Kesintisiz devrim sürecini hem ördüğümüz hem tanıklık ettiğimiz yılları yaşıyoruz. 2023 yılına, 2022’nin başarıları ve yarım kalan gelişmeleriyle giriyoruz. Karşı devrim güçleri her şeyini ortaya koymasına rağmen bu gelişimi durdurmaya güçleri yetmedi. Kadınların, halkımızın ortaya çıkardığı gelişmeler iktidarlara, ataerkil sisteme karşı sıradan tepkileri, karşıt eylemler ve protestolar değildir. Yeni olan, gelişim çizgisinin kadın özgürlüğü olarak varlık kazanmasıdır. Dünya buna tanıklık etmektedir. Ve bu gelişimi, değişimi ortaya çıkaran çelik çekirdek kadın özgürlük gerillasıdır. Her ne kadar dünya siyasi tarihi bunu şimdilik görmezden gelse de Jin, Jiyan, Azadî çizgisini evrenselleştiren yegane güç kadın özgürlük gerillasıdır ve buna dayalı olarak kırk yıldır kesintisiz mücadele eden Kürdistan Kadın Hareketidir. Bu uğurda şehit düşen bu yılın eşsiz direnişinin sembolü olan Sara ve Rûken yoldaşlar, Avzem, Mizgîn Ronahî, Berfîn Rebaz, Rojda Rojhilat, Ekin Türk, Şerîstan Farqîn, Helbest Koçerîn, Delal Şoreş, Vîyan Kiçi, Arjîn Gabar, Evîndar Ararat, Diren Van, Adar Amed, Sema Eylül yoldaşlarımız şahsında, kimyasal saldırılar altında destan yazan Zap, Metîna ve Avaşîn’de direnerek soykırımın önüne geçen tüm şehitlerimiz özgür yaşamın sembolüdür. YJA Star ve HPG savaşçıları geliştirdikleri eşsiz direnişle düşmana büyük yenilgi yaşattılar ve zaferi ilan ettiler.
Her bir şehit yoldaşımız kendi başına özgürlüğün, direnişin, iradenin, sınırsızlığın tanımı ve zaferidir. Mersin’de polis karakoluna yönelik fedai eylem yaparak düşmanı allak bullak eden Rûken Zelal ve Sara Tolhildan yoldaşlarımız soykırımcıları psikolojik, moral çöküntüye uğratmıştır. Kürdistan ve Avrupa’nın dört bir yanından, Ortadoğu’nun çeşitli şehirlerinden Parti saflarına katılarak, gerilla mevzilerinde yerini alarak devrimi savunan, güçlendiren, büyüten kadın ve erkek gerilla yoldaşlar sadece savaşın kahramanları değildir. Toplumsal değişimin özneleri olup kadın devriminin yaratıcılarıdır. Toplumsal devrimin öncüleridir. Mücadeleleri ile dünyayı kadın devrimini tartışacak aşamaya getirdiler. ‘Kadının Partiye katılımı kendi başına devrimdir’ diyen heval Sara-Sakine Cansız yoldaşımızın belirttiği gibi gerillalaşan kadın, kendi şahsında cinsiyetçi toplumu yıkıma uğratmakla sınırlı kalmıyor, tarihi, kaderi, talihi değiştiriyor. Yeni bir dünya mümkündür iddiasını güçlendiriyor. Öyle ki toplum, nefesini tutmuş devrimin andaki görkemine kilitlenmiştir.
YJA Star ve HPG’li gerillaları halkları, dünya insanlığını yeni paradigmayla buluşturdu
YJA Star ve HPG’li gerilla yoldaşlarımız köhnemiş ataerkil sistemin ulus-devletlerini sarstı, egemen tarihin ezberini bozdu. Faşist devletin işgalci ordularını yendi. Kadın devrimine yeni sahalar açtı, Rojhilat gibi taptaze olan sahada devrimin ateşini yaktı. Kadın özgürlüğünün Ortadoğu ve dünyaya yayılmasına yol açtı. İç çelişkilerin birikiminin etkisi olsa da bu gelişmeler kendiliğinden ortaya çıkmadı. Cesareti, dirayeti, iradeyi, hayali, ütopyayı, bedel vermeyi, kendini savunmayı öğreten asıl güç hiç kuşku yok ki kadın gerillacılığıdır. Kürdistan gerillası, Zap-Avaşîn-Metîna’da sadece faşist Türk ordusunu ve işbirlikçi KDP’yi yenilgiye uğratmadı. Aynı zamanda NATO’nun planlarını geçersizleştirdi. Türk devleti somutunda küresel kapitalist sistemin çöküşünü hızlandırarak kadınları, halkları, dünya insanlığını yeni paradigmayla buluşturdu.
Tarihin şafak vaktinde kadınlar ve halklar özgürlük tarihinin özneleri, öncüleri, değişimin yapıcıları olarak rolünü oynuyor. Bunu sağlayan özgürlük gerillasıdır, özgürlük savaşçısıdır. 14 Nisan’dan bu yana düşmanın en zalim, en vahşi yöntem ve ağır silahlarıyla saldırdığı Zap-Avaşîn-Metîna alanlarında gerçek manada tarihi destanlar yazıldı. Her bir direnişi anlatan sayfalar dolusu kitap yazılabilir, filmi yapılabilir. Gerilla, sadece ağır hava bombardımanı altında savaşmadı, kullanılan kimyasal silah saldırılarına karşı yenilmeyen bir gerillacılık yaratıldı. Bu tarihte ilktir. Gerilla kimyasal silaha ve her türlü teknik donanıma karşı sadece kendini savunabileceğini göstermedi, bir de düşmanı yendi. Bu ilki altın harflerle Kürdistan, Ortadoğu ve dünya tarihine geçiren yüce şehitlerimizi minnet ve saygıyla bir kez daha anıyoruz.
Yaşanan paradigmalar savaşıdır
Yüzyılın çehresini şekillendiren Rêber Apo’nun paradigmasıdır. Ve özgürlük mücadelemiz yeni bir Ekim Devrimi etkisinde gelişmelere yol açan bir yükselişi yakalamıştır. Gerçek dinamikleriyle bütünleşmemesi için küresel hegemonik güçler ve statükocu bölgesel güçler büyük bir karşı saldırı halindedir. Bunun üzerinde özce durmaya gerek vardır. Sistemin aşılmakta olduğu, yeni sistem inşasının yaşandığı kaos aralığı 3. Dünya savaşı olarak cereyan ederken, hiçbir kapitalist gücün, ulus devletin ve sistemin tek başına otorite olmadığı, otoriterliğinde geriye dönülmez büyük gedikler açıldığı, parçaların koparıldığı ve yeni mücadele alan ve kanallarının oluştuğu görülmektedir. Bu aralık süreci şiddet ve savaşla yeniden merkezi hegemonyasını tesis etmenin kıyasıya savaşı olarak sürerken buna en güçlü alternatifi Rêber Apo’nun paradigması ve kadın özgürlük çizgisi oluşturmaktadır. Bu nedenle saldırıların merkezinde Rêber Apo yer almaktadır. Dünya hegemonik güçlerinin el birliğiyle, söz birliğiyle kendi hukuklarını çiğneyerek tecritte ısrar etmeleri ve bunu faşist Türk devletiyle birlikte sürdürmeleri tarihsel korkularından ileri gelmektedir. İmralı özel savaş sistemindeki ısrarlarının nedeni, Rêber Apo’nun paradigmasal önderliği ve devrim manifestosunun kaos aralığında en güçlü umut vadetmekle kalmayıp, bu umudu ete-kemiğe büründüren, halkların isyanını kadın merkezli ayağa kaldıran bir küresel mücadele düzeyini yakalamamızdandır. Rêber Apo’ya dönük tutumları basit bir Kürt düşmanlığından ileri gelmemektedir. Miladını doldurmuş, her tarafta karşıt tepki ve ayaklanmalar, isyanlar, protestolarla biraz daha çözülen ataerkil, sınıflı, cinsiyetçi paradigma, yani erkek paradigması çöküşe gitmektedir. Bu savaşı erkek egemenlikli paradigmayla hemen yanı başında boy veren ve günceli belirleyen kadın özgürlük paradigması, yani demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmanın savaşı olarak tanımlamalıyız. Bu paradigma savaşıdır, ideolojiler savaşıdır. Çözülmekte olan sınıflı uygarlığın kapitalist sistemine karşı demokratik, ekolojik sistemle çıkışı bedel ne olursa olsun gerçekleştirme savaşıdır. Bu saldırılar devrime gebe olan yüzyılımıza çağın ideoloğu olarak yön veren Rêber Apo ve devrim manifestosunun hayat bulma imkanlarını ortadan kaldırmanın imhacı saldırılarıdır. Hem uygarlıklar savaşıdır hem ideolojiler savaşıdır hem de devletçi, hiyerarşik, iktidarcı siyasal sistemlere karşı demokratik ulusların demokratik konfederalizm çatısı altında demokratik, özgürlükçü siyasal sistemini hayal olmaktan çıkararak sahada yeşertme, büyütme ve kurumlaştırarak örgütleme savaşıdır.
Artık sistem içi çözüm arayışları geride kalmıştır ve kendi sistemini yaratmanın kaos aralığını, tarihsel anlarını, özgürlük anlarını yaşıyoruz. An derken kısa süreliğine özgürlük nefesi olarak bahsedilmiyor. Tarihin akışına yön veren yepyeni bir demokratik ulusların doğuşuna, kadın özgürlüğünün damgasını vurduğu yeni bir toplumsal doğuş ve sisteme işaret ediliyor. Sistem içi çözüm arayışları, mevcut iktidarların kısmi demokratikleşme çabaları olup hak ve özgürlüklerde kısmi iyileştirmeler yapması anlamındadır. Bu ancak iktidarların, oligarkların, faşist diktatörlerin, kapitalistlerin ömrünü uzatır. Elbette, sistem güçlerinin kadınların, halkların, toplumsal kesimlerin mücadele amaçlarına doğru yanıt vermeleri halinde savaşmadan, çarpışmadan da çözüm bulunabilir. Tek yol savaş değildir elbet. Ama bir tek ölümü, yıkımı, teslim almayı, imhayı, işgal ve ilhakı dayatan iktidar ve dayandığı sistemle uzlaşmaya çalışmak kendi ölüm fermanını imzalamak olur. Bunun için direnmek gerekir. Direnmek yaşamaktır şiarı, günümüzde kadınların özgürlük iradesi olarak toplumsal duruş kazanmıştır. Bunun yaratıcısı Rêber Apo’dur.
2022 yılında Önderlik paradigması evrenselleşti
Direnmenin 1980’lerde Amed zindanlarından Kürdistan ve Türkiye toplumuna yayılan anlamından yola çıkılarak yapılan planlama ve hedefler artık çok büyümüştür. Şimdi 50. mücadele yılını doldurmuş bir Hareket olarak anlam ve hedefimizde farklılık, genişleme ve büyüme vardır. İşte Önderliğin İmralı tecrit sisteminde tüm kapitalist dünya güçlerine karşı direnmesi, sadece gerçeklerin savunulması, doğruların yaşaması, yaşatılması anlamını taşımıyor. Direniş onurun, iradenin savunulması olduğu gibi yepyeni bir tarihsel zafere yol açacak bir anlam ve hedef barındırıyor. TC faşist düşmanlığı yeryüzünde bir tek onurlu Kürt kalmasın diye Önderlikten yola çıkarak Kürt toplumuna imha temelinde saldırıyor, yaratılan değer ve kazanımlara, fiziki-maddi-manevi tüm imkan ve olanaklarına saldırarak, ortadan kaldırmaya çalışarak Önderliğe ulaşmak istiyor. Önderliğe yönelerek toplumu, topluma yönelerek Önderliği hedefliyor. Toplumu ayakta tutan, özgürlük mücadelesine sevk eden, enerji veren, güç, cesaret aşılayan temel dinamik ise kadınlardır. O nedenle kadınlar başat hedeftir, saldırılarının odağındadır. Soylu’nun PKK’yi kadın hareketi olarak tanımlamasının altında yatan bu gerçekliktir. Bunu fark eden düşman, kadın öncülerini, örgütlülüğünü ortadan kaldırarak Önderliği zayıflatmayı hedeflemektedir. Önderlik demek kadın özgürlük çizgisi demektir. Kadın özgürlük çizgisiyle demokratik ulus şekillenebilir, demokratik konfederalizm sistem olarak yaşam şansına sahip olabilir. Kadın ve Kürt Hareketimizi, mücadelemizi zayıflatabildiği kadar zayıflatmak ve tehlikeli planlarını Önderlikten başlamak üzere Kürdistan toplumuna uygulamaya ortam, zemin hazırlamak istiyor. Başını ABD’nin çektiği kapitalist dünya güçleri İngiltere başta olmak üzere hepsinin tecritte ısrarı ve Kürt düşmanlığına bu denli yol vermeleri ise küresel hesapları gereğidir. Bölgesel, küresel hesaplarını bozan, engelleyen ve güçlü alternatif yaratan özgürlük mücadelemizdir. Hem bu gücü kullanmak, yedeklemek istiyorlar hem baskılayarak zayıflatmak ve iradesiz bırakarak yol almak istiyorlar.
Önderliğin düşünceleri okundukça, yayıldıkça gerçekten büyük bir kabullenmeyi, sarılmayı doğuruyor. Alternatifin yaratılmasına öncülük eden Önderlik ve bunun mücadelesini veren Hareket-halk olarak kaos aralığında Kürdistan’dan başlayarak Ortadoğu’yu etkisi altına almamızdan, dünya insanlığının arayışına cevap yaratmamızdan, yaşadığı boşluğu doldurmamızdan ciddi endişe duymaktalar. Önderliği kesintisiz mutlak tecritte tutmaları adeta yok hükmünde muamele yapmaları ideolojik intikam almadır. Önderlik insanlığın yeni kurtuluş yoludur. Devrimimiz gerçekte yeni bir Ekim Devrimi niteliği taşımaktadır. Henüz yeterince Önderliğin fikirlerini dünya insanlığına mal edebilmiş değiliz. Ama bu kadarı bile dünya kadınlarını, halklarını ataerkil sistem karşıtlığında, anti kapitalizm, anti faşizm cephesinde toplayarak yeni bir enternasyonal ruhun doğmasına, demokrasi cephesinin büyümesine neden olmaktadır. Bunun için kadınlar, Kürt halkı yalnız değildir. Devletli uluslara bile bu denli bir destek yoktur. Örneğin Ukrayna Savaşı’nda, Rojava’ya sahiplenir tarzda bir sahiplenme duruşu ortaya çıkarmaya çalıştılar. Ancak başaramadılar. Ulus devletlerin talimatıyla, merkezden emirlerle çok geniş yelpazedeki demokratik kamuoyunu, dünya insanlığını kimse ayağa kaldıramaz. Haklı, meşru mücadele içinde olduğumuz, demokratik konfederalizm ve kadın özgürlük çizgisi temelinde gelişen kadın devriminin kalbi Kürdistan’da attığı için dünya halkları, kadınları mücadelemize destek vermekte ve birleşmektedir. Önderliği zayıflatmanın, paradigmayı geçersizleştirmenin yolu tecridi sürdürmek, hareketimizi tasfiye etmek, kazanımları ortadan kaldırarak Kürtleri köle yaşama mahkum etmek, teslim almaktır. 2022 yılı süresince Önderlik merkezli siyaset, direniş, propaganda yani tüm faaliyetler yürütülmeye çalışıldı. Ciddi bir kamuoyu oluşturdu ama tabii durumda somut bir değişiklik yapamadık.
Önderliğin özgürlüğü kadının özgürlüğüdür
5 Nisan 2020’den bu yana düşman Önderliğimizle avukat ve aile görüşüne izin vermediği gibi İmralı sisteminden yasal olarak sorumlu olan başta CPT olmak üzere uluslararası kurumlar durumu sessizlikle geçiştirmekteler. Gelişen toplumsal baskı sonucu sanki Önderliğin yasal hakkı değilmiş gibi kardeşi Mehmet Öcalan’la 25 Mart 2021’de 4 dakikalık telefon görüşmesine izin verildi. Önderlik o zaman da bunun kanunsuz olduğunu Mehmet’in böyle bir korsan görüşmeyi kabul etmesine tavır koydu. AKP Önderlik üzerinde özel savaş siyasetini uygulamaktadır. Bu durumu hem teşhir etmek hem de Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamak, sağlık ve güvenliğiyle ilgili haber almak için “Önderliğe Özgürlük Hamlesi” ile 2022 yılının mücadele startı verildi. Önderliğe öz eleştiri tutumumuz mutlaka başarıyı sağlama olarak belirlendi. 2022 Önderliğin fiziki özgürlüğünün ve fikirlerinin dünyaya yayıldığı, eylem ve etkinliklerle sahiplenildiği bir mücadele yılı oldu. Ancak, en doğal hakkı olan yasal görüşmelerin yapılması, evrensel bir hak olan umut hakkından yararlanmasına izin verilmedi. 2022 yılında kadınların öncülüğünde savaşan gerilla güçlerinin ve toplumsal direnişin başarısını yarım bırakan Önderliğin içinde tutulduğu İmralı statüsünü değiştirmemiş olmamızdır. Önderlik konulu konferanslar, imza kampanyaları, kültürel konserler, düşünsel çalışmalar, toplumsal eylemler, savaşımımız Önderlik merkezli geliştirildi. NATO, AB sistemi komplocu siyasette ısrar ettiğinden durumu değiştiremedik. Mücadelemizin yarattığı baskı sonucu Ekim ayında Önderliği ziyarete mecbur kalan CPT’yle Önderliğin görüşmediği bilgisi sonradan alındı. Önderliğin tutum alma ihtimali yüksektir. Çünkü avukatların, ailelerin Önderlikle görüştürülmemesi korsan uygulamadır. Önderlik, İmralı’da her şeyin siyasi kararla yapıldığını, İmralı’yı özel yasalarla yönetilen, özel savaş sisteminin uygulandığı kişiye özel sistem olarak tanımladı. Bu sistemin örgütlenmesinin AB Konseyi’nin onayı ve bilgisi dahilinde olduğunu 1999 yılının 15 Şubat’ından bu yana planlandığını biliyoruz. Komplonun birinci hedefi de Önderliğin fiziki imhasıydı, bunu Önderlik hem duruşuyla hem geliştirdiği paradigmayla boşa çıkardı.
Dünya statükocu sisteminin alt üst olduğu bu yıllarda komplo yenilenerek özgürleşme fırsatını yakalayan kadınlar ve Kürt halkı naçar bırakılarak yeni modern kölelik sisteminde tutulmak isteniyor. Ezme, teslim alma, imha dayatılıyor. Kazanma şansı yakın olduğu için stratejik olarak kapsamlı, tehlikeli planlar hazırlanıyor. Hem de çok ortaklı yürütülüyor. Kadın özgürlüğü, Kürdistan özgürlüğü, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi ve yeni bir dünya sistemi iç içe geçmiş, eş zamanlı gündemleşmiş bir sorundur. Bütünlüklü bir değişim gündemdedir. Kazanan taraf sadece yerel ve bölgesel olarak kazanmış olmayacak. 21. yüzyıldan itibaren dünya siyasi tarihinin gidişatında tarihsel bir değişime yol açarak tarihsel anlamda kazanmış olacak. Özgürlük tarafı olarak kazanma ısrarımızı 2023 yılında Önderliğin fiziki özgürlüğüyle taçlandırarak tüm komplocu, imhacı strateji, siyaset ve planları yerle bir edeceğiz. Komplocuları, Kürt düşmanlarını, kadın düşmanlarını tarihe gömeceğiz, biz kazanacağız.
Faşist AKP-MHP rejiminin planları gerilla mücadelesine çarptı
2022 yılına 14 Nisan’da faşist Türk ordusunun NATO’dan kimyasal silah kullanma onayı alması ve her türlü silahı kullanarak başlattığı saldırılarla giriş yapıldı. AKP-MHP diktatörlüğüyle yönetilen faşist Türk Cumhuriyeti, 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması’yla ilanı yapılan Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci yüzyılında yeni sömürge alanları yaratma kararlılığındadır. Bu amaçla saldırdı. Medya Savunma Alanları’ndan başlayarak Bakurê Kurdistan’da tümden gerillayı söküp atma, Hareketimizi imha, tasfiye etmeyi önüne koydu. Bununla birlikte fırsatını kollayarak Rojava’yı işgal etme, Şengal, Maxmûr özerk sistemini ve savunma güçlerini dağıtma, Başûre Kurdistan’ı tamamen denetimine alma, Avrupa’da, Kürt Hareketini kriminalize ederek siyasi cinayetlerle etkisizleştirme, Bakure Kurdistan’ı tamamen iradesizleştirerek, Türkiye muhalefetini bitirerek tek güç olarak kalmak istedi. Bütün bu planlar, gerillanın direnişine çarpıp geri döndü. Bir ZAP yenilgisini daha yaşadı. Bundan dolayı büyük bir yaygarayla başladığı imha harekatından söz edemez duruma gelerek ölülerini bile saklamak zorunda kaldı. Faşist AKP-MHP iktidarı varını yoğunu bu savaşa yatırdı. Buna CHP dahil tüm düzen içi sistem partileri açıktan ve parlamentoda onay verdi. Geriye kalan HDP ise mümkün mertebede her türlü siyasi baskı, fiziki saldırı, yasaklarla daraltılmak, işlevsiz bırakılmak istendi. Demokrat, özgürlükçü toplumsal kesimleri CHP kendi hanesine geçirmeye çalışarak HDP’den rol çalmanın peşine düştü. Her alanda kadın hareketi birebir hedeflendi. Şiddet, taciz, tecavüz, yasak, baskı ayyuka çıktı. Kadın Hareketi’nin öncülüğü bitirilirse toplumsal mücadelenin biteceğini iyi bildiklerinden siyasi temsilcilerden başlamak üzere harekete geçen her kadın, her birey hedeflendi. Uzun bir dönem toplum yoğun faşizm koşullarında eylem yapamaz durumda kaldı. Ancak gerillanın savaş alanlarında düşmana sürekli darbe indirmesiyle toplum nefes aldı, cesaret aldı yeniden atağa geçti. Faşizme karşı direniş kararlılığını gösterdi.
İran, Türkiye, Irak, Suriye, Rusya, ABD adeta Hareketimizin, mücadelemizin, Kürdistan’ın kuşatılmasında söz birliği sergiledi. Kaybeden bir gerilla savaşını beklediler. Yıl içinde hem dağda hem Rojava, Maxmûr, Şengal ve Başûr’da aralıksız hava saldırıları, suikastlar devam etti. İçten de KDP işbirlikçi ve ihanetçi bir tutumla saldırı içinde oldu. Bölgesel güçler, uluslararası güçler faşist Türk devletinin savaş suçlarını görmezden gelerek destek verdiler. Diplomatik alanda Türk devletiyle karşı karşıya gelseler bile Kürt karşıtlığı politikada birleştiler.
İşte tüm bu topyekun saldırılara karşı gerilla direnişi tüm iç-dış kuşatmaları yardı, topluma nefes oldu, hesaplarını alt üst etti. Rojhilat Kurdistan’ında kadınların alanlara çıkmasına, toplumla birlikte İran devletine meydan okumasına, idamlara rağmen kafa tutmasına yol açan direnen gerilla gerçeğidir. Rojhilat-İranlı kadınlar, gerilla direnişinden güç aldı. Rojava’daki kadın devriminden güç aldı ve başkaldırıyı kesintisiz sürdürme iradesini gösterdi. Gerilla direnişi kahramanlığıyla, olmazı olur yapan, mümkün kılan savaş taktiği ve tarzıyla düşmanı bozguna uğrattı. Hangi ordunun askerleri olsaydı değil 10 ay, 20 gün bile dayanamazdı. Bu gücü veren Önderlik gerçeğidir. Hayat bulan kadın özgürlük çizgisidir, toplumsal direniş çizgisidir.
Tarih, kahramanlık savaşıyla dünya tarihine geçen yiğitliklerden biri olan üç yüz bin Persli askerin Grek’i işgal etmesine karşı koyan üç yüz Spartalıdan bahseder. Üç yüz Spartalı iç ihanet nedeniyle askeri olarak yenildi ama tarihe kazanan olarak geçti. Çünkü üç yüz kişinin olağanüstü iradeyle üç yüz bin kişilik orduya karşı göğüs göğüse karşı koyma iradesini, emeğini, kendine inancını, teslim olmaktansa ölümüne savaşmayı kahramanlık destanı olarak insanlık tarihinin hanesine yazdı. MÖ 480 yıllarında yaşandığı tarih kayıtlarına geçen üç yüz Spartalının direnişinin günümüze kadar yaşatılmasında az imkanla, büyük yürekle kazanmaya, düşmanı yenmeye ahdetmiş, yemin içmiş kahramanlık vardır. Her bir savaş tünelini ve günümüzde düşmanın elinde olan askeri silah donanımını ve şartları gözetirsek kat be kat üç yüz Spartalının savaşını aşmıştır. Savaş tünellerinde ve arazideki gerilla yoldaşlar, düşmanın kimyasal silah ve aralıksız uçak, top saldırılarına karşı olağanüstü direnerek kahramanlık gösterdiği gibi bir de askeri olarak kazanmıştır. Gerilla bu savaşı kazandığı için düşman cephelerden çekilmek zorunda kalmıştır. HPG ve YJA Star Merkez Karargahımızın yıllık savaş bilançosunu açıkladığı bilgiler tüm gerçeği gözler önüne sermektedir.
Kürdistan gerillası NATO ordusunu yendi
Düşman, Zap, Avaşîn ve Metîna’da çöktü. Düşman bu savaşı kazanmış olsaydı kendini bölgesel bir güç olarak gösterecekti. Ortadoğu denilince akla Kürdistan, Kürdistan denilince akla Kürdistan özgürlük Hareketi ve gerilla gelir. Bu gerillayı yenmiş bir gücün karşısında hem hegemonik güçler hem bölge ulus devletleri şapka çıkarırdı. Artık faşist Türk devleti, Ortadoğu’da merkezi güç olarak hükmünü kurmaya çalışacaktı. Gerilla direnişi ve toplumsallaşan kadın mücadelemiz, direnen halkımız boşa çıkardı. Kendileri açısından durum kötüye gittiği için kendi kendini vuran kirli Taksim senaryosuna başvurdular. Dünyaya ne kadar mağdur, mazlum oldukları edebiyatı üzerinden Rojava’yı işgali fiilen kısa sürede yapmak istediler. Yapamazsa da iç dış siyasette elini güçlendirmeye, pazarlık gücünü artırmaya yarar sağladı. Şef Erdoğan yönetimindeki AKP-MHP iktidardan düşmeyi önlemek için mutlak bir askeri zafere ihtiyaç duyuyor. Toplumun her kesimiyle karşı karşıyadır, itibarsız teşhir olmuş durumdadır. Gerillaya karşı başarısız olunca, kimyasal silah kullanma suçuyla gündeme gelince NATO, BM, AB Türkiye’yi kurtarmak için kimyasal silah suçunu gündemine almayarak TC’yi korudu.
Her anı direnişle geçen topyekün bir savaşın en yoğunlaşmış sürecini yaşadık. Gerilla sahasında her açıdan eğitici derslerle yüklü bir savaş ve direniş yaşandı. Önceki savaş tecrübelerini katbekat aşan ilklere başlangıç yapıldı. Elbette geçmiş süreçlerden süzülen tecrübeler yol gösterici oldu. Fakat yenilmezliğin özünü oluşturan Apo’cu fedai ruhun, militan katılımın taktikle bütünleşmesi, tarzda kendisini yenilemesi, inisiyatifi yetkin kullanması başarıyı ortaya çıkardı. Bedelleri ağır oldu elbet. Hangi ordu olsaydı esamesi okunmazdı ama biz hem varlığımızı koruduk hem düşmana darbe vurarak yenilgiye uğrattık hem Kürdistan, bölge, dünya siyasi dengelerini yeniden lehimize çevirmeyi başardık. Bunun bedelini ödedik. Vahşice, alçakça kimyasal silah kullanılmasaydı ve KDP işbirliği bu kadar destek sunmasaydı TC askeri bir karış ilerleyemezdi. Bu savaşta hem dünyada ikinci büyük orduya sahip faşist TC devletini hem ortağı KDP’yi ve bunların şahsında NATO güçlerini yendik. Yani Kürdistan gerillası NATO ordusunu yenmiş oldu. İlke oluşturan ve çizgileştiren PKK-PAJK hakikati böylesine muazzam militanlıkla gerillacılık yapılarak öncülüğünü 21. yüzyılda da bir kez daha kanıtladı.
Direnişin öncüsü ve süreklileştireni YJA Star gerillasıdır
Savaşa YJA Star gerillası öncülük yaptı. Savaşın koordinesinden tutalım, komuta etmede, savaşçılığında, inisiyatifi yetkin kullanmasında ve savaşın her anına damgasını vurarak kadın ordulaşmasında yeni bir aşama kaydetti. Direnişi süreklileştiren kadın yoldaşların tutumu ve katılımıdır. YJA Star, HPG savaşçılığı, mücadelede çığır açtı. Genç yoldaşlarımız, savaşa komuta etme görevini yaratıcı ortaya koydu. Süren savaşta askeri taktik kadar, kadrosal gelişmeye ivme kazandırdı. İlk kuruluşundan bugüne kadar fedailik çizgisiyle şekillenen Özgürlük Hareketimizin her bir militanı ve savaşçısı kendini çizgiye yatırmanın sadece fiziki olarak düşman saldırılarını göğüslemek, cesareti ortaya koymakla sınırlı olmadığını, bir bütünen ideolojik olarak yatırmaktan geçtiğini gösterdi. İmkansızlıklar içinde çok çarpıcı gelişmeleri, direnişi sergileyen yoldaşlarımız insan kabiliyetinin sınırsızlığını sergilediler. Yoldaşlarımızın tarihsel direnişi, devrimin imkansızı tanımayan devrimcilerin eseri olduğunu kanıtladı. Şehit yoldaşlarımız ve hala mevzide direnen yoldaşlarımız şahsında hepimiz hayranlık uyandıran bu yüceliğin yoldaşı olmaktan onur duyuyoruz. Böyle yoldaşların yoldaşı olmak bizlere bahşedilmiş ayrıcalıktır. Bu savaşın gerçeklerinin çok azının imkanlar dahilinde kamuoyuyla paylaşıldığını biliyoruz. Dağlarda savaşa katılım düzeyimizin, kahramanlık ve hakikat gücünün, kadın özgürlük hareketimizin yılın başından sonuna kadar toplumsal mücadeleye, gelişmelere damgasını vurmasının hem parti içinde erkek yoldaşlarımız tarafından hem toplum tarafından daha çarpıcı fark edildiği anlaşılmaktadır. Bundan dolayı herkes kadınların başarısı ve bu başarıdan doğan beklentiye, inanca sarılmakta.
Savaş cephelerinde kimyasal silah, ağır bombardımanla, karadan da çarpışmayla geçen direniş, savaş devam ediyor. Sadece askeri kahramanlık dersleri olarak bakamayacağımız nettir. Ortaya çıkan değerler, kazanımlar, başarı yeni siyasi-askeri durum yarattığı gibi Partimize, tüm Partili yoldaşlara görevler, kadınlara ve Kürdistan toplumuna sorumluluk belirlemektedir. Başta kadrolar olarak direnişi tüm hücrelerimize kadar hissederek, özümseyerek kendimizi yeniden bu çizgiye vurarak dönüşümümüzü, katılımımızı ele almamız, Önderliğin, Partinin, şehitlerimizin bizden beklediği başarıyı güçlü ortaya koymamız mümkündür. Yoldaşlarımız, Önderlikten aldıkları güçle düşmanı sarstığı gibi Parti yapımıza, halkımıza ideolojik-pratik çağrı ortaya çıkarmıştır. Tüm Parti yapısının içte ideolojik-örgütsel güçlenmesine, halkımızın devrimci halk savaşı çizgisi temelinde mücadeleyi yükseltmesine çağrıda bulunmuştur.
Şehitlerimiz özgürlük andımızdır
Özgür Kadın Hareketimiz, tüm yılı direniş ve mücadeleyle karşıladı. 8 Mart’tan itibaren kadınlar ayakta oldu. 8 Mart’ın coşkusu ve moralini karın altında Newroz alanlarına taşırarak yılın başarı startını kesinleştirdi. Kürdistan Kadın Hareketimiz, toplumu sert mücadele dönemine hazırladı, motive etti. Bu yoğun mücadele çalışmalarında görevi başındayken 17 Haziran’da PAJK Meclis üyesi Bêrîvan Zîlan yoldaş, 4 Ekim’de Süleymaniye merkezinde Nagihan Akarsel arkadaşın şehadeti yaşandı. Avrupa’da ilk kadın örgütümüz olan YJWK’nin kurucu öncülerinden Delal Nurhak, YJA Star Komuta Konsey üyesi Peyman Bagok, YPJ Komutanlarından Jîyan Tolhildan’ın şehadetlerinin ilanı yapıldı. Avrupa’da 23 Aralık’ta ise Kadın Hareketimizin öncülerinden ve KCK Yürütme Konsey üyesi Evîn Goyi yoldaş Türk devleti tarafından şehit düşürüldü.
Neredeyse her günü, her ayı şehadetle karşıladık. Ama yılmadık, yenilmedik. Düşman azmimizi köreltmek, iddiamızı geriletmek, hedeflerimizi yarım bırakmak ya da tümden yapamayacak duruma getirmek için askeri alanda olduğu gibi toplumsal mücadele alanına da amansız saldırdı. Ancak kadınlar hem ayrı eylemleriyle hem toplumu ayağa kaldırarak kitlesel eylemleri örgütleyerek direniş çizgisini yaydı. Kürt kadınları dışında farklı halktan kadınları da etkileyerek, ortaklaşarak demokratik mücadele cephesini güçlendirebildik. Ancak direnen gerillayla birlikte savaşı yürütecek, katılacak düzeyin yeterli açığa çıkmaması mutlaka giderilmesi gereken ve bu yıl eksik kalan bir yandı. Kadınlar, halkımız duyarlıdır ancak görevini hala gerillaya destek olarak yürüyüş ve mitingle sınırlandıran anlama ve pratikleşme düzeyini aşmaları gerekmektedir.
Yüzyılımızda kadınların, Kürt halkının ve Ortadoğulu halkların kaderi gündemdedir. Dönem tüm yönleriyle kadın devriminin koşullarını olgunlaştırmıştır ve dayatmaktadır. Dönem halkların demokratik devrimini, kendi demokratik sistemini kurmanın imkanlarını ortaya çıkarmıştır. Kadın devrimiyle yüzleşen bir çağın içindeyiz. 16 Eylül tarihinde Jîna Emînî’nin katledilmesiyle Saqız’da başlayan eylemlerin, Rojhilatê Kurdistan ve İranlı kadınların Jin Jiyan Azadî isyanının hızla dünyaya mal olması bu çağın ihtiyacından kaynaklıdır. Çağın ihtiyacı dolayısıyla bu yüzyılın ihtiyacı kadın devrimidir.
Rojava Devrimi de kadın devrimi olarak başladı ve demokratik konfederal sistem olarak inşası sürüyor. Henüz devrim tamamlanmadı, sadece önündeki engeller kaldırıldı ama hala ortadan kaldırma tehditleri ve askeri imha saldırıları faşist Türk devleti ve ortağı olan DAİŞ eliyle yürütülüyor. Dünya hegemonik gücü Rusya ve ABD, bu devrimi tekeline almak, olmazsa boğmak istiyor. Ancak kadınlar şahsında toplum büyük direniyor. Buna bir de Rojhilat ve İran’daki gelişmelerin eklenmesi gerçekten kimsenin beklemediği bir siyasi, toplumsal durum ortaya çıkardı. Bu gelişme Kürdistan kadın özgürlük mücadelemizin devamıdır ve kaynaktan beslenen özle bu ruh ve irade ortaya çıkmıştır. Nitekim güçlü bir sahiplenme Kürdistan, Ortadoğu ve dünyada açığa çıktı. Halk ayaklanmaları yer yer hep İran ve Rojhilat Kurdistan’ında süregeldi. Ama hiçbiri bu denli radikal, toplumsal ve en önemlisi kadın özgürlüğü merkezli, öncülüğünde gelişmedi.
Kadınlar, toplum reform değil, devrim istiyor. Radikal değişim istiyor. Bu radikalizme İran İslam rejimi katliam ve idamla karşılık verdi. Binlerce kişi tutuklandı ve yüzlerce insan katledildi. Son beş yıl içinde dört genel halk isyanın hiçbiri ülkeyi bu isyan kadar sarsmadı. En demokrat görünen ya da siyasi analiz yapmaya çalışan erkek akıl, Jin Jiyan Azadî’yle başladığını belirterek ve hızla üzerinden atlayarak başka dinamikleri öne çıkarmaya çalışmaktadır. Yani Kadın Devrimi’ni çalmaya yeltenen dışardaki muhalif erkek akıl, Kadın Devrimi’ni kanla bastırmaya çalışan bir rejim var. Her iki cepheye karşı kadınların ortak mücadelesi gereklidir. Şimdiye kadar İran sınırları içinde ve dışında tüm kadınlar ve halk Kadın Devrimi sloganı etrafında birleşerek ayaktadır ve ölümüne direniyor, eylem yapıyor. 1979 Devrimi’ni kadınlar ve gençler yaptı. Geniş bir demokratik ittifakla devrim yapıldı. Ancak ne eşitlikten ne özgürlükten geriye bir şey kalmadı. Elbette böylesine bir yönetim altında biriken çelişkiler ve sorunlar devrim potansiyelini, ayaklanma potansiyelini hep bağrında taşıdı ve sorunlar kadın şahsında patladı. Devrimin öncüsü kadın, sesi kadın, sembolü kadın, mücadelecisi ise tüm toplumsal kesimlerden ve İran’ı oluşturan halklardan her kadındır.
Kadınlar özgürlük arzuluyor, toplum demokrasi arzuluyor. Ne Şah Rıza Pehlevi dönemini ne de şimdiki rejimi istiyor. Şah Rıza Pehlevi dönemi İngiltere’ye bağlı Batı’ya ajanlık yapan Ortadoğu’da bu rolü oynayan yozlaşmış dönemdi. Batı kültürüne karşıtlık adına sonrasında şeriat rejimiyle kadınlar üzerindeki baskı arttırıldı. Buna karşı tüm dünyayı etkisine alan Jin Jiyan Azadî serhıldanları, egemen erkekliği sorgulama, ataerkil sistemle tarihi hesaplaşma eylemleridir. Bölge ve dünya siyasetini etkilemiş, kadın özgürlüğü konusunda yeni bir dil kurmaya yol açmıştır. Jin Jiyan Azadî direnişi, artık dünya kadınlarının direniş çizgisi haline gelmiştir. İktidarların hak gaspına, sistem güçlerinin baskılarına, egemen erkekliğin cinsiyetçi uygulamalarına karşı isyanlar Jin Jiyan Azadî’yle yürütülüyor. Jin Jiyan Azadî çizgisi, demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesinin, devrimin merkezine kadın özgürlüğünü yerleştirmiştir.
Çağın ihtiyacı Kadın Devrimidir
Kadın özgürlük çizgisi, Kürdistan’dan Ortadoğu’ya ve dünyaya yayıldı. Bunu sağlayan Rêber Apo’dur. Dünya kadınlarına yol gösterici özelliğiyle kadınları ortaklaştırabilen, ortak eylem hattına yönlendirebilen bir potansiyele sahibiz. Çağın devrimi, Kadın Devrimi olarak şekillenmektedir. Çağın bunalımına ancak Kadın Devrimiyle cevap olunabilir. Çağın ihtiyacı Kadın Devrimidir.
Paradigmasal-ideolojik gücümüz, eylem ve örgütlenme kapasitemiz, kadrosal-militan birikimimizle ön açıcıyız. Hareketimizin öncülük ettiği kadın özgürlük mücadelemize yüksek bir ilgi vardır. Önderliğin tam da belirttiği gibi feminizmi kapsayan ve aşan bir niteliğe kavuştuk. Şimdi feminist hareketlerde ciddi bir iç sorgulamaya yol açmış durumdayız. Tıkanan feminizme Kürdistan’dan yeni bir çıkışı sağladık aynı zamanda. Sol, sosyalist devrimci hareketlerin sınıf mücadelesine, ulusal kurtuluş mücadelesine kadın devrimiyle yol gösterici olduk. Sınıf ve ulusal kurtuluş mücadelelerinin yeni bir sosyalist devrime, değişime yol açma şansı kalmamıştır. İşçi sınıfı kapitalist sistemin sivil örgütlenmesine dönüştürülerek terbiye edilmiş, hizaya çekilmiş durumdadır. Kapitalist patronlardan ücret talep eden fukaralığı yaşamaktadır. Emek hareketi ve mücadelesi yeterince sistem karşıtı rolde değildir. Emek hareketlerini, ekolojik hareketleri, kültürel hareketleri, sosyal hareketlerin hepsini kadın özgürlük hareketlerinin bileşeni olarak devasa toplumsal kalkışa yönlendirebiliriz.
Sınıflı uygarlığa geçişle birlikte başlayan kadınların özgürlük sorunu ilk ve ana çelişkiyi ifade ettiğinden merkezidir, toplumların, insanlığın bugünü ve geleceğinin gidişatını belirlemektedir. Kadın sorunun merkeziliğini Rêber Apo’nun 50 yıllık özgürlük yürüyüşüyle bugün Jin Jiyan Azadî çizgisinde dünyaya kabul ettirmiş bulunuyoruz. Bu, yepyeni, çok büyük bir gelişmedir. Anti demokratik iktidarlar bile 8 Mart, 25 Kasım gibi kadın özgürlük mücadelesini ifade eden günlerde kadından yana tutumlarını beyan eden resmi açıklama yapmak zorunda kaldılar. Çünkü kadın özgürlüğünü savunmak demokratik siyasetin kriteridir. Erkek liderleri, iktidar temsilcilerini böylesi açıklama yapmaya mecbur bırakan kadın mücadelesindeki gelişmedir.
Kadın özgürlük sorunu kadına şiddetin, katliamların çoğalmasıyla gündeme alınacak bir durum değildir. Her zaman stratejik önemdedir. Daha ortada hiçbir şey yokken Önderlik kadın sorununa eğildi. PKK Hareketinin mayası, militan özellikleri, devrimin gelişim çizgisi olarak gördü ve yaklaştı. Bu ideolojik yaklaşımı her zaman esas aldı. Ağırlıkta öne çıkan husus ise pragmatik ve güncelin baskısına göre kadın sorununa eğilimdir. Bu ideolojik yaklaşım olmayıp salt siyasi ve pragmatik, sığ, tutucu, muhafazakar, liberal sistem içi yaklaşımdır. Kadın mücadelesini ifade eden sembolik günlerle sınırlı kalan eylem, siyaset dili aşılmalıdır. Her zaman kadın sorunu merkezli gelişmeleri değerlendirmek gerekir.
2023 yaşamla buluşma, erkek egemenliğiyle hesaplaşma yılı olacak
Yılın başından itibaren 4 Nisan, 8 Mart, 25 Kasım eylem ve etkinlikler tüm alanlarda güçlü karşılandı. Hem de önemli bir fark ortaya çıkarıldı. Özelde 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olarak 25 Kasım eylemlerinde Rojava’da, Arap alanlarında erkekler, erkek şiddetini reddeden eylemler gerçekleştirdiler. Bu çok anlamlıdır. Hiçbir kadın örgütü egemen erkekliği, kadın sorununa bu denli duyarlı ve sahiplenen duruma getirememiştir. Hakeza aile içi şiddet, ailelerin konuk olduğu, genç kadın ve erkeklerin, değişik yaş ve toplumsal kesimlerden bireylerin tartıştığı programlar da çok önemliydi. Kürdistan toplumuna toplumsal cinsiyeti tartıştıran, yeni bir yaşam yolunu açan, özgür demokratik ilişkileri yapılandıran aşamadayız. Elbette Rêber Apo, devrime öncelikle aile ve kişilik gerçeğinin sorgulamasıyla başladı. Yine ilk kurşunun Hilvan-Siverek’te TC sömürgeciliğinin uşaklığını yapan, ataerkil 0otoriteyle kadınları, toplumu sessizleştiren devletin uzantısına atılması çok anlamlıdır. Askeri eylem olduğu kadar sosyal eylemdir de. Hatırlanırsa ilk belediye meclis üyesi Hilvan’da ilk şehitlerimizden Xanım Yaverkaya arkadaşın annesi seçilmiştir. Daha ortada kadına dair hiçbir şey yokken kadını siyasetin öznesi ve toplumun öncüsü olarak ortaya çıkaran Rêber Apo ve PKK Hareketidir.
2023 yılı Devrimci Halk Savaşını etkili örgütleme ve yürütme temelinde karşılayacağımız bir yıl olduğu kadar erkeğin dönüşüm sorunlarını, gelişimi, ailenin demokratikleşmesini, özgür eş yaşamı, demokratik yaşamı, politik-ahlaki toplumu ve kadın konfederalizmini çok yoğun tartışacağımız, uygulamasına güçlü yöneleceğimiz bir süreç olacaktır. Evrenselleşen değerlerimizle dünya kadınlarıyla yapılan 2. Berlin Uluslararası Kadın Konferansı’nın açığa çıkardığı sonuçlar temelinde çok önemli çalışmaları yürüteceğiz. Afgan kadınlarının haykırışını, çığlığını kendi çığlımız ve acımız görerek daha güçlü sahiplenerek destek sunacağız. Aynı zamanda Kürdistan’ın tüm alanlarında yereldeki örgütlenmemizi ve gücümüzü büyüterek, inşaya yeterli öncülük yaparak sistemimizi demokratik temelde kurumsallaştıracağız. Kapitalist modernitenin kültür yıkımına karşı kadın kültürünü, hakların demokratik kültürel yaşamını savunmak kültürel direnişimiz olacak. 2022 yılı süresince yapılan tüm eylemlere gençlik kitlesi ezici çoğunlukla katıldı. Öncülüğünü güçlü açığa çıkaracağı ve damgasını vuracağı bir mücadele yılı gençlik hareketini beklemektedir.
2022’de düşmanın tüm soykırım saldırılarını boşa çıkarttık ve başardık. Şehit yoldaşlardan aldığımız güçle yeni mücadele yılını zafer ve özgürlük yılı yapacağız.