PKK ve PAJK bir şehitler partisi. Her ay, her gün, her yıl binleri bulan şehitleri var. Neden özellikle Ekim ayı Kadın Şehitleri Ayı olarak adlandırılıyor?
Elli yıllık genel özgürlük mücadelemiz, otuz yıllık kadın hareketi mücadelemiz süresince on binlerce şehit verdik. Mücadelemiz aynı zamanda bu şehitlerin intikamlarını alma ve anılarına cevap olma temelinde gelişti. Her bir şehidimiz, mücadelenin en büyük zorluklarını en önde giderek aşan, beyniyle ve yüreğiyle aydınlatan birer kahramanlık örneğidir. Bugün de anı anına yürüyen bu amansız savaşta günlük olarak şehadetler yaşanıyor. Tarihimize ve günümüze anlam katan şehitlerimiz, mücadelemizin soy değerlerini her geçen gün daha da büyüterek ve daha güzelleştirerek büyütmekte, geliştirmektedir. Kadın güzelliğinin bir paçavraya, düşkünlüğe dönüştürülmeye çalışıldığı çağımızda, özgür kimliğini direnerek yaratan, yiğitçe mücadele ile toplumsal namus anlayışını ortaya koyan tüm şehitlerimizin anıları önünde eğiliyor, kadın güzelliğinin ve aydınlığının bu soylu kahramanlarını saygıyla selamlıyoruz.
Zîlan arkadaş yazdığı mektubunda “gözüm arkada kalmayacak” diyordu. Önderliğimizin şehitler karşısındaki sorumluluk bilinciyle bunu söylüyordu. Her toprağa düşenle bir olmaya çalışma, Onlar’ın amaçları, hayalleri, kişilik özellikleri, özgürlük tutkuları ile daha da bütünleşme ve bunu mutlaka bir başarıya, pratik hamleye dönüştürme tarzında bir diyalektiktir bu. Salt manevi bir yaklaşım değildir, maneviyatın, yoldaşına bağlılığın ve düşmana öfkenin ortaya çıkardığı enerjiyi, özgür ve anlamlı olanın inşasına yönelten bilimsel bir yaklaşımdır. Daha doğrusu maneviyatla bilimin buluştuğu yepyeni bir tarzdır ve PKK’de başarıyı, kalıcı değerleri ortaya çıkartan temel bir özelliktir.
Her kadın şehadeti karşısında mücadele hırsımız bilendi
Kadın Hareketi olarak da PKK’nin içinde, PKK’nin özüne rengini veren bu tarzla doğduk, büyüdük, bugünlere geldik. Genel mücadelemiz ve şehitlerimize yaklaşımla paralel bir biçimde kadın boyutunda da; her kadın şehadeti karşısında mücadele hırsımız bilendi, onurlu ve direnen kadın olma kimliğimiz güçlendi, nasıl yaşamalı ve nasıl ölmeli sorularına cevaplarımız daha da netleşti, kadın ordulaşmamız ve örgütlenmemiz daha da gelişti, derinleşti.
İşte Ekim Şehitleri de özgün kadın örgütlenmesinin, ordulaşmasının, karargahlaşmasının gelişim sürecinde öncü kadın şehadetleri ile mücadele geleneğimize çok anlamlı boyutlar kazandırdı. Azime, Bêrîtan,, Meryem, Gurbet, Zinarin Dêrsim, Mizgin Türk, Ronahi Alman, Sarya Baran, Leyla Kaplan, Güler Otaç, Rotinda-Kurdê, Erivan, Canda Türk, Hêlin Çerkez arkadaşlar, yine son yıllarda Rojin Gewda, Rûken Bingöl ve Geliyê Tiyarê şehitleri, Medya Savunma Alanlarında kimyasal ve taktik nükleer silahlarla şehid düşen arkadaşlarımız ve en son bu yıl 4 Ekim’de Süleymaniye’de katledilen Nagihan Akarsel (Zîlan) Konya arkadaşımız… Ve daha ismini veremediğimiz yüzlerce soylu kadın şehitlerimiz gerek kadın rengiyle gerekse de halkların kardeşliği rengiyle gerçekten anlatılması zor bir ahengi, bütünleşmeyi ve güzelliği ifade ettiler.
Ekim şehitlerinden Azime arkadaş, PKK’ye ilk katılan kadın arkadaşlarımızdan biriydi ve kadın ordulaşmasına ve komutanlaşmasına giden ilk adımlarda bize büyük tecrübeler miras bırakmıştır. Başlangıç süreçlerinde bir kadın olarak gerillada mücadele vermenin zorlukları çok yönlüydü ve kadın olarak tecrübe ise yoktu. Hem düşmanın yoğun saldırılarına ve hem de doğanın fiziki zorluklarına karşı savaşan bir kadın komutan olmak gerçekten zorluydu. Bir de içte kadına tam güvenmeyen, yapma gücüne kuşkulu yaklaşan gerici yaklaşımları düşündüğümüzde, ne denli büyük bir irade savaşımı verdiğini duyumsayabiliyoruz. Evet, bugün binlere varan bir kadın ordusuyuz, bizler atılan bir temelin üzerine katları inşa etmeye çalışıyoruz ve bu zorlu ama sağlam temeli atanlardan biriydi Azime arkadaş.
Kadınca birliğin nadide çiçekleri
Gurbet arkadaş bir Kürt aydını ve gazeteciydi, ama asla sorumluluktan kaçmadı, mücadeleyle bütünleşmeyen klasik aydınlardan olmadı. O, bilinci ve yüreğiyle mücadele etti, üretti, kadın rengiyle yaratmaya koyuldu. Yeni bir aydın kadın çizgisi yarattı Gurbet arkadaş. Onun aydınlığında aydınlanıyoruz.
Meryem arkadaş bir örümcek ağına dönmüş geleneksel Kürt aile gerçekliğini aşan, yaşamını Kürt özgürlük mücadelesine adayan, kendisine dayatılan analık ve geleneksel kadın ölçülerini kabul etmeyen bir arkadaştı. O’nda ülke özlemi, sevgisi çok derindi, Avrupa’da farklı görevleri olmasına rağmen adeta hiç arkasına bakmadın kaçarcasına yönünü ülkeye, dağlara vermişti. Meryem arkadaş Kürdistan kadınındaki derin yurtseverliğin en güzel sembollerindendir.
Mizgîn Türk, Canda Türk, Hêlîn Çerkez ve Ronahî Alman arkadaşlar ise hem kadın kimlikleriyle ve hem de farklı halk kimlikleriyle, enternasyonalizmi de aşan bir halklar kardeşliğinin, birliğinin sembolleri oldular. Onlar Türk faşizmini ve kapitalist sistemin yaşam ölçülerini asla kabul etmeyip, kardeş olarak hissettikleri Kürt halkının mücadelesinde yer aldılar. Ne şehir ne küçük burjuva yaşam ölçülerini asla kabul etmediler. Onlar için anlamlı bir yaşam olacaksa eğer, bu, halkların birliğinden, eşitliğinden ve özgürlüğünden geçiyordu. Ve kendi halklarıyla birlikte Kürt halkı da eziliyordu, halkların acısını yüreklerinde duydular ve yönlerini Kürdistan dağlarına vermekte asla tereddüt yaşamadılar. Çünkü Kemal Pir arkadaşın dediği gibi Türkiye halklarının özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğünden geçiyordu. Kadınca birliğin, halkların kardeşliğinin nadide çiçeklerindendirler.
Ronahî arkadaş da Batı’nın yüzeysel ve sahte demokrasi anlayışına, sahte mutluluklar vaat eden yaşam gerçekliğine yüz çevirmiş ve Kürt halkının özgürlük mücadelesini tercih etmiştir. Anılarına bağlılığımız bu topraklarda halkların eşit, özgür birlikteliğini yaratana dek mücadele etmektir.
Bermal arkadaş Önderliğe yönelik 9 Ekim’le başlayan uluslararası komploya en erkenden tavır koyan arkadaşlardandır. Yüksek duyarlılık, komployu erkenden hissedişi ve buna karşı fedaice tavrını ortaya koyuşu çok anlamlıdır. Bu, onun şahsında kadın militanlık ölçülerini ortaya çıkartır. Yetersiz yoldaşlığı aşma ve Önderlik’le doğru yoldaşlığı kurma gücünü gösterebilmiş bir arkadaştır. Fedaice bir tavır da zaten ancak böyle bir güçle gelişebilirdi. Önderlik şahsında hareketimize, halkımıza, Ortadoğu halklarına ve kadınlarına yönelik gerçekleştirilen komplo karşısındaki duyarlılığı, örgütlülüğü ve eylemciliği, doğru militanlık ve doğru yoldaşlık örneğidir. Rotinda ve Kurdê arkadaşlar da cezaevinde kendilerini yakma eylemi ile bu sürece yanıt olmuşlardır. Her iki arkadaş da birlikte eylem yapma kararına ulaşmış ve eylemlerini birlikte gerçekleştirmişlerdir. Komplo karşı onun bilincinin, sevgisinin, yaşamda da ölümde de birlikteliğin adı olmuşlardır. Dağların özgürlüğünü kısa bir zaman da olsa soluyan yürekleri, komployu zindan duvarları içerisinde karşılamayı kaldırmamış ve tavırlarını ateşleşerek, ateşle güneşin aydınlığına ulaşmaya çalışarak ortaya koymuşlardır. Anılarına bağlılığımız, bu komplocu sisteme karşı, Önderlikle doğru ve güçlü yoldaşlık kurarak mücadele etme bilincini kendimizde derinleştirmek olacaktır.
Erivan arkadaş da 2000 yılında YNK savaşında çatışmada şehit düşen bir arkadaştır. 1999 sürecinin o en zorlu süreçlerinde; tasfiyecilerin direnişi, ordulaşmayı anlamsızlaştırmaya çalıştığı bir süreçte, ölümüne direndi. O sürecin atmosferi içerisinde direniş geleneğini temsil etmek ve demokrasi-barış mücadelesinin diyalektiğini coğrafyamızdaki bu karmaşık ortamda anlayabilmek gerçekten zordu ve Erivan arkadaş bu zoru aşanlardan ve yaratanlardandı. Onun bu yalın bilinciyle zafer mücadelesini vermek, yoldaşlık borcumuzdur.
Rojîn Gewda arkadaş kadın mücadelemizin en güzel renklerinden biriydi. Sade kişiliği, kadın aklı ile donanmış komuta gücü, içten yoldaşlığı ile kadın ordulaşmasına ve kadın partileşmesine rengini verip damgasını vurmuş yoldaşlarımızdandı. Ruken Bingöl arkadaş da aynı biçimde bozulmamış kadın aklı ve duygusu ile savaşa, yaşama, yoldaşlığa anlam veren; yaşam ve ölçüleri en üst düzeye taşıyan yoldaşlarımızdandı.
Zîlan Konya arkadaş da kadın bilincinin zirveleşmesini ifade eden jineoloji doğrultusundaki bilinçlenmenin öncülüğünü yapıyordu. Daha üst düzeyde bilimsel bir karakter taşıyan, kadın bilinçlenme çalışmasında çok büyük bir emeği ve öncülük rolü oldu. Zaten düşman bu nedenle arkadaşı hedefledi. Kadın aklının etki gücünü, insanları direnişe sürükleyen öncü rolünü gördüğü için katletti.
Tüm zamanlar kadın şehitler zamanı olarak değerlendirilebilir
Aslında kadın mücadelemiz öyle bir aşamaya geldi ki her günümüz, her ayımız şehadet gerçeği ile örülüdür. Ancak özellikle de kadın mücadelesinin ilk adımlarında, temelinin atılmasında rol oynayan yoldaşların bu ayda şehit düşmesi nedeniyle Ekim ayı Kadın Şehitleri Ayı olarak ifade edildi. Mücadelemizin alabildiğine genişlediği, yayıldığı bu süreçte aslında tüm zamanlar kadın şehitleri zamanı olarak da değerlendirilebilir. Zap’tan Rojava’ya, Şengal’e, Maxmur’a, Süleymaniye’ye kadar Kürdistan’ın her yerinde verilen savaşa müdahil olan, öncülük eden kadın gücü, tüm bu alanlarda da kan dökmüş, özgürlük mücadelesi vermiş ve bedel ödemiştir. Bu mücadele Bazên Zagrosê, Ş. Savaş Maraş ve Cenga Xabûr hamle süreçleri ile büyüyerek sürekliliğini sağlamaktadır.
– Ekim ayında şehit düşen Bêrîtan çizgisi kadın ordulaşmasının yaratılmasında nasıl bir rol oynadı? Şehitler bugüne bu çizgiyi nasıl miras bıraktı?
Dersim’in asi kızı, yaşamıyla da şehadetiyle de destan olan şehit Bêrîtan, kadın ordulaşmasını kesinleştiren bir rol oynamıştır. Bêrîtan’ın uçurum rengindeki özgürlük çığlığı, Güney Kürdistan’dan Türkiye metropollerine kadar her yeri, herkesi, yüzlerce genç kızı, erkeği sarmıştır. Bazı olaylar, kişiler, durumlar vardır ki yaşanan anı ve mekanı aşar, her yeri sarıp sarmalar. Bêrîtan arkadaşın uçurum derinliğindeki direnişi de böyle bir özelliğe sahip olmuş, kendi mekanı ve zamanını aşarak evrenselleşmiş ve damgasını vurmuştur. Onunla ilkel milliyetçi, ihanetçi KDP çizgisine karşı bilincimiz daha derinleşirken, özgürlüğe, asiliğe, teslim olmamaya daha da sarıldık. Önderliği en derinden anlayan ve anladığını inatçı ve ısrarcı kişiliği ile mutlaka yaşamsallaştırmaya çalışanlardandı. Dêrsim isyanında kendini uçurumdan atan Besê’nin hayaliyle Partiye katılmıştı ve O Kürt kadının teslim olmayan karakterini PKK’nin özgürlük karakteri ile birleştirip dokunulmaz kadın onurunu bir kez daha Kürt tarihine, kadın tarihine bahşetmiştir. Özgür bir yürek, uçurumlardan kanatlanabilen bir beyin gücü, kendi zamanını ve mekanını aşan özgür yaşam emriydi O.
Şehit Bêrîtan kadın örgütlülüğünün büyümesinin yolunu açmıştır
Uçurum derinliğindeki kahramanlık, ulusal bilinç, kadın özgürlüğüne duyulan büyük aşk olmasaydı Bêrîtan, Bêrîtan olmazdı. Şehit Beritan’ın özellikle de kadın açısından tarih yaratan kimliği olmazdı. Önderlik bilinciyle buluşma arzusu ve arayışı, Kürdistan’da kadın uyanışı ve görkemli yürüyüşünün, kadının yeni soy değerlerinin yaratılmasında öncü rol oynamış, itici güç olmuştur. Onun bu inatçı ve soylu direnişi, teslim olmayan, ulusal ve kadın soykırımına karşı özgürlüğünü, kimliğini her şeyden üstün tutan kadın çizgisi, kadın örgütlülüğünün büyümesine, ordulaşmasına doğru yol açmıştır. İşte bu mirasın üzerinden özgürlüğünü ve bağımsızlığını her şeyin üstünde gören, bunun için ölümüne mücadele etmeyi onur belleyen yeni bir kadın soyu gelişmiştir. Uçurumların kızı, özgürlüğün rüzgarı Beritan, bu yeni kadın soyunun yaratıcısı büyük öncü yoldaşlarımızdandır. Şehit Bêrîtan, erkek egemenlikli sisteme ve ihanetçi-işbirlikçi milliyetçi çizgiye karşı direnişin bitimsiz hazzında uçurumlarda kanatlanmış, kadın ordusu olmuş, yaşam gücü ve silinmez bir tarih olmuştur.
Şehit Bêrîtan, direnişinin ve savaşının güzelliğinde yeni bir kadın soyu yaratmıştır. Direnerek savaşarak güzelleşen bir kadın soyu. Özgürlüğüne düşkün, asaletini ve güzelliğini anlam ve hakikat gücüne, bu anlamda mücadele gücüne dayalı olarak yaratan bir kadın soyu. Tabii bu salt edebi, soyut, ruhsal bir ifade olarak değil, maneviyatı kadar kendini tepeden tırnağa silahlandırmış soylu savaşçı kadınlar ifadesi olarak yaşam bulmuştur. Bu anlamda Önderliğimiz şehit Bêrîtan’ın bu hakikatini en güçlü biçimde ele alarak onun anısına kadın ordulaşmasını geliştirip büyüterek cevap olma kararlılığı içine girmiştir. Kadın ordulaşması, bir anlamda Önderlik ve şehit Bêrîtan hakikatinin buluşması anlamını taşır. Bu buluşma bugün dünya kadınlarına esin kaynağı olmakta, kadınların çaresiz olmadığını, öz savunması ile özgür yaşamı yaratabileceği duygusunu, bilincini ve gücünü vermektedir. Onun yaşam ve savaş çizgisi, ulusal ve kadınlık onuruna bağlılığı bizler için esastır ve gittiği yol izleyeceğimiz yolumuzdur.
– Özgürlük Hareketinin ağır yükünü omuzlayan ve direnişleriyle destan yazan kadınlar dünya halklarının da çekim merkezi haline nasıl geldi?
Bizim savaşımız salt kaba fiziki savaşın ötesinde anlamlara sahiptir. Önderliğimizin sık sık ifade ettiği gibi bu savaş daha fazla yaşam savaşı, kişilik, yaşamı ve kişiliği özgürleştirerek güzelleştirme savaşı olarak gelişmiştir, böyle gelişmeye de devam etmektedir. Asıl dinamik budur. Özellikle şehit Bêrîtan arkadaşın ısrarla işaret ettiği, odaklandığı savaşarak özgürleşme özgürleşerek güzelleşme diyalektiği, kadın açısından kendi öz kimliği ile gelişmeyi, var olmayı ortaya çıkarmaktadır. Xwebûn olarak da ifade edebileceğimiz bu gelişim tarzı, erkek egemenliği ile hesaplaşmayı, bu hesaplaşma temelinde kadın öz kimlik değerlerini açığa çıkarmayı ve yine bu temelde savaşçı ve komutan kadın gerçekliğini yaratmayı geliştirir. Bu çok önemlidir. Yani erkek iktidarcılığına bulaşmadan, erkeğe benzeşmeden kadın renginde komuta ve savaşçı hakikatini hedefliyen ve güzelleştiren kadını yaratıyor. Sade, öz gücünü açığa çıkaran ve öz gücüne güvenen, kadın sevgisi ile donanmış, bakışı, ifadesi, duruşu özgür soylu kadının izlerini taşıyan bir gerçeklik oluyor bu.
Özgür yaşam ideolojisine göre yaşayan kadın ilgi merkezi olmuştur
Bunu anlatabilmek gerçekten zor. Savaş ve mücadele içinde pişen, özgür yaşam ideolojisine göre yol yürüyen, her adımında devletlerin, erkeklerin onda yarattığı kirlerden arınan, eril zihniyetin maskeleri atan ve hakikatinin farkına varan bir gelişim süreci oluyor. İşte bu süreç kadını güzelleştirmektedir. Böyle güzelleşen kadın ise dikkat çekmekte, özgürlük arayışı içindeki kadınlara, hatta erkeklere de çekici gelmektedir. Dağda, Rojava’da, Maxmur’da, Kerkük’te, Şengal’de, öz yönetim sürecinde Kuzey Kürdistan’da DAİŞ’e, Türk faşist devletine ve onun her türlü yüksek savaş teknolojisine karşı başı dik cesaretle savaşan, zılgıtlarıyla düşmanıyla alay edercesine savaşan bu kadın gerçekliği elbette ki ilgi merkezi olmuştur, olmaktadır. Bu, kapitalist liberal algıların oluşturduğu klasik ucuz ilgilerin, beğenilerin ötesinde bir ilgidir. Toplumsal ahlakın, yaşamın özünün yakalandığı, kişilerin, toplulukların kendilerini bu aynada görerek farkındalık yaşadığı bir ilgidir. Yani özgürlük arayışındaki kişiler, toplumlar bu özgür yaşam ideolojisine göre yaşayan kadın kimliğini bir ayna olarak görüp bakıyor ve orada hakiki insan, hakiki kadın ve hakiki toplum-yaşam gerçekliğini görüyor.
– Bunların yaratılmasında şehitler nasıl bir rol oynadı? Bêrîtan ve şehitler çizgisi bugün anlamına uygun yeterince temsil ediliyor mu?
Halklar için bir çekim merkezi haline gelme süreci elbette ki çok çetrefilli, zorlu bir mücadele süreci ile gelişti. Öyle birkaç cümle ile anlatılabilecek kolaylıkta değildir. İşte sadece Ekim ayı kadın şehitler gerçeğini bile ele aldığımızda ne büyük bedellerle bunun kazanıldığı görülecektir. Binlerce kadın yoldaşın kanı döküldü, bu topraklar binlerce kadın yoldaşın teri ile yıkandı. Kürdistan dağlarının her karış toprağında kadınca adımlar atılarak yaratıldı. Çok ama çok zorlu ancak zor olduğu oranda güzel ve iradeli, xwebûn olan bir gerçeklik ortaya çıktı. Tabii ki bu özgür kadın hakikatinin yaratılması, şehitlerimizin eseridir. Onların yaratımı ve mirasıdır.
Onların mirasını daha da büyütmek, biz yaşayan yoldaşlar için temel bir yaşam gerekçesidir. Tabii ki bu büyük kadın soy değerlerine layık olmak, bizim için her zaman en büyük hedef konumundadır. Şehitlerimiz bizim için her zaman ulaşmaya, layık olmaya çalıştığımız hakikati ifade ederler. Her yaşanan şehadet, tüm şehitlerimizi temsil ediyor olmanın onurunu ifade eder. Eylül ayında Mersin’de fedai eylem yapan Sara ve Rûken yoldaşlarımız, bu onurun zirvesidir. Onlardaki cesaret, başı dik duruş, düşmanı hiçe sayan ve kilitlendiği hedefinden başka hiçbir şey görmeyen duruş, Ş. Azimelerden, Bêrîtanlardan, Rojîn Gewdalardan bugüne akan kadın özgürlük akışıdır. Bugün Zap, Avaşîn, Tepê Cûdî, Tepê Amediyê, Tepê Hakkari alanlarımızda en kısıtlı imkanlarla düşmanın her türlü vahşi saldırısına karşı profesyonelliğiyle, bilinciyle, yiğitliğiyle tarih yazan YJA Star ve HPG gerillarımız, bu kesintisiz akışın ifadesidir. Kimyasal silahlardan tutalım taktik nükleer, termobarik silahlara kadar dünyanın tüm yasaklı silahlarına karşı nefesleri ile savaşan, son nefesini bile düşmana karşı savaş için kullanmayı esas alan bu hakikat, özgür kadın savaşçılığının ve direnişinin dün aktığı gibi bugün de aktığını, yarın da akacağını kanıtlamaktadır. Bêrîtanlardan Sara ve Rûkenlere, Helbestlere kadar tarih kadın savaşçılığının anlamında ve güzelliğinde yeniden yazılmaktadır. Bu tarih artık yok sayılamaz ve silinemez, kadınların dişiyle, tırnağıyla, kanıyla yazdığı bir tarihtir. Yok etmeye kimsenin ama kimsenin gücü yetmeyecektir.