9 Mayıs 2025 Cuma
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 520 / NİSAN 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa KJK KOORDİNASYONU

YENİDEN DOĞMAKTAN KORKMADAN DİRENİŞE DEVAM

KJK Koordinasyonu

2023’TEN 2024’E KADIN ÖZGÜRLÜK NEHRİ  KADIN DEVRİMİNE DOĞRU BÜYÜK BİR COŞKU İLE AKARKEN

Önder Apo’nun en büyük farkı; zamanın ruhunu doğru okuyarak, gerektiğinde özgür yaşam ilkelerinden taviz vermeden kendisini değiştirip dönüştürebilmesidir. Kendini oluşturma, süreklileşen bir biçimde gelişim, değişim, dönüşüm bir diyalektik olarak yaşanmaktadır. Önder Apo’da gerçekleşen bu farkın büyük cesaret ve öz savaşım ile gerçekleştirildiğini ise “Kendimi günde kırk kez yıkıyorum, yeniden inşa ediyorum” biçimindeki değerlendirmelerinden görmekteyiz. Önderlik gerçekliğinde yaşanan kendini oluşturma diyalektiği zamanın özgür oluşumunun da kaynağı olmuştur. Kendini sürekli oluşum ve sürekli tamamlama arayışı ve amansız iç mücadelesi ile her seferinde kendini yeniden yaratması Önderliğin doğanın özüyle bağı ve bütünleşmesinin bir sonucudur. “Xweza” kendini yaratan, doğuran anlamındadır. Mezopotamya topraklarında Önderlik şahsında gerçekleşen özgürlük doğuşu evrensel bir rönesansa ve doğuşa dönüşmektedir.

“Doğmak” sözcüğü, canlıların dünyaya gelmesini anlatmasının yanında insanın zihninde yeni düşüncelerin, hayallerin oluşmasını da ifade eder. Yeni fikirler insanın yeniden dünyaya gelmesi, doğması demektir. Ama birçok insan bu doğumdan korkar. Çünkü doğum yeni demektir. Ve yeni olanın neler getireceği kestirilemez çoğu zaman. Mevcut olan ise insanın kendisini korumaya aldığı bir kabuk gibidir. Ama bu kabuk, eskidiğinde, dar ya da geniş geldiğinde, içindekini ifade etmediğinde kırılmayı gerektirir. Önder Apo bu kabuğu kırma cesareti göstererek, her zaman yeniyi arayan bir önder olmakla kalmamış, kendisiyle beraber özgürlük hareketimize, halkımıza ve en önemlisi de kadınlara da yeniden doğuşu yaptırmıştır.

Önder Apo insanın yeniden doğuşunun önemine vurgu yaparken, kendi yaşadığı değişimleri de “2. ve 3. doğuş” olarak ifade etti. Biyolojik doğumunu birinci doğuşu, PKK ile gerçekleşeni ikinci doğuşu, İmralı sürecinde paradigma değişimi ile yaşadığı yenilenmeyi de üçüncü doğuşu olarak ifade etti. İmralı soykırım ve işkence sistemi altında, fikirsel gelişimle var olanı aşarak kendisine yeniden doğuşu yaşatan Önder Apo sadece Kürt halkına değil başta kadınlar olmak üzere tüm dünya halklarına, bu sistemden hiçbir umudu olmayan, değişmesi gerektiğine inanan fakat alternatif bir yol bulamayan herkese demokratik modernite yolunu gösterdi. Kendisini kaçınılmaz bir sistem olarak sunan kapitalist moderniteye karşı; demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma ile cevap oldu. Kadınların, insanlığın söndürülmek istenen umudunu canlandırdı.

Bu paradigmanın özünde demokrasi ve özgür yaşam, yani kadın vardır. “Demokrasinin zaferini kadın getirecektir” belirlemesiyle Önder Apo, paradigmanın vücut bulmasında temel rolü biz kadınlara vermiş oldu. Kadının adının dahi olmadığı bu sistemde, özgür yaşamın inşa gücü ve iradesi olarak ilan etti.

Kapitalist modernite güçleri umudun zerresini bırakmamak için çabalarken; Önder Apo, yaşadığı 3. doğuş ile her kadının, her insanın kalbine umut tohumları ekmek için çabaladı. Son 4 yılı mutlak iletişimsizlik ve tecrit altında geçen 26 yıllık İmralı soykırım ve işkence sistemini de kapitalist modernite güçlerinin Önder Apo’dan bu umut tohumlarının intikamını almak olarak değerlendirmek yanlış olmasa gerek.

Çağrı birlikte yaşam manifestosudur

Tabi tüm bunlarla beraber, kadınların, halkımızın ve Önder Apo’nun dostlarının büyük mücadelesiyle, 4 yıllık mutlak tecrit koşullarından sonra Önderliğimizden haber almak, fotoğrafını görmek, biz kadınlar için yol açıcı olan düşüncelerine ulaşmak, halkımıza ve Önder Apo’nun özgür yaşam felsefesinde umudu gören herkese ama en önemlisi de biz kadınlara büyük moral, irade ve inanç verdi. Biz de bu vesileyle KJK olarak Önder Apo’yu ve yapmış olduğu tarihi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı” selamlıyoruz.

Özgürlük hareketi olarak 30 yılı barış mücadelesiyle geçen 50 yıllık uzun bir mücadele tarihimiz var. Önder Apo aslında 1993 yılından itibaren ateşkeslerle, çeşitli biçimlerde çözüm yaklaşımlarıyla bir barış mücadelesi de verdi. Bu süreçler birçok iç ve dış etkenin müdahalesi sonucuyla maalesef sabote oldu. Fakat önemli bir tecrübe ve birikim de oluştu. Çağa damgasını vuran demokratik modernite modeli geliştirildi. Tüm bunları Önder Apo savunmalarda da çok güçlü bir biçimde ifade etti. Önder Apo 1993 yılında PKK’nin 5. Kongresi’ne sunduğu politik raporda reel sosyalizmin çöküşüne, uluslararası duruma ve Ortadoğu’daki duruma ilişkin çok kapsamlı değerlendirmelerde bulunmuş ve değişim dönüşümün gerekli olduğunu ifade etmişti. Sadece hareketimiz açısından değil, dünya insanlığı açısından yaşanması gereken bir değişim dönüşüm sürecinden bahsetmişti. Daha o zamandan ortaya koymuş olduğu tespitler var. 1999 yılında İmralı ile başlayan süreç ve sonrasında yaşanan paradigma değişimi ile birlikte 1995 yılında ortaya koymuş olduğu perspektifi daha güçlü bir analiz ve özgür yaşam sistemine dönüştürdü. Önder Apo’nun yapmış olduğu bu çağrıyı geçmiş süreçlerden kopuk ele alamayız. Çok büyük teorik birikim, pratik deneyim ve tecrübenin içinden süzülmüştür. Bir sayfalık ama belki de binlerce sayfalık anlam değerini ifade ediyor. Bu tarihi çağrı, savaşların her geçen gün artarak devam ettiği “21. yüzyıla yön verecek bir manifesto niteliğindedir” demek abartı olmasa gerek. Bu nedenle çağrının hem bizler hem halkımız fakat en fazla da kadınlar tarafından anlaşılması çok önemlidir. Bunu, sadece Kürt halkı ve Kürt kadınları açısından belirtmiyoruz tabi ki. Çünkü Önder Apo, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ifadesini kullandı. Dolayısıyla da Kürt halkından tutalım, Lazlar, Ermeniler, Çerkesler, Rumlar, Terekemeler, Araplar ve tüm Ortadoğu halkları, farklı mezhep ve inanç kimlikleri tarafından anlaşılmayı gerektiren bir çağrı ve birlikte yaşam manifestosudur.

Bu nedenle biz kadınlar bu çağrıyı, demokratik yaşamın ve barışın inşası için önümüzdeki en temel görev olarak değerlendiriyoruz. Yaşadığımız tecrübeler, dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan savaşlardan en fazla zarar görenlerin kadınlar olduğunu gösterdi. Önder Apo, son 8 Mart mesajında da “Savaş ve çatışma kültürü en fazla kadına yöneliktir. Bu kültürü bir nebze de olsa geriletmek, mücadelenin dinamosudur. Dönemin ruhu demokratik siyasettir, dili de barış dilidir. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı aynı zamanda kadınlar için de bir Rönesans`tır” belirlemesiyle dönemin, kadınlar için yeniden doğuş anlamını taşıyan can alıcı önemini vurguladı. Kadınlar, demokratik yaşamın inşasına katıldıklarında, ürettiklerinde ve politika yapabildiklerinde aslında kendilerini keşfedecek ve yeteneklerini daha fazla açığa çıkarma imkânı bulacaklardır. Bu nedenle de kadınlar yeniden doğmaktan korkmamalı, Önder Apo’nun inisiyatif alarak başlattığı bu sürece cesaretle katılmalıdırlar. Nasıl ki 8 Mart alanlarını kendi renkleriyle canlandırıyor, Newrozlara bir nehir gibi akıyor, sokakları ve şehirleri hareketlendiriyorlarsa, tüm yaşamı da böyle renkli kılmalıdırlar.

Önder Apo’nun inisiyatif alarak başlattığı bu sürecin sağlıklı ilerlemesi ve başarıya ulaşması için Önder Apo’nun koşullarının düzeltilmesi çok önemli. 26 yıldır devam eden soykırımcı, tecrit ve işkence sistemi var. Eğer yeni bir sürece giriliyor ve bu temelde adımlar atılıyorsa Önder Apo’nun daha özgür koşullarda politika yürütmesi, çalışması, iletişim içerisinde olması, sağlıklı ve güvenli koşullarda süreci yürütmesi gerekiyor. Çünkü Önder Apo sürecin ilerlemesinin garantisi rolündedir.

Manifesto niteliği taşıyan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’yla mart ayının birleşmesi daha büyük bir heyecan ve coşku yaratmıştır. Kadınlar bu 8 Mart’ı tarihi ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın direniş ve coşkusu ile daha büyük anlam ve inançla karşılamaktadırlar. Tabi ki 8 Mart’ı kutlarken, bugünü bir direniş ve mücadele günü haline getirerek bize miras bırakan başta 8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentinde tekstil fabrikasında yakılarak katledilen 120 kadın işçiyi saygıyla anıyoruz. Sara arkadaş şahsında tüm devrim şehitlerimizi minnetle anıyor, Kürdistan dağlarında YJA Star öncülüğünde gelişen öz savunma direnişlerini selamlıyoruz. Eşit, özgür ve demokratik yaşamın inşasıyla anılarını yaşatma ve hayallerini gerçekleştirme sözümüzü yeniliyoruz. Bu süreç, aslında bu yoldaşlarımızın yarattığı değerler olarak ortaya çıktı.

Yine günümüze kadar yaşanan kadın ve çocuk katliamları var. Mücadele ederken, evde, sokakta, işte, öğrenciyken katledilen, tecavüz edilen kadınlar var. 8 Mart, böyle bir niteliğe sahip olduğundan tabi ki bu kadınların da anılarını yaşatma temelinde 8 Mart`ı kutlamamız ve anmamız lazım.

8 Mart gibi bir günün erkek egemen sermaye sistemine karşı direniş günü olarak kutlanması anlamlıdır. Ama aynı zamanda 365 gün içerisinde sadece bir günün kadın günü olması erkek egemen sisteme yapılan en büyük eleştiridir. Bu anlamda Önder Apo’nun tüm çaba ve çağrıları bir gün ile yetinmeden bütün günleri kadınlı, özgür kadınlı yapma çabasıdır.

Önder Apo ilk defa 1987 yılında kadın ve aile değerlendirmesiyle birlikte kadın sorununa değindi. Ama bunun öncesinde de tabi ki kadının ulusal mücadelede yer almasına büyük değer verdi, bunun için çabaladı. Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi kadının özgürlük ve kurtuluş mücadelesidir diyerek, ulusal mücadeleyi öncelemeden, Kürdistan’ın kurtuluşunu da kadının kurtuluş mücadelesinde gördü. Bu nedenle 8 Mart, özellikle Kürt kadınları tarafından büyük bir coşku, moral ve mücadele günleri olarak kutlanmaktadır. Bunun gelişimi tabi ki Kürdistan’da özgürlük hareketimizin gelişmesiyle birlikte olmuş, ulusal mücadele ve kadının kimlik mücadelesi birleşince 8 Martlar daha anlamlı ve coşkulu kutlanmaya başlanmıştır. Tabi 8 Mart’ı bu biçimiyle, direnen kadın gerçekliğiyle karşılıyor olmak çok önemli.

Bizim mücadelemiz açısından da 8 Mart büyük anlam ifade ediyor. YAJK’ın ve kadın partisi PJKK`nin ilan edilmesi 8 Mart günlerinde oldu. Yine Önder Apo, 8 Mart 1998’de kadının özgür yaşam ve mücadele ilkelerini ifade eden Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni ilan ederek kadınlara hediye etti. Sadece dağ açısından belirtmiyoruz tabi ki. Çünkü dağda ortaya çıkan bu değerler toplumdaki kadına mal oldu. Bununla birlikte bizim mücadelemiz kadın ordulaşma gerçekliği, kadın partileşme gerçekliği, kadın konfederal sistemiyle daha yetkinleşen ve kurumsallaşan bir boyuta ulaştı.

 

‘Kadın Günü Kürt Günüdür’

Önder Apo, ¨Kadın Günü, Kürt Günüdür¨ belirlemesiyle kadın özgürlük mücadelesinin Kürt ulusal mücadelesiyle kopmaz bağını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Toplumun temeli olan, kültürü geliştiren ve taşıyan, yine ahlaki ve politik toplumun gelişimine öncülük yapan kadının köle konumunda olması bir bütün o halkın ve toplumun köle olmasını ifade eder. Bu nedenle Önder Apo, hiçbir devrimin ve devrimcinin dokunmadığı kadın sorununa dokunmuş ve devrimin başarıya ulaşmasının esasını kadının özgürleşme sorununun çözümünde görmüştür. Tabi sadece soruna dokunmakla kalmamış; çözüm önerileri ve programlarla da kadının özgürleşmesi, örgütlü bir güce kavuşması ve irade olabilmesinin de önünü açmış, yol gösteren yoldaş olmuştur.

Afrodit tarzında, tanrıça tarzında bir mücadele ile kendisini geliştiren, değiştirip dönüştüren kadının, kendisiyle beraber erkeği de değiştirip dönüştürme görevini kadınların önüne koymuştur.

Bu nedenle 8 Mart kutlama günleri olmakla beraber direniş ve mücadeleyi yükseltme günleri olmalıdır. Kadınların bir araya gelerek ortak kararlar aldıkları, kendi kurtuluş programlarını oluşturdukları, eğitim programlarını, mücadele perspektiflerini oluşturdukları, erkekleri eğittikleri günler olmalı. Mesela son zamanlarda kadın katliamları ile birlikte artan çocuk katliamları ve tecavüzlerine bakalım. Önder Apo da 8 Mart mesajında ¨kız çocuklarını öldürürlerse ne yapacaksınız¨ diye sordu biz kadınlara. Evet geleceğimiz, toplumun geleceği ellerimizden alınmak isteniyor. Buna dur demek, çocukların, özellikle kız çocuklarının eğitiminden, yaşam hakkına kadar tüm gelişiminden kendimizi sorumlu görmek gerekiyor. 8 Martlar böyle karşılanırsa, hem bugünler uğruna şehit düşmüş kadınların anılarına layık olabilir hem de geleceğimizi kazanabiliriz.

Kadının, aşk ve sevgi adı altında vahşice katledildiği, yaşamın birçok alanında insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığı, emeğinin karşılığını alamadığı, tecavüz edildiği, yaşamın kendisiyken adeta yaşamdan silinmek istendiği bir çağda yaşıyoruz. Önder Apo bir kadınla olabilmenin bir yaşam kaynağıyla birlikte olabilmek olduğunu ifade ederken, hegemon erkek bu yaşam kaynağını an be an katlediyor, kurutmaya çalışıyor. Bu farkı görerek, kadınlar olarak birbirimizi, yaşam kaynaklarımızı, yoldaşlığımızı güçlendirecek bir mücadele tarzını geliştirmeliyiz

8 Martlarda katleden bu yalancı aşk ve sevgiye karşı kendimizi eğitmeli, ölçüler belirlemeli, birlikte kararlaşarak tavır almalıyız. Hangi erkek konuşulmayı hak ediyor, hangi erkek kadının sevgisini ve saygısını hak ediyor gibi ölçülerimizi belirleyelim mesela.

Önder Apo; “zafer kişiliklerine sonuna kadar selam verin. Ama sizi düşürmeye çalışan, ucuz kullanmak isteyen erkeğe bir merhaba bile vermemelisiniz” belirlemesinde bulunarak, böylesi erkeklerin, kadınların merhabasını dahi hak etmediklerini ifade etti. Bu, sadece kadına bir ölçü kazandırmıyor elbette. Kadınla beraber, kadına yoldaş olmak isteyen ve kadının bir merhabasını almak isteyen erkeğe de ölçü kazandırıyor, erkeğin de kendisini dönüştürmesine, kadının merhabasını alabilecek bir düzeye gelmek için çabalamasına vesile oluyor. Bu anlamda Önder Apo kadına “hayır” diyecek irade, başaracağına dair inanç ve beğeni ölçüleri kazandırdı. Ve bu, kadını güçsüz, iradesiz, anlamaz, bilmez gibi yaftalarla toplum dışı bırakmaya çalışan kapitalist modernite sistemine karşı büyük bir savaşın ilanı oldu aynı zamanda. İşte Önder Apo böylesi büyük bir savaşı göze aldı.

 

Önder Apo Rojava Devrimi’ni kadın devrimine dönüştürdü

Önder Apo öncülüğünde yaşanan bu gelişmeler Kürdistan’ın her yerine ulaşırken, Rojava’da Kürt kadınları ile Arap, Ermeni, Çerkes ve Türkmen kadınlarını kadın özgürlüğü etrafında birleştirmiştir. Rojava Devrimi’ni kadın devrimine dönüştürürken, Suriye’yi demokratik bir temelde yeniden yapılandıracak çalışmalara öncülük etmektedir. Tabi kadınların Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşadıkları bu deneyim Kürdistan ve Ortadoğu sınırlarını aşarak dünyaya ulaşmayı başarmış, tüm dünya kadınlarının ilgi odağı olmuştur. Kadının kendi rengi ve iradesiyle katıldığı, eşbaşkanlık sistemiyle, eğitiminden sağlığına, ekonomisinden hukukuna, öz savunmasından kültürel çalışmalarına kadar yaşamın tüm detaylarında kadınların kendilerini örgütleyerek katıldığı bu demokratik sistem, dünya kadınlarına da ilham olurken, Dünya Kadın Konfederalizmi’nin oluşturulup geliştirilmesine de yol açmıştır.

 

‘Jin, Jiyan, Azadî’ bir çığlığa dönüştü

Önder Apo’nun, kadının yaşamla ve özgürlükle kopmaz diyalektik bağını en güzel ortaya koyan sihirli formülü ‘Jin, Jiyan, Azadî’ serhildanlarında Rojhilatê Kürdistan sokaklarında, okullarda, iş yerlerinde ve evlerde küçük kız çocuklarından tutalım, kadının yoldaşı olmak isteyen erkeklere kadar herkesçe haykırılırken, hegemon erkekliği en fazla korkutan ses olmuştur. Küçük kız çocuklarının ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sesi dünyayı yerinden oynatan bir çığlığa dönüşmüştür. Tüm bunlar, Önder Apo’nun doğru sosyolojik ve tarihi değerlendirmeleri sonucunda yaşanan gelişmelerdir.

Önder Apo, 1998 yılının 8 Mart’ında “her şeyden önce yalnızca bir 8 Mart’ın dünya kadınlar günü olmasını yadırgıyorum. Bütün günlerin kadınlı, özgür kadınlı olması, yaşamın vazgeçilmez bir koşuludur. Ama bu 8 Mart gerçeği bile bunu çok açıkça gösteriyor ki, yaşamda kadın yoktur. Sadece böylesi bir günde anılmaya değer gibi yaklaşılması, kölelik boyutunun derinliğini göstermektedir. Benim için giderek yoğunlaştığım bir çalışma alanıdır. Savaştan bağımsız görmüyorum. Hatta devrimlerin tümünde olduğu gibi günümüz devrimlerinin ve özellikle Kürdistan devriminin başarması gereken en temel konusu, kadın etrafındaki yaşamı çözme işidir. En gelişkin savaş sorunlarından tutalım, barışa ve onun özgür temeldeki gelişimine kadar işlerin odağında yer almalıdır” değerlendirmesini yapmıştı. Önder Apo bu değerlendirmeyi 27 yıl önce yapmış olmasına rağmen, kadınlara özgür ve demokratik yaşamın inşasında yüklediği rol son 8 Mart çağrısından farklı değildir. Bu çağrı kendini özgürleştirme ve kendisiyle beraber bütün günleri özgür kadınlı yapma çağrısıdır. Yaşam hakkımızı elimizden alan erkek egemen sisteme karşı hepimizin kulak vermesi gereken ses Önder Apo’nun özgür yaşama çağıran bu sesidir. Ve bize düşen kendi seslerimizi de Önder Apo’nun sesine katarak tüm dünya kadınlarına ulaştırmaktır.

PaylaşTweet
Önceki Yazı

ÇAĞRIYI DOĞRU ANLAMAK!

Sonraki Yazı

ÖNDER APO’NUN 4 NİSAN DOĞUŞU 20. YÜZYILDA KÜRT TOPLUMUNUN EN BÜYÜK ŞANSI OLMUŞTUR!

Sonraki Yazı
ÖNDER APO’NUN 4 NİSAN DOĞUŞU 20. YÜZYILDA KÜRT TOPLUMUNUN EN BÜYÜK ŞANSI OLMUŞTUR!

ÖNDER APO’NUN 4 NİSAN DOĞUŞU 20. YÜZYILDA KÜRT TOPLUMUNUN EN BÜYÜK ŞANSI OLMUŞTUR!

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!