7 Haziran 2025 Cumartesi
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 521 / MAYIS 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa PKK

PKK YÜRÜYÜŞÜ ZAFER YÜRÜYÜŞÜDÜR SOSYALİZM YÜRÜYÜŞÜDÜR

Par­ti­mi­zin 21. yıl­dö­nü­mü­nü ge­ri­de bı­ra­kır­ken, ger­çek­ten sa­de­ce ken­di­mi­zin de­ğil, an­lam­sız­lık­ta, çıl­gın­lık­ta sı­nır ta­nı­ma­yan bir düş­ma­nın bu son da­yat­ma­sıy­la bir­lik­te yep­ye­ni bir sü­re­ce gir­di­ği­mi­zi, bu te­mel­de bu yıl­dö­nü­mü­nü ol­duk­ça an­lam­lı ve gör­kem­li kut­la­dı­ğı­mı, siz­le­ri bu te­mel­de se­lam­la­dı­ğı­mı be­lirt­mek is­ti­yo­rum.

PKK YÜRÜYÜŞÜ ZAFER YÜRÜYÜŞÜDÜR SOSYALİZM YÜRÜYÜŞÜDÜR

Özel­lik­le gün­ler­den be­ri, düş­ma­nın 1 Ekim’den be­ri star­tı­nı ver­di­ği bu ye­ni sü­re­ci biz de Or­ta­do­ğu’dan çı­kı­şı­mız­la bir­lik­te ye­ni bir sü­re­ce çe­vir­mek için bü­yük bir ham­le yü­rü­yü­şü ha­lin­de­yiz. Bu yü­rü­yü­şü­müz, bir hal­kın yü­rü­şü­dür. Bu, dar bir ulu­sal yü­rü­yüş de­ğil, ulus­la­ra­ra­sı yü­rü­yüş­tür. Ni­te­kim bu­nun en par­lak ifa­de­si çar­pı­cı bir bi­çim­de ha­la et­ki­le­ri, yan­sı­ma­la­rı dün­ya­nın dik­ka­ti­ni çe­ken an­lam­lı ve şan­lı Ro­ma yü­rü­yü­şü­dür. Ro­ma’nın ta­ri­hi­ne de ya­ra­şır bir yü­rü­yüş­tür. Her şey­den ön­ce özel ola­rak tüm zor­luk­la­rı gö­ze ala­rak, her tür­lü fe­da­kar­lı­ğı ya­pa­rak bu yü­rü­yü­şe ka­tı­lan, ge­ce gün­düz de­me­den, yi­ne so­ğu­ğa kar­şı ayak­ta gün­ler­ce bek­le­ye­rek bu yü­rü­yü­şe ta­ri­hi an­la­mı­nı ve­ren tüm hal­kı­mı­zı, tüm de­ğer­li dost­la­rı­mı­zı, İtal­yan hal­kı­nı ve dost­la­rı­nı da bu ve­si­ley­le kut­lu­yo­rum, se­lam­lı­yo­rum.

 

Yi­ne bu sü­reç­te en baş­ta ön­der­lik­siz ola­ma­ma­nın acı­sıy­la ve­ya ön­der­li­ğin teh­li­ke­de ol­du­ğu, hat­ta bi­raz da aşı­rı­ya yo­rum­la­ya­rak ne­re­dey­se ön­der­lik­siz ya­şa­ma gi­bi bir teh­li­ke­nin ka­pı­ya da­yan­dı­ğı­nı his­se­de­rek, en de­ğer­li can­la­rı­nı ger­çek­ten kah­ra­man­ca ateş to­pu ha­li­ne ge­ti­re­rek ta­ri­hi ro­lü­nü oy­na­yan­la­rı da bü­yük bir min­net­le anı­yo­rum ve ya­ra­lı olan­la­ra da can­dan se­lam­la­rı­mı, sev­gi­le­rim­le bir­lik­te sağ­lık­la­rı­na ka­vuş­ma­la­rı­nı ve ger­çek bir mü­ca­de­le kah­ra­ma­nı ola­rak ta­ri­hi yü­rü­yüş­le­ri­ne de­vam et­me­le­ri­ni di­li­yo­rum. Ve bu ara­da yi­ne çok çe­şit­li ne­den­ler­le ye­ni­den ulu­sal ha­re­ke­te, in­san­lık ha­re­ke­ti­ne ka­tı­lan bü­tün ye­ni in­san­la­rı­mı­zı bu ka­tı­lış­la­rın­dan do­la­yı kut­lu­yor ve se­lam­lı­yo­rum. Yi­ne Av­ru­pa’ya, Ro­ma’ya ge­li­şi­miz mü­na­se­be­tiy­le şüp­he­siz baş­ta İtal­yan hal­kı ol­mak üze­re il­gi du­yan bü­tün Av­ru­pa­lı dost­la­rı­mı­zı bu yıl­dö­nü­mü do­la­yı­sıy­la kut­lu­yo­rum, se­lam­lı­yo­rum.

 

Şu­na her şey­den ön­ce de­ğin­me ge­re­ği duy­dum; ger­çek­ten bü­yük bir fe­la­ket ha­zır­lan­mak is­te­ni­li­yor­du. Ken­di duy­gu dün­ya­mı bu sü­reç için­de şu­nun için çok öz ola­rak di­le ge­tir­mek is­te­rim; bir hal­kın baş­sız kal­ma­sı­nın va­ha­me­ti­ni ilik­le­ri­mi­ze ka­dar duy­duk. Bu­nu ken­di­miz, fi­zi­ki var­lı­ğı­mız için de­ğil –ki bu hiç umu­ru­muz­da bi­le de­ğil­di– ger­çek­ten mil­yon­la­rın biz­zat aya­ğa kal­ka­rak gös­ter­dik­le­ri; ön­der­lik­siz ola­ma­yız, ya­şa­ya­ma­yız du­ru­mu­nu gö­rün­ce bu en da­ya­nıl­maz acı kar­şı­sın­da sar­sıl­dı­ğı­mı be­lirt­mek is­ti­yo­rum. So­ğuk­kan­lı­lı­ğı­mı­zı yi­tir­me­mek­le bir­lik­te hiç­bir hal­kın bu du­ru­ma düş­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni ve yi­ne hiç­bir hal­kın da yi­ne böy­le maz­lum ol­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ve hat­ta ne ka­dar ola­ğa­nüs­tü olur­sa ol­sun hiç­bir ki­şi­nin böy­le­si­ne bir du­ru­ma da­ya­na­ma­ya­ca­ğı­nı his­se­de­rek, ama yi­ne de iğ­ne ucu ka­dar bir im­kan olur­sa halk­la­rı­mız için de­ğer­len­di­re­ce­ği­mi, en ufak bir sar­sın­tı ge­çir­me­den, hat­ta ve hat­ta bu son şe­ref­li bir ölüm gi­bi bir şey de ola­cak­sa, bi­li­yor­dum ki bu en ra­hat ey­lem bi­çi­mi­dir.

 

Önderi olmayan halk felakete sürüklenir

 

Tek­rar vur­gu­lu­yo­rum; ina­nıl­maz bir ya­şam bağ­lı­lı­ğın ve ger­çek­ten de ya­şa­ma aşk de­re­ce­sin­de ola­ğa­nüs­tü bağ­lı­lı­ğın en çok ken­di­ni his­set­tir­di­ği bu sü­reç­te, ta­nı­dı­ğım en şe­ref­li bir duy­gu­nun da hiç­bir ça­re kal­ma­dı­ğın­da düş­ma­nın ala­bil­di­ği­ne ‘ya­ka­la­dık, tes­lim alı­yo­ruz, tes­lim al­ma­ya gi­di­yo­ruz’ de­dik­le­ri ko­şul­lar al­tın­da tek ke­li­me düş­man kar­şı­sın­da söy­le­me­den, şa­ha­ne bir ölü­me git­me­nin de şe­ref­li bir ey­lem ol­du­ğu­nu dü­şün­düm ve ken­di­mi bu­na da ol­duk­ça ha­zır­la­mış­tım. Ve ke­sin­lik­le bun­da alı­na­cak, üzü­le­cek bir yan ol­ma­dı­ğı­nı be­lir­ti­yo­rum. Hat­ta bu kah­ra­man di­re­niş­çi­le­ri­mi­zin ya­nın­da bi­zim yap­tı­ğı­mı­zın o ka­dar ahım şa­hım ol­ma­dı­ğı­nı da ken­di­me söy­le­mek du­ru­mun­da kal­mış­tım. Ama bu­na rağ­men esas ola­rak en­di­şem ken­di­miz için de­ğil, si­zin ro­lü­nüz için­di. Bir yan­dan par­ti­miz için­de yıl­lar­dan be­ri ol­duk­ça za­fe­re ya­kın ça­lış­ma im­kan­la­rı ve­ril­me­si­ne rağ­men bu ça­lış­ma im­kan­la­rı­nı za­fe­re dö­nüş­tü­re­me­yen ge­ri kad­ro ya­pı­mı­zın acı­la­rı, ya­rım iş­le­ri bi­zi zor­la­mış­tı. Bun­lar bi­zi çok sars­tı. Ve bun­la­rın gi­de­ril­me­si­nin her şey­den önem­li ve ön­ce­lik­li ol­du­ğu­nu, fır­sat bu­lur bul­maz bu­nun ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­re­ce­ği­mi­ze bi­rin­ci gö­rev pla­nın­da yer ver­dik. Yi­ne özel­lik­le hal­kı­mı­zın bü­yük bek­len­ti­le­ri­nin çok zor da ol­sa ke­sin­lik­le da­ha sağ­lam esas­la­ra bağ­la­nı­la­rak, ce­vap olun­ma­sı ge­rek­ti­ği, öz­gür ya­şam im­kan­la­rı­nı bu ka­dar ya­ka­la­mış­ken bu­nun ya­rım kal­ma­ma­sı, mut­la­ka ka­lı­cı, sar­sıl­ma­yan, düş­ma­nın çıl­gın­ca he­sap­la­rı­na ye­nil­me­yen bir öz­gür halk ha­re­ke­ti­nin da­i­mi sür­me­si için ya­şa­mak ge­rek­ti­ği­ni ilik­le­ri­mi­ze ka­dar his­set­miş­tik. Ön­der­lik­siz bir halk ol­ma­nın çok zor ola­ca­ğı­nı, fe­la­ket ola­ca­ğı­nı dü­şün­müş­tük. Ve bu­nu bü­tün yol­la­rı, yön­tem­le­ri de­ne­ye­rek önü­müz­de­ki sü­reç­te ke­sin­lik­le gi­de­re­rek ve bir da­ha zor du­rum­lar­da böy­le bir hal­kı bı­rak­ma­ya­rak ya­nıt ver­mek ge­rek­ti­ği­ni yi­ne ilik­le­ri­mi­ze ka­dar his­set­tik. Bu gö­re­ve sa­hip çı­ka­ca­ğı­mı­zı ken­di­mi­ze bin de­fa and iç­me te­me­lin­de ve yi­ne sı­ra­dan bir im­ka­nı çok iyi de­ğer­len­di­re­rek, her sö­zü, her adı­mı ye­rin­de ata­rak gel­dik. İna­nı­yo­rum ki şim­di­ye ka­dar hep böy­le at­ma­ya ça­lış­tık. Ama bun­dan son­ra da­ha an­lam­lı ve ba­şa­rı­lı bir bi­çim­de böy­le adım­la­rın sa­hi­bi ol­ma­ya ka­rar­lı­lı­ğı­mız son de­re­ce ge­liş­ti de­mek du­ru­mun­da­yım.

 

Bu­gün­ler­de ka­dın­la­rı­mı­zın, kız­la­rı­mı­zın is­ter aç­lık grev­le­riy­le, is­ter yü­rü­yüş­le­riy­le as­lın­da özün­de öz­gür ya­şam tut­ku­la­rı­nın bü­yük önem ar­z et­ti­ği­ni, bu ko­nu­da ya­rım ka­lan iş­le­ri­nin ta­mam­lan­ma­sı­nın söz ve ey­lem­le­ri­nin ge­liş­ti­ril­me­si ge­rek­ti­ği­nin bü­yük öne­mi­ni ve mut­la­ka ta­mam­lan­ma­sı, ba­şa­rıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni ilik­le­ri­mi­ze ka­dar his­se­de­rek, bun­dan son­ra ger­çek­ten bu yön­lü öz­gür­leş­me ça­ba­la­rı­mı­za ke­sin ba­şa­rı de­re­ce­sin­de bir yer ve­re­rek da­ha bü­yük ba­şa­rı­la­rın or­ta­ya çı­ka­ca­ğı­nın he­ye­ca­nı için­de de ol­duk ve bu ko­nu­da da özel­lik­le öz­gür ya­şam tut­ku­la­rı­nın baş­lı ba­şı­na bü­yük bir kuv­vet, bü­yük bir ya­ra­tı­cı­lık ol­du­ğu ol­gu­la­rı­na da so­nu­na ka­dar ulaş­tık. Uma­rım bun­dan son­ra gü­ce de dö­nüş­tü­rü­rüz.

 

Düş­ma­nın ol­duk­ça kü­çü­len, hiç­bir in­sa­ni sı­nır ta­nı­ma­yan, ya­ni otuz bin ki­şi­nin ölü­mün­den ben so­rum­luy­mu­şum gi­bi id­di­a­la­rı… O ka­dar utan­maz ve ya­lan­cı ki, “sen bu top­rak­la­rın bin yıl­dır sa­hi­bi olan halk­la­rı ne yap­tın ey düş­man” de­mek ge­re­ki­yor. Sen ken­din di­yor­sun ‘ben 1070’de bil­mem Ma­laz­girt za­fe­riy­le Ana­do­lu’yu iş­gal et­tim’. Pe­ki bin­ler­ce yıl­dır bu top­rak­la­rı kim ta­rı­ma aç­tı, kim uy­gar­lı­ğa açıl­dı, han­gi dil­le­ri var­dı, han­gi kül­tür­le­ri var­dı, ha­ni o gör­kem­li ta­rih eser­le­ri, o Ro­ma’nın güç­lü ta­rih eser­le­ri? Ha­la in­san ya­nı­na git­ti mi ür­pe­rir. Bu eser­le­rin sa­hip­le­ri kim­ler­di? Sen gel­din bun­la­rı ta­lan et­me­din mi, sen gel­din bun­la­rı iş­gal et­me­din mi, sen gel­din bun­la­rı ya­kıp yık­ma­dın mı? Bü­yük­lük bu­nun ne­re­sin­de, şe­ref bu­nun ne­re­sin­de, an­lı şan­lı Türk­lük bu­nun ne­re­sin­de? So­nu­na ka­dar ya­kıp yık­ma­yı, so­nu­na ka­dar el koy­ma­yı, so­nu­na ka­dar iş­gal et­me­yi şe­ref bi­le­cek­sin, ama bin yıl­la­rın en gör­kem­li uy­gar­lık eser­le­ri­nin sa­hip­le­ri­ni ise kat­let­me­yi, soy­kı­rı­ma uğ­rat­ma­yı hak bi­le­cek­sin. Bu­nu na­sıl böy­le çıl­gın­ca in­san­lı­ğa kar­şı, şim­di de sa­na can ve­ren -ken­di de­yiş­le­riy­le bil­mem iç el­bi­se­le­ri­ne ka­dar bağ­lı ol­du­ğun- Av­ru­pa’ya bi­le ka­fa tu­ta­cak­sın. Hak­lı­lık bu­nun ne­re­sin­de, izan, şe­ref bu­nun ne­re­sin­de? Sen ken­di­ni ne sa­nı­yor­sun! Bu top­rak­la­ra emek ve­ren­le­re hiç say­gın ol­ma­ya­cak mı, bu uy­gar­lı­ğı ya­ra­tan halk­la­ra hiç say­gın ol­ma­ya­cak mı? Hep öl­dür­me, hep yok et­me­yi kah­ra­man­lık sa­ya­cak­sın. Ye­ter di­yo­rum ar­tık bu­na!

 

Sı­nır ta­nı­maz bir çıl­gın­lık gör­dük

 

Bu düş­man şu­nu gör­dü be­nim şah­sım­da; ‘bu adam ta­ri­hi suç­la­rı­mı­zı yü­zü­mü­ze vu­ra­cak. Av­ru­pa’ya çık­tı, ora­da bi­raz da tes­lim ol­ma­mış, ak­lı­na da, yü­re­ği­ne de sa­hip Av­ru­pa’ya an­la­ta­cak’ ve bu­ra­da pa­ni­ğe ka­pıl­dı. Ve bu son çıl­gın­lı­ğa gi­rişe­cek. Türk hal­kı, Türk ay­dı­nı bi­raz ger­çek­ten ken­di­ne gel­me­li. Ama düş­ma­nın yap­tı­ğı kü­çük­lü­ğü­dür, bi­zim ve­ya be­nim bü­yük­lü­ğü­mü gös­te­rir. Be­ni öl­dü­re­bi­lir, bu hiç­bir şe­kil­de yok ol­du­ğu­mu­zu gös­ter­mez. Ben şu­nu gör­düm bu düş­man­da; plan yap­mış gü­ya, Tür­ki­ye’yi sat­mış o efen­di­le­ri­ne, bu­nun kar­şı­lı­ğın­da iki yıl­dır be­nim kel­le­min pe­şin­de. Şu za­val­lı Me­sut’a ba­kın, ya­ka­la­nın­ca ço­cuk gi­bi sa­ha­ya dü­şüp bay­ram edi­yor. Baş­ba­kan­lı­ğı kur­ta­ra­cak­mış, bil­mem ne­yi kur­ta­ra­cak­mış. İn­san bu ka­dar düş­mez. Ha­ni çok eleş­ti­ri­lir, ama Os­man­lı­lar da sa­vaş­mış­lar­dı, hat­ta Mus­ta­fa Ke­mal de sa­vaş­mış­tı, He­len ge­ne­ra­li Ti­ro­kops’iyi esir de al­mış­tı. Ama Ti­ro­kops’in ne bay­ra­ğı­nı çiğ­ne­di ne de bil­mem iş­ken­ce yap­tı, ge­ri bı­rak­tı. Şim­di bun­lar çok ke­ma­list ge­çi­nir ama Mus­ta­fa Ke­mal’le de bun­la­rın ala­ka­sı yok. Bun­lar ger­çek­ten çok düş­müş­ler, bu­nu gör­dük. Sı­nır ta­nı­maz bir çıl­gın­lık gör­dük. De­di­ğim gi­bi ta­rih­le iliş­ki­le­ri yok. Son maf­ya-çe­te-si­ya­set iliş­ki­siy­le böy­le bir ta­kım oluş­tur­muş­lar, bu­nun ver­di­ği çıl­gın­lık­la kur­du­ğu dün­ya git­me­sin elin­den di­ye -çe­te­le­rin de bel­li bir ku­ra­lı var­dır, on­la­rın da çok dı­şın­da- bu his­te­riy­le üze­ri­mi­ze gel­di­ler. Bu ta­bii bi­zi ür­küt­tü, hal­kı­mı­zı ür­küt­tü. Ama ne ya­pa­lım bir düş­man tü­rü­dür; en ge­ri­ci, en sı­nır ta­nı­maz, en aşa­ğı­lık bir düş­man tü­rü­dür. Tek­rar söy­lü­yo­rum ne hak­la halk­la­rın ka­de­ri­ni bu ka­dar yok edip hiç­bir hak on­la­ra ta­nı­ma­ya­cak? Şim­di bu­nu gör­düm ta­bii ba­na gö­re çok bü­yük kü­çük­lük. Ne ka­dar zar­da zor­da ol­sam da bu sü­reç­te ben­de uya­nan en bü­yük duy­gu­lar­dan bi­ri­si; in­san­lar bü­yük iş­ler için ya­şa­ma­lı­lar ve hat­ta ma­dem­ki bir düş­man se­ni bu ka­dar he­def­le­miş, hak­sız ve acı­ma­sız o za­man sen­de de bi­raz şe­ref, onur var­sa ko­lay yem ol­ma­ma­nın ted­bir­le­ri­ni ala­cak­sın. İğ­ne ucu ka­dar bir im­kan, bir gün­lük za­ma­nı iyi de­ğer­len­di­re­cek­sin. Na­mus, şe­ref bu­ra­da­dır. Bu­nu gös­ter­me­ye­ne say­gı­mın ola­ma­ya­ca­ğı­nı ve yi­ne ben ya­şa­ya­cak­sam bu­nun ge­rek­le­ri­ne gö­re ya­şa­mam ge­rek­ti­ği­ni bin de­fa and içe­rek, bin de­fa in­san ol­ma­nın, ya­ni in­san ol­ma­nın bir ge­re­ği ola­rak his­set­tim. Ve en önem­li­si hal­kı­mız bu­nu de­rin­li­ği­ne his­set­ti, sar­sıl­dı­nız, bü­yük öf­ke­ye bağ­lan­dı­nız ve ken­di­ni­zi yak­tı­nız. Bu bü­yük öf­ke­yi ve acı­nı­zı ken­di­ni ya­ka­rak de­ğil de da­ha ina­nıl­maz bir halk gü­cü­nü, ya­ra­tı­cı bir ör­gü­tü ya­ra­ta­rak gös­ter­me­nin za­ma­nı­dır di­yo­rum. Ben­den da­ha çok bu fır­sat eli­niz­de­dir, bu fır­sa­tı ger­çek­ten de­ğer­len­dir­me­li­si­niz. Acı­la­rı­nı­zın, kin ve öf­ke­ni­zin bü­yük­lü­ğü­ne bağ­lı ola­rak -ki bu ay­nı za­man­da za­yıf­lı­ğı­nı­zın bir so­nu­cu­dur- onu gü­ce dö­nüş­tü­re­rek ya­nıt­la­ma­lı­sı­nız. Bu­nu de­rin­den his­set­tim, bağ­lı­lı­ğı­nı­zın böy­le an­lam bul­ma­sı­nın bü­yük öne­mi­ni hem ken­dim için bi­lin­ce çı­kart­tım, hem de bi­lin­ce çı­kar­dı­ğı­mı­za da­ir ol­duk­ça umut­lan­dım. Bu­nun ya­nın­da ken­di ta­ri­hi­mi­zi dü­şün­düm; bu ka­dar di­ren­me­nin tecr­ü­be­si­ne de da­ya­na­rak çok tra­jik, çok acı­lı bir ta­rih ol­du­ğu­nu gör­düm. Her Kürt ön­der­li­ği­nin ya çok kö­tü bir tes­li­mi­yet -ki ha­la gü­nü­müz­de bun­la­rın sa­hip­le­ri bel­li- ya hız­la da­ra­ğa­cın­da bi­ten bir ömür, ya vah­şi kat­le­dil­me… Ta­bii be­nim ba­şı­ma en bü­yü­ğü ge­ti­ril­mek is­te­nil­di, yal­nız bir böl­ge­sel is­yan gi­bi de­ğil, ulus­la­ra­ra­sı çap­ta çok aman­sız ha­zır­lan­mış bir komp­lo şe­be­ke­si için­de, ne­re­ye adım atı­yor­sak “yok” di­yor. Bu Me­sut Yıl­maz as­lın­da sa­nı­yo­rum efen­di­le­ri­ne da­ya­na­rak söy­lü­yor onu, ver­dik­le­ri sö­ze gö­re her­hal­de ko­nu­şu­yor; ‘ora­yı da tut­tum, bu­ra­yı da tut­tum, hiç­bir yer bu­la­ma­ya­cak’. Bu da in­san­lık dı­şı bir du­rum, böy­le sa­va­şıl­maz. Hiç­bir düş­man de­mez ‘bu dün­ya­da se­nin gi­re­ce­ğin bir de­lik kal­ma­mış­tır’. Şim­di sen kim­sin, Al­lah bi­le ol­sa gü­nah iş­le­miş kul­la­rı­na kar­şı bir af­fe­di­le­cek, sı­ğı­nı­la­cak yer bı­ra­kır. Bun­lar bu ka­dar din­siz, iman­sız, Al­lah­sız bir ke­sim olu­yor. San­mı­yo­rum baş­ka yer­de, baş­ka ta­rih­te böy­le ol­sun. Ama böy­le ol­duk­la­rı or­ta­ya çık­tı. En teh­li­ke­li­si­ni bi­zim de ba­şı­mı­za ge­tir­mek is­te­di­ler ve ha­la da is­ti­yor­lar.

 

Hiçbir şey bitmedi hatta yeni başlıyor

 

Bu­ra­da sa­de­ce ken­dim için söy­le­mi­yo­rum, siz­ler için önem­li. Dik­kat eder­se­niz bü­yük bir bağ­lı­lık gös­ter­di­niz, şim­di bu bağ­lı­lık bir ki­şi­ye bağ­lı­lık de­ğil­dir. Bu ki­şi­ye ay­nı za­man­da gös­te­ri­len bağ­lı­lık, si­zin ken­di şe­ref, onu­ru­nu­za, kim­li­ği­ni­ze, öz­gür­lü­ğü­nü­ze gös­ter­di­ği­niz bağ­lı­lık­tır. O hal­de san­ki be­nim ye­rim­de si­zin için de gi­ri­le­cek bir de­lik bı­ra­kıl­ma­mış­tır ve her an im­ha ile kar­şı kar­şı­ya­sı­nız. Bu­nu his­set­me­ni­zi, bu­nu dü­şün­me­ni­zi önem­le is­te­mek du­ru­mun­da­yım ve­ya bu ger­çe­ği bu ve­si­ley­le be­lirt­mek du­ru­mun­da­yım. Ve des­tek de bu­dur. Bel­ki siz bu­nu ha­la bil­mi­yor­su­nuz, teh­li­ke si­ze o ka­dar yak­laş­ma­dı ve­ya bel­ki yak­laş­ma­ya­cak da ama eğer teh­li­ke ulu­sal­sa, onur­sal­sa, öz­gür­lük­sel, şe­ref­sel­se o ka­dar ya­kı­nı­nız­da­dır. Oda­nız­da bi­le si­zi ra­hat bı­rak­maz. Bu­nu böy­le bil­me­ni­zi önem­le vur­gu­lu­yo­rum. Ama bu her şey bit­miş an­la­mı­na ge­lir mi? ha­yır. Na­sıl ki be­nim için her şey bit­me­miş­se si­zin için de her şey bit­me­miş­tir. Tam ter­si­ne bir­çok şey ye­ni baş­lı­yor. Ben bu­ra­ya ge­lir­ken ne bir tec­rü­bem var­dı, ne bir iliş­kim var­dı. Var­dıy­sa bi­le ufak, iyi ku­rul­muş bir-iki dost­luk iliş­ki­siy­di. Hiç­bir şey yok­tu. Kür­dis­tan’a çı­kı­şı ya­par­ken de öy­ley­di, Or­ta­do­ğu’ya çı­kış ya­par­ken ger­çek­ten tek bir iliş­kim yok­tu. İliş­kim ya­nım­da­ki kur­yem­di. Av­ru­pa’ya çı­kış da böy­ley­di. Sağ­lam, ver­di­ği sö­zü yü­rü­te­cek bir iliş­ki uğ­ru­na gel­me­dim. Mec­bu­ren baş­la­mak zo­run­day­dım bu yü­rü­yü­şe. İnan­cım var­dı, ken­di­me gü­ve­nim de var­dı, çı­kış yap­mak­ta te­red­düt et­me­dim. Dik­kat edin kim­se­den ri­ca min­net­le bir şey is­te­mem. Bir dos­tu­ma söy­le­mi­şim; ne di­yor­sun gü­ve­ni­le­bi­lir mi, gü­ve­ni­le­mez mi? Da­vet çı­kar­mış­lar­dır ba­zı dost­lar, ben dost­lu­ğa ina­nı­rım, dost­lu­ğa gü­ve­ni­rim. Dev­let­ler­den da­ha çok dost­la­ra gü­ve­ni­rim. Ve sağ­lam dost bil­dik­le­ri­me da­ya­na­rak adım at­mak­tan çe­kin­me­dim.

 

İna­nı­yo­rum ki de­vam ede­cek­tir. Biz sağ­lam bas­mı­şız ve sar­sıl­ma­ma­ca­sı­na yü­rü­ye­ce­ğiz de. Ro­ma yü­rü­yü­şü de­vam ede­cek­tir. Bu­nu düş­man böy­le bil­me­li ve bu çıl­gın­lı­ğın­dan vaz­geç­me­li. Ne yok­sul halk­la­rı, ne de Or­ta­do­ğu halk­la­rı­nı öy­le efe­va­ri, kük­re­ye­rek sin­di­re­mez.  So­nuç ala­ma­ya­ca­ğı­nı bil­me­li­dir. Ama bu­na rağ­men bi­zim ken­di­miz için çı­kar­ma­mız ge­re­ken ders­le­rin te­me­lin­de, ma­demki bi­ze bir ka­rış bir top­rak bı­rak­mı­yor, bi­zi baş­ka şe­ref­li mil­let­le­rin top­ra­ğın­da bi­le kıs­ka­ca al­mak is­ti­yor, biz o za­man ne gü­ne du­ru­yo­ruz. Na­mus de­ğil­dir ya­ni, eğer bu düş­ma­na kar­şı ben bir ka­rış top­ra­ğı­mı bi­le sağ­lam tu­ta­ma­ya­cak­sam, sağ­lam bir iliş­kim, sağ­lam bir ör­gü­tüm ol­ma­ya­cak­sa ben o za­man kaç pa­ra­lık ada­mım ya­ni. Ve he­pi­ni­zin böy­le dü­şün­me­si­nin mut­la­ka ge­rek­li ol­du­ğu­nu, ken­di­ni­zi ya­ka­ca­ğı­nı­za, ken­di­ni­zi böy­le mah­ve­de­ce­ği­ni­ze, ayak­la­rı ye­re bas­mak, sağ­lam iliş­ki­le­re, sağ­lam bi­lin­ce, sağ­lam dost­la­ra, sağ­lam ör­güt­le­re sa­hip ol­mak şe­re­fin, na­mu­sun tek iza­hı­dır. Bu­nun dı­şın­da her şey ya­lan.

 

Za­ma­nın kıy­me­ti­nin çok iyi bi­lin­me­si ge­rek­ti­ği­ni, hat­ta öz­gür za­ma­nın, öz­gür gün­le­rin kıy­me­ti­ni çok iyi bil­me­nin ge­rek­ti­ği­ni si­ze be­lirt­mek du­ru­mun­da­yım. Çün­kü ben çok kı­sa bir sü­re için­de tek ya­şa­ma­nın çok zor bir ya­şam tar­zı ol­du­ğu­nu, her ne ka­dar ken­dim­le ko­nuş­sam, ken­dim­le de­rin de­rin dü­şün­sem, gü­cü­me güç kat­sam da in­san­lar­la iliş­ki­de ol­ma­nın, öz­gür ol­ma­nın çok bü­yük bir de­ğer ol­du­ğu­nu, bu­nun kıy­me­ti­ni çok iyi bil­me­niz ge­rek­ti­ği­ni söy­lü­yo­rum. İliş­ki­ler­den sı­kıl­ma­yın, iliş­ki­le­ri an­lam­lı kı­lın, iliş­ki­le­ri çe­lik­ten ha­lat­lar ha­li­ne ge­ti­rin. Bu di­ğer her şey­den da­ha ön­ce­lik­li ge­lir.

 

Kal­dı ki ta­rih­ten bah­set­miş­tim. Şim­di bu ta­ri­hi ar­tık ter­si­ne çe­vir­me ge­re­ği du­yu­yo­rum. Za­ten bu ka­dar ya­şa­ma tut­kuy­la bağ­lı ol­ma­mın bir ne­de­ni de bu ta­ri­hi ter­si­ne çe­vir­mek. Şim­di bu ta­ri­hi ter­si­ne çe­vi­re­mez­sek bü­tün yüz­yıl­lar­dan be­ri aman­sız kat­li­am­la­rın kur­ba­nı ol­muş in­san­la­rın acı­la­rı­nı hiç­bir za­man din­di­re­me­yiz. Ve unu­tur­sak biz­den re­zi­li, biz­den al­ça­ğı yok­tur. Bir halk ne ka­dar dü­şer­se düş­sün bu acı ta­ri­hi­ni mut­la­ka an­la­ya­bi­le­ce­ği ka­dar, du­ya­bi­le­ce­ği ka­dar bu­gün­ler­de ya­şa­ya­bil­me­li­dir. Bu­nu siz­ler de gö­rü­yor­su­nuz. Ama bu yü­rü­yü­şü bu­nu ter­si­ne çe­vir­mek, ye­nil­me­yen bir ta­ri­he, acı­la­rı­nı, öf­ke­le­ri­ni bi­linç­len­di­ren bir ta­ri­hi yü­rü­yü­şe, her tür­lü acı ye­nil­gi­ye, da­ra­ğaç­la­rı­na tes­li­mi­ye­te ka­pa­lı bir yü­rü­yü­şe mut­la­ka çe­vir­me­niz her şey­den ön­ce ge­lir. Ken­dim de bu yü­rü­yü­şün ba­şın­da­yım. En ufa­cık im­kan­lar­la bir­lik­te bu yü­rü­yü­şü dü­zen­le­ye­ce­ğim. Ama siz­le­rin de ger­çek­ten bu 21. yı­lın baş­lan­gı­cı­nın bir şans ol­du­ğu­nu bi­le­rek, ya­şı­nız ba­şı­nız ne olur­sa ol­sun, bu ye­ni­den gi­ri­şi bir şans ola­rak de­ğer­len­dir­me­ni­zi ve hak­kı­nı ver­me­niz ge­rek­ti­ği­ni önem­le be­lir­ti­yo­rum. Par­ti­mi­zin için­de bun­lar ola­cak. Ül­ke­mi­zin dağ­la­rın­da da in­san­lar iyi di­re­ne­cek­ler, ama hal­kı­mız ola­rak dün­ya­nın ne­re­sin­de olur­sa­nız olun ol­duk­ça yep­ye­ni öz­gür­lük yo­lun­da bir halk ol­ma­nın kı­van­cıy­la, bu­nun ge­rek­li bi­lin­ciy­le, sü­rek­li­li­ğiy­le ken­di­ni­zi ile­ri­ye ta­şır­ma­lı­sı­nız. Ta ki bu acı­lar, bu la­net­li ta­rih, bu acı­ma­sız düş­man bu ka­dar hak­sız, acı­ma­sız, çir­kin bir şe­kil­de hal­kı­mı­zın üze­ri­ne gel­me­sin. Bu­nun baş­ka bir ila­cı yok. An­cak öz­gür­lük yü­rü­yü­şüy­le, ba­şa­rı yü­rü­yü­şüy­le düş­ma­nın ka­bul edi­le­mez bu çıl­gın­lı­ğı­na kar­şı ge­re­ken ce­va­bı ve­re­bi­lir­si­niz.

 

20 yıl­da bir ço­cuk bü­yür bir de­li­kan­lı olur ve yir­min­ci yı­lın­da her tür­lü yü­rü­yü­şü ya­par. Ne ka­dar da ço­cuk da ol­sa­nız, bi­linç­siz de ol­sa­nız, bu 20 yıl­lık ta­rih­te bü­yü­dü­nüz, gür­büz de­li­kan­lı ha­li­ne gel­di­niz. Ar­tık ço­cuk bir hal­kı de­ğil, ol­duk­ça de­li­kan­lı ve hat­ta ol­gun­lu­ğa doğ­ru sey­re­den genç bir hal­kı tem­sil edi­yor­su­nuz. Yü­rü­yü­şü­nüz bu genç­lik­le oran­tı­lı ol­mak zo­run­da­dır. Ço­cuk­lu­ğu bı­ra­kın, ol­gun­lu­ğun ge­rek­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­ren bir yü­rü­yü­şün sa­hi­bi olun. Par­ti­den bu te­mel­de öğ­ren­me­li­si­niz. 20 yıl bi­ze ne öğ­re­ti­yor? En önem­li­si de bu yıl. Bu par­ti­ye çok şey ver­di­niz, en de­ğer­li kız­la­rı­nı­zı ve oğul­la­rı­nı­zı ver­di­niz. Bun­lar top­ra­ğın al­tı­na gir­miş­ler­dir. Ve bu öz­gür ya­şam için­dir, ama ders­le­ri var. On­la­rı ken­di­ni­ze ma­l et­me­li­si­niz. Bü­yük kah­ra­man şe­hit­ler or­du­su­nu mut­la­ka yaş­lı-genç, ka­dın-er­kek, ço­luk ço­cuk he­pi­niz ken­di­ni­ze nak­şet­mek du­ru­mun­da­sı­nız. PKK bu­dur. 20 yıl­lık PKK’yi bel­ki de si­ze tam ola­rak ve­re­me­dik, ama siz ala­bi­lir­si­niz. İş­te ki­tap­lar var, iş­te şe­hit­le­rin ken­di­le­ri, iş­te düş­ma­nın ken­di­si bu yı­lın na­sıl öğ­re­nil­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­lü­yor. Eğer bu PKK’yi, 20 yıl­lık PKK’yi alır­sa­nız ken­di­niz için bu­gün­ler­de hem şe­ref­li ye­ri­niz var­dır, hem de hiç­bir düş­man bu şe­re­fi­ni­zi eli­niz­den ala­maz. Ama öğ­re­ne­cek­si­niz, ör­güt­le­ne­cek­si­niz, yo­ru­la­cak­sı­nız. Bu­na gö­re hak­kı­nı ve­re­cek­si­niz. Ben de, PKK’li­ler de ça­lış­sın ama ar­tık yük omu­zu­nuz­da, çok sık acı çe­ki­yor­su­nuz. Kad­ro­lar­dan da­ha du­yar­lı bir hal­de­si­niz. Hat­ta on­lar­dan da­ha iyi de ya­pa­bi­lir­si­niz. Ben yi­ne ya­pa­ca­ğı­mı ya­pa­rım, ama dö­nem ar­tık ken­di öz­gü­cüy­le yü­rü­ye­bi­len bir halk du­ru­mu­na gel­me­ni­zi ge­rek­ti­ri­yor. Öy­le ol­ma­sa bu acı­ya ben na­sıl da­ya­na­ca­ğım di­ye ken­di­mi ya­şa­ta­mı­yo­rum. Na­sıl ya­şa­ta­ca­ğım? Mil­yon­lar ba­na bağ­lan­mış, be­nim de ka­de­rim şu­ra­da bu­ra­da, bil­mem bir ki­şi­nin elin­de. İki ki­şi bil­mem şu dev­le­tin adı­na be­ni şöy­le de böy­le de ya­pa­bi­lir. Onun için di­yo­rum acı çok bü­yük­tür. Bu öy­le bi­lim­sel­lik­le aşıl­mı­yor. Dün­ya böy­le bir dün­ya de­ğil. Yi­ne ya­şa­ya­ca­ğım, da­ya­na­ca­ğım ama bu acı­la­ra bir da­ha düş­me­me­niz için. Bir ki­şi­ye bu ka­dar bağ­lı ol­ma­nın acı­la­rı­na bir da­ha düş­me­me­niz için di­ye­ce­ğim “ne siz be­ni gör­dü­nüz, ne ben si­zi gör­düm”. Bir an­lam­da böy­le. Ama şe­ref­le onur­la yü­rü­ye­cek gü­cü gös­te­rir­se­niz bu­na en çok ben mem­nun olu­rum.

 

Kürtler bu toprakların en eski halkıdır

 

Bu­nun ya­nın­da Av­ru­pa’ya gel­dik, gel­mem ge­rek­liy­di. As­lın­da düş­man en kri­tik dö­nem­de üze­ri­mi­ze gel­di­ğin­de, ba­na gö­re ça­re­ler tü­ken­mez, pa­nik için­de kal­mak ve­ya ‘her şey el­den gi­di­yor’, ‘gel­mez­se de ra­ha­tım’, böy­le bir du­ru­mu­muz yok­tu. Ne­re­ye gi­der­sek bir ham­le­nin yo­lu­nu aça­bi­li­riz. Ama bu se­fer­ki ge­li­şi ger­çek­ten bü­yük bir fır­sa­ta, bü­yük bir şan­sa dö­nüş­tü­rü­yo­ruz. Şim­di­den bu­nun en önem­li adım­la­rı atıl­mış­tır. Kar­şı­mız­da­ki ger­çek­lik ken­di ku­ral­la­rıy­la, ken­di ya­sa­la­rıy­la, ken­di si­ya­se­tiy­le yü­rü­yor. Bun­la­ra dik­kat ede­ce­ğim, dik­kat et­mek zo­run­da­yım. Hat­ta en uy­gar bir bi­çim­de dik­kat ede­ce­ğim. Ken­di­mi an­la­ta­ca­ğım, siz­le­ri an­la­ta­ca­ğım, ta­ri­hi an­la­ta­ca­ğım, acı­yı, zul­mü an­la­ta­ca­ğım, ar­tık gü­cüm ne ka­dar ye­ter­se. Bu ve­si­ley­le sa­de­ce ben de­ğil, tüm ay­dın­la­rı, tüm en­ter­nas­yo­nal yol­daş­la­rı da ger­çek­le­ri an­lat­ma­ya ça­ğı­rı­yo­rum. Bel­ki is­te­di­ği­mi­zi, an­lat­mak is­te­di­ği­mi­zi tam an­la­ta­ma­yız. Özel­lik­le halk­lar adı­na an­lat­mak is­te­di­ği­miz çok şey var. Bu ke­sin­lik­le be­nim me­se­lem de­ğil­dir. Za­ten dün­ya bel­ki de hiç kim­se­ye na­sip ol­ma­ya­cak ka­dar be­ni ta­nı­dı, ta­nıt­tı da. Siz­le­ri ta­nıt­mak ge­re­ki­yor, siz hal­kı; hak­sız­lı­ğa uğ­ra­mış hal­kı­mı ta­nıt­mam ge­re­ki­yor. Bu­nun için he­pi­ni­zi, dost­la­rı yar­dı­ma ça­ğı­rı­yo­rum. Bü­tün ulus­lar­dan en­ter­nas­yo­nal yol­daş­la­rı, güç­le­ri yar­dı­ma ça­ğır­mak du­ru­mun­da­yım. On­lar­la bir­lik­te bu ham­le­yi ya­pa­ca­ğız. İna­nı­yo­rum ya­ni Av­ru­pa­lı­la­rın için­de hal­kı­mı­za ya­rar­lı olan ke­sim­ler var, on­lar­la ko­nu­şa­ca­ğız. Gü­ce, kuv­ve­te dö­nüş­tü­re­ce­ğiz, ba­rı­şa, halk de­mok­ra­si­si­ne dö­nüş­tü­re­ce­ğiz. Bu­nun için eli­miz­den ge­le­ni ya­pa­ca­ğız. Ama pe­şi­nen şu ka­da­rı­nı ya­pa­ca­ğız di­ye­mem. Çün­kü her şey be­nim elim­de de­ğil, ama elim­den ge­le­bi­le­cek her şe­yin en mü­kem­me­li­ni gös­ter­mek­te de te­red­düt et­me­ye­ce­ğim. Elim­den ge­le­ni ye­ni bir ham­le ru­huy­la, akıl­lılık­la, da­ha çok da ken­di­le­ri için, amaç­la­rı, öz­lem­le­ri için, da­ha yük­sek bir tem­poy­la ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­ğı­rı­yo­rum.

 

Yi­ne son bir kez de Türk hal­kı­na bir çağ­rı­da bu­lun­mak is­ti­yo­rum. Hiç­bir halk ken­di ege­men­le­ri­nin elin­de böy­le kö­tü bir du­ru­ma düş­me­me­li. Bi­le bi­le bu ka­dar hak­sız­lık kar­şı­sın­da bir halk se­yir­ci kal­maz, onay ver­mez, ver­me­me­li­dir. Ve en kö­tü­sü de hiç­bir sa­vaş ge­le­ne­ğin­de ol­ma­yan ah­lak, ku­ral dı­şı yön­tem­le­re baş­vu­ra­rak bir ki­şi­yi he­def­le­miş, bir ki­şi için it­ti­fak­lar kur­muş, bü­tün Tür­ki­ye’yi bu­nun için sat­mış hem de giz­li ve kir­li bir bi­çim­de. Bu ka­bul edil­mez, bu­na ses­siz ka­lı­na­maz. İş­te Me­sut, maf­yay­la iliş­ki­sin­den do­la­yı düş­tü. Bü­tün bun­la­rın hep­si bir ki­şi­nin kel­le­si için. Türk hal­kı, hat­ta ulu­su bi­le­mi­yo­rum be­nim kel­lem­le ne ka­za­na­cak. Otuz ­bin ki­şi hi­ka­ye­si var, res­mi ra­kam­lar var. 20 bin ge­ril­la­yı öl­dür­dük di­yen Ola­ğa­nüs­tü Hal Va­li­li­ği’dir. Bi­raz vic­dan, bi­raz ger­çek­le­re say­gı. Dört bin kö­yü -ki ken­di­le­ri söy­lü­yor res­mi ra­kam­dır- bo­şal­tan kim? Beş­ bin fa­i­li meç­hul ci­na­yet var, bu ci­na­yet­le­ri iş­le­yen kim? Çe­te­ler bel­li de­ğil mi, res­mi ra­por­lar­da bun­lar açık de­ğil mi? Or­ta­da eko­no­mi­ye ba­kın, sos­yal ya­şa­ma ba­kın. Ta­nın­maz ha­le ge­ti­ren kim­dir? Ya­şam­la­rı­na ba­kın, hiç ça­lış­ma­dan ka­za­nan­la­ra ba­kın, öl­dür­dük­le­ri as­ker­le­re ba­kın, ken­di ço­cuk­la­rı­na ba­kın bu ege­men­le­rin. Bun­lar kim?

 

Türk hal­kı, ay­dın­lar bi­raz dü­şün­me­li ve müm­kün­se bi­raz ada­le­te gel­me­li­ler. Böy­le çıl­gın­ca bir şo­ve­niz­me bay­rak sal­la­ma­nın in­san­lık onu­ruy­la hiç­bir ala­ka­sı yok. Var­sa bir Türk­lük şe­re­fi onun­la da ala­ka­sı yok.

 

Biz Tür­ki­ye’den ne is­ti­yo­ruz? Türk hal­kıy­la ne yap­mak is­ti­yo­ruz?

 

Bu top­rak­la­rın en es­ki hal­kı­dır Kürt­ler. İlk bu top­rak­la­rı ta­rı­ma açan, hay­van­la­rı ev­cil­leş­ti­ren bir hal­kız. İn­san­lı­ğa hiz­met eden en es­ki bir hal­kız. Kim­se­ye za­rar ver­me­miş, kim­se­ye iş­gal, ta­lan da­yat­ma­mış bir hal­kız. Ta­mam gel­di­niz, vur­du­nuz, bey, pa­şa, va­li ol­du­nuz, bun­lar da si­zin ol­sun. Ama ne­den bir hal­kın kim­li­ği­ni yok edi­yor­su­nuz? Son ulu­sal var­lık ne var­sa onu da or­ta­dan kal­dır­mak is­ti­yor­su­nuz? Ve ye­tin­mi­yor­su­nuz. Be­nim bü­tün yap­tı­ğım “ya­hu bu hal­kın bir var­lı­ğı, adı var, müm­kün­se bi­raz şe­ref, hay­si­ye­ti yok­sa var edil­me­li” bu­nu söy­le­dim. Siz bu­nu duy­mu­yor­su­nuz. Bun­dan baş­ka da bir şey yap­tık mı? Biz bu işe ki­tap­la baş­la­ma­dık mı? Fel­se­fey­le, si­ya­set­le baş­la­ma­dık mı? Elim­de be­nim ön­ce to­pum-tü­fe­ğim var mıy­dı? Söz­le baş­la­ma­dık mı? Siz­de hiç din, iman yok mu? İn­san­lık­la ger­çek bağ­lar yok mu? Te­pe­den tır­na­ğa si­lah­la­nan, “dün­ya­nın en bü­yük or­du­su­yuz” di­yen siz de­ğil miy­di­niz her gün? “ABD bi­zim­le si­lah ve tek­nik gü­ce sa­hi­biz” di­yen siz de­ğil mi­si­niz? Ve bu ka­dar üs­tün si­lah gü­cü olan en çok vur­maz mı? Ve siz vur­ma­dı­nız mı? Bun­la­rı bil­mi­yor mu­su­nuz? Bi­zim eli­miz­de si­lah var mı tek tük ba­sit si­lah­lar­dan baş­ka? Bun­lar da sa­vun­ma si­la­hı de­ğil mi? Şim­di tüm bun­la­rın hep­si or­ta­day­ken ci­na­yet­le­rin, kat­li­am­la­rın, ta­ri­hin… Ne­den böy­le çıl­gın­la­şı­yor­su­nuz? Be­ni otuz­bin ki­şi­nin ka­ti­li di­ye ad­lan­dır­mak­tan utan­mı­yor­musu­nuz? Ya­ni ger­çek­ten bu yüz­den Türk hal­kın­dan uta­nı­yo­rum de­me­ye­ce­ğim, ama ken­di ege­men­le­rin­den o ka­dar uta­nı­yor ve on­la­rı o ka­dar çir­kin gö­rü­yo­rum ki… Açık söy­le­ye­yim, ya­rın kuv­vet bi­zim eli­mi­ze geç­se, o gü­ven­di­ği­niz it­ti­fak­la­rı biz de kur­sak, pe­ki si­zin ha­li­niz ne ola­cak? Kim si­ze sa­hip çı­ka­cak? Ve me­za­rın­dan çı­kan halk­lar, je­no­si­de uğ­ra­mış, in­san hak­la­rı elin­den alın­mış­lar, tüm fa­i­li meç­hul öl­dü­rül­müş­ler, yok­sul dü­şür­dü­ğü­nüz tüm in­san­lar aya­ğa kalk­sa üze­ri­ni­ze gel­se, yi­ne bay­ra­ğı sal­la­ya­cak mı­sı­nız, yi­ne so­kak­lar­da­ki o çıl­gın­lı­ğı ya­pa­cak mı­sı­nız? O za­man ka­ça­cak de­lik de­ğil, içi­ne gi­re­cek hiç­bir yer bu­la­ma­ya­cak­sı­nız. İn­san­lı­ğın için­de tek say­gı­de­ğer bir ke­li­me­ye bi­le la­yık ol­ma­ya­cak ka­dar has­ta­lık­lı bir kim­lik sa­hi­bi ol­du­ğu­nu­zu gö­re­cek­si­niz. İş­te bu acı son­dan kur­tul­ma­nız için di­yo­rum ki, sa­de­ce is­te­di­ği­miz bu top­rak­lar­da bin­ler­ce yıl­dır do­ğup bü­yü­mü­şüz, ni­ye bi­ze o ka­dar sal­dı­rı­yor­su­nuz? Ön­ce biz var­dık bu top­rak­lar­da, siz son­ra­dan gel­di­niz. Hay­di ala­bil­di­ği­niz ye­ri de sü­rün, ge­lin ye­ni­den kar­deş­çe bir ya­şa­mı dü­zen­le­ye­lim. Zor­ba­lık, si­lah siz­de di­ye so­nu­na ka­dar yok et­me­yi siz hak mı bi­li­yor­su­nuz? Kah­ra­man­lık bu mu­dur? Bu kah­ra­man­lık de­ğil, en kan­lı iş­tir. Bu­nu bı­ra­kın di­yo­rum si­ze. Ama bir bü­yük ya­lan­la pe­şi­me dü­şü­yor­su­nuz ve al­kış ça­lı­yor­su­nuz bu­na. Sa­yı az ola­bi­lir, ama ba­zı­la­rı da sus­kun­dur. Hz. Ali de “sus­kun­lar da sal­dı­ran­la­rın suç or­ta­ğı­dır” der. Onun için he­pi­ni­ze ses­le­ni­yo­rum, Türk ay­dın­la­rı­na da ses­le­ni­yo­rum. Sa­ğı­na so­lu­na ba­kın hep­si bay­ram edi­yor, ‘son is­yan­cı ba­şı da düş­tü ve is­yan da bit­ti’ di­yor­lar. Acıy­la on­la­rın du­ru­mu­na üzül­düm. Ken­di adı­ma de­ğil, on­la­rın adı­na üzül­düm. Be­nim düş­mem ger­çek­ten eğer si­zin ru­hu­nu­zu ra­hat et­tir­miş­se in­san­lık utan­sın de­rim. Düş­ma­nı da ol­sa, Ata­türk bi­le ol­say­dı böy­le yap­maz­dı. Ne olur­du, düş­ma­nı da ol­sa kay­bet­ti­ği in­san­lar için üzün­tü du­ya­bi­lir­di. Ama siz yam­yam­lar or­du­su­nu bi­le ge­çe­cek ka­dar ken­di­niz­den geç­ti­niz. Bu­na üzül­düm. O yüz­den kü­çül­dü­ğü­nü­zü gör­dük­çe yü­zü­nü­ze bi­le ba­ka­maz ha­le gel­dik. Bir hal­kı ta­nı­mak ni­ye bu ka­dar zo­ru­nu­za gi­di­yor. Bir halk­la ger­çek­ten kar­deş­çe ya­şa­mak çok mu zor, ne­den bu ka­dar ma­sa­dan ka­çı­yor­su­nuz? Bak ateş­kes de­vam edi­yor. Çok sev­di­ği­niz Tür­ki­ye’nin bir­li­ği bü­tün­lü­ğü için­de, çok is­te­di­ği­niz de­mok­ra­si adı­na, hay­di ge­lin otu­ra­lım ni­ye ka­çı­yor­su­nuz. Hay­di si­lah­lar si­zin ol­sun, or­du si­zin ol­sun. Kim­lik hak­kı­mı­zı ve­rin, si­lah­lar da bir ta­raf­ta ol­sun. Ama ne­re­de­si­niz, ma­sa­ya ge­le­cek mi­si­niz, ne­re­ye ka­dar da­ha ka­ça­cak­sı­nız? Bü­tün in­san­lı­ğın önün­de ve ku­ru­la­cak olan Av­ru­pa mah­ke­me­sin­de bun­la­rı di­le ge­ti­re­ce­ğim, bu mah­ke­me­yi kur­du­ra­ca­ğız. Ne ya­pı­la­cak­sa, bu he­sa­bı ge­rek­le­ri­ne gö­re ve­re­ce­ğiz. Kim ka­til­dir, na­sıl ka­til­dir onu an­la­ta­ca­ğız. İn­san­lık eğer düş­me­miş­se her­hal­de ada­let ye­ri­ni bu­la­cak­tır. Ama biz esa­sen Av­ru­pa ada­le­ti, Av­ru­pa mah­ke­me­si de­ğil, ken­di halk­la­rı­mı­zın mah­ke­me­sin­de ada­le­tin sağ­lan­ma­sı­nı is­ti­yo­ruz. Türk hal­kı eğer ger­çek­ten ya­şa­mak is­ti­yor­sa bi­raz ken­di­ne gel­me­li­dir. Bu çe­te hü­kü­me­ti bit­ti, ku­ru­la­cak ye­ni bir hü­kü­met de dik­kat et­sin. Uya­rı­mı ya­pı­yo­rum; Av­ru­pa’dan ar­tık bu zul­mü is­te­dik­le­ri gi­bi sür­dür­me iz­ni­ni ala­maz­lar. ABD, İs­ra­il de ya­kın­da elin­den gi­der, o ka­dar gü­ven­me­sin­ler. Da­ha faz­la acı­la­ra yol aç­mak is­te­mi­yor­lar­sa, bir an ön­ce ku­ra­cak­la­rı hü­kü­met mi olur, ku­ra­cak­la­rı de­mok­ra­si mi olur gel­sin­ler, faz­la acı­la­ra yol aç­ma­dan bu iş­le­ri di­ya­log­la tar­tış­ma­ya aça­lım. Ve bu­nun baş­ka bir yo­lu da yok­tur. De­vam eder­ler­se kuv­ve­ti biz top­la­ya­ca­ğız. Bu­ra­da önem­li bir adım atıl­mış­tır ve mev­zi­ler ka­za­nı­la­cak­tır. Or­ta­do­ğu’da edin­di­ği­miz mev­zi­ler du­ru­yor. Bun­lar ile­ri­de ça­lış­tı­rı­la­cak­tır, ül­ke­de de. Tür­ki­ye hal­kı­nın bağ­rın­da da mev­zi­ler ka­za­nı­la­cak­tır. Ve bu la­net­li­ler tay­fa­sı gi­de­cek­tir, bu­nun baş­ka yo­lu yok­tur. Be­nim ölü­müm­le bu ön­le­ne­mez. Ben­den bu ka­dar kork­mak­la bu kor­ku­yu gi­de­re­mez­ler. Ak­lın yo­lu, in­san­lı­ğın yo­lu bu­dur. Türk hal­kı­nı da bir kez da­ha bun­lar üze­rin­de dü­şün­me­ye, da­ha acı­lı bir sa­vaş­la her şe­yi kay­bet­mek­ten­se onu­ru­nu kur­tar­ma­ya, halk­lar­la eşit, ba­rış için­de ve de­mok­ra­tik bir dü­zen için­de ya­şa­ma­ya ça­ğı­rı­yo­rum.

 

Siz de­ğer­li hal­kı­mı­za bu te­mel­de par­ti­mi­zin 20. yılı ve 21. yıl­dö­nü­mü do­la­yı­sıy­la ses­le­nir­ken, di­le ge­tir­di­ğim ger­çek­le­rin özü bu­dur. Gös­ter­di­ği­niz bü­tün bağ­lı­lı­ğa te­şek­kür­le­ri­mi be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Çok çok bi­ze ulaş­mak is­te­yen, yü­rek­ten ulaş­mak is­te­yen­le­re, da­ha bü­yük bir yü­rek­le ce­vap ver­mek du­rum­da ol­du­ğu­mu be­lir­ti­yo­rum. Özel­lik­le bağ­rı ya­nık ana­la­ra, genç kız­la­rı­mı­za, o gös­ter­dik­le­ri bü­yük du­yar­lı­lı­ğa hep­si­ne tek tek say­gı ve sev­gi­le­ri­mi yol­lu­yo­rum. Ger­çek­ten is­te­dik­le­rin­den ve um­duk­la­rın­dan da­ha faz­la on­la­rın em­rin­de, hiz­me­tin­de bir in­san ol­du­ğu­mu be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Her in­sa­nın bir öm­rü var­dır, onu iyi de­ğer­len­dir­me sö­zü­me bağ­lı ol­du­ğu­mu be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Mü­him olan bi­rey­ler de­ğil ve­ya bi­rey­ler rol­le­ri­ni en iyi oy­na­mak du­ru­mun­da der­ken onu da oy­na­ma­ya ça­lış­ma sö­zü­mü yi­ne­li­yo­rum. Ama ku­rum­lar da­ha de­ğer­li­dir, da­ha uzun ömür­lü­dür. PKK de en iyi ku­rum­dur. Onun et­ra­fın­da olu­şan bir­çok ku­rum da de­ğer­li­dir. Bi­zim için rö­ne­sans­tır. En şe­ref­li bir çağ­dır. Bu ku­rum­la­rın için­de ken­di­ni­zi iyi bir yö­ne­ti­ci, iyi bir söz­cü, iyi bir yü­rü­tü­cü yap­ma­nı­zı di­li­yo­rum.

 

He­pi­ni­zi bir kez da­ha say­gıy­la se­lam­lar­ken ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­mız ve ta­ri­hi­mi­zin say­fa­la­rı­na ge­çen bu çok önem­li 45 gü­nü, baş­ta da bü­yük min­net­le tek­rar tek­rar an­dı­ğı­mız şe­hit­le­rin anı­sı­na adı­yo­rum. On­la­rın anı­sı­nı da­ha bü­yük ya­şat­mak için gü­cü­me güç ka­ta­rak ça­lış­ma sö­zü­mü ye­ni­li­yo­rum. Yi­ne bü­yük yü­rü­yü­şe kal­kan, tüm hal­kı­mı­za, dost­la­rı­mı­za özel se­lam­la­rı­mı, şük­ran­la­rı­mı be­lir­ti­yo­rum.

İna­nı­yo­rum ki her za­man­kin­den da­ha faz­la PKK yü­rü­yü­şü za­fer yü­rü­yü­şü­dür, sos­ya­lizm yü­rü­yü­şü­dür, kar­deş­lik yü­rü­yü­şü­dür!

Böy­le­ce bir kez da­ha 2000’li yıl­la­ra doğ­ru eli­miz­de öz­gür­lü­ğün me­şa­le­siy­le da­ha faz­la ira­de­li, da­ha faz­la bir­lik­te­lik­le, ama mut­la­ka za­fer tar­zıy­la yü­rü­ye­ce­ğiz ve ba­şa­ra­ca­ğız.

 

27 Ka­sım 1998

Abdullah Öcalan

PaylaşTweet
Önceki Yazı

KÜRT SORUNU VE DEMOKRATİK ULUS ÇÖZÜMÜ

Sonraki Yazı

TECRİT DEĞİL SOYKIRIM VAR

Sonraki Yazı
PKK YÜRÜYÜŞÜ ZAFER YÜRÜYÜŞÜDÜR SOSYALİZM YÜRÜYÜŞÜDÜR

TECRİT DEĞİL SOYKIRIM VAR

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!