PAJK Koordinasyonu
Önderliğimizin 73. doğum gününü tüm kadınlara, Kürt halkına ve tüm halklara kutluyoruz. Çünkü bu doğum özgür bir varoluş mücadelesine doğuştur. Dolayısıyla egemenlikli, nefes alınamaz bir hale getirilen bir yaşamın özgür kılınması mücadelesinin başlangıcı oluyor. Önderliğimiz kendisini fiziki olarak içinde doğduğu koşulların zorunluluğuna hapsetmemiş, onunla uzlaşmamış, etkisine girmemiştir. Ve özgürlüğün, eşitliğin, hakikatin yitirildiği bu yaşamı olduğu gibi yaşamayı kabul etmemiştir. Bu nedenle kendisini yeniden varetme mücadelesini yürütmüştür. Bu kolay bir şey değildir. Soluk soluğa bir mücadele ile olmuştur. Büyük redler, kavgalar ve acılar ile olmuştur. Aynı zamanda yaratmanın heyecanı, sevinci ve büyük onuru ile gelişmiştir. Önderliğimiz 4 Nisan doğumu dışında partileşme ile ikinci kez doğmuş ve yine 15 Şubat komplosu sonrası yeni paradigma ile üçüncü doğuşunu gerçekleştirmiştir. Bu doğuşlar aynı zamanda kadınların ve Kürt halkının da özgür yaşama adım attıkları ve yeni başlangıçlar yaptıkları süreçler oluyor.
Önderliğin fiziki varoluşunu ideolojik, felsefik, toplumsal bir varoluşa, kendini yaratmaya dönüştürmesinin mücadelesi aynı zamanda kadınlar olarak bizlerin varoluş ve özgürleşme tarihimizin miladıdır. Kendi doğumumuzu kendimiz seçemeyiz. Ailemizi, çevremizi, içinde doğduğumuz koşulları seçemeyiz. Ancak bunları sorgulayabilir, mecbur kılındığımız toplumsal yaşam düzenini değiştirme ve özgür olana, doğru olana yönelme, bunun mücadelesini yürütme kararını verebiliriz. Hayat salt fiziki varoluş değildir. Fiziki sınırlar da değildir. Bu nedenle Önderliğimiz içinde doğduğu toplumsal yaşamı, aile ilişkilerini, sistemi, egemenliği hayallerini gerçekleştirmesine engel olan yaşamı sorgulayarak, reddederek kendi toplumsallığını kurma arayışına girmiştir. Bu aynı zamanda yeni ve özgür bir yaşama olan özlem, eşit, adil ve özgürlükçü bir yaşam kurmanın mücadelesidir.
Varolma, kendini yaratma mücadelemizi Önderliğimize borçluyuz
Bu nedenle bizler Önderliğin doğum gününü kendi doğumumuz olarak görüyoruz. Kürt kadınları ve halkı böyle görüyor. İnsanlık nasıl kendi tarihine milatlar belirliyorsa ve köklü değişim dönüşümlerin, başlangıçların dönüm noktalarını belli tarihlerle ele alıyorsa bu Kürt kadınları için de böyledir. Bizlerin miladı Önder Apo’nun doğumudur. Önderliğin mücadelesiyle ortaya çıkan ideolojik ve örgütsel gelişmelerin sonucunda bizlerin de bu dünyaya ve yaşama yeniden ve bu kez kendi irademizle dahil olmamız anlamına geliyor. Eski geleneksel ilişkileri, yaşamı sorgulayarak özgürlük bilincini edinerek, bunun mücadelesine girişerek özgür yaşama doğuşumuz anlamına geliyor.
Çünkü bu yaşamda kadının varlığı ve adı yoktur. Hele de Kürt kadını açısından sömürgeleştirilmiş bir toplumun, ezilmiş ve köleleştirilmiş bir erkeğin de ötesinde bir köleliğe mahkumken varlığından bahsedilemez. Kimliği, hakları, tercihleri, özgürlüğü olmayan, mevcut sistemi sürdürmenin nesnesi haline getirilen kadının kendini bulma ve tarihiyle, özüyle, gücüyle, yaşamı değiştirme iradesiyle tanışması, onurunu kazanması kolay olmadı. Kendi özgürlüğü için savaşımı, örgütlenmesi, partileşmesi büyük bir mücadele ile oldu. Sistemden kopuşu, dağlara akışı, özgürlüğü için kavgaya soyunması kolay olmadı. Bu yolda büyük bedeller verildi. Zorluklarla karşılaşıldı. Ancak Önder Apo ideolojik olarak, pratik olarak sürekli yanımızdaydı. Güç verdi, güven verdi, önümüzü açtı. Örgütlenmemiz, öz savunmamızı geliştirmemiz, toplumsal yaşama kendi ilkelerimiz ve kurallarımız temelinde katılmamız için hep destek oldu. Bu nedenle varolma, kendini yaratma mücadelemizi Önderliğimize borçluyuz. Onun fikirleri, mücadelesi, çabası ile bu yola girmiş olan bizler Önder Apo’da kendi özgürlüğümüzü, gücümüzü, geleceğimizi, gerçek yaşamın değerini ve asaletini gördük. Bu yolda bizim için göze aldığı her şey, yürüttüğü mücadele büyük bedellerle oldu. Önderliğin tüm uygarlığın hedefi olması ve esareti de anatanrıçaların diyarı olan Ortadoğu’nun kendi asli gerçeğine dönmesi için yürüttüğü mücadele nedeniyledir. Ataerkil devletçi uygarlığın kadın köleliği üzerine kurulmuş gerçeğine karşı yürüttüğü mücadeledendir. Kadınların özgürleşmesi için, kadın özgürlüğüne dayalı olarak toplumsal değişimi, özgürlüğü yaratma mücadelesine karşı uygarlığın intikam alma çabasıdır.
Bugün de Önderliğimiz İmralı işkence sisteminde en ağır tecrit koşulları altında tutulmaktadır. Önderlik fikirlerinin kadınlara ve halka ulaşmaması için her şey yapılıyor. Bu, Önderliğin gücünden duyulan büyük korkunun sonucudur. Çünkü Önderliğin Demokratik-Ekolojik-Kadın Özgürlükçü paradigması bu uygarlığın alternatifidir. Erkek egemenliğine dayalı olarak gelişen, kadını kendi sisteminin kuruluşunda ve kurgulanışında temel kullanım nesnesi haline getiren bu sisteme karşı kadın özgürlüğünün esas olduğu ve kadın ilkeleri, ölçüleri ile yeni bir toplumsal sistem kurmayı öngörüyoruz. Kadın kültürüne, toplumsallığına, ahlakına dayalı yeni toplumsal sistem, kapitalist erkek egemen sistemin komünaliteye dayalı her şeyi yok eden, savaş, zulüm ve adaletsizliklerle dolu bu sistemi değiştirme iddiasındayız.
Önderliğin kadın sorunu konusundaki sorgulaması çocuk yaşlarda başlamıştır
Önderliğin kadın sorunu konusundaki duyarlılığı daha çocuk yaşlarda başlamıştır. Annesinin özellikleri ve güçlü kadın imgesi oldukça etkilemiştir. Üveyş ananın mücadeleci kişiliği, ancak buna rağmen çocuklarına sunacak bir yaşamının olmaması Önderliğin etkilendiği bir durumdur. Oyun arkadaşının daha çocuk yaşta evlendirilmesi ve onunla birlikte çocuk oyunlarını sürdürme şansının olmadığını farketmesi kabullenmeme gerekçesidir. Kızkardeşinin başlık parası karşılığında alınıp götürülmesi öfke nedenidir. Bunları anlamakta zorlanmıştır. Ve anlamaya çalışırken kabullenmeye çalışmamıştır. Alışmamıştır. Toplumsal düzen ve onu oluşturan ilişki, yaşam sisteminin olması gerektiği gibi olmadığı konusunda kuşkuları hep ağır basmıştır. Bunları sorgulaması yıllar sonra kadın sorunu konusunda daha fazla yoğunlaşmasına ve bu gerçeklerin nedenlerini daha köklü anlamasına neden olacaktır. Toplumun, yaşamın özgür olmadığını, kuralların kadınlar aleyhine geliştiğini ve bu sisteme dahil olarak klasik bir erkek olmak istemediğini Önderlik her fırsatta belirtmektedir. Her çocuğun küçükken belki gördüğü, adaletsizlik olarak, eşitsizlik olarak algılayıp karşısında zorlandığı anneden, toplumdaki kadınların durumuna kadar gelişen bu sorunlara alışmayı çocukluk hayallerine ihanet etmek olarak değerlendirmiştir. İhanet sistemin düşünce hegemonyası içine girerek en doğal ve doğru olandan kopmaktır. Ve sistemin kader diye belirlediği pratiğin içine girmek, belirlenenen toplumsal cinsiyet ilişkileri içinde klasik bir erkek ya da klasik bir kadın olmaktır. Ancak sistemin oluşturduğu mantık çevresinde bakmamak, onun pratiğine dahil olmamak ve alternatif arayışını süreklileştirmek Önderliğimizin en önemli farkıdır. Yaşama dair çelişkiler, adaletsizlikler, eşitsizlik sürekli kafasını meşgul etmiş ve kendini de tatmin eden bir cevap bulmayana kadar durmamıştır. İşte Önderliğimizin sürekliliği ifade eden ve bir zincirin halkaları gibi birbirine eklenerek büyüyen mücadele ve yaşam anlayışı bu arayışların sonucunda bilince, örgütlülüğe, güce, savaşıma dönüşmüştür. Kadın özgürlüğünün gelişimi de “Kürdistan sömürgedir” tarihi belirlemesiyle başlattığı mücadelenin başından beri Önderliğin özgürlükçü karakterinin gereği olarak gelişim seyretmiştir.
Önderlik devrimci mücadeleyi örgütlerken üç temel hususta gelişim sağlama mücadelesi yürütmüştür. Birincisi, Kürt ulusal gerçeğini açığa çıkarma ve özgürleştirmektir. İkincisi; bu halkın özgürlüğü için mücadele edecek bir militanlığı yaratmak ve üçüncüsü; kadın özgürlük sorununu çözerek toplumun özgürlüğünü yaratmak. Kadın özgürlüğü temelinde başlayan mücadele yıllar içinde kadın devrimini yaratma temelinde programa dönüşecek kadar gelişme kaydetmiştir.
Özgürlük bilinci ve düzeyi yeni bir toplumsal yaşamın kuruluşunun mayası olmuştur
İlk yıllarda ulusal mücadeleye katılım temelinde parti saflarına akış daha fazladır. Kadınların mücadeleye katılımı ulusal kimlik temelindedir. Ancak bunun da içinde sosyalist yaşam arayışı, adaletsizlik, eşitsizlik, mevcut yaşama karşı gelişen redlerin etkisi büyüktür. PKK’nin ilk programında kadın özgürlüğü sağlanmadan toplumsal özgürlüğün yaratılamayacağı tezi vardır. Bu nedenle ulusal ve toplumsal mücadele kadın sorununun çözümü ve kadın özgürlük mücadelesiyle iç içe yürümüştür. Daha 80 öncesinde Önderlik Sara arkadaşı kadınların durumu konusunda araştırma yapması, okumalar yapması ve bu konuda yazımsal çalışmalar yapması konusunda görevlendirmiştir. 80 tutuklamaları başlayınca yarım kalan bu çalışma pratikte devam etmiştir. Sara arkadaşın ve 12 Eylül faşizmine karşı zindanlarda gelişen direnişlerin böyle bir anlamı olmuştur. Yine dağlara akan kadınların en zorlu koşullarda savaşma gücü ve iradesi göstermesi bu mücadelenin zeminini yaratmıştır. Ulusal mücadeleye katılım temelinde başlayan ve pratikte özgürlük sorununun çözümü nedeniyle derinleşen yaşam gerçeğimiz, pratikten teorinin oluştuğu bir mücadele laboratuvarı haline gelmiştir. Parti saflarında, gerilla mücadelesi içinde açığa çıkan sonuçlar, oluşan özgürlük bilinci ve düzeyi yeni bir toplumsal yaşamın kuruluşunun mayası olmuştur. Yine kadınının güç ve irade olması, özgürlük bilinci temelinde gelişimi, sosyalist-özgür yaşamın yaratılmasındaki çabası, örgütlenme ve öncülük yapacak düzeye ulaşmasını getirmiştir.
Elbette ki bunlar kendiliğinden ve kolay gelişmemiştir. Düşmanın saldırı ve katliamları kadar ağır toplumsal baskı, sömürü, cinsiyetçilik, feodalizm ve egemenlik kadın önünde büyük engel oluşturmuştur. Diğer yandan buna karşı kadınların mücadelesi, çabası, katılımı görkemlidir. Bu çaba ve özlü katılımı Önderlik de görmüş ve kadınların özgürlük savaşımındaki emek ve fedakarlıklarının, ödenen bedellerin bir karşılığı olması, kadınlara mal olması için örgütlenmeye kavuşması gerektiğini ifade etmiştir.
Ayrıca kadın erkek ilişkilerinde ortaya çıkan sorunlar, geri geleneksel ve aileci özelliklerin bir devrimin özgürlükçü karakterini ne kadar zorladığını ve geriye çektiğini de görerek özgürlüğe ve eşitliğe dayalı ilişkilerin gelişmesini, kadının kimliğini ve iradesini açığa çıkararak erkekle güç dengesini yaratmasını sosyalizmin bir ilkesi olarak görmüştür. Özgür bir yaşam ancak özgür kişiliklerin ortak, özgür eylemlilikleri ile olabilir. Bunun önünde engel olan tüm köleliklerin, kimliksizliğin, düzen ölçülerinde şekillenmiş kişiliğin dönüşümü her şeyden önemli görülmüştür. Ve tüm köleliklerin kaynağının kadın köleliği olduğu, erkek egemenliğine dayalı sistemin kendini kadının zayıflığı ve toplumsal yaşamın dışına itilmesiyle varettiği görülerek kadının yeniden kimlik kazanması, varolması, kendi olması mücadelesi önem kazanmıştır. Aksi durumda özgürlük mücadelesi salt siyasi ve askeri bir mücadele olarak kalacak ama bu da gerçek bir özgürlük olmayacaktı.
Önderlik, irade ve güç yaratan, tabi olmayan bir kadın gücü yaratmaya çalıştı
Önderliğimizin özgürlükçü karakteri ve kadına verdiği değer bu yoğunlaşmalara ve sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Önderlik kadınla bağını kollektifleştirerek devrimci çıkış yaratan bir şekilde oluşturdu. İrade ve güç yaratan, tabi olmayan, sığınmacı olmayan bir kadın gücü yaratmaya çalıştı. Bu özgürlük gücüdür. Özgürlük için irade olmak, güç olmak gerekir. Özgürlüğü kazanmak için bunlara sahip olmak gerekir. Çünkü özgürlük kimse tarafından verilemez ancak bunun mücadelesinin imkanları sağlanabilir, önü açılabilir. Ve Önderlik özgürleşmemizin önünü açmak için düşünsel, politik, pratik, örgütlenme vb tüm alanlarda imkanlar yaratıp önümüzü açtı.
Klasik bir erkek olsaydı belki mevcut sorunlara geçmiş devrimlerdeki gibi çözümler bulma arayışı olurdu. Ya da kadının devrim mücadelesi dışında kalması, genel toplumsal özgürleşme mücadelesiyle yetinmesi, sadece ulusal kimlik temelinde katılımı gerçekleşirdi. Ve ortaya bir kadın özgürlük mücadelesi çıkmazdı. Dolayısıyla özgürlük gerçek anlamına kavuşmaz, özgürlük felsefesinde derinleşme olmazdı. Önderliğin Fatma ile olan ilişkisi kadın gerçeği üzerine yoğunlaşması ve çözümlemesinde, yine erkek kimliği ve gerçeğini anlamasında, kadın erkek ilişkilerindeki kördüğümü, bunun yarattığı gerçeği anlamasında önemli bir yere sahiptir. Kendisindeki erkekliği öldürmesi, bunu özgürlüğün bir şartı olarak ortaya koyması, kadın özgürlüğünün bir savaşçısı olarak kendini tanımlaması Önderliğin tüm devrimci liderlerden farkını ortaya koymaktadır. Önderliğimiz 95 yılındaki bir çözümlemesinde şunları ifade etmiştir.
“Görülüyor ki, PKK’nin bu çalışması çok tarihi, toplumsal sorunlarla uğraşıyor ve cevap verilmeden asla ilerleme olmuyor. Bu Önderlik bir erkek Önderliği değildir. Geleneksel erkek önderlikleriyle de savaşan bir Önderliktir. Unutmayın ki, sınıflı toplum tarihi boyunca önderlik erkeğindir. Bazı kadınlar da ‘önder’ diye ortaya çıkmıştır. Ama onlar erkeğin gölgesi önderlikleridir. Özde değil, biçimdedir bu kadın önderlikleri. Kadın önderliği giderek daraltılmış ve daha sonra tümüyle toplumdan dışlanmıştır. Bu anlamda PKK’deki Önderlik Gerçeği; tarih, uygarlık tarihi boyunca, sınıflar tarihi boyunca veya kadın aleyhine geliştirilmiş toplum tarihi boyunca gelişen önderliklerin tersini ifade ediyor. Onu çözümlüyor ve aşıyor. En azından daha dengeli, eşitçe ve özgürce bir önderliğin cinsler arası gelişmesi için de dikkat ediyor. Bunun hem teorisini hem pratiğini özenle geliştiriyor ve bunu PKK’de somutlaştırıyor.”
Önderliğin özgürlük anlayışında derinleşmesi ve devletçi iktidarcı paradigmaları reddetmesini, aşmasını sağlayan da kadın özgürlüğü konusundaki yaklaşımı ve yoğunlaşmalarıdır. Bir devrimin pratik yürüyüşündeki sorunları toplumsal çözümlemelere dönüştürmesi ve bunlardan çıkan sonuçları devrimci teori olarak geliştirmesi de yeni paradigmanın ortaya çıkışına zemin olmuştur. Belki İmralı sürecindeki yoğunlaşmalar eski paradigmanın yıkılması ve yeni bir doğuşa neden olmuştur. Ancak bunun öncesi vardır, çocukluktan başlayan arayışların, amansız mücadele yıllarının ortaya çıkardığı kimliğin, özgürlük tutkusunun sonucudur.
Dolayısıyla Önderlik gerçek özgürlüğün kadın kimliği ekseninde binlerce yıl önce gelişen ahlaki politik toplum yapısında olduğunu, egemenlikçi ve devletçi sistemin bir sapma olduğunu, kadını köleleştirerek ve kadın değerlerine saldırarak kendi düzenini kurduğunu görmüştür. En genel toplumsal mücadelenin kadın özgürlüğü anlamına gelmediğini tespit etmiştir. Kadının güçsüzlüğünün, sömürü ve baskı altına alınmasının kendiliğinden, doğal bir durum değil de sistemin bin yıllar boyunca bilinçli ideolojik-politik uygulamaları ve çarpıtmaları ile olduğunu anlamıştır. Güçsüz görülen kadının ilk ezilen sınıf, cins ve halk olarak kendi öz değerlerinden, toplumsallıktan, ahlaktan tümden kopmadığını ve güçlü yönlerinin olduğunu bizlere de göstermiştir. Kadının sadece zayıf ve ezilen olduğu için özgürleşme çabası içinde olmasını değil aynı zamanda temsil ettiği güçlü yönlerle yeni toplumu, özgürlüğü yaratacak toplumsal ve tarihi değerlere sahip olduğunu görmesini ve bu temelde bir rol oynamasını sağlamıştır.
Özgür kadın yürüyüşü bir Önderlik yürüyüşüdür
Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesine katılımları PKK’nin farklı bir çizgiyi, yaşamı ve ahlakı geliştirmeye çalıştığı anlaşıldıkça artmıştır. Zindan direnişleri, ilk süreçteki arkadaşların yaşamı ve mücadelesi, düşmana karşı durma gücü gösteren radikal bir hareket olması, klasik hareketlerden farkı kısa sürede dikkat çekmiştir. PKK’nin ideolojik ve ahlaki yönü harekete karşı toplumda bir güven ve inanç oluşturmuştur. En basit nedenlerle, namus adı altında baskı altına alınan, öldürülen, sınırlandırılan yine güçsüz görülen kadınların aileden ve toplumdan koparak dağların başında, erkekle yan yana mücadele yürütmesine karşı toplumda tepkiler olmuştur elbet. Ancak kadınların katılımı ve fedakarca mücadelesi, kendini ispatlaması, düşmana karşı direnmesi kadınlara karşı da bir güven oluşturmuştur. Amed zindanlarında Sara arkadaş, Dersim’de Azîme arkadaş, Cizre’de Bêrîvan arkadaş, sonrasında Bêrîtan ve Zîlanlarla özgürlük mücadelesinin zafere yürüyecek çizgisini garanti altına alanın kadın olduğu ortaya çıkmıştır. Hem halka hem topluma hem birlikte savaştığı erkek yoldaşlarına kendini ispatlayan kadınlar zorluklara rağmen mücadele ısrarı ile bu düzeye ulaşmıştır. Tabi bunlar adım adım gelişmiştir. Özgür Kadın Yürüyüşü bir Önderlik Yürüyüşüdür. Ortadoğu’da kadın, soylu değerlerin yeniden canlanması ve kadının kaybettiği özgürlüğünü, onurunu yeniden kazanması yürüyüşüdür.
80 darbesi ile Ortadoğu’ya çekilme sonucu Filistin kamplarında eğitim gören yoldaşlar arasında belli sayıda kadın arkadaş da vardır. Kadın arkadaşlar 82 yılında yeniden ülkeye dönüş ve gerilla mücadelesini geliştirme kararı ile ilk gerilla gruplarından başlayarak ülkeye yönelirler. Gerilla mücadelesinin başlaması, ilk eylemler ve Kürdistan’a yayılan savaş ardından 86 yılında gerçekleştirilen 3. Parti kongresi ile kadınların özgün örgütlenme kararı alınır ve Avrupa sahasında YJWK olarak örgütlenir. Giderek bu gelişme tüm alanlara yayılır. 89 yılında özgün bölük denemeleri başlamıştır. 90 başlarında eşitlik ve özgürlük komiteleri kurularak kadın erkek arasındaki eşitsizlikler aşılmaya, kadının söz ve karar gücü olarak irade sahibi olmasına çalışılmıştır. Çünkü saflarda da erkek egemenlikli ve kadın gücüne güvensiz yaklaşımlar, kadına karşı cinsiyetçi ve egemenlikli tutumlar gelişmektedir. Eşitlik ve özgürlük komiteleriyle hem kadınların karar mekanizmalarında yer almasını hem de kadın ve erkekler arasında çıkan sorunlara, yanılgılı yaklaşımlara ilkesel temelde çözüm yaratmak, adaleti, eşitliği ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. 90 serhildanları sonrası ise yoğun kadın katılımları söz konusudur. 92’de Bêrîtan yoldaşın direnişçi tutumu ile açığa çıkan kadın savaşçılığı ve direnişçiliği 93 yılında kadın ordulaşması kararına götürmüştür. Önderliğin Bêrîtan yoldaşın anısına ve yine direnen, teslim olmayan, özgürleşme iddiası güçlü olan kadın duruşuna, emeğine cevabı kadınların örgütlenmesini sağlamak olmuştur. 93 yılında başlayan ordulaşma çalışmaları 95 yılında YAJK’ın kuruluşu ile somutlaşmıştır. Önderlik ordulaşma gereğini ve YAJK’ı şöyle tanımlamıştır.
“…Eşitliğin olduğu yerde zaten ordular olmaz. Ordular, eşitsizliğin olduğu yerde çıkar. Birisi ezilenlerin ordusu, birisi ezenlerin ordusudur ve bir yerde hep erkeklerin ordusu varsa, orada tam ezilmiş kadın gerçeği söz konusudur. Nitekim hayat da bunu doğruluyor. O halde çok genel anlamda bu tespit bile kadın ordulaşmasının eşitlik için temel bir değer ifade ettiğini görmemiz, bilmemiz gerekiyor. Niçin kadın ordulaşması dediğimizde; ‘en temel eşitlik aracıdır da ondan’ diye cevap vereceğiz… Kadın ordulaşmasının her düzeyde örgütlenip kurumlaşması, eşitlik için, özgürlük için vazgeçilmezdir. Eğer yeniden kendinizi kazanmak istiyorsanız, kadın cinsinin yücelmesine inanıyorsanız, örgütlemeye erkekten bile daha muhtaç olduğunuzu, kendi etkinliğiniz içindeki örgütlenmeyi, bizzat kendi kendinize örgütlemeyi, ordulaştırmayı büyük bir istekle olduğu kadar tutkuyla ve sorumluluk anlayışıyla başarmayı bilmelisiniz.
YAJK bütün çirkinliklere, değeri düşmüş kadın özeliklerine karşı bir güzellik gerçeği olarak anlam bulan bir güzellik aracıdır…
YAJK bütün geriliklere, düşkünlüklere, en başta erkeğin tüm tehlikeli yönlerine karşı bir intikam aracıdır.”
Kadın ideolojisi, kadın örgütlülüğüne ve kadın ordulaşmasına dönüştü
Kadın ordulaşması ile başlayan örgütlenme zemini giderek ortaya çıkan sonuçlar temelinde daha geniş kadın örgütlülüğüne ve kadın ideolojisinin oluşmasına dönüştü. Önderlik kadının savaşta, yaşamda, ideolojik duruş ve süreçlere öncülük etmedeki rolünün açığa çıkmasıyla bu değer ve emeği kadın açısından nasıl dönüştüreceğine, maledeceğine daha fazla yoğunlaşmaktaydı. Yeni bir sosyalist anlayışın temeli kadın özgürlük alanında görülüyordu. Kadınlar olarak bizler bu derinlikte bakmaktan uzaktık. Ancak Önderlik tarihsel bir sorumluluk ile yaklaşıyordu. Hem şehit yoldaşlara hem kadın emeklerine ve fedakarlıklarına, yoldaşlığa karşı olan sorumluluğu Önderliği kadın özgürlük alanında daha çok gelişme yaratma arayışına götürdü. 97 yılında kopuş teorisi ile kadının erkek egemenlikli uygarlıktan kimlik, kişilik, anlayış ve tarz olarak tümden kopuşunu ortaya koydu. Bunun pratik adımlarını da geliştirdi. Ayrıca bilincini, anlayışını da yoğun eğitimlerle, tartışmalarla geliştirmeye çalıştı. Yine 98 Kadın Kurtuluş İdeolojisi bu kopuşun alternatif bir yaşam ve kadın kimliği, yapılanması olarak ilkelerini ortaya koyması düzeyine ulaştı. Yeni kadın kimliği, erkekten, onun yarattığı uygarlık kimliğinden, gerçeğinden kopmuş kadının temel ilkelerinin, mücadelesinin özelliklerini ifade ediyordu. Tarihte ideolojisiz kılınmış kadının ideoloji sahibi olması bir ilkti. Ve bu adımın ardından ideolojik ilkeler temelinde kadın partileşmesi gündeme geldi. Kadın partileşmesi tartışmalarının yapıldığı süreçte Önderliğe dönük uluslararası komplo gelişti. Ve ancak Önderliğin esareti sonrası Önderliğin yarım kalan çalışmasını tamamlama sorumluluğu temelinde partileşme ilanı yapıldı.
Partileşme sosyal, askeri, ekonomik, düşünsel ve tüm alanlarda kadınların ortak ilkelerini belirleyip toplumsal dönüşüm ve değişimde öncü rol üstlenmesinin örgütlenmesiydi. Kadın özgürlüğüne dönük her türlü saldırı ve tehlikeye karşı yine kadının yaratmak istediği özgür ve eşit yaşam ilkeleri konusunda toplumla sözleşmesini de ifade edeceği, bunu belirleyeceği bir örgütlülüktü. Partileşmek öncülük konusunda iddia düzeyini açığa çıkarmak anlamına geliyordu. Bu nedenle tarihi bir gelişmeydi.
İlk kadın katılımlarından kendi özgün örgütlenmesini yaratmaya, partileşmeye kadar gelişen tüm süreçlerde bu gelişmeye engel oluşturan birçok zorlukla karşı karşıya gelindi. Kadın arkadaşların dağlarda ve zorlu koşullarda savaşabileceğine dönük inançsızlıktan tutalım, yük olduğu, orduda olmaması gerektiği fikrine kadar, yine kadına geleneksel yaklaşımlara kadar birçok konuda mücadele edilerek bir düzey yaratılmıştır. Bir eyleme katılabilmek mücadele konusu olmuştur. Tek başına bir göreve gidebilmek, komutanlık yapmak, eğitim vermek, bağımsız karar alıp uygulamak vb birçok husus bugün normal durumlar olsa da öncesinde tüm bunlar için büyük mücadeleler verilmiştir. Bu anlamda sosyalist ve devrimci de olsalar erkek yoldaşlarla büyük kavgalar da olmuştur. Bu mücadelede bir kez daha anlaşılmıştır ki sosyalist ve devrimci olmanın temel ölçüsü kadına, kadın özgürlüğüne yaklaşımdır. Bu anlamda erkek arkadaşlar da bu mücadele, kavga süreçlerinden sonuç çıkararak, yaşanan gelişme düzeyine denk olarak hem kendilerini sorgulama hem erkeklik olgusunu aşma mücadelesi içine girmişlerdir.
Diğer yandan kendi özgün örgütlülüğünü oluşturup gücünü, kendini, kadın gerçeğini tanıyana kadar, sorumluluk alıp yürütücü güç olana, kadın kimliğini ve bilincini derinlikli kazanana kadar kadınlar içinde de kendine güvensiz, gücünü görmeyen, kadın bilinci konusunda derinleşmeyen hususlar da zorlayıcı olmuştur. Önderliğin güç vermesi, sürüklemesi, sorumluluk yüklemesi ve sürekli yakından ilgilenip uğraşması ile hem örgütlülüğümüz gelişmiş hem de güven oluşmuştur. Önderlik kadın gücünün gelişmesi için en temelde kendi örgütlü sistemini kurmasının önemli olduğunu görerek, kadınları erkeklerin denetim ve her türlü tasarrufundan çıkararak özgücüne dayanmasını sağlamıştır. Yine erkek egemen yaklaşım ve tutumlara da sınır koymuş, kadının örgütlü gücüyle her türlü egemen yaklaşım karşısında duracağı, bağımsızlaşacağı, aynı zamanda savaşacağı ve emeklerinin sonuçlarını da kendi cinsinin gelişimine mal edeceği bir sistem kurmuştur. Bu anlamda kadın ordulaşması sıradan bir askeri örgütlenme olmanın ötesinde kadının kadın adına güç biriktirdiği, bin yılların egemenliğine meydan okuduğu ve düşman karşısında büyük bir irade açığa çıkardığı bir örgütlenme olmuştur. Kadın partileşmesi de tüm bu birikimlerin ideolojik, siyasal ve toplumsal değişimde rol oynayacak bir öncülük düzeyine kavuşturulmasını getirmiştir.
Önderliğin üçüncü doğuş dönemi
Önderliğin üçüncü doğuş olarak adlandırdığı dönem hiyerarşik devletçi uygarlık sisteminden kopuş ve özgür yaşam yolunda alternatif yaşamı yaratacak Paradigmasal gelişmeye ulaşma dönemidir. Tabi Önderlikte yaşanan ideolojik teorik düzey, yaşanan gelişmeler hiç bireysel kalmaz. Önderlik bu gelişmeyi ve kopuş düzeyini bu halkın mücadelesine, hareketin gelişimine mal etti. Bu şekilde devlet dışı demokratik toplum sistemini örgütleme, bunun mücadelesi temelinde yeniden kendimizi örgütlemeyi gündemimize aldık. Programlarımızı, hedeflerimizi, ilkelerimizi ve ideolojik bakışımızı buna göre gözden geçirdik. Bugün kadın örgütlenmesi anlamında KJK olarak gelişen kadının Konfederal örgütlenme sistemi, kadın eksenli ahlaki ve politik sistem kuruluşu, jineoloji eksenli kadın bilimi hepsi Önderliğimizin yeni paradigmayı ortaya koymasıyla gelişti. Toplum ve örgütlenme anlamında büyük gelişmelere yol açtı. Kadınlar olarak bizler açısından ortaya çıkardığı kazanımlar ve gelişmeler kat kat fazladır. Çünkü geçmişte mevcut uygarlık sistemi ve örgütlenmeleri, mücadeleleri içinde kendimize bir özgürlük alanı yaratma çabası içindeyken şimdi tüm özgürlük alanlarının ancak kadın bilinci, özgürlüğü ve kültürü temelinde örgütlenebileceğini görüyoruz. Yani tarihin çözümlenmesi ve açığa çıkarılmasında, toplumun tanımlanması ve yeniden inşasında, özgürlük, kültür, ahlak, demokrasi, uygarlık, sınıflar, devrim vb tüm oluşum ve kavramsallaştırmaların kadın eksenli bir çözümleme temelinde ele alınıp özüne kavuşturulması gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Tarih ve toplum çözümlemelerinin, uygarlığın karakterinin gelişmesinde kadın eksenli bir bakış açısına ulaşmış durumdayız. Bu nedenle ne mevcut tarihte ne varolan toplumsallık içinde, uygarlık ve onun oluşturduğu kurumsallaşmalarda kendimize yer açmak gibi bir derdimiz yok. Asıl değişim gücü olan, devrimci gücü olan işte bu paradigmadır. Erkek egemenlikli ve uygarlık dogmalarına boğulmuş teorilerden, kadını boğan, tüketen ve sisteme eklemleyen zihniyetten kurtuluş, kadın özgürlüğü yolunda en radikal çıkış oluyor. Bu anlamda tüm dünyayı etkileme gücümüz olduğunun farkındayız. Bu farkımızın ve gücümüzün Önderlik tarafından geliştirildiğini, biz kadınların en büyük şansının Rêber Apo olduğunu çok iyi biliyoruz.
Önderliğin özgürlüğü tüm çalışmalarımızın merkezindedir
Elbette ki böyle bir ideolojik-teorik donanım, pratik tecrübe, birikim karşısında eksik kaldığımızın da farkındayız. Önderliğin biz kadınlar için yürüttüğü mücadeleyi başarıya ve sonuca taşımak temel görevimizdir. Bu konuda büyük emekler veriliyor, mücadele sürekliliği var. Önderliğimiz bu yüzyılı kadın yüzyılı olarak ifade etti. Kadın gelişiminin, özgürlüğünün tüm topluma, yaşama ve sisteme yön verecek, değişim ve dönüşüm gücü olacak bir düzeye ulaşması hepimizin sorumluluğudur. Bir yüzyılın sistemini, politikalarını belirleyecek bir misyonla hareket etmeliyiz. Bu iddiamız var. Buna göre kadın hareketleri olarak süreçlere müdahale gücü olma, bu temelde perspektif oluşturma ve radikal bir tutum geliştirme ihtiyacı var. Kadın Devrimi hedefimiz var. İçinde olduğumuz yüzyılın koşulları bu devrimsel gelişmeye uygun bir hale gelmiştir. Toplumsal sorunların ulaştığı düzey, kadın üzerinden gelişen politikalar, sistemin içinde bulunduğu krizler vb artık daha kapsamlı bir devrimi dayatmaktadır. Bu devrim kadın eksenli ve kadın değerlerine dayalı olacaktır. Kadının toplumla yeniden sözleşeceği ve özgürlük ilkeleri temelinde yeni yaşamı geliştireceği bir devrim olacaktır. Kadınlar kadar tüm toplumun özgürlüğü de buna bağlı olarak gelişecektir.
Bu yılı, Önderliğimizin özgürlük yürüyüşünün 50. yılı olarak Önder Apo’nun özgürleşeceği yıl yapma iddiasıyla mücadeleye yükleniyoruz. Bunu başarmanın mümkün olduğunu biliyoruz. Kürt halkı, kadınları, dostlarıyla birlikte Önderliğin fiziki özgürlüğünü yaratacak güce sahiptir. Hiçbir egemenlik ve faşist iktidar halkların, kadınların örgütlülüğü, eylemi ve haklı mücadelesi önünde duramaz. Yeter ki bizler Önderlik için daha fazla ayakta olalım. Önderlik paradigmasını, düşüncelerini daha çok dünyaya tanıtalım. Önderlik etrafındaki halkayı daha fazla büyütelim. Faşizme, kapitalist hegemon güçlere karşı özgürlük mücadelemizi radikalleştirelim.
Önderliği sadece bir halkın Önderliği olmakla sınırlandıramayız. Evrenselleşen bir Önderlik gerçeği var. Önderlik paradigması tüm tecride ve düşman saldırılarına karşın dünyaya ulaşıyor. Kadınlara, halklara, demokratik insanlığa ulaşıyor ve sahiplenme gelişiyor. Önderliğin fiziki özgürlüğü için yürütülen kampanyalar çok önemli. Buradan sahip çıkan herkesi selamlıyoruz. Ancak Önderlik için yürütülen kampanyaları sadece rutin eylemlilik temelinde darlaştırmak da doğru olmayacaktır. Önderliğin fiziki özgürlüğü kampanyasını çok yönlü yürütmekten sorumluyuz.
Önderliğin paradigmasını, perspektiflerini yaşamsallaştırmak Önderlik üzerindeki tecridi boşa çıkaracak ve Önderliğin fiziki özgürlüğünü getirecektir. Elbette yoğun eylem içinde olmak, düşman politikalarına karşı tepkilerimizi ortaya koymamız gerekiyor. Bunu rutinleştirmemeliyiz. Düşman Önderliğimize dönük tecrit, cezalar vb tüm uygulamalarının cevapsız kalmayacağını bilmelidir. Bazen dönemsel haberler yayıyor, bunlar Önderlik yaşamı ile ilgili ya da farklı özel savaş politikaları olarak yoğun devrededir. Düşman bizimle askeri olduğu kadar ideolojik olarak savaşıyor. Algılarımızı yönlendirmeye, alıştırmaya, tepkilerimizi zayıflatmaya çalışıyor. Buna gelmeyeceğimizi bilmesi gerekir.
Önderliği sahiplenmek, Önderlik için eylem içinde olmak kadar Önderliği uygulamaktan geçer. Önderlik düşünceleri temelinde toplumsal inşayı geliştirmek, siyaseti buna göre ele almak, ideolojik ve örgütsel gelişmeyi buna oturtmak gereklidir. Bu konuda dar ve yüzeysel yaklaşımlarımız vardır. Derinleşme ihtiyacı vardır. Önderliği tanıdıkça sahiplenen çok büyük bir kamuoyu var. Demek ki Önderliğin düşüncelerini daha çok tartışsak, daha çok tanıtsak, daha çok pratikleştirsek bu düzey çok daha fazla gelişecek. Diğer yandan Önderliğin fiziki özgürlüğü tüm çalışmalarımızın, yaşamımızın merkezindedir. Önderliğin özgürlüğü kadınların özgürlüğüdür. Halkımızın özgürlüğüdür. Bu bilinçle kendi özgürlüğüne sahip çıkma, devrimci görevlerine sahip çıkmak öncelikli bir husustur. Bu sadece dönemsel bir görev ve sahiplenme değil Önderlik perspektifleri temelinde devrimci görevlerimizi hayata geçirme, bu temelde süreci karşılama görevidir. Bu paradigma yaşamsallaştıkça, Önderliğin fikirleri tüm halklara, kadınlara, çevrelere ulaştıkça, demokratik toplum inşası ve özgür toplum gücü açığa çıktıkça Önderliğimiz fiziki olarak özgürleşecektir.