PKK Merkez Komitesi Üyesi Dilzar Dîlok
Önder Apo’nun evreni, insan ve toplumu ele alışı, tahlil etme yöntemi, hayatı ve dünyayı, özünde kendine dair her türlü “neden” ve “nasıl” sorusunu soracak olanlar için çağlar boyu aranacak cevapları barındırıyor. Ancak içinde bulunduğumuz çağın kapitalist modernite eksenli düşünme biçimi insanları zehirliyor. İnsanlar karşılarına çıkan sonuçlara bakıyor ve o anda kalıyorlar. Kapitalist modernitenin kısırlaştırdığı insanın en verimsiz yöntemi budur. Adeta İsrail cevizi denen şeye benzemektedir. Meyvesi var, yiyebilirsin, ceviz tadı da alabilirsin ama sonrası yoktur. Aslında öncesi de yoktur. Çünkü bir meyve olarak tasarlanmakla birlikte, kendisi tohum olup meyve veremez. Kendiyle başlayıp kendiyle bitiyor. Nasıl ki, köy insanının İsrail cevizi dediği ve acıyla baktığı, gördüğü bir şey inşa edilmişse, bugün, sonuçları gören-sonuçlara bakan ve oradan çıkamayan insan da bir inşa ürünüdür. Öncesi ve sonrası olmayan insan, inşa edilmiş insandır. Hakiki insan değildir. Bu anlamıyla hakikatten kopmuş demektir. İnsanın her an’ı bir sonuçtur. Sonuçlar her anlamda uzun dönemlerin ürünüdür. Görünürlük bakımından bir ömürle ifade edilse de toplamda milyonlarca yıl süren evrim tarihinin ve evrimsel gelişmelerin bir sonucudur. Bir insanı, milyonlarca yıldan kopararak sadece bir ömrün, birkaç yılın ürünü olarak değerlendirmek, böyle yapılandırmak ve başta insanın kendisi olmak üzere tüm insanları buna inandırmak, merkezi uygarlığın, özelde de kapitalist modernitenin insanlığa karşı işlediği en büyük suçtur. Önder Apo’nun hayatı boyunca verdiği çaba ise başta Kürtler olmak üzere tüm insanlığı, bu potansiyel suçlu konumdan çıkarmak oldu.
Öncesi ve sonrası olmayan insan, hakiki insan değildir
Bugün bizler, olgulara bakarken olgunun görünen yanını anlamak kadar görünmeyen yanına da bakarak hayatı anlamlandırmak istiyoruz. Bu, bizden çalınmaya çalışılanı geri alma çabasının bir yanıdır. Bizden çalınmaya çalışılanı, düşünerek, zihinsel gücümüzü kullanarak anlam vererek kendimizde tutmaya çalışıyor, ve sistemi sabote ediyoruz. Kapitalizmin dişlilerini kırma eylemine benziyor. Anlam vermek, Önder Apo’nun deyişiyle “Anlamın ve hissin yaşattığı” insan olabilmek kapitalist sisteme vurulacak en büyük darbedir. Ki tek tek insanların sistemin dişlileri olmaya direnmesi, kendini bu konumdan çıkarması, sistemin beyninde sabotaj eylemi yapmak demektir. Önder Apo ve partimiz PKK bu anlamıyla en büyük sistem karşıtlığını, kapitalist sistem içinde yıkımı gerçekleştiren özgür insan öncülüğünü yapmıştır.
PKK çıkışı birçok araştırmaya, yazıya, sosyolojik incelemeye, propaganda kadar karşı propagandaya konu olmuştur. Çoğunda görünen yan anlatılmaya çalışılmıştır. Bunun bir yanı anlaşılabilir olsa da, çoğunluğu, görünen yanın gerisindeki Kürt gerçeğini anlamaktan kaçış vardır. Kürt gerçeğini inkar vardır. Ancak PKK öyle bir gerçek yaratmıştır ki, salt görünen yanının anlatılıp anlaşılması dahi Kürt gerçeğini inkar eden iki yüz yıllık zihniyetin inkarı olacaktır. Yadsımanın yadsıması. Düşman güçlerinin günübirlik söylemleri bile buna en hızlı verilecek örneklerdir. Türk içişleri bakanının “PKK’yi kadınlar yönetiyor” sözü, tam da buna bir örnektir. Benzerleri de çoktur. Kuşkusuz kara propagandalar da etkisiz olmamış, büyük zararlar da vermiştir ancak Önder Apo öncülüğünde gerçekleşen özgür Kürdün varoluş ifadesi olan PKK’yi bitirmeye yetmemiştir. Önder Apo, görmezlikten gelinmeyecek düzeyde bir Kürt gerçeği inşa etti. Bunun herhangi bir şekilde görünür olması da Kürdü inkar edenlerin Kürdü bir şekilde görmelerini şart kıldı. Kuşkusuz Önder Apo ve PKK etrafındaki gelişmeler bir yazıda anlatılamaz. Ancak Önder Apo ve PKK’nin Önderlik gerçeğine ve PKK’ye dair söylediklerini bir kutsal kitabın satırlarına yazar gibi yazdıkları kaynakların gelişim aşamalarına bakarak bu anlam verişin bir kısmına ışık tutabiliriz.
Serxwebûn gazetesi Özgür Kürdün ve PKK’nin tarihidir
Bu vesileyle özgür Kürdün dili olan Serxwebûn gazetesinin 44. yılını kutluyorum. Adı itibariyle de Kürtlerin bağımsız olmasında, özgür olmasında, bağımsızlıktan daha onurlu hiçbir şeyin olmayacağı gerçeğini Kürtlere kavratmasında, Kürdün insan olmasında, Kürt insanında verili bağlardan öte bir “biz” duygusu yaratmasında Serxwebûn gazetesinin oynadığı rol, başlıbaşına devrimseldir. Bu görkemi ona kazandıran, yürütülen anlam savaşı, varolma savaşı, silahlı savaş ve nihayetinde özgür insan olma savaşındaki Kürtlerin dili olmayı başarmasıdır. Serxwebûn gazetesinin sloganı dahi Kürt toplumu açısından tek başına bir manifestodur: Hiçbir şey, özgürlük ve bağımsızlıktan daha değerli değildir!
Serxwebûn gazetesinin tarihi, bir anlamda Özgür Kürdün tarihidir, PKK tarihidir. Önderlik gerçeği tarihinin çok önemli bir bölümüdür. Bundan dolayı Serxwebûn gazetesinin tarihini kendi tarihimizden koparmamız da zordur. 90’lı yıllardı. PKK’yi yeni tanımıştım. Ve yeni tanıştığım özgür toplumsallığa katılabilmek için Özgür Halk dergisini okumaya başlamıştım. Serxwebûn gazetesini de duymuştum, henüz görmemiştim, merak da ediyordum. Zira Özgür Halk dergisi zaten büyük ve derin bir etki bırakmıştı. Böyle birkaç ay geçtikten sonra bizimle “ilgilenen” arkadaşlar Serxwebûn’u görmem gerektiğine karar vermiş olmalılar ki, bir gün kaldığımız öğrenci evine geldiler. Oturdular, sohbet edip çaylarını içip gittiler. Onlar gidene kadar herşey normaldi ama onlar gittikten sonra birdenbire hava değişti. Perdeler kapılar kontrol edildi ve giysi dolabındaki bir giysinin arasından birşeyler çıkarıldı. Büyük bir sessizlik içinde, o katlanmış giysinin içinden neyin çıkacağını merak ederken el kadar bir kitap ve bir gazete çıktı. İşte o küçücük kitap, büyük bir dağ gibi karşımda duruyordu. Kürdistan Devriminin Yolu ile bir Serxwebûn gazetesi tam karşımdaydı. Biz üç genç kadın arkadaş olarak her birimiz bir köşesine dokunuyorduk, birbirimizle birkaç dakika hiç konuşmadık, sessizce içimize o kitap ve dergiden dolan enerjiyi kesintisiz almak istercesine sessiz ve engelsiz öylece durduk. Heyecanlıydık. Tabi bir de korku vardı. Serxwebûn’u biliyorduk, görmek istiyorduk, zaten okulda, sokakta her yerde dikkatli de oluyorduk ama yine de yasak fikirler edinmeye başlamıştık. Okulun en tehlikelileri olarak görülüyorduk, ama bize sorsaydınız herşey o kadar normal ve dahası olması gerektiği gibiydi ki, aksini düşünmek, okumak, eylemek anlamsızdı. Tüm bu normalliklere rağmen Serxwebûn’a dokununca sömürge olmayı, özgür olamamayı, özgürlüğün gerektirdiği bedelleri, Mazlum Doğan’ı, katledilen özgür basın emekçilerini çok iyi bilmesek de seziyorduk. Düşman diye bir şeyin varlığını en derinden hissettiğim an, Serxwebûn gazetesine ve manifestoya dokunduğum andı. Çünkü sözler somutlaşıp bir kitaba dönüşmüştü. Ne de olsa kitaplar kutsaldı. Serxwebûn’u elime aldıktan sonra, adeta düşmanın varlığının daha fazla bilincine vardım. Okuyarak edinilen düşman bilincinden öte bir duygu olarak, bir hissediş olarak, Serxwebûn’un bir bedenleşme olarak karşımda durma gerekçesinin varlığından haberdar olma, düşmanın varlığını hissetme anlamında bir sezgisel bilinç bende oluştu.
Sonra “en eski” olanımız yeniden giysiyi sararak dolaba bıraktı. Sonraki günlerde Serxwebûn’u satır satır okuduk, manifestoyu zaten toplu okuyorduk. Fırsat varsa tek tek de okuyorduk. Öncesinde Önderliğin Kadın ve Aile sorunu kitabını okumuş ve kendi hayatıma dair belli kararlara varmıştım ancak bu iki yayının bıraktığı iz, bir toplumsal çözümleme olmanın ötesindeydi. Siyasal-illegal ve suç teşkil eden araçlardı nihayetinde. Artık ben de “terörist” sayılabilirdim. İlerleyen aylarda kimileri katıldı, kimileri illegal oldu, kimileri kapitalist sistemin içine doğru savrulup gitti. Ama o Serxwebûn ve Manifesto bizim eve nasıl geldi ve o evden nasıl çıktı hiç bilmiyorum. Önder Apo ve PKK’nin tüm yüreklere, tüm düşüncelere etki edişinin güzel bir örneğidir.
Karşı propagandası yapıldığı şekliyle PKK birdenbire ortaya çıkmamış, birden bire kendini anlatmaya başlamamıştır. Üzerine ciltler dolusu kitaplar, ansiklopediler yazıldığı gibi, son yıllarda üzerine ciltler dolusu romanlar da yazılmaya başlanmış bir tarihsel toplum gerçekliğinin ürünü olan PKK’yi anlamanın bir parçası da PKK’de gelişen propaganda çalışmalarını anlamaktır. PKK’nin ne olduğu, PKK’lilerin kendilerine dair ne söylediklerini, ne anlattıklarını, nasıl bir dil kullandıklarını, halka ne söylediklerini, ne iddia ettiklerini bilmek, bunun için de bu kaynaklara bakmak gerekir. Önder Apo’nun kendi gençlik yıllarında yaşadığı zindan süreci bilinir. Düşünelim ki, aylarla ifade edilen bir süre zindanda tutulan bir insan, bir Kürt genci var. Bu ayların hesabını, onu yapanlara misliyle ödeten, faşist cumhuriyet rejimini kökünden sarsacak bir hareketin oluşumuna giden bir Abdullah Öcalan gerçekliği var. Zindanda oluşan bir kararlaşma var. Zindanın bedelini fazlasıyla ödetme var. Özgür yaşamak için savaşma kararı verme var. Savaşabilmek için önce toplum olabilmek, kendi toplumunu kurabilmek gerekir. Ve devamında halka halka mücadeleyi örmek… Kuşkusuz bu kısa satırlarla ifade edilemeyecek kadar büyük anlamları yaratmak, Önder Apo’nun zindan sürecinde kendinde yarattığı devrimsel zihniyet dönüşümleri, kararlaşma ve sonrası 5 yıl boyunca yürüttüğü amansız anlam mücadelesi ile mümkün olmuştur. PKK gerçeğini arayanların bu 5 yıla bakmadan anlam vermesi zordur. Oraya bakmadan sadece sonraki mücadele yıllarımıza bakmak, ağacın köklerine bakmadan meyvelere bakmak olacaktır.
70’li yıllar PKK’nin birinci partileşme dönemidir
Bu beş yıla bilindiği gibi “İdeolojik Grup dönemi” diyoruz. Bu dönem devrimin, öncü grubun zihniyetinde filizlendiği, yeşerdiği dönemdir. Bu anlamıyla Kürdistan tarihinde benzersiz, biricik bir dönemdir. Tarih anlatımlarından bilinir, bu dönem içinde Türkiyeli sosyalist örgütlenmeler içinde önemli bir sayıda dergi-gazete çıkarılmakta, herkes kendini yazılı propaganda araçlarıyla ifade etmekte, bu yayınlar üzerinden mücadele yürütüldüğü kadar bundan daha fazla da iç kavgalar yürütülmektedir. Önder Apo tüm bunları incelediği gibi tez elden böyle bir konuma düşmemenin direnci içine girmiştir. Bundan dolayı da sık sık yapılan “bir dergi kuralım, bir gazete çıkaralım” önerilerini “zamanı geldiğinde” diyerek öteler. Bu öteleme süreci, bir erteleme değil, düşünceyi olgunlaştırma, zihinde pratikleştirme ve sonuca gitme sürecidir. Önder Apo’nun güçlü altyapı hazırlığı dönemi olarak ele aldığı bir dönemdir. 70’li yıllar birinci partileşme dönemi olarak da adlandırılmaktadır. Bu dönemde yürütülen propaganda ve ajitasyon çalışmaları tüm kadroların yaygın şekilde sözlü propaganda yapması temelindedir.
Önder Apo bu dönemin ardından 1977’nin Ağustos ayı sonunda ‘program-taslağı’nı hazırladı. Haki Karer arkadaşın anısına 1978 baharında broşür hazırlandı. 1978 Temmuz ayında “Kürdistan Devriminin Yolu” manifestosunu yazdı. Bu taslak yazılı propaganda ve ajitasyona dönük adım atmaydı.
Serxwebûn Gazetesi 1978 Ekim’inin başında illegal tarzda Parti Merkez Yayın Organı olarak çıkarıldı. Başta genel bir sayı, 1979 sonuna kadar da 5-6 özel sayı çıkarıldı. Merkez Yayın Kurulu ya da Komitesi bu çalışmayı illegal olarak yaptı. Kendi hazırladığı araçlarla, daktilo, teksir makinesi gibi araçlarla Serxwebûn’un basımını yaptı. Kendi geliştirdiği örgütün ortaya çıkardığı özgürlük ortamında artık yazılı propaganda ve ajitasyona, basın-yayın çalışmasına da adım atıyordu. Türkiye tarihinin en kanlı, soykırımcı döneminde ortaya çıkan Önderler, Önder Apo ve İbrahim Kaypakkaya’dır. Önder Apo, böyle bir dönemde varolmayı başararak bir özgürlük ortamı yaratmış ve adımlar atmıştır.
Serxwebûn, PKK’nin çizgisidir
Kuzey Kürdistan’da PKK’nin aylık merkez yayın organı olarak çıkış yapan Serxwebûn, Kürdistan’da 12 Eylül faşist askeri darbesi karşısında illegal de olsa öyle bir yayın çıkaramayacağını görünce, Ocak 1982’den itibaren, merkez yayın organını Avrupa’nın biraz demokrasiye açık ortamına dayanarak o alandan yürütmeyi esas aldı. Serxwebûn, aylık yayın yapan, parti merkezinin görüşlerini yansıtan, Önderlik yazılarını hazırlayan ve yayınlayan bir yarı dergi, yarı gazete oldu ve günümüze kadar da hiç kesintiye uğramadan her ay yayın yapan bir yayın organı olarak kaldı, rol oynadı. Bugüne kadar da kesintisiz aylık yayın organı olarak sürdü. Kürdistan’ın en uzun süreli kesintisiz yayın organıdır. Serxwebûn gazetesi Kürdistan devriminin dili ve anlamıdır. Devrim tarihinin en doğru izlenebileceği temel materyaldir. Devrimci eylemin ve örgütün önünü açan, anlatan, içeriğini veren bir araçtır.
PKK tarihinde en fazla içte propaganda etkisi yapan kaynak “Program” olurken dışta en etkili olan da “Kuruluş bildirisi”dir. 1978 Baharında Elazığ’daki toplantıda pratik örgütlenme yapılır ve yayın kurulu örgütlenir. Hayri Durmuş, Mazlum Doğan, Duran Kalkan ve Kesire Yıldırım’dan oluşan yayın kurulunu Önder Apo koordine eder. Beş kişilik yayın kurulunun önünde Serxwebûn ismiyle illegal merkez yayın organı rolü oynayacak bir dergi çıkarma görevi vardır. Böylece programla başlayan resmileşme sürecini Önder Apo daha da ilerletmek, hareketi partileşmeye doğru götürmek istemektedir. Yayın kurulunu bizzat Önderlik koordine eder, yönlendirir. Henüz parti yoktur, herhangi bir parti komitesi yoktur, ama yayın kurulu oluşmuş, dergi çıkarma kararı verilmiştir.
Adını koymak önemlidir. Serxwebûn adı bu anlamda Kürtlerin en fazla ihtiyaç duyduğu şeydir. Bu ihtiyacı karşılamaya aday olarak PKK ortaya çıkmış ve kendi özgürlük iddiasını ortaya koymuştur. Ondan önceki kimi yayınların adlarına baktığımızda, karşılaştırarak incelediğimizde, PKK öncesinde bağımsızlık, özgürlük gibi iddiaların izini bile göremeyiz.
Suruç’ta 1976 baharındaki mitingde “Yaşasın Bağımsızlık!” ve “Kahrolsun Sömürgecilik!” sloganları atıldı. PKK programının özü de buydu. Önder Apo’nun geliştirdiği çizgi bağımsızlık çizgisidir. PKK’nin çizgisi, Serxwebûn çizgisidir. PKK’yi tanıtan ad, Serxwebûn’dur. Felsefesine ve ideolojik çizgisine denk düşen, onu temsil eden isimdir. PKK, hiçbir zaman Serxwebûn’u ayrı devlet olarak tanımlamadı. Bağımsızlığı özgürlükten koparmadı. PKK çizgisinde Serxwebûn, yani bağımsızlık, kendi kendini yönetme olarak değerlendirildi ve toplumla bağı her zaman önde tutuldu. PKK, ulusların kaderini tayin hakkı prensibi adı altında herkese ayrı bir devlet kurdurmayı bağımsızlığın esası olarak görmedi. Serxwebûn ayrı devlet demek değildir. Anlam olarak öyle değildir ve PKK de baştan itibaren hiç öyle ele almadı. Özgür olmak, iradeli olmak olarak gördü. Özellikle de felsefik, ideolojik, düşünsel özgürlük, bağımsızlık olarak gördü. O zamana kadar az da olsa bazı yayınlar vardır, inkar etmiyoruz ancak bağımsızlıkçı, özgürlükçü değillerdi. Kürt basıncılığını, dili Kürtçe olan kimi yayınlardan başlatmak özgürlükten kopuk yaklaşımlardır. Kürtçü yaklaşım, özünde ilkel milliyetçiliği esas alan, küçük burjuva reformist yaklaşımlar Kürt sorununu öne sürerek çıkar sağlamaya çalışan kimi yaklaşımlardır. Bunu kimileri maddi çıkar için yaparken kimileri de imaj yaratarak bunu maddi çıkara dönüştürme temelinde yapmaktadır. Yine bilindiği gibi önceki yüzyıla kadar uzanan Kürtçe yayınlar da vardır ancak hiçbiri Kürt inkarını durduramamıştır.
Kürdistan’da özgür basının miladı, Serxwebûn’dur
Kürdistan’da özgür basıncılık Serxwebûn ile başlamıştır. Bundan dolayı özgür basının miladı, Serxwebûn’dur. Bunun gerisinde milat aramak, PKK çizgisinden çıkmak, başka çizgilerin etkisine girmektir. Serxwebûn, Kürtlerin yeni yaşam iddiasıdır. Kürtlerin ne istediğinin tek kelimede toplanışıdır. Devlet ya da başka formlarla alakası yoktur. Bağımsızlık, özgür insan olmak, özgür toplum olmaktır. Serxwebûn toplamda Kürtlerin yeni yaşam iddiasının tek kelimeyle ortaya konuluşudur.
Serxwebûn gazetesinin ilk sayısında Kürdistan Devriminin Yolu adlı manifesto yayınlanır. Çıkışını böyle vurucu, etkili güçlü yapar. Çıkışı itibariyle devrimcidir. Hatta bu çıkışın kendisi yazılı basın alanında devrimdir. Önderliğin yazdığı Çıkarken başlıklı yazıyla birlikte bu sayı tamamlanır ve halka sunulur. Devlet kurumlarındaki daktilo ve teksir baskı makinelerini kamulaştırarak, yoktan imkan yaratarak, aslında halkın olan ancak devletin el koyduklarını geri alıp halkın hizmetine açarak Serxwebûn baskısı hazırlanır.
1979 yılı sonuna kadar 5 özel sayıyla birlikte toplam 6 sayı olarak basımı yapılır. Maraş katliamı üzerine, ideoloji politikanın önemi, Mazlum Doğan arkadaşın Hilvan direnişi, Hayri Durmuş arkadaşın Doğru Yolu Kavrayalım isimli özel sayılar da yayınlanır.
15 Ağustos Atılımıyla hayat bularak keskinleşen silahlı propaganda dağa dayalı olarak Kuzey Kürdistan’da gelişti, merkezileşti. Sözlü propagandanın merkezi de Ortadoğu’ydu, Önderliğin bulunduğu alandı, Mahsum Korkmaz Akademisi’ydi. Bunlar birbirlerini bu biçimde tamamlayarak, bütünleyerek ikinci dönemi de geliştirdiler. Basın da bu dönemde özellikle Avrupa ve yurtdışı alanında etkili oldu. Avrupa kitlesinin kazanılması, Avrupa’da örgüt olmayı sağladı. Bir de Ortadoğu’ya, ülkeye taştı. Propaganda ve ajitasyon çalışmalarını tanımladı.
Üçüncü bir propaganda sahası ise Avrupa sahası oluyor. Özellikle Önder Apo’nun yürüttüğü teorik çalışmaların topluma taşındığı, yazılı basın-yayın organlarına dönüştüğü saha Avrupa sahası oluyor. 1982 Ocak ayından itibaren Avrupa’da Serxwebûn dergisi yarım gazete olarak, düzenli aylık yayın organı olarak çıkartılmaya başlanıyor. Günümüze kadar da Kürdistan Devriminin Sesi olarak, Kürt özgürlüğünün sesi olarak düzenli ve kesintisiz devam eden bir çalışma oluyor. Çeşitli özel sayılar da çıkarmış, bir geniş yayıncılık haline gelmiş biçimde günümüze kadar düzenli bir devrim arşivi olarak varolmuştur. Birçok şey kesintiye uğrasa da kendisi kesintiye uğramayan, öyle gereksiz değiştirmelerle tersyüz edilemeyen temel devrim değerlerinden birisidir Serxwebûn.
Serxwebûn köle Kürt’ten özgür Kürt kişiliğine ulaşmanın yoludur
Parti merkez organımız olan Serxwebûn, 1982 Ocak ayından bu yana Avrupa’da yayın yapan en büyük Kürt devrim arşividir. 1978 Ekim’inde Amed’de, Bingöl’de ilk sayısı çıkartılan Parti Merkez Organımızın 12 Eylül koşullarında Avrupa’da devam ettirilmesidir. Yeni ortaya çıkan bir yayın organı değil. 1978’de ilk sayısı çıkartılan merkezi derginin yeni koşullarda devam ettirilmesi, sürdürülmesidir.
Gelişen mücadele yılları içinde Serxwebûn yayıncılığı öncülüğünde başta Avrupa olmak üzere bir yayıncılık çalışması gelişti. Birçok dergi, gazete, kitap yayınlandı. Giderek işitsel ve görsel alanlarda kendine yer açtı ve yayıncılık geliştirmeye başladı. Kimi kendi döneminde büyük roller üstlenerek dönemini tamamladı ve yerini yeni yayınlara bıraktı, kimi hegemon güçlerin saldırısı sonucu yayın hayatını durdurmak zorunda kaldı, kimi de başka isimler alarak ve yenilenmeler temelinde yayınını sürdürdü. Toplamda Serxwebûn öncülüğünde başlayan özgür Kürt ve Kürdistan yayıncılığı, bugüne kadar savaşımını, direnişini sürdürdü ve hayatına devam ediyor.
Serxwebûn’un ilk sayısı yüzlerce insanı diğer örgüt ve hareketlerden çekip PKK’ye kattı. Bundan dolayı tek sayıda yarattığı etki dahi devrimseldir. Aynı etkiyi bakurda yayınlanan dergi ve gazeteler de yapmıştır. Çünkü bu yayınlar da Serxwebûn çizgisinde, Serxwebûn geleneğinde ortaya çıkmışlardır. Bu sonuç Serxwebûn’a devrimsel bir kimlik yaratmıştır. Ve sonraki dönemde Serxwebûn’un okunmasını etkilediği kadar Serxwebûn’u ortaya çıkaranlara da bir rol vermiştir. Kesintisiz bir devrim damarı, süreklileşen bir direniş alanı olmuş, her dönemde kapitalist moderniteye karşı Demokratik Modernitenin savaşını vermiş ve insanları kapitalist modernitenin ağlarından kurtararak devrim saflarına çekmiştir. Önderliğin dili olmuş, Önderliğin sesini, sözünü tüm Kürdistan’a taşımıştır. Şehitlerin sözü, sesi olmuş ve Kürdistan şehitler ordusunun ölümsüzlüğünü her sayfasında yaşatmış, kanıtlamıştır.
Serxwebûn, periyodik olarak yayınlanan bir dönem gazetesi ya da güncel yayın olmanın ötesinde, kadro eğiten, topluma yön veren, toplumsal inşayı geliştiren, zihniyet dönüşümünü her satırda gerçekleştiren bir yayın organı olması itibariyle, devrimin, özgür yaşamın dili olmuştur. Giderek sürekliliğini ve kesintisizliğini pratikleştirebilen, bundan dolayı da kadrolar kadar toplumu eğiten, yönlendiren, topluma dil, bilinç ve ortak ruh kazandıran bir yayın organı oldu.
Serxwebûn’dan önce de Kürt gazeteciliği, dergiciliği, toplamda basıncılığı olduğu bir gerçektir. Ancak öncekilerin Kürt soykırımını durdurma ve özgür Kürt kişiliğini geliştirme anlamında katkıları tartışıldığında, Serxwebûn ile yarışacak bir yayın göremeyiz. Serxwebûn gazetesi, çıktığı andan itibaren Türk sömürgeciliği başta olmak üzere Kürt soykırımını gerçekleştiren rejimlere darbe vurmuş, bu rejimler karşısında Köle Kürt kişiliğinden sıyrılarak özgür Kürt kişiliğine ulaşmanın nasıl olacağını anlatmıştır. Kürtlerin özgür bir varlık olarak kabulü, başta Kürtlerin kendilerinin bunu kabul etmesi, üzerlerinde oluşturulan egemen baskılarının ve korkularının kırılarak bu bilincin yaratılmasında Serxwebûn’un rolü belirleyicidir. Bundan dolayı sistem içindeki yazılı basınlardan biraz daha ayrılarak, daha üst bir misyon yüklenmiştir. Zihniyet inşa edici rolü en fazla oynayan yayın organı olmuştur. Zaten Önderlik fikirlerinin geniş kitlelere ulaşmasında, toplumun tümüne ulaşmasında, ki ilk sayı Manifesto’yu yayınlamıştır, Serxwebûn önemli bir rol üstlenmiştir. Tarihte kutsal kitapların oynadığı rol de bundan öte değildir. Serxwebûn ilk çıktığı sayıdan itibaren, yüzlerce insanı başka örgütlerden koparıp Apocular etrafına çekmiştir. Bu kuşkusuz Kürtlerin bilincindeki bir aydınlanmanın sonucudur. Serxwebûn’u eline alan binlerce, on binlerce insanın yaşadığı duygu hemen hemen aynıdır. Bilinç, bilmenin ötesinde, varoluşa dair çarpılma ve inşa duygusunun oluşmasıdır. Serxwebûn, PKK çizgisinin, Önder Apo düşüncesinin somutlaşması olarak en büyük zihniyet inşa rolünü oynamıştır.
Serxwebûn gazetesinin bu düzeyi, salt bir duygusal etki de değildir. Gazetenin dili, kelime kelime insanları etkilemiş ve ortak bir bilinç yaratmıştır. Yayın dili, özgürlük dilidir, soykırımcılığı ret dilidir, varolmak için mücadele etmenin zorunluluğunu ortaya koyan dildir. Bireycilikten çıkarak toplumculuğa ulaşmanın dilidir. Örneğin şehit arkadaşlara dair yazılan yazıların altındaki imza olarak “mücadele arkadaşları” belirlemesi dahi, okuyan herkesin zihninde müthiş bir anlam inşa etmektedir. Birçok kişinin duygularını bir tek kişinin toplayıp kaleme alması, bunu yüzbinlere açması, bunu bir toplumun tümüyle paylaşması, yeni Kürt toplumsallığının, özgür Kürt insanının yaratılmasında en büyük adımlardan biridir. Kendisinden, kendi fiziki yaşamından, soyunu sürdürmekten başka bir yaşam olanağı-olasılığı bırakılmamış olan Kürtlere, kendileri için canını veren biri olduğunu söylemek, bu kişi canını verdiğinde arkasında yol arkadaşlarının onu anlattığını, ona sahip çıktığını ve onun intikamını almak için sözler verdiğini görmek, Kürt halkının özgür ulus bilincinin inşa edilmesinin en güçlü yanlarını oluşturmuştur.
Serxwebûn’un kadın özgürlük mücadelesinin gelişmesindeki rolü belirleyicidir
Kadın özgürlük mücadelesinin gelişmesinde, yaratılan özgürlük düzeyinin topluma yayılmasında, toplumu eğiterek bir teori olmaktan çıkıp kültüre dönüşmesinde, halkımız üzerindeki feodal değer yargılarının kırılarak özgürlükçü değerlerin inşa edilmesinde, toplumu empoze edilen erkek egemenlikli, dil, kültür ve davranış özelliklerinin mahkum edilerek aşılmasında ve özgür yaşam anlayışının oluşturulmasında Serxwebûn gazetesinin rolü büyüktür. Önderlik fikirlerinin, erkek egemen sisteme darbe vuran Apocu düşüncenin anlatılması, toplum içinde kadına dair değerlerin gelişmesine büyük veriler oluşturmuştur. Gazetede yayınlanan kadın gerilla resimlerinin dahi başlıbaşına Kürt toplumu içinde devrimsel etkisi olmuştur. Bu anlamıyla Serxwebûn gazetesi, salt bir yayın organı değil, özgür yaşam kültürünün inşacısı olan öncü bir eğitmendir. Toplumumuzu özgür yaşam doğrultusunda, egemenliğinden sıyrılmış erkekliğin ve gelenekselliğinden sıyrılmış kadınlığın inşa edilmesinde, toplum bireylerinin özgür yaşam bilinciyle eşit ilişkiler geliştirmesinde Serxwebûn gazetesinin rolü devrimseldir.
Serxwebûn gazetesini Kürt halkının kolektif kültürel toplumsal varoluşunun öncü gücü olarak tanımlayabiliriz. Nasıl ki bir şiir, bir şarkı, bir destan dizesi bir kahramanın yüreğinde bir özgürlük savaşını başlatırsa, Serxwebûn gazetesi de aynı şekilde binlerce, yüzbinlerce Kürdün yüreğinde özgür varolmak için bağımsızlık savaşına yürüme cesareti yaratmış, özgür Kürtlük inşasının ilk ana kök hücresini oluşturmuştur. Bu anlamıyla Kürt edebiyatına, kültürüne ve Kürt varlığına katkısı tartışılmazdır. Katkıdan da öte, ölüm eşiğine getirilmiş bir kültürün hayatta kalması için atılan en büyük adım olarak değerlendirebiliriz. Bununla birlikte kültürel ve fiziki soykırımın her boyutuyla en vahşice sürdürüldüğü Bakurê Kurdistan’da yayınlanmaya başladığı için ağırlıklı olarak Türkçe diliyle yayın yapmıştır. Ortaya çıktığı dönem zaten Bakurê Kurdistan’da Kürtlüğün ölüm sınırına getirildiği, bundan dolayı da Kürtçe okuma-yazmanın bilinmediği bir dönemdir. Böyle bir dönemde Kürtlükten bahsetmek, Kürtlüğün özgür yaşamasından bahsetmek, Kürt varlığını kesinleştirmek, kuşkusuz Kürt edebiyatına yapılacak en büyük katkıdır. Ayrıca Kürtlüğün yokoluştan kurtulmasında, özgür Kürtlük temelinde varoluşun ilk şartı, direnişi geliştirmektir. Böyle bir şartı gerçekleştirmenin ilk sözcüklerini söylemek devrimsel inşa değerindedir. Bunun ötesinde Serxwebûn edebi bir yayın değildir. Ancak şunu söylemeden de geçemeyiz. Nasıl ki, “Kutsal” kitaplardaki sözler nasıl ki değişik halkların edebiyatının bir miladı olarak ele alınır, öncesi ve sonrası olmakla birlikte bir dönemi ve bir zihniyet inşasını başlatırsa, Serxwebûn gazetesi de sözleri, hitapları, cümleleri, ifadeleriyle, yorumları ve perspektifleriyle aynı rolü Kürt halkı içinde oynamıştır.
PKK’nin çıkışı, Kürdistan tarihinde en büyük ulusallaşma hareketidir
Kürtler, tarihi ve toplumsallığı parçalanmış bir halktır. Toplumsallığı ve tarihi parçalanan halkların kültür ve edebiyatı da bu doğrultuda parçalı olması kaçınılmaz olur. Diğer deyişle, soykırım çemberine alınarak ulusallığını tamamlamamış olan halkların edebiyatı ve kültürü de soykırımdan geçirilir ve parçalı olur. Kürt kültürü ve edebiyatı da bu anlamda parçalıdır ve soykırım etkilerinden, soykırımın vurduğu darbelerden kurtulamamıştır. Bu durum Bakurê Kurdistan açısından somut, aslında vahşi olarak görünüyorsa da tüm parçalar özünde bu durumdadır.
Kuşkusuz kültürel değerlerimiz direnerek bugüne kadar belli oranda taşınmıştır. Ancak sadece bugün Kürt kültürü diye elde kalanlara bakarak Kürt kültürünü tanımlamak da zordur. Çünkü değerlerimizin çoğu çalınmıştır, talan edilmiştir. Kürtler öldürülürken şarkıları, şiirleri, halayları, destanları da çalınmış, öldürülmüş ve talan edilmiştir. Bakurê Kurdistan’daki Türk faşist sömürgeciliği bunu en vahşi uygulayan rejimdir. Kürdistan’ın diğer parçalarında kültürel ve sözlü-yazılı edebiyat değerleri kısmen korunmuştur. Ancak bu korunma, Kürtlerin kültürel ve fiziki soykırımdan kurtulmasını sağlamamış, egemen devletler Kürtlerin diline ve kültürüne her fırsatta baskı uyguladığı gibi her fırsatta Kürtleri katletmenin, uluslaşmasını engellemenin yollarını da aramışlardır. Kuşkusuz Kürtlerin uluslararası güçlerin yarattığı anlaşmalar temelinde statüsüzleştirilmesi, bölge egemen devletlerinin tüm uygulamalarını anlatmaktadır. Kürdistan’daki kültürel zenginlik bir yandan tüm egemen baskılara ve savaşlara rağmen yok edilememesini sağlamıştır, ancak diğer yandan da ulus devletlerin oluşumuyla birlikte Kürdistan’ın parçalanması ve statüsüzleştirilmesi sürecinin de yarattığı baskı ve birbirinden kopukluk sonucu, bütünlüklü ulusal kültürel değerler ve ortak ulusal ruh yaratılmasının oluşmasını engellemiştir. Bu anlamıyla Kürt kültürü deyince bugün çok geniş yelpazedeki kültürel değerler silsilesi anlatılmaktadır.
PKK çıkışı, Kürdistan tarihinde en büyük ulusallaşma hareketidir. Kürdistan tarihinde kimi bölgesel ortaklık girişimleri dışında oluşturulamayan ulusallık PKK ile yaratılmıştır. Kuşkusuz bugün hala halk olarak uluslaşma, ortak toplumsal ruh yaratma sorunlarımız vardır. Ancak son iki yüz yıla baktığımızda, en güçlü ulusallığımızı ve ortak toplumsal ruhu yaşadığımız bir dönemde olduğumuz görülecektir. Bugün Bakur’dan Rojhilat’a, Rojava’dan Şengal’e, Başûr’dan yurt dışındaki Kürtlere kadar ortak ruh, ortak dil, ortak değerler yarattık. Bunun yaratıcısı PKK’dir. Bu ulusallığın yaratılması, PKK’nin salt bir parçanın çıkarlarını, savunmasını değil de tüm Kürdistan’ın özgürlüğünü hedeflemesiyle mümkün olmuştur. Bugün Kürtçenin lehçelerini konuşan toplumumuzun birbirinin dilini öğrenmesi, konuşması, kültürel ortaklıklar oluşması, farkların zenginlik olarak değerlendirilerek birbirine benzeştirilmeye ve bir diğerinin gölgesinde eritilmeye çalışılmadan kendi varlığını koruyarak toplamda Kürt toplumsallığının zenginliğini oluşturması, bizler için onurdur. Kuşkusuz bunca farklılığın birlikte korunması ve toplamda bir ortak ruh oluşturması kolay değildir.
Önder Apo paradigmasının dünya insanlığına sunduğu Demokratik Ulus paradigmasını Kürtler bir varoluşsal armağan olarak karşılamıştır. Bu varoluşsal armağanın ilk adımları Serxwebûn gazetesi ile Kürt halkına ulaşmış ve kendini tüm ulaştığı her Kürdün yüreğine yerleştirerek filiz vermiştir. Bu temelde PKK öncülüğünde yaratılan kolektif varolma bilinci bugün tüm kültürel değerlerde, tüm yazılı-sözlü edebiyat eserlerinde bir şekilde yaşamakta ve ana kök hücre olarak varlığını korumaktadır.
1978 Ekim’inden bugüne Serxwebûn ile başlayan direnişin dili olma mücadelesi bugün yayılarak, kapsamlılaşarak, derinleşerek ve zengin-yaratıcı yöntemler yaratarak sürmektedir. Bugün Kürtlerin binlerce dergi, gazete, televizyon ve radyosu vardır ve her bir yayın organında Serxwebûn gazetesinin belirleyici rolü-payı vardır. Bugün Kürt düşmanlarıyla hareket eden, onların dilini-ruhunu ve anlayışını Kürt diliyle yazan-anlatan ihanetçi yayınlar da kendi varlıklarını PKK öncülüğünde gerçekleşen özgür basına borçludur. Ve özgür basın olmadığında tek bir an dahi varlıklarını sürdüremeyecekleri bilinmektedir. Kürt halkı bu kesimlerin düşmandan beslenmeden bir an dahi söz söyleyemeyeceklerini bilmektedir. Ya ihanetten vazgeçerek Kürt halkına özeleştiri verme temelinde özgür basıncılığa döneceklerdir ya da düşmana kölelik etmeyi sürdürerek Kürt halkının özgürlük mahkemesinde yokoluşa mahkum edileceklerdir. Özgür Kürtlüğün, demokratik Kürt toplumsallığının özgürlük bilincinin, değer yargılarının oluşmasının en büyük mimari araçlarından olan Serxwebûn gazetesi de, bu bilinci yaratmaya, yenilemeye, büyütmeye ve özgürlük mücadelesini Önderliğin fiziki özgürlüğüyle taçlandırarak zafere taşımaya aday öncü bir çalışma, öncü bir mevzi olarak rolünü oynamaya devam edecektir.