Adı, soyadı: Leyla ŞANLI
Kod adı: Beritan Hevi
Doğum yeri ve tarihi: Şemzînan, 1978
Mücadeleye katılım tarihi: 1993, Şemzinan
Şehadet tarihi ve yeri: 21 Mayıs 2009, Licê/Amed
Gerillaya olan hayranlığı ve sempatisi onda gerilla olma hayalini her zaman büyük tutmuştu. Gerilla savaşının zirveleştiği 1993 yılında saflara katılır. Katıldığı ilk günden itibaren kendini askeri ve ideolojik çalışmalarda geliştirerek katılım sağlamıştır. Hem askeri anlamdaki duruşu hem de örgütsel anlamda kendisini yetkinleştirmesiyle kısa zamanda görev ve sorumluluklar üstlenmiştir.
Zagros, Metina, Kandil ve en son Amed eyaletlerinde kalan Beritan yoldaş; manga komutanlığı, takım komutanlığı, bölük, tabur komutanlıklarının yanı sıra ve eyalet yönetim üyeliği görev almıştır. Son olarak YJA-STAR Konferansı’nda YJA-STAR Askeri Konsey Üyeliği’ne seçilmiştir.
Kendini her konuda yetkinleştiren Beritan yoldaş, hem kadın hem de erkek yapısı içerisinde gösterdiği öncülük rolü, yoldaşlık sevgisi ve bağlılığıyla her zaman örnek olmuş ve yapının sevgisini kazanmıştır.
Mücadelenin en zor yıllarında görev almaktan kaçınmayan Beritan yoldaş, mücadelenin en sıcak ve zorlu alanlarında görevler almış ve bu görevlerini layıkıyla yerine getirmiştir. Mücadelenin ihtiyaçlarına cevap olabilmek için her zaman büyük çaba içerisinde olmuştur.
Mevsimler değişiyor ve her mevsim yeni olmayan; ama alışmak istemediğimiz birçok şey getiriyor beraberinde. Bir mevsim daha dayandı kapımıza. Geceleri uzundur bu mevsimin. Bir bir uzarken geceler, gündüzümüze karalar yağar. Haberi yayılır dört bir yana. Acı, keder, gözyaşı… Nedendir bilinmez ağlar taşı, toprağı ülkemin. Sevdasının göz bebeklerinde hapsolmuş tebessümler, ürkek bakışlara bırakır kendini. Dağlarda yankılanır hıçkırık sesi. Derelerin isyan halayıdır tuttukları ve bir türküdür dillerde:
“Emanetindir yüreğimizde saklı kalan
Yansa da yüreğimiz
Dökülse de bir bir gözlerden yaşlar
dil tutulup söyleyemese de bir söz
emanetindir bizi yarınlara taşıyan.
Bizi sana yakınlaştıran
Bizi sen yapan…”
Ölüm döşeğinde tek tek toprağın yüzünü öpen yoldaşlarımın fotoğrafları beliriyor karşımda. Televizyonlar yine felaket tellallığı yapıyor bu akşam vakti. Gözlerimden akan yaşların farkında olmadan, geçmişten anılar tazeleniyor benliğimde. Zorluklarıyla anlam bulan o güzel günler, hep birlikte yaşanılan duygu selleri ve sevinçler; gözler kırpılmadan ölümlere meydan okumak ve ölümlerden canları sıyırıp almak… Unutulur mu sınırları aşan bu duygular? Unutulmaz, unutulmamalı…
Hiçbirimiz daha önce birbirimizi görmemiş ve her birimiz farklı yerlerde doğmuş, büyümüştük. En son bu dağlarda aynı mücadelenin çatısı altında, aynı amaç uğruna yan yana geldik. Aynı mevzileri paylaştık. El tetikte, gözler alabildiğine uzanan arazide. Çoğu zaman göz göze gelerek tadına varmaya çalışırdık o anların. Sanki bu an son an olacakmış gibi ve bir daha birbirimizi göremeyecekmişiz gibi… Her şey bir kurşuna ya da şarapnel parçasına bağlı kalmış ya da başka bir şeye… İfadesi yoktu belki de bu anın; ama mutluluğumuz, paylaştığımız bu anda saklıydı.
Heval Beritan’ı ilk kez Mava’da görmüştüm. Ben ve Mervan arkadaş Botan’a bağlı bir grubu buradan alıp Amed’e götürecektik. Biraz şaşkınlık vardı üzerimde. Çünkü ilk defa Kuzey gruplarında bir bayan arkadaşı takım komutanı olarak görüyordum. Son geri çekilme sürecinden bu yana bayan arkadaşlar Amed’te bulunmamışlardı. Yüzlerindeki o coşku, heyecan ve sevinç bizlere de yansıyordu. Toplam 3 kişiydiler. Beritan, Dılbırin ve Devrim arkadaşlar. Devrim arkadaşı Güney’de Garê alanından tanıyorum. Grup, gece Mava’ya vardığı gibi ben heval Devrim’i sesinden tanımıştım. Sabahı, görüşmek ve diğer arkadaşlarla tanışmak için sabırsızlıkla bekledim. Sabah beni karşısında gördüğünde şoka uğramış gibiydi. Yıllarca birbirimizden uzak olmamız ve yılların fiziğimizde uğrattığı değişiklilikleri şaşkın ve meraklı gözlerle süzüyorduk. “Portatif dediğimiz Mazlum arkadaş, şimdi bizi Botan’dan Amed’e kadar kurye olarak götürecekti. Hem de Beşiri ovasından geçirecek” diye takılıyordu ara sıra. Önümüzde 4 gecelik bir yol vardı. Heval Berîtan benim ve heval Devrim’in daha önce tanışıyor olmamızdan kaynaklı sevinmişti. Bu sayede diyalog zemini oluştu. Yolculuk için gereken her tür bilgiyi paylaştık. Bizim soğukkanlılığımız, yolun çok rahat olduğu konusundaki tavrımız onları bayağı şaşırtmıştı; çünkü birçok kişi Beşiri ovasının çok zor olduğunu ve birçok grubun geçerken imha olduğunu anlatmışlardı. Biraz da abartı işin içine girince herkesi bu durum kaygılandırmıştı. Tabii biz bunun tersine orayı anlattıkça onlar daha da rahatladılar. “Yolda Amed karpuzunu yiyeceğiz, yurtsever evlere gideceğiz” söylemi epey sevindirmişti herkesi.
Onlar da Amed’in bir grubuydular. Tabii gelen grup içinde Şehit Sipan ve Poyraz arkadaşlar Erzurum’a geçeceklerdi. Şehit Sipan yolda rahatsızlanmıştı. O kadar kusuyordu ki, çok korkmuştuk. Öncü olmasına rağmen bu durumundan kaynaklı onu artçı yapmıştık. Tabii bu grup öncesinde Amed’e gelen iki bayan arkadaş daha vardı Şehit Dicle (Meral Tekinalp; 27 Temmuz 2008’de Çewlik’de şehit düştü) ve Şehit Avaşin (Fikriye Özpamuk; 17 Temmuz 2008’de, Dara Hênê-Çewlik’de şehit düştü). Onları da biz Amed’e götürmüştük. 1 Haziran’dan sonra Kuzeye gelip burada savaşmak onların en büyük hayaliydi. Tek korkuları ise Amed’e yetişemeden şehit düşmekti. Her zaman dile getirdikleri tek şey ‘yerimize ulaşalım ondan sonra ne olursa olsundu. İstedikleri yere ulaştılar, beraber aynı mevzide mermi patlattılar.
Aynı mangada arkadaşlarla birlikte bir kışı geçirdik. En son vedalaşmamıza kadar hiçbir bayan arkadaş şehit düşmemişti; ama savaş yine en çirkin yüzüyle karşımızda belirmişti. Garzan’dan Güneye yol alırlarken Heval Dicle ve Heval Avaşin’in şehadet haberlerini aldık. Şimdi yaralarıma bir yara daha eklenmişti. Sonra Heval Beritan, Heval Sema ve Heval Ali’nin şehadet haberlerini alıyorum, ilerlemeyi unutan bir zaman vaktinde.
Beritan arkadaş, yıllarca savaş içinde ve PKK ocağında yetişmiş bir komutandı. En belirgin özelliği ise yaşam içerisinde çok mütevazı olması ve yapı yönetim arasına hiçbir zaman ayrım koymamasıydı. Etkinliğini, aldığı görevden ziyade sergilediği tavır ve davranışlarıyla, kişiliğiyle her şahsın üzerinde bıraktığı tesir ve yönlendirici yaklaşımıyla insanları derinden etkilemekte, buna tecrübe de eklenince müthiş bir etkileme olayı gerçekleşmekteydi. Bu kadar senedir savaş içerisinde olmasına rağmen duygusal yönünü de yitirmemişti; ama bu duygusallığı hiçbir zaman kararlarının önüne geçmemişti. Gerektiği yerde tereddüt etmeden karar vermesini bilen ve bu kararını pratikleştirinceye kadar rahat olamayan bir arkadaştı. Cins mücadelesinde hiçbir zaman boş polemiklere girmemiş, aksine eski klasik kadın kişiliğini aşmıştı. Her fırsatta çantasından hiç eksik olmayan Önderliğin savunmasını okuyor, arkadaşlarla tartışıyordu. Şervan yapısının gündemini boş bırakmayarak gereksiz tartışmalara girilmemesi ve yaşamda boşluk olmaması için her dakikayı eğitim olarak değerlendiriyor ve yapısına da bunu benimsetiyordu. Ortaya çıkan yanlış yaklaşımlara karşı örgütsel tavır almaktan çekinmez, yalnız kalma pahasına bile olsa örgütsel yaklaşımından taviz vermez ve bu yaklaşımlara teslim olmazdı. Bundan kaynaklı arkadaşları tarafından sevilen, saygı duyulan bir kişiliğe sahipti. Bu olay sadece örgütsel anlamda değil, aynı zamanda askeri konularda da geçerliydi. Örneğin bir grup eyleme, keşfe ya da herhangi bir göreve gidecekse ve bu grupta Heval Beritan da varsa bu grup başka bir güvenle bu görevine giderdi. Bir kadın olarak askeri taktiklerde güçlü ve bunun yanında halkla ilişki düzeyi gelişkin olan bir arkadaştı. Önderliğin yeni paradigmasındaki derinliği bizlere anlatması kadar halkla da paylaşması çok hoşuna gitmekteydi. Bazen saatlerce oturup konuştuğu olurdu. Yöre halkımızın uzun süreden beri kadın gerilla arkadaşları görmemesi onlara karşı ilgiyi arttırmıştı. Heval Beritan bu fedakarlığı ve cana yakınlığıyla halkın bu özlemini gideriyordu. Özellikle paradigmayı benimsetme ısrarı bizi çoğu zaman şaşırtır, “biz askeriz” diye sıyrılmaya çalışırdık; ama her şeye rağmen ısrarlarından vazgeçmez, bunu her seferinde benimsetmeye çalışırdı. Karizmatik, yani heybetli duruşu da buna eklenince kendimizi anlatımına kaptırırdık. Yılların yüzünde oluşturduğu çizgiler, bir yorgunluğu değil, emekle yoğrulmuş bir güzelliği ifade ediyordu. Ruhen her zaman genç bir insan gibiydi. Birçok defa yaralanmasına rağmen daha yeni katılmış gibi coşkulu ve heyecanlı bir hali vardı. Bir kadın olarak Kürdistan’ın dağlarında yıllarca silah omuzda savaşmak basit bir şey değildi; ama ona bu mutluluğu, coşkuyu ve gençlik ruhunu veren şey ideolojik gelişkinliği, arkadaşlarıyla paylaşmayı, savaşmayı, yaşamayı ve gerektiği yerde ölmesini bilmesiydi.
Evet, gerektiği yerde ölmek… İşte gerektiği yerde ölmeyi diğer komutanımız Heval Ali’den öğrendim. Heval Ali fiziksel olarak zayıftı, geceleri yürümekte ve görmekte zorlanıyordu. Ama bu hiçbir zaman onun azminin önüne geçemedi, aksine bu hırsını daha da artırdı. Onu ilk gören “bu arkadaş fazla bir şey yapamaz” kaygısına düşer. Daha sonra böyle düşünüpte nasıl yanıldığını ifade eden birçok arkadaşla karşılaştım. Özellikle öz savunma çalışmalarındaki rolü asla unutulamaz. İkna gücü ve birikimiyle herkesi eğitiyor ve örgütleyebiliyordu. Ali arkadaşın olduğu yerde parti yaşamı hakimdi. Gever’in yurtseverlik ruhunu hiç kaybetmeyen asi ve isyankar kişiliğiyle tanınırdı. Bu da aileden ve o yöreden gelen bir özellik olsa gerek. Her zaman moralli, coşkulu, herkesle alıp veren bir arkadaştı.
Sonuç olarak; Beritan ve Ali arkadaş yönetimde birbirleriyle çok uyumluydu. İkisi de yapıcıydı ve benzer özellikleri çoktu. Aslında bir arkadaştan bahsederken diğer arkadaşı da dile getiriyor gibiyim. Bunun sebebi her iki arkadaşın aynı yörede doğup büyümelerinden kaynaklı mıdır bilemem “Heval Ali Gever’li, Heval Beritan Şemzinan’lı” ama her iki arkadaşın beraber şehit düşmeleri sanki ortak bir kader gibiydi. Şimdi bizler, onların yaşam felsefeleriyle yarınlara “merhaba” diyeceğiz. “Hoşça kalın” demeden görüşeceğimiz güne kadar bir ayrılıktır bu. Katlanılması zor bir ayrılık olsa da, görüşeceğimiz günün yakın olduğu bilinciyle sizleri en içten duygularımla saygıyla selamlıyor huzurunuzda eğiliyorum.
Devrimci Selam ve Saygılarımla
MAZLUM MAKO