Adı soyadı: Meral Tekinalp
Kod adı : Dicle Amanos
Doğum Tarihi ve Yeri: 1980/ Urfa
Partiye katılım T ve Y: 1995/ Antep
Şahadet Yeri ve Tarihi: Bingöl polis karakolu eylemi
Dicle Amanos (Meral Tekinalp) Urfa’da doğdu ve orada büyüdü. Sümerlerin Kürtçe Qut denilen kauta gıda tabiriyle nasıl bir ilişki olduğunu dil bilimciler ve tarihçilere bırakıp geçelim. Gıda ambarı olan Urfa’da doğup büyümek ile bunların farkında olmak anlamlıdır. Sen insanları acıtıyorsun ile putları kıran İbrahim’den kalma bu toprakların ne anlam taşıdığını kutsal kitaplar yazarlar. Bu kutsalıktan lanetli gerçeğe yol alışın ikilemi çağımızdaki PKK öncülüğünde verilen mücadale ile karşısında duran cehaletin gerçeğine çok benzemektedir. İkisi arasındaki tercihe dönüşen Urfa’daki yaşam Nemrutlar ile İbrahimlerin çağdaşlaşmasını andırır. Kutsallık ve mananın tanıkları olan ilk üniversite taşlarının kenarında doğan Dicle yoldaş, cehalet sahipleri ile giriştiği mücadele zamanıyla büyümüş şekilenmiştir. Bir serzeniş yaratan PKK bu tarihi gerçeklikle yakından bağlantılıydı. Özü bir kuvars taşı gibi hapsetmeye çalışan cehalet ve softalık belki de ömür billah silinmeye olan korkusunun bir yansımasıydı yaptıkları. Onun karşısına çıkan gerçeklik kutsallktı. Dili şiir olan bu gerçeklik ile nasıl savaşacağını kestiremeyen cehaletin gaddarlaşması ondandı. Patoslara atmalar, yakmalar, diri diri toprağa gömmeleri ataları olan nemrutlardan almışlardı. Ama ateş artık balıklaşmış ve sahibini vurmaya dönmüştü. Suruç ovasından şiir diliyle çalışan çağdaş İbrahimi hareketin savaşçıları artık çoğalıyor, çoğalıyorlardı. Adları Zamani olmuş, Zinarin olmuştu. Su coşmuş ve bütün bu toprakları suluyordu. Fırat artık Diclesiz olamazdı. Kutsallık buydu ve kutsal kitaplar öyle yazmışlardı. Bir kız büyüdü ve adı Dicle oldu.
O artık gerilladır. Şairlerin sillahlarını aldı. Savaşçı şairlerin hikayesi daha bitmemişti. Dicle yoldaş ilk eğitimini Önderlik sahasında alır. Az yoldaşımıza nasip olan bu durum Dicle yoldaşın gelecek pratiğini belirleyecek, en önemlli nokta olacaktır. Yaşamı boyunca Önderlik sahasına ondan önce gitmesi gerken yoldaşların olduğunu anlatacak buna layık olmanın çabası içinde olacaktır. Önderlik sahasından pratiğe geçerken Önderliğin esareti yaşanır. Bu durum diğer yoldaşları etkilemesinden daha fazla Dicle yoldaşı etkiler. Hem yaşının küçük olması hem de yeni sahadan ayrılmış olması bunun nedenidir. Bu yaşında içinde olduğu olgunluk bütün çevresini şaşırtır. Öncülük misyonu ve sorumluluk yaklaşımı Önderlik ve şehitlere verilen borcun bir yaklaşımı olmaktadır. Bu yaşında bunları bilmesi ve hissetmesi çevresi tarafından çok sevilmesine neden olur. Kadının adalet, eşitlik ve sevgi özelliklerini çevresine çok belirgin yansıtan Dicle yoldaş yoldaşların arasına fark koymaz, herkese eşit yaklaşır. En fazla da sorunlarını çözemeyen yoldaşlarla ilgilenir, bir çekim merkezi haline gelir. Onunla göreve giden ya da onunla konuşmuş yoldaşda değişim yaşanır, çevreye yansır. Dicle yoldaşın en belirgin özelliği zor şartlarda ortaya çıkmak, bu zor şartlarda değişik ve farklı özelliklerini ortaya çıkarmasıdır. Zor şartlarda gelişir ve önderlik temsilini çok iyi yapar. 1 Haziran Hamlesi’nden sonra Dicle yoldaş kuzey alanlarına öneri yapar ve önerisi kabul olur. Ayrıldığı ya da başka mücadele alanlarında bıraktığı yoldaşları onu sorar ve adını duyarlar, Dicle yoldaş aynı yoldaştır.
Onun yanında kalmış,onunla pratikte kalan yoldaşlar Dicle yoldaş Zagroslarda nasıl ise kuzey alanlarında da aynı olmuştu. Daha inisiyatifli, daha pratik beceri kazanmış bir halde yoldaşların yürek tahtında yerini almayı başarmış bir halde anlatırlar. Hep atak hep yenileri yaratmakla ismi geçer yoldaşların anı defterlerinde. Erzurum gibi bir eyalette YJA-Star çalışmalarını öncü düzeyinde gerçekleştirir, en zor eylemleri önerir. En son, en ince ayrıntısına kadar hesapladığı Bingöl eyleminde ihaneti göz ardı eder ya da artık bu iğrenç tekerürün canı pahasına güzel yüreğiyle bir son noktayı koyma umudunu taşıyarak adım atar. Yazgı gibi gelen bu iğrenç özelliğin Kürt mayasından atma pahasına, düşünmek istemez. Urfa bu ikilem ile, lanet ve kutsallık arasında gidip gelirken Dicle yoldaşın çocuk yaşta buna meydan okuyarak gerillaya katılması bu laneti yenmenin bir çabasıydı. Fakat bitmemişti bu lanet, can yoldaşımızı bizden almaya dirayetliydi. Ama Dicle bir nehirdir ve tıpkı kendisinin dediği gibi yaşam akan bir nehirdir. Akacağı yatağı olduğu müdetçe anlamlıydı bu söz ve biz yoldaşları olarak bundan çıkaracağımız çok mana var. O bize şiirler bırakarak anlattı bu gerçekliği çünkü o da şiirlerle başlamıştı bu davaya katılırken ve biz onu şiirle anlıyoruz.
Tükenirken yıllar
Kentler yıkılır düşümde
Öyle felaket saatler
Beden yıkılır
Ruhlar ağlar
Karanlık sokaklarda
Bir tek ışık parlar
Gözleri cesur çocuğun
Tükenirken yıllar
Yine ayrılık vakti
Yine kar pusulasız düşer
Birikiyor zaman
Dakikalara
Saatlere sığınıyor
Şairleri kıskandıran bu şiirle Urfa tarihinin ikilemini güzel bir diyalektikle anlatmaya çalışan Dicle yoldaş Gomora’dan kaçan seçilmiş birkaç insanın, insanlık için umut taşımasına benzer bu gerçekliği anlatır. İki uçlu olan bu toprakların zamanı ve tarihi kuşkusuz insanlarını da etkiler. Tarih iki zamanlıdır. Şiirleri de iki anlam taşıyan mısralarla doludur. Dicle yoldaşın ikinci şiiri bu şiiri adeta tamamlar. Dedik ya buradaki şiirler iki anlamlıdır. Dicle yoldaş bize bu şiiri bırakarak yaşamın da iki ucunu bırakmıştır. Burada yaşam karşısında ölüm, ölüm karşısında da yaşam durur. İkisi bir arada yaşar. Ölümü yenen bu hareketin geride bıraktığı şey sadece yaşam olacaktır. Siz de kuşkusuz böylesiniz. Hiçbir güç sizin öldüğünüzü bize kabul ettiremez, nehir aktığı müdetçe şiirinle hoşça kal Dicle yoldaş…
Çok gün var ki
Yaşamak için
Ölümü almalı göze
Çok gün var ki
Ulaşmak için koşmak gerekir
Çok gün var ki
Şafaktan önce doğmak gerekir
Çok gün var ki
Bulutlardan önce yağmalı toprağa
Yeşermek için bütün mevsimlerde
Ve gün var ki
Ölüm kovalar
Yaşamı en sevdiğin anda
İşte o gün yaşamak gerek
Her şeye inat
Mücadele arkadaşları