemine karşı sorumluluğun da bir gereğidir.
Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak gençliğin temel görevidir
Mehmet Akar arkadaş, eylemiyle kapitalist modernite ve onun savaşım karakteri olan özel psikolojik savaşın dayattığı tarihsizlik, köksüzlük, aidiyetsizlik, lümpenizm ve maneviyatsızlığa karşı tarih bilincini geliştirerek özünü aldığı toprağına ve yurduna, mücadele gerçeğine karşı aidiyet ve köklerine bağlı yaşamanın, kapitalizmin yaratımı olan lümpenizm ve sahte özgürlük yalanları karşısında yaşamı pahasına da olsa özgür ve manevi yaşamı tercih etmenin sembolü olmuştur. Tüm baskı, zulüm, fiziksel ve psikolojik şiddet karşısında teslim olmayan, boyun eğmeyen, öfkesini ve intikam duygularını bıçak gibi bileyerek sömürgeci, soykırımcı faşist TC ve tüm işbirlikçi ihanetçilerin kalbine saplamıştır. Bu gerçeklik ile Mehmet Akar, tüm Kurdistan gençliği için; soykırımcı, sömürgeci komplocu TC Devleti’ne karşı intikam duygularını keskin ve canlı tutmanın, ondan en radikal şekilde hesap sormanın ve intikam almanın gerekçesi ve sembolü olmalıdır. Çünkü gençlik bağlılık ve intikam duyguları en güçlü, en canlı ve keskin olan kimliktir. Mehmet Akar, Önder Apo üzerindeki komplo ve mutlak tecridi kırma temelinde eylemsellik geliştirmiştir. Her ne kadar eylem biçimi onaylanmasa da öz olarak Önder Apo’ya bağlılık temelinde gelişen bir eylemselliktir. Mehmet Akar, komplo ile özdeşleştirilerek yürütülen kirli özel psikolojik savaşın bir düzeyde bilincine vararak cevap olmak istemiştir. Tüm Kurdistan gençliği de komplo ile özdeş yürütülen bu kirli savaşın gençliği komplo gençliği haline getirme amacının olduğu bilinciyle Önderliğe bağlılığının bir gereği olarak komployu kıracak en temel örgütlü ve eylemli intikam gücü olmalıdır. Kendisini kirli özel savaşın etkisi altında komploya hizmet eden durumdan çıkarmak, komplo gençliği olma durumundan çıkarak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlama mücadelesinin aktif öncüsü olmayı kendisine en acil ve yaşamsal görev bilmelidir. Bu anlamıyla Mehmet Akar, tüm Kurdistan gençliğine ilkeli, cesur, direnişçi ve Önder Apo’ya sonuna kadar bağlı bir yaşam ve mücadeleyi bir mesaj, bir miras ve bir görev olarak bırakmıştır.
Önder Apo’nun “Devrimci Halk Savaşı; Varlığını Koruma, özgürlüğünü sağlama savaşımıdır’’ tespiti tüm Kurdistan toplumu, gençliği ve tüm insanlık açısından kendi değerleri ve kökleri üzerinden var olmanın temel yaşamsal ilkesidir. Önder Apo üzerindeki komplo esaslı yürütülen soykırım savaşını bitirecek ve zaferi sağlayacak temel gerçekliğin Devrimci Halk Savaşı olduğu bilinciyle gençlik olarak Devrimci Halk Savaşına tüm boyutlarıyla öncülük yapmak, komployu kıracak ve özgürlüğü sağlayacak ve en esaslı değerlerimiz olan şehitlerin anısına layık olunacak esas gerçekliktir. Bu anlamıyla öz savunma bilinci, örgütlülüğü ve eylemselliği ve onun öncülüğü Kurdistan gençliği açısından yaşamsal önemdedir. Çünkü öz savunma bir tercih değil zorunluluktur. Bir var olma, varlığını koruma ve kendi olma mücadelesidir. İnsanlık tarihinde de köleleşme öz savunmasını kaybetmekle başlamış bir süreçtir. Bu temelde tüm bu kirli özel soykırım savaşı karşısında mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev öz savunma temelinde kendini, tüm gençliği ve toplumu eğitip örgütlemek, yurtseverlik bilinci ve değerlerini edinmek, faşist soykırımcı TC Devleti’ne karşı gençliği ve halkı savaşır duruma getirmek ve kendini her an eylem halinde tutmak, etkili öz savunma eylemlilikleri temelinde intikam almak, Kurdistan gençliğinin en temel görevidir. Çünkü bu faşizmi, soykırımcı kirli özel savaş rejimini bitirecek güç bilinçli, örgütlü ve eylemli öncü gençlik, kadın ve toplumdur.
Kapitalist modernite ve soykırımcı, işgalci faşist TC Devleti’nin kendi varlığını PKK’yi ve onun yarattığı Kürt gerçekliğini soykırımdan geçirmeye dayandırdığı soykırım savaşı karşısında en yaşamsal gerçeklik gerilla ve gerillalaşma mücadelesidir. Kurdistan Özgürlük Gerillası tüm tarihsel, toplumsal değer yargılarının, ahlaki politik toplum ilkelerinin, eşitlikçi, paylaşımcı komünal yaşam değerlerinin, özgür kadın, özgür erkek gerçeğinin temsilcisi, yaşatıcısı ve savunucu gücüdür. PKK Özgürlük Gerillası, günümüz dünyasında kapitalizmin dejenere etme ve tümden bitirmeye çalıştığı sosyalist ve devrimci ilkeleri büyüterek kendinde yaşatan, tüm insanlığın onurunu kurtarma mücadelesi olarak Apocu sosyalizm ve devrimciliği kendini feda ederek yaşatmaktadır. Bu anlamıyla Kurdistan Özgürlük Gerillası başta Kurdistan halkı olmak üzere tüm insanlığın onur intikam ve varlık mücadelesinin teminatıdır. Artık bir hakikat olarak görülen ve anlam dünyasında bilincine ulaşılan bu gerçeklik kişiyi özgürleşme arayışına, özgür yaşamı yaratma eylemselliğine çekmektedir. Bu gün birçok farklı ülke ve halklardan gençler PKK Özgürlük Gerillası saflarına katılmaktadır. Bu anlamda Önder Apo’nun Demokratik Modernite Gerillası dediği gerçeklik yaşam bulmaktadır. Bu da Önder Apo’nun kapitalist modernite ve soykırımcı, sömürgeci sistemden intikam alma biçimidir.
Mehmet Akar, kapitalist modernitenin özgürlük ve yaşam diye sunduğu gerçekliğin bir düşkünlük, yalan, sahtekarlık ve kendi gerçeğine küfür ve ihanet temelinde bir yaşam olduğunun farkındalığına vararak; esas yaşamın, özgürlüğün ve hakikatin Önder Apo felsefesinde PKK’de yaşanabileceğini bilince çıkarıp onurlu bir Kürt genci olarak PKK saflarına katılmak istemiştir. Kapitalist modernite ve onun uşağı sömürgeci soykırımcı faşist TC Devleti’ne vurulabilecek en büyük darbenin gerillalaşma olduğunu bilince çıkarmış bir Kürt genci olarak bu onur mücadelesinde yerini almak istemiştir. Bunun büyük korkusunu faşist TC’ye yaşatmıştır. Çünkü faşist, sömürgeci, soykırımcı TC Devleti’nin belirttiğimiz bütün kirli özel savaş saldırılarının ve en temel amacı PKK’ye katılımların önünü almaktır. Bunu kendileri de açıktan defalarca itiraf etmişlerdir. Bunun için bütün varını yoğunu seferber ederek devlet olmanın tüm kudretini devreye koymaktan hiç çekinmemektedir. Aileleri de bu düşürücü kirli savaşın en etkili aracı haline getirerek gençleri ailelerinin kendi eliyle düşürülmesini sağlamaya çalışmaktadır. Bu konuda aileye düşürücü ve özel savaşı sürdürücü bir rol biçmiştir ve bunu pratik olarak yaptırmaktadır. Mehmet Akar’ın eyleminin bir boyutu da bu özel savaş pençesine düşürülmüş ve ona hizmet eder duruma getirilmiş ve kendi ailesi şahsında Kurdistan’daki sömürge kurumu haline getirilmeye çalışan aile gerçekliğine karşı bir cevap, bir mesaj ve bir eylemdir. Kurdistan’ın kanayan yarası durumunda olan, komplo ve sömürgeciliğin beslenerek Kurdistan toplumunun kanını emen işbirlikçilik, ihanet ve komploculuk gerçeğine karşı bir tokat gibi inen ilkesel bir eylemdir.
Mehmet Akar, gerillalaşma hayalini Kurdistan gençliğine görev olarak emanet etmiştir
Mehmet Akar, PKK saflarında Kurdistan Özgürlük Gerillası olarak mücadelesini sürdürmek için büyük bir iddia ve hedef ile ısrar etmiş fakat hem faşist TC Devleti’nin baskı, zulüm ve özel savaş saldırılarından hem de ailesinin buna hizmet eden yaklaşım ve pratiklerinden dolayı gerillalaşma hayalini gerçekleştirememiştir. Mehmet Akar’ın gerillalaşma hedef ve hayalini gerçekleştirmek şimdi başta Amed ve Mêrdîn gençliği olmak üzere tüm Kurdistan gençliğinin temel hedef ve amacı olmalıdır. Mehmet Akar, geliştirdiği eylem ile gerillalaşma hayalini Kurdistan gençliğine mesaj ve görev olarak emanet etmiştir. Kurdistan gençliği onun bıraktığı bu görev ve hayali yerde bırakmamalıdır. Her Kurdistan genci, PKK’de Özgürlük Gerillası saflarına katılmayı kendisi için bir onur mücadelesi olarak görüp sadece kendi katılımı ile sınırlı kalmadan yanındaki, çevresindeki arkadaşlarını da katarak kafile kafile PKK özgürlük saflarına akmalıdır. Mevcut haliyle Kurdistan’da ve Kürtlerin bulunduğu her yerde yaşam katlanılamaz, tahammül edilemez durumu getirilmiştir. Bu kadar baskı, zulüm, işkence, kölece bir şekilde düşürülmüşlük ve yalanı yaşam diye yaşamak hiç bir Kurdistan gencine yakışmayacak kadar çirkindir. Kurdistan gençliği hiç bir şekilde alternatifsiz değildir ve adına yaşam denilemeyecek bu zulüm cenderesinde kalmak, tanık olup boyun eğmek, teslim olup sinmek ve göz yumarak kendini kandırmak zorunda değildir. PKK özgürlük mücadelesi; dünyanın en uzak kıtalarından birçok farklı halktan gençlerin bile kendisi için tek mücadele ve yaşam alternatifi olarak görüp saflarında gerilla olarak mücadele ettiği enternasyonal bir gerçekliğe kavuşmuşken, Kurdistan gençliğinin bu konuda kendisini alternatifsiz görmesi ya da bu noktada tereddüt yaşaması kendi gerçekliği açısından kesinlikle kabul edilemez olmalıdır. Şunu iyi biliyoruz ki özelde Bakur gençliği olmak üzere tüm Kurdistan gençliği; tüm insanlık dışı saldırı, zulüm, baskı ve işkencelere rağmen cesaret, irade, radikallik ve eylemci yönlerinden hiç taviz vermeden her dönemde en zorlu işkence ve baskı ortamında bile mücadele ve katılımdan geri durmamıştır. Her ne kadar yeterli düzeyde olmasa da düşmanı cevapsız ve kendini eylemsiz ve intikamsız bırakmamış ve bırakmayacaktır. Bundan sonra da kendisine en layık ve dönem görevi olan zafer gerillası olma temelinde komplo ve tecride, bulunduğu her yerde özel, soykırım savaşının karşısına bir intikam gençliği olarak dikilmelidir.
En fazla özeleştiri konumunda olması gereken, Kurdistan gençliğidir
En başta Önder Apo’nun militanları olmak üzere Kurdistan gençliği, kadınları, halkları ve tüm solcu, sosyalist, devrimci, demokrat insanlar açısından Önder Apo’ya karşı yapılan komplonun sonucu olarak devam eden ve 25 yılı bulan İmralı işkence ve tecrit sistemindeki esaret durumunu sonlandıramayıp fiziki özgürlüğünü sağlayamamış olmak hepimiz açısından en temel özeleştiridir. Bu özeleştirinin gereği olarak Önder Apo’ya dönük komplonun gelişmesinde sebep ve zemin olan yetersiz yoldaşlık ve sahte dostluk gerçeğimize bir an önce son verip tüm benliğimiz, enerjimiz, potansiyel, duygu, düşünce ve pratikleşme düzeyimiz ile soykırım sistemi olan komplo ve tecridi sonlandırmak yaşamsal önemdedir. Bu gerçeklik en fazla da gençlik için geçerlidir. Çünkü devam eden komplo ve mutlak tecridi bir an önce bitiremezsek gelişmesinde sebep olduğumuz durumun devamı olarak uzamasında da esas sorumlular olma durumundan çıkamayız ki bu da tarih karşısında bir lanetlenme gerçeğini ifade eder. Bu konuda en fazla da özeleştiri konumunda olan ve pratiğinde cevap olması gereken de Kurdistan gençliğidir. Tarihten günümüze kadar gelmiş geçmiş hiç bir sosyalist, devrimci öncü, önder, Önder Apo kadar kadın ve gençliği toplumsal inşa sisteminde, felsefik, ideolojik, eylemsel anlamda paradigmanın öncüsü olarak görmemiş, bir kimlik olarak dahi tanımlamamıştır. Önder Apo, kadını ve gençliği partinin, paradigmanın öncü kimlikleri olarak tanımlayıp bizzat kendisi eğitiminden sistemine, örgütlenmesinden eylemine kadar benzersiz bir emek, büyük bir hassasiyet ve sabırla ilgilenerek geliştirip kendi kimliklerinin hakikati ile buluşturmuştur, özündeki potansiyeli aktifleştirmiş, bilinç ve kimlik sahibi kılmıştır. Önder Apo, ‘Kapitalist Uygarlık’ kitabında komplo sürecini değerlendirirken dağa gitmemesini bu ifadelerle değerlendirmektedir. “Bir önemli husus olarak gençliğin inanılmaz eğitimsizliği ve kendilerini mutlaka eğitmem gerekliliği beni dağa çıkıştan alıkoydu.’’ Önder Apo’nun bu değerlendirmesi karşında gençlik olarak her anlamıyla biyolojik olarak varlığımızdan tutalım anlam, felsefik ve toplumsal varlığımıza kadar, benliğimizi, kimliğimizi borçlu olduğumuz Önder Apo’ya layık ve cevap olabilmek en yaşamsal amaç ve hedefimiz olmalıdır. Geliştirilen bu kadar kapsamlı komplo ortamında dahi gelişebilecek tüm tehlikelere rağmen gençliği ve onun eğitimini düşünerek konumlanmasında bile belirleyici kılan bir Önderlik gerçeği karşısında gençlik olarak bu gerçeği iliklerimize kadar hissederek, aldığımız nefesi dahi Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlama temelinde kullanmak ve bunu mutlak zaferle taçlandırmak dışında hiç bir seçeneğimiz yoktur. Bu anlamda gençlik olarak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamaya hizmet edecek bir gerçeklik dışındaki her durum, duruş ve geçen her an gafletten öte bir gerçeklik ifade etmeyecektir. Bu güne kadar kendini bu hakikat uğruna feda eden “Güneşimizi Karartamazsınız” şehitleri ve tüm devrim şehitlerimizin anıları ve amaçlarına da ancak böyle cevap olunabilir.
Öncü kişilikler tarihsel ve toplumsal değer yargılarını kendisinde yaşamsallaştırmış, bunun duygu, anlam, sorumluluk ve görevlerinin bilincine ulaşarak kendini bu uğurda feda eden kişiliklerdir. Bir kadermiş gibi dayatılan mevcut köle yaşamı değiştirmeye çalışmak, kendisi dışındaki insanların kader bildiği yaşamı değiştirmeye çalışmak öncü kişiliklerin temel özellikleridir. Bu gerçeklik temelinde kendilerini feda etmeleri şehitlerin soyluluklarının ifadesi olmaktadır. Bu yüzdendir ki tüm gerçek öncüler tarihin seyrini değiştirmede etkili kişiler olduğu için fiziksel mekan ve bilinen sınırlı zaman olgusuna sığmazlar. Tarihin canlı seyri içerisinde yaşamın tüm canlılığına her an dahil olan, yaşamın tüm seyrine yarattıkları ile yön veren, dönüştüğü düşünce, eylem, anlam ve duygu gerçekliği ile her an yaşamı yürüten, yön veren ve anlam katan bir katılımın sahibi olurlar. Bu yüzden gerçek öncü, önder kişilikler en canlı, en etkileyici durumda olan kişiliklerdir. Bu gerçeklik Kurdistan tarihsel ve toplumsal gerçekliğinde ve onun tek değer yaratıcı ve temsilcisi partimiz PKK ve onun öncü ve adanmış şehitleri şahsında, tanımlanan sınırlı zaman ve mekan olgusu tamamen aşılmıştır. “Güneşimizi Karartamazsınız’’ şiarı ile şehit düşen tüm öncü arkadaşlar bu gerçeğin bir hakikat olarak pratikteki ispatı olmuşlardır. Önder Apo üzerindeki komplo ve Kurdistan tarihsel, toplumsal gerçekliğini, anlam ve duygu dünyasında en yoğun bir şekilde yaşamsalaştıran ve farkına vardığı tarihsel öncü görevlerinin bilinciyle kişiliğini bilemiş ve tüm cesareti ile kader diye dayatılan köleliğe karşı duruş sergilemiş ve şehitler kervanına katılmışlardır. Bu eylemselliklerin son halkaları da Veysi taş ve Mehmet Akar olmuştur.
Kuşkusuz tüm değerlerimizin ve hakikatimizin yaratıcı ve gerçek temsilcileri olan şehitler gerçeği hiç bir şekilde ifade yeterliliğine ulaşamaz. Kutsalımız ve yaşam kıblegahımız olan şehitler gerçeği yaşamın her anında bizi etkileyen, güç ve ruh kazandıran, moral değeri yaratan, yönlendiren, yöneten ve tüm bilinen zaman ve mekan olgularını aşan bir canlılığa sahiptir. Başta biz yoldaşları olmak üzere tüm Kurdistan halkı ve gençliği Mehmet Akar ve Veysi Taş şahsında tüm ‘‘Güneşimizi Karartamazsınız’’ eylem şehitleri ve tüm devrim şehitlerinin anılarına ve yükledikleri sorumluluk ve görevlere layık olmalıyız. Şehitler gerçeğine ve anılarına bağlılık, ancak intikamlarını alma temelinde doğru bir yaşam ve zafer temelinde mücadele ve pratikleşme ile olunabilir. Bizler de Mehmet Akar ve Veysi taş şahsında tüm şehit arkadaşlara olan komployu kırma, Önder Apo’nun fizik özgürlüğünü sağlama temelinde intikam, devrim ve zafer sözümüzü yineliyoruz.