Adı, soyadı: Halime Özdemir
Kod adı: Hasret Botan
Doğum yeri ve tarihi: Eruh 1979
Katılım tarihi: 1995
Şehadet tarihi ve yeri: 7 Ekim 2008,
Botan (Xora ve Bızına arası)
Dikkatimi çekmişti sorduğumda Siirt’in koçerlerinden olduğunu öğrendim. Koçerlerin paylaşımcı, komünal, emekçiliği bir de PKK ideolojisi ile tam bir sosyalist kimliğe bürünmüştü, onun şahsında.
Gare’de karşılaştık tekrar, bu sefer ki Hasret arkadaş daha da yiğit ve kimlikli olmuştu. Ret ve kabul ölçüleri gelişmiş acı tatlı ayrımları keskinleşmişti. Tabur yönetiminden yeni savaşçıların eğitim yönetimi olarak geldi. Kadın tarihini o verdi. Kobani’li feodal bir arkadaş vardı, eğitimden sonra ‘ben annemden kız kardeşimden özür diliyorum’ dedi. ‘Sen devrim yapmışsın heval Hasret’ dedik. O mütevazice gülümsedi. ‘Onlara Önderliğin kadın yaklaşımını anlattım’ sadece dedi.
Yeni savaşçıların eğitim çalışmalarına ilk gelen yönetici arkadaşlar bir yaklaşım üslup tarz acemiliği doğal yaşarlar. Hasret arkadaş geldi, sanki yıllardır o çalışmalardadır aldı, verdi, kattı, katıldı. Anlama yönü güçlüydü. Kaba retçi değildi. Önce anlar analiz eder ve gereken neyse söylerdi ya da yapması gereken neyse onu yapardı.
Talimatvari yaklaşımı yoktu, çok konuşmazdı. Boş konuşmazdı, insana kavratmak için yapılması gereken iş neyse gider yapardı. Kendisi kendisini planlar harekete geçerdi. Yeni arkadaşla arkadaştı, onlarla yer içer onlarla kalır, onlarla çalışırdı. Kampımızın suyu çekilecekti, arkadaşlar su hattına ‘mavi proje’ adını koymuşlardı. Ve gerçekten sanırdın yılların maden işçisidir. Manga yani komün yeri yapımında taş duvar örümünü bizden iyi yapardı. Tabii çalışırken gençleri katar onlara öğretirdi.
Ayrımsız olmak, ama savaş içinde bir kadının en önemli yönü kendi kimlik ayrımına varmak. Hasret arkadaş uyumlu bütünlüklü yaklaşırdı. Ve çözümleyiciydi, karşıtlaştırmazdı. Ancak Kadın çizgisinde sınırları, özgünlüğü korur karşısında kim olursa olsun ona da hissettirirdi. Yani kadının bağımsız ideolojik kimliğini hem erkekten kaynaklanan gericiliğe karşı hem de kadındaki içselleşmiş köleciliğe karşı temsilini biliyor uyguluyordu.
Kışın birlikte şikeft kazımı yaptık ve soba yeri yaptık borunun çıkışını kayayı delerek açtık. Arkadaşlar sobayı kurup yakıyorlar. Fakat borunun çıktığı yerde maden olduğu için tutuşuyor, zift gibi akıyor. Yanlarına gittik gülerek ‘siz bize komplo mu yaptınız komünümüz yanıyor’ dedi. Biz şaşkın bir şekilde, “taştır nasıl yanıyor” dedik. Sonra bizi gülerek çay içmeye çağırdı. Yüzü, gözü, saçları toz içindeydi. Adil arkadaş şikefte girerken kafasını tam eğmediğinden taşa çarptı kırdı. Heval Hasret bu duruma kahkaha ile gülerek, ‘bizim komüne gelirken kafanıza battaniye sarın’ heval dedi.
O kış kar az yağdı, yağmur fazla yağmadı. Bereketsiz bir yıl olacağı daha başlangıcından belliydi. Bir savaş vardı ve yaşam sıcaktı, günler sıcak, namlular sıcak, eller tetikte. Heval Hasret TC ordusunun Zap’a geçişini duyunca hava saldırılarından yeni yapıyı maddi ve manevi hep korudu, moral verdi, eğitti, eğitimlere kattı. Kaldığımız yere yakın eski bir Asuri kilisesi vardı. Tarihi çok eski olsa gerek bir kısmı yıkılmış, ama kubbesi, iç odaları hala sağlamdı. Yanından geçerken girip içine baktık ‘Hıristiyanlık 100 yıllarca bu dağlarda ideolojik, yaşamsal, örgütselliklerini kurmuş ve yayılmış’ dedim. Heval Hasret ciddi bilge bir tonla ‘evet öyle ve bizde de üç aylık eğitimden sıkılanlar olabiliyor ve bazı alçaklar gibi kopmayı marifet sanıyorlar ama bu kiliseye bakarak bile kendimizi eğitebilmeliyiz’ dedi. Etrafımızdaki gençler sadece ona baktılar ve o onlara bakınca gençler bakışlarını yere indirdiler. Hasret arkadaş için yaşamın her alanı eğitimdi.
Şehadeti onu tanıyan herkeste derin bir yara açmıştı. İnanamamıştık şehit düştüğüne. Yılların tecrübesi Hasret arkadaş, Botan’da girdiği bir çatışmada şehit düşmüştü. Her ne kadar acı da olsa böyle haberler almak, bu, bizim için mücadeleyi daha yükseltmek için bir sebep daha oluşturmuştu. Bu yüzden şunu kesin bir dille ifade ediyoruz ki, Hasret yoldaş ve diğer tüm şehitlerimiz mücadelemizi yükseltmek ve başarıya ulaştırmanın temel gerekçeleri olacaktır.
Mücadele arkadaşları adına
Medet Serhat
Onun için özgürlük dağlardaydı
Hangi yitirilmiş zamanlarda ve mekanlarda yaşamı aradık. Hangi ruhun ateşiyle tutuştuk ve hangi yolların yolcusu olduk. O devrim ruhu muydu bizi yeni yaşam arayışına koyan ve yoldaşlık mıydı yürekleri ve beyinleri prangalardan kurtaran. O, Önderlik felsefesiydi. Bu yolun yolcusu, özgür militanı; adı Hasret’ti. Özgürlüğünü güneşte gören, hayallerinin ve umutlarının izcisi, verimli toprak Mezopotamya’nın kaybolan yaşamlarının çığlıklarıydı. Gözlerinden gitmeyen dağlar kıble misali kutsaldı. O dağlar ki, hayallerimizin umutlarımızın gerçekleştiricisiydiler. O dağlarda aşkımızı, mücadelemizi ve Önder Apo’nun emeğini büyütecektik. Bir avuç sıcak direnişle özgürlük kokan dağlara hasret olmuştu. Onun içindir ki, güneşe tutkusu ve özlemiyle Hasret koymuştu adını. Gri, mor kuşaklarla karşılamadan güneşi, hep hasret kalacaktı o aydınlığa ve sıcaklığa; ama bilmiyordu ki yaşamın amansız gerçekliğiyle yüzleşecek ve hasretiyle ölümsüzleşecekti.
Hasret arkadaşı ilk defa Gare Piriz taburunda gördüm. Piriz’de ilk bizim bölüğe geldiği zaman çok genç bir arkadaş olduğu için kimse bölük komutanı olarak geldiğini tahmin etmiyordu. Bölüğümüze gelir gelmez o kadar çabuk bütünleşmiştik ki, çok kısa bir sürede hayatımızın bir parçası olmuştu. Fiziki rahatsızlıkları olmasına rağmen asla yansıtmıyordu. Hiç okul okumamasına rağmen Önderliği anlama isteği ve çabasıyla kendisini çok geliştirmiş ve tercüman da olmuştu. O kadar çok güven ve inanç veriyordu ki bazı zamanlar şaka yaptığında bile inanıyorduk ona. Sürekli Önderlik felsefesine göre yaşama çabası içindeydi ve bu konuda arkadaşları da teşvik ediyordu. Her zaman “Önderliğin koyduğu ilkelerde çok şey öğrendik, öğrendiklerimiz Önderliğin emeğidir, biz Önderlik çabalarıyla büyüdük” diyordu ve buna layık olmaya çalışıyordu. Gerilla yaşamına karşı müthiş bir heyecanı vardı. Dağlara sevdalıydı. Özgürlüğü bu mekanlarda görüyordu. Savaşıyordu Hasret yoldaş. Onun içindir ki güzeldi ve seviliyordu. Emek sahibiydi yoldaşlarıyla; uğraşıyor, yardımcı olmaya çalışıyordu. Yaşamda moraliyle ve şakacılığıyla renk oluyordu. Hasret’in olduğu yer yaşamın rengiydi. Mücadele kokan bir yoldaştı. Her şeye öncülük yapıyor, hiçbir şeyden geriye adım atmıyordu. Fedakar ve cüretkardı. Ölümsüzlüğü hak edecek kadar yaşam tutkulusu, şehadeti kahramanca karşılayacak kadar cesaretliydi.
Anısı mücadelemizde sürekli yaşayacaktır.
Medya Amude
Mücadele kokan bir yoldaştı
Sen gittin
sen gideli
bir ceylan sessizliğine büründü
dağlar
avuçlarıma kır yağdı
üşüdüm
yüreğini dağlara gömen kız
silahını kayalara astın
ihanete inat
bırakmadan tek bir fişeği
öylece gittin
sevmek
delicesine sevmek yaşamı
umutlu bir halkın
umudun eyleminde sevmek
umudun sesi olmaktasın
sen gittin
bir ceylan hareketlendi
o kutsal kayalardan
sessizlik bozuldu
yandı yüreklerimiz
sen gittin
bu dağlar ardından eğildi.
(……)