Cemil Bayık- ‘40 Yıllık Zafer Yürüyüşü PKK’ Kitabından Derlenmiştir
Devrimlerde ve toplumsal hareketlerde başarı da başarısızlık da en başta önderlikle, kadro gerçeğiyle belirlenir. Kuşkusuz halkın katılımı önemlidir. Ama halkın katılmasını da ortaya çıkaran kadro gerçeğidir. Bu bakımdan devrimlerin temel sorununun da kadro olduğunu söylemek gerekiyor. Öngördüğü düşüncelere, hedeflere uygun kadro yetiştirmişse o devrimler ve toplumsal hareketler başarılı olmuştur. Öngördüğü hedeflere ve projelere uygun kadro yetiştiremeyen siyasal eğilimler ve toplumsal kesimler de başarılı mücadele yürütememişlerdir, yürütemezler de. Bu bakımdan kadro sorunu bütün devrimlerin, toplumsal hareketlerin ve dinlerin en temel sorunudur. Ya da başarısının en temel öğeleridirler. Devrimi, değişimi gerçekleştirmeden önce bu kadroların oluşması ve yetiştirilmesi lazımdır. Asgari düzeyde de olsa devrimi gerçekleştirecek ve toplumsal hareketi yürütecek kadrolar oluşturulmazsa o devrimleri geliştirmek mümkün değildir. Bu bakımdan kadrolar, kadro gerçeği çok çok önemlidir. Devrimlerde bu sorun çözülmeden zaten başarıyı bulmak mümkün değildir. Bu bakımdan Fransız Devrimi’nin öncü önderleri vardır. Robespierre, Danton, Marat vardır. Bunlar önder olarak görülür ama bunların yanında birlikte yaşamlarını ortaya koyan, her şeylerini veren, bunların düşüncelerini fedaice savunan arkadaşları vardır. Fransız devriminde Jakoben, Jironden ve Dağlılar grubundan söz edilir. Bunların esas gövdesini kadrolar oluşturur. Bunlar zaten kendi kadrolarını oluşturdukları için siyasal grup olarak öne çıkmışlardır, ya da Fransız Devriminde siyasal gruplar, eğilimler derken bunlardan söz edilir. Bunlardan söz edilmesinin nedeni kadrolar oluşturduklarından ve düşüncelerini bu kadroların eliyle toplumsal güce kavuşturduklarındandır. Bu kadrolar eliyle kendilerini örgütlü kıldıklarından dolayıdır. Bu bakımdan kadro gerçekliğini çok fazla önemsemek gerekir. Kadro siyasal hareketler için bir güç kaynağıdır. Kim nitelikli kadroya sahipse o güçlüdür. Bu açıdan devrimlerde kadroyu en temel etkenlerden biri olarak görmek lazım.
Bir devrimin, toplumsal hareketin gücü ve güçsüzlüğü kadrodan, kadronun karakterinden kaynaklanır. Kadrosu güçlü olan hareketler başarıya ulaşır. Kadrosu yetersiz olanlar ise zayıf kalır. Yine kadro oluşturmayan düşünceler ve toplumsal kesimler başarıya ulaşamaz. Kadrosuz başarıya ulaşmayı düşünmek de bir ham hayaldir. Kadro her şeyden önce bu düşünceyi şekillendirir, belirli bir sisteme kavuşturur ve bir düşüncenin yapılanmasını oluşturur. Düşüncesini maddi güce kavuşturur. Düşünce amorf bir şeydir, şekilsizdir. Çok güçlü ve en iyi düşünce de olabilir ama bunu pratiğe sokmadan bir anlamı olmaz. Düşünceyi de kadrolar pratiğe sokar. Bu bir kanun gibidir. Bütün devrimlerde, toplumsal hareketlerde ve dinlerde bu bir kanundur. Bu nedenle Önder Apo da PKK’nin en temel sorununu kadro sorunu olarak görmüştür. Eksikliklerin, yetersizliklerin, başarısızlıkların hepsini kadroya dayandırmıştır. Başarısızlığı nerede arayacaktır, ya da başarıyı nasıl gerçekleştirecektir? Kesinlikle başarı kadroyla gerçekleşir. Kadrosuz başarılı olmak mümkün değildir. Kadrosuz başarılı olunacağını söylemek hiçbir şey söylememektir, başarısızlığa gerekçe yapmaktır, ya da herhangi bir toplumsal hareketi, herhangi bir devrimi güçsüzleştirip sistemiçileştirmektir, başkalarının yedeğine girmesinin önünü açmaktır. Çünkü bir düşüncenin kendi kimliğiyle, kendi karakteriyle var olmasını sağlayan kadrodur. Bir düşüncenin kendi kimliğini, karakterini, kültürünü taşıyan kadrosu yoksa o düşünce, o devrim kendisini savunamaz. Bu bakımdan kadroların varlığı devrimlerde, toplumsal hareketlerde yaşamsal önemdedir. Bunu anlamadan ve görmeden hiçbir devrim ve toplumsal hareket anlaşılamaz; bir devrimin gelişmesi, toplumsal hareketlerin büyümesi izah edilemez. Mutlaka o devrimlerde belli bir kadro hareketi, kadro duruşu vardır. Toplumsal hareketlerde kadronun rolü vardır. Kadrolar rollerini oynadığı için devrim olmuştur, toplumsal hareketler gelişmiştir. Yoksa kendiliğinden devrimlerin olduğundan, toplumsal hareketlerin geliştiğinden söz edilemez. Önder Apo “Halkı ne kadar örgütlersen o kadar senindir” der. Evet, halk sempati duyabilir, bir düşünce çok geniş kesimleri etkileyebilir ama onun maddi güce kavuşması, başarılı olması ve sonuç alması; böyle bir topluluğun bir devrim ve bir toplumsal hareketin amacı doğrultusunda örgütlendirilip harekete geçirilmesiyle mümkündür.
Şunu söyleyebiliriz; kadronun devrimlerdeki önemini çok iyi anlayan ve en iyi biçimde ifade eden Lenin’dir. Bu bakımdan Lenin’in “Ne Yapmalı”, “Bir Adım Geri İki Adım İleri”, “Nereden Başlamalı” kitapları bütün sosyalist partilerin, devrim isteyen partilerin başucu kitabı olmuştur. Hatta Sovyet Devrimi’nde bu kitaptaki ilkeler, örgüt anlayışı ve kadro duruşu yaratıldığı için Bolşevik Partisiyle devrime öncülük yapılabilmiştir, denir. Partinin en önemli görevi öncülüktür. Tabii örgütlü öncülüktür. Örgütlü öncülük derken de, Lenin’in ortaya koyduğu ölçülerde, kadro temelinde örgütlenmiş parti öncülüğüdür. Bu açıdan da Lenin’in kadro ve örgüt anlayışı bütün sosyalist partilerde etkisinigöstermiştir.
Başarının teminatı doğru düşünce ve mücadeleye uygun kadro yetiştirmektir
Önder Apo da PKK’nin Kürdistan devrimi gibi çok zor bir devrimde, Türk devleti gibi soykırımcı-sömürgeci bir güce karşı mücadelede Bolşevik Partisi gibi bir parti olması gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Bu önemlidir. Önder Apo bu nedenle “Benim partiden başka ne gücüm vardır” demiştir. “Annemle oynayabilirsiniz, partiyle oynayamazsınız” diyerek parti konusundaki hassasiyetini ortaya koymuştur. Bütün gücünü partiden aldığını söylemiştir. Partileşme bilincinin, yani kadronun örgüt anlayışının, örgüt kültürünün mücadelenin başarısında çok çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu bakımdan partileşme bilincini, partileşmeyi Önder Apo çok önemsemiştir. Bu nedenle “Partileşelim savaşı kazanalım” demiştir. Partileşme derken, sorumlu olabilecek, öncülük yapabilecek, toplumu örgütleyebilecek, kişiliğiyle, yaşamıyla, duruşuyla örnek olabilecek ve sorunları çözebilecek kadronun oluşturulduğu örgütten söz edilir. Ya da böyle bir kadronun örgüt ve partileşme bilincinden söz edilir.
Gerçekten de Kürdistan Devrimi gibi zor bir devrimi, Ortadoğu gibi despotların olduğu bir coğrafyada, Türk devleti gibi soykırımcı, faşist, Kürtlere karşı bir özel savaş devleti ve soykırımcı bir devlet olarak kurulmuş bir güce karşı güçlü kadro ve örgüt anlayışı olmadan başarıya ulaştırmak mümkün değildir. Bu bakımdan da Önder Apo daha ilk adımını atar atmaz, ilk düşüncelerini ortaya koyar koymaz bu düşüncelerle birlikte bunun kadrosunu oluşturmayı da çok önemsemiştir. Ortaya koyduğu düşüncelerin ancak kadrosunu oluşturursa mücadeleyi başarıya götüreceğinin, mücadeleyi sonuca götürebileceğinin bilinciyle hareket etmiştir. Bu bakımdan Önder Apo ilk düşünceyi ortaya attıktan sonra, ilk ilişkileriyle birlikte kadro oluşturma ve şekillendirme çabası yürütmüştür. Üslubuyla, duruşuyla, oturuşuyla, ilişkileriyle, 24 saat yaşamını örgütlemesiyle, planlı ve örgütlü çalışmasıyla, arkadaşlarıyla olan ilişkileriyle, olay ve olgulara verdiği tepkilerle, her şeyiyle düşüncesine uygun kadroyu şekillendirme çabası içinde olmuştur. Her davranışını aynı zamanda bir kadro oluşturma davranışı olarak ortaya koymuştur. Kendisini bu biçimde disipline etmiştir. Kendi gerçeğinde, kendi yaşamında yeni kadroları yaratma, kendini çoğaltma, kendi tarzında, üslubunda kadrolar yaratma çabası içinde olmuştur. Bu bakımdan Önderliğin her saniyesini, her gününü aynı zamanda öngördüğü düşünce doğrultusunda mücadele edeceği düşmana karşı başarılı olabilecek ve bu düşmanı yenilgiye uğratabilecek bir kadro gerçeği oluşturma çabası olarak görmek gerekiyor. Önder Apo’nun yaşamının her anını bir de bu yönüyle incelemek, irdelemek ve anlamak gerekmektedir.
PKK’de kadro gerçeği derken, Önder Apo’nun ilk duruşundan itibaren oluşturmak istediği grubun, bireylerin nasıl şekilleneceği sorusuna cevap çok çok önemlidir. Bu bakımdan da Önderlik şu gerçeği görmüştür; bir düşünce ortaya atmıştır, grup oluşturacaktır, düşünceye ve mücadeleye uygun kadro yetiştiremezse, sahabeler ve havariler gibi kendi düşüncesini toplumsallaştıracak, yayacak bir grup ve arkadaş topluluğu oluşturamazsa tabii ki başarılı olamayacaktır. Bu açıdan Önder Apo’da, hele hele Türk devleti gibi zor bir düşmana karşı, kapitalist modernite gibi halkların ve emekçilerin mücadelesine karşı bir özel savaş uygulayan sisteme karşı başarılı olmak için kadro yaratma çok çok önemlidir. Kadronun şekillenmesi, karakteri, kişiliği, üslubu, tarzı, yaşamı, bilinci ve yaşamıyla düşüncesinin ve duruşunun tutarlı olması çok çok önemlidir.
Önder Apo’nun en başat özelliği kendisini örgütlü kişilik haline getirmesidir. Kendisini, oluşacak grubun ve kadronun modeli haline getirmek için çaba göstermesidir. Yaşamının her anında bunu düşünmüştür. Çünkü kadro kendisinin bir yansıması olacaktır. Sadece düşüncesiyle değil, duruşuyla ve davranışıyla kadrolar şekillendirecektir. Onun için Önder Apo önderlik gerçeğini, kendi gerçeğini; tarz, yöntem, üslup ve tempo olarak ifade etmiştir. Tabii ki bunlar yaşam duruşuyla pratikleşmektedir. Bu bakımdan bizzat kendi yaşamını bir ders haline getirmiştir. Kendi yaşamının her saniyesini bir kadro eğitme dersi olarak ele almış, bütün yaşamı boyunca da bu ilkeden hiç sapmamıştır. Önder Apo’nun arkadaşlarıyla, kadrolarla ilişkisinde, kadro duruşu gerçekliği yaratma, üslubunu, kişiliğini ve karakterini yaratma doğrultusunda olmayan tek bir saniyesi yoktur. Kadrolarla eğitimde de, diyalogda da, volta atarken de spor yaparken de yemek yerken de telefonda konuşurken de böyle eğitici konumdadır. Tamamen kendisini bir kadro şekillendirme öğretmeni, eğiticisi olarak oluşturmuştur. Sadece sözle değil, sadece yaptığı değerlendirmelerle değil, bütün yaşamını, duruşunu, tepkisini, ret ve kabul ölçülerini tamamen böyle bir amaca hasretmiştir.
Kuşkusuz bu açıdan da PKK’nin ilk kadrolarının, kurucularının karakteri önemlidir. İlk grubu oluşturan kadroların özellikleri önemlidir. Bu ilk grubun yaşam tarzı, ilişkileri, oluşturdukları topluluk, topluluk ve grup kültürü bunlar çok çok önemlidir. Önder Apo grup aşamasındaki kadrolarla, arkadaşlarla yakından ilişkilenmiş ve onları düşüncesinin öngördüğü mücadelenin öncü kadroları, önderleri haline getirmek için sürekli tartışmıştır. Sürekli değerlendirme yapmıştır. Hatta Önder Apo kadrolarıyla grup arasındaki şekillenme konusunda herhangi bir kopukluk olmaması için sürekli kendisinde yaşadığı düşünceyi, değişmeyi, yoğunlaşmayı toplantılarla arkadaşlarına aktarmıştır. Önder Apo’nun grup oluştururken en temel özelliği sürekli toplantılar yapmasıdır. Zaten daha sonraları Önder Apo “Her toplantı bir dönemi kurtarır. Her toplantı büyük başarılar getirebilir” demiştir. Bu nedenle yapılan toplantıların içeriğini, karakterini, tarzını, üslubunu, ciddiyetini, tartışmasını, yaptığı planlamaları ve ortaya koyduklarını çok önemsemiştir. Grubun ilk şekillenmesinde bu tarzın önemi çok fazladır. Sadece amacımız şudur, bu amaç doğrultusunda şöyle örgütleneceğiz, şu mücadele araçlarıyla, şu strateji ve taktikle mücadele edeceğiz, ittifaklarımız bu olacak, dememiştir. Kürdistan’daki mücadelenin sadece bununla başarılamayacağını ya da ilk kadroların, ilk oluşumun böyle çok şematik, teknik ve kaba bir yaklaşımla yaratılamayacağını bilmektedir.
PKK’deki kadro yaşamı ve değerlere yaklaşım
Önder Apo PKK’ye ‘kök parti’ demişti. Bu kök partinin kök hücresi de tabii ki Önder Apo’dur ve Önder Apo’nun ilk günden itibaren düşüncelerini benimseyen, grubun ilk oluşumuna katılan ve grup oluşumunun ilkelerini, karakterini kadro duruşunu, ölçüsünü, anlayışını kendinde somutlaştıran kurucu kadrolardır, ilk kadrolardır. Bu bakımdan tabii ki PKK’yi anlamak açısından Önder Apo’yu anlamak yanında PKK’nin kuruluşunda rol alan, Apocu grubun şekillenmesinde, bu grubun giderek toplumsallaşmasında rol alan öncü kadroların karakterini ve kişiliğini anlamak çok çok önemlidir. İlk kadroların oluşumu, şekillenmesi Önder Apo’nun doğrudan ve yakından ilişkileriyle oluşmuştur. Tabii ki aynı evde kalmalar bu kadro şekillenmesinde etkili olmuştur. Komün denen evlerde Önder Apo’yla beraber kalan arkadaşlar Önder Apo’nun duruşunu, çalışma tarzını, yaşam tarzını, ilişkilerini, olaylara ve olgulara yaklaşımını, yoldaşlık ilişkilerini somutlaştırarak grup kültürünü oluşturmaları çok önemli olmuştur. Önder Apo tabii her zaman kaldığı evlerde bir lider, önder konumundadır. İşleri planlayan, düzenleyen, yönlendiren, ölçü veren ve kazandıran bir yaklaşımı vardır. Bu bakımdan Önder Apo’nun ilk kaldığı evlerde oluşan yaşam komün yaşamıdır, ortak yaşamdır. Herkesin çalışmaya ortak katıldığı bir yaşamdır. Önderlik de bütün çalışmalara katılır, hatta bulaşık mı yıkanacak veya etraf mı temiz ve düzenli tutulacak, bu konularda da örnek olmaya çalışırdı. Duruşuyla, emeğiyle, ilişkileriyle, yani her işin nasıl iyi yapılacağını gösterirdi. Bu bakımdan Önder Apo ev yaşamında bile yapılacaksa her şeyin en iyi yapılmasını, ilişkilerin en iyi biçimde ve yüksek düzeyde olmasını sağlamıştır. Hiçbir zaman geri ölçüyü kabul etmemiştir.
Apocu grubun oluşması Önderlik çabasıyla olmuştur. Ortada herhangi bir grup yoktur. Herhangi bir değer yoktur. Önder Apo’yla başlayan, Önder Apo’nun etrafındaki arkadaş grubuyla oluşan bir gruptur. Bu açıdan herhangi bir yerden değer almamışlardır. Herhangi bir şey getirmemişlerdir. Bu açıdan daha ilk günden itibaren bütün her şeyi Önder Apo kendi çabalarıyla, emeğiyle ve ilişkileriyle yaratmıştır. Yeni arkadaşlarıyla yaratmıştır. Bu açıdan ilk grubun en temel özelliği yeni değer yaratmak için çok sıkı anlayış birliği olan, birbirine güç ve destek veren bir grup olmak zorundadır. Çünkü yeni bir grup olmak, ortaya konulan düşünceler etrafında etkili grup olmak, bunu yeni arkadaşlara, kadrolara taşırmak, grubu etkili bir ideolojik grup haline getirmek ancak çok yoğun bir yoldaşlık ilişkisiyle, birbirini tamamlayan çaba ve emekle olabilir. Bunun dışında grubun kendisini var etmesi, geliştirmesi, yaşaması mümkün değildir. Bu da tabii ki grubun ortak ruhunun, karakterinin oluşmasında önemli bir etken olmuştur. Önderlik “Yoldaş yoldaşın alnını yıldızlara değdirendir, yoldaşını güçlendirendir” der. Grup birbirini güçlendirmezse, birbiriyle dayanışma içerisinde olmazsa, biz yaratacağız, ancak bizim yarattığımız bizi ayakta tutabilir, yaklaşımında olmazsa grup zaten ne yaşayabilir ne de gelişebilir. Sıfırdan başlamak ve her şeyi yeniden yaratmak, ister istemez grupta dayanışmayı, yoldaşlık ilişkilerini, birbirini tamamlamayı, birbirilerini güçlendirmeyi, grup olarak büyük bir sinerji yaratıp grubu güçlendirme ve yayma refleksini, kültürünü, anlayışını ve yaklaşımını ortaya çıkarmıştır.
Bu açıdan Apocu grupta, PKK’de ortak ruhun oluşması, ortak değerlerin oluşması ve bunların sürekli yeni arkadaşlara, kuşaklara taşınması çok önemlidir. Bu açıdan sadece bir siyasal program etrafında, düşünce etrafında toplanan bir grup değildir. Ortak yaşam içinde duyguları, düşünceleri, tarzları, davranışları birbirine karışan, kaynaşan, ortak ruh ve ortak refleks haline gelen bir grup oluşumu vardır. Önder Apo, Haki yoldaştan bahsederken “Biz birbirimizle konuşmadan da birbirimizi anlardık” der. Kemal için de bunları belirtir. İşte bu böyle bir komün yaşamının, bir ortak duyguya, ruha, kişiliğe, reflekse dayanan grup oluşumunun ortaya çıktığı tutumlar, yaklaşımlar, davranışlar birbirini anlamalar ve yoldaşlık ilişkileridir.
Kadro sorunları çözen ve değer yaratan kişidir
İlk grubun en önemli özelliği de değer yaratmadır. Hiçbir yerden beklemeden, kendi gücüne inanan ve güvenen, kendi emeği ve çabasıyla değer yaratmayı esas alan bir gruptur. Bu açıdan yaratıcıdır, sorun çözücüdür. Önüne çıkan sorunları gerekçe yapan değil de sorunları aşan, sorunları çözerek değer ve gelişme yaratan bir grup konumundadır. Zaten Önder Apo’nun kadrolara verdiği en temel özelliklerden biri dışardan beklemeyen, kendi gücüne güvenen, kendi gücünde değer ve gelişme yaratan karakterdir. Bu bakımdan grubun en önemli özelliklerinden biri öz güçtür, öz gücüne güvenmedir. Hatta ideolojik ve teorik değerlendirmelerinde, ideolojik ve teorik tartışmalarında, diğer gruplarla tartışmalarda, özellikle Kürt gruplarıyla tartışmalarda öz güç kavramına çok fazla yer verilmiştir. Öz güç; sihirli bir kavram, bütün gelişmeleri, başarıları, değerleri yaratan bir kavram olarak, Apocu grubun literatürüne girmiştir. Grubun en temel özelliği haline gelmiştir. Öz güç kavramına bu kadar önem verilmesi sadece ideolojik ve teorik belirleme olmamış, buna inanan ve özgüce dayanarak yaşamayı, mücadele etmeyi, esas alan bir kişilik, bir grup oluşumu ortaya çıkmıştır. Eğer PKK kısa sürede gelişmişse, değer yaratmışsa, Türk solundan ve Kürt solundan farklı olması sonucudur. Zaten tüm gruplar Apocu grubun karakterini kabul etmemişler, kendilerine ters görmüşlerdir. Aileler ve dostlarının bile bu grubun öngördüğü ideolojik duruş ve mücadele anlayışına mesafeli davranmasına, bunun olacağına inançlarının zayıf olmasına, yani cesaretlendirici, teşvik edici hiçbir etken olmamasına rağmen eğer grup geliştiyse, büyüdüyse, o günün siyasal ortamında, çeşitli Türk ve Kürt sol gruplarının olduğu ortamda ayrı bir grup olarak etkili olduysa bunda tabii ki Önder Apo’nun kadrolarına kazandırdığı öz güç ve özgüce güvenme, öz gücüyle her şeyi yaratma, herhangi bir imkan beklemeden, imkana dayanmadan değerler yaratma anlayışının belirleyici rolü vardır. Grup hiçbir yerden imkan beklememiştir, imkana dayanmamıştır. Önder Apo daha sonra değerlendirmelerinde “İmkan başa beladır; devrimci açısından imkan değil de imkansızlıklara dayanarak mücadele etme, imkanı kendi yaratma esastır” demiştir. İmkan ortaya çıktığında bile bunu üzerinde yaşanacak, rahatlayacak bir etken olarak değil de daha büyük gelişmelere etken ve zemin olacak değerlendirme yaklaşımı vardır. Önder Apo imkana dayanma, imkana dayanarak yaşamayı her zaman Apocu grup açısından, PKK açısından en yanlış en kötü anlayış olarak görünmüştür.
Apocu grupta ilk temel değerler nasıl gelişmiş, nasıl oluşmuş, denilirse bunun da tabii bütün verili sistemden, geri ilişkilerden kopma, eskiden kopma, geriye çeken her türlü geleneksel ilişkiden, değer yargılarından, kalıplardan kopmayla olduğunu vurgulamamız gerekmektedir. Bu bakımdan Apoculuk, PKK her şeyden önce mevcuttan kopuştur. Mevcut değerlerden kopuştur, reddediştir, kabul etmemedir. Önder Apo kendisini “Ben bu dünyanın insanı değildim, ben o günkü yaşanan toplumun insanı değildim, Ankara’ya, İstanbul’a geldiğimde, o toplumu gördüğümde ben bunlarla yaşayamam, bunlar bana ait değildir, ben bunlar içinde bir yabancı gibiydim, o tür ilişkileri, yaklaşımı, yaşamı öğrenemeyen, öğrenmek istemeyen, o yaşamla uyuşmayan bir kişilik konumundaydım” der. Diğer taraftan da sömürgecilik var, hep baskı ve zulüm var, Kürtler bu yaşamı nasıl kabul eder, etmemelidir, düşüncesindedir. Bu açıdan ilk grupta kopuş çok çok önemlidir. Devletten, aileden, okuldan, düzenle her türlü bağdan kopuş bu grubun oluşumu açısından çok önemlidir. Bu yönüyle grubun ortaya çıktığı ve oluştuğu zaman da hiçbir kalıbı ve önyargısı yoktur. Tamamen baştan kendi inandığı değerlerle kendini yaratan, hiçbir dış etkinin, bu grubun yaşamına, ideolojisine, teorisine, düşüncesine, eylemine, ilişkisine müdahale edemeyeceği ve gölge etmeyeceği bir şekillenme oluşmuştur. Apocu grup bir özgür şekillenmedir. Çünkü önceki yaşam ve kişiliklerde devletin etkisi, okulların etkisi, geleneksel yaşamın etkisi var, Kürdistan’da oluşan teslimiyetin, işbirlikçiliğin ve soykırımcı sömürgeciliğin hakimiyetinin etkisi var. İçinde yetişilen toplum ya da sömürgeci egemenliğin altındaki bütün ilişkiler köleliği getiriyor. Soykırımcı sömürgeciliği kabul etmeyi getiriyor. Apoculuk ise bütün bunlara isyanı ve reddedişi ifade ediyor. Hem de köklü reddetmeyi getiriyor.
Köklü reddedişler olmadan Kürdistan’da sömürgeciliğe karşı mücadele verilemeyeceğini, Önder Apo daha ilk günden hissetmiştir. Ankara ile İstanbul’u ve yaşamını görmüştür. Soykırımcı sömürgecilik gerçeğini tanımıştır. Amed’de kalmıştır, Kürdistan’daki soykırımcı sömürgeciliği görmüştür. İstanbul’da yaşayarak da Türkiye’deki emekçilerin, toplumsal yaşamın o günkü Türkiye toplumunun en dinamik yerinin olduğu İstanbul’daki yaşamları, ilişkileri görmüştür. Ve özgürlüğü, kurtuluşu bunların hepsinden kopmayı öngören özgür düşünce, özgür duruş, özgür yaşam, özgür ilişkiye dayanan bir düşünce, bir zihniyet ve bir yapılanmayla bir oluşum haline gelme söz konusudur. PKK’de daha sonra gelişen özgürlük tutkusunun çok önemsenmesinin, özgürlükte, demokraside ve toplumculukta derinleşilmesinin nedeni o günün toplumundan, egemenlik altına ve baskı altına, esaret altına alan bütün bağlardan kopularak gerçek toplumsal değerlere dayalı bir grup ve hareket olmasıdır. Bunlar Apocu grubun, hareketin daha sonraki gelişiminde, etkisinde, güçlenmesinde, grubun bütün diğer örgütlerden, gruplardan çok farklı mücadeleci devrimci bir grup haline gelmesinde, saldırılar ve baskılar karşısında direnecek, kendini koruyacak hale gelmesinde belirleyici olmuştur. Nitekim grubun çoğu Ankara’da öğrencidir ve öğrenciliği, aileyi, her türlü gelecek ilişkisi ve hayallerini, küçük burjuva yaşam özlemi bırakılmıştır. Sistemin gençlere sunduğu bütün özlemleri, geleceklerinin hepsini elinin tersiyle itmişlerdir. Devletin, ailenin, çevrenin beklentileri elinin tersiyle itilmiş, bunlardan kopmadan özgürlük ve demokrasi mücadelesinin verilmeyeceği görülmüş ve bu kopuş temelinde grubun şekillenmesi oluşmuştur.
Ankara, Kürt’e ve bütün farklılıklara düşman
Kuşkusuz Apocu grubun oluşumu Ankara’da gerçekleşmiştir. Yani soykırımcı sömürgeciliğin merkezinde oluşmuştur. Soykırımcı sömürgeciliğin merkezinde her türlü kopuşu yaşamak, bu devletin toplumda yarattığı her türlü etkiden kopuşla mücadelenin gelişeceğini söylemek, grubun oluşumunda kuşkusuz etkisi olmuştur. Soykırımcı sömürgecilik gerçeğini, devlet gerçeğini tabii ki en iyi Ankara’da anlamak mümkündür. Ankara bu yönüyle devletin soykırımcı karakterinin, baskıcı yüzünün, Kürt’e ve bütün farklılıklara düşman yüzünün en iyi görüleceği yerdir. Birçok sömürge de, sömürgeciliğe karşı önderlik edenler, sömürgeci güçlerin merkezlerinde okuyan ve orada kalan gençlerdir. Mozambik, Angola, Gine, Vietnam öyledir. Paris’te, Lizbon’da ya da Londra’da okuyan öğrenciler sömürgecilik gerçeğini daha yakından tanıyarak mücadeleye atılmışlardır. Düşmanı böyle daha yakından tanıma, iyi analiz etme, ona karşı mücadele etmenin nasıl olacağını da daha iyi bilme anlamına gelmektedir. Zaten fiziki olarak da Ankara’da kalındığından daha sonra PKK’nin eski kadroları için ‘Ankara Grubu’ denilmiştir. PKK’ye karşı olanlar, PKK’yi tasfiye etmek isteyenler en başta da Ankara grubuna yönelmişlerdir. Ankara grubu denilirken, ‘Ankara Grubu’na karşı bir olumsuz tutum, yaklaşım içine girilirken, aslında PKK’nin oluşum sürecine, kök hücresine, temel karakterine karşıtlık yapılmaktadır. Esasta hedef alınan kişiler değildir. Önderlik etrafında oluşan kültüre, yaşam çizgisine, mücadele anlayışına ve mücadele felsefesine, kişilik karakterine, sistemden her türlü kopuşa ve özgür şekillenen Apocu gruba karşı olmaktır, Apoculuğa karşı olmaktır. PKK’nin köküne karşı olmaktır. PKK’yi köksüz bırakıp kök değerlerinden kopararak daha kolay ele geçirme, daha kolay etkileme, yönlendirme imkanı bulunacağından, özellikle Botan-Ferhat tasfiyeciliğinde Ankara grubu hedef alınmıştır. Soykırımcı sömürgeciler de esas olarak da Ankara grubuna yönelmişler, tasfiye etmek istemişler, hedef göstermişlerdir. Bu kişilerle ilgili bir durum değildir. Bu durumu anlamamak, Ankara grubuna yönelik tutumların ne olduğunu anlamamak olur. Bu açıdan Ankara grubuna yönelik değerlendirmeleri ve eleştirileri, bireylere yönelik eleştiriler olarak görmemek gerekiyor. PKK’nin oluşum sürecine, kök değerlerine karşı bir saldırı olarak görmek ve anlamak, doğru anlamayı beraberinde getirir.
Yeniyi yaratacaksak eksikliklerimizi gidermemiz gerekiyor
Önder Apo, Kürt gerçeğini, Türk devlet gerçeğini iyi tanıdığı için, Kürt gerçeğinin gerilikleri nasıl aşılacak, bu devlete karşı nasıl mücadele edilecek sorusuna cevap olarak en başta da tabii ki Kürt gerçeğinde, kişiliğinde tarih içinde oluşmuş olumsuz özellikleri atmayı çok çok önemli görmüştür. Önderliğin grup aşamasında “Kendisine ihanet ettirilmemiş tek Kürt kalmamıştır” biçimindeki değerlendirmesi aslında Kürt gerçeğinin doğru anlaşılması için ortaya konulmuş bir ifadedir. Böyle çarpıcı bir değerlendirmeyle Kürt gerçeğini, Kürdistan gerçeğini ortaya koymuştur. Bu temelde de Kürdistan’da devrim yapmak isteyenlerin, Kürdistan’da özgürlük mücadelesi vermek isteyenlerin en başta da kendilerindeki eksiklikleri, yetersizlikleri görmelerini sağlamaya çalışmıştır. Daha baştan Önder Apo “Kürdistan’da tam kişilik yoktur, sömürgeci egemenlik altında, bu kadar baskı altında Kürdistan’da tam kişilik aramak gerçekçi olmaz, kendini kandırmak olur” diyerek bu gruba katılmış devrimci kişilikleri, devrimci duruşları bile kendisini sorgulamaya itmiştir. Kendimizi sorgulayacağız, kendimizi sorgulamadan sistemden, toplumdan, sömürgecilikten, kapitalizmden dolayı oluşan etkiyi atamayız; bu nedenle de güçlenemeyiz, demiştir. Önder Apo şahsında oluşan ilk grup gerçeğinde en başta da kendini sorgulama, kendindeki eksiklikleri giderme esas alınmıştır. Çünkü kendindeki eksiklikleri, yetersizlikleri gidermeden düşmana istediğin kadar kötü söyle, düşmanı istediğin kadar analiz et, düşmanın sömürgeciliğini, olumsuzluğunu, yarattığı eksiklikleri, yetersizlikleri, baskıları istediğin kadar dile getir, bundan bir sonuç çıkmaz. Bu, sadece bir analiz, bir değerlendirme olur. Eğer mücadele verip düşmanı gerileteceksek, yeniyi yaratacaksak, kendimizi güçlendirmemiz ve kendimizdeki eksiklikleri gidermemiz gerekiyor. Düşmana karşı mücadelede etkili olmak en başta böyle olur. Önder Apo sadece düşmanı tanımak, görmek yetmez yaklaşımıyla hareket etmiştir. Bu da tabii Apocu grubun oluşmasında, mücadelenin gelişmesinde, karakterinin şekillenmesinde çok önemli yer tutar.
PKK’de kadro gerçeği tabii ki esas olarak grup aşamasında şekillenmiştir. Grup aşaması çok çok önemlidir, kök hücredir. Oradaki oluşan değerler daha sonra PKK kadro gerçeğini daha da kapsamlılaştırmış ve derinleştirmiştir. Kuşkusuz, kadro ölçüleri, karakteri sürekli gelişme göstermiştir. PKK’de kadro gerçekliği, kadro özellikleri grup aşamasında kök hücredir, ama giderek tecrübeyle, değişimle, mücadeleyle, toplumsal örgütlenmeyle, toplumla iç içe olmayla, ideolojik mücadelenin gelişmesiyle, siyasal mücadelenin gelişmesiyle kadro gerçeğinin özellikleri daha da kapsamlılaşmış ve netleşmiştir.
PKK’de kadronun önemi ve öncülük rolü
Önder Apo daha baştan itibaren Kürdistan devriminde kadronun varlığını çok önemli görmüştür. Önder Apo, Kürt toplumunun dağılmışlığını, öncüsüzlüğünü görmüştür. Ya da Kürt egemen sınıflarının öncülüklerinin mücadelede nasıl zararlar verdiğini, zayıflıklar ortaya çıkardığını, Kürt toplumunun mücadele anlayışında nasıl çarpıklıklar oluşturduğunu görmüştür. Diğer grupların karakterini, zihniyetini ve etkisini görmüştür. Ve şu sonuca da varmıştır; onların kişiliklerinin, örgüt ve siyasi anlayışlarının o halde olmasında kadro duruşunun da büyük payı vardır. Kuşkusuz kadro duruşu örgütsel gerçeklikleri oluşturur. Diğer grupların başarılı olmayan örgüt ve mücadele anlayışları, zihniyetleriyle alakalıdır. Önder Apo onların kadro duruşunu, kadro özelliklerini görerek Kürdistan’da devrimci mücadele yürütmek için başarıya götürmek için daha örgütlü, daha disiplinli, daha ciddi, her şeyini devrime ve mücadeleye verecek bir kadro oluşması gerektiğini daha iyi anlamıştır. Esas olarak da kadro şekillenmesiyle düşman, soykırımcı sömürgecilik Kürdistan’da yenilgiye uğratılacaktır. Önder Apo, kadro kendi şahsında sömürgeciliği yenmeden, başarı sağlamadan, düşmana karşı zorlu mücadeleyi sonuna kadar yürütecek bir irade, karakter, kararlılık, inanç düzeyi yakalamadan Kürdistan’da mücadelenin başarıya ulaştırılamayacağını vurgulamıştır. Bu bakımdan Önder Apo kadro ölçülerinin yüksek olmasını çok önemsemiştir. Kürt toplumunda kadro ölçüleri yükselmeden yurtseverlik ölçülerinin de yükselemeyeceğini görmüştür. Kürdistan’daki yurtseverlik ölçülerinin o güne kadar geri kalmasını bir yönüyle de Kürt siyaseti adına çıkan diğer siyasi grupların kadro duruşunun geriliğine bağlamıştır. Ya da egemen sınıfların siyaset anlayışına, siyasetçiliğine, yaşamına, siyasi ilişkilerine bağlamıştır. Siyasi ilişkileri yürütenlerin karakterine bağlamıştır.
Tabii geçmiş isyanlar, isyanlardaki önderlik gerçeğine; yönetim anlayışına, isyanı yönetenlerin ilişkisine, yaşamına ve durumuna bakarak da Kürdistan’da profesyonel, her şeyini devrime, halka ve ülkeye veren, sadece bunu düşünen bir kadro olmadan ve toplumda güven yaratmadan da mücadelenin geliştirilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu bakımdan öncülük Kürdistan’da çok önemli görülmüştür. Sadece düşmana sömürgeci demek, düşmana şöyle böyle demek yetmiyor. Ya da düşmana karşı mücadele edelim, demek yetmiyor. Kürdistan’da öncü kadro anlayışı, dolayısıyla öncü parti anlayışı olmadan, bu mücadeleyi kadro ve öncüler güçlü biçimde ortaya koymadan Kürdistan’da hiçbir gelişme olamayacağını Önder Apo görmüştür. Bu bakımdan “Parti olmadan, partileşme olmadan Kürdistan’da yaprak bile kımıldamaz” demiştir. Bu açıdan “İlk grup aşamasında, Apocu grubun ortaya çıkmasında ne söylediklerinden çok nasıl yaşadıklarına bakıyorlardı, pratiklerine bakıyorlardı” derken de öncülük misyonunun önemini vurgulamıştır. Öncülük misyonunun, öncülük duruşunun mücadeleyi geliştirmede ne kadar önemli olduğu ifade edilmiştir. Kürdistan’da egemen devletler Kürt halkı üzerinde o kadar baskı kurmuşlardır ki, Kürt toplumunu o kadar iradesiz bırakmışlardır ki, Kürtlük adına yapılan her iş sonunda hüsranla sonuçlandığı için ya da kendilerine öncülük yapmak isteyenlerin sonunda teslimiyetini, işbirlikçiliğini, düşkünlüğünü Kürt toplumu gördüğü için, sadece söze inanamamaktadır. Söyleyen, bu söze uygun mücadele edecek bir kişilik midir, yani, bu davayı yürütecek karaktere, bilince, duruşa, iradeye, kararlılığa sahip kadro mudur; inançlı mıdır, bağlı mıdır, sonuna kadar bu mücadeleyi götürebilir mi, bütün bunlar Kürt toplumunun aradığı özelliklerdir. Ancak bu özelliklerde olursa Kürt toplumu ona güvenebilir, peşinden gidebilir. Çünkü geçmiş isyanların başarısızlığı, Kürt toplumunda artık söze inanmama biçiminde bir duruş ortaya çıkarmıştır. Öte yandan sömürgeciliğin zalimliği, zulmü karşısında bunlara karşı mücadele edilemez anlayışı da oluşmuştur.
Nitekim PKK’liler, Apocular, yoksul halk çocukları, kimsenin tanımadığı, bilmediği ailenin çocukları olduklarından ilk çıktıklarında bazı yerlerde “Şêx Seîd başaramadı, Seyit Rıza yapamadı, toplumda sözü dinlenen insanlardı, bunlar yapamadılar, siz mi yapacaksınız” gibi yaklaşımlar, geçmişteki isyanların yarattığı olumsuzlukların ortaya çıkardığı sonuçtu. Bu yönüyle Kürdistan’daki özgürlük mücadelesi, Kürdistan halkının özgürlük mücadelesini yürütme, esas olarak da öncülükle ve öncülerin halka verecekleri güvenle gerçekleşecektir. Bu öncülüğü yapacak kadro ile gerçekleşecektir. Bu açıdan belki de dünyadaki devrimlerde, ulusal kurtuluş hareketlerinde, toplumsal mücadelelerin hiç birinde öncülük yapma, öncülük yapacak kadro kişiliklerinin karakteri, özellikleri bu kadar önemli hale gelmemiştir. Bu yönüyle Kürdistan devrimi bedeller ödeyen, kendini feda eden bir öncülük, bir kadro gerçeğine dayanarak gelişebilecek bir devrim olma özelliği taşımıştır. PKK’nin, Apocuların ilk çıkışından bu güne kadar hep fedailiğin yapılması, fedailiğin ortaya çıkması, her dönemde öncülerin, şehitlerin fedailiğiyle, çabasıyla, emeğiyle ve verdiği bedellerle mücadelenin geliştirilmesi, Kürdistan Devrimi’nin karakterinde öncülüğün önemini ortaya koymaktadır. Bunun tarihle, soykırımcı sömürgeciliğin yarattığı ağır tahribatlarla bağlantısı vardır. Tarih içindeki egemen sınıfların işbirlikçiliğiyle, toplumu yeterince sahiplenmemeleriyle bağı vardır.
Güçlenen kadro gerçeği ortaya çıkmıştır
Kürdistan devriminde öncülük misyonu çok önemli hale gelince, Önder Apo’nun dediği gibi, partisiz Kürdistan’da yaprak bile kımıldamaz, gerçeği bu devrimin gerçeği olunca, kadronun önemi, duruşu çok önemli hale gelmiştir, gelmektedir. Bu nedenle de Önder Apo kadro ölçülerini, yaşam ölçülerini, ilişkilerini çok önemli görmüştür. Kadronun en önemli özellikleri kendisinde zaferi yaratma, kendisinde çözüm gücü olma ve bir yere gittiği zaman halka güven vermesi olmaktadır. Halk kadroda şunu görecektir; bunlar başarabilir, yapabilir ve sonuç alabilir. Kadronun halka, bunlar mücadele edebilir, sonuna kadar götürebilir algısını vermesi gerekir. PKK kadrosu ancak böyle olursa öncülük misyonunu başarabilir ve Kürdistan devrimini geliştirebilir. Neden halk ayağa kalkmıyor, neden halk şöyle yapmıyor, böyle yapmıyor, denilmemelidir. Kuşkusuz halk da kendi eksikliklerini ve yetersizliklerini görecektir, bu doğrudur. Zaten bu nedenle Önder Apo kadro oluştururken sadece o kadroyu eleştirerek oluşturmamıştır. O kadronun içinden çıktığı toplumu da eleştirmiştir. Zaten bu toplumu, eksikliklerini eleştirerek bu kadroyu ortaya çıkarmıştır. Zayıflıklarını giderip güçlenen kadro gerçeği ortaya çıkmıştır. Böyle bir kadro Kürdistan’da rol ve misyon sahibidir.
PKK’de kadro sadece bir asker değildir. Birileri bir şey söyleyecek, kadro da yapacak, şeklinde değildir. PKK kadrosu böyle bir kadro değildir. Bir örgüt sistemi kurulacak, örgütte bir hiyerarşi olacak, birileri söyleyecek, birileri de yapacak, biçiminde bir kadro şekillenmesi değildir. Her kadro bulunduğu yerde öncülük yapan, çözüm gücü olan, sorunları çözen, halkı örgütleyen, eğiten, eyleme geçiren, moral veren özelliklere sahip olacaktır. Tek boyutlu olmayacaktır. Sadece asker, sadece eğitimci, örgütçü, şu özelliği, bu özelliği olan bir kadro olmayacaktır. Onun için PKK’de ilk kadrolar bütün görevleri üstlenmiştir. Eğiticidir, örgütleyecidir, eylemcidir. Halkı örgütleyen, farklı kesimlerle ilişki kuranlardır. Bulunduğu yerde öncü olandır, bulunduğu yerde örgüt yaratandır. Bulunduğu yerde halkı örgütleyen ve harekete geçirendir. PKK’de kadro böyledir. Kadro kendisini böyle görecek. Ben geldim, elimde silah, ne denilirse onu yapayım; ben bir yerde sorumlu oldum, örgüt önüme program koysun, plan koysun da ben onu yapayım, şeklinde değil. Elbette örgüt önüne plan da koyar, program da koyar, belli talimatlar da, perspektifler de verir ama PKK kadrosu bulunduğu yerde bunları yaratıcı bir şekilde uygulayandır. Her kadro bir öncüdür, bir önderdir. Zaten PKK kadrosu, Apocular böyle oluştuğu için gelişme yaratmıştır. Öz gücüne güvenen, inisiyatifli olan, kendinde sorunları çözen, ben gittiğim yerde gelişme yaratırım, örgütlerim, diyen kadrodur.
PKK kadrosu için çaresizlik, imkansızlık yoktur, olamaz. Bu açıdan Önder Apo yetiştirdiği kadroları bir yere gönderirken “Yapabilir misiniz?” diye soruyordu. Kadro da; yaparım, diyordu. Çünkü Önderlik kadroyu böyle yetiştirmiştir, kadro böyle olacak, demiştir. Kadronun kadroluğu çok boyutlu, tüm görevleri üstlenecek, yerine getirecek karakterde olacaktır. Kendisini sürekli yetiştirecektir. Hem arkadaşlarını güçlendirecektir hem de halkla ilişkileri olacaktır. En iyi komutan ve örgütçü olacaktır. Partinin ideolojik-politik çizgisini en iyi biçimde temsil edecektir. Bu açıdan 15 Ağustos Hamlesi’ni yapan kadrolar, Önderlik yanında eğitim görmüşlerdir. Bunların her birisi broşür yazacak, değerlendirme yapacak, düşmanı, dünyayı, Kürdistan’ı değerlendirecek özelliklere sahiptir. Önder Apo onları gönderirken, gidip sadece asker olacaksınız, dememiştir. “Gideceksiniz halkı ayağa kaldıracaksınız” demiştir. Gerillayı sadece bir savaşçı olarak görmemiştir. “Kültür devrimi, toplumsal devrim, demokratik devrim, zihniyet devrimi yapacak ve yaşamı kendi şahsında bir bütünüyle örerek topluma örnek olacak” demiştir.
Bu yönüyle PKK’de kadro, Lenin’in disiplinli, profesyonel kadrosundan daha öte bir rolle donatılmıştır. Bu yönüyle Önder Apo’da örgüt ve kadro gerçeği, Lenin’in ortaya koyduğundan daha öte ve gelişkindir. İdeolojik, politik karakteri daha kapsamlıdır. Verilen rol budur. Belki bütün kadrolar bu düzeyde kendisini yetiştirememiştir, ölçüleri kazanmamıştır ama Önder Apo’nun kadroya, partiye, öncülüğe verdiği rol çok önemlidir. Kürdistan devrimindeki öncülük rolü Sovyet Devrimi’ndeki öncülük rolünden önemlidir. Çin Devrimi’ndeki öncülük rolünden önemlidir. Bu yönüyle PKK’yi, PKK kadrosunu anlarken, öncülük misyonunu değerlendirirken bu gerçeği görmek gerekiyor. Bunu gerektiren ve sağlatan Kürdistan Devrimi’nin karekteridir, zorluğudur. Kürdistan Devrimi, zorun zoru koşullarda mücadele edilerek kazanılabilir. Zorun zoru koşullarına katlanamayan, dayanamayan; bu iradeyi, bu kararlılığı, bu inisiyatifi gösteremeyen kadro ya da öncülük, Kürdistan’da başarılı olamaz. Bu açıdan Kürdistan Devrimi’nin tarzı, zor koşullarda mücadele edip başarmanın tarzıdır. Zaten Önder Apo ilk günden itibaren kadroya, örgüte, partiye işler kolaydır, dememiştir. Kesinlikle soykırımcı-sömürgeciliğin özel savaş, soykırımcı ve zalim karakterini ortaya koymuştur. Bu düşmanla mücadele etmenin kolay olmadığını, söylemiştir. Kadroyu her türlü zorluğa ve sıkıntıya psikolojik olarak hazırlamıştır. Bu açıdan PKK kadrosunda sıkıntı, zorluk bir gerekçe değildir. Sadece devrimciliğinin aşması gereken bir görevdir. Hatta PKK’lilik zorluğun başladığı yerde başlar; çünkü PKK kadrosu kolayı aramaz.
Kürdistan Devrimi zor olduğu için PKK vardır
Kürdistan Devrimi kolay olsaydı PKK’ye ihtiyaç duyulmazdı. Başka örgütler veya kurumlar da bu işi yapabilirlerdi. Ama Kürdistan Devrimi’nin koşulları zor olduğu için PKK tarih sahnesine çıkmıştır. Bu bakımdan zorluklar PKK için gerekçe değildir. Zorluklar mücadelede edememe, engel görme, zorluğu ortaya koyma gerekçesi değildir, aksine mücadele etmenin, başarmanın gerekçesidir. Zorluğa göre kendisini eğitmenin, geliştirmenin, ona göre kadro ve örgüt olmanın gerekçesidir. Bu açıdan PKK’de kadro gerçeği için zorluk diye, engel diye bir şey söz konusu değildir. Nasıl ki, Önder Apo açısından hiçbir zorluk, hiçbir engel söz konusu değilse, iğneyle kuyu kazıp başarıyorsa, kadro için de bu geçerlidir. PKK kadrosu için, yöneticisi için zorluk diye bir şey söz konusu olamaz. Kürdistan Devrimi zor olduğu için PKK vardır. PKK’nin varlık gerekçesi konusunda herhangi bir şikayet edilebilir mi, mücadele koşulları zordur denilebilir mi, şu sıkıntı var, şu eksik var denilebilir mi, denilemez! PKK kadrosu ben zorluğu, sıkıntıyı aşacağım, imkansızlıkları aşacağım ve bunları aşarak imkan yaratacağım, gelişme yaratacağım, mücadeleyi başarıya götüreceğim, diyendir.
Zaten grup aşamasındaki kadro ve öncülük böyle ortaya çıkmıştır. Daha küçük bir grupken, 15-20 kişiyken biz bu devrimi başaracağız, demiştir. Bu devrimi biz gerçekleştireceğiz, demiştir. Herkes bu iddiaya gülerken, Apocular buna gerçekten inanmışlardır. Zaten devrimcilik başkasının inanmadığına inanmaktır. Hele Kürdistan’da bu kadar imkan ortaya çıkarılmışken, soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadele edilmişken, PKK kadrosu, öncülüğü ben her türlü zorluğu aşacağım, diyecektir. Hiçbir zorluk benim önümde engel olmaz, diyecektir. İşte Önder Apo böyle bir kadro ve parti gerçeği ortaya çıkardığı için düşmanın bu kadar baskısına, zoruna rağmen parti ve mücadele ayakta kalmaktadır. Eğer kadro ve öncülük gerçeği böyle zorlukları göze alacak biçimde şekillenmeseydi bu kadar saldırı karşısında ayakta kalamazdı, dağılır giderdi. Kürdistan’da öncü kadrolar büyük çabalarla, emeklerle gelişme yaratmışlardır. İdeolojik grup aşamasında öncülerin rolü çok önemlidir. Kurucu kadrolar, öncü kadrolar, onların büyük çalışmaları, fedakârlıkları olmasaydı o gelişmeler yaratılamazdı. Apocu grup şahsında oluşan Önderliğin yarattığı kadro gerçeği; ölçüleri yüksek öncü rolü üstlenecek, her türlü görevi üstlenecek, yerine getirecek kadro olmasaydı bu gelişme yaratılamazdı.
12 Eylül 1980’den önce de büyük gelişmeler yaratılmıştır. Bunlar parti öncülüğü, kadro gerçeğiyle yaratılmıştır. Kuşkusuz parti kurulduktan hemen sonra parti yapılanması gerçekleşmemiştir. Parti tam anlamıyla oturtulamamıştır ama kadro gerçeğinde, Apoculukta her işe atılma, öncülük yapma misyonu ve rolü olduğu için yine de önemli gelişmeler yaratılmıştır. 12 Eylül faşizmi karşısında zindanda öncü kadroların öncülük yapmaları, kendi yaşamlarını ortaya koyarak şehadete ulaşmaları Kürdistan Devrimi’nin karakteri ile bağlantılıdır. Düşmanın zorbalığı çok şiddetlidir ve bunu ancak sıradan kadrolar değil öncü kadrolar kırabilirdi, öyle bir ortamdı. Mazlum, Kemal, Hayri ve diğer arkadaşlar kendilerini ortaya koyarak başarı ve gelişme ortaya çıkardılar. Düşmanı ideolojik yenilgiye uğrattılar. Kürt toplumunun ve partinin moral düzeyde güçlenmesini sağladılar. Yine 15 Ağustos Atılımı parti öncülüğüyle oldu. Partinin en değerli kadroları bu savaşa öncülük ettiler. Savaştılar, şehit düştüler ve gelişmeleri yarattılar. PKK kadrosu kendisini tarihsel olarak sorumlu gördü. Ben rolümü oynamazsam, ben mücadele de öncülük yapmazsam, topluma örnek olmazsam mücadeleyi geliştiremem demiş, bu büyük tarihi sorumluluk duygusu ve misyonuyla gerilla hamlesi başlatılmış ve bütün sıkıntılara, zorluklara rağmen PKK’nin yarattığı kadro anlayışıyla, kadro duruşuyla, kadroya verilen rollerle bütün engeller aşılmıştır.
PKK kadrosu gittiği yerde mutlaka gelişme yaratacaktır
Gerilla hamlesini başlatan Mahsum Korkmaz gerçeği vardır. Onun günlükleri okunsun; nasıl bir komutandır, nasıl bir kadrodur, nasıl bir sorumluluk duygusuna sahiptir, bunlar rahatlıkla görülür. Bu açıdan Kürdistan Devrimi’nde kadronun öncülük misyonunun gerçekten çok önemi vardır. Parti öncülüğü çok önemlidir. 12 Eylül’den önce kadro duruşu önemli gelişmelerde sorumluluk üstlenmişlerdir ve sahibidirler. 12 Eylül’den sonra faşizme karşı mücadelede zindanda, Ortadoğu’da, yine gerilla hamlesinin başlatılmasında kadro önemli roller üstlenmiş; bütün zorlukları, eksiklikleri Önder Apo’nun ortaya koyduğu, PKK’de olması gereken kadro ölçüleriyle aşmıştır.
PKK kadrosu devrimin, toplumsal mücadelenin ve savaşın öncüsüdür. Öncülük rolü kadronun en temel karakteridir. Kürdistan’da, PKK kadro ölçülerinde öncülük yapılmadan hiçbir gelişmeyi yaratmak mümkün değildir. Çünkü PKK kadrosu gittiği yerde mutlaka gelişme yaratacaktır. Kendi imkanını kendisi yaratacaktır. Kendisini örgütleyecektir. Örgüt bana versin, şuradan, buradan gelsin, demeyecektir. Kendisi başlı başına bir öncü, bir önder, bir lider olacaktır. Kürdistan’da öncülük mutlaka gerekli olduğu gibi kadronun da karakteri çok önemlidir. Kuşkusuz PKK kadrosunu çok ayrı ve özgün kılan yanları vardır. PKK kadrosu her şeyden önce grubun, partinin ruhunu taşır. Ruhsal olarak yoldaşlarıyla, örgütle ortaktır. Benim ayrı dünyam, kültürüm, ahlakım, kişiliğim var, diyemez. Kuşkusuz her kişiliğin yetişme tarzı vardır, birikimi, yetenekleri ve özellikleri farklıdır. Ama bunların hepsi bir ruh temelinde bir amaca doğru yönlendirilir. Ruhsal birlik çok önemlidir. Birbirini anlamak çok çok önemlidir. Önder Apo Haki ve Kemal için “Biz birbirimize bir şey söylemezdik, birbirimizin gözlerine bakar anlardık” derdi. Bu bakımdan PKK kadrosu her zaman örgütün ne hissettiğini, ne istediğini anlayan bir karaktere sahiptir. Yoldaşlarının kendisinden ne istediğini anlayan bir karaktere sahiptir. Kuşkusuz bu bir yoğunlaşma işi, bütünleşme işidir. Ruhsal birlik kurma işidir. Bu tür özellikler olmadan güçlü ve öncü bir örgüt olunamaz. Öncü örgüt sadece bireysel özelliklerle yürütülemez. Eğer bu bireysel özellikler örgütsel birliğin, bütünlüğün, ruhsal özelliklerinin, tutum ve davranış özelliklerinin parçasıysa anlamlıdır.
PKK kadrosu tamamen kolektif ve toplumcudur. Toplumsal ruh temelinde şekillenmiştir. Bu, birbirine benzemekten öte bir şeydir. Bir mücadele örgütü olduğu için refleksleri, tepkileri, duyguları, ret-kabul ölçüleri bir bütün ortaktır. Bu yönüyle PKK kadrosunun en özgün yanı ortak refleksler göstermesidir. PKK’liliği, Apoculuğu kendilerinde temsil etmesidir. Bu temsil etme de bir bütünün parçası olmakla mümkündür. Bütünden ayrı, kendine has özelliklerle ve kendine göre yaklaşımlarla ne bütünlük sağlanabilir ne de bütünlüğün parçası olunabilir. Bu açıdan PKK kadrosunda ‘ben’ yoktur. Önce örgütü ve yoldaşları vardır. Eğer önce örgütüm, önce yoldaşlarım, diyorsa o PKK kadrosudur. Kesinlikle PKK kadrosunu gerçek PKK kadrosu yapan bu karakteridir. Önce örgüt demiyorsa, önce yoldaşlarım, arkadaşlarım demiyorsa o kesinlikle PKK kadrosu olamaz. Çünkü kendisi de ancak önce örgüt, önce yoldaşlık, derse güçlü olur. Bütün yoldaşları güçlü olur. Her kadronun böyle söylediği ve düşündüğü bir örgütte bütün bireyler en güçlü, en coşkulu ve en moralli konuma gelir. İşte Önder Apo kendi şahsında bunu yaratmıştır. Hakiler, Mazlumlar, Kemaller kendi şahıslarında bunu yaratmışlardır. Bu özellikleri nedeniyle de yoldaşları ve arkadaşları tarafından çok sevilmiştir. Çok sevilmek farklı bir olaydır. ‘Ben’ diyenler çok sevilemez. Önce örgüt ve önce yoldaşlarım diyenleri herkes çok sever. Onların karakterleri, sevgileri unutulamaz. Bu açıdan PKK’de şehitler sadece bir dava için mücadele eden militanlar olmamıştır. Bir dava için kendilerini verdikleri gibi, ruhuyla, kültürüyle, yaklaşımıyla tamamen örgütün ve yoldaşlarının parçası olmuşlardır. Bu bakımdan da yoldaşları tarafından sevilmişler ve unutulmamışlardır.
Kuşkusuz PKK sosyalist çizgide bir siyasal harekettir. Ama PKK kadrosunun bundan öte özellikleri vardır. Önder Apo PKK kadrosu, militanı derken, inanç düzeyi yüksek, Ortadoğulu karaktere sahip kadro gerçeğinden ve kişiliğinden söz etmiştir. Ortadoğu’nun dervişleri, bilgeleri, evliyaları vardır. Bir inanç için her şeyini ortaya koyan insanlar vardır. İnançların izleyicileri vardır. PKK kadrosunun da böyle bir özgünlüğü vardır. Buna müritçe bağlılık denilsin veya başka türlü söylensin. Ama sadece siyasal program etrafında mücadele eden hareketin üyeleri değildir. Ortadoğu’da var olan inanç örgütleri, inanç toplulukları ve bu toplulukların üyeleri vardır. PKK kadroları buna daha yakındır. Bir hırka bir lokmayla yaşayan insanlardan söz edilir. Dervişlerin bu özelliğinden söz edilir. Kendilerini tamamen uhrevi dünyaya vermelerinden bahsedilir. PKK kadroları da böyledir. Tamamen kendilerini uğruna mücadele ettikleri inanca vermişlerdir. Bunun dışında yaşamları yoktur. Bu, PKK’nin en temel güç kaynaklarından biridir. İnanç yanının bu yönlü bağlılığın getirdiği bazı zayıflıklar ve eksiklikler olabilir, ama esas olarak bu özellikler, PKK kadrosunu güçlendiren özellikler ve yanlardır. Diğeri bilimsel olma karakteridir. Kaldı ki, PKK daha ilk çıkışında bilimsel sosyalizmi esas almıştır. Sosyalizme inanırken de bilimsel olduğu için inanmıştır. Bilimselliğine önem vermiştir. Bu yönüyle Önder Apo hep sorgulayıcı olmuştur. Olayları ve olguları bilimsel değerlendirme, kendi ideolojisini ve teorisini bilimsel temellere dayandırma konusunda bir çabası ve yoğunlaşması olmuştur. Bu bakımdan PKK kadrolarının inançlı olması ve dervişler gibi, inanç topluluklarının üyeleri gibi bağlı olması konusu Önder Apo’nun bu sorgulayan, araştıran bilimsel yaklaşımıyla bütünleştiği için, bazı kesimlerin bu bağlılıkları küçümseyen yaklaşımları, bağlıklarda görülen dogmatik yanlar ya da eleştiri konuları PKK gerçeğinde en aza indirgenmiştir. Bunu böyle değerlendirmek ve görmek gerekiyor.
PKK kadrosunun zaten en önemli özelliği kendi farklılığını göstermesidir. O güne kadar ki sol örgütlerden, Kürt örgütlerden, siyasetle uğraşanlardan farkını ortaya koymasıdır. Farkını ortaya koymak PKK’nin en önemli karakteridir. Çünkü bir reddediştir, bir kopuştur. Her türlü gerilikle, geri yaşamla ilişkilerini ve bağını koparmıştır. Bu koparma da farklılığını çarpıcı biçimde ortaya koyarak olur. Bu yönüyle PKK’li bir kadro bir yere gittiğinde kendini hissettirir. Farklı olduğunu gösterir. Bunu duruşuyla, yaşam tarzıyla, ilişkileriyle, üslubuyla ve kişiliğiyle gösterir. Tutumuyla, tarzıyla, duruşuyla bir dava adamı olduğunu ve mücadelede kararlılığını hemen hissettirir. Bu açıdan PKK kadrosu gittiği yerde hemen heyecan, coşku, güven, inanç ve moral yaratır, böyle bir özelliği vardır. PKK kadrosu kendi duruşunda topluma zaferi gösterir. Zaferin kazanılacağını ortaya koyar. Bu çok çok önemlidir. Önder Apo’nun toplum ne söylediklerinden çok, ne yaptıklarına bakıyordu, derken işte bu farklılığını ortaya koyma, halka yön verme, mutlaka başaracağı hissini yaratma özelliğinden söz etmektedir. Duruşu, yürüyüşü ve üslubu başlı başına bir propaganda, etki gücüdür. Kesinlikle sıradan değildir, sıradışıdır. Eğer sıradışı, farklı değilse zaten sistemden kopuşu yaşamamıştır. Geriliklerden kopuş yaşanmamıştır. Verili toplumun, siyasal anlayışın, düşünce anlayışının ufuklarını aşamamıştır. Bu nedenle de farkını ortaya koymamıştır, heyecan yaratmamıştır. Eğer PKK’lilik, PKK kadrosu bir köklü kopuşu ifade ediyorsa, o zaman gittiği yerde hemen farklılığını hissettiren kadro olacaktır.