Haki Armanç
Başta Rêber Apo olmak üzere tüm kahraman şehitlerimizin, fedakar halkımızın ve ezilen dünya halklarının, Kürt halkının miladı niteliğinde olan 15 Ağustos Ulusal Diriliş Bayramı’nı kutluyoruz.
Rêber Apo, 70’lerde Kürdistan’da sömürgeci politikalara karşı devrimci yol ve yöntemle mutlaka mücadele edilmesi gerektiğini, düşüncelerini olgunlaştırarak adım adım yoldaşlarıyla paylaşıp 15 Ağustos Atılım ruhunun temelini attı. Ardından Rêber Apo yoldaşlarıyla yürüttüğü toplantı ve tartışmalarla bu ruhla zafere ulaşacağımızın inancını pekiştirerek zamanla tüm Kürt halkını da etkileyecek önemli başarıların önünü açtı.
Amed Zindan Direnişi 15 Ağustos gerilla direnişinin yolunu açtı
Amed Zindanı’nda Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay, Kemal Pir ve Hayri Durmuş öncülüğünde 12 Eylül faşist askeri darbesine karşı gelişen direniş ve ortaya çıkan başarı 15 Ağustos Atılım ruhunun oluşumuna büyük bir etki yapmıştır. Amed Zindanı’nda Türk devletinin uyguladığı insanlık dışı yönelimlere karşı PKK’nin öncü kadroları kendi yaşamlarını ortaya koyarak geliştirdikleri direniş sadece 15 Ağustos Atılımı’na giden yolu açmadı; aynı zamanda tüm Kürt halkı ve insanlığa her koşul altında “nasıl direnilir, nasıl kazanılır ve onurlu yaşamın sahibi nasıl olunur” mirasını da bıraktı.
Rêber Apo, Türk devletinin Amed Zindanı’nda uyguladığı vahşi işkencelerine karşı arkadaşların sergilediği direnişe ve yükselen çığlıklarına karşı “buna nasıl cevap olunur?” arayışına girmiş ve bunun için çok yönlü bir hazırlık içerisinde olmuştu. Rêber Apo çok kısıtlı imkanların olduğu bir süreçte Lübnan ve Filistin sahasından yüzlerce arkadaşı eğitip, donatarak bir çoğunu ülke sahasına göndermişti. Gönderilen tüm arkadaşlara zaman kaybetmeden mutlaka askeri bir hamlenin geliştirilmesi gerektiği perspektifini vermişti.
Rêber Apo’nun tüm çabalarına rağmen başlatılması gereken direniş gecikmiş ve Önderlik bu durumu eleştirmişti. Rêber Apo, “15 Ağustos Atılımı 1983 yılında başlamalıydı’’ değerlendirmesiyle yapılan hazırlıkların tamamlanması ve Amed Zindanı’nda direnen ve şehit düşen arkadaşların anılarına bağlılık gereği olarak bu hamlenin aciliyetini dile getirmekteydi.
15 Ağustos Atılımı’nın tarihsel ve güncel nedenleri var: Tarihsel boyutu biliniyor; Türk devletinin Kürtleri yok etmek için uyguladığı soykırım ve yok etme politikasına karşı 1920’ler de Koçgirî’de başlayan ve Şêx Seîd, Ağrı, Dersim, serhildanları ile devam eden ve Mahabad Cumhuriyeti’nin ilanı ve en son 1975’de Barzani hareketi gibi direnişlerin başarısızlıkla sonuçlanması Kürt halkında hayal kırıklığı yaratmıştı. Düşmanlarına karşı direnme duygusu zayıflamış ve umutsuz hale gelmişti. Yaşanan Kürt serhildanlarının başarısızlığı Kürt halkı için baş aşağı gidişin başlaması oluyordu. Özellikle Türkiye’de gelişen 12 Eylül 1982 askeri darbenin hem Türkiye hem de Bakûrê Kurdistan halkı üzerinde yürüttüğü baskı ve işkence uygulamaları, direnme ve başarma umudu bırakmamıştı. Cunta rejimi öyle bir korku imparatorluğu oluşturmuştu ki, Bakûrê Kurdistan halkımız bu saldırılara karşı bırakalım direnmeyi, çoktandır ölüm döşeğine yatmış, kendini inkâr eden, kendi gerçeğinden kaçar duruma getirilmişti.
Bu süreci daha iyi anlayabilmemiz için çocukluğumda tanık olduğum bir anıyı dile getirmek istiyorum. 12 Eylül darbesinin ilk dönemiydi binlerce işgalci düşman askeri 300 hanelik köyümüzü çembere alıp daha sonra köy içine girmiş, çocuk, yaşlı ve kadın demeden tüm köy halkını okul avlusuna toplamıştı. Okul avlusu toz-topraktı, bu avluya su dökerek topladıkları 20-30 kişiyi tüm köy halkı karşısında çırılçıplak edip, oluşan çamurun içinde yuvarlanmalarını emrettiler. Bu insanların tüm vücutlarını çamur içerisinde bırakarak adeta insan görünümünden çıkarmışlardı. Ardından çırılçıplak ettikleri bu köylüler birbirine bindirilerek avlunun bir başından diğer başına koşturdular. Tabi bu uygulamayı yaptıran ve izleyen Türk ordusunun komutanları yüksek kahkahalar atarak gülüyorlardı. Bu vahşi uygulamalarla birlikte köyün başka bir erkek grubunu okulun içerisinde toplamışlardı. Bunlar da çırılçıplak edip ayak tabanlarına çivi çakarak betonda yürümeye zorluyorlardı. Bu vahşi işkenceye uğrayan köylülerin çığlıkları tüm meydandan duyuluyordu. Manzarayı zorla izlemek zorunda bırakılan köy halkı başını eğip ağlıyorlardı. Vahşice uygulanan bu işkencelerin nedenini de dışarıda firari olan mahkumların köye gelip ekmek almaları gösteriliyordu.
Bu onur kırıcı vahşi işkenceler sadece bizim köyümüzde değil Bakûrê Kurdistan’ın birçok yerinde buna benzer vahşeti uyguluyorlardı. Faşist Türk devletinin amacı kendisinin güçlü olduğu ve biz Kürtlerin bir hiç olduğunu ve bunu Kürtlerin beynine ve yüreğine iyice yerleştirip kabul ettirmekti. Gerçekten de düşmanın bu insanlık dışı uygulamaları halk üzerinde ciddi bir etkide bulunmuş, büyük bir umutsuzluk yaratıp, bundan kurtulmanın hayalini bile düşünemez hale getirmişti.
Türk devletinin bu barbar saldırılarına karşılık vermek için bir an önce silahlı mücadeleyi başlatmanın aciliyeti vardı. Amed Zindan direnişinde şehit düşen ve her türlü işkenceye karşı direnen yoldaşlara bağlılığın gereği olarak silahlı mücadeleyi daha da genişleterek cevap vermek gerekiyordu.
Agit’in kurşunu Kürdün yüreğindeki korku duvarını yıktı
Mahsum Korkmaz öncülüğünde Eruh baskını 14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliği adı ile yapılmıştı. Yine Gözlüklü Ali arkadaşın komutasında Şemdinli’ye baskın yapan birliğin adı da 21 Mart Silahlı Propaganda Birliği olarak belirleniyor. Amed Zindan şehitleri anısına yapılan bu eylemlerle HRK’nin (Hêza Rizgariya Kurdistan) kuruluşu da ilan ediliyor. Yine Kürt halkının hızla baş aşağı gidişini durdurmak, yaşanan zulme karşı direnme umudunu yaratmak için böyle bir hamleye acilen ihtiyaç duyuluyor. Bu hamlenin planlayıcısı ve uygulayıcısı olan başta Agit (Mahsum Korkmaz), Erdal (Mustafa Yöndem), Bedran (Mehmet Sevgat) ve Gözlüklü Ali (Abdullah Ekinci) gibi büyük komutanlarımız Rêber Apo’nun perspektiflerini doğru anlayıp ve dönemin ruhunu iyi okumaları sonucunda 15 Ağustos Direniş Hamlesi’ni başlatıp öncülük ediyorlar. Bu hamlenin sadece askeri bir hamle olmadığını ideolojik, örgütsel, toplumsal ve siyasi alanlarda büyük gelişmeler yarattığı gelişen süreçle daha iyi görülmüş oldu. Bunun için Kürt halkı 15 Ağustos Atılımı’nı Ulusal Diriliş Bayramı olarak kabul edip, sahip çıkıyor. 15 Ağustos Hamlesi’yle yaratılan zafer ruhu sadece Kürt halkı için değil tüm bölge ve devlet terörüne karşı özgürlük isteyen tüm dünya halklarına umut kaynağı olmuştur. 1982 Newroz’unda Mazlum Doğan yoldaşın “Direniş Zafere Götürür’’ şiarı, 15 Ağustos Atılımı’yla pratikleştirilmiş ve tüm insanlığa mal olup zafer hamlesine dönüşmüştür.
15 Ağustos’un geliştiği dönem birçok zorlukların olduğu bir dönemdi. Bir yandan Türk devletinin Kürt halkı üzerinde yarattığı korku ve umutsuzluk, diğer yandan savaş tecrübesi olmayan, silah ve teknik bakımından imkanların kıt olduğu bir dönemdi. Zorlukların en üst düzeyde olduğu bir zamanda az sayıda bir arkadaş grubunun böyle başarılı bir hamleyi geliştirmeleri kolay değildi. Büyük bir ideolojik-örgütsel bilinç, büyük cesaret ve azim olmasaydı böyle bir dönemde böylesi bir hamlenin geliştirilmesi mümkün olamazdı. 15 Ağustos Atılımı askeri-taktik açısından da silahlı mücadele tarihimizin en sonuç alıcı ve başarılı eylemi olmuştur. Büyük komutanlarımız Mahsum Korkmaz ve Abdullah Ekinci öncülüğünde hedefin keşfinden, eylem gücünü hazırlamaya, eylemi uygulayıp geri çekilmeye kadar tüm ayrıntılar hesaplanmış başarılı bir uygulamayla tarihi değiştiren bir diriliş gerçekleştirilmiştir.
Eruh ve Şemdinli, dağların arasında adı, sanı duyulmayan küçük ilçelerdi. Büyük komutan Agit yoldaş “Ey Eruh çok güzelsin ancak kimsenin senden haberi yok. Eylemden sonra tüm dünya sesini duyacak. Herkes seni duyup, tanıyacak’’ gibi bir belirlemede bulunuyor. Agit arkadaşın bu konuşmaları gerçek oldu. Başta Kürt halkı ve tüm dünya halkları Eruh ve Şemdinli’nin adlarını duydu. Bu başarılı hamlede patlatılan ilk kurşun sömürgeci, faşist Türk devletinin beyninde patladığı gibi, Kürdün beyninde ve yüreğinde oluşturulan korku duvarlarını da parçalayan kurşun oldu. 15 Ağustos Hamlesi’nden sonra Kürt halkında yaratılan uyanış ve PKK’ye sempati duyma arayışları bu gerçeği doğruluyor.
Patlatılan ilk kurşun sömürgeci düşmanda ciddi bir korkuya neden oldu. 12 Eylül darbesinde onlarca siyasi tutsağı idam sehpasında infaz eden devlet 15 Ağustos Atılımı karşısında yaşadığı korku, panik ve şok karşısında idam kararlarını durdurmak zorunda kaldı. 12 Eylül darbesi tüm demokratik hak ve özgürlükleri rafa kaldırmış, sivil toplum örgütlerinin kapısına kilit vurmuş, basın yayın organları kapatmış, yasal demokratik eylem ve gösteriler, yasaklanmıştı; ancak 15 Ağustos Atılımı ile birlikte devrimci, demokratik kesimde bu faşist baskılara karşı direnme ruhu yeniden canlanmış, güven ortamı oluşmuş bu anti demokratik uygulamalara karşı mücadele azmi ortaya çıkmıştı.
15 Ağustos Diriliş Hamlesi’nin Kürt halkında yarattığı etkilenme sonucunda binlerce kadın-erkek Kürt genci gerilla saflarına katılmış ve katılan bu gençler içerisinden yüzlerce komutan ortaya çıkmış ve bu komutanlar Agitlerin yılmaz takipçisi olmuştu. Kuşkusuz tüm bu gelişmelerin mimarı, geliştireni Rêber Apo olmuştur. Rêber Apo nasıl ki Amed Zindan şehitleri anısına 15 Ağustos Atılımı’nı gerçekleştirmişse aynı şekilde büyük komutan Agit yoldaşın şehadetinden sonra da Agit’lere bağlılığın bir gereği olarak gerillayı ordulaştırarak cevap vermiştir. Rêber Apo tüm zamanını binlerce gerillayı eğitip komutanlaştırarak devrimci mücadelenin daha fazla gelişmesi için harcamıştır.
Başkan Apo, “PKK gerçeği şehitler gerçeğidir’’ diyerek nasıl ki Haki Karer yoldaşın şehadetinden sonra yoldaşlığa bağlılığın bir gereği olarak PKK’yi kurmuşsa, Amed Zindan şehitlerinin intikamı anısına 15 Ağustos Hamlesi’ni hazırladıysa, Agit arkadaşın şehadetinden sonra da 3. Kongre’de ARGK’yi (Arteşa Rizgariya Gelê Kurdistan) oluşturup gerillayı büyütme ve Mahsum Korkmaz Akademisi’ni kurma kararına gitmiştir. Önder Apo’nun emeğiyle, bu PKK’de bir diyalektik haline gelmiş ve bugüne kadar sürmektedir.
Agit, Erdal, Bedran ve Ali’lerin takipçisi olan büyük emek veren ve şehadetlerine kadar hep önde mücadele eden yüzlerce değerli komutanlarımız olmuştur. Kuşkusuz bu soylu ve öncü komutanlarımızın hepsini bu yazıda anlatma imkânımız yoktur. Ancak 15 Ağustos’un 38. yıl dönümü vesilesiyle birkaç cümleyle de olsa bazı arkadaşları bu yazıda anmak şehit yoldaşlara bağlılık gereğidir.
Agit arkadaşın militan özelliklerini kendisine rehber edinenler
Sarı İbrahim (Ramazan Toptaş) arkadaş, çok genç yaşta Batman’da Agit arkadaşla tanışır ve onun savaşçısı olur. Ardından komutanlaşarak Agit arkadaşın izinden yürür, onun özelliklerini kendisine rehber edinir. Devrimcilik hayatında hemen hemen tüm Kürdistan dağlarında gerillacılık yapar. Başarılı pratiklerin sahibi olur. Sade ve mütevazi, yoldaşlığı özlü, fedakâr, cesaretli katılımıyla tüm arkadaşların dikkatini üzerine çeker. Üst düzeyde bir komutan olmasına rağmen tüm yürüyüşlerde hep önde olur, yoldaşlarının güvenliği için çok hassas davranır. Yaşamsal pratik çalışmalara hep moralli katılır. On yıllarca yaşadığı, edindiği gerilla tecrübelerini yoldaşlarıyla paylaşır ve tecrübe kazandırmaya çalışır. Yıllarca en zor alanlar ve koşullarda kalmasına rağmen devrimci heyecanını korur. Yaşama hep canlı ve moralli katılır.
Erdal (Engin Sincar) arkadaş, içimizde hep gülen yüzlü komutan olarak anılır. Erdal arkadaş belki Agit arkadaşı görmedi ancak Rêber Apo’nun eğitimini görmesi, büyük Erdal (Mustafa Yöndem) arkadaşın adını alması, yıllarca büyük komutan Agit arkadaşın adıyla anılan Gabar’da gerillacılık yapması, Agit arkadaşa bağlılığıyla da en önde gelen komutanlarımızdandı. O, Gabar’ı, Gabar da onu çok seviyordu. Avrupa da diplomasi faaliyeti yürüttüğü süreçte bile sürekli telefon üzeri Gabar’daki arkadaşlarla iletişim kuruyordu. Yoldaşlarının durumunu, Gabar’ın meyve ağaçları, hayvanlarını, vadilerini, sularını kısacası akla gelebilecek ne kadar soru varsa soruyor ve Gabar’a olan özlemini dile getiriyordu. Hep Agit’lerin mekânında mücadele edip savaşmak istiyordu. Agit arkadaş 15 Ağustos’u Gabar’da hazırlayıp başlatmıştı. Şehadeti de burada yaşanmıştı. Bu nedenle Erdal arkadaş için burada kalıp devrimci mücadeleyi buradan yürütmek çok anlamlıydı. Yıllarca Gabar da kaldığı süreçte hep arkadaşlarla paylaştığı temel gündem 15 Ağustos Atılım ruhu ve Agit arkadaşın gerçekliğiydi. Zaten Gabar’ın birçok noktası Agit arkadaşın adıyla anılıyordu ve Agit arkadaşın gerçekliği tüm Gabar gerillasının hep andığı gerçeklik oluyordu. Erdal arkadaşın gülen yüzü Gabar’a daha fazla renk katıyordu ve orada olmasından kendisi gibi Gabar’da mutlu oluyordu. Erdal arkadaşın anmamız gereken diğer özelliği de yeniden yapılanma, demokratik modernite gerillası çerçevesinde az güçle etkili eylem geliştirme perspektifi üzerinde yoğunlaşıyordu. 1997-98-99 sürecinde bunu düşünüyordu. Ve yoldaşlarıyla bu yönlü düşüncelerini paylaşıyordu. Bu yıllarda pratik olarak da az güçle hiç kayıp vermeden etkili ve başarılı birçok eylem yapmışlardı. Erdal arkadaşın sadece askeri yanı güçlü değildi. İdeolojik, örgütsel, politik yanları güçlü olan bir arkadaştı. Erdal arkadaş 15 Ağustos ruhunu en fazla özümseyen, pratikleştirmek için en çok çabası olan komutanlarımızdandı. Yoldaşlık ilişkilerinde kadın ve erkek yoldaşlarla mütevazi, samimi ilişki kuran, yoldaşlığı geliştirmek için kendini sorumlu gören bir arkadaştı.
Hüseyin Mahir (Kadir Çelik) arkadaş, Agit arkadaşın savaşçısıydı. Savaşçılıkla başlayan devrimci yaşamı yıllarca yürüttüğü başarılı pratiği onu yetkin bir komutanlık düzeyine getirmişti. Savaşın en yoğun olduğu dönemlerde başta Amed Eyaleti, Botan sahası olmak üzere diğer birçok alanda en üst düzeyde komutanlık görevini yürütmüş, onlarca başarılı eylemlerin planlayıcısı ve uygulayıcısı olmuştur. Yüzlerce savaşçı eğitmiş, özel kuvvetlerin sorumluluğunu yapmıştı. İlerleyen yaşına rağmen kendisini hep Bakûrê Kurdistan’a ön cephede yer almaya önermiş ve bu önerisinde de ısrarcı olmuştu. Bu temelde 2012 yılında örgüt yönetimimizi ikna ederek saha komutanlığı düzeyinde tekrar Botan’a Devrimci Halk Savaşı perspektifi doğrultusunda komuta düzeyinde yerini almıştı. 2012 yılında Hüseyin arkadaş ilk Botan’a ulaştığında grubunda bulunan bir arkadaş yol serüvenini şöyle anlatıyordu; “Biz Kato Jîrka zozanlarında yürüyorduk. Kato’nun kayalıklarına ulaştığımızda Hüseyin arkadaş ilk ulaştığı kayayı öperek; “Ax Botan, Agitlerin mekanı tekrar size ulaştım” deyip sesini yükselterek sevincini göstermişti diye belirtiyordu. Hüseyin arkadaş Botan’a ulaşınca Devrimci Halk Savaşı ruhuyla faşist Türk sömürgeciliğiyle hesaplaşacağını biliyordu. Bu ruhla Botan’a yürümüştü. Her ne kadar şehadeti erken olmuşsa da hazırladığı altyapı temelinde Beytüşşebap’ta Şehîd Adil, Şehîd Nuda Devrimci Hamlesi’nin başlatılması ve başarılı olmasında önemli katkıları olmuştur.
Gerillanın Avaşîn, Zap, Metîna’da açığa çıkan başarısının kaynağı 15 Ağustos ruhudur
15 Ağustos atılımının 38. yılını geride bırakırken 39. yılına girdiğimiz bir süreçte Agitlerin, Zîlanların fedai savaşçıları başta Avaşîn, Zap, Metîna’da ve diğer tüm Kürdistan toprağında 15 Ağustos ruhuyla faşist sömürgeci düşmana karşı amansız bir mücadele içerisindedir. Bakûr’dan Başûr’a, Rojhilat’tan Rojava’ya kadar tüm yoldaşlar 15 Ağustos ruhuyla mücadele ediyor. 15 Ağustos ruhu tüm Kürdistan halkına mal olmuş özgürlük umudu haline gelmiştir. Faşist Türk devleti Kürt halkını bu ruhtan uzaklaştırmak için her türlü ahlak dışı uygulamalarla çocuk, kadın demeden barbarca bir yönelim içerisindedir. Onlar biliyorlar ki 15 Ağustos ruhu oldukça sömürülerini rahat yürütüp Kürt halkını köleleştiremeyecekler. Bundan dolayıdır ki insanlık değerlerini hiçe sayarak her türlü silahı Kürt halkı üzerinde kullanmayı kendisine hak görüyor. Tüm bu adaletsiz ve ölçüsüz saldırılara karşı Kürdistan gerillası ve halkı büyük direnişlerle, inançla, zafere ve özgürlüğe yürümeye devam etmektedir.
Bugün Avaşîn, Zap ve Metîna’da Türk devleti NATO’dan aldığı büyük destekle her türlü silahı kullanarak direnen gerillalara karşı sonuç almaya çalışmaktadır. Her türlü kimyasal, taktik nükleer silahı da kullanıp insanlık dışı yöntemlerle hedefine ulaşmayı amaçlamaktadır. Ancak bunlara karşı gerillanın geliştirdiği tedbirlerle sadece düşmanın yönelimi boşa çıkarılmamış, düşmana vurduğu büyük darbelerle her gün onlarca kayıp verdirmeye devam etmektedir. Bugün Avaşîn, Zap, Metîna’da tünel ve hareketli tim direnişinde açığa çıkan başarıların kaynağı 15 Ağustos ruhudur. Türk devletinin Başûr işgaline karşı direnen ruh 15 Ağustos ruhudur. Bu ruhun Türk faşist işgalini yenilgiye uğratacağı ve zafere ulaşacağı şimdiden görülen bir gerçekliktir. Türk işgal planının yenilgiye uğratılması sadece Kürt halkı için değil tüm bölge halkları için de büyük bir kazanım olacaktır. Kürt özgürlük gerillası 15 Ağustos ruhuyla sömürgeci faşist Türk devletini yenilgiye uğratacağına ant içmiş ve her türlü bedeli göze almış amansız bir direniş içerisindedir.
39. yılına girdiğimiz ulusal diriliş ruhunu başlatıp, büyüten ve bugünlere getiren büyük kahraman şehitlerimiz komutan Agit, Erdal, Bedran, Ali, Azime, Beritan ve Zîlanları saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. Bugün de bu büyük şehitlerin takipçisi olan ve yaratılan dirilişi Medya Savunma Alanlarında Bazên Zagros ve Cenga Xabur hamlelerinde direniş geleneğine öncülük etmiş olan Mizgîn, Bager, Mahir, Dîdar , Vorîn ve Siyabend’ler şahsında tüm devrim şehitlerini anıyor, anılarına bağlılık sözümüzü yineliyoruz.