27 Kasım 1978’de kurulan partimiz PKK’nin 46. resmi kuruluş yıldönümünü Önder Apo’dan aldığımız çok değerli selamla yaşıyor ve kutluyoruz. Bu temelde parti ve halk olarak biz de öncelikle Önder Apo’nun parti bayramını kutluyor derin özlem sevgi ve saygılarımızı iletiyoruz. Yine tüm partili yoldaşların halkımızın ve dostlarımızın parti bayramını yürekten kutluyor, herkesi bu 46. yıldönümünde PKK gerçeğini büyük bir coşku ve heyecanla yaşamaya, her alanda parti bayramımızı coşku içinde kutlamaya çağırıyoruz. Ölümsüz fedailerimiz Asya Ali ve Rojger Hêlîn yoldaşlar şahsında tüm kahraman şehitlerimizi saygı sevgi ve minnetle anıyoruz, amaçlarını başarma ve anılarını yaşatma sözümüzü bir kere daha yineliyoruz.
46 yıldır olduğu gibi bu yıldönümünde de halkımız ve dostlarımız gerçekten de büyük bir coşku ve heyecanla parti bayramımızı kutluyor, her alanda yürüyüşler, toplantılar, mitingler yapıyor. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlemizi geliştiren çok yönlü eylemlerde bulunuyor. Haki Karer yoldaşla başlayıp Asya ve Rojger yoldaşlara kadar gelen tüm kahraman şehitlerimizi anma, sahiplenme ve daha derinden anlama, onların izinden daha güçlü yürüme toplantıları ve tartışmaları yapıyor.
PKK sonu gelmemiş bir roman, bir şiir, bir türkü
PKK’nin resmi kuruluşunun 46. yılında parti bayramımız her zaman olduğundan daha büyük bir coşku içinde kutlanıyor. Halkımızın ve dostlarımızın umutları daha güçlü, iradeleri daha keskindir. Önder Apo’nun ve Kürdistan’ın özgürlüğüne daha yakın olduğumuzu görüyor, yürekten hissediyor ve böyle bir kutlu olayın gerçekleşmesi için herkes elinden geleni başarıyla yapmaya çalışıyor. 46. resmi kuruluş yıldönümünde bir Önderlik ve şehitler partisi olan PKK’yi daha doğru ve derinden anlayabilmek için herkes eleştirel ve özeleştirel bir yoğunlaşma yaşıyor. 47. yılda Önder Apo ve şehitler çizgisini daha güçlü hayata geçirmek ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlemizi zafere taşımak için herkes gayret ve çabalarını daha çok arttırıyor. Dost düşman herkes PKK’yi, onun 46 yıllık destansı mücadelesini, Önderlik gerçeğimizi, Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Modernite Paradigmamızı, bu paradigmayı hayata geçirmek için gözlerini kırpmadan yaşamlarını vermiş olan kahraman şehitler gerçeğimizi daha doğru ve derinden anlamak için çaba harcıyor. Dostlarımız bu temelde anlam gücünü geliştirmeye çalışırken, düşmanlarımız da hiçbir hukuk kuralı tanımadan, hiçbir ahlak ölçüsünü uygulamadan her türlü insanlık dışı saldırıyı yapmış olmalarına rağmen, neden böyle bir gücü imha ve tasfiye edemediklerini, nasıl bir güçle karşı karşıya olduklarını bu yıldönümünde daha iyi anlamaya çalışıyorlar.
46 yıl boyunca olduğu gibi 47. yıla girerken de yine başta Kürdistan ve Türkiye’de olmak üzere bölgede ve dünyada en çok tartışılan konularından birisi PKK ve Önder Apo gerçeği oluyor. Kuşkusuz 46 yıl boyunca bu tartışmalar hep yapıldı. Herkes kendine göre PKK’yi, onun gerillasını, onun yarattığı kadın ve gençlik hareketini, halk gerçeğini anlamak ve ona göre kendisini şekillendirmek için hep çaba ve gayret içinde oldu.
Parti gerçeğimizi, kahraman şehitlerimizi Önder Apo değerlendirdi. Partimizin değişik yönetim ve komiteleri, kadroları bu tür değerlendirmeler yaptılar. Halkımız ve dostlarımız herkes sürekli bir tartışma ve anlamaya çalışma gayreti içinde oldu. Kuşkusuz bunlar içerisinde PKK gerçeğini en iyi Önder Apo değerlendirdi. Partimizi tanımladı, PKK’yi anlamlandırdı, dost düşman herkesin doğru tanıması ve ona doğru yaklaşması için büyük gayret ve çaba sarfetti. PKK için en güzel sözleri Önder Apo ve şehitlerimiz söyledi. Önder Apo “PKK’nin sonu gelmemiş bir roman, bir şiir, bir türkü” olduğunu ifade etti. Herkesi en güçlü romanlara konu olacak destansı mücadeleyi tanımaya ve mümkünse ona katılmaya davet etti.
Önder Apo PKK’nin şehitler partisi olduğunu söyledi. Kahraman şehitlerimizin PKK biçiminde yaşadığını ve bizlere her zaman öncülük ettiğini ifade etti. Bizler de PKK’nin bir Önderlik partisi olduğunu her zaman değerlendirdik. Böylece PKK’nin bir Önderlik ve şehitler partisi olduğu gerçeği en güçlü bir biçimde değerlendirilmiş, tanımlanmış oldu. Peki böyle bir tarih yapan, Kürdistan’da yok oluşa giden tarihi süreci durdurarak Kürt özgürlük tarihini başlatan, 46 yıllık destansı mücadeleyle Kürdistan’da özgür yaşam çizgisinde her şeyi değişime uğratan yeni bir toplum, yeni bir yaşam, yeni bir kadın, yeni bir gençlik, yeni bir kültür, yeni bir ahlak, yeni özgür bir insanlık yaratmayı başaran PKK hangi koşullarda doğdu ve gelişti, bu tarihi mücadeleyi hangi değerlere dayanarak başarıyla yürütüp günümüze kadar gelmeyi başardı? Varlığını ve başarısını nasıl bir direnişle, mücadeleyle gerçekleştirip kalıcı kıldı? Yani PKK’nin Amed’in Lice ilçesinin Fis köyünde kuruluş toplantısını yaptığı zaman, 46 yıl önce Kürtlerin, Kürdistan’ın durumu neydi? Ortadoğu’nun ve dünyanın durumu nasıldı? PKK hangi ortamda ve neye dayanarak kendisini var edip geliştirdi, 46 yıllık bu büyük mücadeleyi nasıl yürüttü ve Kürdistan’da tüm bu değişimi gelişmeyi neye dayanarak yarattı?
Bugün 46. kuruluş yıldönümünde PKK gerçeğini anlamaya çalışırken, parti bayramımızı kutlarken kuşkusuz bunlar ve benzer sorular temelinde PKK’yi ve onu var eden Önder Apo gerçeğini, şehitler gerçeğini, onun mücadele tarzını, üslubunu, temposunu, bugünleri yaratan temel özelliklerini daha doğru ve derinlikli anlamamız gerekiyor. Önder Apo “biz kimsenin adını bile ağızına almadığı bir ülkenin yurtseverliğini yaptık” dedi. Gerçekten de PKK’nin kurulduğu dönemde hiç kimse Kürtlerin ve Kürdistan’ın adını ağzına almak istemiyordu. Kürtlük yükselen bir değer değildi. Özgürlüğü, demokrasiyi, mücadeleyi, direnişi temsil edecek özel güce sahip bulunmuyordu, tersine uzaklaşılan kimlikti, yok oluş sürecindeydi. Kürdistan, Birinci Dünya Savaşı’nın galip emperyalist devletleri tarafından dört parçaya bölünmüş dört sömürgeci-soykırımcı devletin egemenliği altına alınarak katı bir inkar ve imha rejimi Kürt toplumu üzerinde kurulup en vahşi soykırım yöntemleriyle uygulanır olmuştu. Toplum kendi değerlerini tanımıyordu, tersine kendi kimliğinden kaçıyordu. Önder Apo “kendine ihanet etmemiş bir ferdin bile kalmadığı bir toplum, örgütlülüğü atomlarına kadar parçalanmış bir toplum” dedi. Gerçekten de iki Kürdü bir araya getirmek özgürlük ve demokrasi amaçları doğrultusunda mücadeleye sevk etmek öyle kolay ve gerçekleştirilebilir bir iş değildi. Kürt insanları kendi kimliklerinden değerlerinden kaçtıkları oranda yaşayabileceklerini, modernleşebileceklerini sanıyorlardı. Böylece ulusal kimlikten kaçış, toplumsal değerlerden kaçış, kendi ulusal kültürel gerçeklerinden kaçış, başkalaşıma uğrama, asimile olma, Türkleşmeye, Araplaşmaya, Farslaşmaya doğru koşuş en ileri düzeydeydi. Öyle bir Kürt sorunu açığa çıkartılmıştı ki, Önder Apo’nun ifadesiyle ‘Kürt kapanı’ durumundaydı. Bölge devletlerinin ve Ortadoğu’nun denetlenip sömürülmesi için Kürdistan’ı bölüp parçalayan küresel emperyalist devletler tam bir kapan ortaya çıkarmışlardı. Önder Apo bunu “tavşana kaç tazıya tut sistemi” dedi. Kürtlere sözde kaçıp kurtulmalarını salık veriyorlardı. Kürdistan’ın üzerinde egemenlik sürdüren devletleri ise besleyerek, silahlandırarak, güçlendirerek tavşanı avlama misali Kürt katliamı ve soykırımı uygulamaya yönlendiriyorlardı. Öyle bir durum yaratılmıştı ki, Kürtler direnmeseler, mücadele etmeseler, isyan etmeseler yok oluyorlardı. Oluşturulan sisteme karşı mücadele ettiklerinde de emperyalizmin ajanı, dış güçlerin ajanı diye tanımlanarak gerici biçiminde saldırıya maruz kalıyorlardı. Direnseler de çıkış bulamıyorlardı, direnmeseler de yaşayamıyorlardı. Böyle bir kapanı kıran, parçalayan, bu yalan ve korku sistemini paramparça edip ortadan kaldıran, hakikati herkesin gözünün önüne seren ve özgür yaşamı yaratmak üzere en cesur ve fedakar mücadeleyi başlatıp sürdüren Önder Apo oldu.
Kürt Kapanı’ndan çıkış
Önder Apo “Kürt sorununu ben yaratmadım, başkaları yaratmışlardı ve ben bu sorunu önümde buldum. Bu sorunu sadece ben görmüyordum aslında herkes görüyordu ama görmezden, bilmezden, duymazdan geliyorlardı. Ben herkes gibi kör, sağır, bilinçsiz durumu oynamadım. Kürt sorunu var ve bu temelde Kürt toplumu soykırıma uğruyor diye hakikati söyledim ve bütün bu imha saldırılarıyla yüz yüze geldim” dedi. Uluslararası komplo saldırısını değerlendirirken, İmralı işkence tecrit ve soykırım sistemindeki saldırı durumunu ifade ederken bu gerçekliği açıkça belirtti.
Bu bakımdan PKK’nin ortaya çıkmasını gerektiren, yol açan nedenleri çok iyi görüp anlamamız gerekiyor. Yine PKK’yi var eden ve ortaya çıkartan Önder Apo gerçeğini, onun ruh ve duygu dünyasını, düşünce sistemini, onun ortaya koyduğu cesaret ve fedakarlık düzeyini doğru görüp anlamak zorunlu oluyor. Çünkü PKK normal bir ortamda doğmadı, Önderliksel çıkış imkanlarla dolu bir ortamda olmadı. Önderliksel doğuşun ve PKK çıkışının yaşandığı ortamın koşulları böyle bir çıkış için, doğuş için imkanlar sunmuyor tam tersini ortaya koyuyordu. Sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve sistem tedbirlerini o kadar almıştı ki o koşullarda artık hiç kimsenin çıkış yapamayacağını, kendilerine itiraz edemeyeceğini, Kürt ve Kürdistan’ın varlığını ve özgürlüğünü savunup bu temelde örgüt ve mücadele geliştiremeyeceğini hesap ediyorlardı. Bunu söylüyorlardı, yazıyorlardı, karikatürize ediyorlardı, gazetelerine Ağrı Dağı’nın yamacına bir mezar çizip üzerine de bir pankart koyarak “hayali Kürdistan burada meftundur” yazacak kadar kendilerinden emindiler. Kürt ve Kürdistan gerçeğini yok ettiklerini, tarihe gömdüklerini düşünüyor ve buna inanıyorlardı. Hiç kimsenin oluşturdukları kapandan çıkamayacağını, onu parçalayamayacağını hesap ediyorlardı. İşte böyle bir ortamda Önderliksel çıkış gerçekleşti. PKK doğdu ve kendini geliştirdi.
Peki bu neyle oldu? Demek ki uygun koşullar gereği olmadı. Her şey Önderliksel çıkıştan, PKK’nin doğuşundan yanaydı da Önder Apo ve arkadaşları bunları değerlendirip çıkış yaptılar, parti kurdular, gerilla geliştirdiler, özgürlük savaşı yürüttüler denilemez. Aslında her şey aleyhteydi ve tersine işliyordu. Maddi hiçbir veri PKK’nin doğuşu ve gelişimi için imkan sunan konumda değildi, tersine engelleyici konumdaydı. Önder Apo böyle bir ortamda gerçekleri gördü, hakikatin bilincine vardı, doğru yaşamın nasıl olması gerektiğini değerlendirdi. Böyle bir özgür yaşam için çıkış yapma, mücadele etme cesaret ve fedakarlığını oluşturdu ve her şey Önder Apo’nun duygusu, ruh hali, bilinci, iradesi, cesaret ve fedakarlığı, tarzı, üslubu ve temposuyla kazanıldı. PKK’yi ortaya çıkartan, var eden, yenilmez kılan ve günümüze kadar her türlü saldırıyı kırarak, her türlü zorluğu ve engeli aşarak, düşmanı başarısız kılarak gelişimini sağlaması ve kendisini kalıcı kılması işte bu gerçeklik temelinde oldu.
Kürdistan’ın bu kadar bölünüp parçalandığı bir ortamda Kürt birliğini yaratan bir anlayış ve mücadeleyi Önder Apo ortaya çıkardı. Kürdistan’ın adının bile üzerinde yaşayan insanlar tarafından anılmaktan korkulduğu bir ortamda Kürt ve Kürdistan gerçeği üzerine ruh, duygu, düşünce, teori geliştirdi. Böyle bir ülkenin devrimciliği ve yurtseverliğini ortaya çıkartıp hayata geçirdi. Herkesin Kürtlükten kaçtığı bir ortamda Kürtlük değerlerine sahip çıktı, onları özgürlük temelinde yenileyerek yükselen ve yaşanabilir değerler haline getirdi. İki Kürdün bir araya gelemediği ortamdan on yıllardır tam bir birlik halinde özgürlük için kahramanca savaşan bir halk gerçeğini ortaya çıkardı.
Kölenin kölesi durumuna getirilmiş olan, evinden çıkamaz, normal ortamlarda konuşamaz duruma düşürülmüş olan kadından; günümüzde bilinçlenmiş, örgütlenmiş, cesaret ve fedakarlık kazanmış, partileşmiş, gerillalaşmış, toplumsallaşmış, ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganıyla özgürlük devrimine öncülük eden, dünya kadınlarına ve özgür insanlığa ilham kaynağı olan özgür Kürt kadınını yarattı.
Türk okullarına giderek asimile olarak Türk değerleri temelinde kendini modernleştirip geliştirebileceğini, güçlendirebileceğini sanan gençlerden kırk yıl kesintisiz olarak gerilla savaşı yürüten ve içinden Egîdleri, Zîlanları, Asyaları, Rojgerleri çıkartan, tüm insanlığa ilham kaynağı olacak kahramanlıklar yaratan, bugün coşku ve heyecanıyla tüm dünya gençliğine, halklarına öncülük eden devrimci yurtsever Kürt gençliğini yarattı.
Kürdistan’ı her türlü gericiliğin, faşizmin, sömürgeciliğin, soykırımın beslendiği bir alan olmaktan çıkartarak gerilla öncülüğünde halk direnişinin kahramanlık çizgisinde yaşandığı büyük bir özgürlük mücadelesi kalesi haline getirdi. Özgür yaşam bilincinin doğduğu, geliştiği, özgürlük çizgisinde örgütlenmenin şekillendiği, her türlü saldırıya karşı onları boşa çıkartacak özgürlük mücadelesinin kahramanlık çizgisinde verildiği, özgür yaşamın sadece sözünün edilmeği, gelecekte gerçekleşecek bir olay olarak tanımlanmadığı, tam tersine söylendiği anda anı anına güncel olarak yaşanan bir ülkeyi, Kürdistan gerçeğini, Kürt toplum gerçeğini ortaya çıkardı. Böylece Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ni dünya halklarının ve tüm ezilenlerin ilham kaynağı haline getirdi.
Rojava Özgürlük Devrimi’nde görüldüğü gibi bir yıldız gibi parlayan öncü yarattı, model sundu. Reel sosyalizmin çözülüşü ardından özgürlük ve demokrasi umutlarını gittikçe daha çok kaybeden insanlığa özgürlük umutları aşıladı. Özellikle de uluslararası komplo saldırısına karşı direnmenin, onu yenmenin çizgisi olarak Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Uygarlık ve Demokratik Modernite Kuramı temelinde geliştirilen yeni paradigmayla tüm ezilenlere kurtuluş yolunu gösteren bir hareket, tüm ezilenler için mücadele umudu ve ilham kaynağı olan bir mücadele gerçekliği ortaya çıkartıldı.
Önder Apo örgüt kurmak ve mücadele etmek için kararlaşıp çıkış yapmaya yönelirken Kürdistan’da kendisine lider diyen, önder diyen, kendisine ulusal önder olarak bakan çok sayıda insan vardı. Kuzey Kürdistan’da olduğu gibi Kürdistan’ın doğu, güney ve batı parçalarında da böyle kişilikler çoktu. Aşiretleri vardı, ünleri vardı, bir kısmı ağaydı, herkes tarafından şu ya da bu biçimde tanınıyorlardı. Aslında hiç bilinmeyen ve hiç tanınmayan, herhangi bir maddi değere, toplumsal ilişkiye, örgütlü güce, paraya, silaha sahip olmayan tek kişi Önder Apo’ydu. Dolayısıyla benzerleri içerisinde en zayıf konumda görünen Önder Apo gerçekliğiydi. Birçokları bundan bir şey çıkmaz diye dikkate almak bile istemiyorlardı. Özellikle Türkiye’nin sol-sosyalist güçleri, devrimci örgütleri Kürtlerle ilişkilenmek, Kürtleri tanımak istediklerinde Önder Apo’yu akıllarına bile getirmiyorlardı. Adlı, namlı, sanlı o kadar çok sözde Kürt lideri ve önderi vardı ki, onlarla görüşüyorlardı, onlarla ilişki ve ittifak kurmaya çalışıyorlardı, ‘Apo da kim, neyi var’ diyerek uzak duruyorlardı ama o kendini çok abartan, çok beğenen, çeşitli biçimlerde adı ve ünü çok yayılmış olan, kendini Kürt önderi olarak lanse eden, bunu herkese yaymaya çalışan kişiliklerin hepsi, dört parça Kürdistan’da süreç ilerledikçe, mücadele geliştikçe, sömürgeci-soykırımlar artıp ona karşı özgürlük mücadelesi çok daha güçlü, keskin, sert, cesur ve fedakarca verilmesi gerektikçe, yok olup gittiler, tuz-buz olup tarihten silindiler. Bir zamanlar herkesin duyduğu adları, namları bilinmez ve duyulmaz hale geldi.
Yine Apocu grup 1970’lerin ortasında Kürdistan’ın, Türkiye’nin en zayıf grubuydu. Kimse çok fazla dikkate almak istemiyordu. Dernek kurmuş olan, dergi ve gazete çıkartan, aşireti ve ağalığıyla övünen bir sürü sözde grup vardı, örgüt vardı, kendilerine iddialı adlar takıyorlardı, şunları-bunları yapacağız diye yazıp çiziyorlardı. Böylece gençliği, kadınları, toplumu kendi taraflarına çekmek için çabalar harcıyorlardı ama mücadele ilerledi, gerçekler ortaya çıktı, sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyaset ile Kürt varlık ve özgürlük siyaseti giderek daha keskin mücadele eder hale geldi. Söz konusu gruplar, örgütler, kendilerine iddialı ad takan sosyalist parti, işçi partisi olarak adlandıran birçok örgüt düşman saldırıları karşısında direnemeyerek, mücadele edemeyerek, düşmana bir fiske bile vuramadan eriyip yok olup gittiler ama bu zor koşullarda direnen Apocu grup oldu. Kendini PKK adıyla partileştiren örgüt oldu.
Önderlik gerçeği ve direnişçi militanlık
12 Eylül 1980 faşist askeri darbesinin zindanda ve dağda, şehirde, ovada PKK’ye ve halka yönelttiği saldırılar karşısında direnme gücü gösteren, cesaret ve fedakarlık gösteren tek örgüt PKK oldu. Diyarbakır zindanında 1981-82 yılında tarihe damga vuran direniş kararını veren, faşist sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyaseti ideolojik yenilgiye uğratan kahramanlık direnişini PKK kadroları geliştirdiler. Mazlum Doğanlar, Ferhat Kurtaylar, Kemal Pirler, Hayri Durmuşlar, Ali Çiçekler, Akif Yılmazlar gerçekleştirdiler. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direnişi faşist soykırımcı zihniyet ve sistemi ideolojik yenilgiye uğrattı. PKK’nin öncü kadroları, militanları yaşamlarını ortaya koydular ama partinin dağılmasına, direnişten vazgeçilmesine, Apocu çizginin yenilmesine izin vermediler, tam tersine zafer kazanmanın fedai mücadele tarzını ve tutumunu ortaya çıkardılar.
Kürdistan’da, yurtdışında birçok örgüt vardı, kendilerini gerilla eğitimine yöneltenler oldu, peşmergecilik yapmaya çalışanlar oldu, kongreler yapıp örgütlerini yenileme gayretini gösterenler oldu. Güney Kürdistan’a geçtiler, Lübnan-Filistin sahasına geçtiler, Doğu Kürdistan’a geçtiler ama sonuçta hiçbirisi söylediğini yapamadı. Yürüttüğü çalışmaları pratiğe dökemedi. Hazırlıklarını tekrar Kürdistan’a aktaramadı, tersine 12 Eylül faşist askeri rejiminin yarattığı ağır baskı ortamında tasfiye olup gittiler, eridiler, yok oldular. Tıpkı zindanda olduğu gibi zindan direnişinin de gücüne dayanarak yurtdışında çalışma yapan, kendini toparlayan, örgütleyen, ideolojik askeri eğitimden geçiren, yeniden şekillendirip güç toparlayan ve bütün bu hazırlıklarını 1982 güzünden itibaren Kürdistan’a aktararak 15 Ağustos 1984 Gerilla Atılımı temelinde gerilla direnişine dönüştüren tek güç PKK oldu. Böyle bir ortamda doğru yolu bulan, mücadeleyi geliştiren, ona öncülük eden tek kişilik Önder Apo oldu. Hiç kimsenin buradan gelişme olur demediği Önderlik ve PKK gerçeği, 12 Eylül faşist askeri rejimini yenilgiye uğratan ideolojik ve askeri mücadeleyi zindanda ve dağda başarıyla ortaya çıkardı.
Kendi anlayışları, ruh halleri, tarzlarıyla düşman saldırıları karşısında başarısız kalıp yenilgiye uğradıkları halde o sözde kendilerine ‘önder, lider’ diyenler, yine çeşitli adlar takarak kendisini Kürdistan’ın öncü partisi, özgürlük partisi diye tanımlayanlar kendi anlayışları ve tutumları sonucunda yenilgiye uğrayıp başarısız kalarak tasfiye oldukları halde bundan Önder Apo’yu ve PKK’yi sorumlu tutmaya çalıştılar. Düşmanın vahşi saldırı ve katliamlarının nedeni olarak PKK direnişini gösterecek kadar alçaldılar, gerçeklerden uzaklaştılar. Halbuki PKK’den önce de Türk sömürgeci-soykırımcı zihniyeti ve sistemi Kürdistan’da saldırılar yapmıştı. Amed’de, Bingöl’de 1925’te katliamlar yapmıştı. 1929-’30-’31’de Serhat’ta, Zîlan’da katliamlar yapmıştı. 1937-’38’de Dersim’de soykırım yapmıştı. Doğu Kürdistan’a saldırmışlardı, Güney Kürdistan’a saldırmışlardı, Rojava Kürdistan’a saldırmışlardı. Düşman, sömürgeci-soykırımcı güçler Kürt soykırımını gerçekleştirmek için tüm bu saldırıları yaparken ortada PKK mi vardı? Önder Apo mu vardı? Peki bu zalim soykırımcı katliamcı saldırıların müsebbibi de mi PKK’ydi? Bunları da mı Önder Apo ve PKK var olduğu için ve direndiği için yapıldılar? Yoksa Önderlik gerçeği ve PKK gerçeği, onun doğru devrimci anlayışı, fedai mücadele çizgisi var olduğu için mi sömürgeci-soykırımcı düşmanın böylesi saldırıları ve katliamları ortaya çıktı? Kuşkusuz ikincisi doğruydu. İşbirlikçilik, ihanet, reformist ve teslimiyetçilik, insanın gerçeklikten uzaklaşması, gerçekleri göz göre göre yok etmesi, kendini yanılgılar içinde boğması demektir. Küçük burjuva ukalalığı özellikle reformist teslimiyetçi söylemle sömürgeci-soykırımcı güçlerin Kürt halkı üzerinde gerçekleştirdikleri baskı ve sömürüden pay almak için o sahte Kürtçülüğü yapmaya çalıştılar. İş ciddiye binince, tehlikeler ortaya çıkınca, düşman saldırıları artınca, zorluklara karşı şehadet çizgisinde cesur ve fedakar bir mücadele yürütmek gerekince batan gemiyi ilk farelerin terk etmesi gibi kaçıp giden oldular. Yurtdışına çıkabilenler bireysel yaşamları için her türlü davadan, değerden uzaklaştılar, tutulup zindanlara konanlar teslimiyetçi bir duruşla herhangi bir değeri savunamaz, geliştiremez bir pozisyona düştüler. Bütün bu tutumları, duruşları, yaklaşımları aşabilen, çizgisini her koşulda yenileyip geliştirebilen ve bunları sözde bırakmayıp anı anına doğru tarz, üslup ve tempoyla pratik mücadeleye dönüştüren Önder Apo ve öncülük ettiği PKK hareketi oldu. Onun gerillası, halk direnişi, kadın ve gençlik öncülüğü oldu.
Geçen 46 yıllık mücadele içerisinde Kürdistan’da defalarca alt-üst oluşlar yaşandı. 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesiyle bunlar oldu. Darbeye karşı 15 Ağustos Gerilla Atılımı yeni bir mücadele çizgisini ortaya çıkardı. 1990’ların sonunda uluslararası komplo saldırısıyla Kürdistan’daki durum tekrar tekrar alt üst oluşlar yaşadı, 26 yıllık uluslararası komplo saldırısının her türlü faşist sömürgeci-soykırımcı özel savaş yöntemleri, darbeci gladyo mantığı tekrar tekrar alt üst oluş yaratan saldırılar geliştirdi. Bütün bunları bertaraf etmesini bilerek tüm bu saldırılara karşı direnme temelinde onları başarısız kılıp boşa çıkartarak Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini bugün zafer çizgisine en yakın hale getiren Önder Apo ve PKK gerçekliği oldu.
Böyle bir tarihi süreç içerisinde sadece Kürdistan’da alt üst oluşlar yaşanmadı. Ortadoğu’da alt üst oluşlar yaşandı. Ortadoğu’nun en önemli direnişi olan Filistin direnişi defalarca alt üst oluşlar yaşadı. Bugün Gazze Savaşı’yla ne hale geldiği, İsrail saldırılarının Filistin halkını adeta yok olma noktasına getirdiği gözle görülebilen acı bir gerçeklik oluyor. Arap sahasında İran alanında benzer alt üst oluşlar çok yaşandı. 1979 Şubat’ında İran İslam Devrimi oldu. İran’da bugüne kadar kırk yıldır bu temelde mücadeleler yaşandı. Arabistan’da Arap milliyetçi diktatörlükleri 3. Dünya Savaşı’nın gelişimi içerisinde bir bir yok olup gittiler. ‘90 başında adeta Arap sahasının en güçlüsü olarak kendini gören Saddam Hüseyin yönetimi Körfez Savaşı’yla daha sonraki Körfez’e dönük ABD’nin işgalci saldırılarıyla yok olup gitti, tarihten silindi. Kırk yıl devlet başkanlığı yapanlar bu 3. Dünya Savaşı’nın fırtınaları ortamında tarihten silinip gitmekten, ezilmekten, yok olmaktan kendilerini kurtaramadılar.
Dünyada da tarihin en önemli olayları yaşandı. 1917 yılında kapitalist modernite sistemine karşı alternatif dünyayı oluşturma iddiasıyla gerçekleşen Ekim Devrimi oldu. Ekim Devrimi’nin yarattığı Sovyetler Birliği 2. Dünya Savaşı’nda Hitler faşizmini yenilgiye uğratma gücünü göstermiş olmasına rağmen 1990 başında kendi iç çelişkileri nedeniyle dışarıdan herhangi bir fiske bile vurulmadan çözüldü ve çöktü. Kendisini dünyanın ilelebet yaşayacak gücü olarak değerlendiren Sovyetler Birliği 70 yılını bile dolduramadı. 20. yüzyıla damgasına vuran bu tarihi olay ortadan kalktı. İşçi sınıfı öncülüğünde proletarya devrimleri olacak, sosyalist devletler kurulacak, dünya hızla bu sosyalizme geçecek ve onu yaşayacak diye kendini tanımlayan, buna on milyonların derinden inanıp iman etme durumları Sovyetler Birliği’nin 1990 başında bu çözülüşüyle yerle bir oldu, yıkılıp gitti. Sonuçta insanlığı büyük bir karamsarlık, kötümserlik, umutsuzluk içerisine iterek tarihe karıştı.
Bütün bunlar yaşanırken PKK ayakta kaldı. Bölgedeki değişimlerin rüzgarlarıyla da sarsılıp bir yere düşmedi, dünyadaki bu büyük değişimin alt üst oluşun rüzgarları da PKK’yi sarsma, geriletme, yıkma durumunu ortaya çıkartamadı. Tersine bütün bu süreçlerden PKK kendisini geliştirerek, güçlendirerek çıktı. Ulusal kurtuluş hareketleri ortadan kalkarken, büyük ordular kurmuş olan gerilla direnişleri ezilirken PKK, ulusal özgürlük mücadelesini, toplumsal özgürlük ve kadın özgürlüğüyle birleştirerek gerilla savaşını özgürlük mücadelesi çizgisinde bir fedai savaşı konumuna getirip yenileyerek kendisini sürdürme ve geliştirme gücünü gösterdi. On milyonlarca, yüz milyonlarca insanı yönlendiren düşünceler tarihe karışırken; partiler, örgütler, devletler dünyayı ele geçirdiğini iddia eden büyük siyasi ve askeri güçler yıkılıp tarih olurken; bütün bunlar karşısında PKK var olmayı, ayakta kalmayı bildiği gibi bütün bu süreçleri hep gelişme ve güçlenmeye dönüştürdü.
12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi karşısında gerilla direnişiyle ayakta kaldığı gibi uluslararası komplo saldırısı karşısında Önder Apo’nun İmralı direnişi öncülüğünde tarihin en büyük özgürlük mücadelesini vererek ayakta kaldığı, tüm bu saldırıları başarısız kılıp yenilgiye uğratmayı bildiği gibi bölgede ve dünyada söz konusu yok edici olaylar karşısında da ayakta kalmayı, kendini sürekli geliştirip güçlendirmeyi başardı.
Peki bunları neyle yaptı? PKK bu kadar saldırılar karşısında neye dayanak ayakta kaldı ve kendisini sürekli güçlendirdi? Hem kendisine yönelik bu kadar yoğun bir saldırı varken TC saldırganlığı dünyanın tüm gericiliğini ve Kürt ihanetini etrafında toplayarak özel olarak PKK’yi imha ve tasfiye etmek amacıyla saldırırken, yine Ortadoğu’da ve dünyada bu kadar köklü değişimler alt üst oluşlar yaşanırken PKK bütün bu saldırılar karşısında ayakta kalmayı, bu saldırılara karşı mücadele etmeyi, bu saldırıları boşa çıkartarak alt üst oluşların rüzgarlarından etkilenmeyerek gelişmesini sürdürmeyi ve bugün Kürt sorununun çözümünü, Türkiye ve dünya siyasetine ve Ortadoğu siyasetine en güçlü ve etkili bir biçimde dayatmayı nasıl gerçekleştirdi? Elbette en temel soru bu oluyor. Bu soru PKK’yi doğru anlayıp onun devrimcisi, yurtseveri olmak isteyenlerin doğru ve yeterli cevap vermesi gereken bir soru olduğu gibi, PKK’ye karşı hala düşmanlık yapmaya, onu imha ve tasfiye etmek için saldırılarını sürdürmeye çalışanlar açısından da iddialarını sürdürebilmeleri için doğru cevap vermeleri gereken bir soru olmaktadır. Demek ki herkes için önemlidir. Herkesi ilgilendiren bir soru konumundadır.
Peki böyle bir soruyu nasıl cevaplayabiliriz. Öncelikle Önder Apo gerçeğiyle, Önder Apo’nun özellikleriyle bunu açıklayabiliriz. Önder Apo gibi bir önder tarafından eğitilip örgütlenip yönlendirilmiş olmasıyla izah edebiliriz. Birinci planda bütün bu saldırıları kıran, puslu ortamları aşan, saldırı rüzgarlarından sarsılmadan çıkan gücü yaratanın Önder Apo olduğu tartışmasızdır. Peki Önder Apo bunları neyle yaptı? Yaratıcı dehasıyla yaptı. Dogmatizmi ve kalıpçılığı aşan düşünce gücüyle yaptı. Olay ve olguları doğru değerlendiren, çözümleyen, onlardan mücadeleyi başarıya götürecek doğru sonuçlar çıkartmayı bilen düşünce gücüyle yaptı. Önderliksel çıkışın gerçekleştiği, PKK doğuşunun yaşandığı o alaca karanlık ortamda her şeyin aleyhte olduğu durumda, dostların bile Kürtlerin artık tarihe karıştığını düşünerek acı çektikleri, düşmanların ise soykırımı başarıya götürdük diye sevinç naraları attıkları ortamda bütün bu karanlığı aydınlatan, yalanı yok eden, maskeleri düşüren, korkuları ortadan kaldıran gücü Önder Apo gösterdi. Bu aydınlatıcı düşünce gücünü, yine doğrular temelinde birlik olarak örgütlenerek mücadelesini iradesini, cesaret ve fedakarlığını Önder Apo yarattı. 12 Eylül faşist askeri darbe rejiminin saldırı gerçeğini en iyi çözümleyen ve ona karşı doğru mücadele yöntemlerini bularak böyle bir mücadeleyi yürütme iddia ve iradesini gösterebilen önder kişilik Önder Apo oldu.
Uluslararası komplo saldırısına rağmen, bölgede ve dünyada bu kadar baş döndürücü değişikliğin yaşanmasına rağmen bütün bunların hepsini zamanında analiz ederek, çözümleyerek bunları çözümleyecek yeni düşünceler geliştirerek her zaman özgür yaşamı yaratma ve geliştirme doğrultusunda doğruları bulup örgütün ve halkın önüne bu doğruları koyan Önder Apo oldu. PKK’nin 46 yıllık kesintisiz ve hep başarı çizgisinde yürümesini sağlatan birinci değer işte böyle bir önder kişilik gerçeği oldu.
Önder Apo’nun her zaman somutu tahlil ederek doğruları ortaya çıkartıp doğru amaçlar, hedefler koyan, program geliştiren, strateji ve taktikler yaratıp hareketin ve halkın önüne koyarak mücadeleyi kesintisiz sürdüren bilinci ve iradesi oldu. Bunu doğru anlamamız, böyle bir Önderlik gücünü, iradesini doğru değerlendirmemiz gereklidir. Bu, Kürdistan’da tarihi olarak ilk defa yaşanıyor. Aslında dünyada da benzeri çok az olan bir durumdur. Önder Apo bunu öyle kolay ortamlarda yapmadı. İmkanların çok olduğu koşullarda gerçekleştirmedi. Saldırıya maruz kalmadığı durumlarda ortaya çıkarmadı. Tam tersine en karanlık ortamda, en ağır imha saldırısının yaşandığı ortamlarda bunu yaptı. 27. yılına giren uluslararası komplo saldırısını hatırlayalım. 26 yıllık İmralı işkence tecrit ve soykırım sistemini göz önüne getirelim. Önder Apo bütün bu aydınlatıcılığı, öncülüğü, önderliği işte bu koşullarda gerçekleştirdi. Bu koşulları doğru analiz etmesini bildi, somut tahlilini yaptı. Bunu yapma gücünü gösterdi, dehasını ortaya koydu. Bunun için her ortamda çalıştı. İmralı işkence tecrit ve soykırım ortamında bile bütün insanlığa, ezilenlere kurtuluş yolu gösteren düşünce üretme gücünü geliştirdi. Paradigma değişimini gerçekleştirdi. Kapitalist moderniteye karşı Demokratik Modernite sistemini tanımlayarak, beş bin yıllık iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı tüm sorunlar için çözüm projeleri geliştirdi. Böylece 46 yıl önce dünya halklarının mücadele deneyimlerini anlamaya çalışıp özümseyerek Kürdistan’a uyarlama temelinde bir parti önderliği, ulusal önderlik biçiminde çıkış yapan varlık ve gelişme gösteren Önder Apo gerçekliği, İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı mücadele ortamında paradigma değişimiyle ekolojik demokratik kadın özgürlükçü toplum paradigmasıyla tüm ezilenlere kurtuluş yolunu gösteren bir küresel önderliği, halklar önderliği, kadınlar önderliği, gençlik önderliği haline kendisini getirdi. Bu gerçekliği doğru anlamak, özelliklerini, geliştirici kazanımcı gücünü, nasıl bir değer ifade ettiğini bilince doğru çıkarmalıyız. Öyle zayıf yetersiz sıradan yaklaşımlarla Önderlik gerçeğinin anlaşılması mümkün değildir.
Bununla birlikte tüm bu gelişmelerin yaratılmasının temel bir etkeni de şehitler gerçeği oluyor. Önder Apo’nun bu bilinci, iradesi, iddiasını anı anına anlayan, özümseyen, ona bilinç ve inançla doğru katılarak onu hayata geçirmenin cesaret ve fedakarlığı göstermeyi bilen, bu amaçları yaşamlarını ortaya koyarak hayata geçiren şehitler gerçeği bu gelişmelerin yaratıcısı oldu. Önder Apo’nun yol göstericiliğini özümseyerek hayata geçirmeyi bildiler. Onları hayata geçirmenin cesaret ve fedakarlığını ortaya çıkardılar, iradesini gösterdiler. Önderlik düşüncesini sözde bırakmadılar, ne kadar zor ortamda olursa olsun, ne kadar engelle karşılaşırlarsa karşılansınlar engelleri aştılar, zorlukları yendiler, fedai çizgisinde yaşamlarını ortaya koyarak mücadele edip Önderlik düşüncelerini yerinde zamanında pratiğe geçirerek PKK’yi ve Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni sürekli geliştirdiler. Tüm bu saldırıları kıran sağdan soldan esen rüzgarların etkisini ortadan kaldırarak Önderlik düşüncelerinin hayat bulmasını sağlayan bu büyük şehitler gerçeği oldu. Hakilerle başladı, Mazlumlarla, Kemallerle, Saralarla devam etti. Gerilla Atılımı gelişti Egîdlerle, Beritanlarla, Zîlanlarla hayat buldu. Uluslararası komplo saldırısına karşı “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarı temelinde Önder Apo etrafında kendini ateş topu haline getirerek direnen yüzlerce, binlerce kahraman şehit gerçeği oldu. Viyanlar, Şilanlar, Nudalar ortaya çıktı. Adiller, Erdallar gerçekleşti, günümüze kadar geldi. Kasım şehitlerimiz Kerim, Delal, Reşit, Yılmaz Dersim yoldaşlar oldular. Günümüzde Asya Ali ve Rojger Hêlîn yoldaşlarla fedailikte zirve yapan, Önder Apo’ya doğru katılım ve fedaice uygulamada direniş zirvesini ortaya çıkartan bir şehitler ordusu, şehitler gerçeği bütün bu gelişmelerin yaratıcısı oldu. Önder Apo’nun duygu, düşünce ve hayallerini sahiplenip yaşamlarını ortaya koyma pahasına hayata geçirerek o düşüncelerin pratikleşmesini, yaşamsallaşmasını yarattılar.
Tabi en temel değer Önderlik ve şehitler gerçeğimizdir. Bütün gelişmelerin yaratıcısı onlardır. 46 yıllık mücadelenin esas sahipleri onlardır. Her türlü saldırıyı kıran, engeli aşan, zorluğu yenen, her türlü mücadeleyi yürütüp özgürlükçü gelişmeyi yaratan Önderlik ve şehitler gerçeğimizdir. Bu gerçekliği her zaman böyle görmeliyiz. Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeliyiz, PKK’nin nasıl bir parti olduğunu doğru ortaya koymalıyız. Dahası böyle zorlu bir ortamda bu büyük mücadeleyi, direnişi neye dayanarak nasıl geliştirdiğini, nasıl bir destansı mücadele verdiğini, nasıl bir kahramanlık çizgisinde hareket ettiğini Önderlik ve şehitler gerçeğimize bakarak anlamalı, görmeli ve mümkünse onlara doğru katılmayı ve pratikleştirmeyi bilmeliyiz.
Gençlik, kadın, Kürt halkı ve dostları
Bunlarla birlikte halk gerçeğimizi, kadın ve gençlik gerçeğimizi unutmamak gerekiyor. Önderlik gerçeğini bağrından çıkartan Kürt halkı oldu. Önder Apo’nun çağrılarına kulak veren, olumlu karşılayan, onları anlayan, onlara yanıt veren, en zor koşullarda bile çocuklarını mücadeleye sevk ederek, ellerindeki imkanları mücadeleye vererek, serhildana kalkarak Önderlik ve şehitler mücadelesini halklaştıran, meydanlarda ‘PKK halktır halk burada’ diyerek Önderlik ve şehitler gerçeğine, bu zorlu mücadeleye sahip çıkıp, hayata geçiren Kürt halk gerçekliği oldu. Bu halk gerçekliği 90’lardan itibaren kalktığı serhildanlarla mücadeleyi bizzat omuzlayarak Önder Apo’nun ve gerillanın yükünü hafifletmeye çalıştı. Böyle bir gerçekliği içerisinde özellikle kadın ve gençlik gerçeği daha dikkatle değerlendirmeyi gerektiriyor. Gençliğin katılımı ve kendisini ‘Apocu Gençlik’ olarak tanımlayıp eğitip örgütleyerek başta gerilla olmak üzere mücadelenin her alanında görev üstlenip her türlü zorluğa, engele karşın kahramanca direnen gençlik oldu. Gerçekten de gerillada somutlaşan gençliği doğru anlamalıyız. Apocu gençliğin esası gerillalaşan gençliktir. Öz savunma ordusunu yaratan gençliktir. Benzer bir biçimde ve giderek daha fazla katılımla yükü en çok omuzlayan, ideolojik çizgi kazandıran, her türlü zorluğa ve engele rağmen kahramanca mücadele ederek pratikte öncülüğünü geliştiren kadın gerçeği oldu. Gençlik PKK’yi kendi partisi olarak ilan etti. Kadın PKK’yi kendi partisi olarak ilan etti. Bu temelde kendi özgür partileşmesini geliştirdi. PAJK’ı örgütledi, kendi öz savunmasını geliştirdi. YJA-Star’ı örgütledi. Kendi demokratik konfederal örgütlülüğünü geliştirdi KJK’yi örgütledi. Böylece Önder Apo’nun düşüncelerini fedai çizgisinde pratiğe geçiren mücadeleyi yürüten örgütlü öncülüğü yarattı.
Bunlarla birlikte Kürt dostlarının mücadelelerini de bu vesileyle saygıyla anmalıyız. Kürtlere “Avukatı olmayan halk” dendi. Sömürgeci-soykırımcı küresel sistem Kürtleri bütün halklardan, insanlıktan koparmaya çalıştı. Her türlü hakarette bulunarak Kürtlerden uzak kalmalarını istedi. Hiç kimsenin Kürtlere dost olmaması ve Özgürlük Mücadelesi’ne destek vermemesi için çok yönlü çaba harcadı. Bunu Avrupa’nın devletleri yaptı, Asya’nın devletleri, Amerika’nın devletleri yaptılar, hala da yapıyorlar. Baskı uyguluyorlar, vaatlerde bulunuyorlar, ezmeye çalışıyorlar, her türlü yöntemi kullanarak kadınları gençleri işçi ve emekçileri Kürt halkından ve onun Özgürlük Mücadelesi’nden koparmaya uzak tutmaya çalışıyorlar. İşte bütün bunlara rağmen tüm bu baskıları kırarak Kürt halkını tanıyan, onun özgürlük mücadelesiyle birleşen, onun gerillasına katılıp kahramanca savaşıp şehit düşen Ronahîlerden başlayıp Rojava Devrimi’nin enternasyonalist kahraman şehitlerine kadar büyük bir dostluk hareketi gelişti.
Bir yıla aşkın süredir Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen küresel özgürlük hamlesini başlatıp gelişmesine en çok katkı sunan bu Kürt dostluk hareketi oluyor. Bunun içerisinde herkes var. İşçiler var, işçi sendikaları var, sol-sosyalist devrimci güçler var, her türlü emekçi var, sanatçılar siyasetçiler var, gençler ve kadınlar var, akademisyenler var, entelektüeller var, toplumların emekçi ezilen kesimleriyle onların beyni ve ruhu olan kişiliklerinin hepsi Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi’ni başlatan, katılan, destekleyen, büyüten ve günümüze kadar getirerek 47. PKK yılında Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün en yakın hale gelmesini sağlayan büyük mücadelenin yaratıcıları bu dostlar oldular. Bu gerçekliği de bu vesileyle de ortaya koymamız lazım.
Demek ki Önder Apo’nun büyük öngörüsü, geleceği doğru öngören dehası bütün insanlığı etkiliyor. Bunu doğru anlayarak, buna bilinç ve inançla katılarak fedai çizgisinde onu uygulayan militanlar, gerilla güçleri, onu kitleselleştirerek her türlü eyleme dönüştürmeyi gerçekleştiren kadın ve gençlik hareketleri, Kürt halkı ve onun dostları; tüm faşist sömürgeci-soykırımcı saldırılar karşısında PKK’nin ayakta kalmasını, Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini her zaman geliştirerek günümüzde zafer sürecine en yakın hale gelmesini sağlatan temel değerler oldular.
Şimdi de bu kesimler PKK’nin 47. yılına girişi Parti bayramımızı büyük coşku ve umut içerisinde kutluyorlar. Her alanda tam bir bayram havasında özgürlük mücadelesini geliştirerek Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi’ni her yerde çok zengin eylemlerle zafer çizgisinde yürüten güçler bu güçler oluyorlar. Bu vesileyle bir kere daha hepsini saygıyla selamlıyor parti bayramlarını ve mücadeledeki başarılarını kutluyor önümüzdeki süreçte hepsine mücadelelerinde üstün başarılar diliyoruz.
Tüm bunların sonucunda PKK’yi imha ve tasfiye edeceğini söyleyenler, bu temelde çöktürme eylem planları hazırlayıp dünya gericiliğini ve KDP ihanetini yanlarına alarak hiçbir ahlak ve hukuk kuralı dinlemeden kimyasal ve taktik nükleer bombalarla vahşice saldıran güçler başarısız kalmışlardır. 47. PKK yılına girerken bu planların bozulduğunu, PKK’yi yenerek Türkiye’yi yeniden kuran, kurtaran olma hevesi güden Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin heveslerinin kursaklarında kaldığını, tüm bu planların bozularak 47. yıla PKK’nin dimdik ayakta ve her zamankinden daha güçlü ve daha mücadeleci olarak girdiğini söyleyebiliriz. Artık mücadele sadece gerilla mücadelesi değil bir halk direnişidir, kadın ve gençlik direnişidir. Mücadele sadece Kuzey Kürdistan’da yine Kürdistan’ın dört parçasında değil dünyanın dört bir yanında süren bir özgürlük mücadelesi konumundadır. 47. yılda PKK değil daralmak, zayıflamak tersine mücadelesini daha büyütmüş daha yaygın hale getirmiş, Kürdistan sınırlarını aştığı gibi Ortadoğu sınırlarını da aşarak küresel düzeyde dünyanın dört bir yanında mücadele eden bir hareket haline gelmeyi başarmıştır.
Bu bakımdan PKK ve onun öncülüğünde Kürt halkı, gençleri, kadınları, bütün insanlık 47. yıla daha güçlü giriyor. 47. PKK yılında daha güçlü savaşacak ve daha büyük kazanacak. İnancı ve iddiası bu temeldedir. Bunu gerçekleştirme bilincine ve iradesine sahiptir. Kesinlikle 23 Ekim’de Önder Apo ile görüş yapılmasını zorunlu kılarak düşmanı buna zorlayıp bunu gerçekleştirerek artık adım adım Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen mücadele sonuç alıcı hale gelmiştir. O bakımdan 47. yılda PKK’nin hedefi daha büyüktür. Kesinlikle Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümünü hedefleyen hamleyi zafere taşımadır.
Bu bakımdan PKK’nin zafere daha yakın olduğunu 47. yılda adım adım zaferi gerçekleştireceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Hareket ve halk olarak, dostlar olarak 47. yıl hedefi bu biçimdedir. Bunu gerçekleştirecek gücü vardır, iradesi vardır, şimdiye kadar yaptıkları 47. Yılda ne yapacaklarının aynasıdır ki, 47. yılı sadece bir mücadele yılı değil büyük gelişmelerin yaşandığı, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün önünün açıldığı bir yıl haline getirmeyi kesinlikle başaracaktır. Hareket ve halk olarak iddiamız bu temeldedir. Bu iddia çerçevesinde daha büyük savaşacağız ve daha büyük kazanacağız. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen mücadelemizi kesinlikle zafere taşıyacağız.
Bunlar temelinde bir kere daha başta Önder Apo olmak üzere tüm partili yoldaşların kadın ve gençlik hareketlerimizin, kahraman gerilla güçlerimizin, yurtsever halkımızın ve demokratik dostlarımızın 27 Kasım Parti bayramlarını kutluyor, 47. PKK yılında yürüttükleri özgürlük ve demokrasi mücadelesinde hepsine üstün başarılar diliyoruz.
– Yaşasın özgürlük ve demokrasi mücadelemiz
– Yaşasın özgürlük öncümüz PKK, PAJK
– Bijî Rêber Apo