Besê Erzincan
1999 yılında BM Genel Kurulu tarafından ilan edilen “25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü” temelinde tüm dünyada kadınlar egemen erkek sisteme karşı mücadelelerini yükseltmekteler. Bilindiği gibi Dominik Cumhuriyeti’nde ki diktatörlüğe karşı çıkan ve bu rejim tarafından katledilen “Mirabel kardeşlerin” diğer adıyla “Kelebek kardeşlerin” anısına böylesi bir gün ilan edilmişti. Elbete böylesi bir günün ilan edilmesinde kadınların yürüttüğü özgürlük mücadelesi etkili olmuştur. Devletlerin nasıl bir kadın düşmanlığı temelinde şekillendiğini çok somut gösteren bu olay şahsında, devletin egemen erkek yüzü çok net ve açık gösterilmiştir.
Kürt kadınları açısından ise egemen erkekliğin, devletin çirkin yüzü başkan Apo’nun öncülük ettiği özgürlük mücadelesi ile birlikte görülmüş ve karşı çıkılmıştır. Aynı şekilde toplumsal özgürlük mücadelelerine de öncülük edilmiştir.
Bu temelde Özgür Kadın Hareketimiz; Başkan Apo’nun özgürlük paradigması temelinde çok yönlü bir kadın öncülüğü ile insanlık krizlerin çözülmesinde mücadelesi ve direnişiyle günümüzde umut olmayı başarmıştır. PKK’nin kuruluş yıldönümünü yaşadığımız bu günlerde kadın özgürlük mücadelemizin PKK’nin kuruluşu temelinde yaratımları çok iyi bilinmektedir. Kadın direnişimizin arka planında büyük bir tarih, on yıllara dayanan büyük direniş, emek ve bedeller vardır.
Sakine Cansızlardan başlayarak günümüze kadar gelen özgür kadın direnişimiz PKK’nin temel yaşam damarı ve dinamiği olmuş sürekli güç almış ve vermiştir. PKK’nin başlangıcında oluşan temiz, içtenlikli, çıkarsız yoldaşlık ruhu, maneviyatı, inancı, iradesi bugün en fazla da Kadın Özgürlük Mücadelemizde yaşamakta ve yaşatılmaktadır. Bu anlamda halkımızın, halklarımızın, kadınların özgürlük mücadelesinin öncülüğü Kürt kadınları tarafından bütünlüklü ve birbirini güçlendirecek şekilde etkili ve cesurca yapılmaktadır.
27 Kasım 1978’de PKK’nin kuruluşu ile kadınların, halkımızın, halkımızın üzerinde doğan güneş bugün tüm insanlığı ısıtmakta ve aydınlanmaktadır. Kasım ayı dolayısı ile öncelikle PKK’nin 44. kuruluş yıldönümünü Önderliğimize, tüm kadınlara, halkımıza, insanlığa kutlu olsun. On binleri aşan büyük özgürlük şehitlerimizi minnettarlıkla, saygı ve sevgi ile anıyoruz. Milyonlarca insan PKK hareketi öncülüğünde bu mücadeleye inandı, emek harcadı, rol oynadı. Büyük, olağan üstü fedakârlık, irade, özgürleşme gücü ortaya çıkardı. Bu uğurda büyük bedeller verildi. Özgür Yaşam PKK mücadelesi ile bir hakikate dönüştürüldü. Bu anlamı ile 44 yıllık Önderliğimizin, gerillanın, Kürt kadınlarının, gençlerinin, halkımızın, dostlarımızın direnişini ne kadar kutlasak da az kalır.
PKK hareketi bugün tüm insanlığın kurtuluş umudu haline geldi
İçinden geçmekte olduğumuz dönemde Önderliğimizin mücadele hakikatini daha güçlü anlamlandırma ve pratikleştirme yaklaşımı içindeyiz. Önderliğimiz kapitalist modernist yaşam kalıplarını insanlığı köleliğe götüren cinsiyetçi, milliyetçi, ırkçı, dinci, bilimci kalıpları asla kabul etmedi. Özgür yaşam gerçekliğini öncelikle kendi şahsında, PKK’de, Kadın Özgürlük Hareketimiz içinde geliştirerek alternatifini yarattı. Eşitliğe, adalete, özgürlüğe, iradeye dayalı gündelik yaşam ilişkilerinin yaratılması hedefi temelinde mücadeleyi sürekli yürüttü. Önderliğimiz ezilmişliği, köleliği, imkansızlıkları ve koşulların zorluklarını hiçbir zaman kabul etmedi. En zayıf, en yetersiz, en hazırlıksız koşulları irade, bilinç ve örgütlülükle geliştirerek aşmayı başardı. İnandığı temel insanlık değerlerini yaratmak uğruna bir insanın ortaya çıkarabileceği tüm yetenekleri yarattı ve geliştirdi. İnsan gücüne, öz güce inandı. Bu haliyle insanlığa, kadınlara yapılabilecek en büyük hizmeti de, anlamlı yaklaşımı da geliştirmiş oldu. Önderliğimize, halkımızın özgürleşmesine inanç temelinde bir avuç genç ile kurulan PKK hareketi bugün tüm insanlığın kurtuluş umudu haline geldi.
Günümüzde halkımızın, kadınların özgürlük mücadelesi büyümüştür. Emeklerimiz yerini bulmuş, büyük bir anlam kazanmış, pratik bir hakikat haline gelmiştir. Zorlanmalarımız var. Ancak eksikliklerimizi tamamladığımız, yetersizlikler aştığımız oranda devrim hakikatini doğru temsil ettikçe başarma yolunda ilerleyebildiğimiz milyonlarca kez ispatlanmıştır. Kapitalist modernitenin insan aklını ve yaşamını sürekli bulandırdığı, şaşırttığı bir dönemde zihnimizi sürekli berrak tutan, önümüzü aydınlatan başkan Apo’nun savunmaları, çözümlemeleri temelinde oluşan PKK-PAJK öncülüğünde somutlaşan mücadele gerçekliği olmuştur.
Bizler Başkan Apo’nun özgürlükçü, demokratik, ekolojik öğretisi, paradigması temelinde ilerliyoruz. Herkesin yolunu bulmakta zorlandığı bir zaman diliminde kararlılıkla, ikirciksiz yürüyoruz. Şanslıyız. Asıl olan budur. Bunun pratikleşmesi için inatla çalışmalıyız.
Bu temelde PKK kuruluşu insanlık, kadınlar açısından en büyük özgürlük bayramlarından biridir. Kürt kadınları; PKK’nin kuruluşundan bu yana Başkan Apo’nun öncülüğünde bu özgürlük şansını sürekli değerlendirdiler. Her geçen gün anlamlı yaşamın derin hissine varıp sürekli bunu güçlendirerek mücadele içinde rol ve misyonlarını geliştirdiler. Direnişleri, cesaretleri, bilinçleri, fedakarlıkları ve mücadeleleri ile inanç ve umut olmayı, özgürlüğün temel dinamiği, yol göstericisi olmayı başardılar.
Bu bağlamda insanlığın zifiri karanlığın içine çekilmek istendiği bu günlerde, yaşamda varlığının, etkisinin en zayıf hale getirildiği kadınların bu direnişinin elbette güçlü tanımlanması, anlaşılması ve kıymet verilmesi önemlidir, hayatidir. Kadın direnişlerinin 25 Kasım günlerini de çok aştığı, insanlığı özgürleştirme yoluna götürdüğü bir hakikat olarak apaçık önümüzde durmaktadır.
Egemen erkekliğin hegemonikleştirme aracı olan devlet ve iktidarlar; beş bin yıldır süren kendi döneminin en çürümüş, kokuşmuş, işe yaramaz dönemini, insanlığın başına bela, asalak dönemini yaşamaktadır. Erkek egemen akılın yarattığı yaşam biçimi, formlar tamamı ile içi boş bir kabuğa dönüşmüş durumdadır. İnsanlığın genel olarak en anti demokratik bir biçimde yaşadığı bir dönem içindeyiz. İnsanlığın yüzde yetmişi anti demokratik yönetimlerin denetimi altında yaşamaktadır. Bu da dünyada insanlığın yaşamış olduğu durumu göstermektedir.
Bu anlamı ile günümüz itibarı ile insanlık çelişkileri reform, reformasyon ile çözülecek bir durumu çoktan aşmıştır. Cins, ulus, sınıf, doğa çelişkileri iç içe geçmiştir. Haksızlıklar, adaletsizlikler, eşitsizlikler birbirini derinleştirmektedir. İnsanlık; tüm bu çelişkilerin yükünü kaldıramaz duruma gelmiştir.
Kadının tüm var oluş değerlerine bütünlüklü bir saldırı var
Bilindiği gibi; erkek egemen aklın, mantığın gereği ve şartı insanlığın köleleştirilmesi, sömürgeleştirilmesinin devamına dayanmaktadır. Bu temelde kendi iktidarını, hegemonyasını güçlendirecek strateji ve taktiklerle ömrünü uzatmanın planlamaları içindedir. Son olarak ortaya çıkan Korona virüs hastalığı başta kadınlara karşı olmak üzere tüm insanlığın temel hak ve özgürlüklerinin kaldırılması temelinde kullanıldı. Ev mekanları kadınlara, çocuklara yönelik şiddetin, tecavüzlerin olağan üstü düzeyde arttığı yerlere dönüştü. Bu anlamı ile “25 Kasım kadına yönelik şiddetle uluslararası mücadele günü” tersine çevrilmeye çalışıldı.
Egemen erkek sistem sahipleri; kadınların sömürge halinde, kölecil bir statüde tutulmasını kendi yaşam varlıklarının temeli olarak görmekteler. Bu nedenle egemen erkek sistem devlet ve zor araçları yanında ideolojik-ikna güçlerini de etkin kullanmaktadır.
Kadın köleliğinin içsel kılınması için günümüzde yumuşak güçler kültür, diplomasi ve medya araçları çok etkin kullanılmaktadır. Toplumsal cinsiyetçiliğin inşası için tüm araçlar etkin kullanılmaktadır. Kadın olmanın, insan olmanın tüm var oluş değerlerine karşı bütünlüklü bir saldırı var. Toplumun, kadınların öz savunma dayanaklarını kırma, örgütlülük zeminlerini dağıtma, kadın özgürlük çelişkisini görünmez kılma, saptırma hedeflenmiştir.
Kadınların özgürlük mücadelesi bu temelde zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Ancak kadınların, toplumun düşürülmesi için uygulanan kapsamlı özel savaş politikları fuhuşa, uyuşturucuya bulaştırma, ajanlaştırma, göçle, açlıkla terbiye etme, zindanlara doldurma yaşanamaz bir toplum hakikatini yaratmaktadır. Özgürlük bilinci, örgütlülüğü geliştikçe uygulanan bu politikalar tersine dönmektedir.
Yükselen kadın özgürlük mücadelesi erkek egemen sistemin korkulu rüyası oldu
Şunu asla unutmamak gerekir ki beş bin yıllık egemen erkek iktidarlaşmasına karşı yaşamın her anında kadınlar öncülüğünde çeşitli biçimlerde sürekli direniş oldu. Kadınlar erkek iktidarına karşı isyanlarını hiçbir zaman durdurmadılar. Yaşamın temel kurucu öğesi, tarafı ve öznesi olarak oluşturulan kölecil statüyü kabul etmeyip mücadele ettiler. Günümüzde ise gelişen büyük kadın özgürlük bilinciyle, mücadelesi, örgütlülüğü ile birlikte kadın özgürlük tarihi daha belirgin hale geliyor ve insanlığın kadın direniş tarihi, mirası renkleri, sesleri ile ortaya çıkıyor.
Şu bir gerçektir ki mevcut devlet ve iktidarların toplumlarda yarattığı kölecil yaşam düzeni insanları büyük öfkeye, çok daha büyük özgürlük arayışlarına ve direnişe itmektedir. Kadınlar bunun öncülüğünü yapmaktadır. 21. yüzyıl ile yükselen kadın özgürlük mücadelesi egemen erkek dünyasının en büyük korkulu rüyası oldu.
2000’li yıllar ile birlikte yükselen kadın özgürlük mücadelesi gelişerek toplumsallaştı. Şimdi toplumsal mücadelelerin tümünde gözle görülen bir kadın direnişi öncülüğünü yaşamaktayız. Özgürleşen kadın hakikati öncülüğünde insanlığın canlanışı söz konusudur. Egemen erkek sistem şiddeti meşrulaştırmaya, kadınların bin bir güçlüklerle, direnişlerle elde ettikleri kazanımları geri almaya çalışsa da ok yaydan çıkmıştır. Kadınlar şahsında insanlık artık kölecil yaşamı kabul etmemektedir.
Böylesi bir insanlık hakikati içinde 25 Kasımı yaşamaktayız. Bu anlamı ile yürütmüş olduğumuz kadın özgürlük mücadelesi çok daha büyük bir anlam ve önem kazanmaktadır. Umudu yaratmak, umut ilkesi özgürlüğün kazanımlarını, zaferi beraberinde getirmektedir.
KJK olarak 2020 yılında başlattığımız “Kadın Kırımına Karşı Özgür Toplum ve Kadını Savunma Zamanı” hamlemizi başlatırken sadece kadın özgürleşmesi değil bununla birlikte tüm toplumsal özgürlükleri de savunmayı hedefleyen bir mücadele stratejisi ve yaklaşım içinde olduk.
Kadın kırımları tüm toplumsal kırımların, çelişkilerin, eşitsizliğin temelini oluşturduğu bilinmektedir. Önderliğimizin üzerinde ki tecridin kaldırılması, fiziki özgürlüğünün sağlanması mücadelesi ile kadınların özgürlük mücadelesini, halkımızın özgürlük mücadelesini bu anlamda bütünlüklü ele almaktayız.
Günümüz dünyasının sorunlarını birbirinden kopuk ele almak, mücadelesini bütünlüklü yürütmemek bize büyük kayıplar getirir. İnsanlığın sorunlarını bütünlüklü ele almak ve buna göre özgürlük, demokrasi, ekoloji cephelerini, platformlarını oluşturma temel yaklaşımını geliştirmeliyiz. Kapitalist modernitenin güçlerine karşı Demokratik Modernitenin temel güçleri olarak birlikte hareket etmek temel bir stratejimiz olmaktadır. İnsanlık, kadınlar artık yaşamın tüm günlerine yayılan bir mücadele içerisindedir. Toplumun yaşadığı dayanılmaz krizlere karşı, sürekli ve derinlikli, bütünlüklü bir mücadele anlayışını geliştirmeliyiz.
Önderliğimiz etrafında yürütülen özgürlük mücadelesi evrenseldir
Bu durumda Önderimiz Abdullah Öcalan’nın etrafında yürütülen özgürlük mücadelesi evrenseldir. Kadın Özgürlük Mücadelemizin temel bir talebidir. Önderliğimizin özgürleşmesi kadınların, insanlığın özgürleşme mücadelesidir. Önderliğimizin 22. yıldır süren ağırlaştırılmış tecrit içinde yaşamasının insanlık, kadınlar açısından evrensel yönü artık giderek daha güçlü ortaya çıkıyor. Önderliğimizin Demokratik Konfederalizm, Demokratik Ulus, kadın özgürlük düşüncüleri, insanlığın yaşadığı krizlere karşı çözüm önerileri olarak önemli bir rol ve misyon oynamaktadır.
25 Kasım kadınlara yönelik şiddete karşı mücadele gününde, Önderliğimizin üzerinde ki ağırlaştırılmış tecridin, şiddetin, işkence sisteminin kaldırılmasının da gündemleştirilmesinin böylesi temel bir gerekçesi var. Önderliğimizin fiziki özgürlüğü ile kadın özgürlüğünün böylesine paralel etkide olan bir durumu söz konusudur.
Kürdistan da kadınlar öncülüğünde verdiğimiz insanlık mücadelesi böylesi bir karakterdedir. İnsanlığın özgürleşme mücadelesinin kalbi Kürdistan’dır. Tarihi, coğrafik, sosyal tüm koşullar incelendiğinde bu durum görülmektedir. Tarihin en geri bıraktırılmış, her türlü insan haklarından, kimliğinden, dilinden uzaklaştırılmış, parçalanmış, asimilasyonlara uğratılmış bir halkın kadınları olarak yeniden dirilişi gerçekleştirmenin öncülüğünü yaptık. Bu, aynı zaman da yaşamı yeniden yaratmanın, kazanmanın mücadelesi oluyor.
Kadın hareketleri son iki yüz yılda büyük mücadeleler verdiler. Ancak ideolojik yetmezlikler, eksiklikler, yine örgütlenme konusunda ki yetersizlik istenilen sonuçların elde edilmesini engelledi. Önderliğimiz kadınların özgürleşmesine de ideolojik, örgütsel, yaşamsal anlamda öncülük etti. “Erkeği öldürmek” özünde devletçi, iktidarcı sistemin erkek şahsında öldürülmesiydi. Kadın özgürleşme mücadelesi şahsında erkeğin ve toplumun dönüşmesi, toplumsal özgürlükler temelinde inşa çalışmalarının da gerçekleşmesi gelişti. Demokratik ulusun yaşamın tüm boyutlarında öz savunma ile birlikte inşası temel yaklaşımdır.
Bu anlamda Kuzey’de başlayan ve bugün Rojava’da somutlaşan kadın devrimimiz tüm Kürdistan, Ortadoğu ve dünya halkları açısından çok önemli bir model olmaktadır. Bizim için artık sorun bazı kadın haklarının elde edilmesi, salt kadına yönelik şiddetin durdurulması değildir. Kadınların ve toplumun kurtuluşunu birlikte ele alan özgürlük anlayışı ile direnişi yükseltmekteyiz.
25 Kasım 2021 “kadına yönelik şiddetle mücadele gününü” ise böylesi derinlikli, kapsamlı bir mücadele ruhu ve planlaması ile ele almaktayız. Tarihin en eski çelişkisi kadınların sömürü gerçeği içinde tutulması çelişkisini, en eski sömürge olma ve bundan kurtulma gerçekliğini ancak kapsamlı toplumsal projelerin geliştirilmesi ile mümkün olur.
Mağdur kadın, kurtaran kadına dönüştü
Şimdi, tüm kadın özgürlük mücadelelerinin irili, ufaklı, çeşitli özgürlük amaçları ile birlikte bütünlüklü bir kadın devriminin geliştirilmesi zamanları içindeyiz. Kadına erkeğin-devletin şiddetine sürekli mağdur bırakılan bir gerçeklik olarak bakma algısından çıkış durumu söz konusudur. Kadına yönelik gelişen yeni bir algı var. Kadına yönelik yeni algı kendisi ile birlikte toplumu özgürlüğe götüren bir mücadele gerçekliğinin oluşumudur. Bu durumun kendisi bile zaten kapitalist modernist yaşamın geliştirdiği tüm yalanların açığa çıkmasına neden olmaktadır. Yaşam içinde kendine güvensiz, yetenekleri geliştirilmemiş, yaşam sorunlarına güç getiremeyen, kendi kararlarını kendisi alamayan zayıf kadın gerçekliğinin yerle bir oluşu çok tarihi bir olay olmaktadır.
Özelde kadın düşmanlığı temelinde örgütlenmiş DAİŞ gerçekliğinin YPJ öncülüğünde yenilgiye uğratılmasının tarihsel sonuçları halen kadınlar ve halklar tarafından değerlendirilmektedir. Burada kadınların verdiği öz savunma savaşı çok yönlü olarak köle kadın imajının yıkılmasına neden oldu. Mağdur kadın, kurtaran kadına dönüştü. Bu yönü ile özgürleşen kadının hem öz savunma hem de yaşamın yeniden inşasında gerçekleştidiği öncülük, insanlık tarihinde devrimsel gelişmelere öncülük edecek bir düzey yarattı. Bugün en gelişmiş demokratik ülkelerde bile eş başkanlık ve eşit temsiliyet söz konusu değildir. Bunun tek gerçekleştirildiği alan Kürdistan’dır, Rojavadır.
“Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanı” hamlemizi de bu hakikat temelinde geliştirmekteyiz. Kadın kırımına karşı öz savunmayı geliştirme stratejimizde bu kapsamdadır. 25 Kasım 2021 gününü ve bundan sonrası kadın özgürlük mücadelemizi, planlamalarmızı de bu temelde derinlikli ele almaktayız. Kadının kapsamlı bir öz savunma ve örgütlenme stratejilerine, bunun mücadele araçlarını daha da geliştirmesine ihtiyaç vardır.
25 kasım 2021 ve sonrası kadın özgürlük mücadelelerinin geliştirilmesi için KJK’nin “Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadını ve Toplumu Savunma Zamanı” çerçevesinde yapılması gerekenleri sıralayacak olursak:
Kürt kadınlarının içinde olduğumuz zaman ve mekanın mücadele karakterini iyi anlaması ve öncülük, rol ve misyonunu derinlikli kavraması son derece önemlidir. Bu konuda Kürt kadınları olarak çok önemli bir tarihi tecrübemiz ve birkimimiz vardır. Bugün dünyada egemen erkekliğin en çirkin, vahşi temsilini TC devleti yapmaktadır. TC devleti başta Kürt kadınları olmak üzere Türkiye’deki kadınların, demokrasi ve özgürlük güçlerinin elde ettiği kazanımlarını gasp etmek istemektedir. Bunun en somut ifadesi olarak Kürt kadınlarına, bunun öncülüğüne geliştirdiği saldırılar temelinde Kürt kadın siyasetçilerine, belediye eş başkanlarına, meclis üyelerine, barış annelerine, genç kadınlara yönelik geliştirmiş olduğu tutuklamalar, Kürdistanda belediyelere kayyum atanması, kadın kurumlarının kapatılması, eş başkanlık sisteminin suç sayılması, kadınları eve kapatma toplumsal mücadeleden koparma stratejileri, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasını bu temelde ele almak mümkündür. Buna karşı kadın öncülüğünün, örgütlülüklerinin toplumsal mücadeleye öncülük etmesi, bunda ısrarlı, kararlı tutumu hayati önem taşımaktadır. Kürt kadınları başta olmak üzere Türkiyeli kadınların, Ortdoğulu kadınların öncülük görevlerini yaşamın her alanında etkin ve yetkin bir şekilde oynaması şarttır. Rojava Kadın Devrimi’nin kazanımları ve yarattıkları temelinde bir yaklaşım kesinlikle büyük başarıları beraberinde getirecektir.
Özgür ve eşit bir yaşam için, kadın ve erkek birlikte mücadele etmelidir
Elbette kadın hareketlerinin salt kadın sorunlarına bir çözümle değil, toplumsal bir perspektif ile hareket etmesi artık temel bir yaklaşımımızdır. Kadınlar olarak çocukların, gençlerin, emekçilerin, köylülerin, doğa tahribatına karşı da sürekli tüm özgürlük, demokrasi, ekolojik mücadelelerine öncülük etmek, katılmak gereklidir. Bu anlamda en geniş ittifaklar, cepheler içinde olmak stratejik öneme sahiptir. Kadınlar olarak yaşamın tümünden sorumluyuz. Tüm yaşamın yeniden yaratılması, düzeltilmesi gerekir. Bunun için örgütlülük ve bu örgütlülüğün yaygınlığı gereklidir. Demokratik Kadın Konfederalizminin Kürdistan’da, Ortadoğu’da, dünyada geliştirilmesinin çalışmaları bu temelde gerçekleşecektir.
Diğer yandan; erkeklerin de kadın özgürlük sorunlarına duyarlı, kadın özgürlükçü bir çizgide yeniden yaratılması problemi ile de karşı karşıyayız. Özgür ve eşit bir yaşamın geliştirilmesi için kadın ve erkeğin ortak, birlikte mücadele etmesi gerekir. Egemen erkekliğin sadece kadınları değil, tüm toplumu ezdiği erkeği de son derece karaktersiz bir hale getirdiği çok açıktır. Egemen erkeklik toplumun hayat damarlarını, yaşam coşkusunu, sevincini, çeşitliliğini bitirmiş, sapkın bir yaşamı normalleştirmeye çalışmıştır. Bunun sonucu da içinde olduğumuz insanlık durumlarının krizler ve kaoslar içinde olmasıdır. Bundan kurtulmak için öncelikle insanların zihniyette ve ruh dünyalarında bir devrim gerçekleştirmesi gerekiyor.
İçinde olduğumuz dönem aynı zaman da insanlık tarihinin en incelikli, estetik devrimlerinin yani hakiki kadın devrimlerinin başarılması anlamına da gelmektedir. Yani devrimlerin her düzeyde yaşamın yeniden inşasında özelliklede ruhsal dünyalarda gerçekleştirilmesi gereken bir dönemindeyiz. Yeni ve özgür dünyanın yaratımı için medya, sanat, spor, eğitim, öz savunma, sosyal yaşamın tüm yönleri ile yeniden yapılandırılması gereklidir.
Kapitalist modernist sistemin sahte özgürlük anlayışlarını da güçlü deşifre etmek ve hakiki özgürlük anlayışını sürekli geliştirmek önemlidir.
Kendini gelişmiş gören Batı dünyası ve ABD bunu yapmak istiyor. Oysa ki gelişkinliğini kadınların, halklarının emeklerinin geniş coğrafyalarda sömürülmesine borçludur. Bu hırsız, yalancı ve nankör erkek uygarlığının bu sahte, kadın özgürlük anlayışlarının mahkûm edilmesi ve doğruların ortaya konması ve doğru bir kadın özgürlük anlayışının temsili de son derece önemli olmaktadır.
Kadın özgürlüğü toplumsallaşmadıkça anlam ve hakikatini yitirir
Kadın erkeğe benzeştirilerek özgürleştirilemez. Erkeğin özgürlük anlayışı, eşitlik, adalet anlayışı yüzde birlik bir erkek tekelin tüm dünyaya el koymasıdır. Kadınların da kendi iktidarları için kullanılması, araç haline getirilmesidir. Günümüzde kadınların iktidarlar içine alınması, bazı olanaklardan faydalandırılması da bu temelde egemen erkekliğin iktidarının devamı içindir. Yine yükselen kadın özgürlük mücadelesine karşı göz boyamayı, kandırmayı da içermektedir. Gelişen özgür kadın tiplemesine karşılık olarak işbirlikçi bir kadın sınıfı yaratılmaya çalışılmaktadır. Erkeğe benzeyen bireysel özgürlüğünü toplumsal özgürlüğün önüne alan bir anlayıştır bu.
Kadın özgürlüğü toplumsallaşmadıkça gelecek anlam ve hakikatini yitirir. Ya da toplumsal bir özgürlük hareketi kadın özgürlüğünü merkezine almıyorsa orada da sahtelik, marjinalleşme söz konusudur.
Bu anlamı ile kadın özgürlük anlayışımız radikal, kapsamlı, derinliklidir. Kadın özgürlük çelişkisini stratejik bir çelişki olarak ele alıyoruz. Oysa ki kapitalist sistem kadın özgürlük çelişkisini görmezden gelme, saptırma vb yaklaşımlarını geliştirerek özgürlük mücadelemizi zayıflatma planlamalarını yapmaktadır. Dolayısıyla kapitalist modernist sistemin bu saldırılarını iyi görerek sapma ve yanlış yaklaşımlara düşmeden kadın özgürlüğünün, örgütlü mücadelesinin ve bu temelde yaşamın yeniden inşa çalışmalarını sürdürmek önemli olmaktadır.
Aynı şekilde tüm kadın örgütlülüklerinin yerel ve evrensel gündemleri birlikte ele alması zorunluluktur. Dünyadaki iktidarcı ve devletçi yapılanmaların topluma yönelik saldırılarına karşı ortak evrensel bir mücadele yürütmenin gerekliliği ve zorunluğu özgürlük mücadelesi yürüten güçler tarafından artık anlaşılmıştır. Kadın özgürlük mücadeleleri dünyanın herhangi bir tarafında gelişmekte olan bir adaletsizliğe, eşitsizliğe, kırımlara karşı ortak tutum ve tavır içinde olmalıdır. Birbirinden kopuk, birbirinden habersiz, birbirini desteklemeyen mücadeleler etksizleşmekte, marjinal hale gelmektedir. Özgürlük güçleri bu durumu anlamıştır. Bu yönü ile evrensel ve yerel gündemler ortaklaştıran, buna ortak tutum koyabilen bir mücadele hattı ve stratejisi önemli olmaktadır.
Bu anlamı ile bu yılki “25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü” nü bu temelde kapsamlı ele alıyoruz. Kürt kadınları olarak Ortadoğu ve dünya kadınları ile ortak mücadele etme, direnme günü olarak değerlendiriyoruz. Kadına yönelik şiddetin geliştirilmesi sistemseldir. Köklü çözümü de demokratik ve özgürlükçü bir sistemin geliştirilmesi, kadın devriminin geliştirilmesi ile mümkün olur. Kadın özgürlük mücadelemizi yılın her günü ve anında özgürlüğü, eşitliği geliştirecek bir örgütlülük, ortak mücadele anlayışı geliştiriyoruz. Bu temelde yaşamı yeniden özgürlük ilkeleri çerçevesinde kuruyoruz. Özgürleşen kadınlar, erkekler, toplumu yaratarak ilerliyoruz.
21. yüzyılın bir kadın özgürlük yüzyılı olması temelinde çalışmalarımıza, direnişimize yüksek ivme kazandırarak yükleniyoruz. Özgürlük zamanlarını yaratabilmek hakiki özgürlük anlayışı, direnişle mümkün olabilir. Özgürlüğü kazanma; bilinçli, örgütlü kadınların öncülüğünde toplumsal mücadelelerle gelişir. Her 25 kasım “Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü” de bu temelde anlam kazanır.