Kadın Özgürlük Mücadelemizin 30. ordulaşma yılı aynı zamanda Partimiz PKK’nin de 45. yıl dönümüne denk gelmektedir. Bir kadın partisi olan Partimiz PKK’nin kuruluşunun 45. yılı tarihine yaraşır bir şekilde Rojhilatê Kurdistan ve İran sokaklarında kadınlar öncülüğünde devrim atmosferinde karşılanırken her yerde büyük bir coşkuyla kutlamalar da yapılmaktadır. Önder Apo’nun görkemli İmralı direnişi, Zap, Avaşîn, Metîna’nın efsanevi direnişiyle birleşmiş ve Kürdistan’ın her yerinde direnen fedakar kadınların, gençlerin ve halkların yine uluslararası alanda mücadelemize destek veren dostların yürüttüğü mücadeleyle birlikte PKK yenilmez bir güç olmayı başarmıştır. Yarım asırdır sömürgeci, soykırımcı, faşist rejimlere ve emperyalist batı hegemonyasına karşı yürütülen devrim Mücadelemiz bugün siyasi, ideolojik, askeri, kültürel, diplomatik ve ekonomik bakımdan çoklu bir boyut kazanmıştır. Bu süre zarfında binlerce şehit verilmiş, on binlerce direnişçi, özgürlük savaşçısı canı pahasına soykırım rejimine karşı mücadele etmiştir. Bu uğurda mücadele eden başta büyük şehitlerimiz olmak üzere tüm devrim şehitlerimizi anıyor, anılarına bağlılığın gereği olarak şehitler çizgisinde mutlaka kazanmanın sözünü yineliyor; şehitler çizgisini onurlu bir yaşamın inşası ve özgür bir yaşamın hakikati olarak görüyoruz.
Kadın uygarlığı kendi kökleri üzerinde yeniden yeşeriyor
Kürdistanlı kadınlar PKK’nin yeni bir direniş yılını geride bırakırken özgürlük devrimini gerçekleştirmeyi, PKK felsefesini yaşamsallaştırmayı ve kesinlikle başarmanın adı olmayı seçmiştir. 21. yüzyılı kadın yüzyılı yapmaya yeminli olan Kürt kadınları öncülüğünde şu anda Ortadoğu’da yeni bir Kadın Devrimi doğmaktadır. Rojhilatê Kurdistan ve İran’da PKK’nin 45. yılı Kadın Devrimi haykırılarak kutlanmaktadır diyebiliriz. PKK 45. yılına girerken kazanımları, başarıları ve devrim içinde devrim gerçekleştirme hakikati daha iyi anlaşılmakta ve görülmektedir. PKK’nin 45. yıl dönümünde Kürdistan’ın Rojhilat topraklarına kadının Jin, Jiyan, Azadî sloganıyla yeni bir Kadın Devrimi örülmektedir. Kadın serhıldanı, halkların serhıldanına dönüşmektedir. Ve bu serhıldanlar gerilla direnişini besleyen tarzda ilerlemektedir. Gerilla direnişine ses veren kadın serhıldanının, büyük Ortadoğu kadın devrimine gebe olduğu görülmektedir. Ortadoğu Kadın Devrimi ikinci bir kadın devrimi olma rolünde Kürdistanlı kadınlar tarafından büyük bedeller ödenerek gerçekleşmektedir. Kadınların saçlarından örülen bayraklar, Molla rejimine ve statükocu İran devletine karşı kadınların isyanı toplumsal bir değişim ve dönüşüm yaratma karakteri de taşımaktadır. Ortadoğu hatta dünyanın en eski devlet geleneğine sahip olan İran devleti binlerce yıllık devlet geleneğini artık koruyamamakta, kadınlar eliyle devlet temellerinden sarsılmaktadır. Binlerce yıllık direniş geleneğini bağrında taşıyan Kürt kadınları, neolitiğin yaratıcıları, doğal toplumun ana gücü olarak tarihten günümüze derinlerden süzülerek akıp gelmiş ve biriktirdiği öz gücünü harekete geçirmiştir. Ana uygarlık rolündeki Demokratik Uygarlık Dicle ve Fırat nehirleri arasında yeni bir özgürlük, insanlık ve aydınlık çağını başlatmaktadır. Bu çağ kadın çağı, bu zaman kadın zamanıdır. Kadının uygarlığı artık kendi kökleri üzerinde yeniden yeşeriyor desek yerindedir. PKK yeni bir yıla yeni bir mücadele dönemine görkemli bir direnişle girerken Kürdistanlı kadınlar öncülüğünde, PKK felsefesi ve ideolojisi ekseninde kadınlar belki de tarihin görebileceği en sarsıcı devrimi yaşamaya hazırlanmaktadır. Bu direniş tüm toplumsal dinamikleri hareketlendirecek, halkları örgütleyecek ve eyleme kaldıracak mahiyettedir. Zira İran devleti bu gelişmeleri derinden okuduğundan çok temkinli hareket etmekte ve dünyanın İran devletini yakından takip ettiğini bilerek içine girdiği zor durumdan en az zararla, darbeyle çıkmaya çalışmaktadır. Daha doğrusu bu süreci atlatmanın ve hiçbir değişim yapmadan yoluna devam etmenin arayışındadır. İran devlet tecrübesini, geçmişten aldığı dersleri, yeni politik değişimleri ve değişmekte olan dünya dengelerini gözeterek çok ağır ve dikkatli davranmakta ani, riskli hareketler yapmamaya çalışmaktadır.
Kadınların, gençlerin, emekçilerin ve ezilen tüm kesimlerin öbek öbek katılmaya başladığı serhıldanlar giderek güçlenmekte, yaşanan şehadetler öz iradelerini bilemektedir. Fakat öncülük sorunu, öz savunma sorunu ve örgütlenme sorunu halen başat bir sorun olarak devrime katılan kitlelerin önünde durmaktadır. Zira bu sorunlar üzerinde durulmaz ve bir an önce özgürlük talebi daha kitlesel ve kalabalık gruplar halinde en örgütlü şekilde dile getirilmez ise sert bir kırılmanın da yaşanma ihtimali vardır. Fakat şu bilinmelidir ki ne İran’ın ne de devrime kalkan kesimlerin artık eskisi gibi ne yaşayacağı ne de savaşacağı ortaya çıkmış ve netleşmiştir. Bu nedenle çok duyarlı, örgütlü ve planlı hareket etmek kadınlar ve gençler açısından tarihi önemdedir. Çünkü bu devrim, bu devrimsel kalkış kolay olmamıştır. Kadınların saçlarını kazıta kazıta sokaklara döküldüğü bu iki ayı aşkın süreçte tüm egemenlikçi sisteme, erkek, devlet şiddetine ve tecavüz kültürüne karşı tarihi kökleri çok derinde olan bir gerçeği haykırmıştır. PKK’nin 50 yıllık parti mücadelesinde dile getirdiği, Önderliğimiz tarafından ideolojik-örgütsel ve politik strateji olarak da formülleştirdiği kadın özgürlük sorunu artık üstü peçeyle, türbanla, çarşafla perdelenemeyecek kadar büyümüş toplumsal bir sorundur. Cinin şişeden çıkması misali, kadınlar artık dört duvar arasından çıkmış, çarşafları parçalamış, geri-geleneksel aile normlarını aşmış, cinsiyetçi-ayrıştırıcı rolleri reddetmiş ve en önemlisi de özgürlük bilincini açığa çıkarmaya başlamıştır. Önderliğimizin öncülük ettiği Kadın Özgürlük Hareketi çok köklü tarihi-toplumsal temellere dayanmaktadır. Kadın Özgürlük Hareketimizin yarım asra varan mücadelesi, 30 yıllık ordulaşma tecrübesi, deneyimi ve Kürdistan dağlarında halen iliklerine kadar direnen YJA Star özgürlük gerillasının görkemli direnişi, kadın mücadelesini, hedefini ve özgürlük istemini en çarpıcı şekilde ortaya koymuştur. Dolayısıyla İrani kadınların devrimi güncel sorunlar ve ihtiyaçlar üzerinden ortaya çıkmamıştır. Önderliğimizin ve Özgür Kadın Hareketimizin mücadelesi, emeği, çabası ve 1980lerden bu yana da özel olarak Rojhilatê Kurdistan’da yürüttüğü örgütlenme faaliyetleri sonucunda açığa çıkmış ve önemle üzerinde durulması gereken stratejik bir gelişme olmaktadır. Önderliğimizin fikirleri artık yeşermekte, özgür kadın duruşu toplumu dönüştürmeye başlamaktadır. Tıpkı 2012 yılında Rojava Kurdistan’ında olduğu gibi. Şu anda İrani halkların en başta da kadınların beyninde, ruhunda, yüreğinde yeşeren özgürlük tohumlarının filizlenmesi en güzel ifadeyle dile gelmesi Önderliğimiz mimarlığında gelişen PKK’nin öncülük ettiği özgürlük ideolojisinin etkisini göstermektedir. Rojhilat’ta yükselen Kadın Devrimi Ortadoğu’nun şaheseri olacaktır.
PKK ile yeni bir toplumsallık oluşmaktadır
PKK nedir? PKK nasıl bir ihtiyaç üzerinden ortaya çıktı? PKK kadınlar açısından neyi ifade ediyor ya da PKK içerisinde gelişen özgür kadın çizgisi nasıl pratikleşmektedir? vb sorulara verilecek en somut cevap, Rojava Devrimi ve Rojhilat Kadın Devrimi’nde ve kadın kişiliğinde dile gelen özgürlük duruşudur, özgür yaşam yani Jin, Jiyan, Azadî formülasyonunda somutluk kazanmaktadır denilebilir. Özcesi PKK ile yeni bir kadın, yeni bir erkek ve yeni bir toplumsallık şiirsel, estetik, sanatsal bir üslupla dile gelmektedir. Ve bunu en çarpıcı kılan da kesinlikle kadın kimliği, özgür kadın kişiliği ve çizgisi olmaktadır. Bunun yanında tüm bu yaşanan devrimsel gelişmeler, Önderliğimizin İmralı direnişi bir kez daha uluslararası komplocu güçleri de boşa çıkarmıştır. Çünkü Önderliğin ideolojisi, paradigması Jin, Jiyan, Azadî sihirli formülü etrafında şekillenmiştir.
Önderliğimizin formüle ettiği bu slogan bugün tüm dünya tarafından duyulmuş, şiar edilmiş ve kadınları eyleme çekmeyi başarmıştır. Bu anlamda PKK 45. yıl dönümünü komplocuları bir kez daha kınama, amaçlarına asla ulaşamayacaklarını gösterme anlamında eylemsel bir cevap vermiştir. Zira kadının özgürlük istemi eylemle dile gelmiştir. Önderliğimizin ilk kez ifade ettiği Jin, Jiyan, Azadî sloganı Rojhilat başta olmak üzere tüm dünyada yankılanırken, Özgürlük Hareketi’nin yeni mücadele dönemine çok daha güçlü, örgütlü, başarılı ve inançlı bir giriş yaptığı da görülmektedir. Bununla bağlantılı olarak gelişen imha, inkar ve tasfiye konsepti PKK direnişçi gücü ve devrimci halk savaşı perspektifiyle hareket eden kadın ve gençlik öncülüğünde bertaraf edilmektedir.
PKK’nin 45. büyük direniş yılı aynı zamanda Zap, Avaşîn, Metîna başta olmak üzere tüm Medya Savunma Alanları’na yayılan şiddetli bir savaş ve direniş zamanına da denk gelmiştir. Kürdistan dağlarının neredeyse her kayasına, ovasına, deresine, ağacına sinen direnişçilik 21. yüzyılın gerilla savaşının mahiyetini de ortaya koymaktadır. NATO’nun tüm gelişmiş silah ve teknolojik araçlarını arkasına alan AKP-MHP faşist rejimi iktidarını sürdürebilmek için gerillaya, Özgürlük Hareketi’ne tüm gücüyle saldırmaktadır. Rojava Devrimi’ni boğmak, Şengal’deki Ezidî Kürt halkını ve inancını ortadan kaldırmak ve DAİŞ’in başaramadığını başarmak temel hedefleri arasındadır. Bunun yanında Efrîn’den geliştirdiği işgali Zagroslardan tüm Kürdistan sınırlarına kadar yaymayı amaçlamaktadır. Kürdistan’ı sonsuza dek parçalı kılmak, ulus-devlet sınırlarını sağlama almak, başkaldıran Kürdü ezerek savaştan beslenmek temel varlık gerekçesine dönüşmüştür. Bu nedenle tüm sınır ülkeleriyle savaşmayı göze almış gibi gözüken AKP-MHP faşist çete devleti aslında sadece Kürtlerle savaşmaktadır. Bölgede de KDP öncülüğünde işbirlikçi-ihanetçi Kürtleri de önüne katarak Özgürlük Hareketimize karşı varlık-yokluk savaşı başlatmıştır. AKP-MHP-KDP son 20 yılını PKK’yi tasfiye etmeye, etkisizleştirmeye ve Önderlik üzerindeki tecriti derinleştirerek sonuç almaya çalışmakla geçirmiştir. Bunun için de Katar ve Suudi’den finansal destek, İsrail’den istihbarat desteği, Almanya, ABD, Rusya ve İngiltere gibi Avrupalı emperyalist devletlerden de siyasi, askeri destek alarak bölgede hegemon güçler adına savaşı yürütmeye çalışmaktadır. Zira yürüttüğü bu savaş süreci boyunca büyük darbeler almış, zayıflamış ve çöküşün eşiğine de gelmiştir. 24 Temmuz 2015 yılından bu yana da tüm ordu-istihbarat gücünü sahaya sürerek gerillaya ve Özgürlük Hareketine karşı tam bir seferberlik halinde soykırım savaşı yürütmekte; çöktürme planı adı altında hazırladığı tasfiye harekatını bir an önce sonuca götürme hevesindedir. Bunun karşısında elbette Kürdistan Özgürlük Hareketi de eşi benzeri görülmemiş bir direniş geliştirerek düşman güçlerine geçit vermemiştir.
Kadınlar, gençler öncülüğünde serhıldanların geliştirilmesi zorunluluktur
Gerilla yedi aydır çatışma tünellerinde, arazide, havada düşmanın girmeye çalıştığı her yerde gece-gündüz demeden, çok az imkan ve büyük bir iradeyle sömürgecilere geçit vermemek için insan üstü bir iradeyle savaşmaktadır. HPG ve YJA Star gerillası, son iki yılda PKK’nin 45 yıllık direniş tarihinin toplamından daha büyük bir direniş örneğini sergilemektedir. PKK’nin direnişçi özüne denk, sürecin ve özgürlük zamanının yaratıcıları olarak şimdiden özgürlük tarihine adlarını altın harflerle yazdırmayı başarmışlardır. Zagrosların bağrında tarihi bir direnişi canlandıran, ölüm kalım savaşımının ortasında faşist-sömürgeci düşmana ölümcül darbeler vuran yoldaşlarımız bugün Kürdistan’da umudun, özgürlüğün ve zaferin adı olmuştur. Kimyasal silahların, zehirli gazların, bombaların kullanıldığı bu savaşta gerilla sadece ve sadece ferdi silahlarla direnmektedir. İnsan iradesinin tekniği nasıl yendiğine şahitlik eden insanlık bir daha böyle kolay kolay rastlanmayacak bir direniş merhalesine şahitlik etmektedir. Bunun yanında Zap savaşının yayılması, gerillanın iliklerine kadar direnişi derinleştirilmesi Kürdistan halkı kadar enternasyonal çevreleri de derinden etkilemiş ve ayaklandırmıştır. Bu anlamda başta Avrupa’da yaşayan halkımızın, kadınların, gençlerin ve dostların geliştirdiği sahiplenme eylemlerinin çok değerli, anlamlı olduğunu belirtmek gerekir. Ancak faşist-sömürgeci soykırımcı AKP-MHP rejimini halen yeterince deşifre etmediğimiz devam eden savaştan anlaşılmaktadır. Düşman güçlerinin hiçbir kural tanımadan geliştirdiği soykırım savaşı tüm dünya halklarının gündemine girmeli, tepki örgütlenmeli, TC faşist rejiminin savaş suçundan yargılanması sağlanmalıyken halen bunu başaramamış olmak büyük bir eksik ve görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu anlamda kadınlar ve gençler öncülüğünde gelişen halk serhıldanlarının devrimci halk savaşı esprisine dayanması zorunluluktur. Örgütlü-bilinçli Kürdistan kadının sahip olduğu güç ve enerjiyle bunu yapma tecrübe ve deneyimine sahip olduğunu biliyoruz. Kürdistan’ın dört bir yanında direnen, Önderlik ideolojisini dünyaya yayan, Rojava Devrimi’ni savunan, Başûr’da ihanete ve işbirlikçi Kürtlüğe karşı özgür Kürt duruşunu sergileyen PKK-PAJK militan gücü artık zafere, kazanmaya çok daha yakın olmanın bilinciyle hareket etmek durumundadır.
Kapitalist Modernite güçlerinin ve en önemli uygulama ayağı olan ulus-devlet gerçeğinin bölgede Kürtler üzerinden yürütülen siyasete bu kadar destek vermesi Önderlik ideolojisinden duyulan korkudan ileri gelmektedir. Kapitalist modernite ve demokratik modernite arasında süregelen çatışma ve çelişkilerin mücadele alanının “kadın sorunu” boyutu en ideolojik boyut olmaktadır. Ancak erkek egemen zihniyetin beş bin yıllık alışkanlık ve düşünce yapısı gereği genelde sorunlar ulusal, sınıfsal ve sistemsel ele alınırken kadın sorunu gibi tarihsel-toplumsal bir sorun göz ardı edilmektedir. Verili sistemin yarattığı bu zihniyet şekillenmesi sürekli desteklenip, üretilip çoğaltıldığı için kadın kazanım, mücadele ve değerleri çok fazla görülmemektedir. En somut örneği de Önderliğe olan yaklaşımda görebilmekteyiz. Batı hegemonyasının desteği, istihbaratı ve onayı dahilinde 35 devletin denetim ve gözetiminde rehin alınan Rêber Apo İmralı adasında kilit altına alındı. Avrupa sisteminin geliştirip, koruduğu İmralı sistemi TC gardiyanlığında 25 yıldır tecrit üretmektedir. Devletsiz bir halkın, Kürdistan Halkının özgürlük mücadelesinin Önderi ve milyonların fikirlerini sahiplendiği Önder Apo’nun en etkili ve belki de mucizevi dediğimiz paradigması kadın özgürlük sorunu üzerinden ifade edilmektedir. Önderliğimizin kadın özgürlük sorununu ele alışı, tanımlayışı, kavrama ve ifade etme düzeyi filozofik niteliktedir. Dünyada hiçbir liderin, önderin, teorisyenin ve devrimcinin dile getiremeyeceği tarzda etkileyici, çarpıcı ve çözümleyicidir. Kürdistan halklarının Önderi olarak tanımlanan Rêber Apo bugün Arap halkı başta olmak üzere Ortadoğu’da birçok etnik kesim tarafından önder olarak kabul edilmektedir. Hatta Kürt halk önderi tanımlamasını dahi Önderlik açısından daraltıcı görmekte, eleştirmektedir. Dolayısıyla Önderliğimiz halklar önderi olmanın yanında en fazla da Kadın Özgürlük Önderi desek yeridir. Evet, Kadın Özgürlük Önderi olarak da tanımlayabileceğimiz Önder Apo Kadın Kurtuluş İdeolojisini geliştirmeden önce de kadın sorununa hep ilgiyle yaklaşmıştır. İdeolojik grup döneminde kadınların Apocu gruba dahil olması gerekliliğini görmüş ve bunun için harekete geçmiştir. Dersimli, Alevi ve Kürt kimliği etrafında ağırlık kazanan Kürtlüğün en değersiz olduğu zamanlarda, soykırımın eşiğindeki Kürt kimliğini yüceltmiştir. Önderliğimiz ideolojik grup aşamasında ideolojik-örgütsel-politik çözümlemeler geliştirerek ezilen kimlik olarak Kürtlüğü ve kadın kimliğini başat kılarak işe başlamıştır. PKK (Partiya Karkerên Kurdistan) ismiyle örgütlenen Kürdistan Özgürlük Hareketi ilk kez ölüm uykusuna yatan Kürtlüğü diriltmiş ve Önder Apo öncülüğünde Kürdistan topraklarında bir diriliş hareketini “Kürdistan sömürgedir” tezi üzerinden örgütlemiştir. Hakî Karer yoldaşın kontra-çete iş birliğiyle katledildiği tarih olan 18 Mayıs 1977 tarihi Önderliğimizin şehide verdiği ilk cevap olarak da PKK’nin parti olarak ilan edilmesine vesile olmuştur. Artık PKK’de şehadete bu anlamda ilkesel bir yaklaşım belirlenmiş ve her şehit daha fazla mücadeleyi yükseltmenin, çıkış yapmanın ve büyümenin perspektifi olmuştur. İlk partileşme ve şehadete verilen cevapla birlikte artık PKK’nin ilke ve ölçüleri de netleşmeye başlamıştır. Özellikle de 12 Eylül 1980 faşist cunta rejiminin Özgürlük Hareketi’ni bastırmak ve lağvetmek için geliştirdiği saldırı ve soykırıma karşı an be an büyüyen ve direnerek çoğalan özgürlük militanlarının direnişiyle somutluk kazanmaya başlamıştır.
PKK’de kadına yaklaşım tüm sınıfsal, kategorik yaklaşımların ötesindedir
Diriliş hareketine ve partisine kadınların katılımı kesinlikle Önderliğimizin özgün, özgür yaklaşımı sayesinde olmuştur. PKK kendiliğinden, plansız, öngörüsüz ve zayıf bir zemin üzerinden çıkmadığı için kadına, işçi-emekçilere, köylülere ve her sınıftan insan topluluklarına özgün, özel bir yaklaşımı da geliştirmiştir. Kadına yaklaşım tüm sınıfsal, kategorik yaklaşımların ötesine geçmiştir. Başta Marksist-Leninist klasik bir sosyalist örgütlenme olarak örgütlenen Özgürlük Hareketi Önderliğimizin düşünsel, politik, felsefi ve ideolojik yaklaşımıyla birlikte Bilimsel ve reel sosyalist paradigmayı aşmış, yeni bir bakış açısını ortaya çıkarmayı başarmıştır. Önderliğimizin 50 yıllık parti tarihi boyunca geliştirdiği çözümleme külliyatı incelendiğinde, aslında PKK Birinci Kongresi’nden itibaren özellikle de 1980’lerle birlikte yoğun bir sosyalizm eleştirisi yaptığı görülecektir. Reel sosyalizmin içine girdiği devletçi pratik, kadın özgürlük sorununu erteleyen ve işçi sınıfının proleter iktidarı gerçekleştirdikten sonra gündeme gelecek tali bir konu olarak ele alması ve devrimle birlikte kadını ev başta olmak üzere erkeğin iradesine hapseden ideolojik tutum ve yanlış politikalar Önderliğimiz tarafından erkenden çözümlenmiştir. 1917 Büyük Ekim Devrimi’nin 70 yıl sonra da olsa çözülmesi, devlet olarak çökmesi en başta da sosyalist bloğu yenilgiye uğratması Batı hegemonik güçleri açısından büyük bir sevinçle karşılanırken bilindiği üzere ulusal kurtuluş mücadelesi veren halklar ve ülkeler açısından tam bir hayal kırıklığı ve bunalım sürecini beraberinde getirmiştir. Bunu erkenden fark eden Önderliğimiz Kürdistan devrim mücadelesini korumayı, ideolojik olarak savunmayı ve geliştirmeyi başarmıştır. En başta da kadın sorununa özgün, özerk yaklaşımıyla başarmıştır dersek yeridir. Kadını PKK hareketinde öncü güç olarak tanımlanmıştır. Kürdistan toplum koşulları göz önüne alındığında görülecektir ki adeta yaşanan bir mucize olmuştur. Önderliğimizin en büyük mucizesi kesinlikle kadını devrime kazandırması ve öncüleştirmesidir demek gerekiyor. Feodal, ağa-aşiret denklemine ve ağır aile baskısı altında ezilen Kürt kadını dinin de yoğun etkisiyle tam bir geleneksel yaşama mahkûm edilmişken PKK ve Önder Apo’nun çıkışıyla birlikte kadın nefes almaya başlamıştır. Aslında Kürt halkı ve Kürt kadını arasında yoğun benzerlikler vardır. Hem kadın olarak hem de halk olarak sistematik olarak düşürülmesi, asimile edilmesi, bozulmaya terk edilmesi ve her ikisinin de kurtuluşunu hedefleyen bir partinin çıkması hem kadın kimliği hem de Kürt kimliği açısından büyük, görkemli bir dirilişin yaşanmasını beraberinde getirmiştir. İşte PKK bu nedenle hem kadınlar açısından hem de halklar açısından bir diriliş partisidir. Aynı zamanda PKK bir kadın partisidir diyoruz.
PKK’nin ilk mermiyi soykırımcı-sömürgeci devletin işbirlikçiliğini yapan ve halka adeta kan kusturan ağalara sıkması PKK’yi Kürdistan’da kısa bir sürede halkın özgürlük hareketi haline getirmiştir. Bu durumda PKK’ye ilk destek veren, yurtseverleşen, faşizm koşullarında düşman karşısında militanca direnen Kürt kadınları olmuştur. Dolayısıyla Önderliğimizin ulusal kurtuluş hareketi olarak geliştirdiği PKK hareketi Kürdistan kadınları açısından bir özgürlük umuduna, kurtuluşa dönüşmüştür. Bu umuda sıkı sıkıya bağlanan Kürt kadınları ağır toplumsal baskı, cinsiyetçilik, aile ve toplumsal gerçekliğe rağmen yurtdışına ilk çıkan kadro-militan gruplar arasında yerini almayı başarmıştır. Önderliğimiz bu ilk gruba halen “kızlar grubu” demektedir. Kızlar grubu öncülüğünde PKK’ye katılmaya başlayan Kürdistanlı kadınlar Türkiye başta olmak üzere Kürdistan’ın diğer parçalarından da katılımların sağlanmasına vesile olmuştur.
Sara yoldaşın direnişçiliği halk içerisinde efsaneleşmiştir
1978 yılının 27 Kasım’ında kurulan PKK 1. Kongresi’ne iki kadın delege katılmıştır. Aslında daha fazla kadının katılacağı kongreye kimi sorunlar nedeniyle sadece iki kadın kadro katılabilmiştir. Kadın kongre delegelerinden biri Sara-Sakine Cansız yoldaştır. Sara yoldaşın katıldığı ilk PKK kongresi kadınlar açısından da önemli kararlar almış, kadın sorununu gündemde tutulacağı, mücadele edileceği gibi temel konularda kararlaşan kongre önemli tarihsel bir çıkışın alt yapısını hazırlamıştır. Sara yoldaş, hem Kürdistan kentlerinde hem de Türkiye metropollerinde işçi-emekçi kesimler başta olmak üzere, fabrikalarda çalışan işçi kadınlara, öğrenci kesimine dönük çeşitli özgün eğitimler vermiş, genç, yaşlı her kesimden kadını bilinçlendirerek örgütlemiştir. Hareketin ve partinin propagandasını yaparak birçok kadının ilk süreçlerde katılımını sağlamıştır. Bununla birlikte 12 Eylül faşizm koşullarında da Amed Zindanı’nda cunta-işkence rejimine karşı geliştirdiği direniş ve Apocu duruş karşısında düşman askerlerini bile etkilemeyi başarmış büyük bir kadın özgürlük savaşçısı olmuştur. Sara yoldaşın düşman işkencelerinde ser verip sır vermeme duruşu erkek koğuşlarında tutulan arkadaşları da etkilemiş daha fazla direnişçiliğin gelişmesini sağlayarak tarihi Amed Zindan Direnişi’nin öncülüğünü yapmıştır. Düşmanın yüzüne tükürerek hesap soran, korkmayan, teslim olmayan direnişçi kişiliğiyle Sara yoldaş bu anlamda PKK’nin Amed Zindanı’nda direnişin kimliği olmuştur. Sara yoldaşın direnişçiliği ve tutumu dışarıda halk içerisinde ve sempatizan kesim içinde efsaneleşmiştir. Birçok kadın ve erkek Sara yoldaşın izinde mücadele saflarına katılmış, yaşarken ismini almış, resmini kaldırmış ve adeta bir ana-tanrıça olarak isimlendirmiştir. Dolayısıyla PKK’nin Kürdistan Kadın Özgürlük Mücadelesi açısından Sara yoldaş öncü bir kadro-militan olmuştur. TC faşist rejiminin tetikçileri tarafından Fransa’nın başkenti Paris’te Rojbîn ve Ronahî yoldaşlarla birlikte alçakça katledildiği ana kadar da dur durak bilmeden savaşmış, mücadele etmiş ve bir an bile ilkelerinden taviz vermemiştir. AKP-MHP faşist soykırımcı rejiminin Avrupa’da özel olarak planlayıp hedeflediği Sara yoldaşın katledilmesi üzerine Önderliğimiz “ikinci Dersim katliamı” olarak değerlendirmiş ve “Sara’nın mücadelesi kadın mücadelesidir” tespitiyle de Kadın Özgürlük Hareketi’nin Sara yoldaş çizgisinde mücadelesini başarıya, özgürlüğe taşıması gerektiğini ifade etmiştir. Nitekim bu perspektif ışığında kadın mücadelemiz giderek büyüyen, kitleselleşen ve evrensel düzey kazanmaya başlayan bir ivme yakalamıştır. Saraların kavgasıyla büyüyen kadın özgürlük mücadelemiz artık yenilmez olmuştur. Saraların ruhu, düşüncesi, amacı kadın özgürlük militanlarında yaşamaktadır. Tıpkı bugün Zap, Avaşîn ve Metîna’ da direnen genç yoldaşların yaşadığı inanç, bağlılık, fedailikte direnen Saraların intikam yemini gibi! Her biri Saraların, Zîlanların, Bêrîtanların, Semaların, Bêrîvanların, Delallerin intikamı ve militanı olmaktadır. Bu anlamda PKK Önderliğimizin, şehitlerimizin, fedakar Kürdistan halkının, kadınların ve gençlerin büyük emekleri, fedakarlıkları sonucunda ortaya çıkmış, giderek büyümüş ve Kürdistanlı halklarının şimdi de tüm ezilen halkların diriliş ve kurtuluş mücadelesinin öncü partisi olmuştur. PKK, rolünü oynamış ve halen de halklara öncülük etme temelinde rol ve misyonuna göre tarihsel görevlerini yerine getirmektedir.
Önder Apo kadın sorununun stratejik ele alınmasını sağladı
Nitekim direnen özgür Kürt kadın kişiliğini ve militanlığını Önderliğimiz yaratmıştır. Önderliğimizin yaptığı yoğun araştırma, inceleme, okuma ve çözümlemeleriyle birlikte kadının mücadele içerisindeki rolünün sıradan olamayacağı, kadın sorunun tarihsel-toplumsal yanı ele alınmadan gerçek bir kurtuluşun olamayacağı görülmüştür. Çünkü kadını içine alan, rol veren hatta Lenin gibi “devrim kadın inisiyatifinde gelişmelidir” diyen bir sosyalist Önderin bile devrimden sonra kadını tekrar eve gönderen bir ferasetin devrimi süreklileştiremeyeceğini çözümlemiş ve deneyimlerden ders çıkarmıştır. Kadın sorunu ertelenemeyecek, sonraya bırakılamayacak, teorik-ideolojik ve örgütsel olarak değerlendirilmesi gereken en önemli toplumsal bir sorun olan kadın özgürlük sorununun stratejik ele alınması gerçeğini açığa çıkarmıştır. Bu nedenle PKK’nin çıkışı, kadın katılımlarının 1990’lı yıllarla birlikte kitlesel bir düzey kazanması kadın sorununu daha özgün ele alınmasını kendisiyle beraber getirmiştir. Ulusal Kurtuluş Hareketi olarak çıkan ve giderek kitleselleşen Kürt Özgürlük Hareketi içinde örgütlenen Kürt kadınlarının nitelik ve nicelik olarak parti içerisindeki gücünü arttırması, Önderliğimizin özel yoğunlaşması ve ideolojik bir perspektifin geliştirilmesiyle birlikte özgünleşme adım adım gerçekleşmiştir. 1987’ de PKK 3. Konferansı’nda kadın, gençlik, işçi-emekçi kesimlerin özgün örgütlülük temelinde ele alınması perspektifi açığa çıkmıştır. Çünkü kadın sorunu artık yakıcı bir biçimde kendini dayatmaktadır.
Kadın sorununa Avrupa merkezli bakış açısıyla yaklaşan feminizm Kürdistan kadın gerçekliğine cevap olamamıştır. Feminizm Kürdistan ve Türkiye kadınlarına hitap edememiştir. Bu nedenle Kürdistan gerçekliğinden çıkış yapan Kürdistanlı kadınlar feminizmin etkisiyle bir eşitlik kavgasına tutuşmamıştır. 1968 büyük gençlik devriminin etkisiyle Türkiye’ye sirayet etmeye başlayan feminizm yoksul, işçi-emekçi, ezilen, köleleştirilen ve Kürt kadınına nüfuz edememiştir. Orta sınıf, küçük burjuva bir ideoloji ve teori olarak metropollerde derneklere sıkışan belli bir kesimin ve bireylerin ideolojisi, kuramı olarak kalmıştır.
Toplumsallaşma perspektifini, erkeği dönüştürmeyi, topluma öncülük yapmayı hedefleyememiştir. İdeolojik bir perspektife sahip olmasına ve iki yüz yılı aşkın bir süre mücadele süreci geçirmesine rağmen kapitalist modernitenin etkisinden kurtulamamıştır. Edindiği tecrübeler, deneyimler ve dayandığı miras gereği kadın özgürlük problemini teorik, kuramsal ele almasına rağmen somutta kadın toplumuna ulaşamamıştır. Erkek hegemonyasını yeterince çözümleyememiştir. Çünkü kadın sorununu ele almada, temel sorunu ve başlangıç noktasını tespit etmede ciddi sorunlar yaşamaktadır. Tek cinsin özgürleştirilmesi, karşı cins algısının yaratılması, karşıtlaştırıcı ve çatıştırıcı bir parametre izlemesi kadın sorununu sadece gündeme koymakla sınırlı kalmasına sebebiyet vermiştir. Feminizm ve diğer kadın hareketleri kadın sorununu görünür kılma, eşitlik mücadelesi verme, erkek egemen zihniyeti teşhir etme noktasında önemli bir mücadelenin sahibi olmuş lakin kadın özgürlüğünü geliştirememiş, tüm kadınları kapsayan bir kadın kurtuluş ideolojisi geliştirememiştir. Liberalizmin etkisi altında kalmıştır. Feminist hareketlerin aksine Kürdistan topraklarında çıkış yapan Özgür Kadın Hareketimiz ise kendi değerlerini kadın bakış açısı ve felsefesi doğrultusunda geliştirmiştir. Dünya kadın tarihi mirasına ve kadın değerlerine sahip çıkmayı da bir görev olarak bilmiştir. Feminist hareketlerin örgütlü çıkışını, birey ve grup mücadelelerini de yadsımamış ve sahiplenmiştir. Dünya kadın hareketlerinin devrimci deneyimlerinden faydalanmıştır. Ancak klasik feminist bir Kürt kadın hareketi olmamıştır. Genel mücadele içerisinde de rol oynayarak toplumsal cinsiyetçilikle mücadele etmiştir. Sadece bir cins kimliği üzerinden hareket etmemiş, erkekçiliğin iktidar üretmesinin önüne geçmek için amansız bir mücadeleye girişmiştir. Kadın özgürlük hareketi bu anlamda son derece toplumsal bir hareket olarak örgütlenmiştir. En baştan itibaren kadın ve erkeğin özgürlüğünü esas almıştır. Kadının ötelendiği, uzaklaştırıldığı siyasi, politik, askeri, kültürel ve ideolojik tüm alanlarda iddiasını ortaya koymuş ve erkek zihniyetiyle mücadele etmiştir. Erkekle aynı düzeylerde mücadele ederken sadece eşitlik mücadelesi yürütmemiştir. Feminist hareketlerin salt kadın ve erkeğin eşitliğini esas alan uzun süreli hukuki ve yasal haklar mücadelesi belli bir sonuç vermiş birçok ülkede yüz yıllık mücadeleden sonra kadınlara kimi haklar verilmiştir. Seçme-seçilme hakkı, eşit işe eşit ücret vb konularda bir gelişmede kaydedilmiştir. Sürekli dalgalar olarak gelişen, her yeni tespit ve fikirle birbirinden ayrılan feminist güçler ortak, bütünlüklü, güçlü ve örgütlü bir kadın mücadelesinin arayışındadır. Yeni bir kadın manifestosu, yeni bir kadın ideolojisi ya da cins mücadelesi adına cinsiyetlerin tasfiye edilmesi temelinde LGBTİ tartışmaları, dayatmaları ve cinsiyetsizleştirme gibi çözüm önerileri modernist sistemin etkisindeki parçalı kadın hareketlerinin gündemlerini saptırma girişimleri olarak değerlendirmek gerekir.
Önderlik “devrim erkeklerin işidir” algısını yerle bir etti
Dolayısıyla PKK’nin çıkışı ve Önderliğimizin kadın özgürlük problemine büyük bir ciddiyetle eğilmesi Kürt kadınlarının örgütlü, ideolojik, sistem-karşıtı, radikal, sosyalist düzlemdeki mücadelesi tarihsel-toplumsal bir çıkış olmaktadır. İlk iş olarak Önderliğimiz “devrim erkeklerin işidir” algısını yerle bir etmiştir. Birçok ulusal kurtuluş hareketi, halk ayaklanması kadın öncülüğünde gelişmiş olmasına rağmen hiçbir devrimde ve savaşta kadının adı geçmemiştir. Çok nadir bazı kişiler Jeanne D’arc gibi tarihi kadın şahsiyetleri söz konusu kahramanlıklarıyla dile getirmiş olsa da örgütlü, sistemli, ideolojik ve stratejik bir yaklaşım geliştirilmemiştir. Çünkü gerçekleşen tüm devrimler erkek egemen, ataerkil zihniyetle gerçekleşmiştir. Kadın aklı, kadın kimliği, kadın özgünlüğü, farklılığı esas alınmamıştır. Bu nedenle kadın devrimlerden önce de sonra da erkek egemenliğine, sömürüsüne ve tecavüz kültürüne terk edilmiştir. Her değişim kendisiyle birlikte kadına daha fazla ölüm, kan, gözyaşı ve baskı getirmiştir. Önderlik “Kadının katılmadığı devrim başarıya ulaşmaz” diyerek devrim saflarına gelen devrimci kadınların bağımlı, kölelik ilişkisi yerine özgürlük ilişkisini geliştireceğini, özgürlük ilişkisinin PKK yoldaşlığını yaratacağını belirtmiştir. Yani kadının özgürlük ölçüleri aynı zamanda PKK’deki yoldaşlık özünü ifade ederken PKK hakikatinden de pay alma anlamı taşımaktadır. Devrimci temelde güçlenen, iradeleşen, tarz, üslup kazanan kadın duruşunun erkek egemen sisteme ve kurumlarına karşı önlem ve tedbir olduğunu da belirtmek gerekir. Aile içindeki bir erkek bireye ya da toplumda herhangi bir erkeğin kadına karşı yanlış yaklaşımında tek tek kadınlar olarak değil, örgütlü, bilinçli, öz savunmasını geliştirmiş bir kadın hareketi, kadın iradesi olarak durmanın kazandıracağı, erkek zihniyetini gerileteceği tecrübe edilmiş oldu.
Özgür Kadın Hareketi partileşerek ideolojik, politik kimliğini oturtmuştur
Kadının örgütlenmeden özgürleşmeyeceği tespiti yaşamsallaştı, hayat buldu. Kendi kendini örgütleyen kadının özgürleşme isteği artmış ve kendi savunmasını yapan kadının güçlendiği özgürlük saflarında görülmeye başlamıştır. Bu nedenle kadının özgün örgütlenmesi, ordulaşması Önderliğimiz tarafından gündeme getirilmiştir. 1987 yılında YJWK ilk kadın örgütlenmesi olarak ilan edilmiştir. YJWK (Kürdistan Yurtsever Kadınlar Birliği) Avrupa’dan başlayarak ülkenin her yerinde kadını toplumsal zeminde örgütleme, siyasi, ideolojik bir güç haline getirme amacıyla çalışmalarını toplumsal alana yaymıştır. YJWK, YAJK, PJKK ve PAJK olarak en son örgütlenen Özgür Kadın Hareketi’miz partileşmeyle birlikte aslında ideolojik-felsefi-politik kimliğini oturtmuştur. Kadın Özgürlük Hareketi’mizin tarihine damgasını vuran ilk büyük şehitleri olan Bese Anuş, Azime Demirtaş, Rahime Kahraman, Binevş Agal, Zekiye Alkan, Rahşan Demirel, Zeynep Kınacı, Sema Yüce, Sakine Cansız, Aysel Doğan, Delal Amed, Çiçek Botan, Rojîn Gever, Şilan Kobanê, Viyan, Delal Nurhak, Gülnaz Ege, Hêlîn Murat, Nalin Muş gibi yoldaşlar isimleri sayılmakla bitmeyecek kadar çok olduklarından aslında kadın partimiz, bir şehitler partisine dönüşmüştür. Bu tarihi kişiliklerin, anatanrıça bilgeliği, savaştaki komutanlığı, yaşamdaki özgürleştirici duruşu, yoldaşlık ilişkilerindeki hakikati paylaşmakla, yazılmakla, anlatılmakla bitmeyecek derinliktedir. Hareketimiz öyle tarihi kişilikler geliştirmiştir ki her şehidin ardından onlarca kadın silah alıp dağlara koşmuştur. Hiçbir şehidimizin adı unutulmamış, uğruna mücadele ettiği değerlere halel getirilmemiştir. Bu nedenle halen saflarımızda Besêler, Zîlanlar, Semalar, Saralar, Bêrîvanlar, Ronahî, Çiçekler, Zekiyeler sayıları sürekli artarak, özgürlük savaşımını süreklileştirmektedir.
Kadın gerillacılığı tarihte bir ilk olma özelliğine sahiptir
Fakat ordulaşma deneyimi Önderliğimizin Bêrîtan (Gülnaz Karataş) yoldaşın 1992 25 Ekim’inde düşmana karşı teslimiyeti kabul etmeyerek Xakurkê-Lêlîkan’da uçurumlardan atlayarak fedaileşen Kürdistan kadın gerçekliğine bir cevap olarak geliştirmiştir. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi içerisinde PKK kimliğiyle örgütlenen Kadın Hareketimiz 1993 yılında kadın ordulaşmasının ilanını geliştirmiştir. Özgün birim, bölük ve taburlar şeklinde sadece kadın gerillaların içinde yer aldığı askeri örgütlenme hızla büyümüş ve özgün eylemselliklerle kadın komutanlaşmasıyla da, PKK içerisinde kadın gerillacılığı, kadının önde olduğu, inisiyatif ve karar aldığı, farklılık yarattığı görülmeye başlamıştır. Elbette tüm bu gelişmeler Önderliğimizin kadın sorununa olan yaklaşımıyla birlikte gelişmiştir. Kürdistan kadının etnik, ulusal, kültürel kimlik sorunu yanında cins olarak da ataerkil sistem, zihniyet tarafından sömürüldüğünü, ikinci sınıf muamelesi gördüğünü belirlemiş ve sahada eğitim ortamlarında özgün kadın gruplarını oluşturarak kadın özgürlük çözümlemelerini yoğunlaştırmıştır. Kadının ordusu, kadının partisi, kadının örgütü ve sadece kadınların yer aldığı özgün eylemselliklerin, eğitimlerin olması gerektiği perspektifini vererek kadın hareketi kadrosunu oluşturmaya başlamıştır. İlmik ilmik örülen kadın mücadelesinin Önderi Rêber Apo kadın eksenli yaşanan her gelişmeye büyük bir ilgiyle yaklaşmış, kadın düşüncesine, duygusuna, sorunlarına, örgütlenmesine büyük bir özveriyle yaklaşmıştır. Geleneksel, köle kadın kişiliğinin yıkılması, yeni, özgür ve başkaldıran güçlü kadın kişiliğinin boy vermesi için adeta mücadele içinde ikinci bir mücadele alanı oluşturmuştur. Kadın sorununu sadece tespit edip bir tarafa bırakmamış, teorik yaklaşmamış ve Kadın Özgürlük Hareketi’nin PKK’ye öncülük yapacak, PKK özünü koruyacak, PKK kimliğini evrenselleştirecek, tüm kadınlara mal edecek ve toplumsal özgürlüğü inşa edecek bir güce dönüşmesini amaçlamıştır. Sadece erkekle ve erkeğin önde olduğu bir savaşın-ordu sisteminin klasik devlet ordu sistemini doğuracağını, benzeştireceğini çözümlemiş eşitliğin, özgürlüğün ve güzelliğin örüleceği bir kadın ordulaşmasını gerilla içerisinde örgütlemeyi kararlaştırmıştır. Dünyada eşitlikçi ve özgürlükçü tek bir ordu olmamasına rağmen PKK’de Kürt Kadın Hareketi bu anlamda yeni bir tarih yazımına soyunmuştur. Eşitliğin, özgürlüğün, etik ve estetiğin bir arada olduğu, erkek egemen zihniyet ve sistemle mücadele eden kadın özgürlük ordusunu yaratmıştır. Özcesi PKK içerisinde özgür Kadın çizgisi kar topu gibi büyüyerek tarihte bir ilke imza atmayı başararak özgür kadın kimliğinde Sara’ların çizgisinde, Bêrîtanların ordusunu yaratmayı başarmıştır. Ve bugün PKK 44. Parti Yılını tamamlarken Özgür Kadın Hareketimiz açısından 30. kadın ordulaşma yılının sevinci, gururu ve onuru yaşanmaktadır.
Kürdistan Kadın Özgürlük Mücadelesi kadının mücadele ettiği her alanda erkeğe benzeşmeden, kadın özünü koruyarak, kadın kimliği-kişiliğini açığa çıkararak, kadın bakış açısı ve rengini vererek, farklılığını, birleştirici, koruyucu ve toplumcu eğilimini üreterek cins mücadelesinin geliştirilmesine önem vermiştir. Yanı sıra cins mücadelesini ideolojik mücadelenin temeli olarak görmektedir. Kadının kadınla, kadının erkekle ve toplumsal cinsiyetçi rollerle mücadelesi Kadın Özgürlük Mücadelesi’ni derinleştirmiştir. Erkeğin kendini sorgulaması, egemenlikçi-iktidarcı yanlarından arınması, özgürlük ilkeleri temelinde kendini yeniden yaratması, kadınla ilişkilerinde PKK yoldaşlığını esas alması temelinde cins mücadelesini sürdürmektedir. Erkeğin de özgürlük sorunu olduğu, erkek egemen zihniyetle hesaplaşması gerekliliği açığa çıkmıştır. Kadın Özgürlük Mücadelesi ile birlikte aslında erkeğin kadından daha fazla derin bir kölelik durumunu yaşadığı çözümlenmiştir. Dolayısıyla kadın özgürlük sorunu denildiğinde sanki kadının kendisi özgürlük sorununu yaratmış gibi bir algı, düşünce durumu gelişebilmektedir. PKK mücadelesinin gelişimiyle birlikte birçok toplumsal sorunun kökeninde kadın sorunu yattığı açığa çıkmıştır. Zira bu nedenle Önderliğimiz yanlış, iktidarcı ve erkek egemenlikli bilgi yapılarını eleştirmiş, batı patentli, oryantalist bakış açısını derinliğine tespit etmiş ve toplumu esas alması gereken bilgi ve bilimin sisteme-iktidara-erkeğe hizmet ettiğini deşifre etmiştir. Kadının varlık ve bilinç olarak sosyolojik temelde ele alınmadığını, toplumsal bir kategoriye indirgendiğini, bilimsel yaklaşılmadığını, kadın özgünlüğü ve farklılığını doğru, objektif bir gözle ele alacak sosyal bilimin gelişmediğini tespit etmiş, çözümlemiş ve bu temelde jineoloji bilimini geliştirmiştir. Kadınların sosyal bilimleri yeni baştan değerlendirdiğinde görülecektir ki aslında hepsi erkek egemen sistemin yaratımlarıdır. Verili sistem, düzen kendi iktidarı ve güvenliği için kadın karşıtı bir bilim sistemi kurmuştur. Aslında sistematik olarak 5 bin yıldır palazlanan erkek egemen uygarlık 5 yıldır da kadına operasyonlar düzenlediği açığa çıkmıştır. PKK’yle birlikte özgürlükle buluşan kadınlar özgürlük mücadelesini genel toplumsal mücadele ile birleştirmiş ve toplumsal dönüşüme, devrime öncülük etme görevini yüklenmiştir. Kadının hem parti içerisinde hem de gerilla savaşımında erkekle beraber ve kimi zaman da özgün olarak yer alması ve mücadelesini her alana taşırması Önderliğimizin büyük emekleri sayesinde gerçekleşmiştir.
Kopuş teorisi, kadının özgün örgütlenmesi açısından devrim niteliğindedir
Önderliğimiz bu anlamda cins mücadelesini stratejikleştirmek ve özgür kadın duruşunu yaratmak için kopuş teorisini geliştirmiştir. Kadının kendi iradesi, özgür düşünce ve pratiğiyle gelişmesini sağlayan kopuş teorisi her ne kadar ilk süreçlerde erkeğin pratiğini tekrarlama ve benzeşme şeklinde gelişse de zamanla kadın rengi, özgün tarzını açığa çıkarmıştır. Erkekle mücadelede cins mücadelesi kapsamında zaman zaman kaba ret biçiminde gelişmişse de ideolojik argüman ve perspektiflerin Önderlik tarafından sürekli geliştirilmesiyle birlikte kopuş teorisi başarıyla sürdürülmüş ve kadın kimlikleşmesini sağlamıştır. Kopuş teorisi PKK içerisinde kadının özgün-özerk örgütlenmesi açısından devrimsel bir adım olmuştur. Cins bilinci, kimliği, sevgisi kadın olmanın onur duyulacak bir gerçeklik olduğu hakikati gelişmeye başlamıştır. PKK’de kadın bu anlamda onur duyulacak bir mertebeye yükselmiştir. Kürt kadını, verilen emek ve bedellerle birlikte savaşçılığın, direnişçiliğin adı olmuştur. Artık rahatlıkla şunu belirtebiliriz ki Kürt kadını her zamankinden daha fazla onurludur. Toprağına, diline, kültürüne, özgürlüğüne ve komünal değerlerine sahip çıkmasını bilmiştir. Kürt kadını onurunu, şerefini, namusunu erkeğe teslim etmeyecek kadar onuruna düşkün ve ilkeli olduğunu defalarca ispatlamıştır. Kürt kadını artık kendisinindir, Xwebûn’dur. Kürt kadını bir başkasının özellikle de erkeğin kölesi ve malı değildir. Kürt kadını öncelikle kendi kendisine ait olduğunu öğrenmiş, bilince çıkarmış ve yurtsever kadın kimliğinin gerekli kıldığı devrimci sorumluluğu yerine getirerek devrime aktif katılmaktadır.
Kadın Kurtuluş İdeolojisi’yle Kadın Devrimi’nin ilke ve ölçüleri netleşti
Bu anlamda ideolojikleşme kadın mücadelesi açısından kaçınılmaz olmuştur. Cins mücadelesinin keskinleşmesi, derinleşmesi ve örgütsel bir mahiyet kazanması 8 Mart 1998 yılında Önderliğimizin Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni ilke ve ölçüleriyle birlikte ilan etmesiyle gelişmiştir. Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilanı Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’ni bir aşama daha ileriye taşımıştır. Kadın devrim perspektifinin hangi ideolojik argümanlarla nasıl gelişeceği netleşmeye başlamıştır. Artık kadının özgürlük hareketi içerisindeki varlığı daha fazla anlamlaşmış ve ideolojik bir içerik kazanmıştır. Kadının mücadelesi, savaşımı, emeği, örgütlü ve sistemli bir şekilde vücut bulmuştur diyebiliriz. Kadın Kurtuluş İdeolojisi sadece kadın cinsini değil aynı zamanda tüm toplumu özgürleştirecek esaslara dayandığı için sosyal, toplumsal bir ideoloji olmaktadır. Bu nedenle ideolojimizin diğer devrimci hareketlerden farklılığı vardır. En temel farklardan biri de toplumculuğu, esas almasıdır. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamızla birlikte demokratik ulus perspektifini yaşama geçirmeyi ve öncülük yapmayı Kürdistanlı kadınlar temel hedef olarak görmektedir.
Nitekim ilk Uluslararası Kadın Konferansı 2018 yılında Frankfurt’ta gerçekleştiğinde onlarca ülkeden gelen devrimci, feminist, sosyalist kadın devrimci Kadın Kurtuluş İdeolojisini tartışmıştı. Kadın Devrimi’nin gerçekleşmesi için kadın ideolojisinin yaşamsallaştırılması gerekliliği, kararlılığı üzerinde durmuş; gerekli planlamaları yapmış, mekanizmaları oluşturmuş ve Kürt kadının öncülük ettiği dünya kadın enternasyonalizm çalışmasında büyük bir ivme kazanmıştır. En son yine Berlin’de ikincisi gerçekleşen Uluslararası Kadın Konferansı onlarca ülkeden devrimci kadının katılımıyla büyük bir coşku ve moralle sonuçlanmıştır.
Konferans Rojhilatê Kurdistan’daki Jin, Jiyan, Azadî devrimini sahiplenmiş, direnişçi kadınları selamlamış ve Zap, Avaşîn, Metîna’da direnen YJA Star gerillasının görkemli direnişini desteklediğini beyan etmiştir. Konferansın gündemine damgasını vuran özgürlük gerillasının direnişi dünya devrimci kadın güçlerine; ortak mücadele, örgütlülük ve daha fazla eylemselleşme noktasında kararlaşma yaşatmıştır. Kadın Devrimi’nin, Dünya Demokratik Kadın Konfederalizmi sistemini esas alarak özgür yaşamı inşa edeceği perspektifi açığa çıkmıştır. Demokratik uygarlık güçleri olarak, sisteme karşı radikal ve örgütlü mücadele etmenin, kapitalist modernite sisteminin ve kuramlarının karşısında dev bir direniş örgütüne dönüşmenin, birlikte hareket etmenin, öncelikle kadın eliyle yaşamı kurtarmanın, özgürleşmenin kararlılığı en güçlü şekilde ortaya çıkmıştır. Bu anlamda Rojhilat devrimini destekleyen, Rojava Devrimi’ni sahiplenen dünya kadın hareketleri ve devrimci yapıları Kürdistan Kadın Özgürlük Mücadelesi’yle ortaklaşma kararı almıştır. Tüm bu kazanımlar, binlerce kadın devrim şehidi ve Önderliğimizin amansız mücadelesi sayesinde olmuştur. En son 2008 yılında Önderliğimizin İmralı adasında yazdığı Özgürlük Sosyolojisi savunmasında dile getirdiği Jineoloji bilimi de Kürdistan kadınları açısından yeni bir mücadele alanı açmıştır. Jineoloji kadınların özgürlük devrimi, bilim devrimi, toplumsal devrimi ve anlam devrimini gerçekleştirmesini sağlayacak Jin, Jiyan, Azadî şiarının kuramsal ifade olmuştur.
PKK’nin çıkışı Kürdistan’da nasıl ki bir entelektüel devrim yaratmışsa Jineoloji de kadın toplumsallığı açısından benzer nitelikte bir rol oynamaya başlamıştır. Kürdistan ve Ortadoğu’nun entelektüel devrimi Jineoloji bilimi ile olacaktır. Avrupa merkezli gelişen feminizmin Jineoloji bilimi kadar derin, felsefi ve sosyolojik alt yapısı, tarihi arka planı olmadığı da görülmüş oldu. Bu anlamda Jineoloji tıpkı binlerce yıl önce olduğu gibi şimdi de Kürdistan topraklarında kadın devrimini doğurmaya gebedir. Ve yeni bir cinsel kırılma yaşanacaktır. Bu cinsel kırılmanın adı üçüncü cinsel kırılma olacaktır ve erkek aleyhine gelişecektir. Dolayısıyla Jineoloji bilimi ile birlikte Jin, Jiyan, Azadî devrimi dalga dalga tüm dünyaya yayılacak ve kadınlar dünyayı kurtaracak.
Önderliğimizin ‘Kadının kölelik tarihi yazılmamış, özgürlük tarihi de yazılmayı bekliyor’ perspektifi temelinde şimdi Kürdistanlı kadınlar özgürlük tarihini yazıyor. Kadının özgürlük tarihi Kürdistan dağlarında, zindanlarda, kentlerde kadının olduğu her yerde savaşılarak, mücadele edilerek, bilinçlenerek, eğitim görüp eğitim yapılarak ve ideolojik mücadele edilerek yazılmaktadır. Kürt kadınları Arap kadınlarını, Fars, Afgan, Türk, Azeri, Türkmen halkları ve inançları kendi özgünlükleri, farklılıkları temelinde örgütleyerek bütünlüklü bir mücadele yürütülmesinin öncülüğünü yapıyor. Dolayısıyla Kürdistanlı kadınlar tüm kadınları özgürlüğü için mücadele etmeye, erkek egemen sisteme karşı demokratik kadın konfederalizmini geliştirmeye, geri-geleneksel yapılara karşı özgürlük bilincini geliştirmeye, Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü paradigmayı yaşamsallaştırmaya çağırmaktadır.