Tarihte hayatlarını toplumlarına adayan, önderler, peygamberler, bilgeler ve zalimlere karşı direnen savaşçılar, insanlık tarafından kahramanlar diye tanımlanmış, aziz ve azizeler diye zikredilmiştir. Toplumların hafızasında derin yer edinen bu tarihsel kişilikler, arkalarında unutulmaz miraslar bırakırlar. Bu, bir nevi toplum hafızasında, kahramanlığın ölümsüzlüğüdür. Bu yüce kişilikler özünde insanlığın ortak değeri ve mirasıdır. İnsanlık onların hakikatinde iyinin, güzelin, gerçeğin peşinde yürümüştür. Bu yüzden kahraman kişilikler evreninin ortak simalarıdır. Onlar çıkarları için yaşamamış, hayatlarını insanlığın ortak değerlerine adamışlardır.
İnsanlığın ortak hafızasında kahramanlar; iyi, güzel, doğru ve hakikati ifade ederler. Egemenlerin yazdığı tarihte ise zalimler, kötüler ve çıkarları uğruna yaşayanlar öne çıkarılır. Gerçek kahramanlar ise insan toplumunun gönlünde yaşayanlardır. Çünkü; kahramanlığın ortak ölçüsü hizmettir. Ölçü net ve kesindir. Bilgeler, önderler, peygamberler ve gerçek savaşçılar insanlık onurunun koruyucularıdırlar.
Sömürgeci devletler, Kürt ve Kurdistan’a dair hakikati, kendi yalan çarkı içinde yok etmeye çalışıyordu. PKK hareketi Önder Apo’nun önderliğinde, ezilen Kürt halkının bağrında doğdu. Böylece dili yasaklanan, varlığı inkar edilen, devletler arası sömürge olan Kurdistan ülkesinin devrim yürüyüşü başladı. Bir halkın varlığı yok olmasın diye çıkılan bu yolda insan algılarının sınırlarını zorlayan işkenceler, zorluklar ve acılar yaşandı. Oysa Kürt halkı şahsında sahip çıkılan insani değerler, evrense ve ahlaki sorumluluklardı. Çağın zalim ve zorba efendilerine karşı gerçekleşen bu başkaldırı ve direniş özünde kahramanlara özgü bir yürüyüştü.
Dağların bağrında doğan komutan Fazıl Botan
PKK hareketine bu asil ruhu kazandıran kahramanlardan biri de Kurdistan gerillacılığına pratiği ile damgasını vuran komutan Fazıl Botan’dır. Söz, anlam oluşturma tılsımını yitirse de Botan dağlarının bağrında doğan bu büyük komutanın yaşam öyküsünü bilmek, tanımak ve anlamak gerekir.
Fazıl yoldaş, adı gibi güçlü akan Hêzil çayının kıyısında Cudî dağının yamacında Haftanîn dağına bakan Silopi’nin Gıte köyünde doğdu. Gıte aynı zamanda koçerlik yapan bir aşiretin de adıdır. Kış mevsiminde köylerine dönen Gıte aşiretinin insanları yılın diğer mevsimlerinde Botan dağ ve zozanlarında koçerliğe çıkmaktadır. Kurdistan’da koçerlik kültürü, doğal ve özgür yaşamın kalıntısı şeklinde varlığını korumaya çalışmıştır. Dağlar ve yüksek yaylalar göçerlere doğallığı, özgürlük tutkusunu ve direngenliği bahşetmiştir.
Baskıların, işkencelerin zirveleştiği 12 Eylül darbesine kadar Türk devletinin Botan’da çok fazla bir etkinliği yoktu. 12 Eylül darbesinin asıl amacı PKK hareketinin Kurdistan’da yarattığı ışığı tekrar karanlığa boğmaktı. Oysa Kürtler tarih boyunca her zifiri karınlık çağda yönlerini dağlara vermiş ve bir çıkış yolu bulmuştur.
12 Eylül darbesi ile Türk devleti vahşette sınır tanımamış, Türk ordusu Botan da ulaşabildiği her köyü işkence cenderesinin içine almıştı. Yaptıkları işkencelerle Kürtleri istedikleri biçime sokabileceklerine inanıyorlardı. Gıte köyü de 12 Eylül’ün bu vahşi uygulamalarından payını almıştı. Bu işkenceler karşısında isyan, onurlu her Kürt’ün çığlığı haline gelmişti. Fazıl yoldaş da yapılan bu işkenceler karşısında yüreğinde haysiyetli bir öfke biriktirmişti.
PKK, yürüyen ateşten bir hakikatti. Ve hiçbir darbe, işkence, zulüm bu yürüyüşü durduramazdı. Kurdistan’da intikamın adresi PKK’ydi. 15 Ağustos 1984 yılında sömürgeciliğe sıkılan ilk kurşunla Kurdistan’da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteriyordu. Ve Botan artık efsaneleşen gerillaların diyarıydı. Egîdler, Erdallar, Bedranlar, Fazıllar Botan’da sömürgecilerin kabusuydu. Fazıl yoldaş da sömürgeciliği sıkılın ilk kurşunun hemen ardından gerillalara milislik yapmaya başlamış, Egîd arkadaşın şehadetinden bir yıl sonra da Cudî’de gerilla saflarına katılmıştı.
Atlası harabeye çevrilmiş ülkesinin özgürlüğü ancak silahlı mücadele ile kazanılabilirdi. Kurdistan virane bir atlastı; dağlardaki gerilla bu atlası kendi küllerinden yeniden diriltmenin, ruh vermenin ve yaratmanın güvencesiydi. Bu yüzden gerillanın amentüsüdür dağlara inanmak. Gerilla asaletini dağdan alır, ya da dağ bahsetmiştir ona asaletini; tıpkı inancı gibi. Gerillanın gücü, tılsımı bu inanç ve asalettir. Başkaldırmanın görkemli ikonasıdır dağlar. Dağlar gerillanın ‘halkının özgürlüğünü sağlama’ mücadelesinde en büyük ve görkemli güçtür.
Cudî dağı da Kürt gerillalarının en sağlam mevzilerinden biriydi. Botan coğrafyasının en sert ve en sarp arazisine sahipti. Komutan Egîd’in savaşçılarından Şiyar ve Aziz yoldaşların komutasında Cudî’de Türk ordusuna kan kusturulmuştu. Fazıl Gıte, Cuma Bılıka, Adil Bılıka, Afarof Mahmut gibi nice gerillalar bu sert, boyun eğmeyen ve düşmana aman vermeyen bu dağda bu savaşın mucizevi komutanlarından oldular.
Koçerlik yaşamı ve Botan dağlarının sert doğası Fazıl yoldaşın karakterine eşsiz bir güç kazandırmıştı. Kısa sürede bir gerilla komutanı haline geldi. Gerilla savaşının Botan dağlarında kök salmasında eşsiz emekleri oldu. Egîd’in izinde Kürt halkının meşru ve haklı öz savunma savaşını dahice taktiklerle geliştirdi.
Yaşamının her anına anlam yükleyen bir tarzın sahibiydi. Kararlı, düşmanına korku veren zeki ve cesur bir komutandı. Yaşamı, emeği ile bir sanatkar inceliğinde nakış gibi dokuyordu. Cesaretini mazlum halkının hakikatinden alıyordu. Önder Apo’nun ‘Ben kolay kaybetmem, ben kolay ölmem, ben yaşarım ve başarırım’ diyen gerillacılığının yılmaz uygulayıcısıydı. Hayatının ilkelerini ülke gerçekliğinin maneviyatı üzerinde inşa etmişti. Gece gündüz yorulmak bilmeden büyük bir gayretle gerillayı geliştirmek için çalışıyordu.
O inancının gereğine göre yaşar ve enerji sarfederdi. Asla sıradan bir yaşamın sahibi olmadı. Kendisini tekrar eden etkisiz ve sınırlı enerjiden hep uzak durdu. Önder Apo’nun düşünce biçiminin enerjisini kendisine esas alıyordu. O yüzden düşünce tarzı etkili, yaratıcı, geliştirici ve oluşturucuydu. Daima hedefine odaklanır, tükenmez enerjisi onu sürekli başarılı kılardı.
Yürüdüğü yol ateştendi
Komutan Fazıl Botan, 1987 yılında dağlara ilk adımını attığı andan itibaren nasıl yaşamalı, ne yapmalı sorularının cevabını bulmuştu. Dağlar gibi heybetliydi. Sırtını vereceğin ve asla gözün arkada kaygı duymayacağın kadar sağlamdı. PKK’nin engin kültüründen edindiği temiz zihni, doğal kişiliği Komutan Fazıl yoldaşı, aranan komutanlardan biri yapmıştı.
Yürüdüğü yol ateştendi. Onur bu yolu yürümeyi zorunlu kılıyordu. Ve ancak onun gibi yürekten kopan aşkın ateşi ile nefes alıp verebilenler bu yolu hakkı ile yürüyebilirdi.
Komutan Fazıl Botan, faşist Türk ordusuna karşı sonsuz bir öfke ile saldırıdan saldırıya koştu. Nefes kesen bu amansız mücadelede bir an olsun dahi tereddüt yaşamadı. Serhildanlarda yankılanan ‘Gençler Botan’a Özgür Vatana’ sloganının mimarlarındandı. Botan dağlarını, Kürt gençliğine özgürlük kıblegahı haline getiren komutanlardan biriydi.
Heybetli bir komutandı
Savaşta düşmana amansız darbe vurmaya kilitlerdi kendini. Alınamaz, vurulamaz, düşürülemez diye bir hedef tanımazdı. Yerle bir etmek istediği hedefini mutlaka bir yolunu bulur ve yapardı. Tıpkı bir hayalet gibi düşmanını vurup ortadan yok olurken zikrettiği şehitlerin intikamını almanın hazzı yüzüne yayılırdı. Herkesin dilinden anlayan, herkesin derdine deva olan gerillanın bir bütün görkemini ruhunda taşıyan, bir komutandı. Yoldaşlarını dinlemesi, fikir ve görüşlerini dikkate alması, gücünü ve tecrübelerini yoldaşlarıyla paylaşması onu sevilen ve sayılan bir komutan yapmıştı. Savaş içinde daima en önde oluşu denetimindeki gücü işlevli kılması, yaşamına, pratiğine ve kişiliğine büyük bir bağlılık geliştirmişti. Yaşamını arkadaşlarına hizmet etmeye adayan, savaşçılarını eğitip savaş gerçekliğine göre hazırlayan, komple bir komutandı Fazıl yoldaş. Yoldaşlarıyla varlık kazanırdı. Gerillacılıktaki ustalığıyla, taktikte asla tıkanma tanımaz ve çözümsüz kalmazdı. Gerilla taktiğini geliştirme ve uygulama dehasıydı. Gerillanın her alanında savaş olsun, olmasın altyapı hazırlıkları yapardı. Bunu gittiği her alanda mutlaka hayata geçirirdi.
Düşmanına nefreti, kini, öfkesi dağların azameti gibiyken; halkına, yurduna ve toprağına sevgisi, engin deryalar gibi sonsuzdu. Önderliğine ve yoldaşlarına olan bağlılığı söz ile tasvir edilemeyecek kadar derindi. Onun emeğini dil hüneriyle betimleyebilmenin imkanı yoktu. Tıpkı savaşçılığının tasvir edilemeyeceği gibi. Sürekli en ağır yükü kaldıran zor günlerin, zor koşulların komutanıydı. Varlığı, gerillacılık için yaratılmıştı. Korkusuzluğu, temposu ve yüksek irade gücü karşısında düşmanının ezilmemesi mümkün değildi. O, haramilerin kirli ve kanlı pençeleri arasında can çekişen ülkesini kurtarmaya adamıştı ömrünü.
Dağların zorluklarını, acılarını, hüzünlerini, açlığını, soğuğunu, sevincini derinden yaşamıştı. HRK’nin ilk milislerinden, ARGK’nin ilk komutanlarından, HPG’nin ilk askeri konsey üyelerindendi. Kurdistan gerillacılığının çınarı, gelişmelerin şahidi ve usta pratikçisiydi. 2008 yılında Türk ordusunun Zap operasyonunda sözde askerlerini tereyağından kıl çeker gibi Fazıl Botan komutasının denetiminden çekip alan Türk genel kurmayın kabusuydu. Zap savaşı gibi nice çatışmayı en usta şekilde yönetmiş, düşmanına ölümcül darbeler indirmeyi iyi gerçekleştirmişti.
Komutan Fazıl Botan daima en zor yerlerde ve en ön mevzilerdeydi. Kurdistan’ın dört parçasında bütün sömürgeci devletlere kök söktüren komutanların başında geliyordu. Başurê Kurdistan topraklarını Saddam Hüseyin ve Türk devletinin işgal saldırılarına karşı koruyan yine oydu. Rojava Kurdistanın’a saldıran, kafa kesen, insanları diri diri yakan DAİŞ’e karşı savaşmaya ilk koşan PKK komutanlarından biri yine oydu. Nerede savaş varsa Komutan Fazıl Botan oradaydı.
Cesareti, bitmez tükenmez enerjisi, çevresine daima pozitif bir enerji yayardı. Önder Apo’ya, partisine, halkına, dağlarına ve yoldaşlarına olan sadakati onu 35 yıllık soluksuz bir yürüyüşün sahibi yaptı.
Kürt toplumunun dayandığı kültürel kodlarda başka halkların varlığına saldırmak ve ülkelerini işgal etmek yoktur. Ancak Kürtler zulme karşı direnmeyi, Egîdlik olarak görürler ve tanımlarlar. Fazıl Botan da bu Egîdlerden biriydi. Talihsiz bir şekilde ağır yaralanmasına rağmen gözü, gönlü ve ruhu dağlardaydı. Çevresine sürekli dağları soruyordu. Dağlar dışında bir hayatı yoktu. O dağ gibi yaşayandı. Kurdistan dağlarının Egîdlik efsanesinin soy sürdürücülerinden oldu. Kurdistan da kaldığı, savaştığı her dağı bir özgürlük mabedi haline getirdi. Kürt ve Kurdistan’a dair değerlerin koruyucusu oldu. Ülkesine ve halkına karşı gelişen saldırılar karşısında dağ gibi asil bir duruşun sahibi idi. Doğal Kürt kişiliğinin, Önder Apo’nun ideolojisi ile bütünleşmesinin mucizevi enerjisi haline geldi. Özgürlükten beslenen, hakikati yol bilen, Önder Apo’nun paradigması ışığında yürüyen bir kişilikti. Ülkesini seven kamil bir imana sahipti. Haklı bir hakikatin mütevazi hizmetkarı olmayı en büyük erdem gördü.
Onların ardılları olarak onlara bağlılığımızın bir gereği olarak son nefesimize kadar savaşacağız. Yüreğini özgürlük savaşına adayan Komutanımız Fazıl Botan’ın mirasını zaferle taçlandıracağız. Onun adı saygılı bir tebessümle bütün dillerde yaşayacaktır. Cesareti, inancı ve iradesi sonsuza dek ardıllarına ilham olacaktır…