Önderliğin üzerindeki tecridi protesto amacıyla değerli bir devrim emekçisi Veysi Taş (halk içinde bilinen adıyla Bûbo) ile yurtsever bir genç olan Mehmet Akar yoldaşlar bedenlerini ateşe vererek şehadete ulaştılar. Öncelikle Veysi Taş ve Mehmet Akar yoldaşları anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Onlar Kurdistan’ın değerli şehitleridirler.
Bilindiği gibi düşman, Önder Apo üzerindeki tecridi ağırlaştırmış ve Önderliğimizin bir sözünün dahi dışarıya yansımasına izin vermemektedir. Kurdistan Özgürlük Gerillası Zap, Avaşîn ve Metîna alanları başta olmak üzere fedaice bir savaşı vermektedir. Fakat bunun yanında artık halkımız ve yurtseverlerimiz de bu ağır işkence sistemi olan tecrit politikası karşısında ciddi bir duruş, tavır sergilemektedir. Bunun en somut örneği Veysi Taş, daha sonra ise onun ardılı ve Zekiye Alkan’la aynı yerde bedenini ateşe veren Mehmet Akar yoldaşlardır.
Bilindiği üzere Zekiye Alkan yoldaş, Tıp Fakültesi’nde okuyan bir öğrenci iken Amed Surları’nda bedenini ateşe vererek Newroz’u kutlamış ve ondan sonraki yıllarda halkımız Newroz’u her şeyi göze alarak ve bedel ödeyerek gerçek bir direniş bayramı coşkusuyla kutlamaya başlamıştı. Öyle görülüyor ki Mehmet Akar yoldaş da Amed surlarında bedenini ateşe vererek, Zekiye Alkan’ın ardılı ve onun yoldaşı olmak istemiştir. Çünkü ardında bıraktığı mektubunda “bedenimdeki ateş İmralı’yı aydınlatsın ve Önder Apo’yu özgürleştirsin” şeklinde yazmıştır. Bu anlamda çok değerli ve önemli mesajları bize bırakmıştır.
Mehmet Akar arkadaşın sıradan-basit bir kişilik olmadığı anlaşılıyor. Öyle sıradan bir kişi olsaydı, düşmanın kendisi üzerinde yürüttüğü o özel savaş politikalarından etkilenir ve kendisine dayatılan yaşama dahil olurdu. Fakat Mehmet yoldaş, TC’nin ailesi üzerinden kendisine karşı yürüttüğü bu özel savaş politikasından zerre kadar etkilenmemiş, tersine sürekli yoğunlaşarak fedai bir düzeye ulaşmıştır. Yani düşmanın her türden özel ve psikolojik savaşına karşı Apocu devrimci ruhu şahsında geliştirmiş ve bunun üzerinde fazlasıyla yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Bir de Amed gibi bir yerden çıkıp mektubunu da Kürtçe yazması onun nasıl bir duruş içinde olduğunu da göstermektedir. Oysa mektubunu Türkçe de yazabilirdi fakat son mektubunu Kürtçe yazması fazlasıyla anlamlı ve değerlidir.
Hem Bûbo yoldaşın hem de Mehmet yoldaşın kişiliklerini ve eylemlerini doğru anlamak büyük önem taşımaktadır. Mehmet yoldaş mektubunda ‘ben Bûbo yoldaşın ardılıyım’ demektedir.
Bûbo yoldaş, derin yurtseverlik bağları olan, ‘80’li yıllarda cezaevine girmiş, ilk süreçte düşman daha PKK’nin öncü kadrolarını tek kişilik hücrelere koymadan, 40-50 kişilik koğuşlarda kalınan süreçte, Mehmet Hayri Durmuş arkadaşla birlikte kalan bir yurtseverdir. Bûbo arkadaşı tanıyanlar, Hayri Durmuş arkadaşın Bûbo arkadaşla ilgilendiğini, bundan dolayı kendisinin Hayri Durmuş arkadaştan çok etkilendiğini, zindanda bir yurtsever olarak kaldığını, daha sonra cezaevinden çıktığını sonra da hep yurtseverlik çalışması yürüttüğünü, yöre halkı içinde sevilip sayılan ve ağırlığı olan bir insan olduğunu basında ifade ettiler. Bu anlamda derin yurtseverlik bağlarının olmasından ötürü hep faaliyet içinde olduğu ve bundan dolayı da hep düşmanın hedefinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bûbo yoldaş eylemini yapmadan önce bıraktığı görüntüde Apê Mûsa’nın, ‘ben bu davanın hem tanığıyım, hem sanığıyım’ dediğini, belki onun kadar olmasa da kendisinin de yaşamının büyük bölümünü bu devrime adadığını, şu anda Önder Apo üzerindeki tecrit ve izolasyonu protesto etmek için bedenini ateşe vereceğini söylüyor. İşte bu, derin ve köklü bir yurtseverlik duruşudur. Önder Apo’nun düşünce ve felsefesine olan bir bağlılıktır. Tabii bir insan Önderliğin düşünceleriyle tanıştığında, halkın deyimiyle bir kere bu çeşmenin suyunu içtiğinde kolay kolay bunu unutamıyor. Bu bir hakikattir. Bûbo yoldaş, 65 yaşında bir Kürt yurtseveridir. Önderlik üzerindeki tecrit sistemine artık tahammül edemiyor, Önderliğe olan bağlılık ve kararlılığı temelinde böylesi bir eylemi gerçekleştiriyor.
Diğer taraftan 23 yaşındaki bir Kürt genci olan Mehmet Akar, zorla evlendirilip devletin içişleri bakanı, valisi ve diğer devlet yetkililerinin o kadar kendisine imkan verip bunun yanında büyük bir zan ve baskı altında tutmasına rağmen, hiçbir şekilde düşmanın bu politikalarından etkilenmemiş ve fedai ruhunu geliştirip, bağlılığını güçlendirip kendini o kadar kararlı kılmış ki, böylesi tarihsel bir eylemi yapabiliyor ve mektubunda kendi dili olan Kürtçeyle yazdığı o tarihsel cümleleri kaleme alıyor. Elbette bu, öyle sıradan bir şey değildir.
Mehmet yoldaşın duruşundan saflara katılmak istediği anlaşılıyor. Zaten evine gitmediği bir dönemde ailesinin hemen düşmana gitmesinin nedeni de büyük ihtimal budur. Oysa ki Mehmet arkadaşın bir abisi de Parti saflarında şehit düşmüştür. Hêzên Taybet üyesi fedai bir arkadaş olan Çiya Sîpan arkadaşın kardeşidir. Şehit Çiya arkadaş, mücadele saflarında emekçi, fedakar ve duruşunda güven veren, önemli ve hassas güvenlik görevlerinde bulunan değerli ve çok keskin bir arkadaştı. Mücadelenin birçok alanında bulundu ve emek verdi. Düşmanın 2015 yılında Kandil’e yaptığı hava saldırısında 2 yoldaşıyla birlikte şehit düştü. Öyle anlaşılıyor ki Mehmet arkadaş da abisi Çiya yoldaşın ardılı olmak, onun mücadelesini yürütmek istemiştir. Heval Mehmet’in eylemi hem düşmanın psikolojik ve özel savaşına hem de ailesinin düşmanın oyunlarına alet olmasına karşı bir tepkidir, onlara karşı bir duruştur. Bu anlamda çok değerli bir duruşun sahibi olduğu açıktır. Heval Mehmet, düşmanın ve ailesinin önüne serdiği tüm maddi yaşam imkanlarını elinin tersiyle itip, reddedip Önderliğe bağlılıkta fedaice bir düzeye ulaşmış ve böylesi zor bir eylem şekli olan kendini yakma eylemini gerçekleştirmiştir. Gerçekten böylesi zor bir eylem yapması, onun Önderlik ideolojisi ve felsefesine olan bağlılığı, kararlılığı ve inancını ortaya koymaktadır. Bu çok anlamlı, değerli ve kutsal bir duruştur. Bu yoldaşlar ölümsüzleşen PKK kadrolarıdırlar.”
Kendimizi değil düşmanımızı yakalım
Bûbo yoldaş eylem yaptığında hareketimizin yönetimi ‘bu tür eylem biçimlerini doğru bulmadıklarını” duyurmuştu. Fakat ondan sonra Mehmet Akar’ın eylem yapmasıyla tekrardan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı çok net bir şekilde, ‘bu tür eylemleri tasvip etmediklerini, Önderliğin de böylesi eylem tarzını doğru bulmadığını, bu yoldaşlardaki fedai ruhun çok değerli ve kutsal olduğunu fakat böylesi yoldaşların bu tür eylemler yerine düşmana karşı savaşacakları saha olan Parti saflarına katılmaları gerektiğini, yani insanın kendisini değil de düşmanı yakması gerektiğini’ açıklamıştır. Kuşkusuz tüm yoldaşlarımız ve yurtsever insanlarımız bu çağrıya uymalı ve buna göre bir mücadele hattını benimsemeli.
Bugün düşman, PKK’nin bir militan kadrosunu düşürmek için içişleri bakanlığı, vali ve kaymakamlık gibi devlet yetkilileri arkadaşların ailelerine giderek onlar yoluyla kadroları düşürmeye çalışmaktadırlar. Yine düşman, tek bir PKK militanını şehit düşürmek için milyonlarca dolar masraf etmekte, tek bir kadro için 3-4 savaş uçağını kaldırmakta ve yoğun bombardıman yapmaktadır. Kendileri açıkça mecliste tek bir güdümlü füzenin 1,2 milyon dolar olduğunu belirttiler. Yani tek bir PKK’li kadroyu vurmak için çok büyük masraflar yapabiliyorlar. Yine devletin en üst yetkilisinden tutalım en alt kademesine kadar tek bir kadroyu düşürmek için yoğun çalıştıkları da bir gerçektir.
Bu durumda PKK kadrosu, düşmanın gözüne batmış bir diken, kalbine saplanmış bir hançerdir. Yurtsever bir genç, PKK kadrosu olmak yerine, neden kendini yaksın? Ohalde başta Kurdistan gençliği olmak üzere yurtsever insanlarımız kendilerini yakmak yerine Kurdistan özgürlük saflarına katılarak düşmanı vurmayı esas almalıdırlar. Düşmanın Kuzey Kurdistan’da bu kadar yoğun özel ve psikolojik savaş geliştirmesine rağmen böylesi bir düzeye gelip fedaileşmek kendi başına tarihi ve çok anlamlı bir duruş olmaktadır. Her ne kadar Partimiz bu eylem biçimini tercih etmiyor olsa da her iki yoldaşın çıkışı anlamlı, değerli ve kutsaldır. Fakat tekraren belirtmek istiyorum ki hiç kimse bu şekilde eylem yapmamalı; başta Önderliğimiz ve hareket olarak biz, böylesi bir eylem tarzını tasvip etmiyor ve doğru bulmuyoruz.
Bugün, halkımıza her türlü vahşeti reva gören bu sömürgeci zihniyete karşı en temel hesaplaşma alanı özgürlük saflarıdır. Özellikle gençlerin gerilla saflarına katılıp, aktif mücadelede yer alması gerekmektedir. Bu vesile ile kalbi Kurdistan için atan tüm yurtsever gençliği gerilla saflarına katılmaya çağırıyorum. Kuşkusuz gelebilen her arkadaş saflarımıza ulaşmalı ve profesyonel bir mücadeleyi esas almalıdır. Ancak ulaşamayan arkadaşlarımız varsa da bu arkadaşların nasıl yaklaşmaları gerektiği geçmişte birçok sefer değerlendirilen bir husustur. Bir kişi, konumu ve imkanları ne olursa olsun, mutlaka bulunduğu yerde düşmana çok ciddi zararlar verebilir.
“15 Şubat Uluslararası Komplosu’nun yıldönümü vesileyle ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ sloganıyla Önderlik etrafında ateşten çember oluşturan başta Halit Oral, Rotînda (Aynur Artan), Kurdê (Selamet Menteş), Mirza Sevimli, Tayhan Umut, Rojbîn Arap, Şaristan Botan ve Viyan Soran yoldaşlar şahsında komploya karşı bedenlerini siper ederek Önderliğimiz etrafında kenetlenen şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyor, anılarını mücadelemizde yaşatacağımızın sözünü tekrardan yineliyoruz. Her ne kadar Önderliğimiz ve hareket olarak bizler, özellikle gerilla saflarında bu tür eylemleri tasvip etmiyor olsak da Viyan Soran yoldaşın yaptığı eylemi biraz daha özelde ele alıp değerlendirmek gerekmektedir. Çünkü Viyan yoldaşın yaptığı eylem hem uluslararası güçler tarafından Önderliğimize karşı yapılan komplo hem de Parti içinde gelişen pasif eğilimlere karşı anlamlı ve tarihsel bir duruştur. Bu anlamda, eylemin yapıldığı dönem de göz önünde bulundurulduğunda Viyan yoldaşın eyleminin birçok mesaj içerdiği de ortaya çıkacaktır.
Bu vesileyle şunu da belirtmek istiyorum: Yer yer gerilla saflarında da gün vesilesiyle bu tür eylemler olmaktadır. Hiçbir yerde arkadaşlarımız ve yurtsever insanlarımız bu tür eylem biçimlerine başvurmamalıdır. Önderliğimiz bu tür eylem biçimlerini tasvip etmediğine göre, özellikle gerilla safları içerisinde yer alan, yine Partiye katılarak aktif mücadele olanaklarına sahip olan arkadaşların bu tür eylemleri yapması katiyen kabul edilemez. Tam tersine özgürlük saflarında olan yoldaşların, Önderlik felsefesini içselleştirip yaşamsallaştırarak, kendilerini güçlendirip düşmana daha büyük darbe vurmaları gerekmektedir. Çünkü zaten düşman, kadroyu vurup yok etmek istemektedir. Bu anlamda kadronun da böylesi bir eylem yapması hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu vesileyle bu tür eylemlere karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum. Hareketimizin de belirttiği gibi, arkadaşlar kendilerini değil, düşmanı yakmalıdırlar. Hakiki ve en temel bağlılık budur ve böyle bir duruşu gerektirir.
Bizim Bûbo ve Mehmet Akar yoldaşların eylemini talimat olarak ele almamız lazım fakat bu, bizim de bu tür eylemler yapmamız anlamına gelmemektedir. Bu talimat; bizim nasıl daha fazla Önderlik çizgisinde derinleşmemiz ve bununla zafere gitmemiz yönündeki talimattır. Bu açıdan, her iki yoldaşın eylemi bizim için bir mesajdır ve her bir arkadaşın da bu yoldaşların mesajını doğru ele alması gerekmektedir. Bûbo ve Mehmet yoldaşların bize bıraktığı mesajın nasıl anlaşılması gerektiği, bu değerli şehitlerimizin mücadelelerinin nasıl zafere taşınabileceği; Önderlik felsefesi ve ideolojisinde nasıl derinleşip faşist-soykırımcı düşmanı yenebileceğimiz noktası üzerinde durmalı ve yoğunlaşmalıyız. Bu anlamda herkesin bu yoldaşların eyleminden gerekli sonuçları çıkarması ve üzerlerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekmektedir.
Tekrardan her iki yoldaş şahsında Kurdistan devriminin tüm şehitlerini saygı ve minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Bûbo ve Mehmet yoldaşlar fedai Apocu militanlardır ve bu kervana katılan özgürlük savaşçılarıdır. Onlar ölümsüzdür ve eylemleriyle Ölümsüzler Taburu’nun üyeleri oldular. Bu temelde bu değerli şehitlerimizin anılarının mücadelemizin yükseltilmesinde ve zafere taşırılarak yaşatılacağını belirtiyor ve “Şehîd Namirin!” diyoruz.