KJK olarak “Özgür Kadın ve Toplumu Savunma Zamanı” sloganı ile başlatmış olduğumuz özgürlük hamlesi, faşist AKP-MHP soykırım saldırılarının ve bununla bağlantılı olarak gelişen erkek egemen şiddetinin, kadın kırım saldırılarının yoğunlaştığı bu süreçte devam etmektedir. Bizler herhangi bir zamanda, herhangi bir mekanda mücadele etmiyoruz, çok olağanüstü koşullarda, askeri, siyasi, ideolojik, kültürel, bedensel, sosyal, sınıfsal, eğitsel, hukuksal, sağlık vb her açıdan kuşatma, bastırma, esasında yok etme planları ve uygulamaları ile karşı karşıyayız. Elbette kapitalist modernitenin dünya çapında uyguladığı genel politikalar da benzer biçimde uygulanmaya çalışılmaktadır, ancak Kürdistan’da gelişen özgür Kürt ve özgür Kadın varlığı dünya insanlığını çok güçlü etkilediği için bu politikalar daha konsantre olmuş ve derinleşmiş biçimde uygulanmaktadır.
Kadın hareketi olarak şunun çok iyi bilincindeyiz: Karşımızdaki düşman sadece TC Devleti ve faşist AKP-MHP ittifakı değil, bunun ardında beş bin yıllık erkek egemenlikli uygarlık tarihi ve beş yüz yıllık kapitalist modernite güçleri vardır. Dayatılan iddia odur ki, bu uygarlık kültürünü, özellikle de son temsilcisi olan kapitalist modernite ideoloji ve yaşam kültürünü aşacak bir alternatif yoktur, olamaz. Tek alternatif kendileridir, başka alternatiflerin yaşam hakkı, şansı, fırsatı olamaz! İddiaları ve dünya insanlığına dayattıkları budur. Rêber Apo’nun özgür yaşam sistemine, özellikle de bu yaşamın ana yapıcı hücresi olan özgür kadın gelişimine bu nedenle tarihsel bir düşmanlıkları vardır. Özgür yaşam ve özgür kadın modelinin, demokratik modernitenin gelişimini kendileri açısından yok oluş olarak görmektedirler. Her anı ağır işkence koşulları ile donatılmış İmralı sisteminin oluşturulması, ağır tecrit, ağırlaştırılmış müebbet gibi insanlık dışı uygulamalar, bu nedenledir. Anlam gücü çok derin ve etki gücü çok yaygın olan, hatta gün geçtikçe daha da yaygınlaşarak etki gücünü artıran bu özgürlük gelişimini, kaynağında yani Rêber Apo’nun beyninde, ruhunda, duygusunda yok etmeyi amaçlıyorlar. Anlamsızlaştırmak istiyorlar. İmralı bu nedenle uluslararası emperyalist güçlerin ortaklığı ile sistemleştirilmiş, esasta onların denetim ve gözetiminde yürütülen, TC’ye sadece gardiyanlık görevi verilmiş olan bir cezaevidir. Yani Rêber Apo, İmralı’da tarihin ve günümüzün efendilerine karşı sistemsel bir direniş geliştirmekte, anlık işkencelere, tecrite karşı inanılmaz bir irade ile karşılık vermektedir.
Mücadelemiz zafer kazandığında Saddam’ın akıbetini arar olacaklar
Bizler kadın hareketi olarak Rêber Apo’nun bu tarihi direnişinden hem güç alıyoruz ve hem de bu direnişi hamlemizin esas kaynağı, yöneldiği hedef olarak belirliyoruz. Hamlemizin gelişimine asıl yön veren, İmralı gerçeğinin teşhiri ve Rêber Apo’nun özgürlüğüdür. Bu, sistemsel bir mücadeledir, yaşam sistemlerinin karşı karşıya geldiği, çarpıştığı bir mücadeledir. Bu nedenle KJK hamlemizin birinci ve temel görevi, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü ve bununla bağlantılı Kürdistan’ın özgürlüğüdür.
İmralı’da düşmanın dayattığı bu savaş, bugün Kürdistan coğrafyası, şehirleri, dağları, ormanları, suları, tabii zenginlikleri, kadını-erkeği, ailesi, çocuğu, genci, yaşlısı, hatta ve hatta ölüsü üzerinde bu kadar çirkinleşmiş ve derinleşmiş bir özel savaş olarak yansımasını bulmaktadır. Özgür Kürde, özgür doğaya ve özgür Kadına hiçbir biçimde yaşam hakkı tanımayacak bir saldırı konsepti uygulanmaktadır. İşte Kürdistan’da hemen her gün tanık olduğumuz kadın, doğa ve toplum katliamları bu konsepte uygun biçimde düşman tarafından pratikleştirilmektedir.
Düşmana göre; Kürt insanının, Kürt kadınının, Kürt erkeğinin, gencinin, çocuğunun hafızasında canlanan ve sistemleşen özgürlük bilinci kırılmalıdır, bu bilinçten geriye bir şey kalmamalıdır. Bu nedenle Kürdistan’da insanlarımızın katledilmesine, genç kızlarımızın tecavüz ve işkence edilerek katledilmesine, cenazelerin kaybedilmesine, katillerin ve tecavüzcülerin göz göre göre serbest bırakılmasına bilinçli ve örgütlü biçimde izin verilmektedir. Katil korucu, asker ve polisler, ajanlar rahat bırakılmakta, hesap sorulmasına izin verilmemekte, mücadele bilinci anlamsızlaştırılarak umutsuzluk yaratılmak istenmektedir. Hatta bir genci öldürdüğü net olan ve yargılanmayan bir korucu rahatlıkla “devlet insanları öldürelim diye bu silahları bize verdi” diyebilmektedir. Zindanlarda şehit düşen insanlarımıza bir cenaze arabası bile verilmeyerek, gerilla cenazeleri plastik kutular içine konarak taş kaldırımlarına saklanarak, ailelerine posta ile gönderilerek, bir kutu içinde teslim edilerek, “size hiçbir insanı yaşam hakkı, değeri tanımayacağım, hiçbir mücadele yolu-çıkışı bırakmayacağım” demek istemektedir.
Görünürde bile olsa dünyanın her yerinde uyuşturucu, fuhuş kanunen suç sayılır, yasaktır. Ancak Kürdistan’a geldiğimizde bizzat devletin kendisi bu suçu uygulamakta, yaygınlaşmasının öncülüğünü yapmaktadır. Yine uyuşturucu kullandırtıp tecavüz edilerek genç kızların video çekimleri yapılmakta, daha sonra bu çekimler genç kızlara karşı kullanılarak ajanlaşma dayatılmaktadır. Düşmandan hesap soran gençliğin yerine, uyuşturulmuş, iradesi kırılmış, hareket edemeyen, girdiği tuzakların etkisiyle kılını bile kıpırdatamayan ve düşmanına hizmet eden bir gençlik yaratılmak isteniyor. Bu öyle bir soykırım savaşı ki, uyuşturucu kullanıyor diye değil uyuşturucuya karşı çıkıyor diye gençlere yöneliyor, ahlaklı ve hukuka uygun hareket etti diye saldırıyor. Kürdistan gençliği, özellikle de genç kadınlar, soykırım savaşının özel hedeflediği kesimler olmaktadır. Kürdistan’da artık sistemleşmeye başlayan özgür yaşam ve özgür kadın-erkek bilincinin süreklileşmesini engellemek, yeni kuşaklarla gelecek nesillere aktarılmasını engellemek için, düşmanın yapmadığı alçaklık yoktur. Bunun için dış güçler de TC’nin elini serbest bırakmışlardır, “ne yaparsan yap hesap sormuyoruz” yaklaşımı içindedirler. Ki bu da böyle devam etmeyecektir. Çünkü dış güçler TC’nin kazandığı oranda destek verirler, kazanamayan bir TC dış güçlerin de hedefinde olacaktır. Ancak asıl olarak mücadele eden güçlere karşı yarın öbür gün tüm bu yaptıklarının bedelini en ağır biçimde ödeyecektir. Mücadelemiz zafer kazandığında, Saddam’ın akıbetini arar olacaklardır, bundan da kimsenin şüphesi olmasın!
Gerilla direnişi insanlık değerlerinin süreklileştirilmesine öncülük ediyor
Tabii tüm bu saldırılarla paralel biçimde dağdaki gerillaya, hareketin kadrolarına dönük de çok ağır ve yoğunluklu saldırılar geliştirilmektedir. Özellikle de 2022 yılı 14 Nisan’ından itibaren Zap, Avaşîn hattında başlayan ve Batı Zap’ı, Metîna’yı da kapsamaya başlayan savaş, çağımızın en ağır savaş tekniğinin, hukuken ve ahlaken savaşlarda kullanılması yasak olan kimyasal-taktik nükleer silahların kullanıldığı bir savaş olarak yaşanmaktadır. Muhtemelen sahip oldukları bu teknikle ve taktik nükleer silahlarla çok kısa zamanda sonuç almayı hesapladılar, ancak bu savaş gerillamızın anlatması imkansız kahramanlığı ve fedailiği ile altıncı ayına girmiş durumdadır. YJA-Star ve HPG gerillası, 21. yüzyılın demokratik modernite yaşamının gerilla duruşunu, insani duruşunu zirvede temsil etmektedir. Kapitalist modernitenin bu en insanlık dışı saldırısı, soykırımcılığı karşısında gerillamız demokratik modernitenin insanlık ahlakını, güzelliğini, değerlerini evrensel anlamda yaşatmakta, özgürlük hafızasından asla silinemeyecek direnişi ile kesintisiz sürmesine öncülük etmektedir. Bu uğurda şehit düşen yoldaşlarımız, bizlere derinleşmiş özgürlük bilincini miras olarak bırakmaktadır. Onlar; “Olacaksa bir yaşam, mutlaka özgür olmalı! Alacaksak bir nefes, mutlaka özgürlük temelinde olmalı” diyerek, düşmanın soykırımcı, ihaneti ve teslimiyeti, anlamsızlığı dayatan savaşına karşı en onurlu ve doğru duruşu bize ve dünya insanlığına anlatmaktadırlar. Bu büyük şehitlerimize layık olmak, özgürlük hamlemizi daha da büyütmek, bizim için olmazsa olmaz bir talimattır.
Hamlemiz şehitlere cevap olma hamlesidir
Yine bu geçen süreçte düşman birçok alanımızda, otuz yıl, yirmi yıl, onlarca yıl mücadele içinde büyüyüp gelişen özgürlük hareketimizin hafızası olan kadrolarımıza dönük de suikast saldırıları gerçekleştirmiş, bu saldırılar sonucu şehit düşen arkadaşlarımız olmuştur. Şehit Delal Nurhak, Şehit Bêrîvan Zîlan ve yine Bazên Zagros, Cenga Xabûr ve Ş.Savaş Maraş hamlesinde şehit düşen yoldaşlarımız şahsında tüm şehitlerimize, bu saldırılara karşı özgürlükte ısrar etme ve zafer sözümüzü yineliyoruz. KJK hamlemiz, aynı zamanda bu büyük şehitlerimize cevap olma hamlesidir.
Soykırım, kadın kırım, doğa kırım, toplum kırım saldırılarına ilişkin daha birçok örnek verilip değerlendirilebilir, ancak yeterlidir. Burada önemli olan bu saldırıların bütünlüklü bir biçimde yürütülmesi, ne olursa olsun ortaya çıkan özgür Kürt kazanımlarının, kadın özgürlük kazanımlarının tasfiye edilmesi, Kürdün ve kadının tekrar eski kölelik zincirlerine daha sıkı bağlanması stratejisinin inanılmaz, akla gelmeyecek ve kabul edilemeyecek insanlık dışı yöntemlerle uygulanmasıdır. Bu anlamda Kürdistan ormanları, suları, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, genç-yaşlı-çocuk-kadın-erkek demeden tüm insan kaynakları, korkunç bir talanla, sömürüyle, aslında ganimet anlayışıyla gasp edilmektedir. Sadece sömürü demek var olan saldırıyı karşılamamaktadır. Belirttiğimiz gibi Kürdistan halkına, doğasına ve kadınına karşı yürütülen bir soykırım savaşı var ve öldürdüklerinden geri kalana ganimet gözüyle bakarak el koymayı, bu biçimiyle iradesizleştirip varlığını anlam ve fiziki olarak yok etmeyi esas almaktadır.
Genel olarak gelişen bu saldırı tablosu karşısında, genel hareket olarak “Dem Dema Azadiyê ye” hamlesi doğrultusunda bir süreç yürütmekteyiz. KCK ve KJK hamleleri bu anlamda birbirini tamamlayan, bütünleyen bir yaklaşımla ilerletilmektedir. Nasıl ki düşmanın soykırım politika ve saldırıları bütünlüklü bir biçimde ilerliyorsa, bizler de düşmana karşı KJK ve KCK hamlelerini bütünlüklü bir biçimde ele alıyor, bu soykırım saldırılarının esasını oluşturan kadın kırım politikalarına karşı mücadelemizi yükselterek mücadelemizin birbirini güçlendirmesini ve düşmanı daha güçlü darbelemesini esas alıyoruz. Bu anlamda KJK olarak hem devam eden KCK hamlesine ve hem de özgün hamlemize aktif katılımı, kadın öncülüğünü her alanda geliştirerek süreci her biçimde güçlendirmeyi esas alıyoruz.
Kadın konfederal sistemini inşa ederek kadın devrimini gerçekleştiriyoruz
KJK olarak düşmanın dayattığı haksızlıklara, adaletsizliklere, özgürlüksüzlüklere, ahlaksızlık, anlamsızlık ve vicdansızlığa karşı mücadele ile paralel bir biçimde demokratik kadın konfederal sistemini geliştirerek kadın devrimini temel strateji olarak uyguluyoruz. Yani sadece kadın mücadelesi tanımlaması yetersiz kalır, kadın konfederal sistemini inşa ederek kadın devrimini gerçekleştirmektir asıl amacımız. Dolayısıyla bu bütünlüklü bir özgür kadın mücadele konseptini, stratejisini gerektirmektedir. Yani kadının toplum içinde özgür, eşit, adil ve onurlu yaşamını garantileyecek bir yaşam sistemini her boyutta inşa etme, inşa edilen bu yaşamın ve kadınların öz savunmasını gerçekleştirme ve bunu süreklileştirme, özgür kadın stratejimizin esasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla “Özgür Kadın ve Toplumu Savunma Zamanı” hamlemiz de esasta bu stratejinin hayata geçirilmesinde önemli bir aşamayı ifade eder.
Geçen yıl içinde KJK olarak Kürdistan’ın tüm alanlarında kadın örgütlülüğünü ve bilinçlenmesini daha güçlendirme, özgür kadın kazanımlarını hem koruma ve hem de daha da büyütme anlamında mücadelemizi aktif bir biçimde yürüttük. Önderlikten hiçbir bilgi alamamak, tecrit işkencesinin ağırlığından ve yine savaşın, fiziki saldırıların aşırı yoğunluğundan kaynaklı olarak özgün hamlemiz yer yer geri planda kalabilmiştir. Ancak belirttiğimiz bu gündemler etrafında gelişen tüm eylem ve etkinliklere kadın hareketi olarak aktif bir katılım sağlanmış, hemen her yerde kadınlar öncülük etmiştir. Önderliğimize, halkımıza, coğrafyamıza karşı gelişen saldırılar karşısında genel görevlerimize en güçlü bir biçimde sahip çıkmak da bizim esas görevimizdir. Bu bilinçle aktif bir katılım sağlanmıştır. Ancak yer yer özgün hamlemizi ihmal eden, zayıflatan süreçler gelişebilmiştir. Bu durum, yaşandığı alanda ve dönemde değerlendirilip üzerinde durulmuş, aşılması esas alınmıştır.
Düşman da aslında kadının mücadele etkinliğinin ve gücünün farkındadır ve 2022 yılı açısından baktığımızda hem toplumdaki hem zindanlardaki ve hem de mücadele içindeki öncü kadınlara, kadın gerillalara karşı saldırı konseptini daha yoğunlaştırmıştır. Toplum içindeki kadınları tekrar klasik aile gerçeğine, egemen erkeğe muhtaç hale getirme, katletme, tecavüz, şiddet, yoksullaştırma, sömürme amaçlı politikalarını derinleştirmiştir. Bununla birlikte ajanlaştırma ve ihaneti de yoğun olarak dayatmaya çalışmıştır. Zindanlarda direnen kadınlara dönük cinsiyetçi, vicdansız, burjuva hukukuna bile uymayan keyfi saldırılarını yoğunlaştırmıştır. Dağda YJA Star gerillalarına karşı savaşı her dönemden daha vahşi bir düzeye ulaştırmış, yine kadın hareketimizin öncü yönetim düzeyindeki kadrolarına dönük suikast saldırılarını artırmıştır. Paralel biçimde Rojava’da da YPJ komuta ve savaşçılarına karşı saldırılarını artırmıştır. Tüm alanlarda kadını ve mücadelesini fiziki ve manevi-ruhsal anlamda etkisizleştirme, sindirme, öncülük misyonu ve mücadele gücünden düşürme amaçlı çok yönlü saldırılar geliştirilmiştir.
Tüm bu saldırılara cevaben ve stratejimizin gereği olarak geçen yılda da kadın konfederal sistemini inşa çalışmalarımız devam etmiştir. Bu yönlü boyut örgütlenmelerini geliştirme, kadın meclis ve komünlerini daha geliştirme, aktifleştirme, işlevselleştirme doğrultusunda çalışmalar yoğunlaştırılmıştır. Demokratik konfederal sistemimiz ana hatlarıyla örgütlendirilmiştir, ancak boyutları daha profesyonel ele alma, boyut çalışmalarında demokratik anlayışı güçlendirme, sistem boyutlarının birbiri ile olan konfederal bağlarını sağlamlaştırma, birbirini bütünleyen-tamamlayan sinerji yaratan çalışma ve örgütlenme tarzını geliştirme noktasında hala yetersizlikler vardır. Kadınların toplum içinde yaşadıkları sorunlara yerinde ve anında çözüm üreten, kadın özgürlük düzeyini ve modelini daha da geliştiren bir ivme yaratmak, inşa çalışmalarımızın bu yönünü daha güçlendirmek gerekmektedir.
Kadın özsavunmasının geliştirilmesi stratejik hedefimizdir
Genç kadın örgütümüz geçen sürece aktif bir biçimde katılmış, süreç karşısında duyarlı ve sorumlu bir tutum içinde olmuştur. Ancak özellikle de düşmanın genç kadınlar üzerinden yürüttüğü soykırımcı ve kadın kırımcı saldırıların yoğunluğunu göz önünde bulundurduğumuzda, daha fazla genç kadınları kazanan, bilinçlendiren, kendilerini savunmaya yönelten bir performansın geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu yönlü alanlarda daha fazla genel kadın hareketimiz ile genç kadın örgütlerimizin bütünlüklü, birbiri ile daha ilişkili, besleyen bir çalışma tarzını geliştirmesi önemlidir.
KJK olarak geçen süreçte her gelişen saldırıya karşı cevap verme, mücadele gücünü geliştirme yaklaşımı içinde olduk. Ancak bu konuda özellikle toplumdaki kadınların öz savunma sistemini geliştirme, devletin veya erkek bireylerin geliştirdiği saldırılara karşı anında kendini savunabilecek örgütlülüğü ve bilincini geliştirme konusunda yetersiz kaldık. Devletten ve cinayet işleyen, tecavüz gerçekleştiren, kadını farklı biçimlerde kullanmaya çalışıp şiddet uygulayan erkek bireylerden gelen saldırılara karşı hızla hesap sorma, sorumluları cezalandırma, bu konuda adaleti yerine getirme konusunda yeterli bir gelişmenin olduğu söylenemez. Buna zindandaki kadın tutsaklara yönelik fiziki, psikolojik her türlü gelişen saldırıları da ekleyebiliriz. Demokratik yollarla tepkiler belli oranda geliştirilmekle birlikte, düşmanın zindan politikasını, görevlilerini hedefleme, caydırıcı ve etkisizleştirici rol oynamada da zayıf kalındı. Bu yetersizliğimizin farkındayız, aşma açısından çaba ve arayışlarımız devam etmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki süreç açısından hamlemizi güçlendirmede önemli ve stratejik bir hedefimizin her açıdan kadının öz savunması olduğunu belirtmeliyiz.
YJA Star, kadının sınırsız gücünün kanıtıdır
Öte yandan YJA Star açısından değerlendirdiğimizde; kadın gerillacılığında profesyonel tarzın geliştirilmesi, düşmanın yoğun tekniği ve kimyasal-taktik nükleer silahlar ile saldırılarına karşı doğru hareket ve vuruş tarzının yakalanması geçen yılın çok önemli bir gelişmesidir. YJA Star Ana Karargah Komutanlığı’mızı, yine alanlarda fiili olarak savaşı yürüten kadın komuta ve savaşçı gücümüzü süreç içinde kutladık, bu yazı vesilesi ile tekrar kutluyoruz. Yıla damgasını vuran, yılın rotasını belirleyen ve direniş öncülüğünü geliştiren bu gücümüz, kadın gerilla tarihimizde ilk defa hem bu kadar yoğun özgün eylemler gerçekleştirmiş, bu özgün eylemlerle düşmanı etkili vurmuş ve hem de gece-gündüz demeden savaşma iradesini, fedakarlığını, yoldaşlık ruhunu en üst düzeyde ortaya koymuştur. Yılın başından eylül ayına kadar -HPG gücümüzle ortak gelişen eylemlerin dışında- sadece özgün gelişen eylem sayısı 263’tür. Bu, muazzam bir performansı ifade etmektedir. YJA Star, kadının bilinçli, inançlı, örgütlü ve kararlılığıyla nelere kadir olduğunu, gücünün sınırsızlığını, profesyonel kadın gerillacılığının akıl sınırlarını aşan direnme ve vuruş gücünü çok açık ve net bir biçimde ortaya koymuştur.
Gelişen bu süreçle bağlantılı olarak önemli bir çalışma da kadın boyutuyla ulusal çalışmaların geliştirilmesi, güçlendirilmesi idi. Bu yönlü kimi temaslar, ilişkiler geliştirildiyse de özellikle de gelişen KDP ihanetine karşı kadınlar cephesinden güçlü bir blok oluşturma, buradan ihanete; “dur” deme boyutunda çok yetersiz kalınmıştır. Özellikle Başûr’da, Bakur’da, Avrupa’da kimi ortak platformlar, görüşmeler olduysa da bunlar ortak ulusal iradeye, daha ileri düzeyde politik kadın duruşuna dönüşememiştir. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte, aşamamak bir özeleştiri konusudur. Hamlemizi bu yanıyla da önümüzdeki süreçte güçlendirmemiz gerekmektedir.
Diğer yandan Kürt kadın özgürlük hareketi olarak Ortadoğulu kadınlar, Avrupalı, Latin Amerikalı, Afrikalı, dünyanın değişik coğrafyalarından kadınlarla ilişkilerimiz daha da güçlenmiştir. Bir yıl içinde birçok görüşme, ortak toplantı, etkinlik ve eylemler, ziyaretler, karşılıklı birbirini güçlendirme anlamında adımlar atılmıştır. Düşmanın tecrit, yalnızlaştırma ve tasfiye etme politikalarına karşı farklı kadın örgütleri ile dayanışma ve ortaklaşma içine girmek çok önemliydi. Bunu geçen sürecin olumlu bir gelişmesi olarak değerlendirmek gerekir. Özellikle de Ortadoğu’da atılan adımlar çok önemliydi.
Tabii tüm bunların ortaklaştığı merkez hedefimiz, Önderliğimizin özgürlüğü çalışmalarıdır. Kadın boyutuyla da tecriti aşacak, Önderliği fiziki anlamda özgürleştirecek bir çalışma temposunu, etki ve başarı düzeyini ortaya çıkarmak, önümüzdeki yılın temel hedefidir. Kadın özgürlüğü için verdiği emeği, toplumun, ailenin, erkeğin dönüşümü için ortaya koymuş olduğu özgürlük stratejisini daha zengin biçimlerde anlatma, bu yönlü toplumda somut değişimler ve aşamalar geliştirme, dostlara, tanımayan kesimlere daha fazla tanıtabilme hedefi ile örgütlenme ve eylemselleşmeyi esas alacağız. Ve yine fiziki özgürleşmesi açısından hukuki boyuttan tutalım her boyutta etkili ve zengin eylemleri, örgütlenmeyi ve mücadeleyi geliştirme hedefi ile sonuç almaya yöneleceğiz. Hamlemizin asıl odaklanacağı ana boyutlar bunlar olacaktır ve bu biçimiyle başararak Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü, kadınların ve Kürdistan’ın özgürlüğünü kazanacağımıza inancımızı, bunun için tüm gücümüzü seferber etmekte kararlı olduğumuzu belirtiyoruz.