Nedim Seven
Nisan ayına girmiş bulunuyoruz. Başta 1 Nisan 1997’de düşmanla Besta’da girdikleri çatışmada şehit düşen Önder Apo’nun melek kişiliği olarak nitelediği Nuda Karker, büyük devrimci sanatçı Xelil Dağ ve komutan Ferhat Dersim yoldaşlar şahsında tüm Kürdistan şehitlerini ve bir Newroz partisi ve Newroz halkı olarak yaratılan özgürlük hareketimizin 50. yılında tüm Newroz şehitlerini Mazlum ve Agit yoldaşlar şahsında saygı ve minnetle anarak özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizde öncü komutan ve her zaman aydınlık yaratacakları inancıyla anıları önünde eğiliyoruz tüm şehitlerimizin amaç ve hayallerini gerçekleştirmek için her türlü çaba ve emeği zafere kadar yerine getirmek için mücadele içinde olacağımızı bir kere daha vurgulamak istiyoruz.
Önder Apo, Şehitler, Kürdistan Gerillası ve Yurtsever Kürdistan halkı tarihselleşmiş kutsal değerlerimiz olarak bir bütünlük halindedir. Bu değerlere karşı ideolojik, politik, savaşsal ve yaşamın diğer alanlarındaki her türlü saldırıya karşı top yekün öz savunma bilinci ve yaşamı içinde olacağımızı belirterek bir kere daha her türlü ihaneti lanetliyoruz.
Bilindiği gibi 9 Ekim 1998’de Önder Apo’nun uluslararası bir komplo ile ortadoğudan çıkarılması ve 15 Şubat 1999’da tarihin en çirkin, korsan ve vahşi yöntemlerle büyük komplo sonucu Kenya’dan alınıp TC rejimine teslim edilmesi ve İmralı işkence sistemine alınması mücadele tarihimiz açısından halkımıza, hareketimize ve mücadele değerlerimize karşı en kapsamlı saldırı olmaktadır. Önder Apo, Kürdistan gerillası ve Kürt halkının geliştirdiği tarihi özsavunma direnişiyle uluslararası büyük komplo boşa düşürülmüştür.
Önder Apo’nun uluslarası komplo ile fiziki imhası hedeflenmiş dönemin stratejik güç ittifakları ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü koordinesinde gelişen bu komplo PKK’ye 6 ay ömür süresi biçmiştir. 6 ayda PKK’nin dağılması ve tasfiye olması hedeflenmişti. Komploya karşı Önder Apo’nun tarihi yoğunlaşmaları ile Kapitalist Moderniteye karşı geliştirdiği Demokratik Modernite kuramı çizgisinde tarihsel düşünceler ve sistemleştirdiği paradigmasal strateji ile taktik süreçleri de karşılayan ‘Savunmalar’ adı verilen Demokratik Uygarlık Manifestosunu uluslararası komploda yer alan güçleri ve onun jandarmalığını yapan faşist TC rejimini boşa çıkarmıştır. Yine Kürdistan halkının ve Kürdistan gerillasının ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ sloganı etrafında kenetlenen Bakur, Rojava, Rojhılat, Başûr ve dünyanın geniş coğrafyalarında yaşamak zorunda bırakılan Kürtlerin ihanete ve uluslarası komploculara karşı geliştirdiği ortak direniş ve Önder Apo’yu sahiplenen kitlesel eylemlerle komplonun zemini zayıflatılmış Şehit Zîlan çizgisinde geliştirilen fedai eylemlerle gerilla, halk ve Önderlik bir bütünlük ve birlik göstererek komplonun amaçlarını deşifre etmiştir. Hatta kısa bir sürede dönemin stratejik üçlü ittifakının ABD Dış İlişkileri bakanının M. Olbraide itirafta bulunarak 6 ayda PKK’yi bitiremeyeceklerinin gerçeğini ‘Biz PKK’nin bu kadar organize olduğunu tahmin edemedik’ siteminde bulunmuştur. Ne ilginçtir ki komplonun başını çeken kişilerden olan bu şahıs Mesut Barzanî ve Mam Celal’in kendi huzurunda Washingtonda PKK’ye karşı imzalanan anlaşmanın baş aktörüydü. Geçenlerde basına bu ismini belirttiğimiz M. Olbride’ın ölümü yansıdı. Tarihin bir ironisi olarak ona ve ailesine ilk baş sağlığı dileyen N. Barzani’ydi.
Önder Apo şahsında devrimimize karşı geliştirilen bu komplonun kısa, tarihsel süreçleri göz önüne alındığında 1999’dan 2022 yılları sürecinde direniş çizgisinde birleşen gerilla, halk, devrimci demokratlar büyük bedeller vererek tüm mücadele cephelerinde özgürlük, demokrasi ve sosyalizm bayrağını dalgalandırarak devrim içinde devrimler yaratmayı başarmışlardır. 1982 Newroz’unda Mazlum Doğan’la başlayan ‘Berxwedan Jiyane’ 17-18 Mayıs 1982’de 4’lerle devam eden ‘Teslimiyet İhanete Direniş Zafere götürür’ çizgisinin özüne uygun 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direnişçilerinin kazandırdığı onur savaşçılığı çizgisi her türlü imha, komplo, entrika, hile ve düşmanla girilen kirli iş birliği ve ittifak cephesinin faşist soykırımcı, işgalci saldırgan politikaları kirli özel savaş konseptleri yenilgiye uğratılmıştır. 2022 Önderlik Newrozunda milyonlar Önder Apo ve PKK’yi meydanlarda sahiplenerek ihanetçilere ve komploculara sürecin nasıl gelişeceğini pratikte göstermişlerdir.
Bu kısa tarihsel gelişmeler ışığında bakıldığında sömürgeci faşist cephe son 20 yıldır kendisini TC somutunda AKP-MHP faşist ittifakı olarak örgütleyip özellikle de 2015’ten itibaren soykırım, kültür kırım ve fiziksel imha ile PKK’yi dolayısıyla Kürt halkının yarattığı değerleri yok etmek isteyen bu saldırı ve imha konseptinin başarı şansının olmadığı aksine; direniş cephesi karşısında yenilgi üstüne yenilgi aldıklarını-alacaklarını tespit etmek gerekiyor.
Uluslararası Komplo’nun işbirlikçi hain ayağını Barzanîler oluşturuyor
Bilindiği gibi uluslararası komplocu güçlerin işbirlikçi hain ayağının Kürdistandaki temsilcileri Barzanî Hanedanlığı oluyor. Barzanî Hanedanlığının Kürdistan tarihinde ihanet pratiğiyle tescillendiği binlerce bilgi ve belge vardır. Örnek açısından birkaç tanesini hatırlamakta fayda görüyoruz. 1946’larda Qazî Muhammed öncülüğünde Mahabad sürecine ihanet edilerek Qazî ve arkadaşları yalnız bırakılmışlardır. Yine 1970’lerde Sait Kırmızıtoprak ve Sait Elçi öncülüğünde Bakur’da geliştirilmek istenen Demokrasi ve özgürlük mücadelesine karşı komplolar kurarak ve bizzat T-KDP’nin öncü kadrolarını katlederek ihanet etmişlerdir. Yine Rojhilatê Kurdistan’da Kürtler adına geliştirilen ulusal kurtuluş ve özgürlük mücadelesine karşı Barzanî hanedanlığı İranla işbirliğine girerek adeta set oluşturmuş Rojhilatlı örgütlerin önemli bölümünün tasfiye edilmesinde rol oynamış geriye kalan birkaç aileden oluşan gruplarıda Başûrê Kurdistanda mültecileştirmiş mücadele edemez hale getirmişlerdir.
Ulusal kurtuluşu ve sosyalizm adına gelişen neredeyse tüm örgütleri İran, TC ve ulus devlet rejim yönetimleriyle işbirliğine giren Barzanî hanedanlığı Kürtler adına örgütlenip geliştirilen bu hareketleri ya yok edilmelerini ya da ihanetçi çizgide entegre olmalarında Barzanî Hanedanlığının rolü başattır ve belirleyicidir. 1975-77 arası radikal sosyalist Ali Asker ve arkadaşlarını da sadece Behdinanda örgütlenmesinler diye Barzanî hanedanlığı TC rejimiyle işbirliğine girip yerel aşiretçi-işbirlikçilerle beraber 500’ün üzerinde peşmergeyi katletmişlerdi. ‘Karesata Hakkari’ olarak Başûr tarihinde bilinen bu ihanet esas olarak Barzanî Hanedanlığının Ali Asker ve yoldaşlarına savaş açması neticesinde gelişmiştir. Yine değişik tarihlerde sırf kendi iktidarları ve aile çıkarları için YNK ile çok sayıda çatışmaya girmişlerdir. Yine Apocu hareket daha oluşum aşamasındayken Haki Karer’in 1977’de Stêrka Sor tarafından katledilmesi MİT, KDP ve Stêrka Sor işbirliği temelinde gelişmiştir. Sonraki mücadele süreçlerinde de her türlü ihaneti derinleştirerek PKK’nin TC rejimine karşı mücadelesi karşısında TC ile işbirliğine girmiş mücadelenin önünde set oluşturmaya çalışmış ortaya çıkan sonuçlarından nemalanmıştır. PKK kadrolarına dönük 1985’ten günümüze kadar sayısız komplolar düzenleyerek adeta TC’nin Başûrdaki tetikçisi rolünü oynayan Barzanî hanedanlığı olmuştur.
Barzanî hanedanlığı AKP’nin iktidar sürecinde de ihanetçi politikasından vazgeçmemiştir
1992’de Washington’da dönemin ABD dış ilişkileri bakanlığı nezaretinde Mesut Barzanî ve Mam Celal PKK’nin Başûrdan çıkarılması protokolünü imzalayarak tescillenmiş bir belge ile PKK’nin Başûrê Kurdistandan çıkarılması karşılığında ilk işbirlikçi parlemento ve hükümetinin kuruluşuna gitmişlerdir. ABD, TC, İsrail ve ihanetçi güçler birleşerek 92’ Güney Savaşı’nı 2 Ekim 1992 parlemento kararı haline getirerek 4 Ekim’de başlatmışlardır. Bununla yetinmeyen Barzanî hanedanlığı 1992-95-97 Güney savaşlarında TC rejiminin emir erleri ve tetikçileri gibi hareket etmişlerdir. Tarihin yüz karası olan 1997 Hewlêr katliamıyla silahsız savunmasız 70’in üzerinde PKK’li ve PKK sempatizanı yaralı ve hasta insanları katletmiştir.
Barzanî hanedanlığı AKP’nin iktidar sürecinde de bu ihanetçi-işbirlikçi politikasından vazgeçmemiş daha ince yöntemlerle Kürtlere ve Kürdistan halkına karşı yürüttükleri bu ihaneti katmerleştirmişlerdir.
Özellikle de 5 Nisan 2015’te AKP-MHP faşist rejiminin Önder Apo’ya karşı İmralı ikence sisteminde yeniden başlattığı tecrit ile birlikte 7 Haziran 2015 seçiminde yaşadığı yenilgiye karşı 24 Temmuz 2015’te kendi resmi açıklamalarıyla 400’ün üzerinde sorti yaparak onlarca uçak ile binlerce bombayı Medya Savunma Alanlarındaki gerilla mevzilerine dönük imha amaçlı saldırılar yanında, Gever, Şemzînan, Çelê, Qileban ve Elkê hattı boyunca Başûrê Kurdistan derinliklerine işgal saldırıları gerçekleştirmiştir. Yine Sur, Şirnex, Gever, Silopî, Bağlar ve Hezex gibi direniş mevzilerine karşı 2015-16’daki özyönetim direnişlerinde yaptığı sivil katliamların yanı sıra, 2017’den itibaren de Başûrda; Xakurkê, Bradost, Heftanîn hattına yönelik ve Rojavada; Efrîn, Serêkaniyê, Grê Spî alanlarına dönük işgal ve sömürgeci saldırılar gerçekleştirmiştir. Maxmur ve Şengale dönük hava saldırıları ile bir bütünen Ekim 2014’te TC MGK’da kararlaştırdığı ‘Çöktürme Planı’nı hayata geçirmek istemiştir. Başûr, Bakur ve Rojava alanlarını işgal etmeyi hedefleyen tüm saldırılarda KDP’nin çeşitli yöntem ve örgütlemelerle genelde gizli, yer yer de açık olarak Barzanî hanedanlığı bu saldırıların içinde yer almıştır. Bu süreçlerin tümünde KDP’nin Barzanî hanedanlığının tutumu ihanetçi çizgidedir. Bir de unutmamak gerekir ki IŞİD’in Şengal ve Maxmûr’a saldırısında da hiç savaşmadan Ezidî halkına ihanet etmiştir.
2021 yılında da ilk geliştirdikleri 10-14 şubat saldırısının Garê Gerilla Zaferiyle sonuçlanması ve sonrası 23 Nisan 2021’de Zap, Avaşîn ve Metîna alanlarına kimyasal silahların dahi kullanıldığı Mam Reşo, Werxelê, Tepê Sor ve Zendura direnişlerinde amaçlarına ulaşamayan TC güçlerine KDP her türlü desteği vermiş, bu konseptin içerisinde yer alarak gerilla alanlarını kuşatarak, yer yer gerilla ile çatışmalara girmiştir. Ve bunu Türkiye adına yapmıştır. 2021’de de Xelifan alanında da 2 gerilla grubunu pusuya düşürerek imha eden KDP güçleri olmuştur. Barzanî hanedanlığı kendi aile ve kabile çıkarları için düşmanla her türlü iş birliğine girerek Kürdistan’ın her türlü işgal ve ilhak politikalarına ortak olmaktadır.
TC’nin 2023’te Lozan Antlaşmasının yüzüncü yılında yeni Osmanlıcı hayali
AKP-MHP faşist iktidarının takviminde 2023’te Lozan Antlaşmasının yüzüncü yılında Misaki Mili sınırları boyunca Başûr, Rojava ve Bakurê Kurdistanı’nı işgal etme ve yüzüncü yılda siyasi ve diplomatik kartlarını güçlendirerek uluslararası konumunu güçlendirip yeni Osmanlıcı hayallerini gerçekleştirme istek ve çabası içerisindeler.
Rojava’dan Halep dahil tüm Kobanê ve Cizreyi, Başûrda da Musil ve Kerkük’ü de içine alan Hewlêr, Dihok, Silêmaniyê dahil TC sömürgesine almak istiyor,
Ukrayna-Rusya savaşını da fırsat bilerek ve bu durumdan faydalanarak bir taraftan NATO-Ukrayna diğer tarafatan Rusya ile paslaşarak iki eğilimden de nemalanıp esasta iç ve dış siyasette Erdoğan-Bahçeli iktidarlarını sağlamlaştırmak istiyorlar. Bunu yaparken de özgür Kürdün imhası temelinde Türk milliyetçiliğine ve ırkçı politikalara sarılıyor. Bunun yöntemide en kolay yol olarak tüm toplumsal muhalefeti PKK’li ya da PKK yandaşı haline getirerek uluslararası destek oluşturup yeni saldırılar yapmayı planladığı netleşmiştir.
NATO’dan destek alacak, Rusya’yı sessizliğe itecek, KDP’yi tamamen her yönüyle kendisine bağlayacak, Irak’lada zaman zaman ortaklaşacak ABD’nin de ticaret ve silah alma karşılığında itiraz etmeyeceği yeni bir saldırı planını hem Önder Apo’ya hem Gerillaya hem de demokratik siyaset alanına karşı top yekün bir saldırı çabası içerisindedir. Nêçîrvan, Mesrur ve Mesut Barzanîlerin sık sık Türk heyetleriyle görüşmesi hiçbir diplomatik usul ve edebe uymayan ‘Gel dedi mi gelen, git dedi mi giden’ adeta bir emir eri gibi Barzanîleri kullanan bu ucube Türklük anlayışı soykırım politikalarını devam ettirmektedir.
KDP, Güney Kürdistan’da Türk devletinin sömürge valisi
Dolayısıyla Barzanî Hanedanlığı tarihte kendilerine misyon olarak biçilmiş rollerine uygun şekilde ihanetçi çizgide katmerleşerek her türlü zararı Kürt ve Kürdistan davasına ve halkına karşı vermektedirler. 2022’nin 1 Şubatında Maxmûr, Şengal ve Rojava Dêrikte TC’nin yaptığı hava saldırılarının ertesi günü Nêçîrvan Barzanîn Ankarada Tayyip Erdoğan’la Türk Bayrağı altında kamuoyuna görüntü vermesi yine Almanya’da yapılan NATO zirvesinde Amerikancı general Hulusi Akar ile Nêçîrvan ve Mesrur Barzanîlerin ayrı ayrı kamuoyuna fotoğraf vermeleri ve görüşmeleri, yine Hulusi Akar, Hakan Fidan, İbrahim Kalın ve TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanıyla görüntü vermeleri ve görüşmeleri Başûrê Kürdistanda TC’nin ticari, ekonomik, kültürel, finansal çıkarlarını her türlü destekleme Kürdistan Bölgesinin adeta TC’nin bir sömürge valiliği konumuna getirdikleri anlaşılmaktadır. Bu görüşme ve diplomasi trafiğinden her türlü askeri saldırıyı ve operasyonu beklemek gerekiyor. PKK gerekçe gösterilerek esasta Şengal’in statüsü dağıtılmak Maxmûr’un mevcut konumunu parçalamak Rojava’daki kazanımları da tasfiye etme hedefinden vazgeçmedikleri anlaşılmaktadır.
Şüphesiz ne siyasi konjuktür ne Orta Doğu ve dünyadaki siyasal ve toplumsal gelişmeler en önemlisi de PKK ve Kürdistan halkı böyle bir saldırı konseptinin geliştirilmesine izin vermeyecektir. AKP-MHP faşist ittifağı Türkiye’yi her açıdan krizlerle yaşanan bir duruma getirmiştir. Ekonomik olarak AKP rejiminin politikaları çökmüş durumdadır. Siyasal ve toplumsal olarak Türkiye ve Kürdistan halkları AKP-MHP faşist rejiminden giderek önemli oranda uzaklaşmakta rejim çökme noktasına gelmiştir. Türkiye içi muhalefet, adalet, sosyal politikalar, çevre politikaları ve en önemlisi de uluslararası ilişkiler konusunda rejim her gün yeni yeni şoklarla karşılaşmaktadır. Şiddet, ayrımcı ve ayrıştırıcı politikalar toplumsal muhalefeti gün geçtikçe daha diri hale getirmektedir. Dolayısıyla AKP-MHP rejiminin yıllardır tekrarladığı ve sonuç almadığı işgal-saldırı politikaları ‘Topyekun Direniş’ çizgisi karşısında yenilmeye mahkumdur. TC rejimini seçim değil demokrasi ve devrimci cephe ittifağının örgütlü mücadelesi ve kararlı pratiği yenilgiye uğratılacaktır.
Irak açısından bakıldığında Irak ve Güney Kürdistan Bölgesi yönetimleri ciddi krizlerle karşı karşıyalar. 10 Ekim 2021’de yapılan Irak genel seçimlerinde sandıklara giden seçmenin oranı yüzde 30 civarlarındadır. Yüzde 70 civarında ne Irak hükümetinden ne de Başûrê Kurdistan hükümetinden razı olmayan bir halk gerçekliği vardır. Onun için yaklaşık 5 aydır Irakta hala cumhurbaşkanı seçilememiştir. Hükümet oluşturulmamıştır. Bu, esasta TC, İran, ABD’nin ve kimi uluslararası güçlerin Irak ile ilgili çıkarlarından kaynaklanıyor. Kurulmak istenen Şii-Sadr, Sünni-Halbusi ve KDP ittifağı TC desteklidir. Bu ittifak İran çıkarlarına karşıdır. Yine ticaret, petrol, gaz ve enerji alanlarında Irak hükümeti ve Başûrê Kurdistan-KDP merkezli hükümet çelişkili durumdalar. Onun için yakın süreçte Irak ve Başûrê Kürdistanda istikrar beklemek olası görülmüyor. TC AKP-MHP rejimi bu durumlardan faydalanarak Irak’ın iradesiz temsilini de gözeterek Başûr’da özellikle Maxmûr, Şengal alanlarının kendi çıkarlarına uygun dağıtılması için çeşitli saldırılar yapabilir. Yine TC’nin coğrafi işgalini kalıcılaştırmak için YNK’yi de baskılayarak Medya Savunma Alanları’na çeşitli açılardan hava saldırıları yapabilir. Güney derinliklerinde stratejik coğrafyalara da 2023 planlamasını gerçekleştirmek için özellikle Türkiye sınırlarından derinliklere doğru yeni işgal saldırıları yapabilir.
Buna karşı Türkiye-KDP işbirliğini boşa çıkarmak ve yenilgiye uğratmak için Kürdistan halkı 8 Martta, Newrozda milyonlar alanlara çıkarak Önder Apo’yu ve PKK’yi sahiplenen bir tutum sergilemiştir. Gelişecek her türlü saldırı ve işgal hareketine karşı kendisine yurtseverim, demokratım, devrimciyim diyen herkesin sokaklara çıkarak, Newroz Halkı olarak tarihselleşen çizgide yek vücud olmaları ve yine her türlü ihanetçi-işbirlikçi duruşa karşı cesaretli ve açık tutum sahibi olmaları gerekir. Düşüncesiyle, yazılarıyla, eylemleriyle adeta fikir, zikir ve eylem birliğini yaratarak direniş cephesinde yer alan bir duruşun sahibi olmak bütün halklara kazandıracaktır. Gerilla cephesi kamuoyuna yaptığı açıklamalarla kendi duruşunu net ve açık olarak ifade etmiştir. Kürdistan halkını ve dostalarının tutumunun da bu paralelde olacağını öngörmek gerekir. Bu sürecin sonunda da kaybedecek olan faşist, sömürgeci, işgalci politikalar; kazananlar da tüm cephelerden direnerek yaşama anlam kazandıranlar olacaklartır.