20 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 521 / MAYIS 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa YAZILAR

BEYAZ YÜRÜYÜŞ

BEYAZ YÜRÜYÜŞ

İki gün­dür hiç dur­ma­dan kar ya­ğı­yor­du. Şim­di de be­yaz ta­ne­cik­le­riy­le ge­ce­nin ka­ran­lı­ğı­nı al­tın­dan sil­mek is­ter­ce­si­ne la­pa la­pa ya­ğı­yor­du. Böy­le yağ­ma­ya de­vam eder­se her­hal­de Cım­sak’ın bü­tün gri ka­ya­lık­la­rı­nı be­ya­za bü­rü­ye­cek­ti. Üs­len­me­mi­zi ka­ya alt­la­rın­da yap­tı­ğı­mız­dan do­la­yı şim­di­lik her­han­gi bir so­run ya­şan­mı­yor­du. “Her­hal­de ya­ğan ka­rın be­ya­za bo­ya­ya­ma­ya­ca­ğı tek yer; üst­ten al­ta in­dik­çe ki­re­mit ren­gi­ni alan bu ka­ya alt­la­rı­dır” di­ye dü­şün­düm.
Bun­la­rı dü­şü­nür­ken uzan­mış­tım. O an dı­şa­rı­dan ge­len, kar­da ka­tur ku­tur yü­rü­yen ayak ses­le­ri­ni duy­dum. Ge­len ge­ce su­ba­yıy­dı. Sa­bır­sız gi­bi gür­le­yen so­ba­nın ya­nı­na iliş­ti. Her iki eliy­le so­ba bo­ru­su­nu tu­tu­yor, so­ba­yı ku­cak­la­ya­cak­mış gi­bi ısın­ma­ya ça­lı­şı­yor­du. Uyan­dı­ğı­mı gö­rün­ce;

– Bi­raz ön­ce Pi­ran’da­ki He­bun ar­ka­daş ile bağ­lan­tı kur­dum. Ora­ya o ka­dar çok kar yağ­mış ki, göm­dük­le­ri er­zak­la­rın ye­ri­ni bu­la­mı­yor­lar­mış. Bu ne­den­le bu­ra­ya ge­le­cek­le­ri­ni söy­lü­yor­lar, de­di ve so­ba­ya bi­raz da­ha ya­kın­laş­tı. Onu din­ler­ken öy­le­ce uyu­ya­kal­dım.

Sa­ba­ha kar­şı uyan­dı­ğım­da her­ke­sin to­par­lan­dı­ğı­nı gör­düm. Su­bay to­par­la­nan ar­ka­daş­lar­dan gö­zü­nü ayır­ma­dan şöy­le de­di;

– Pi­ran’da­ki ar­ka­daş­lar­la tek­rar bağ­lan­tı kur­dum. Dün ge­ce Tır­mal ka­ra­ko­lu­na as­ke­ri kon­vo­yun gel­di­ği­ni ve bu ala­na ope­ras­yon ola­bi­le­ce­ği­ni, onun için ya­nı­mı­za ge­le­me­ye­cek­le­ri­ni, Bır­cık nok­ta­sı­na gi­de­cek­le­ri­ni söy­le­di­ler, de­di.

 

Su­ba­yın bu ko­nuş­ma­sın­dan son­ra dü­şün­me­ye baş­la­dım. Tır­mal ka­ra­ko­lu Tır­mal su­yu­nun he­men öte kı­yı­sın­day­dı. Ka­ra­ko­la kon­voy­lar gel­miş­se eğer, mut­la­ka bu­lun­du­ğu­muz Cım­sak ala­nı­na da ope­ras­yon ola­cak de­mek­tir. Kar­da ça­tış­ma­ya gir­mek yer­siz ka­yıp­la­ra ne­den ola­bi­lir­di. Ape Mu­sa gü­cü­nün ko­mu­ta­nı Pa­lu ar­ka­daş ve Akdağ gü­cü ko­mu­ta­nı Pı­lıng ar­ka­daş­la tar­tış­tık­tan son­ra, ope­ras­yo­na ta­kıl­ma­mak için ye­ri­miz­den ay­rıl­ma­ya ka­rar ver­dik. Kar don­muş­tu. Dic­le’nin bir ko­lu olan Cım­sak su­yu­nun ke­na­rı­na ka­dar hiç dur­ma­dan yü­rü­dük. Bi­zi zor­la­ya­cak olan tek şey su­yu geç­mek­ti. Su o ka­dar akın­tı­lıy­dı ki kü­çük bir dik­kat­siz­lik bi­ri­mi­zin su­ya ka­pı­lıp git­me­si­ne ne­den ola­bi­lir­di. Ön­ce yo­lu bi­len üç ar­ka­daş su­yu ge­çe­cek­ti.

 

Ar­ka­daş­lar el ele tu­tu­şa­rak su­ya gir­me­ye baş­la­dı­lar. Bi­raz iler­le­yin­ce bir ar­ka­da­şın aya­ğı kay­dı ve su­ya ka­pıl­dı. Ya­nın­da­ki ar­ka­daş atik bir ha­re­ket­le onun ko­lun­dan ya­ka­la­dı. Bu teh­li­ke­yi da at­lat­tık­tan son­ra kar­şı­ya geç­ti­ler. On­lar­dan son­ra ben ge­çe­cek­tim. Ben­den son­ra iki bö­lük ar­ka­daş ge­çe­cek­ti. El­bi­se­le­ri­mi çı­ka­rıp Şa­hin ar­ka­da­şa ver­dim. Şa­hin ilk ka­tıl­dı­ğın­da (1997) be­nim man­ga­ma ve­ril­di­ği için do­ğal bir bağ­lı­lık oluş­muş­tu. Kı­pır kı­pır, ye­rin­de du­ra­ma­yan genç bir ar­ka­daş­tı. Bu sa­bah aya­zın­da el­bi­se­siz su­ya gi­rin­ce has­ta ola­bi­lir­dim. Çe­ki­ne­rek ayak­la­rı­mı su­ya ba­tır­dım. Su­yun kes­kin so­ğu­ğu­ de­ri­mi ya­rıp be­de­ni­min her ya­nı­nı sar­dı. Tüy­le­rim di­ken di­ken ol­muş­tu. San­ki su­yun değ­di­ği ye­re iğ­ne­ler ba­tı­yor­muş gi­biy­di. Bu yet­mez­miş gi­bi su şid­det­li bir akın­tı­ya da sa­hip­ti. Bi­raz iler­le­di­ğim­de si­la­hı­mın ka­yı­şı kop­tu ve su­ya gö­mül­dü. Pa­nik ol­muş, ne ya­pa­ca­ğı­mı bi­le­mi­yor­dum. Bak­tım ki, su be­ni de gö­tü­re­cek. San­ki bi­ri be­ni el­le­riy­le iti­yor­muş gi­biy­di. Ola­bil­di­ğin­ce ayak­la­rı­mı dip­te­ki taş­lar­dan ko­par­ma­ma­ya ça­lı­şa­rak, ade­ta ye­re sü­rü­ye­rek iler­le­me­ye de­vam et­tim. Yü­rü­dük­çe su­ya ba­tı­yor­dum. Su­yun or­ta­la­rı­na doğ­ru ulaş­tı­ğım­da su bo­ğa­zı­ma gel­miş­ti. Suy­la ver­di­ğim bu mü­ca­de­le so­nun­da ni­ha­yet kar­şı­da­ki taş­la­ra ulaş­tım. Ar­tık tit­ri­yor­dum. Hiç bek­le­me­den tek­rar su­ya gi­rip ay­nı şe­kil­de kar­şı­ya geç­tim. Pa­lo ar­ka­da­şın yar­dım­cı­sıy­dım. Ona, gü­cü­mü­zün bu su­yu ge­çe­me­ye­ce­ği­ni söy­le­dim. İki-üç ki­şi­lik bir gru­bun geç­me­si bel­ki so­run ol­ma­ya­bi­lir­di. Ama iki bö­lü­ğün geç­me­si teh­li­ke­li ola­bi­lir­di. Pa­lo ar­ka­daş;

 

– O za­man yı­kık köp­rü­yü de­ne­ye­lim. Biz ya­vaş ya­vaş gi­der­ken sen de el­bi­se­le­ri­ni gi­yer, ge­lir­sin, de­di ve ay­rıl­dı.

 

Git­tik­le­ri yer düş­ma­nın sık sık pu­su at­tı­ğı bir yer­di. Ge­çiş için o köp­rü­yü kul­lan­dı­ğı­mı­zı bil­dik­le­ri için za­man za­man pu­su atı­yor­lar­dı. Şa­hin ar­ka­daş elin­de tut­tu­ğu el­bi­se­ler­le ya­nı­ma ge­le­rek;

 

– He­val Ve­dat, el­bi­se­le­ri­ni giy. Yok­sa has­ta­la­na­cak­sın, de­di.

Ça­bu­cak el­bi­se­le­ri­mi giy­dim. Vü­cu­dum ya­vaş ya­vaş ısın­ma­ya baş­la­dı. Köp­rü­ye doğ­ru yü­rü­me­ye ko­yul­duk. Köp­rü­nün ol­du­ğu yön­den se­ri si­lah ses­le­ri gel­di. Biz on­la­ra ula­şın­ca­ya ka­dar ar­ka­daş­la­rın çok­tan ge­ri çe­kil­miş ola­bi­le­cek­le­ri­ni dü­şü­ne­rek, git­mek­ten vaz­geç­tik.

 

Ha­va ol­duk­ça so­ğuk­tu. Su­dan çı­kar çık­maz el­bi­se­le­ri­miz üze­ri­miz­de kas­ka­tı ke­sil­miş­ti. El­le­ri­miz so­ğuk­tan uyuş­muş­tu. Pu­su at­tık­la­rı ye­rin ar­ka­sı­na doğ­ru yü­rü­yor­duk. Bir sü­re son­ra el­le­ri­miz uyuş­ma­ya baş­la­dı. Is­lan­mış­tık ve so­ğuk bı­çak gi­bi ke­si­yor­du el­le­ri­miz tut­mu­yor­du ar­tık. Bu hal­de tek bir mer­mi bi­le sı­ka­maz­dık. Şa­fa­ğın sök­me­si­ne çok az kal­mış­tı. Da­ha faz­la da­ya­na­maz­dık. Şa­hin ar­ka­da­şa,

– He­va­le Şa­hin kö­ye inip, bi­raz ısı­na­lım. Yok­sa do­na­ca­ğız, bu hal­de düş­man­la kar­şı­laş­sak bi­le bir mer­mi pat­la­ta­ma­yız, de­dim.

 

Şa­hin ar­ka­daş da ka­bul et­ti. Giz­li­ce bir eve gi­rip ısı­na­cak­tık. Kö­ye yak­laş­tı­ğı­mız­da kö­yün or­ta­sın­dan ya­nan bü­yük bir ate­şin alev­le­ri yük­se­li­yor­du. Üze­ri­miz­de tah­ta­ya dö­nen el­bi­se­le­ri­mi­zi ve so­ğuk­tan bü­ke­me­di­ği­miz par­mak­la­rı­mı­zı dü­şün­dük­çe ade­ta ya­nan ate­şe doğ­ru çe­ki­li­yor­duk. Ate­şi ço­cuk­la­rın yak­mış ola­bi­le­ce­ği­ni dü­şün­dük. Çün­kü ha­va çok so­ğuk­tu ve ço­cuk­lar iş­le­ri­ne git­me­den ısın­mak için yak­mış ola­bi­lir­ler­di. Ate­şin dı­şın­da dik­kat çe­ki­ci hiç­bir ha­re­ket yok­tu. Yüz met­re ka­dar yak­laş­tı­ğı­mız­da ate­şin ba­şın­da­ki­le­rin ço­cuk­lar de­ğil be­yaz el­bi­se­li as­ker­ler ol­du­ğu­nu gör­dük. Ha­va ha­fif ay­dın­lan­mış­tı ve ar­tık on­la­rı ra­hat­ça se­çe­bi­li­yor­duk. Far­kın­da ol­ma­dan as­ker­le­rin ara­sı­na dal­mış­tık. An­la­dı­ğı­mız­da his­set­tir­me­den ge­ri ge­ri git­me­ye baş­la­dık. İki üç adım at­mış­tık ki, don­muş, ka­ya gi­bi sert­leş­miş kar ayak­la­rı­mı­zın al­tın­da ça­tır­da­ya­rak kı­rıl­dı. Ar­ka­sı­na dö­nen as­ker­ler­den bi­ri bi­zi gör­dü. Gö­rür gör­mez de öbür­le­ri­ne ha­ber ver­di. Hız­la çe­kil­me­miz ge­re­ki­yor­du. Ko­nuş­ma ses­le­ri yük­sel­di. Son­ra ko­nuş­ma­la­rı­nı bas­tı­ran yo­ğun si­lah ses­le­ri… Sağ­dan sol­dan ge­çen, ayak­la­rı­mı­zın ya­nı­na isa­bet eden kur­şun­lar bi­zi ıs­ka­la­dı. Ru­me­la­kan kö­yü­ne doğ­ru ko­şu­yor­duk. Ora­dan Bır­cık’a, dör­dün­cü böl­ge güç­le­ri­nin ya­nı­na ge­çe­bi­lir­dik. Tel­siz­den ta­kip et­ti­ğim ka­da­rıy­la Ru­me­la­kan kö­yün­de de düş­man var­dı. Da­ha yu­ka­rı­la­ra doğ­ru çık­mak zo­run­da kal­dık. Bi­raz iler­le­yip Ak­dağ’dan kay­na­ğı­nı alan Me­la­kan ça­yı­nı geç­tik. Şu­bat so­ğu­ğu ken­di­ni her an ha­tır­la­tır­ca­sı­na el­le­ri­miz­de ve ayak par­mak­la­rı­mız­da bir sı­zı gi­bi do­la­şı­yor­du. En son izi­mi­zi kay­bet­tir­dik. Hiç dur­mak­sı­zın yü­rü­dük. Ba­zen me­şe kü­me­le­ri ara­sın­dan ba­zen tek tük ağaç­lar ara­sın­dan ne­fes al­ma­dan yü­rü­dük. İki-iki bu­çuk sa­at son­ra Bır­cık’ta­ki ar­ka­daş­la­ra ulaş­tık. On­lar­da iki­şer­li üçer­li grup­lar şek­lin­de mev­zi­le­ne­rek, sır­tı boy­dan bo­ya tut­muş­lar­dı. Ka­ya­lık­lı bir ara­ziy­di.

 

Ha­ber­siz ge­li­şi­miz on­la­rı şa­şırt­mış­tı. Ope­ras­yon bu­ra­ya da uza­na­bi­lir­di. Cım­sak kar­şı­mı­za düş­tü­ğün­den baş­la­yan ça­tış­ma ses­le­ri­ni du­ya­bi­li­yor­duk. Sal­dı­rı he­li­kop­ter­le­ri sü­rek­li bom­ba yağ­dı­rı­yor, per­so­nel he­li­kop­ter­le­ri ise ba­zı te­pe­le­re as­ker in­di­ri­yor­du. Kar­şı­mız­da olup bi­ten­ler ve mü­da­ha­le ede­me­me­miz içi­miz­de önü alın­ma­sı güç bir duy­gu do­ğu­ru­yor, ar­ka­daş­la­rı­mı­zı da­ha faz­la me­rak et­me­mi­ze ne­den olu­yor­du. Tel­siz­le bağ­lan­tı ku­ra­mı­yor­duk. Çün­kü düş­man tel­siz bağ­lan­tı­sın­dan baş­ka bir gü­cün de ya­kın­da ol­du­ğu­nu çı­ka­ra­bi­lir ve bi­ze de yö­ne­le­bi­lir­di. Hiç ge­re­ği yok­ken ça­tış­ma­ya gi­re­bi­lir­dik. Kış ko­şul­la­rın­da ça­tış­mak ko­lay de­ğil­di. Şa­hin ar­ka­daş­la ay­nı mev­zi­de ak­şa­ma ka­dar tit­re­ye­rek bek­le­dik. Bi­zim ol­du­ğu­muz yer­de herhangi bir şey ol­ma­dı. Ak­şa­ma doğ­ru Cım­sak’­ta­ki ar­ka­daş­lar­la bağ­lan­tı kur­duk. Pa­lo ar­ka­da­şın an­lat­tı­ğı­na gö­re köp­rü­de pu­su­ya düş­tük­ten son­ra Ser­hat ar­ka­daş vu­rul­muş­tu. Su­yu ge­çe­me­dik­le­ri için tek­rar Cım­sak’a dö­nüp mev­zi­len­miş­ler. Gü­nün iler­le­yen sa­at­le­rin­de de ça­tış­ma çık­mış­tı. Ça­tış­ma­da düş­man ka­yıp­la­rı var­dı. Beş ar­ka­daş şe­hit düş­müş­tü. On­lar­la bu­lu­şa­bil­me­miz için bi­ze bir ran­de­vu ye­ri ver­di­ler. Go­ma Şe­lê mın­tı­ka­sın­da ran­de­vu ve­ril­miş­ti. Go­ma Şe­lê Ha­ni’nin ku­zey­do­ğu­su­na dü­şü­yor­du. Ha­ni ile Go­ma Şe­lê’yi uzun bir sırt ayı­rı­yor­du. O köy ye­rin­de bu­lu­şa­cak­tık. Dör­dün­cü böl­ge güç­le­ri de ha­va ka­ra­rır ka­rar­maz Gor­sê ala­nı­na ge­ri dö­ne­cek­ler­di. Gor­sê Pi­ran’a bağ­lı bir dağ adıy­dı. On­la­rı uğur­la­dık­tan son­ra biz de Go­ma Şe­lê’ye doğ­ru yo­la çık­tık. Ope­ras­yon he­nüz bit­me­di­ği ve iz çı­kar­ma­mak için pa­ti­ka yol­lar­dan de­ğil, rastge­le ara­zi­de yü­rü­yor­duk. Ara­zi­de yü­rü­mek bi­zi zor­la­ma­sı­na rağ­men pa­ti­ka yol­la­ra gö­re da­ha gü­ven­lik­liy­di. Çün­kü düş­man sa­de­ce pa­ti­ka ve ara­ba yol­la­rı­na pu­su ata­bi­lir­di. Ge­ce sa­at üçe ka­dar yü­rü­dük. Önü­müz­de ge­çe­ce­ği­miz sa­de­ce Ari­gor su­yu kal­mış­tı. (İs­mi­ni için­den geç­ti­ği Ari­gor kö­yün­den alı­yor.) Su­yu ge­çin­ce se­vin­dik. Ope­ras­yon ol­ma­sı­na rağ­men düş­man pu­su­su­na düş­me­miş­tik ve su­yu ge­çin­ce atı­lan çem­be­rin dı­şın­da ka­lı­yor­duk. Böy­le dü­şü­nerek on ve­ya on beş da­ki­ka yü­rü­müştük. Ben ön­dey­dim. Şa­hin ar­ka­daş­ta ar­kam­da yü­rü­yor­du. Ba­zen ayak­la­rı­mı­zın al­tın­da taş­lar ka­yı­yor ve ses çı­ka­rı­yor­du. Üze­rim­de tel­siz, iki bom­ba ve ka­sa­tu­ra­dan baş­ka bir şey yok­tu. Önü­me ba­kıp gi­de­ce­ği­miz ye­ri çı­kar­ma­ya ça­lı­şı­yor­dum. An­sı­zın ar­ka­mız­da ta­ra­ma­lar baş­la­dı. Ne­ye uğ­ra­dı­ğı­mı­zı şa­şır­mış­tık. Si­lah­la­rın ça­lış­ma­sıy­la bir­lik­te ar­ka­daş­lar san­ki kü­çük bir ço­cuk­mu­şum gi­bi be­ni kal­dı­rıp ye­re ya­tır­dı­lar. Ya­şa­mım­dan ba­zı an­lar ha­fı­zam­dan akıp geç­ti. Ken­di­me gel­di­ğim­de yer­de kan ter için­de ya­tı­yor­dum. Ve mer­mi­ler pat­lı­yor­du. Yer­de uzan­mış ol­du­ğum için mer­mi­ler isa­bet et­mi­yor­du. Üze­rim­den ıs­lık ça­lar gi­bi ge­çi­yor­lar­dı. Ar­ka­ma dö­nüp Şa­hin ar­ka­da­şa bak­tım. Şa­hin or­ta­lar­da yok­tu. “Ken­di­ni yan­da­ki de­re­ci­ğe at­mış­tır” di­ye dü­şün­düm. Tek ba­şı­ma ve üs­te­lik si­lah­sız ol­mam bü­yük şan­sız­lık­tı. Yi­ne de iki bom­ba­mın ol­ma­sı bir neb­ze de ol­sa ra­hat­la­tı­yor­du. Sağ ele geç­me­mek için bi­ri­ni avu­cum­da kav­ra­dım. Pi­mi­ni ha­zır­la­dım, son­ra dü­şün­düm, “Bir ba­ka­yım, ba­na ne ol­du? Bel­ki de yü­rü­ye­bi­lir, ken­di­mi gü­ven­lik­li bir ye­re yer­leş­ti­re­bi­li­rim. Aca­ba ya­ram cid­di mi?” Aya­ğa kalk­tım ve yü­rü­me­ye baş­la­dım. Yal­pa­la­ya­rak yü­rü­yor­dum. Ar­kam­dan tek tük si­lah ses­le­ri ge­li­yor­du. An­la­şı­lan biz pu­su­yu geç­tik­ten son­ra bi­zi fark et­miş­ler­di.

 

Bi­raz iler­le­yin­ce, önü­me dik ka­ya­lık­la­rın al­tın­da dik uza­nan bir pa­ti­ka çık­tı. Ba­zen emek­le­ye­rek ba­zen yu­var­la­na­rak in­me­ye baş­la­dım. Ya­maç ça­kıl­lı ol­du­ğu için az ça­mur­luy­du. İn­dik­çe taş­lar da­ha da iri­leş­me­ye baş­la­mış­tı. Ara sı­ra ışıl­dak atı­lı­yor, or­ta­lık gün­düz gi­bi ay­dın­la­nı­yor­du. O za­man ken­di­mi ol­du­ğum yer­de bü­zü­yor, ışıl­dak sö­ner sön­mez emek­le­me­ye de­vam edi­yor­dum. Kur­tul­mak­tan ve Şa­hin’den baş­ka bir şey dü­şün­mü­yor­dum. El­le­rim ya­ra be­re için­de kal­mış­tı. Ya­ma­cın so­nu­na va­rın­ca bul­du­ğum bir so­pa­yı bas­ton gi­bi kul­la­na­rak yü­rü­me­ye baş­la­dım. Düş­man ar­kam­da ya bir ışıl­dak atıp sa­ğı so­lu ta­rı­yor, ya da bom­ba atı­yor­du. Ama ar­tık si­lah men­zil­le­rin­den çık­mış sa­yı­lır­dım. Bi­raz da­ha uzak­la­şın­ca, dur­dum.

 

İlk de­fa ya­ra­lan­dı­ğım için ne yap­mam ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­düm. He­men ka­sa­tu­ra­mı çı­ka­rıp, bir şu­tik par­ça­sı kes­tim. Ya­ra­ma bak­tım. Diz ka­pa­ğı­mın he­men yu­ka­rı­sın­day­dı. Aç­tı­ğı ya­ra­ya ba­kı­lır­sa bir M-16 mer­mi­siy­di. Bu mer­mi özel, ge­ril­la için di­zayn edil­di­ğin­den çe­kir­de­ği di­ğer si­lah­la­ra gö­re da­ha ufak ve çe­lik­ten­dir. Ya­ra­sı ko­lay iyi­leş­mez. Ya­ra­mı üst­ten iyi­ce bağ­la­dım. İn­san çok kan kay­be­din­ce, ya da su için­ce ba­yı­lı­yor. Bun­la­rı he­sap­la­ya­rak bir de­re­ci­ğe gir­dim. De­re­nin için­de kü­çük bir su akı­yor­du. Kar­da, ça­mur­lu yer­ler­de iz­le­ri­min çık­ma­ma­sı­na dik­kat edi­yor, ola­bil­di­ğin­ce taş­la­ra ba­sa­rak iler­le­me­ye ça­lı­şı­yor­dum. Ara sı­ra du­rup ne­fes alı­yor tek­rar yo­lu­ma de­vam edi­yor­dum.

 

Sa­ba­ha bir sa­at kal­mış­tı. Düş­ma­nın pu­su yer­le­ri­ni geç­miş­tim. Yo­lu­mun üze­ri­ne bir köy çık­mış­tı. Kö­yü bir­kaç da­ki­ka iz­le­dik­ten son­ra gi­dip, bir bat­ta­ni­ye al­ma­ya ka­rar ver­dim. Bat­ta­ni­ye al­dık­tan son­ra ken­di­mi sağ­lam bir ye­re ulaş­tı­ra­cak­tım. Kö­yün et­ra­fın­da bah­çe­ler ve bir de Çe­mê Alik adı­nı ver­dik­le­ri bir su var­dı. Bah­çe­le­rin için­den ya­vaş ya­vaş kö­ye doğ­ru yü­rü­me­ye baş­la­dım. Kö­yün gi­ri­şin­de­ki ilk eve yak­laş­tı­ğım­da, evin da­mın­da be­yaz bir şe­yin ha­re­ket et­ti­ği­ni gör­düm. Da­ha dik­kat­li ba­kın­ca, bu­nun, kar el­bi­se­si giy­miş bir as­ker ol­du­ğu­nu an­la­dım. Ses­siz­ce ge­ri dön­düm ve su­yu geç­tim. Ora­dan uzak­laş­ma­ya baş­la­dım. Kö­yün üze­rin­de ufak bir te­pe­cik var­dı. Düş­man kö­ye her gel­di­ğin­de bu te­pe­ci­ği tu­tar­dı. Te­pe­nin ya­nın­dan dik­kat­li­ce geç­tim. Ar­tık ya­ram da­ya­nıl­maz bir hal­de ağ­rı­yor ve bu ağ­rı yü­rü­yü­şü­mü en­gel­li­yor­du. Ha­va ya­vaş ya­vaş açı­lı­yor­du. Te­pe­den bi­raz uzak­laş­mış­tım ki be­yaz el­bi­se­li bir as­ke­ri­ni te­pe­ye çık­tı­ğı­nı gör­düm. İlk gör­dü­ğüm ar­dıç ağa­cı­nın di­bi­ni ka­sa­tu­ram­la ka­zı­dım ve ora­ya gir­dim. Ak­şa­ma ka­dar ha­re­ket ede­me­dim. Ya­ra­mın ağ­rı­sı ve so­ğuk be­ni alt et­mek için bir­bir­le­riy­le ya­rı­şı­yor­lar­dı san­ki. Ak­şam te­sadü­fen cep­he­ci ar­ka­daş­lar­la tel­siz bağ­lan­tı­sı kur­dum. On­lar­la gö­rüş­mek is­te­di­ği­mi söy­le­dim. Cep­he­ci ar­ka­daş­lar­la Di­yar­ba­kır-Bin­göl yo­lu­nun al­tın­da bir kö­yün ya­kın­la­rın­da bu­lu­şa­cak­tık. Se­vin­cim­den na­sıl yü­rü­dü­ğü­mü bil­mi­yor­dum. Ara­da bir Şa­hin ar­ka­da­şı dü­şü­nü­yor­dum. Bir ara du­rup ci­haz­dan çağ­rı yap­tım. Te­sa­dü­fen Cım­sak’ta­ki ar­ka­daş­lar çık­tı. Du­rum­la­rı­nın iyi ol­du­ğu­nu söy­le­di­ler. Şe­hit Rem­zi ala­nı­na doğ­ru ma­nev­ra ya­pa­cak­lar­dı. Be­nim ken­di­mi sağ­la­ma al­ma­mı söy­le­di­ler. Tam ar­ka­daş­la­rın du­ru­mu­nu so­ra­cak­ken on­lar an­lat­ma­ya baş­la­dı. Düş­man ci­haz­da Şa­hi­ni vur­du­ğu­nu söy­le­miş. Sar­sıl­dım. Gen­ce­cik yü­zü gö­züm­de can­lan­dı; da­ha kı­pır kı­pır ve gü­lüm­sü­yor­du. Cep­he­ci ar­ka­daş­la­ra ulaş­tı­ğım­da se­vi­ne­yim mi, üzü­le­yim mi bi­le­mi­yor­dum. Bir yan­dan Şa­hin ar­ka­da­şı kay­bet­me­nin acı­sı­nı, di­ğer yan­dan ar­ka­daş­la­ra ulaş­ma­nın se­vin­ci­ni ya­şı­yor­dum. Cep­he­ci ar­ka­daş­lar be­ni giz­li bir sı­ğı­na­ğa gö­tür­dü­ler. Er­te­si gün dok­tor olan bir ar­ka­daş ge­lip ya­ra­mı pan­su­man et­ti. Dok­tor her gün ge­lip ya­ra­ma bak­tı. Ya­ram git gi­de ka­pa­nıp iyi­leş­me­ye baş­la­dı. Ya­ra­lı kal­dı­ğım on gün­lük sü­re için­de cep­he­ci ar­ka­daş­la­rın ve dok­to­run il­gi­si üze­rim­de ina­nıl­maz bir et­ki ya­rat­tı. Şa­hi­ni ve şe­hit dü­şen di­ğer ar­ka­daş­la­rı­mı dü­şün­düm. On­la­ra olan bağ­lı­lı­ğım bir kat da­ha ço­ğal­dı. On­la­rın anı­sı­nı ya­şa­mım bo­yun­ca ya­şa­ta­cak­tım. On gün­den son­ra ken­di bir­li­ği­me dön­düm. Köy­lü­le­rin ge­tir­dik­le­ri bil­gi­ye gö­re, köp­rü­den geç­mek is­ter­ken dört as­ker si­lah­la­rıy­la su­ya ka­pı­lıp öl­müş­tü. Yi­ne Cım­sak ça­tış­ma­sın­da ölen­ler­den baş­ka üç as­ker de do­na­rak öl­müş. Bu ha­ber­le­ri şa­şı­ra­rak din­li­yor­dum çün­kü as­ker­ler so­ğu­ğa da­ya­na­ma­yıp do­nar­ken biz, iki üç gün bo­yun­ca su­ya vu­rup el­bi­se­le­ri­miz tah­ta gi­bi don­ma­sı­na kar­şın ha­la ayak­tay­dık…

 

An­la­tan: Ve­dat Amed

PaylaşTweet
Önceki Yazı

KÜRT SORUNU VE DEMOKRATİK ULUS ÇÖZÜMÜ

Sonraki Yazı

KÜRT SOYKIRIM GÜNÜ 15 ŞUBAT KOMPLOSU VE SONUÇLARI

Sonraki Yazı
KÜRT SOYKIRIM GÜNÜ 15 ŞUBAT KOMPLOSU VE SONUÇLARI

KÜRT SOYKIRIM GÜNÜ 15 ŞUBAT KOMPLOSU VE SONUÇLARI

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!