Tarihe nakşedilmiştir künyemiz;
kefenimiz toprak ve sonsuz gök kubbe,
yüzümüz ay parçası,
ve güneş parlaklığında gözlerimiz,
asi ruhlu, gül tenli hakikat savaşçıları…
Tanıktır bize, ne varsa bu alemde;
yüksek dağlar, akan sular ve engin gökyüzü
ölü bedenlerimiz adressiz ve meskensiz değildir
öylesine büyük buluşuruz kutsal davanın siperlerinde,
hakikatin yoldaşlığında,
ve kavganın güzelliğinde filizlenir düşlerimiz…
Devrimcilik; Önderlik gibi, toplumsal namus adına tarihin en büyük insanlık devrimini ve intikam eylemini gerçekleştirebilmektir.
Devrimcilik; sömürüye, adaletsizliğe, cinsiyetçiliğe karşı özgür kadın, özgür toplum ve özgür ülke mücadelesinde hakikat savaşının fedaisi olabilmektir.
Devrimcilik; dünyayı değiştirebilme cesaret ve kahramanlığını sergiliyebilmektir.
Devrimcilik; gerçekleştirdiği tarihi eylemlerin sonuçlarını da göğüsleyebilmektir.
Devrimcilik; yüreği ateş, intikam ve zafer tutkusuyla yanarak hep heyecanlı, hep coşkulu ve genç kalabilmektir.
Devrimcilik; “ölürken” bile yaşama yeni yaşamlar ve anlamlar katarak ölümsüzleşebilmektir.
Devrimcilik; sadece bir hayal, ütopya değil; geçmişi ve geleceği an’da yaşayabilmektir.
Devrimcilik; tıpkı Mazlum Doğan gibi, umudun tükenmeye yüz tuttuğu en zifiri karanlık dönemlerde bir yıldız gibi parlayıp kendinde umut ışığını yakabilmek ve ona doğru yürüyebilmektir.
Devrimcilik; her şeyiyle özgürlüğe ve hakikate adanmak, sevebilmek ve ona aşk düzeyinde bağlanmaktır.
Devrimcilik; bir ruhtur, felsefedir, iradedir, inançtır, tutkudur, emektir, paylaşımdır.
Devrimcilik; büyük düşünce, büyük söz, büyük yürek, büyük yaşam, büyük eylem ve büyük yaratımların sahibi olmaktır.
Devrimcilik; Kemal Pir gibi, sosyalistçe özgür ve anlamlı yaşamı uğruna ölecek kadar sevebilmektir.
Devrimcilik; bütün insanlığa hitap edecek kadar büyük bir düşünceye ve bütün insanlığı sevecek kadar büyük bir yüreğe sahip olabilmektir.
Devrimcilik; tıpkı Sait ve İrfan arkadaş gibi, büyük düşünmek, büyük yaşamak ve büyük yazarak tarihin kendisi olabilmektir.
APOCU iki büyük Kürt devrimci militan, iki büyük devrimci yazar ve edebiyatçı Sait ve İrfan arkadaş, PKK
devrimciliğinin bu ölçülerini kendilerine temel yaşam ilkeleri olarak benimsemiş ve buna göre yaşamışlardır. Sait ve İrfan arkadaşın devrimci direniş serüveni tarihi bir roman değerindedir. Hakikatlerini birkaç sayfalık yazıyla dile getirmek mümkün değildir. Fakat eşsiz fedakârlık ve emeklerle bizlere büyük bir miras bırakan bu değerli yoldaşlarımıza dair özce de olsa duygularımızı dile getirmek anılarına bağlılığımızın bir gereği olmaktadır.
Sait ve İrfan arkadaş yüce bir davanın hakikat savaşçılarıydılar
Sait ve İrfan arkadaş; 20. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan devrimci yaşamlarıyla, yirmi yılı aşkın zindan direnişçilikleriyle ve yazdıkları yüzlerce makale, şiir, broşür-deneme ve edebi çalışmalarla mücadelemize eşsiz ideolojik, felsefik ve edebi katkılarda bulundular. Araştırmaları ve yoğunlaşmalarıyla elde ettikleri ideolojik ve edebi birikimi büyük bir heyecan ve istemle yoldaşlarıyla ve tüm insanlıkla paylaşmayı devrimci bir görev bellediler. En son ortak olarak bir grup arkadaşla kollektif şekilde beş yıl boyunca yoğun bir emeğin sonucu kaleme aldıkları “Güneş Ülkesinde Diriliş” adlı çalışma Kürdistan, Önderlik ve PKK tarihi açısından büyük değerde olan tarihi bir araştırmadır. Tarihi bir roman serisi şeklinde şimdiye kadar kaleme alınmış en kapsamlı eserdir. Parti yapımız, halkımız ve insanlık için tarihi bir miras anlamına gelen bu çalışma PKK hakikatiyle birlikte çağdaş̧ Kürdistan devriminin tarihini ifade etmektedir. Başkan APO ile yeniden doğuşu gerçekleştirilen çağdaş Kürdün diriliş, direniş ve özgürlük tarihini belgelemektedir. Bu çalışma PKK ile gelişen Kürdistan devriminin edebiyatının temelini oluşturmaktadır. Sait ve İrfan arkadaş için Parti Romanını yazmak kendileri için tarihi bir görevdi ve bu görevi yerine getirmenin büyük coşkusunu ve onurunu yaşadılar. Çalışmalarıyla çok değerli materyalleri partimize, halkımıza ve insanlığa kazandırdılar. Daha birçok konuda yazmış ve yazmayı planlamışlardı.
Sait ve İrfan arkadaş, PKK direniş tarihinin iki büyük çınarı, belleği ve kütüphanesiydiler. Onlar aynı topraklarda çıkış yapan Önder APO’nun yoldaşları olarak Urfa’nın kutsallıklarından beslenerek kendilerini özgürlük davasına adamış, yabancılaşmaya, lanetlenmeye ve sömürgeleştirilmeye karşı kişiliklerinde Urfa kutsallığını buluşturarak, sömürüsüz, eşit, özgür ülke, halk ve dünya inancıyla direniş siperlerinde yer alarak tarihi rol oynamışlardır. Lanetlenmiş, birey ve toplum gerçeğine karşı İlklerin beşiği olan Urfa kutsallıklarıyla insanı yücelten tarihi direnişteki yerlerini en ön saflarda almışlardır. Beş bin yıllık uygarlık sisteminin lanetlediği, yabancılaştırdığı insanı hakikatiyle buluşturarak öze dönüşü gerçekleştirdiler. Yine lanetliliğin alçalttığı ve çirkinleştirdiği insanı yücelterek özgürleştirip güzelleştirdiler. Sait ve İrfan arkadaş böylesi yüce bir davanın hakikat savaşçılarıydılar.
Sait ve İrfan yoldaşlar direniş tarihimizin yaşayanları, yaratıcıları, tanıkları ve de yazarıydılar. Yaşadıklarını yazan, yazdıklarını yaşayan sosyalist devrimci kişiliklerdi. Onlar; gerçekten de özüyle, sözüyle hem Kürdistan devrimini yaşamış, yaşatmış ve bununda ötesine geçerek onu bizzat yazarak tarihimize mal etmişlerdir. Bu anlamıyla büyük bir miras ve hazine bırakmayı başaran ender devrimciler arasında yer almışlardır. PKK direnişinin daha grup aşamasında Güneş Ülkesinin Diriliş Destanındaki yerlerini alarak Önder APO’nun aydınlatıcı ve yüceltici düşünce, yaşam ve direniş tarzından beslenerek Kürdistan devriminin militanı ve öncüsü düzeyinde mücadele yürüttüler. Onlar; Kutsal Güneşin yoldaşlığında özgürlük ırmağının akışına süzülen birer pınar gibi hakikatin denizine akmayı bildiler. Hem yüceldiler hem de yüceltiler. Hem aydınlandılar hem de aydınlattılar.
İrfan arkadaşla zindanda birlikte kalmadık ama dışarıda tanıştık. Sait Üçlü arkadaşla İstanbul/Ümraniye zindanında beraber kaldım. 1998 yılında Aydın cezaevinden Ümraniye’ye getirilmişti. Yirmi yıllık Cezasını bitirmesine iki yıldan fazla bir süre kalmıştı. Sait arkadaş 1956 Urfa Hilvan’ da doğmuştu. İlk ve ortaokulu Hilvan’da, Liseyi Gaziantep’te okumuş, daha sonra Ege Üniversitesi İktisat fakültesinden mezun olmuştu. 1980 öncesi Partiyle tanışarak faaliyetlere katılmıştı. Devrimci mücadeleyi, Önderlik PKK’yi seçerek sistemle olan tüm bağlarını keserek hakikat savaşındaki yerini almıştı. Devrimci çalışmaları nedeniyle 1981 yılında düşman tarafından tutuklanarak cezaevine konulmuş ve 1986 yılında idam cezasına çarpıtırılmıştı. Diyarbakır Özel Askeri Cezaevi olmak üzere Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın çeşitli cezaevlerinde kaldı. Düşmanın yoğun işkencelerine maruz kalan Sait arkadaş tüm zindan direniş süreçlerindeki yerini aldı. Zindan direniş tarihimizin de bir parçası haline geldi. Yirmi yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2001 yılında tahliye oldu.
Sait arkadaş iyi bir araştırmacıydı. Merakı olan, çok okuyan, okuduğunu tartışan, yazan ideolojik yönü güçlü bir arkadaştı. Özellikle tarih, mitoloji, şiir, edebiyat konularda bir yoğunlaşması vardı. Derinlikli yorum yapma gücüyle çok yönlü bakış açısına sahipti. Önderliği kavradıkça, Kürt ve Kürdistan gerçeğini daha iyi anladı. Sait yoldaşımız partiyle tanıştığı ilk anda özgür ve adil bir dünyanın inşasında çok zorlu günlerin yaşanacağını öngördü. Kürdistan ve Ortadoğu devriminin kolay gerçekleşmeyeceği, bunun için eşi-benzeri olmayan bir direniş tarzının gerektiğini biliyordu. Kürt ve Kürdistan özgülünde kaybedilen, düşürülen insanı yeniden var etmek, lanetlilikten kutsallığa geçirip özgür kılmak ancak olağanüstü bir çabanın, özgürlük bilincinin ve görkemli bir direniş sayesinde olabilirdi. Sait arkadaş bu bilinçle her türlü zorluğu, işkenceyi bu büyük davanın bir bedeli olarak baştan kabullendi. O artık Apocular arasında bir fedaiydi. Buna göre düşünecek, yaşayacak ve savaşacaktı. Ve ömrünün sonuna kadar da öylede yaptı. Özgürlüğün soluksuz maraton koşusunda, yorulmadan, yılmadan, şikâyet etmeden, hep direniş siperlerindeki yerini büyük bir özveri ve cesaretle aldı. Böylesine büyük ve anlamlı bir yaşamın sahibi oldu.
Yaşamının büyük bölümü zindanlarda geçiren Sait arkadaş PKK devrimci kişilik ölçülerini kendi şahsında temsil etmeyi bir ilke olarak benimsetmiş, buna göre yaklaşmış, bunun ölçülerine göre yaşamış ve yaşatmıştır. Gerçekleştirdiği yoğunlaşmayla gittiği her cezaevindeki yoldaşları üzerine belirgin bir iz bırakmış, eğitici, dönüştürücü ve güç verici konumda olmuştur. Arkadaşların “Sait Hoca” olarak adlandırdıkları Sait arkadaş gerçekten de sadece teorik bilgi-birikimiyle değil Apocu sosyalist yaşam tarzıyla bir lokma bir hırka ilkesini esas almış, sade, mütevazı ve komünal ölçülerin temsilcisi olmuştur. Hem düşünsel hem de yaşam pratiği bakımdan eğiticiydi. Üstündeki elbiseler çok uzun yıllar öncesine aitti ve yenisini asla kabul etmezdi. Bu konuda çok ölçülüydü. Maddiyatçılığı, bireyciliği, konforu ve kapitalizmin tüketim alışkanlığını asla kabul etmezdi. Parti ahlak ve kültürünü kendine ilke edinen Sait arkadaş tahlildeki derinliği ve örgütsel çözümleyiciliğiyle, örgütsel üslup ve tarzıyla sorunları ele alıp çözüm sunardı. Düşüncede esnekti, yöntemde yaratıcıydı. Bir yöntem sonuç almazsa hemen başka bir yönteme başvururdu. Örneğin eğitim yöntemindeki yaratıcılığı bize çok katkı sundu. Gece eğitim yöntemlerini bile geliştirdik. Gerilla için hazırlanan yüzü aşkın genç arkadaşlardan oluşan bir özel koğuşu Ş. Zilan akademisi şeklinde düzenledik. Burada onlarca genç gerilla saflarına katıldı, onlarcası şehit düştü, hala saflarda olan arkadaşlar var. Sait arkadaş bu genç arkadaşlarla özellikle ilgilenirdi. Kendine olan güveni ve inisiyatifi etrafına da güven yayardı. Sait Hoca varsa orada çözümde olurdu. Yönetimde bulunan bizlere güçlü perspektifler sunar ve ön açıcı olurdu. Toplantılara, platformalara, eğitimlere çok güçlü katılır, destek sunar yapının eğitilmesinde, kadro gücünün çalışmalara katılmasında büyük rol oynardı. Özellikle yeni tutuklanan genç arkadaşların Önderlik ve Parti gerçeğiyle buluşturmada, kadrolaştırmada eğitimlere özel önem verip, dersler verir ve tartışmalar yürütürdü. Yüzlerce arkadaşın Önderliği anlamasında, devrimci ve demokratik ulusal bilinç edinmesinde çabası olmuştur. Saygı duyulan bir arkadaştı. Sadece eski arkadaş olmasından ötürü saygı gösterilmiyordu; bununla birlikte gerçekten Apocu militan ölçülerini kendinde temsil ettiği için büyük bir saygı, sevgi duyuluyordu. Otoritesi yetkide değil birikimi, örgütsel tecrübesi ve partiye yaptığı hizmetle oluşmuştu. Kendisine duyulan sevgi ve saygı içtenliğe dayanırdı. Tartışma yürüttüğü Türkiye sol hareketindeki dostlar üzerinde de büyük etki bırakıyor ve PKK’nin temsiliyetini en iyi şekilde yapıyordu. Gittiği her alanda mutlaka bir kitap, broşür, şiir veya deneme gibi yazımsal eser yazarak mücadeleyi tarihe mal ediyordu. 2013-2014 yılları arası dağda kaldığı eğitim devresini “Zagros Okulu Hakikat Günlükleri” adıyla kitaplaştırarak edebiyatımıza kazandırdı. Daha önce yayınlanan çok sayıda yazıları, şiirleri ve Xerawreşk (Göbekli Tepe) konulu kitabı bulunmaktadır. Kobani direnişi, DAİŞ gerçeği üzerine yazmayı düşünüyordu ve bu eksende plan yapmıştı.
Mazlumların, Dörtlerin, Kemallerin, Hayrilerin yoldaşları olan Sait ve İrfan yoldaşımız sömürgeci Türk devletinin 12 Eylül faşizmine karşı boyun eğmemiş, devrimci bir iradeyle inançlarından asla taviz vermemiş ve “direnmek yaşamaktır” şiarına göre PKK kimliğini layıkıyla temsil etmişlerdir. PKK ilk grup döneminin militanları olan her iki arkadaş da mücadelemizin üç tarihi aşaması olan; Hilvan-Siverek, Zindan Direniş süreci ve PKK Romanı yazım süreçlerinde öncü düzeyinde görev almış, tüm yaşamlarını özgür Kürdistan ve özgür halk için adamış, bunu sonsuz bir fedai ruh, düşünce ve inançla yerine getirmişlerdir. Zindanda çıktıktan sonra da kaldıkları alanlarda devrimci çalışmalarını sürdürmüş, yönlerini özgür dağlara vererek aşk düzeyinde bağlı oldukları Önderlik ve PKK hakikatinin öncü kadroları olarak görevlerini büyük bir sorumlulukla üstlenmişlerdir. Hilvan’dan, Başûr’a, Başûr’dan Rojava’ya ve Ortadoğu sahasına kadar direnişçi kişilikleriyle yaşamın hakkını verdiler.
İki yoldaşımız daha mücadeleye başlarken hayalini yaşadıkları özgür Kürt ve Kürdistan birçok açıdan gerçekleşmiştir. Kürt halkı dünyanın en direnişçi ve örgütlü halkı durumuna gelmiştir. Rojava devrimiyle Kürtler evrenselleşmiş ve ezilenlerin umudu olarak yeni bir demokratik dünya inşa ediyorlar. Kürt kadınları dünya kadın devriminin öncülüğünü yapmaktadır. Kürt gençleri, Apocu ruhla, zindan direnişçinden aldıkları bilinç ve fedai ruhla Kürdistan dağlarında; Heftanîn’de, Metîna’da, Avaşîn’de, Zagroslarda, Xakûrkê’de ve tüm Kürdistan’da tarihin en görkemli direniş örnekleriyle destanlar yazamakta, işgal ve soykırım rejimini parçalayarak özgürlük halayının başını çekmektedirler. Özcesi Sait ve İrfan arkadaşların Hilvan-Siverek’te çaktıkları direniş kıvılcımı alevlenerek sadece Kürdistan ve Ortadoğu değil, dünya devrimine dönüşmüştür ve zafere kadar ilerleyecektir.
Sait ve İrfan arkadaş hayalini kurduğu devrimi Rojava Kurdistan’ında görmüş, yaşamış, yazmış ve özgür topraklarda yoldaşlarının omuzlarında ve yüzleri insanlığın ilk beşiği olan kutsal Cûdi dağına doğru ölümsüzlük yolculuğuna uğurlanmışlardır. Hazine düzeyinde bıraktıkları mirası temsil etmek, ona layık olmak ve ileriye taşımak biz geride kalan yoldaşlara düşmektedir. Onlar yaşamı dolu ve anlamlı yaşadılar. Onlar hakikat yoldaşlığında çıkarsız, hilesiz, hesapsız ve yalansız bir şekilde ütopya ve amaç birlikteliğinde yoldaşça yaşadılar. Onlar sadece geçmişi değil geleceği de ördüler. Onlar geçmiş yaşamlarında Apocu devrimciler, bundan sonrada yol gösterici şehitler ordusunun ışıkla bezenmiş neferleri olmaya devam edeceklerdir.
Sözümüz; onların büyük amaçlarını gerçekleştirmek ve her daim yaşatmaktır.
Rêber Apo, diyor ”Şehitler dünde kalmadı, sadece geçmiş tarihimizde olmadı. Bugünün çelişkilerinin çözümüne öncülük ettikleri gibi, geleceğimizi de aydınlatmaya; tarih bilincimiz ve geleceğe yol gösteren öncülerimiz olmaya devam edecekler.”