7 Haziran 2025 Cumartesi
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 521 / MAYIS 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa DILZAR DÎLOK

DİRENİŞ DİVANINDA BİR GERİLLA; ŞOREŞ BEYTÜŞEBAB

DİRENİŞ DİVANINDA BİR GERİLLA; ŞOREŞ BEYTÜŞEBAB

ANF Images

Dilzar Dîlok

Yol deyince titrer yüreğimiz

yol, varolmaktır.

varolmak ve yürümek.

yolda olmak, yolculara yoldaş

olmak,

yolun ta kendisi

 

yol sürüyor ve çağın sancıları

artıyor.

ne rüstemi var bu çağın, ne

siyabendi,

mem’i.

zinler, xecêler alın yazısını

kaybetmiş

venüs heykelleri

ne kaderleri kalmış yaşanacak,

ne kolu kanadı…

 

şimdi başımızı koyduğumuz taş,

üzerimize örttüğümüz gece

ayazı,

bedenimizin güneşi olan

kalbimizde

sönmeyen bir ateş.

nefesimiz, beynimizde ve

yüreğimizde

koruyor sıcaklığını

ve şimdi biz,

kendi çağımızın çocuğu olmanın

ateşten

imtihanındayız.

anlamın yitirildiği bir zaman

aralığındayız.

varlığın anlamını kendi

bedeninden

kopardığı,

bencilliğin dahi anlamını

kaybettiği

köleliğin inşa edildiği bir

çağdayız

bu çağa doğuşun, bu çağda

varoluşun

anlamını yaşama heyecanında

ve o anlamı

yitirmeme telaşındayız

 

kürt yurdu insanları, gerilla

etrafında

yeni bir varoluş biçimi

yaratıyordu,

bu varoluş zordu,

ölümcül imtihanlarla doluydu.

bu sınava giren herkes uzun

yaşayamazdı

yola çıkanlar yolu

tamamlayabilsin diye

kendini yol yapıyordu çoğu

 

yol acımasızdı.

yolcular inatçı.

kiminde yolun başında,

kiminde henüz

şafağı göremeden yol oluyordu

yolcular

her can, can verirken can

oluyordu

ardından gelenlere. kan

oluyordu. zira,

çok can ve çok kan istiyordu

özgürlük.

çok nefes sıcaklığı…

her can, yaşam umudu ve

iddiası oluyordu

cümle cihana. damla damla

yayılıyor,

sürgün veriyor, kök salıyordu.

yol, acımasızdı.

yolcular kararlı.

kurmanç dağlarında canlar

düşüyordu toprağa.

kürt yurdunda, dağlarında,

ovalarında,

sokaklarında, ırmaklarında,

köprülerinde, taş duvarlarında,

canların toprağa düşüşünde

yeni canlar filizleniyordu.

 

varoluşun ölümle, can verişle,

büyük

bedellerle olması hiç sevilmedi

kürt

yurdunda.

ölüme sevdalanılmadı.

sevda hayatın kendisindeydi.

dağ doruklarına, coşkun ırmak

akışlarına, yayla rüzgarlarına,

kayalarda açan çiçeklere,

uçurum kıyılarına ezgi olan

ceylan sekişlerine,

bademlerin çiçek vermesine,

kayısıların olgunlaşmasına,

kekik kokularına

ve yaşamın her zerrede

yeşerdiği mezopotamya

zamanlarına…

 

sevdalıydı kürt yurdu insanı.

uğruna ölünecek yaşamlara

ulaşma özlemleri yeşeriyordu

her nefesinde.

herkes ve herşey, varolmak,

ve yaşamak istiyordu.

kahraman olmak isteyeni de

yoktu kürt yurdunun.

herkes ve herşey,

sadece ve sadece varolmak

istiyordu.

bir kuş ötüşü gibi yaşamak

istiyordu.

bir yaprağın dalında salınması

ve ağacının dibine düşmesi gibi

yaşamak istiyordu.

kahraman olma hevesi yoktu

hiçbirinin.

ama şairin dediği

yosun ya da solucan gibi

yaşamanın dahi

ellerinden alındığının da

farkındaydılar.

ve artık, ellerinden alınanları

geri almak istiyorlardı.

 

yıllar geçti, büyük kahramanlar

gördüler.

büyük anlamlar doldu

heybelerine, yükleri ağırlaştı.

büyük onurlandılar, ve kendi

kitaplarını yazdılar.

kürt analarının dilinden

haykırıyordu tarih:

“biz hiçbir şey istemiyoruz

onlardan!

hiç bir şey! biz sadece özgür

yaşamak istiyoruz.”

 

ne isteyebilirdik ki,

topraklarımızı, sularımızı,

buğdayımızı, adımızı,

nidalarımızı, kelimelerimizi

ve soluğumuzu dahi elimizden

almış olan düşmandan.

…

şoreş beytüşebap,

düşmanından hiçbir şey

istenmeyeceğinin derin

bilincinde bir gerillaydı.

dağın kalbinde yaşamı

örüyordu.

anlamın ve hissin yaşattığı insan

olmanın yolculuğunda azimle

yürüyordu.

bir dağın kalbinde,

tam göğsünün üstünde

ter dökerek

santim santim oyduğu ve dağın

kalbine kendi kalbini koyduğu

bir mağara inşa etti.

kadim zamanların taş çağlarını

düşündü bir bir.

ekmek yapmayı, suyu, ışığı,

rüzgarı koydu yanına.

yaşamı, direnişi, düşman

bilincini ekledi.

ve tüm bilincini mayalayan

önder apo öğretisini koydu o

mağaraya.

dersim dağlarında,

dağın kaybolan kilidini arayan

zîlan’ı düşündü.

xakurkê yiğitlerini,

kadın gerilla yoldaşlarının

özgürlük tarihini yeniden yazdığı

cenga haftanîn’i,

onların yarattığı direnme

gücünü,

azim ve kararlılığı düşündü.

kararını günden güne damıttı,

azmini biledi.

düşman, elli uçakla çırav’ın

susuzluğunun,

xêre’nin kuraklığının,

siyane’nin cennet güzelliğinin

üzerine düşen şubat kuraklığına

saldırdığında,

garê dağları demirden kuşların

kanatlarının gölgesinde

kaldığında,

ve tüm ağaçları, kuşları,

karıncaları, sincapları

ihanetin eşliğinde katletmeye

başladığında, tüm biriktirdiklerini

koydu ortaya şoreş.

karşısında, kör kuyulara

düşmüş,

ve kötülüğe, yalana, ahlaktan

kopuşa bulanmış bir düşman,

bu düşmanı sırtında taşıyan

kötürüm bir ihanet,

ve hepsini yaşatarak zincirlerini

kalınlaştıran bir dünya gardiyanı

vardı.

hepsini koydu bildiklerinin

yanına.

hepsini topladı.

üzerine imralı’da

çağın direnişinden bir damla

ekledi.

ve yeni bir anlam oluşturmanın

planını yaptı.

santim santim inşa ettiği

mağarada,

oluşturduğu planın uygulanışını

an an hesapladı.

torbalara doldurduğu toprağı,

varillerde biriktirdiği suyu,

mermilerini ve bombalarını

koydu yanına.

aklını, beynini, yüreğini,

yılların eşliğinde

Önder Apo’dan

ve Önderliğin yoldaşlarından

öğrendiği anlamları bir araya

getirdi,

tüm bunları direnişle ördüğü

yaratılış anlarına bölüştürdü.

yaşamı ördüğü mağaranın her

bir zerresine neyin düştüğünü

hesaplarken, yoldaşlığın

anlamını düşündü.

neydi yoldaşlık? hangi anlarda,

nasıl ortaya çıkmalıydı?

imralı nereye düşerdi? insanlığın

kalbinin ve beyninin

neresindeydi imralı?

neydi yoldaşlık? ve yolun hangi

aralığında yolun bir zerre taşı

toprağı olmayı

gerektirirdi?

ulu divan kurulmuş,

sorular sorulmaya

başlanmıştı.

 

şoreş, özgür yaşam divanında

sordu

sorularını. cevaplarını kendisi

verdi,

yüreğiyle, direnişiyle yarattı,

tüm yoldaşlarıyla paylaştı.

ve özgürlük zamanının

anlamı kıldı.

özgürlük zamanı şoreş’in

kahramanlık anlarıydı.

imralı zincirlerini kırma,

Önder Apo ile buluşma

ve yoldaşların yoldaşı olma

anıydı.

direnişle düşmanı dize getirme

anıydı.

belki kendisi bunları biliyor,

hissediyor

ve de tanımlıyordu.

tanık olanların bilmezliği ise

tarih yaşanıp tamamlandıktan

sonra giderilecek

ve bir tarihi başlatacaktı.

PaylaşTweet
Önceki Yazı

BARIŞIN ELÇİSİ AYSEL DOĞAN

Sonraki Yazı

GERİLLANIN ZAP’TA SERGİLEDİĞİ DİRENİŞ, TÜRK ORDUSUNUN PLANLARINI BOZDU

Sonraki Yazı
GERİLLANIN ZAP’TA SERGİLEDİĞİ DİRENİŞ, TÜRK ORDUSUNUN PLANLARINI BOZDU

GERİLLANIN ZAP'TA SERGİLEDİĞİ DİRENİŞ, TÜRK ORDUSUNUN PLANLARINI BOZDU

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!