Öncelikle 4 Nisan doğuşunu; başta Önder Apo’ya, Yurtsever Halkımıza, tüm Kadınlara ve Özgürlük mücadelesine baş koymuş tüm yoldaşlarıma kutluyorum.
Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için yıllardan beri geliştirilen hamlesel mücadeleyi en çok sahiplenenler kadınlardır. Kadınların Rêber Apo’ya özgürlük hamlesine öncülük düzeyindeki katılımları, hem bundan önceki hamlelerde, hem de 10 Ekim 2023 tarihinde dostlar öncülüğünde “Öcalan’a özgürlük! Kürt sorununa siyasi çözüm!” sloganıyla başlatılan son hamleye katılımları, göze çarpan düzeydedir. Kadınların Önderliği bu kadar sahiplenmesinin nedeni, Kadın özgürlüğüne vermiş olduğu önem ve bu uğurda harcamış olduğu emekle ilgilidir. Rêber Apo, yıllar önce avukatlarıyla yapmış olduğu bir görüşmede “Ben bir kadın özgürlük işçisiyim. İstedikleri kadar onlarınım” demişti. Dolayısıyla Kurdistan’da kadının hem, en büyük yoldaşı hem de en özlü yoldaşı Rêber Apo’dur. Dünyaya bakışını oluşturan temel ilkelerin başında Kadın özgürlüğü gelmektedir. Yaşama ve dünyaya bakışını, Kadın özgürlüğü üzerine kurmuş bir Demokrasi ve Özgürlük Önderidir. Kadın özgürlüğünün sağlanması için çok büyük çabaların ve emeklerin sahibidir. Özellikle de Kurdistan’da kadınları kölelik uykusundan uyandıran ve özgürlükle tanıştıran, Rêber Apo’dur. Kadın özgürlüğü konusuna, klasik devrimciler gibi günü birlik geçiştiren bir yaklaşım içerisinde olmadı. Konuyu son derece tarihsel, felsefik, bilimsel ve sosyolojik kapsamı içerisinde ele aldı. Kadın özgürlük sorununu sadece Kürt kadını üzerinden de ele almadı. Tarihsel, toplumsal ve evrensel bir sorun olarak ele aldı ve bu yönlü çözüm önerileri geliştirdi. Kadınlara bir kurtuluş ideolojisi sundu. Biz kadınlara, bir kadın bilimi olarak Jineolojinin geliştirilmesini önerdi. Kadın özgürlük çalışmalarının bir parçası olarak erkek gerçeğini de ele alıp çözümledi. Erkekteki mevcut egemenlik zihniyetinin değiştirilip dönüştürülmesi konusunda muazzam sorgulamalar, diyaloglar ve çözümlemeler yaptı. Hem modernite olarak hem de uygarlık olarak kapitalizmi, erkek egemen ideolojinin, ataerkil ideolojinin en büyük ürünü olarak görüp değerlendirdi. Faşizmi, yoğunlaşmış erkeklik ideolojisi olarak çözümledi. Bunun savaş ve şiddetle diyalektiksel bağını kurdu. Çözüm yolu olarak önce “erkeği öldürme teorisi” olarak daha sonrasında ise “erkeği dönüştürme projesi” olarak gündemimize koydu ve ciddi bir faaliyet alanı olarak, bizzat kendisi üzerinde durdu. Yani özgürlük ve kölelik sorunlarını tek taraflı ve sadece kadınların sorunu olarak görmedi ve görmüyor. Soruna esasta yol açan temel öğe olarak erkeğe de sorumluluk yüklüyor.
Rêber Apo’nun özgür kadını ve özgür erkeği geliştirme çabaları olmasaydı, Kürdistan devriminin bugünki niteliğine kavuşması çok zor olurdu. Toplumsal bünyeyi, hatta sonuna kadar gericiliğe batırılmış olan Kürt erkeğinin zihniyet dünyasını kadın özgürlük fikrine açan ve bu yönlü değişim ve dönüşümün kabulünü, harcadığı büyük çabalar sonucunda sağlatan, yine Rêber Apo’dur. Bizzat kendisinin yürüttüğü bu yönlü mücadeledir. Kadın yaşamını anlamlı kılan, ona kendini bilme ve anlama, eğitme ve savunma, örgütleme ve eyleme geçme, kendini yönetme gibi haklarla tanıştıran yine Rêber Apo’dur. Özcesi, Kürt kadınlarının kendini savunabilmeleri için onları her açıdan silahlandırandır. Bilinen savaş silahlarının dışında bir de ideolojik ve politik açıdan silahlandırandır. Düşünsel, felsefik ve kültürel açıdan silahlandırandır. Kadınlar olarak Örgüt kurma, toplanma, toplantı yapıp karar alma, irade olup örgüt yönetme gibi en stratejik çalışmaları yürütmemizi öğreten ve sağlatandır. Yani Rêber Apo, Kürt kadınlarına kendini savunabilmek için her türlü gücü ve silahı verdi. Erkeğin yanı sıra, hiçbir egemen otoriteye boyun eğmeyecek bir kadın gerçeğini geliştirdi.
Önderlik devrimci mücadelenin başarısını kadın özgürlük mücadelesindeki başarıya bağlıyor
Yani Kürdistan kadın özgürlük mücadelemizin bugünki demokratik ve özgürlükçü düzeyi yakalamasında, Rêber Apo’nun tüm bu boyutlarda harcamış olduğu çabaları belirleyici oldu. Rêber Apo, Kurdistan’da verilmekte olan devrimci mücadelesinin başarısını, öncelikle kadın kurtuluş ve özgürlük mücadelesindeki başarıya bağladı ve bağlıyor. Kadın konusunda geliştirdiği kapsamlı sosyolojik çözümlemelerin tümünü ve geliştirdiği Kadın Kurtuluş İdeolojisi ile temel ilkelerini bu amaçla geliştirdi. Kürdistan’da bugünki Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sisteminin ilk tarihsel temelini, daha 1993 sonlarında kadın ordulaşma çalışmalarını geliştirmek amacıyla yaptığı büyük telsiz konuşmasında verdiği bir talimatla attı. Rêber Apo bu büyük telsiz konuşmasında, tüm gerilla eyaletlerine “Eşitlik ve Özgürlük Komitelerini” kurma talimatını vermişti. Aslında Rêber Apo’nun, daha o zamandan beri kadın özgürlüğü konusundaki temel prensibini, eşitlik ve özgürlük üzerine kurduğunu görüyoruz. Ancak o zamanlar sömürge bir ülkenin hem ulusal hem sınıfsal ve hem de cins boyutunda ezilmiş kadınları olarak Rêber Apo’daki bu ufku, bir türlü yakalayamıyorduk. Zorlanıyor ve anlamada, kavramada ve uygulamada dar kalıyorduk. Rêber Apo’nun, Kürdistan devriminde ve Kürtlerin özgürlüğü konusunda biz kadınlara biçtiği stratejik öncü rolü ve misyonu yeterince kavrayamıyorduk. Onun bize verdiği stratejik öncü rol ile bizim kendimize biçtiğimiz sıradan rol ve misyon arasında dağlar kadar fark vardı. Anlama ve kavrama sorunlarımız çok ciddiydi. Bu sorunlarımız nitelik değiştirse bile bugün hala belli boyutlarıyla devam etmektedir. Günümüzde yaşadığımız sorunların ve zorlanmaların kapsamı, geçmişe oranla değişmiş olsa bile, esasta hala yetersiz kaldığımız çok ciddi konular vardır. Ama tüm bu zorlanmalarımıza rağmen Kürt kadınları ve Hareketi olarak, Rêber Apo’ya ölümüne bağlıyız. Rêber Apo’nun varlığını kendi varlığımızın ve özgürlüğümüzün biricik teminatı olarak görüyoruz. Onun özgürlüğünde kendi özgürlüğümüzü görüyoruz.
Kadın sorununun küresel düzeyde bir toplumsal sorun olduğunu ve çözümünün de yine küresel düzeyde bir devrimle mümkün olabileceğini Rêber Apo’dan öğrendik. İçinde yaşadığımız çağı artık bir Kadın devrimi çağına dönüştürmek amacıyla, tüm dünya kadınlarını ilgilendiren ve kendi içinde evrensel nitelikler de taşıyan bir mücadele yürütmekteyiz. Erkekçi ve devletçi uygarlık sistemi, mevcut durumda kendisini tüm dünyaya hakim kılmış durumdadır. Erkeğin, her devlet ve her toplum içerisinde kendisini kurumlaştırma ve hakim kılma tarzı, biçimsel olarak bazı farklılıklar arz etse de mevcut durumda doğusuyla, batısıyla tüm dünyayı, sistemli bir biçimde yönetip yönlendiren erkek aklı ve tüm topluma hakim kıldığı cinsiyetçi zihniyetidir. Dünyanın kaderini belirleyen, hala bu erkekçi ve devletçi uygarlık sistemidir. O yüzden dünyanın neresinde olursak olalım hangi ırktan, hangi ulus ve milliyetten, hangi sınıftan olursak olalım, kadın olmaktan kaynaklı olarak yaşadığımız sorunlar, hepimizin ortak sorunlarıdır. Dolayısıyla Kadının eşitlik ve özgürlük sorunu, evrensel bir sorundur. Kadın sorununun böyle evrensel bir niteliği vardır.
Kadın sorununun küresel düzeyde bir toplumsal sorun olduğunu ve çözümünün de yine küresel düzeyde bir devrimle mümkün olabileceğini Rêber Apo’dan öğrendik. İçinde yaşadığımız çağı artık bir Kadın devrimi çağına dönüştürmek amacıyla, tüm dünya kadınlarını ilgilendiren ve kendi içinde evrensel nitelikler de taşıyan bir mücadele yürütmekteyiz. (…)dünyanın neresinde olursak olalım hangi ırktan, hangi ulus ve milliyetten, hangi sınıftan olursak olalım, kadın olmaktan kaynaklı olarak yaşadığımız sorunlar, hepimizin ortak sorunlarıdır. Dolayısıyla Kadının eşitlik ve özgürlük sorunu, evrensel bir sorundur. Kadın sorununun böyle evrensel bir niteliği vardır.
Fakat tüm bunlara rağmen mevcut erkekçi ve devletçi kapitalist uygarlık sistemi, dünyayı yönetmeye devam ediyor olsa da, özde kendi içerisinde çok büyük sarsıntılar da geçiriyor. Toplumsal yaşamın hemen hemen tüm boyutlarında çok büyük krizler yaşanıyor. Yaşanan bu krizli kaoslu ortam karşısında, hem ayakta kalabilmek ama hem de erkekçi devletçi kapitalist uygarlık sisteminin yıkımını hızlandırmak ve hem de yaşanan bu kriz ve kaos ortamından kadınlar lehine, halklar, inançlar ve kültürler lehine, ezilen işçi-emekçiler lehine bir çözüm üretmek için, mücadelemizi her bakımdan küresel çapta ortaklaştırmak ve ortak demokratik bir örgütlülüğe kavuşturmak zorundayız. Çünkü erkekçi ve devletçi uygarlık; binlerce yıllık bir bilgi, birikim, tecrübe, deneyim ve son derece kurumlaşmış örgütlü bir sistem çarkı halinde, aralıksız bir biçimde işlemeyi sürdürüyor. Bu ezici ve sömürücü sistem çarkı, her saniye dönmeye devam ederek, toplumun en büyük kesimlerini öğütmeye devam ediyor. Kadınlar olarak kendimizi evrensel çapta örgütlü kılmayı başarırsak, bizim de içinde olduğumuz genel toplumun %90’ını durmadan ezen ve öğüten bu sistem çarkını durdurabilir ve çözülüşünü yakınlaştırabiliriz. Fakat tek sorunumuz sadece dönen egemen çarkı durdurmak veya çöktürmek değil, aynı zamanda daha yaşanılabilir bir dünya sistemini inşa etmek gibi bir sorunumuz da vardır. Yeni alternatif demokratik toplumsal sistemleri inşa etmediğimiz müddetçe, erkekçi ve devletçi uygarlık sisteminin son bulmayacağını bilmemiz ve kavramamız gerekiyor. Ona vurabileceğimiz en büyük darbe, ona alternatif bir Demokratik toplum sistemini düşünmek ve geliştirmektir. Erkekçi ve devletçi uygarlığın sistem çarkına sokulabilecek bir çomak varsa, o da ona alternatif demokratik bir toplum sistemini geliştirmektir.
Bu erkekçi ve devletçi uygarlık çarkına en büyük çomağı Rêber Apo sokmuş durumdadır. Rêber Apo, bize böyle alternatif bir Demokratik Toplum Sistemini önererek bunu yapmış durumdadır. Demokratik konfederal ilkelere dayalı bir Demokratik Moderniteyi, hem kuramsal hem de sistemsel düzeyde ortaya koyuyor. Bunu teorik bir kuram olarak, AİHM’ne sunmak üzere hazırladığı ve adına “Demokratik Uygarlık Manifestosu” dediği savunma kitaplarında tüm teferruatıyla yazmış. Bu bütünlüklü Demokratik Modernite kuramını, sistemsel olarak üç temel sac ayağı üzerine oturtmuş durumdadır. Birinci ayak olarak, erkekçi ve devletçi kapitalist uygarlık sisteminin ulus devletine karşı, Demokratik Konfederalizme dayalı yeni bir Demokratik Ulus çözümünü öneriyor. Alternatif sistemin ikinci sac ayağı olarak da sanayi devriminden bu yana egemen bir ideoloji haline getirilmiş olan endüstriyalizme karşı ekolojik bir endüstri anlayış ve yaklaşımını öneriyor. Üçüncü sac ayağı olarak da kapitalist ekonomiye karşı, yine ekolojiye duyarlı komünal bir toplumsal ekonomi modelini öneriyor.
Rêber Apo, bu bütünlüklü yeni Demokratik modernite kuramını, aynı zamanda Demokratik Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü bir Paradigmaya oturtuyor. Bu yeni alternatif Paradigmasının temelini, kadın özgürlüğüne oturtmuş durumdadır. İmralı işkencehanesindeki esaret ve rehinelik süreci boyunca, mahkemelere göndermek üzere hazırladığı tüm savunmalarında, ortaya koymuş olduğu temel düşünce paradigmasının merkezine, yine kadın özgürlüğünü oturtmuş durumdadır. Bugün Kurdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışı alanlarında, dünyada örneği görülmemiş düzeyde uygulamaya geçirilmiş olan Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet modelinin baş mimarıdır. Rêber Apo, Eşbaşkanlık sistemine geçilmesi yönündeki görüşlerini ilk kez 20 Eylül 2004 yılında, kendisiyle görüşmeye giden avukatlarına iletmişti. Rêber Apo’nun bu harika fikri, dışardaki Kürt siyasi kamoyuna yansıyınca, ilk olarak o dönemde Bakur Kürdistan’da siyaset yürüten partilerden biri olan DTP, bu Eşbaşkanlık modelini kendisi için esas alıp uygulamaya başlamış oldu. DTP’nin uygulamaya koyduğu Eşbaşkanlık sistemi hem Kürdistan hem de Türkiye siyaseti içerisinde ciddi bir heyecan ve coşku düzeyi yarattı. Kadınların kendi eşitlik ve özgürlük mücadelelerini siyaset dünyasına taşırmanın ve bu temelde kendi siyasetini geliştirmenin kapısı, ilk kez bu düzeyde açılmış oluyordu. Açılan bu kapının iyi değerlendirilmesi halinde başta Kurdistan olmak üzere tüm Türkiye toplumunda büyük değişim ve dönüşümlerin ortaya çıkması, artık imkan dahiline girmiş oluyordu. Eşbaşkanlık sistemi, kadınların kendi siyasetine kapı açmakla beraber, siyasetin erkekçi ve iktidarcı yapısını dönüştürmeyi de amaçlıyordu. Bu yüzden de Kurdistan ve Türkiye’deki kadın yapıları, Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet uygulamasını çok yakından izleyip bu gelişmeden ilham aldılar ve bu yönlü destek ve teşviklerini artırdılar.
Bunun yanı sıra Rêber Apo, Demokratik konfederal bir Toplumsal örgütlülüğe dayalı olarak geliştirdiği Demokratik Ulus kuramının en temel boyutlarından biri olarak da, Özgür Eş Yaşam boyutunu tanımladı. Demokratik bir ulusta “Özgür Eş Yaşam” boyutunun gelişebilmesi için bir kadın bilimine, yani Jineolojiye de acil bir ihtiyaç olduğunu tespit etti. Önder Apo’ya göre her şeyin bilimi yapılıyordu ama toplumun doğurucusu ve kurucusu olan kadın varlığı, çok bilinçli bir biçimde bilimin dışında bırakılıp aydınlatılmasına müsaade edilmiyordu. Kürt kadınları olarak, Önder Apo’nun bu tespiti üzerinden bugün kadın bilimi olarak Jineoloji’yi geliştirmeye ve temellendirmeye çalışıyoruz.
Rêber Apo’yu diğer devrim önderlerinden ayıran en temel özellik
Özcesi Kurdistan koşullarında Rêber Apo’nun Kadın özgürlükçü çıkışı ve duyarlılığı olmasaydı, Kurdistan Özgürlük mücadelesi belki yine olurdu ama bizler, yani Kadın Özgürlük Hareketi olarak bizler, mevcut özgünlüğümüzle asla bu düzeyde var olamazdık. Çünkü Rêber Apo’nun Kadın özgürlüğü konusundaki hem yüksek hem derin ve itinalı çabalarını gösterecek başka bir Kürt kişiliğinin, en azından 1970’lerin Kurdistan’ında ortaya çıkabileceğine dair tek bir verinin varlığı bile söz konusu değildi. Rêber Apo’yu diğer devrim önderlerinden ve birlikte mücadele yoldaşlığı yaptığımız diğer tüm erkek yoldaşlarımızdan ayıran birçok özelliğinin yanı sıra, en temel özelliği, kadın özgürlüğü konusundaki inancı, ısrarı ve iddiası oluyor. Rêber Apo’nun ortaya koyduğu inanç, ısrar ve iddia düzeyi olmasa, biz kadınlarda bile bu düzeyde Kadın özgürlükçü bir yaklaşım, o dönem açısından ortaya çıkmayabilirdi. Çıksa bile kendini günümüze kadar bu düzeyde büyüterek, genişleterek ve derinleştirerek ulaştırması pek mümkün olmazdı. Çünkü Kadın özgürlüğü konusunda, evet bizler de karşımızdaki geri geleneksel egemen erkek gerçeğine karşı belli boyutlarıyla bir mücadele yürütürdük belki, ama buna her yeltendiğimizde sesimizi soluğumuzu bir çırpıda kısmaları tahminimce hiç de zor olmayacaktı. Ama Rêber Apo, kendisine en yakın duran yoldaşları da dahil olmak üzere, mücadele içerisindeki erkeği; kadına yaklaşım konusunda kontrolde tutmayı başaran bir tarzı ortaya çıkardı. Kürt kadınlarının özgürlük arayışlarını ayakta tutmak ve bir özgürleşme düzeyi ortaya çıkartmak bakımından, Rêber Apo’nun bu eşsiz çabaları çok belirleyici bir role sahiptir.
Özcesi Kurdistan koşullarında Rêber Apo’nun Kadın özgürlükçü çıkışı ve duyarlılığı olmasaydı, Kurdistan Özgürlük mücadelesi belki yine olurdu ama bizler, yani Kadın özgürlük hareketi olarak bizler, mevcut özgünlüğümüzle asla bu düzeyde var olamazdık. Çünkü Rêber Apo’nun Kadın özgürlüğü konusundaki hem yüksek hem derin ve itinalı çabalarını gösterecek başka bir Kürt kişiliğinin, en azından 1970’lerin Kurdistan’ında ortaya çıkabileceğine dair tek bir verinin varlığı bile söz konusu değildi. Rêber Apo’yu diğer devrim önderlerinden ve birlikte mücadele yoldaşlığı yaptığımız diğer tüm erkek yoldaşlarımızdan ayıran birçok özelliğinin yanı sıra, en temel özelliği, Kadın özgürlüğü konusundaki inancı, ısrarı ve iddiası oluyor.
Toplumsal mücadeleler tarihinde gerek yürütülen eşitlik ve özgürlük mücadelelerine gerekse de ulusal kurtuluş mücadelelerine, Sosyalist işçi sınıfı mücadelelerine öncülük ve önderlik eden hiçbir devrimci önder kişilik, Önder Apo gibi kadın özgürlük sorununa stratejik yaklaşmamış ve sorunu bu düzeyde ideolojik, felsefik ve paradigmasal temelde ele almamıştır. Rêber Apo’yu, diğer Devrim Önderlerinden ayıran birçok ideolojik, felsefik, siyasal, sosyal ve kültürel farkın arasından en önemlisi, kadın özgürlüğünün toplumsal özgürlükteki öncü rolünü ve önemini görmüş olmasıdır. Bu temelde kadın özgürlüğünü geliştirmeye hem düşünsel hem pratik olarak, müthiş enerji harcamış olmasıdır. Bu konuda geçmiş yüzyıllarda toplumsal mücadelelere önderlik etmiş olan birçok önder kişiliğe yapmış olduğu radikal eleştirilerin perspektifsel karşılığı olarak; yukarıda da anlatmaya çalıştığımız Kadın Kurtuluş İdeolojisi ve temel ilkeleri, cins mücadelesinin stratejik esasları, Erkeği Öldürme teorisi ve daha sonra gelişen uluslararası komplo ardından esir olarak tutulduğu İmralı işkence sisteminin nefessiz bırakan ölümcül koşullarına rağmen, son yirmi beş yıllık süre içerisinde geliştirmiş olduğu Demokratik Ekolojik ve Kadın özgürlükçü Paradigma, kadın bilimi olarak tanımladığı Jineoloji perspektifi, 21. Yüzyılın bir kadın yüzyılı olmasını sağlamaya dair büyük bir umut ve inancı geliştirdi ve pekiştirdi. Özellikle de “kadın özgürlüğü sağlanmadan toplumsal özgürlüğün sağlanamayacağı” yönündeki tespit ve belirlemesi, yine kadının yaşadığı sorunların sadece kadının sorunu olmadığını ve bunun bir toplumsal sorun olduğunu vurgulayan belirlemeleri, kadın özgürlük programlarının doğrultusu açısınan hayati önemde oldu. Marks’ın, kendi tarih analizini üzerine oturttuğu emek-değer teorisine karşılık, Rêber Apo kendi tarih analizini üzerine oturttuğu “Analık Emeği” ve Analık Emeğine oturttuğu komünal ekonomi anlayışı, beş bin yıllık erkek egemen zihniyet ve sisteminin üzerinde yükseldiği tüm eril değerleri alt üst edecek düzeyde yeni bir kuram olmaktadır. Yine Marks’ın da etkilendiği pozitivist bilim anlayışına ve dayandığı mekanik maddeci anlayışa yaptığı eleştiriler, beş bin yıldan beri Kadın köleliği üzerinden tüm toplumu köleleştiren ve sınıflara bölen egemen erkek aklını, kökten sarsıcı niteliktedir. Beş bin yıllık erkekçi, sınıfçı, tekelci egemen uygarlığın gelişimini üzerine oturtmuş olduğu “güçlü, kurnaz, avcı erkek” çözümlemesi, hem kadın özgürlük mücadeleleri hem de demokratik toplumsal hareketler açısından çığır açıcı nitelikte bir çözümleme düzeyidir. Erkeği öldürme teorisi ve erkeği dönüştürme projesi ile egemen erkek kültüründe, kadın lehine üçüncü bir kırılma yaratmaya dönük perspektifi, yeni demokratik ve özgür bir toplumun ancak kadın değerleri ekseninde geliştirilebileceğine işaret etmektedir. Yine kadınları bir sınıf, bir ulus olarak tanımladı. İlk ve son sömürge olarak tanımlamış olması, Kadın özgürlük mücadelesinin ne zamana ne mekana takılmamasını gerektiren evrensel karakterini ve niteliğini ortaya koymaktadır. Erkek egemenliğinin ne ulus, ne sınıf, ne dil, ne din, ne yaş farkı tanımaksızın adeta evrensel bir ittifak içinde olduğunu çok açık bir biçimde ortaya sermekte ve oldukça anlaşılır kılmaktadır. Yine egemen erkekliğin kaynaklandığı salt analitik zekanın yapısını sorgulama düzeyi ve bunun karşısında cinsiyetçi toplumda küçümsenen, aşağılanan, basitleştirilen, metalaştırılan, nesneleştirilen, eşyalaştırılan kadındaki yaşama duyarlı ve yaşamla iç içe olan duygusal zekalı karakterini toplumsal yaşamın başlatıcısı olarak tanımlamış olması, kadında beş bin yıldan beri her türlü yöntemle bitirilmiş olan güç dinamiklerini yeniden inşa etmeye cesaret etme düzeyine yol açmaktadır.
Düşman saldırılarının en çok yükseldiği süreçlerde bile Önder Apo’nun kadın özgürlük perspektiflerini ihmal etmeyen, kadına dair selamlarını kesmeyen gerçeği, kadın özgürlüğüne verdiği başat rolden kaynaklanmaktadır. Kürt kadınları olarak bu rolümüzün içini ne kadar doldurup doldurmadığımızdan bağımsız olarak, kadına verilen tarihsel, toplumsal, felsefik, ideolojik ve paradigmasal bir roldür bu. Bu rolün mutlaka oynanması gerektiği, bunun dışında kadının, dolayısıyla toplumun kurtuluş ve özgürlük şansının olmadığını anlatan mesajlarla doludur bu perspektif. Bu açıdan Önder Apo’nun esareti, Kürdistan’da yükselmeye başlayan özgür kadın iradesinin, Kürt Halk iradesinin ve demokratik toplum iradesinin esareti anlamına gelmektedir. Mevcut durumda İmralı işkencehane koşullarındaki esaretine, hem Kürt kadınları ve Hareketi olarak hem de Kürt halkı olarak artık tahamülümüz kalmamıştır. Kürt kadınları buna tahammüllerinin kalmadığını ve bu esaret sisteminin kırılması için yeni bir kararlılık sürecine girdiklerini, yaptıkları tüm açıklamalarda dile getiriyorlar.
Dostlar öncülüğünde başlatılan “Öcalan’a özgürlük! Kürt sorununa siyasi çözüm!” hamlesinin temel amacı Önder Apo’nun İmralı işkence koşullarından çıkarılmasıdır. Yani bu hamlenin temel hedefi, Önderliğimizin özgürlüğünü sağlamaktır. Özgürlük, kendisine verilen anlam çerçevesinde tanım bulur. O yüzden Önderliğimizin özgürlüğünü sağlamak derken, bir yanlış anlamaya mahal de vermemek gerekiyor. Çünkü Rêber Apo; zihniyet, düşünce, ruhsal ve iradi açıdan son derece özgür bir insandır. İmralı gibi bir işkencehanede rehin tutulması, tüm bu boyutlarda özgür olmadığı anlamına gelmiyor. Bir halkın Önderi, yeni bir düşüncenin sahibi, yeni bir sosyal bilim kuramının geliştiricisi, yeni bir paradigmanın öncüsüdür. Böyle bir Önderimiz olduğu için kendimizi çok şanslı görüyoruz. Rêber Apo, hem bir Halkın Önderi ama hem de bizdeki kadın özgürlük düşüncesinin ve Kadın Kurtuluş İdeolojisinin Önderidir. Kürt kadınlarının kölelik konumlarını görmelerini sağlayan ve onları özgürlükle tanıştıran temel iradedir. En zor dönemlerinde, en çetrefilli sorunlarla yüz yüze kaldığında bile Rêber Apo, kadının içinde olduğu durumu asla göz ardı etmedi. Asla ötelemedi, ertelemedi. Kadınlar olarak kendimiz için, kendimizin bile tasavvur edemeyeceği özgürlükçü yaklaşımlar geliştirdi. Yakalamakta güçlük çekeceğimiz anlamlar yükledi kadın özgürlük mücadelesine. En zorlu dönemlerin temel çıkışını, kadına dönük perspektifleri sayesinde yaptırdı her zaman ve bu hala da böyledir.
Rêber Apo; zihniyet, düşünce, ruhsal ve iradi açıdan son derece özgür bir insandır. İmralı gibi bir işkencehanede rehin tutulması, tüm bu boyutlarda özgür olmadığı anlamına gelmiyor. Bir halkın Önderi, yeni bir düşüncenin sahibi, yeni bir sosyal bilim kuramının geliştiricisi, yeni bir paradigmanın öncüsüdür. Böyle bir Önderimiz olduğu için kendimizi çok şanslı görüyoruz. Rêber Apo, hem bir Halkın Önderi ama hem de bizdeki kadın özgürlük düşüncesinin ve Kadın Kurtuluş İdeolojisinin Önderidir.
Dostlar öncülüğünde geliştirilen hamlenin genel gidişatı bu yıl iyi geçti diyebiliriz. Hem kitleseldi hem de küresel çaptaydı. Kurdistan’ın tüm parçalarında ve tüm yurt dışı alanlarında adeta yeni bir serhıldan dönemine giriş oldu. Öyle ki, Avrupa’nın yanı sıra hem Bakur’daki 8 Mart ve Newroz kutlamalarının kitlesel ve coşkulu geçmesinde rol oynadı, hem de Türkiye’deki yerel seçim sonuçlarında yansımasını buldu diyebiliriz. Hamlenin ateşlemiş olduğu bu sürecin zirvesini ise, yerel seçimlerin hemen ardından, faşist AKP-MHP iktidarının Wan’daki Halk iradesine el koyması karşısında, halkımızın ortaya koyduğu iradi tutumda görüldü. Wan halkı, büyükşehir belediyesini on dört ilçesi ile beraber almasına rağmen, faşist iktidar bu iradeyi tüm dünyanın gözü önünde gasp etmeye çalıştı. Halkımızın Wan’da ortaya koyduğu keskin ve kararlı tutumu, gerçekten de muhteşem oldu. Nitekim halkımızın Türkiye’deki muhalefet güçleriyle birlik ve bütünlük içinde ortaya koymuş olduğu bu kararlı tavır karşısında, faşist iktidar korktu ve çalmaya kalktığı bu belediyeleri halkımıza geri vermek zorunda kaldı.
Kadınların hamleye katılımlarının belirgin olduğunu yukarıda belirtmiştik. Ama bunun yeterli bir düzeyde olduğunu elbette söyleyemeyiz. Neden? Çünkü Kürt kadınlarının hamleye katılım potansiyeli çok daha yüksektir. Hamle kapsamındaki birçok eylem ve etkinliğin hem planlamasında hem de pratikleştirilmesinde kadınların her yerde çok aktif bir katılım ve emeğin sahibi olduğunu biliyoruz. Hamle dostlar öncülüğünde yürüdüğü için genel bir hamledir ve Kadın Hareketi olarak bizler de içinde yer alıyoruz. Ama, tüm alanlarda gelişen eylem ve etkinliklere Kadın Hareketinin de kendi kimliğini belirginleştirerek katılmasında eksik kalınmıştır. Kadın en öndedir ve katılımı da yoğundur. Tüm yürüyüş ve tüm etkinliklerin çoğunu kadın kitlesi oluşturuyor. Ama katıldığı her eylem ve etkinlikte kendini örgütlü kimlik olarak daha görünür kılmaya ihtiyacı vardır. Yine hamle kapsamında kadınlar, katıldıkları genel eylem ve etkinliklerin yanı sıra, bazı özgün eylem ve etkinlikleri de daha fazla geliştirebilirler. Hamle kapsamında kendi kadın argümanlarını daha çok geliştirip öne çıkarabilirler.
Kadınlar, katıldıkları her eylem ve etkinlik alanında kendilerini sürekli yeniden yaratıyorlar. Bu yüzden de kadınların hamle kapsamındaki eylem ve etkinliklere katılımını daha da çoğaltması, eylem ve etkinliklere katılan kadınlara da fayda sağlamaktadır. Çünkü bu eylem ve etkinlikler içerisinde kadınlar, farkında olmadan bir gelişme ortamı ve zemini de bulmuş oluyorlar. Kadınlar tarafından planlanan ve organize edilen her eylem, birçok kadın için adeta bir pratik eğitim, bir örgütlenme ve iradeleşme zemini de oluyor. Her eylem alanı, aynı zamanda bir deneyim ve tecrübe kazanma zeminine de dönüşüyor. Bu yüzden sömürgeci özel savaş rejiminin geliştirdiği tüm saldırı, işkence, gözaltı ve tutuklamalarına rağmen özgür ve iradeli kadın duruşu, varlığından fazla bir şey kaybetmiyor. Çünkü kadın kendisini eylem alanlarında sürekli yeniden yaratıyor. Katıldığı her eylemle beraber, kendisini yeniden çoğaltıyor. Bu yüzden kadınların hem kendilerinin planlayıp düzenlediği eylemlere katılmaları hem de genel eylem ve etkinliklere etkili bir biçimde katılmaları çok geliştirici oluyor. Adeta pratiği öğreten bir okul gibi bakmak lazım. Dolayısıyla çeşitli nedenlerle eylem ve etkinliklere katılmayan, çekimser yaklaşan, mesafeli duran kadınlara da bu eylemlere katılmalarını öneriyoruz. Hem katkıları olacaktır hem de girecekleri bu kollektif eylem ortamlarının onlara katacakları önemli şeyler olacaktır.