PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan
Serxwebûn gazetesi Kürt tarihinin en önemli ideolojik rolunu üstlenerek 44 yıl boyunca aralıksız bir şekilde yayın hayatına devam ederek Kürdistan’da aydınlanma faaliyetleri ile ulusal kurtuluş hareketine ciddi katkılar sunmakla kalmayarak toplumsal, kültürel ve kimliksel doğuşun varoluşunda önemli bir rol üstlenmiştir.
Kürt ulusal hareketinin doğuşuyla beraber Avrupa’da Ocak 1982 yılında yayın hayatına başlayan Serxwebûn gazetesinin 40. yıl, kuruluşunun ise 44. yıl dönümü vesilesiyle PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan ile yaptığımız röportajı okurlarımız için hazırladık.
Serxwebûn, Kürdistan’daki tarihi değişimin sesi, gerçekleştiricisi ve arşividir
-Yaklaşık yarım yüzyıla damgasını vuran Serxwebûn gazetesinin tarihi çıkışı nasıl değerlendirilebilir?
Serxwebûn 1978’de Kürdistan’da illegal olarak çıkartılmaya başlandığında dergi ebadındaydı. Sonra 1982 yılı ocak ayından itibaren Avrupa’da yayınını legal olarak gazete ebadında sürdürdü. Mevcut günlük gazetelere göre ‘yarım gazete’ ebadında oluyor. Türkiye’de buna yarım gazete deniyordu, hatta dergi diyenler bile oluyordu.
Kuşkusuz Serxwebûn’u kendi başına bir dergi veya gazete olarak ele almamak gerekir. Serxwebûn Kürdistan Devrimci Hareketinin, başka bir ifadeyle Kürdistan Özgürlük Hareketinin merkezi yayın organıdır. Yani bir hareketin, onun yürüttüğü devrimci mücadelenin sesidir. Dolayısıyla çıkışı Özgürlük Hareketinin doğuşuyla, tarihi etkisi özgürlük mücadelesinin etkisiyle bağlantılıdır. Bu devrimci çıkışın ve etkinin de tarihi düzeyde olduğu, Kürdistan’da tarihin gidişini değiştirdiği ortadadır. Serxwebûn işte bu tarihi değişimin sesi, gerçekleştiricisi ve arşividir. Ellinci yılına yürüyen Kürdistan Özgürlük Hareketine ve mücadelesine dair en doğru, geniş ve yeterli bilgiler Serxwebûn gazetesinde bulunur.
Merkezi yayın organı olduğu için baştan itibaren tamamen bir Önderlik çalışması olarak gerçekleşmiştir. Yani Önder Apo’nun duygu ve düşüncelerinin devrimci kadrolara ve yurtsever halka taşırılması işlevini görmüştür. Bu temelde tarihin en büyük eğitim materyali olma rolünü oynamıştır. Apocu Okulun en güçlü araçlarından biri olmuştur. Bu çerçevede özgürlük devriminin tüm teorik, ideolojik, örgütsel, stratejik ve taktik sorunlarının sürekli tartışıldığı ve onlara devrimci çözümler üretildiği bir gerçekliği ifade etmiştir.
Kuşkusuz Kürdistan’da ya da Kürtler adına Serxwebûn’dan önce de yayın yapılmış, dergi veya gazete çıkartılmıştır. Bedirxanilerin bu yönlü yurtdışında harcadıkları belli bir çaba vardır. Yine yirminci yüzyılın başında İstanbul merkezli gelişen Kürt örgütlenmelerinin çeşitli düzeylerde yayın faaliyetleri olmuştur. 19. ve 20. yüzyıllarda Kürdistan’da gerçekleşen yeni işgali ve buna karşı direnişleri anlatmayı esas alan çabalar görülmüştür. Fakat bunların hepsi de dayandıkları ideolojik-politik hareketlerin yaşadığı akıbeti yaşamış, yani kısa ömürlü olarak fazla bir etki bırakamamıştır. Yine esas olarak Kürt egemen sınıfının duygu ve düşüncelerini yansıtmaktan öteye geçememiştir. Dayandıkları güçler gerçek bir ulusal kurtuluş hareketi haline gelemediği için, söz konusu yayınlar da gerçek anlamda devrimci ve özgürlükçü bir yayın olma özelliği taşımamışlardır.
1970’li yılların başında ve ikinci yarısında özellikle Kuzey Kürdistan’da ulusal kurtuluşçuluk iddiası taşıyan bazı dergi ve gazete yayını yapılmıştır. Fakat bunlar da çoğunlukla sömürgeciliğin özümsediği küçük-burjuva orta kesime dayandıkları için, her ne kadar keskin ifadeler kullansalar da gerçekte özgürlük bilinci veren ve kendi içinde tutarlı olan bir yapı kazanamamıştır. Özümsenmiş Kürt küçük-burjuvazisinin sesi olarak, sömürgeci sistemden pay almayı öngören amaçlarını bazı tehditkâr ifadelerle gerçekleştirmeye çalışmıştır. Daha çok da reformist-teslimiyetçi bir milliyetçilikle devrimci ulusal kurtuluş çizgisinin gelişmesini çarpıtma ve saptırma çabası içinde olmuş, tarihi rolü böyle gerçekleşmiştir. “Özgürlük Yolu”, “Rizgarî” ve benzeri adlarla yapılan bu yayıncılığın ömrü de dayandıkları hareketlerin ömrü gibi kısa olmuştur. Kürdistan’da mücadelenin sertleştiği 12 Eylül darbe sürecinde söz konusu hareketler ve yayıncılık tarihe karışmıştır.
Serxwebûn işte böyle bir tarihi sürecin içinde çıkış yapmış ve gelişmiştir. Kürdistan’da Özgürlükçü Önderliksel Doğuşa ve PKK olarak somutlaşan bir Özgürlük Hareketine dayandığı için, tamamen onların duygu ve düşüncelerini ifade etmiş, kapitalist moderniteye dayanan sömürgeci-soykırımcı sistemden tamamen kopmayı ve yeni bir alternatif yaşam inşa etmeyi temsil etmiştir. Böylece Kürdistan’da gerçek özgürlüğün ruhu, bilinci ve eğitim okulu olmuştur. Düşüncede bağımlılığın zerresini ihanetle özdeş gören bir anlayış ve bakış açısı temelinde Kürdistan’da gerçek bir bağımsızlık ve özgürlük çizgisinin yaratıcısı olmuştur.
Kürdistan’da gerçek anlamda bağımsızlıkçı ve özgürlükçü düşüncenin Serxwebûn ile başladığı ve geliştiği rahatlıkla söylenebilir. Bu anlamda özgür basıncılığın temeli Serxwebûn ile atılmıştır. Kesintisiz yarım asırdır süren bir özgürlük devriminin sesi olması itibariyle de böyle tanımlanmayı ziyadesiyle hak etmiştir. Özgür basın başlangıcını burada aramak, kendini tamamen bu çıkışa dayandırmak durumundadır. Basın-yayın alanında doğru çizgi duruşu, özgürlükçü bakış, her türlü liberal-milliyetçi anlayıştan kopma ve bağımsız düşünceye ulaşma ancak böyle gerçekleşir. Serxwebûn çıkışının baştan itibaren böyle bir iddiası ve anlamı zaten vardır. Yani kendinden öncekilere eklemlenme ve onların bir uzantısı olma değil de yeni bir çıkış olarak ilki temsil etme karakterine sahiptir. 44 yıllık yayın hayatında temsil ettikleri ve yarattıkları da böyle bir ilk ve başlangıç olmayı fazlasıyla hak etmiştir. O halde yeni bir yayın yılına girerken bu gerçeği bir kez daha ifade etmek ve yeni yayın yılını bu ruh ve anlayışla karşılamak yerindedir. Bu temelde Serxwebûn’un yeni yayın yılına girişini kutluyor, Mazlum Doğan’la başlayan kahraman şehitlerini saygıyla anıyor, tüm çalışanlarını selamlıyor ve başarılar diliyoruz!
Kürdistan’da dergicilik ve dernekçilik anlayışına karşı Serxwebûn gazetesinin tarihi çıkışı
– Hareket olarak ilk çıkışta legal sayılabilecek dernek, gazete, dergi gibi çalışmalar çok önemsenmedi ancak daha sonra 1978 yılından itibaren Manifesto ile birlikte sözlü propaganda ağırlıklı olarak yerini yazılı belgelere bıraktı. Değişen ne oldu da yazılı propaganda öne çıktı? Serxwebûn’dan önce Hareketimizin hangi yazılı çalışmaları oldu?
Soruda da belirtildiği gibi, Apocu Hareket esas olarak dernek, dergi ve gazete çalışmasına değil, bunların legal yapılmasına ve Kürdistan’da temel görülmesine karşıydı. Legal olarak yapılan her şeyin sömürgeci düşmanın denetiminde olacağını, dolayısıyla düşmanın onların kalıcı olmasına izin vermeyeceğini, kendisi için tehlikeli gördüğü anda vurup dağıtacağını, sonuçta ortada Kürt halkı için bir şey kalmayacağını belirtiyordu. Nitekim PKK’nin bu görüşü pratikte de doğru çıktı. Çünkü 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesine giden süreçte düşman saldırıları artınca söz konusu legal çalışmalar tuzla buz olup gitti. Hiçbirisinin esamesi bile okunmaz hale geldi. Apocular legal faaliyetlerin sonucunun böyle olacağını söylüyordu ve pratikte de böyle oldu. Geride Kürt halkı için ayakta kalan yine de PKK’nin yürüttüğü illegal çalışmaların ortaya çıkardığı gelişmeler oldu.
Demek ki PKK yazı yazmaya ve dergi çıkarmaya karşı değildi, bunları legal yapmaya karşıydı. Nitekim yazılı olmasa da sözlü propagandayı kendisi çok etkili ve yaygın bir biçimde kullandı. İllegal yayın yapma gücüne ve imkânlarına sahip olmadığı için de dergi çıkartamadı ve propagandayı sözlü olarak yürütmek durumunda kaldı. Ne zaman ki illegal yayın yapabilecek güce ulaştı, işte o zaman illegal olarak Serxwebûn dergisinin yayınını başlattı. Demek ki değişen PKK’nin güçlenmesi ve illegal yayın çıkartabilecek güce ulaşması oldu. Nitekim bu güce ulaşınca da Kürdistan’da legal yayın yapmadı, tümüyle illegal yayıncılığı esas aldı. Serxwebûn da böyle bir illegal temelde hazırlanan ve yayınlanan dergi oldu.
Kuşkusuz Serxwebûn’dan önce de Apocu Hareketin yazılı materyalleri vardı ve hepsi de illegaldi. Daha 1976’da Önder Apo ile Hayri arkadaş mevcut düşünceleri taslak düzeyinde yazılı hale getirmişti. O bir taslaktı ve olduğu biçimiyle fazla kullanılmadı. Esas olarak daha sonraki yazılı çalışmalara temel teşkil etti. Önder Apo, 1977 yılının Eylül ayında Antep’te Program Taslağı’nı yazdı ve on daktilo sayfasının üzerinde olan bu metin çoğaltılarak illegal biçimde kadrolara dağıtıldı. Oldukça kapsamlı, özlü ve sistemliydi; Apocu Grubun tüm görüşlerini içeriyordu. Yine Önder Apo, 1978 yılının baharında “Haki Karer Yoldaşın Anısına” başlıklı ve broşür düzeyinde bir anı yazısı hazırladı. Fuat arkadaş bu yazıya bazı eklemeler yaparak, söz konusu yazı 1978 Mayıs’ında broşür olarak illegal biçimde çoğaltılıp tüm kadrolara dağıtıldı. 1978 Temmuz’unda Kürdistan Devriminin Yolu Manifestosunun yazılması ve Serxwebûn dergisinin yayınlanması bunlardan sonra geldi.
Demek ki Apocu Hareket yazmaya, yayın yapmaya, bu temelde propaganda ve eğitime karşı değildi; onların legal olarak ve düşman denetiminde yapılmasına karşıydı. Çünkü düşman istediği zaman hepsini yok edebilirdi ve nitekim etti de. Fakat illegal olarak yapılan çalışmaları öyle kolay yok edemezdi ve nitekim Serxwebûn’u yok edemedi ve durduramadı. Yani karşıtlık yapılan işe değil, onun tarzına ve biçimineydi. Tabi içeriğine dönük de kapsamlı eleştirileri vardı. Tarih söz konusu Apocu görüşü doğruladı.
Diğer yandan, dernek kurmak, dergi ve gazete çıkarmak ayrı bir şeydir, ‘dergicilik ve dernekçilik yapmak’ ayrı bir şeydir. Bir devrimci hareket çok yönlü ideolojik, politik, örgütsel, askeri örgütlenme ve eylemlilik içinde olur; bunlarla birlikte demokratik mücadele aracı olarak dernek, sendika ve benzeri kurup propaganda çalışması için dergi ve gazete de çıkarır. Bu, doğru ve normal bir durumdur. Apocuların buna bir itirazı yoktur, tersine o dönemde de birçok dernek ve sendikada etkinlik geliştirmişlerdir. Reformist küçük-burjuva milliyetçi akımın öngördüğü dernekçilik ve dergicilik temel ve tek mücadele anlamındadır. Yani Kürdistan ulusal kurtuluşunu legal dernek kurarak, dergi ve gazete çıkararak ve bunlara dayalı olarak mücadele etme temelinde gerçekleştireceklerini iddia etmişlerdir. Bu temelde devrimci partileşmeyi ve silahlı direnişi reddedip suçlamışlardır. Apocuların eleştirdiği ve PKK’nin reddettiği işte bu anlayış ve çizgidir. Tartışma Kürdistan’ın hangi temel mücadele ile kurtulacağı sorusu üzerinde olmuştur. PKK kurtuluşun silahlı direnişle sağlanacağını savunmuş, reformist-milliyetçi akımlar ise dernekçilik ve dergicilikle olacağını savunmuşlardır. Tartışma ve görüş ayrılığı bu temelde ortaya çıkmış ve tarih bu noktada da PKK’yi doğrulamıştır.
Serxwebûn, Kürdistan Devrimi’nin Yolu Manifestosuyla yayın hayatına başladı
– Serxwebûn gazetesinin kuruluşu nasıl gerçekleşti, hangi ihtiyaçtan kaynaklandı ve fikir kimden çıktı?
PKK bir Önderlik hareketidir. Bütün temel fikirler ve temel adımlar Önderliğe aittir. Serxwebûn ismiyle illegal bir dergi çıkarmak da temel bir devrimci adımdır. Dolayısıyla bu fikrin ve adımın Önder Apo’ya ait olduğu kesindir. Başka türlü de zaten olamazdı.
İhtiyaç konusuna gelince, şüphesiz bunu devrimci hareketin büyümesi ve gelişmesine bağlı görmek gerekir. Örneğin Ankara’da yüksek öğrenim içindeki bir avuç gençlik grubunu fiili olarak denetlemek, sözlü olarak eğitip yönlendirmek mümkündür. Yine Kürdistan’ın bazı bölgelerine dağılmış bir devrimci grubu da aynı şekilde denetleyip yönlendirmek imkân dahilindedir. Önder Apo da her iki dönemde aynı şeyi yapmıştır. Fakat kadro sayısı çoğalmış, her gün yeni adaylar katılmış, farklı devrimci çalışma türleri gündeme gelmiş, örgütsel bölgeler oluşmuş, silahlı direniş başlamış iken aynı tarzda hareketi eğitmek, denetlemek ve yönetmek mümkün değildir. Nitekim PKK’nin devrimci bir parti olarak resmen kuruluş gerekçesi de buraya dayanmıştır. Artık bu kadar kadroyu, böyle geniş bir örgütü ve çok yönlü devrimci mücadeleyi bir kişi olarak yönetmek mümkün olmadığı gibi, sadece sözlü propaganda ile eğitmek de mümkün değildir. Pratik olarak bunu gerçekleştirmek zordur. Güvenlik açısından bu kadar hareket etmek imkânsızdır. Büyüyen hareketin görev ve sorunlarını sadece toplantılarla çözmek mümkün değildir. Bütün bunlar, gelişen hareketin yeterince eğitimi, örgütlenmesi ve etkili yönetimi için merkez yayın organını gerekli kılmıştır. Nitekim Serxwebûn da söz konusu bu rolü başarıyla oynamış ve devrimci hareketin ihtiyacını karşılamıştır.
Kuruluş konusuna gelince, yanlış hatırlamıyorsam 1978 Nisan ayında Elazığ’da yapılan bir toplantıda böyle bir yayın organı çıkarmaya karar verildi ve bunun için bir Yayın Kurulu görevlendirildi. Yayın Kurulu Amed’de üslendi ve çalışmalarını yürüttü. Yayın Kurulunu Önder Apo doğrudan koordine ediyordu. Dolayısıyla örgütlenme ve çalışmasını da bizzat yürüttü. Mayıs ayından itibaren Yayın Kurulu Amed’te bir dizi toplantı yaptı. Sanıyorum böyle üç-dört toplantı oldu. Önder Apo alana gelince toplantı yapılıyor ve nasıl bir yayın organı çıkartılacağı konusu üzerine tartışılıyordu. Yayın çizgisi, programı, tarzı ve benzeri üzerine taslak oluşturuluyordu. Bu süreç biraz uzadı. Fakat ortada herhangi bir tecrübe de yoktu. Toplantılar arasında basım araçları konusunda çalışma yapılıyor, yerler örgütleniyor, yayınlanacak yazılar hazırlanmaya çalışılıyordu. Örneğin Mazlum arkadaş böyle üç tane makale hazırlamıştı. Yani çıkacak yayın organının hem teknik hazırlıkları ve hem de içinde yer alacak yazı hazırlıkları yapılıyordu.
Süreç böyle ilerlerken, Temmuz ayının ortalarında Önder Apo, Amed-Şehitlikteki parti evinde Kürdistan Devriminin Yolu Manifestosunu yazdı. Yazımı bir hafta bile sürmedi. Önder Apo günlük olarak bir deftere kalemle yazdı, ben ve Mazlum arkadaş birlikte yazılanları daktiloya geçirdik. Yazım işi bitince Önder Apo başka alanlara gitti. Yayın Kurulunun geri kalan üyeleri Dersim’de toplanarak yazılan metni redekte etme çalışması yürüttü. Dersim’de operasyonlar artınca söz konusu redekte çalışması Karakoçan’a kaydırıldı ve orada tamamlandı. Ortaya çok güzel, bütünlüklü ve derin bir yazı çıktı. Böylece yayın organı için de gereken yazı hazırlanmıştı. Ortak görüş olarak Serxwebûn’un birinci sayısında Kürdistan Devriminin Yolu Manifestosunun yayınlanmasına karar verildi. Bu görüşü Önder Apo da uygun görünce, bu temelde basım çalışmalarına geçildi. Önder Apo’dan, Serxwebûn’un yayın çizgisini içeren bir çıkarken yazısı yazması talep edildi. Önder Apo onu da gerçekleştirince, artık tek iş olarak basım kalmıştı.
Serxwebûn kitap büyüklüğünde dergi olarak basılacaktı. Bu temelde kapak basımı Amed-Bağlar’da yapıldı. Sanki matbaada basılmış gibi orijinal kapak basımını elle yaptık. Böyle elle basım yapmayı bilen Fehmi isimli bir teknik ressamımız vardı. Gereken tüm malzemeleri Ankara’dan satın alıp Amed’e getirdik. Önce basım sistemini hazırladık, sonra tek tek kartonlara basım yaptık. Kapaklar hazırlanırken Önder Apo da vardı ve tamamlanana kadar dikkatle izledi. Kapak basımı güzeldi ve heyecan vericiydi. Sonra kapakları ve metni alıp basım birimi olarak Elazığ’a gittik. Basımı orada yapacaktık. Fakat orada da operasyonlar çok olunca, bu sefer basım malzemelerini Bingöl’e taşıdık. Basılacak yazıları Bingöl’de Şehit Zeki Yıldız arkadaşın evinde daktilo ile mumlu kâğıda geçirdik. Yine Bingöl’de bayram için köye gitmiş olan bir yurtseverin evinde teksir makinası ile basımı yaptık. Orada ayrıştırdık, kapakları ayarladık ve basılanların hepsini dergi sayıları olarak zımbaladık. Bıçakla kenarlarını kesip hazır hale getirdik. Gece-gündüz durmadan dört gün içinde tüm bu çalışmaları yaptık.
Sonuçta tedbir olarak yarısını bir bavula doldurarak Şehit Hüseyin Durmuş arkadaşa verdik ve götürüp uygun bir yerde saklamasını istedik. Götürürken kendisi de yakalandı, dergileri de polise yakalattı. Geri kalan yarısını hızla bölgelere dağıttık ve arkadaşlara ulaştırdık. Böyle olunca hepsinin yakalanması önlenebilirdi. Tüm bu çalışmalar illegal temelde yürütüldü. Eylül ayıydı. Sadece mumlu kâğıda geçirme 15 günden fazla sürdü. Tecrübemiz yoktu, acemiydik. Ekim ve Kasım aylarında bölgelerde arkadaşlar Serxwebûn’u okudular ve kuruluş kongresinin hazırlıklarını bu temelde yaptılar. Böylece Apocu Hareket illegal temelde ilk dergisini çıkarmış ve yayın hayatını başlatmış oldu. Tarih büyük ihtimalle ya Eylül’ün son günleri ya da Ekim ayının ilk günleriydi. Daha sonra 1979 yılında Kürdistan’da illegal olarak beş özel sayı basıldı. Özel sayı basılamayınca 1980’de birkaç sayı Haber Bülteni çıkartıldı. Daha sonrada 1982 Ocak ayından itibaren Serxwebûn gazete ebatıyla Avrupa’da aylık yayınına başladı ve günümüze kadar kesintisiz devam etti.
Serxwebûn, Apocu düşüncenin özüdür
– Serxwebûn ismi kimin önerisiydi. Serxwebûn’un şiarı ‘Hiçbir Şey Bağımsızlık ve Özgürlükten Daha Değerli Değildir’ nereden esinlenilerek oluşturuldu?
Özel olarak birisinin önerip önermediğini bilmiyorum, fakat Önder Apo’nun onaylaması ve karar vermesi temelinde olduğunu biliyorum. Kaldı ki birisinin bu ismi önermesine ve bu temelde tartışma yürütülmesine de gerek yoktur. Çünkü Apocu Hareket Kürdistan’ın ‘Bağımsızlıkçı’(Serxwebûncu) akımı, hareketiydi. Örneğin ‘Özgürlük Yolcular’ vardı, ‘Rizgarîciler’ vardı, ‘DDKD’ciler’ vardı; Apocular da ‘Serxwebûncular’ oluyordu. Apocuların ilk ve en temel sloganlarından biri ‘Kahrolsun Sömürgecilik’ iken, ikincisi de ‘Yaşasın Bağımsızlık’ idi. Yani ‘Bijî Serxwebûn!’. Yıllarca bu sloganı haykırdılar ve her yere yazdılar. Grup Hareketi ‘Apocular’ ve ‘Kürdistan Devrimcileri’ yanında ‘Serxwebûncular’ olarak da bilindi. Böyle bir durumda bir yayın organı çıkarmak istenince bunun adının ‘Serxwebûn’ olacağı açıktır. Nitekim olmuştur da. Serxwebûnculuk Apocu düşüncenin özüydü ve bunu Önder Apo geliştiriyordu. Dolayısıyla nasıl ki ‘Apocular’ adını Önder Apo verdiyse, ‘Serxwebûncular’ adını da Önder Apo verdi. Yani düşüncede bağımsızlık, siyasette demokrasi, yaşamda özgürlük, eylemde zafer bu çizginin özü oluyor.
‘Hiçbir Şey Bağımsızlık ve Özgürlükten Daha Değerli Değildir’ sözü, Vietnam devriminin önderi Ho Chi Minh’in sözüdür. Kendisine ‘Ho Amca’ deniyordu. Apocu Hareket her bakımdan Vietnam devriminden ziyadesiyle etkilendi. İşçi Partisi ismi de oradan geliyor. Başka esas aldığı birçok şey vardır. Bu söz de Vietnam yurtseverliğinin ve devrimciliğinin özünü yansıtıyordu. Kürdistan devrimcileri açısından son derece etkileyiciydi. O dönemde de çok fazla kullanılıyordu. Dolayısıyla derginin temel sloganı olarak ilk sayıdan itibaren yer aldı. Adı ‘Serxwebûn’ olan bir derginin temel slogan olarak bunu almasından daha doğal hiçbir şey olamazdı. O slogan da PKK’nin ve dolayısıyla Serxwebûn dergisinin çizgisini en özlü olarak veren slogan oldu.
Önder Apo ve Mazlum arkadaşın yaşam ve çalışma disiplini, başarma durumunu ortaya çıkardı
– İlk çıkışta Serxwebûn editöryasında hangi arkadaşlar yer alıyordu? Ne tür zorluklar yaşanıyordu? İmkanları nasıldı ve bugüne nasıl gelindi?
1978 mayısında örgütlenen Yayın Kurulunu doğrudan Önder Apo koordine ediyordu, yani Önder Apo’ya bağlıydı. Bu temelde Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Fatma ve ben yer alıyorduk. Sanırım alan örgütünde görevli olduğu için Saime Aşkın arkadaş da pratik işlere yardımcı oluyordu. Kongreye kadar böyle devam etti. Kongre sonrası parti örgütlenmesi kapsamında Merkez Yayın Komitesi örgütlendi. Sorumlusu Mazlum arkadaştı. Mazlum arkadaş partinin ilk Merkez Komitesinin üyesiydi ve Merkez Komitede basın-yayın sorumlusuydu. Merkez Yayın Komitesi üç kişiydi ve diğer iki üye Fatma ve bendim. Ayrıca bu komiteye bağlı olarak bir de ‘Basım Birimi’ örgütlenmişti ve sorumlusu Ahmet Bayık arkadaştı.
Bu durum 1979 yılı Haziran başına kadar sürdü. Haziran başında ben Merkez Yayın Komitesinden ayrıldım, yerime Fuat arkadaş görevlendirildi. Böylece komite Mazlum ve Fuat arkadaşlarla Fatma’dan oluştu. Bu durumda Ekim başında Mazlum arkadaşın yakalanmasına kadar devam etti. Söz konusu yakalanma ardından Fuat arkadaş da pratik örgütsel çalışmalarda görevlendirildi. Merkez Yayın Komitesine ise Fatma’nın yanına Meral Kıdır ve Saime Aşkın verildi. Zaten Mazlum arkadaştan iki ay sonra da Basım Birimi ve araçları yakalandı. Oluşan yeni yayın komitesi artık Serxwebûn çalışması yapamadı ve onun yerine ‘Haber Bülteni’ çıkardı. 12 Eylül darbesine kadar böyle devam etti.
Kongre öncesi Yayın Kurulu esas olarak Amed merkezde üslendi ve çalışmalarını burada yürüttü. Basım işlerinde kısmen Elazığ ve Bingöl alanlarını da kullandı. Kongre sonrası örgütlenen Merkez Yayın Komitesi de başlangıçta Amed merkezde üslendi ve çalıştı. Mayıs başında Antep’e taşındı ve 1979 yılında Antep’te çalıştı. Aynı yıl Basım Birimi de Kızıltepe’nin Xurs Köyünde çalışmalarını yürüttü ve 29 Kasım’da orada yakalandı. 1980’de kadınlardan oluşan yayın birimi bir süre İskenderun’da üslendi ve orada çalıştı. Yurtdışına çıkış buradan gerçekleşti.
Çalışma koşulları anlamında söylenebilecek şey elbette çoktur. Fakat bunların ne kadar gerekli olduğu tartışma götürür. Kitap bulma ve okuma açısından ciddi bir sorun ve zorluk yoktu. Türkçe olarak basılmış tüm kitaplar bulunabiliyor ve de okunabiliyordu. Tabi koşullar basım imkânları ile güvenlik bakımından ciddi zorluklar içeriyordu. PKK’nin bir matbaası yoktu ve illegal dergiyi bastırabilecek matbaacı dostu da yoktu. Bir ara matbaa kamulaştırılabilir mi diye araştırıldı, fakat o kadar ağır demir yığınını alabilmek mümkün değildi. Hazır başka tür basım aracı da yoktu. Dergi kapağının basımı için Ankara’dan birçok malzeme satın alınıp getirildi. Zımbalamaya ve kenarlarını kesmeye kadar her şeyi biz yapıyorduk ve buna göre araç bulmamız gerekiyordu. Dizgiyi daktilo ile yapıyor, basımı teksirle gerçekleştiriyorduk. Daktilo ve teksir makinalarını okullardan veya devlet dairelerinden alıyorduk. Böyle de olsa aslında Xurs Köyünde ciddi bir basım malzemesi biriktirmeyi başardık.
Güvenlik açısından da Maraş katliamı ardından Kürdistan’da sıkıyönetim ilan edildi. 1979 Mayıs başından itibarense söz konusu sıkıyönetim hem genişletildi ve hem de sertleştirildi. Giderek Kürdistan savaş alanı haline geldi. Bu durum yerleşik çalışma yapan basını elbette daha çok zorladı. Amed’ten Antep’e bu nedenle taşınıldı. Antep daha geniş bir şehirdi. Mazlum arkadaş sıkıyönetim ortamında yakalandı. İskenderun’a da güvenlik için gidildi. Burası örgütten bile kopuk bir alandı ki, örgütle iletişim bile ciddi zorluk içeriyordu. Fakat Önderliğin ve Mazlum arkadaşın yarattığı yaşam ve çalışma disiplini, her zorluğu yenen ve engeli aşan tarzı tüm ortamlarda zorlukları yenip çalışma ve başarma durumunu ortaya çıkardı.
Serxwebûn, kültürel soykırım altında olan bir halkın bağımsızlık ve özgürlük sesidir
– 1982 yılının Ocak ayından başlayarak Avrupa’da 40 yıldır kesintisiz yayın yapan ve özel sayı dışında kitap, broşür basımını da üstlenen Serxwebûn gazetesi misyonunu sizce yerine getirdi mi? Hangi noktalarda eksik ve yetersiz kaldı?
1981 yılı Temmuz’unda yapılan PKK 1. Konferansının seçtiği Merkez Komitesi kendi üyeleri içinden beş kişiyi Merkez Yayın Faaliyetlerini yürütmekle görevlendirdi. Önder Apo ile birlikte ben, Fuat arkadaş, Fatma ve Davut bu görevi yerine getirecektik. Fatma zaten konferans sırasında Avrupa’daydı. Konferans ardından Fuat arkadaşla Davut da Avrupa’ya gönderildi. Böylece birimin üç kişisi Avrupa’da oluyordu. Merkez Yayın Faaliyeti esas olarak Avrupa’da sürdürülecekti. Serxwebûn kaldığı yerden aylık merkez yayın organı olarak çıkartılacak, ihtiyaca ve gelişmelere göre yayın faaliyetleri genişletilecekti. Kitap ve dergiler buna eklenecekti.
Serxwebûn yarım gazete ebadında 1982 yılının Ocak ayından itibaren aylık olarak çıkmaya başladı. Yazılarının hemen hepsi Ortadoğu’dan gidiyordu. Avrupa sadece basım ve dağıtım işini yürütüyordu. Doğrusu o süreçte Avrupa Birimi gereken çalışmayı yürütmedi, tersine kendi içinde hep sorun yaşadı. Bunlar Semir tasfiyeciliğinin etkileriydi. Birinci Konferans ile İkinci Kongre arasında Önder Apo çok yoğun bir teorik çalışma yürüttü ve ben de yardımcı oldum. Yayın faaliyetlerini esas olarak bu çalışmanın sonuçları sürdürdü. Serxwebûn bir aylık gazete olduğu gibi, aynı zamanda bir yayınevi de oldu. Serxwebûn yayınları adıyla kitaplar basılmaya başlandı. Öncelikle konferans ve kongre belgeleri yayınlandı. FKBDC örgütlenmesi temelinde ‘Demokrat Türkiye’ gazetesi çıkartıldı. Daha sonra ERNK yayın organı olarak ‘Berxwedan’ gazetesi yayınlandı.
İkinci Kongreden sonra söz konusu merkezi örgütlenme yürümedi ve değiştirildi. İş bölümü esas olarak alanlara göre yapıldı. Ülkede gerilla çalışmasını yürüten yönetimle Avrupa’da basın ve kültür gibi yumuşak çalışmaları yürüten yönetimler oluştu. Fakat basın-yayın faaliyetlerini esas olarak Önderlik yürüttü. Avrupa’da dizgi, baskı ve dağıtım gibi teknik işleri yürüten birimler görevlendirildi, esas teorik çalışma ile propaganda faaliyetini ise Önder Apo üslendi. Özgürlük devriminin değişik konularını içeren broşür ve kitaplar hazırladı, çözümlemeler yaptı. Bunlar önce Serxwebûn’da yayınlanıp sonra da kitap olarak basıldı. Bu çalışmalar o kadar yoğun oldu ki, 1983-84 sürecinde bir dönem hepsini yayınlamak için Serxwebûn gazetesi yetmedi. Bunun üzerine ‘Şoreşa Kurdistan’ adıyla üç aylık dergi çıkartıldı ve birçok teorik yazı orada yayınlandı. Fakat daha sonra dergi faaliyeti durdurulup hepsinin Serxwebûn’da yayınlanması esas alındı. Böylece Serxwebûn gazetesinin sayfa sayısı çoğunlukla iki kata ulaşacak kadar çoğaltıldı. Mahsum Korkmaz Akademisi ve Parti Merkez Okulu süreçlerinde de bu durum olduğu gibi devam etti.
Bu biçimde Serxwebûn, Avrupa’da aylık gazete olarak kesintisiz yayınının kırkıncı yılını tamamlıyor ve Ocak sayısıyla birlikte 41. Yılına giriyor. Kürdistan’da özgür basıncılığın temellerini atan Serxwebûn, aynı zamanda Kürtlerin en uzun süreli yayın organı olma özelliğini de taşıyor. Aylık sayılarının dolgunluğu yanında, çıkardığı çok sayıda özel sayı da bulunuyor. Bir yayıncılık olarak birçok kitap, broşür ve benzeri de yayınlamış bulunuyor. Hiç kuşku yok ki Kürtler açısından bu durum bir zirvedir. Önder Apo öncülüğündeki özgürlük devriminin sesi ve en temel arşividir. Özgür Kürtlüğü belirleme hakkını fazlasıyla hak etmiştir. Kürtlerde yeni bir bilinç ve özgürlük hafızası oluşturmuştur. Bu yönleriyle Serxwebûn’un üzerine düşen rolü oynadığı ve görevleri başarıyla yerine getirdiği kesindir. Kürt bireyinin ve toplumunun yeni özgürlük bilincini yaratmış, hafızasını oluşturmuş ve yeni özgür Kürtlüğü yaratmıştır.
– Peki hiç mi eksikliği yoktu?
Elbette vardı, hiç eksikliği olmaz olur mu? Örneğin yayınında bir kesintisizlik ve istikrar olsa da içerik bakımından amaca uygunluğu ve rol oynaması her zaman aynı düzeyde olmamıştır. Serxwebûn’un yazılarının uzunluğu ve dili birçok kez eleştiri konusu olsa da, bu eleştirileri olduğu gibi doğru görmemek gerekir. Evet zaman zaman redekte zayıflıkları ve bazı düzensizlikler yaşamıştır. Her zaman aynı özenin gösterilemediği söylenebilir. Fakat kültürel soykırım altında olan bir halkın bağımsızlık ve özgürlük sesi olarak, söz konusu kültürel soykırıma, zihniyet kırımına karşı mücadele edebilmek için yazılarının uzun olması ve bazen tekrara düşmesi anlaşılırdır. Serxwebûn’un en temel eksikliği ülkede çıkmaması, kadro ve halk çoğunluğuna yeterince ulaşmamasıdır. Gerçi içeriğindeki birçok yazı başka biçimlerde kadrolara ve halka ulaşmaktadır, fakat Serxwebûn’un bir bütün olarak ulaşmaması yinede büyük bir eksiklik olmaktadır. Bu yönüyle devrimci ve yurtsever eğitimi sınırlı kalmıştır. Eğer bu eksiklik giderilebilmiş olsaydı, hiç kuşku yok ki parti ve halk üzerindeki eğitici etkisi kat kat fazla olacaktı.
Serxwebûn olmasaydı özgür basın var olmazdı
– Serxwebûn olmasaydı bugün sayısız gazete, dergi, site, tv olur muydu?
Hiç kuşku yok ki, Serxwebûn olmasaydı özgür basın var olmazdı. Özgür basının var oluşunda ve çeşitli organlar biçiminde gelişiminde Sarxwebûn’un rolü ve payı belirleyici düzeydedir. Bu nedenle de Serxwebûn gerçeğini ve çizgisini doğru anlayacağız ve bu çizgide sürekli gelişmeyi ve derinleşmeyi esas alacağız. Özgür basın kapsamındaki bütün yayıncılığı Serxwebûn çizgisinde geliştireceğiz. Çizgi sapmasına ve hakikatten uzaklaşmaya asla fırsat ve yer vermeyeceğiz.
Şöyle düşünmemiz ve söylememiz lazım: Önce Serxwebûn vardı. Daha sonra her şey ondan doğdu ve ona bağlı olarak gelişti. Yurtdışında olduğu kadar dört parça Kürdistan’da Demokratik Sosyalizmin ve özgürlük devriminin tüm sorunlarını gündemleştiren ve çözüme kavuşturan Serxwebûn gazetesidir. Serxwebûn insanlığın bilgi hazinesidir. Son yarım asırda her türlü olumsuzluğa karşı yeni insanlık düşüncesinin kadın özgürlük çizgisinde yeni bir senteze kavuşturulmasıdır. İnsanlığın hakikat arayışına dayatılan tüm sapmaları ve de saptırmaları teşhir ederek, yirmi birinci yüzyılın başında doğru bir hakikat arayışçılığının ve yürüyüşünün geliştirilmesidir. Serxwebûn var oldukça insanlık hakikatini ifade eden iyiliği, doğruluğu, güzelliği ve özgürlüğü hiçbir güç saptıramayacaktır.
– Gazeteyi sahiplenmek, yaşatmak ve okunmasını teşvik etmek için ne yapmak gerekir?
Birincisi her sayıda içeriğini doğru, yeterli ve dikkatli tespit etmek ve her zaman ihtiyaca cevap verir kılmak lazım. İkincisi biçimsel düzenlenişine özen göstermek, sadeliğini hiçbir zaman kaybetmemek kaydıyla göze batan şeylere yer ve fırsat vermemek, dil düzenlenişini ve redektesini akışkan ve anlaşılır kılmak gerekir. Üçüncüsü, mevcut teknik gelişmeyi kullanarak en geniş kesimlere ulaştırmanın yol ve yöntemlerini bulmak gerekir. Bu konuda farklı ulaşım yöntemlerini birbirine alternatif görmemek, çok yönlü bir biçimde her yöntemi kendi alanında kullanmayı bilmek önemlidir. Dördüncüsü, yukarıda da en önemli eksiklik olarak belirttiğimiz hedef kitleye ulaştırmanın araçlarını mutlaka geliştirmek gerekir. Yani parti kadrolarına ve yurtsever halka en geniş biçimde ulaşmasının yöntem ve araçları geliştirilmelidir. Bu konuda son yıllarda Kürtçe çeviri ve Kürdistan’da basma yönündeki çabalar gerçekten önemli ve anlamlıdır. Bunun özenle ve çabayla geliştirilmesi ve gerçekleştirilmesi söz konusu sorunun çözümünde çok önemli bir rol oynayacaktır. Yani hem farklı dillere çeviri ve o temelde ilgili kitleler içinde basıp dağıtabilmek ve hem de Türkçesini bu dili konuşan kesimlere daha çok ulaştırmak gerekli ve önemlidir.
Avrupa’da bu kadar özlü ve istikrarlı yurtseverliği Serxwebûn ortaya çıkarmıştır
– Halkın gazeteyi sahiplenme düzeyini nasıl buluyorsunuz? Zayıf kalan yanlar nasıl aşılabilir?
Aslında Avrupa pratiği gösteriyor ki, halkın Serxwebûn’u sahiplenme düzeyi çok iyidir. Öyle zamanlar oldu ki tirajı kırk bine, hatta elli bine çıktı. Avrupa düzeyinde bu sayı çok önemliydi. Bir de yukarda belirttiğimiz yöntemlerle gazeteyi farklı alanlara taşırma işi gerçekleştirilirse o zaman sayının ne kadar artacağı rahatlıkla görülebilir. Fakat deniyor ki bu tiraj istikrarlı değil. Yani her zaman o düzeyde seyretmiyor, onun yarısına bile düşüyor. Peki burada sorumluluk neye ve kime aittir? Çok açık ki içeriği her zaman yeterli olmamaktadır. Çok açık ki kitlelere götürülmemektedir. Yani kitlelerin gazeteye kendilerinin ulaşması ve her içeriği kabul etmesi beklenmektedir. Bu yanlıştır ve açık ki yetersizliğin sorumlusu bu işi yapanlardır. Yani yetersizlik halkın sahiplenmesindeki zayıflıktan değil, çalışmayı yürütenlerin hata ve eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Burada bir şey daha belirtmek isterim: Deniyor ki halk alıyor ama fazla okumuyor, örgütün hatırı için bunu yapıyor. Okumama nedeni olarak da yazıların uzunluğu gösteriliyor. Bir kere, gerçekten halk partinin ve Serxwebûn’un hatırını bu kadar gözetiyorsa, hiç kimse bunun kötü bir durum olduğunu söyleyemez. Öyleyse bu da iyi bir durumdur. Okunmaya gelince, cezaevleri dışında gazetelerin tamamen okunduğuna hiçbir yerde tanık olunamaz. Yani her gazeteyi eline alan kişi şöyle bir bakar, başlıklarını okuyup içeriğini gözden geçirir ve ilgisini çeken bazı yerleri de zamanı olduğu ölçüde okur. En kısa yazılı ve çoğu resimli gazeteler açısından bile bu durum geçerlidir. Oysa Serxwebûn’da en azından Önder Apo’nun yazıları büyük çoğunlukla okunmaktadır. Gazetenin içeriği gözden geçirilip havası solunmaktadır. Bu temelde çok ciddi bir eğitim gelişmektedir. Avrupa’nın bu kadar özlü ve istikrarlı yurtseverliğini Serxwebûn değil de kim eğitip ortaya çıkardı? Bu gerçek asla inkâr edilemez.
Zayıf yanlar ve onların aşılma yöntemleri üzerine yukarda görüş belirttim. Bilelim ki her şey çabayla oluyor, doğru ve yaratıcı emekle gerçekleşiyor. Kitlelerin gazeteyi daha çok sahiplenmesi için sesini kitlelere daha çok duyurmak, içeriğini kitlelerin sorunlarına daha çok çözüm üretir kılmak ve kitlelere gitmeyi bilmek gerekir. Ben çıkardım buraya koydum, sen de gel buradan al denemez. Çıkaran eğer bir devrimci faaliyet yürütüyorsa ve kendini bu temelde ele alıyorsa, o zaman çıkardığı gazeteyi de en geniş kitlelere ulaştırmak durumundadır. Bu durum çıkaranın görevidir. Serxwebûn kitlelere ulaştırılıyor da yeterince sahiplenilmiyor denilemez. Aslında kitlelere yeterince ulaştırılmıyor ve sorun da buradan kaynaklanıyor. Bunu yapacak olan da devrimcilerin kendisidir. O halde halkın sahiplenme sorunu değil, Serxwebûn’un daha geniş kitlelere ulaştırılması sorunu vardır. Bu sorunu da yaratıcı yöntemler geliştirerek muhatapları çözmeyi bilmelidir.
– Bir Önderlik çalışması olarak Serxwebûn için neler söylenebilir?
Bu soru yukarda ilgili yerlerde yeterince cevaplanmıştır. Serxwebûn demek, Önderlik duygu ve düşüncelerinin kitlelere ulaştırılması demektir. Bir defa Serxwebûn’da somutlaşan merkez yayın çalışmalarını yürüten komite ve birimleri doğrudan koordine eden her zaman Önder Apo olmuştur. Yani Serxwebûn ve onun öncülüğünde gelişen yayın çalışmalarının doğrudan örgütleyicisi ve yöneticisi durumundadır. İkinci olarak, Kürdistan Devriminin Yolu Manifestosundan başlamak üzere bütün Önderlik yazı, çözümleme ve kitapları hep Serxwebûn’da yayınlanmıştır. 1983-84’te kısa bir süre Şoreşa Kurdistan isimli dergide yayınlananlar dışındaki tüm temel Önderlik yazılarının yayınlandığı yer Serxwebûn’dur. Bunun böyle olması da zorunludur. Çünkü Serxwebûn, Kürdistan Özgürlük Hareketinin merkez yayın organıdır. Özgürlük Hareketi de bir Önderlik hareketi olduğuna göre, o halde Serxwebûn Önder Apo’nun duygu ve düşüncelerinin yayınlandığı organ demektir. Pratikte gerçekleşen de hep bu olmuştur. Başkalarının gelip yaptığı röportajların bir nüshası da çoğunlukla Serxwebûn’da yayınlanmıştır.
O halde Serxwebûn bir başarının adıdır. Zafere yürüyen Önderlik gerçekleşmesini ifade etmektedir. Serxwebûn’u böyle anlamak, çalışmalarına ve genelde özgür basın çalışmalarına bu temelde yaklaşmayı bilmek gerekir. Ancak böyle olanlar Apocu olmayı hak ederler ve Mazlum Doğan ile Gurbetelli Ersöz çizgisinde yürürler.