Bu Kasım ayında PKK romanının ‘nasıl yaşamalı’ sorusuna verilen cevapla bugüne kadar yazıldığı-yaşandığı biçimiyle PKK mücadelesinin 46. yılını geride bırakıyoruz. Özgür Kürdün, ‘Nasıl Yaşamalı’ sorusuyla başlayan bu roman bugün Ortadoğu’nun, dünyanın dikkatini çekmekte, Kürt halkının özgürlük umudunu daha fazla geliştirmektedir. PKK romanını bir grup yoldaşı ile birlikte başlatan ve bu romanın destan niteliğinde yaşanması için amansız bir biçimde, mücadelesi ve direnişiyle öncülük eden Önder Apo’dur. Kasım ayında kuruluşunu gerçekleştiren PKK’nin resmi 46. yılını, 1973’ten beri de başlayan önderliksel çıkışının 51. yılını geride bırakıp 52. yılına girerken Önderliğimizin, halkımızın ve yoldaşların PKK’nin 47. kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz. Özgür yaşam romanın kesintisiz bir biçimde yaşanması için kahramanca direnen ve birer özgürlük abideleri olan tüm devrim şehitlerimizi, Kasım ayı vesilesiyle Delal Amed, Şilan Kobanê, Reşit Serdar ve en son Ankara-TUSAŞ’da fedai eylem gerçekleştiren Asya Ali ve Rojger Hêlîn yoldaşlar şahsında bir kez daha sevgi, saygı ve minnetle anıyor, kahraman şehitlerimizin anılarına bağlı kalarak özgür yaşam hayallerini zaferle taçlandıracağımızı belirtiyoruz.
Önder Apo, ‘nasıl yaşamalı’ sorusuna verdiği cevapla arayışlarını, yaşadığı aile-toplum-devlet gerçeğine karşı daha 7 yaşında bir çocukken başlatmıştır. Özgür yaşam-özgür insan romanını çocuk yaşta yaratan, yazan ve bu romanı yaşamsallaştıran Önder Apo’dur. Bu roman, Kürdün tarihsel-toplumsal gerçeğinden, coğrafik koşullarından beslenen ve yaşamı tanımlayıp özgür yaşam arayışında mayalanan bir romandır. PKK romanının heyecanı ilk günkü gibi bugün de devam etmektedir. PKK romanının kahramanları olan şehitlerimiz tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde destansı bir direnişle rolünü son nefesine kadar oynamaktadır. Halkımız tüm acılarına ve verdiği bedellere rağmen PKK romanı içerisinde rolüne ilk günün heyecanıyla sahip çıkmakta, özgür yaşam kültürünü yaratmakta ve direnişini sürdürmektedir. Özgür yaşam düşmanları da bu roman içerisinde yer alarak, yakıp yıkarak, mutlak soykırım kıskacında bir halkı tutarak, kadın katliamlarında ısrar ederek, yurdundan insanları dünyanın her yerine savurarak rolünü oynamaya çalışmaktadır. Özgür insanın beynini, yüreğini yerle bir ederek yaşamı tanınmaz hale getirmeye çalışan düşman gerçekliğimiz de bu romanın karanlık tarafını temsil etmektedir. Önder Apo, bu düşman gerçekliğine karşı çocuk yaşta özgür insan savunmasını başlatarak, romanın aydınlık tarafını gerektiğinde tek kişilik bir ordu gibi savaşarak-direnerek yaşamı anlamlı ve özgür kılmıştır. Bir grup yoldaşıyla başlattığı bu iş, büyük bir heyecan ve umut işidir. Mazlum Doğan, Haki Karer, Kemal Pir, Hayri Durmuş, Mahsum Korkmaz, Sakine Cansız ve binlerce yoldaşın PKK’de yaşama ve savaşıma kutsalca yaklaşarak büyük heyecan ve coşkuyu yaşaması ve anlamlı bir yaşamın sahibi olması bu nedenledir.
PKK romanının destanın başarısı, gelişme şansı önderliksel bir hareket olmasından kaynağını alır. Bu anlamıyla PKK önderliğinin çıkışı farklı bir çıkıştır, tarihselliği ve yeniliği bu nedenledir. Çünkü bir halkın, bir insanın kendi kimliğiyle, tarihsel kültürel değerleriyle özgürce var olabileceği ihtimalini vererek düşünsel çıkışını yapıyor. PKK’nin önderliksel çıkışının anlamı burada yatıyor. Başlangıçta bir grup olarak işe başlıyor. Bütün büyük devrimler veya önemli isyanların çıkışında bu böyledir. Grupsal gelişme dönemi demek, kendisini bir tohum halinde tutmak, bir oluşuma hazırlamak demektir. Daha sonraki gelişmeler için de bu gerekiyor. Grup dönemi ağırlıkta ideolojik ve düşünsel bir arayışın gelişimi, grubun giderek daha fazla politikleşmesi ve politik bir önderlik olarak kendisini ortaya çıkarması dönemidir. Başlangıçta politik grup olmak, önderliksel çıkış yapmak, düşman politikasına, devlete, işbirlikçi-hainlere karşı olmak demektir. Grubun bu niteliği başından itibaren vardır. Öncelikle sosyal-şoven, ilkel milliyetçi ideolojilere karşı savaşım ideolojik düzeyde gelişmeye başlamıştır. Ama politik aşamada direkt devlete ve işbirlikçilere yöneldiğinde artık devrimci şiddet devreye girmiştir. PKK’nin ilanı ve örgütün büyüyerek gelişme süreci bilinmektedir. Çıkış sürecinde tarihi açıdan zayıf bir politik önderliğin yaşayamayacağı açıktır ve imha olmak istemiyorsa, her büyük devrimde görüldüğü gibi bazı dönemlere ihtiyaç duyacaktır. Yurtdışına çıkış bu açıdan anlamlıdır. İslam Devrimi’nde hicret, Fransız Devrimi’nde İngiltere’ye çıkış, Bolşevik Devrimi’nde Avrupa ülkelerine gidiş gibi irili-ufaklı birçok devrimde benzer bir hicret döneminin yaşanması gibi bizde de bu yaşanacaktır. Bu, aynı zamanda askeri önderliğin geliştirilmesiyle bir aşama kaydetmek demektir. Çünkü ‘zor’ demek askeri olmak demektir. 1980 sonrası askeri zorun gelişme süreci bilinmektedir. Önder Apo, o dönemde halkın ve düşmanın meşru kabul ettiği hemen her şeye karşı durarak kendi meşruiyetini kendisini sağlıyor ve kendisi yaratıyordu.
Kuşkusuz ikinci doğuş, çok inkârcı bir ortamda çıkıyor. Çocukluk dönemi çok sert bir düşmanın imha süreciyle karşı karşıya kalıyor. Sıradan bir cezalandırma değil, özgür Kürt olmaya dair en ufak bir kıpırtı yok olmayla yüz yüze kalıyor. Bu anlamıyla çıkışın orijinalitesi vardır; dışa ve herhangi bir toplumsal zemine dayanarak çok fazla gelişme şansı da yoktur. Çünkü halk yeterince bilinçli değil, hatta düşmana koşan bir halk gerçekliği var, dostu yok denecek kadar azdır. Bu nedenle bir önderlik tarzı olarak yol göstermek gerekiyor, çıkışın orijinalitesi buradadır. Ancak Önder Apo bunu sağlasa da, çizgi her ne kadar doğruysa ve onun aşamaları uygun seçilerek ilerlemek mümkün olmuşsa da, bir kez daha güç getiremeyen zayıf insan yapısı yanlışlığa ve çok hata yapmaya eğilimli bir durum yaratmıştır. Militanlaşmayan, kendini eğitmeyen kişilik parti adına, parti içinde düşmana koşma, eski toplumsal düzeyini örgüt içine yansıtma anlayış ve yaşam tarzıyla kendini dayatmıştır. Kişiliklerdeki işbirlikçiliğin ve köleliğin etkisi fazlasıyla PKK ortamına yansımıştır. Bu durum, PKK tarihinde Önderlik gerçeğinin gelişimiyle hatta kitleselleşmenin çok hızlandığı süreçle birlikte kendini hissettiren bir dönem olmuştur. Önder Apo, kesintisiz bir biçimde eğitim çalışmalarına ağırlık vererek Parti içinde yabancı-düşman etkisini taşıyan, hainin, gafilin ve kölenin özellikleriyle hareket eden kişiliğe karşı büyük bir mücadele yürütmüş ve yaman PKK militanlarının, sağlam önderlerin yaratılması için çalışmıştır.
PKK romanında kişilik tiplemelerini derinliğine çözümleyen, tarihe ve topluma yansıtan Önder Apo, ‘Kürdistan’da Militan Kişilik’ nasıl olur, bu kişilik nasıl yaşar, bunun yol-yöntemini de amansız bir mücadele ile göstermiştir. Çünkü parti çizgisinde militanlaşmayan, orta sınıf kişiliğin partinin ilke ve değerlerini aşındırarak devrime çok büyük zarar vereceğinin bilincindedir. Dünya devrimlerinde de bu sorun yaşanmıştır: Bolşevik Devrimi zaferin koşulları oluştuğu bir dönemde aşınma yaşamıştır. Fransız Devrimi’nde büyük önderlerin geliştiği bir dönemden sonra gerileme, sağa kayma sürecini yaşamıştır. İslam Devrimi’nde Muhammed’in cenazesi daha kaldırılmadan, sahabeleri eski topluma bulaştırılmaya çalışılmıştır. Her devrim, en sıcak dönemindeyken sağa doğru kaydırılarak eski toplumun özellikleri devrime daha fazla bulaştırılmak istenmiştir.
An değil tarih, kişi değil toplum
Kürdistan’da ise durum biraz daha farklıdır, sadece zafer kazanmış bir dönemden sonra değil, zaferden çok önceleri ve Parti’nin daha ilk oluşum dönemlerinden itibaren sağa bulaşmak, eskiye koşmak gibi orta sınıfın özellikleri yaygın bir biçimde gelişmiştir. Çünkü hareket edilen zemin çok hastalıklıdır, düşmana koşan bir zemindir. PKK devrimi ezilenlerin hareketi olsa da orta sınıf kişilikleri kendisini devrime dayatmıştır. Orta sınıf, insanlık tarihi kadar eskidir. Bu sınıfın ezilenlerle çok sıkı ilişkisi olduğu kadar, ezenlerle de ilişkisi vardır. Devrimsel gelişmelerin olduğu dönemlerde çok sayıda, çok yönlü ve değişik biçimlerde orta sınıf kendisini dayatır. Denilebilir ki, orta sınıf hareketi devrimler önünde en ciddi tehlikedir. Her devrimsel yükseliş bunların bilerek veya bilmeyerek geliştirdikleri ağır saldırılarına uğrar. Bu anlamda devrimin gelişiminde orta sınıf hareketi, onun kişilikleri çok yer aldığı kadar, gelişmesinin de önünde en çok bunlar engel teşkil eder. Orta sınıf olayını iyi çözmemek demek, devrimin erkenden düzen lehine, sağa doğru savrulması demektir. Orta sınıf kişilikleri sağa savrulmaya en uygun kesimlerdir. Bunların içinde bir kısmı çok sağcı, pasifist rol oynarken, diğer bir kısmı da çok inkârcı ve bu anlamda devrimi bitirici rol oynarlar. Sol sekterizmin de orta sınıf karakterinin bir gelişimi olduğunu asla göz ardı etmemeliyiz. Bu ikisi bir madalyonun iki yüzü gibidir; ya çok pasifist, sağcı düzene doğru kayma, ya çok sekter, intiharvari bir biçimde uçurumdan yuvarlanma söz konusudur. Önder Apo, PKK içerisinde en fazla bu sınıf özelliklerini çözümleyerek, aşarak devrimin boğulmasının önüne geçmiştir: orta sınıfın kişilik dayatmalarını, hiziplerini, kafa karışıklıklarını, irade bozukluklarını, morali, inancı çökerten yönleri kadar intihara götüren özelliklerini çok iyi çözümleyerek, bunlardan devrimi arındırarak, devrimci militan kişilikleri yaratarak ilke düzeyinde bir mücadele yürütmüştür. Çünkü Parti tarihimizde en büyük darbeyi orta sınıf özelliklerinden aldığımız, bunlara karşı mücadelede başarı oranında gelişme sağladığımızı göz önüne getirirsek Önderliğimizin amansız mücadelesini daha iyi kavrarız. Bu nedenle Önder Apo, kişilik çözümlemelerini geliştirmiştir. Önder Apo, “An değil tarih, kişi değil toplum” diyerek, yaptığı her bir çözümlemede anda ve kişide tarih ve toplumu yaratmıştır. Önder Apo’nun en büyük hazinesi özgürlük ideolojisi ve yaşam tarzıyla yoğurduğu-yarattığı özgür militan kişiliktir. PKK romanın bu roman karakteri, özgür militan kişilik gerçeği kesintisiz bir direnişin gelişmesini, özgür Kürt toplumunun yaratılmasını sağlamıştır.
Kürdistan’da herkes bir ahbap-çavuş grubunu yaşamaya çalışırken, çok güçlü olan aile, klan, kabile, aşiret özelliklerini taşırken çok farklı bir oluşuma neden gidildi? Bir kişi bu grubu ortaya çıkarmayı nasıl akıl etti? Duygular neydi, düşünce ne kadardı? Tüm hor görülmelere, güçsüzlüğe, sefilce düşkün yaşama karşı tepki nasıl gelişti? Çevre, fırsat ve olanaklar ne kadardı? Birçok soru sorulabilir ya da çok yönlü bir araştırma, değerlendirme yapılabilir. Bu anlamıyla önderliksel çıkış hayli öğreticidir. Özel savaş rejimleri, devletler bile üzerinde halen çok kapsamlı durmakta, Önderlik gerçeğini henüz tam tanıyamamaktadırlar. Özel savaş rejimlerinin, iktidarcı-devlet güçlerinin bugüne kadar olan başarısızlığı da bu nedenledir. Önderlik gerçeğini, PKK’nin önderliksel bir hareket olduğunu tam kavrayamamaları nedeniyle PKK’nin gelişmesini önleyememektedirler. PKK içerisinde militanlaşamayan kişiliğin başarısızlığının önemli bir nedeni de önderliksel çıkışı tam anlamamaktan kaynağını alıyor, katılım sorunları bu nedenle yaşanıyor. PKK’ye daha sonra katılan hazır bir güce katılarak hazır bir yaşamın içerisine gelmiştir. Ancak Önder Apo, çok amansız ve farklı koşullarda, olanaksızlıkların içinde, adeta damlaya damlaya, süzüle süzüle, ince eleyip sık dokuyarak, kırk defa ölçüp bir adım atmıştır. PKK, şüphesiz demokratik bir halk hareketidir, herkesin PKK’ye katılma hakkı vardır, ama öncülük demokratik sosyalizmindir. Kuşkusuz halk demokrasisi içinde sosyalizme göre olmayanların da yeri vardır, ama sosyalizm en emekçi, en iradeli olma öncülüğüdür. Bu anlamıyla öncünün çekirdeğinin sosyalist olması çizginin daha net uygulanmasını da beraberinde getirir.
PKK’nin söz gücü, ideoloji ve politikasını konuşturma gücünün arkasında çok büyük bir emek, mücadele vardır. Sosyalist komünal emeğe dayanmayan, sistemli bir düşünce gücünü yaratmayan, düşünce gücünü mücadelenin, yaşamın pratik alanına dökmeyen, kendisini her yönüyle eğitip donatmayan kişilik, PKK ilke ve değerlerini temsil edemez! Önderlik gerçeğinde ‘söz’ çok önemlidir. İşe söz ile başlanmış, büyük düşünceler anlam ve yorum gücü kazanarak sözcüklere dökülerek kendi yaşam manifestosunu oluşturmuştur. Bu anlamıyla PKK, büyük düşüncenin hitap gücüne kavuşmasıdır. Kuşkusuz PKK’nin yarattığı militan gerçeklikte çok büyük cesaret, fedakârlık, ilgi ve bilinç düzeyi, güçlenme durumu vardır. Ancak her bir militan hatta halkımız, ‘ilk grup hangi koşullarda oluştu, ilk söz nasıl büyük düşünceyi örgütledi, ilk silah, ilk tabanca nasıl elde edildi, nasıl kullanıldı’ gibi PKK’nin nasıl güçlendiğini, PKK’nin önderliksel bir hareket olduğunu daha fazla bilince çıkarabilmelidir. Önderlik gerçeğinde değerlere yaklaşımı da bilince çıkarmak, Önderliğin küçük bir ekmek parçasını atmayarak gösterdiği mali tutum sayesinde örgütün var olduğunu bilmek ve buna göre yaşamak önemlidir. Ve yine Önderliğin geliştirdiği bir dost ilişkisini incelemek, dosta karşı nasıl davrandığını anlamak, bir dost ilişkisini ciddiye alarak büyük emekle nasıl imkân yarattığını dostun kıymetini bilerek birlikte nasıl dayanışma geliştirerek mücadeleyi büyüttüğünü daha iyi bilince çıkarmak gerekir.
Önderlik gerçeği ve PKK’lileşen militanlık
PKK, mükemmelliği arama, kendisine dayatılan her türlü aşağılanmayı, horlanmayı ve çirkinliği aşma hareketidir. Ruhta, bedende ve düşüncede yetkinliği, güzelliği yakalama hareketidir. Bu anlamıyla Önder Apo, her alanda PKK’lileşen militan gerçekliğin öncülük görevlerine sahip çıkması gerektiğini belirtmiştir. Halk öncülüğü, gerilla öncülüğü, sanat öncülüğü gibi tüm çalışma alanlarında öncülüğü önderlik tarzında, temposunda geliştirmek önemlidir. Önder Apo’nun tarzı, çok yüksek, hızlı düşünme ve pratiği onunla gözlemedir. Hızla düşünme ve hızla yapmadır. Tempodur, tarzı tutturmadır. Hangi işe el atarsa atsın tarzını yakalama ve temposunu geliştirmedir. Bu anlamıyla bir PKK militanın devrim koşullarında saatlerce, günlerce düşünüp sonra günlerce devrim işlerini yapması yetersiz bir yaklaşımdır. Veya bir ortama gidince aylarca sonra ‘ortamı tanımaya çalıştım’ gibi gerekçelerle tarzını yetkin ve hızlı kılamaması gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Bir devrimci aynı zamanda iyi bir propagandacı olabilmelidir; sürekli yoğunlaşıp hızlı ve derin düşünmeli ve sağlam bir hitap gücü olmalıdır. Önderliksel katılım böyle olur.
Önder Apo, inşa edilen bu önderliğin tamamen bir halk önderliği olduğu için demokratik nitelikte ve çok gerekli olduğunu belirtmiştir. Bunun için hem teorisyen hem de işin pratiği ile birebir ilgilenerek, kendisini de geliştirmiş, belli bir düzey kazanmış ve önderliği kurumsallaştırmıştır. Önder Apo, “Önderlik bir kurumdur. Kendimi bir militan yerine koyarak önderlik gerçeğine ulaşmak istiyorum. Önderlik kurumunu hem temsil ediyor hem de ona ulaşmak istiyorum. Böyle sürekli ikili bir yanım var” diyerek bu kurumlaşmayı nasıl ele aldığını çok çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu nedenle bu kurumsallaşmayla devrim işlerinin yüz yıl, bin yıl da olsa doğru ve yetkince yapılabileceğini her koşulda belirtmiştir. Buna inanarak, bilerek milyonları savaşa katmış, en cesaretli ve her türlü eylemi geliştirecek çok ciddi bir değer oluşturmuştur. Bu değer önderliksel değerdir: sonuna kadar bağımsızlıkçı, özgürlükçü, halkçı ve insani yanı ağır basan bir önderliksel değer! PKK’de yaratılan militan kişilik bu nedenle önderlik gerçeğine katılarak tarihi bir katılımı gerçekleştirmektedir. Bu katılım, topluma en özlü katılımdır. Çünkü ifade edilen önderlik gerçeği kurumu, bugünün ve yarının bağımsız, özgür gelişecek toplumuna katılımdır, onun ifadesidir. Önderlik tarzı, tarihiyle, amaçlarıyla, yöntemleriyle ve var olan halkıyla, militanlarıyla doğru ifadesi daha da özümsetilir ve temsili yapılırsa zaferi kesinleştiren bir önderliktir. Bunun özümsenmesi ve temsilinin her alanda yapılması büyük gelişmelere yol açar. Önderlik tarzı esas itibariyle kendine yüklenme tarzıdır. Önderlik gerçeği kendisini işin en doğru, sonuç alıcı yapılış tarzına oturtmadır. PKK militanları nerede olursa olsun tarihi açıdan ekmek sudan daha da öncelikli bu tarzda bir öncülüğü daha fazla geliştirebilirse zaferi yakalayabilir.
PKK militanları Önderliğe, devrime, halka verilen sözün büyük değerini ve söze bağlılığın ne anlama geldiğini mücadelenin ilk zorlu yıllarından itibaren pratiği ile göstermiştir. Devrimin büyük direniş şehitleri söze bağlılığın ve sadakatin timsalleri olmuşlardır; Muzlumlar, Kemaller, Hayriler, Egîdler, Hakiler, Sakineler, Zîlanlar… Kemal Pir arkadaş, “Oligarşik rejim, yaşamımızla oynayarak Parti’ye kaybettirmek istiyor. Biz ölümümüzle ona kaybettireceğiz” diyordu. İşte söze bağlılık örneği. 1985 yılında gerillanın, silahlı mücadele deneyiminin başlangıcına dayatılan tasfiyecilik karşısında Egîd yoldaşın ölümüne verdiği bağlılık sözü. Böyle sayısız şehit yoldaşların önderlik çizgisine ve mücadelesine olan bağlılık sözünün ortaya çıkardığı görkemli bir mücadele geleneğimiz var. Önder Apo’nun da, yoldaşlarına, halkına ve tüm ezilen-sosyalist insanlığa verdiği sözler olmuş, sahada binlerce yoldaşıyla sözleşmiş ve bu söze bağlılık gereği büyük adımlar atılmıştır: Haki yoldaşa verilen söz, Parti kuruluşunun ilan edilmesi oldu. Mazlum, Kemal, Hayrilere verdiği söz, ülkeye yeniden dönüşün başarılacağı sözü oldu. Egîdlere verilen söz, gerilla ordusunun kurulacağı oldu. Beritanlara verilen söz kadın ordulaşmasını yarattı. Sakinelere verilene söz özgür kadın mücadelesinin mutlaka zaferle taçlandıracağıdır. Bu anlamıyla PKK’nin önderliksel doğuşu, Kürdistan tarihinin en bilinçli, en fedakâr ve en cesur doğuşudur. Böyle bir gelişme düzeyine ulaşmamızı sağlayan ve gelişmeler yaratan değerlerimiz şehitler ve tutkulu yoldaşların direnişidir. Yaşayanlar olarak bizim yaptığımız ve yapmamız gerekenler, bu yoldaşlarımızın direnişlerini en iyi bir biçimde temsil etmektir.
Bu büyük ve kahramanca direnişler olmasaydı, herhangi bir gelişme yaratmamız ve değerler ortaya çıkarmamız mümkün olmayacaktı. Önder Apo: “Bu hareketin ilk şehitleri ve ilk tutuklamaları gerek mücadelenin başlangıçtaki mayalanması gerekse daha sonraki gelişmeler üzerinde bir etki bırakır. Tarihi bir anlamı olan hareketler ilk şehitleriyle birlikte anılırlar. Düşmanın her türlü gerici geleneklere ve toplumu çepeçevre kuşatan siyasi gücüne dayanarak egemen olduğu bir ortamda, bir fikir ve inanç alanı olarak doğan bir harekette, daha güçlü bir politik hareket haline gelmeden şehit düşenler, o mücadelenin ciddiyeti ve büyüklüğünün birer simgesi haline gelirler. Aynı zamanda ilk şehitler fikrin dönülmezliğinin ve bir döneklik olmadıkça maddi bir güç haline gelmesinin en temel taşları, dökülen kan daha sonra maddi bir eser haline gelmenin hayat suyudur” diyerek 1. Parti Konferansı’nda şehitlere verilen söze olan bağlılığını bu cümlelerle ifade etmiştir. Önder Apo paradigmasıyla, felsefesiyle bilenmiş bir militan gerçekliğin, taktik önderliğin sözü de; tüm alanlarda dağda, şehirde gerilla tarzında, kurallarıyla yaşamak, anlamlı bir yaşamın sahibi olmak ve mücadelede zafere kilitlenmektir. Sözden anlaşılması gereken, bütün bunlara yeterlilikle cevap vermektir. Önderlik gerçeğine, tarzına göre yaşayan ve bir sözün sahibi olan, “Şu gerekçeyle başaramadım, şu engel çıktı, şu oynadı, şunun yüzünden kaybettik” gibi şikâyet edemez. PKK’de verilen söz sadece başarmak içindir. Bunun dışında söz vermenin hiçbir anlamı yoktur.
Önder Apo, özgür yaşam sözünü büyük bir sanatçı ustalığıyla gerçekleştirir. Devrimin bir sanat olduğunu, bu devrimin ustalarının yetişmesi ve sanatın ustalarca icra edilmesi gerektiğini çözümlemelerinde birçok kez dile getirmiştir. Devrim en ciddi ve en ince sanattır. Önderlik kuramı yaşamı, insan ilişkilerini, savaş tarzını bir sanat inceliğinde ele alır. İdeolojik önderlik bu sanatçının inceliği temelinde temel öğretiyi diri tutarak, bütün tarihi gören göz olabilmelidir. Siyasi önderlik ulusal siyaseti sanat düzeyinde geliştirebilmelidir. PKK’nin halk siyaseti, sosyalizm siyaseti, ekonomi, kültürel ve sosyal yaşam siyaseti, askeri siyaseti önderlik gerçeğinin sanatçı ciddiyeti, yetkinliği ve inceliğiyle geliştirilmesi her militanın görevi olmaktadır. PKK, önderlik gerçeğinin en yalın ifadesi, birleştirici gücüdür. Önderlik gerçekliğinin yaşama ve mücadele sanatı özümsendikçe PKK tarihi öğrenilmiş olur. PKK, bir anlamda birleştiren ve güven veren bir harekettir. PKK, almasını bilene güç veren bir harekettir.
Bu çizgide en doğru ve en güçlü partileşen en başarılı olanlardır. Önder Apo, en doğru ve en güçlü partileşmenin de insanı doğru ele alma sanatı ile geliştiğini birçok çözümlemesinde dile getirmiştir. Soykırımdan geçen, dilini, kimliğini, kültürünü bilmeyen, bundan bihaber olan bir Kürt bireyiyle sanatçı ciddiyeti ve inceliği ile ilgilenip zihni ve kalbine işleyen, özünü açığa çıkararak ondan bir hazine yaratan Önder Apo olmuştur. İktidarcı-devletçi güçler insanlık dışı yaklaşımlar geliştirirken, Önder Apo, çekiç-örs altında Kürt gerçekliğinden çelikten militan kişilikleri gönüllü ve tutkuyla emek vererek gerçekleştirmiştir. Bir an olsun kendi insanını hatta giderek Ortadoğu, dünya insanlığını demokratik sosyalizm ışığında yeniden yapılandırmaktan vazgeçmemiştir. Önder Apo’nun her bir militanla sözleştiğinde, “Kolay ölmeyesin” diyerek tüm imkanları sunması, bizden hiç vazgeçmemesi, bizi hiç yalnız bırakmaması bu nedenledir. Önder Apo, bir yoldaşı şehit düştüğünde her an onların günlük emir komutasında olduğunu ve yoldaşların yoldaşı olmak için onların sözcüsü olacağını, zindandaki binlerce tutsağın acısını bir an olsun unutmayacağını belirtmiştir. Yani sanat işletilecek ve mutlaka eserini ortaya çıkaracaktır. Bu eser halk ordusudur, halkımızın yeniden özgür toplumsal inşasıdır; ulusumuzun yeniden demokratik ulus olarak insanlık ailesinde yer almasıdır. Önderliğimizin çocukluk hayali gibi bir hayalle, tutkuyla özgürleşmiş birey ve halk gerçeğini yaratma sanatıdır.
Önder Apo, bir devrimcinin ya da soykırımda tutulan bir halkın, ezilen-hor görülen bir toplumun, bireyin zamanı da iyi kavraması gerektiğini her fırsatta ifade etmiştir. Bu nedenle, “Ey zaman seni ya özgürce yaşayacağım ya da hiç yaşanmamış gibi sayacağım” diyerek anın devrimcisi olarak zamanı özgürce yaşamak için mücadele edeceğini belirtmiştir. Zamanı kavramak, tüm değerlerimizi bütün yönleriyle ne kadar iç içe, başarı temelinde güne sığdırırız, yarına yayarız veya yarını fethederiz yaklaşımıdır. Buna göre zamanı iyi değerlendirmek gerekir. Zaman iyi değerlendirildiğinde yarının başarısı sırrına erişirsin. Önder Apo, özgürlük militanlarının bir halkın doğru bir zaman kavramına sahip olursa, mutlaka bugünü ve geleceğini kazanacağını ifade etmektedir. Siyasi-toplumsal amaçlarına kilitlenen, temsil ettiği değerleri, siyasi-örgütsel-eylemsel tümünü koruyup geliştiren, bunun için üslup, karar, irade ve örgütlenme gücünü yetkin kılan, yaşama doğru yaklaşarak bunları zamanında başaran zafere ulaşabilir. Önder Apo, rehin alınmadan önce de devrim koşulları için mekân ve zamanı yaratmak için çok büyük emek vermiştir. İmralı’da ağır tecrit koşullarında da mekânın ne kadar dar ve zorlukları olursa olsun, zamanını özgürleştirerek her bir anı büyük düşünce gücü ile karşılamış, özgürlük algısının mekânı aşan boyutları olduğunu yaşamıyla, direnişiyle göstermiştir. İmralı’da en ağır koşullarda olmasına rağmen Önder Apo, en önde, sürekli en ufuklu gören, buna göre yaşayabilen, örgütün gözünü, kulağını ve yüreğini sonuna kadar açan bir önderliksel duruşla tarihi rolünü oynamıştır, oynamaktadır.
İnsanlık toplumsal ve siyasal örgütlenme olgusuyla karşı karşıya geldiğinde önderlik sorunu ortaya çıkmıştır. Tarihte önderlik sorununu çözemeyen sınıflar ya da halklar, kendilerini yenilmekten ve ezilmekten kurtaramamıştır. Ancak kendi önderlerini yaratabilen halklar başarı kazanmışlardır. Tarihte bu tür örnekler fazlasıyla vardır; siyasal, bilimsel, askeri, sanatsal birçok alanda ortaya çıkan ve halklar tarafından saygıyla anılan çok sayıda önder var olmuştur. Bu gereksinim özellikle ezilen halklar açısından ekmek su kadar önemlidir. Baskı altına alınmak ve egemenlik altına sokulmak istenen her sınıf ya da halk, her şeyden önce kendi gerçek önderlerinden yoksun bırakılır. Egemen güçler bu önderlerin yerine kendi işbirlikçi ve sahte önderlerini geçirir. Böylece baskı altına alınan halk veya sınıf üzerindeki egemenlik pekiştirilir. Halkımızın tarihinde en olumsuz örnekler önderlik konusunda karşımıza çıkmaktadır. Kürt toplumu, önderleri sınırlı olan bir toplumdur. Önder olarak ortaya çıkanlar ya işbirlikçi karakterdedir ya da ailesel, aşiretsel ve dar sınıfsal çıkarlarını hesaba katmaktadır. İşbirlikçilerin çok köklü bir tarihsel geleneği vardır. Kürtlerin düşmanları bunlara dayanarak egemenliğini güçlendirmeye çalışmıştır. Bu sahte kişilikler, halka büyük zarar vererek, ağır tahribatlara yol açmışlardır. Üstelik bunu olağan bir durummuş gibi büyük bir rahatlıkla gerçekleştirmekteler. KDP içinde Barzani ailesi buna bir örnektir. Başka uluslarda ihanet, işbirlikçilik o ülkenin tarihine kara bir leke olarak geçerken, Kürtlerde ihanetin sınırı yoktur. Sömürgecilerin ihaneti sürekli olarak teşvik etmesi, toplumun ise bunu normal karşılaması bizde korkunç bir ihanetin yaşanmasına yol açmaktadır. Bu ihanet sadece işbirlikçi aile, aşiretlerde değil, çok basit çıkarlar karşılığında yoksul insanlarda da geliştirilmiştir. Bu nedenle Önder Apo’nun Kürt toplumu içerisinde PKK ile birlikte önderliksel çıkışı, özgür-onurlu Kürt’ün gelişimini sağlamış, Kürt toplumunun yeniden kendi demokratik-komünal değerleriyle buluşmasını yaratmıştır. Önder Apo’ya bağlılık, özgür yaşama bağlılık olarak görülmelidir. Önderliğe bağlılığı duygusal ele alan, putlara tapınmayla Önderliğe bağlılığı aynı gören, devrim görevlerini yerine getirmeyen hiçbir bağlılığın önemi yoktur. Önderliğe bağlılıktan anlaşılması gereken çizgi devrimciliğinin yerine getirilmesidir. Kürdistan’da işbirlikçi önderlikleri bir yandan geliştirirken bir yandan da bir tez olarak, ‘Kürt ayrı, Apo ayrıdır’ denilerek ‘Kürdistan coğrafyası ve halkı uluslararası bir sömürgedir istediğimiz gibi kullanırız’ denilmek istenmiştir. Bugün Kürdistan coğrafyası, enerjisi, toprağı, suyu yer altı ve yer üstü tüm zenginliği, tarihsel-kültürel mirası, ulus devletçi faşist güçler tarafından peşkeş çekiliyor. Bu nedenle özgür Kürtlüğü savunan Önder Apo, kendi amaçları önünde en büyük engel olarak görülüyor. Önder Apo’nun ilk sözünden bugünkü sözleri olan savunmalarına kadar evrenin, bölgenin, Kürdistan’ın, toplumun, kadının, doğanın vs. hakikatine ulaşması, hakikat avcısı olarak entelektüel hegemonyayı yerle bir etmesi, özgür insanı sonuna kadar savunup yol göstermesinden bu güçler çok korkuyorlar. Bu nedenle İmralı’da işkence koşullarında mutlak rehine olarak kalmasında ısrar ediyorlar.
Önder Apo 3. Doğuşu’nu İmralı’da gerçekleştirdi
Önder Apo, kapitalist modernite güçlerinin tüm saldırılarına karşı 3. Doğuşu’nu İmralı’da ağırlaştırılmış insanlık dışı işkence koşullarında gerçekleştirdi. Bu 3. Doğuş aynı zamanda demokratik modernite çağının doğuşunun müjdesi oldu. Önder Apo, İmralı koşullarında imkân el verdikçe okuyarak, araştırarak ve yazarak verili olan tüm bilgileri anlam ve yorum süzgecinden geçirerek tarihsel ve toplumsal bilincini yeniden oluşturdu. Önce verili olan her şeye kuşkuyla yaklaşarak hakikatin arayıcısı oldu. Hakikatin farkına varması düşünce gücüne yüklenmesini getirdi. Büyük düşünmeye cesaret ederek kapitalist modernitenin tüm özelliklerinin farkına vardı. Bu noktada “kendini bil!” diyerek mikro evren olan insandan topluma, doğaya ve makro evrene kadar her şeyi anlam gücüyle tanımlayıp yorumlayarak hakikat algısının sınırlarını genişletti. Bu temelde Önder Apo bir sosyal bilimci olarak komünal-demokratik yaşamın nasıl inşa edileceğini, bunun çekirdeği olan sosyalist parti militanlarının önce kendisini çağın koşullarına göre yeniden inşa etmesi gerektiğini savunmalarında çok çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştur. Demokratik sosyalizmin parti militanları demokratik modernite çağına öncülük edebilmek için toplumsal inşayı ve öz savunmayı çok güçlü geliştirmesi gerekir. PKK öncülüğünde yaratılan -51. yılını geride bırakıp 52. yılla giren- savaşan halk gerçekliği, demokratik modernite çağına öncülük yapabilecek mirasa ve tecrübeye fazlasıyla sahiptir. Direnen bir halkın, demokratik kültürel değerleri ve savaşçı direniş gücü ile yurtseverlik temelinde tarihin demokratik-komünal tarafını günümüze taşıyabileceğini göstermiştir. Kürt halkı da önderliksel yaşamın, savaşçı yaşam olduğunun yarım asırdır edindiği tecrübe ile daha fazla bilincine varmış, savaşan halk gerçekliğini direnişiyle sonuna kadar temsil etmiştir. Halkımız, bu tarihi günlerde de yaz-kış, gece-gündüz, dağ-ova demeden kazandığı değerleri, kurumları özgür yaşamı inşa ederek ve öz savunmasını yaşamın tüm alanlarında geliştirerek Önder Apo’nun paradigmasına, yaşam felsefesine bağlı olduğunu göstermektedir.
Belirttiğimiz gibi Önder Apo çocukluk günlerindeki arayışçılığını bugünlere taşırarak halkımızla birlikte özgür yaşam arayışlarını toplumsallaştırmıştır. Toplumsallaşan önderlik gerçekliğimiz bugün tüm Ortadoğu halklarına öncülük etmektedir. Önder Apo’nun paradigması, özgür yaşamın inşa ve savunulması tüm dünyaya yayılmaktadır. Önder Apo’nun savunmalarının dünya genelinde okunup tartışılması, sosyolojinin yeniden tanımlanması, tarih ve kültürle buluşturulması, kendi toplumsal sisteminin inşası ve savunulması için birer hakikat avcısına dönüşen özgür bireylerin çekirdek toplum gücü olarak geliştirilmesi ve kendi toplumsallığını somut bir şekilde Rojava, Şengal gibi alanlarda yaratması demokratik modernite çağının doğuşunu ve çocukluk evresinin başarıyla tamamlandığını göstermektedir. PKK’nin demokratik sosyalist öncülüğünde gelişen demokratik ulus toplumu olduğu sürece bu doğuş nihai amacına ulaşacaktır. Kapitalist modernitenin uluslararası ve bölgesel güçlerinin telaşı bu nedenle anlaşılırdır. Kürt sorununun, tarihsel-toplum kültürüyle bağlantılı evrensel bir sorun olduğunu bugün herkes kabul etmektedir. Kürt halkının özgür yaşam direnişi bu anlamıyla tüm bölgeyi ve dünya halklarını, ezilenlerini etkilemektedir. Önderlik gerçeğimiz evrenselleşmekte, Dünya Demokratik Ulusu’nun Önderi haline giderek daha fazla gelmektedir. Önder Apo, demokratik modernite çağının bir sosyal bilimcisi olarak tüm dünya halklarının, toplumlarının sorunlarına çözüm üretebilecek teorik ve pratik güce erişmiştir. Bizlerin de Önder Apo’nun fikirlerini, felsefesini dünya halklarıyla buluşturmak, demokratik modernite çağının sistemini hep birlikte örmek en temel görevimiz olmaktadır.
PKK kadın ve gençlik partisidir
Demokratik modernite çağına kuşkusuz gençlik ve kadın öncülük edecektir. Önder Apo, 21. yüzyılın temel çelişkilerinin kadın özgürlüğü ve ekolojinin olacağını belirtmişti. Yine, “21. yüzyıl kadın özgürlük yılıdır” demişti. Önder Apo, “PKK, kadın partisidir” diyerek, PKK’nin ilk mayalandığı günden itibaren kadın özgürlüğünü temel sorun olarak ele aldığını ve bu temelde kadının devrime katılımına büyük önem verdiğini biliyoruz. Kadını özgür olmayan bir toplumun asla özgürleşemeyeceğinin bilincinde olan Önder Apo, Şehit Sara (Sakine Cansız) yoldaşın öncülüğünde ilk kadın grubunun oluşması için emek vermiştir. Bu çekirdek kadın grubu devlet, aile içerisinde gelişen cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin ilkelerini hep birlikte tartışmıştır. Parti içindeki cinsiyetçi yaklaşımlara karşı amansız bir mücadele yürütmüştür. Daha sonra Önder Apo, geliştirdiği kadın çözümlemeleriyle özgür kadının yaratılmasına büyük emek vermiştir. Kadın ordulaşması, Kadın Kurtuluş İdeolojisi, Kadın Partisi adım adım geliştirilmiştir. Önder Apo, uluslararası komplo ardından kadın özgürlük projesinin yarım kaldığını belirterek kadın özgürlük mücadelesinin mutlaka geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Kadın özgürlük mücadelesinin 21. yüzyılın değerleriyle yeniden kavram, kuram ve kurumlaşmasını yaratması, demokratik ulusun kadın çizgisinin geliştirilmesi için arayışlarını sürdürmüştür. Savunmalarını yeni bir sosyal bilim anlayışıyla ele alırken kadının da biliminin olabileceğini, ‘Jineoloji’ bakış açısıyla özgür yaşamın inşasının sürdürülmesinin önemini belirtmiştir. Önder Apo, 1998 yılında ilan edilen Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin Jineoloji bakış açısıyla daha da güçlendirilerek kadın partisi olan PAJK öncülüğünde kendi kavram ve kuramını oluşturmasını görev olarak kadın hareketin önüne koymuştur. Bu temelde kadının demokratik konfederal sistemini yani KJK’nin inşasının mutlaka başarılması gerektiğini dile getirmiştir.
Önder Apo’nun çocukluk hayallerine bağlı kalarak çocuk yaşta kız çocuklarıyla olan yoldaşlığından başlayarak günümüze kadar kadının özgür yaşam mücadelesi sürmektedir. Önder Apo yarım asırlık mücadelesiyle ‘özür eş yaşam’ bilinci, örgütlülüğü, sistemiyle çocukluk hayallerini somutlaştırarak toplumsallaştırmıştır. Özgür eş yaşam, iki cinsin yani kadın ve erkeğin eşit, komünal yaşamı hep birlikte inşa etme ve savunmasıdır. Kuşkusuz kadın özgürlük çizgisinin yaşamsallaşarak toplumsallaşması için büyük bedeller verildi. Bugün binlerce kadın şehitlerimiz vardır. Önder Apo, Şehit Sara (Sakine Cansız) arkadaş Paris’te alçakça suikast sonucu Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez yoldaşlarıyla birlikte katledilince, bu saldırıyı kadın özgürlük çizgisine, mücadelesine olan saldırı olarak ele almıştır ve “Sakine’nin özgür yaşam mücadelesi, özgür kadının mücadelesidir” demiştir. Bu temelde kadın özgürlük mücadelesi PAJK öncülüğünde kesintisiz bir biçimde sürmektedir. PKK-PAJK tarihinde kadın özgürlük militanları önderlik gerçeğine olan bağlılığını fedaiyi düzeyde tarihsel büyük eylemlerle göstermiştir. Şehit Zîlan (Zeynep Kınacı) yoldaşın 30 Haziran 1996 yılında Dersim’de gerçekleştirdiği eylem buna bir örnektir. Zilan arkadaş bıraktığı mektuplarda önderlik gerçeğine olan bağlılığını ifade etmiştir. Önder Apo, Zilan arkadaşı, “kadın özgürlük tanrıçası” olarak tanımlamıştır. Şehit Zîlan’ın son ardılları olan Ruken, Sara, Rojhat ve Erdal yoldaşların ve en son Ankara-TUSAŞ’ta eylemini gerçekleştiren Asya Ali arkadaş Rojger Hêlîn yoldaşıyla birlikte Önderliğe olan bağlılığını çizgi düzeyinde göstermiştir. Bu arkadaşlar aynı zamanda ‘Güneşimizi Karartamazsınız!’ denilerek uluslararası komplocu güçlere eylemleriyle cevap olan onlarca fedai yoldaşlarının izinden giderek önderlik gerçeğine bir kez daha sahip çıkmıştır. Kuşkusuz kesintisiz direniş mücadelemizde binlere şehit verdik, her bir şehit, önderlik gerçeğine bağlılık temelinde özgür yaşamı yaratma uğruna verilen şehitlerdir. Bizler de tüm devim şehitlerinin direniş geleneğine, özgür yaşamı inşa etme ve savunma hayallerine sahip çıkarak mücadelemizi kesintisiz bir biçimde sürdürerek zaferle taçlandıracağız.
Sonuç olarak Önder Apo, 21. yüzyılın en büyük sosyal bilimcisi, devrimcisi olarak tüm dünyada adım adım gelişen demokratik modernite çağının yeni toplumsal sistemi olan demokratik konfederalizme önderlik etmektedir. Tarihin tüm devletçi-iktidarcı sisteminin, en son kapitalist modernite güçlerinin oluşturduğu yani inşa ettiği entelektüel hegomanyayı Savunmalarıyla birlikte yerle bir ederek, ahlaki politik toplumun entelektüel gücünü tarihsel-toplumsal kültürle buluşturarak yeni-özgür bireye, topluma can vermektedir. Önder Apo’nun uluslararası sistem güçleriyle en büyük mücadelesi teorik-entelektüel birikimiyle kültürel değerler üzerinde olmaktadır. Bu mücadele oldukça sarsıcıdır. Önderliğimizin dilinden dökülecek her kelime, sözcük anlamlaşarak yerini bulmakta, adeta başta Kürt toplumu olmak üzere tüm demokratik toplum güçlerinde kelebek etkisi yaratır gibi büyük gelişmelere yol açmakta, herkese umut ve moral vermektedir. Bunun bilincinde olan komplocu güçler Önder Apo’yu insanlık dışı bir sistem içinde ağırlaştırılmış tecrit içinde tutmaktadır. Önder Apo’nun tecridi tüm özgür bireyin, toplumun tecrididir. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu ve dünya halkalarının özgürleşmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle 10 Ekim 2023 yılında başlatılan Önderlik hamlesinin ikinci yılında Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak için mücadelemizi tüm alanlarda ve çalışmalarda geliştirmemiz hepimizin temel görevidir. Bu temelde başta onurlu Kürt halkı olmak üzere, kadınların, gençlerin, demokratik tüm güçlerin, bireylerin bu göreve sahip çıkarak Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayarak özgür yaşamı inşa edip savunacağına inanıyoruz.