Önderliğimizin mücadele tarzının da bunda etkili olduğu kadar düşmanın Kürtleri bitirdiğine yönelik inanç da bir boyutta etkilidir. Bu nedenle grubun ilk ideolojik propaganda döneminde hareketin amaç ve hedeflerini fark edince hareketimize karşı ilk komplo girişimleri gelişti.
Düşman her dönem geliştirdiği komplolarda çok sinsi yöntemlerle, mücadelenin yüreğini, beynini hedeflemektedir. Hangisine ulaşırsa o hedefi vurmaktadır. Çok ilginç bir özellik daha var ki kendi geliştirdiği cinayeti mağdur tarafa yükleme ikiyüzlülüğü ve ahlaksızlığından geri durmamaktadır. Geliştirdiği komplo, cinayetlerle kafa karışıklığı yaratmak, manevi ve fiili olarak örgüte zarar vermek temel hedeftir. Çağdaş Kürt özgürlük mücadelesine karşı ilk yönelim 1977’de hareketimizin grup aşamasında, Haki Karer yoldaşa karşı geliştirilen komplodur. Birçok boyut hesaplanarak seçilmiş bir hedeftir. Çünkü gelişen Kürt özgürlük mücadelesi sadece Kürt halkının özgürlüğünü hedeflememektedir. Mücadele stratejisinde Türkiye halklarının özgürlüğünü de hedef almaktadır.
Hareketin temel özelliklerinden biri de enternasyonal karakterde olmasıdır. Daha grup aşamasında Türk arkadaşların da gelişen özgürlük mücadelesi içerisinde yer almaları hareketin bu niteliğini ortaya koymaktadır.
Haki Karer yoldaş, hem Türk’tür hem de Önderliğin en yakın yoldaşıdır. Düşünsel ve ruhsal bütünlüğünü tamamlamasından dolayı Önderlik, “Haki benim gizli ruhumdur” dedi. Önderlik karakterli gelişen mücadelemizin bitirilmesi için bu komplo ile hem Önderlik vurulmak istenmiş, hem de mücadelenin enternasyonal yönü darbelenmek istenmiştir. Bu olayın Kürt işbirlikçileri eliyle T.C devleti tarafından geliştirildiği gelişen süreçte ortaya çıktı. Mücadelemizin yükselişe geçtiği her dönemde düşman bu tür komplolarla hareketimizi yok etmeyi hedeflemiştir. PKK tarihi böylesi komplolarla doludur.
Düşmanın hain, sinsi yüzü bu sefer 2013’ün ilk günlerinde Paris’teki üç cana, Sara, Fidan ve Leyla yoldaşlarımıza döndü. Komplo gerçeği bu sefer uluslararası boyutu ile tekrardan karşımıza çıktı. Üç yoldaşımızın katledilmesi olayı, hem gelişen süreç hem de seçilen arkadaşlar açısından çok manidardır. Özgürlük mücadelemize karşı uluslararası boyutta çok karanlık bir süreç başlatılmış bulunmaktadır. Her şeyden önce Kürt sorunun çözümü için Önderliğimizle diyalog sürecinin başlatılmasına denk gelmesi ya da bu yönlü bir çakışmanın bilinçlice yaratılması, bu planın arkasındaki gizli oyunların varlığını göstermektedir. AKP hükümetinin gerçek anlamda bir Kürt sorununun çözümünden yana olmadığı görülmektedir. “Diyalog sürecini başlatıyorum” demesi ile Kürt özgürlük mücadelesine karşı topyekun geliştirilen saldırılar, dağlarda kimyasal bombaların kullanılmasıyla, şehirlerde gelişen siyasal soykırımlarla, medyada da “Kürt sorunu yok” söylemleriyle hükümetin gerçek niyetini ortaya koymaktadır. Açıklamalarının süreçle bağlantılı olmadığını, söylemlerin pratiği ile uyuşmadığını bütün kamuoyu görmüştür. Çünkü pratik, niyetin yansımasıdır. Yani Erdoğan’ın fikir-zikir bütünlüğüyle sorunu çözmekten ziyade PKK’yi bitirmeye yönelik çalıştığı net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Çözüm için işin anayasal boyutu ise planı gizlemeye yöneliktir. Nitekim çıkarılan yasaların göstermelik olduğu anlaşılmayacak bir husus değildir. Kendilerini en iyi ifade edebilecek anadilde savunmayı sanıkların ücretini kendileri karşılamak şartıyla yapabilecekleri şeklindeki karar tasarısının mecliste onaylanması, Kürtlerin kendi dillerini konuşması karşılığında ceza vermesiyle aynı zihniyettir. Kendi ana dilini konuşmak için para ödenmesi gibi, kendi ülkende ana dilinde savunma yapmak için para ödemek, ancak T.C. zihniyetine yaraşır bir komedidir. Çıkarılan yasaların hangi amaçla çıkarıldığı, gerçek anlamda bir çözüm için olmadığı da nettir. Aslında Önderliğimizle diyalog sürecinin başlatılması da bu planı gizlemeye yöneliktir. Çünkü bir diyalog sürecinin başlatıldığı belirtiliyor. Ama karşılıklı müzakereler için gerekli ortam hazırlanmadığı bir yana, çocuk kandırır gibi “PKK de çözüm istiyorsa iyi niyet belirtisi olarak silahları bıraksın” ya da “PKK Öcalan’ı dinlemiyor” diyerek bir hükümetin ne kadar yüzeysel ve ciddiyetsiz olduğunu gösteriyor. Gerçek niyet Kürt sorununu “yok denilerek”, sorunu kabullenmemedir. Ne yazık ki, bu konuda kamuoyunu kandırdığını sanmaktadır ancak kendisini kandırmaktan başka bir şeyi yapmadığı ortadadır. Ortada bu kadar katliam varken, bunlar tutuklama ya da yeni katliamlarla desteklenirken, nasıl bir çözümden söz edilebilir ki?
Diğer bir boyut da katliamda seçilen hedefin çok derin anlamları içerdiğidir. PKK’nin kurucu üyelerinden Sara arkadaşın da aralarında bulunduğu Fidan ve Leyla arkadaşlarımızın katledilmesi, özellikle kadınların hedeflenmesi hareketin ideolojik yönüne en büyük saldırılardan biridir. PKK’de özgürleşen kadınla toplumsal özgürlüğü gerçekleştiren bir kadın partisi olmuştur. Kapitalist modernitenin kendi varlığını sürdürdüğü alan kadının metalaştırılması ve köleleştirilmesidir. Modernitenin Önderliğimize ve PKK’ye karşı en büyük kin ve öfkesinin nedeni modernitenin kendi çarkında bitirdiği, tekelin kar çıkarları için tüm bedenini metalaştırdığı kadını özgürleştirme yaklaşımıdır. Düşüncede özgürleşen kadın, yaşamı da özgürleştirme gücünü yakalayan kadındır. Bu nedenle hakim sistemin kadın özgürlüğüne tahammülünün olmadığı, özgürleşmek isteyen kadınlara karşı beyinlerine sıkılan kurşunlarla karşılık vereceğinin mesajını vermiştir.
Özgürleşen her kadın düşman için bir kabustur
Daha önce de Amerika’da “Önce kadınları vurun” diye bir slogan çıkarılmıştı. Önder Apo ise bu saldırıya “Önce kadınları kurtarın” diye karşılık vermiştir. Eğer bir toplum özgürleştirilecekse önce kadınlardan başlanmasını temel stratejik yaklaşım olarak belirledi ve pratikte de gerçekleşen bu oldu. O nedenle özgürlük mücadelemizin ilk oluşumunda kadın yoldaşlar yer aldı. PKK’nin ilk kurucu üyelerinden olan Sara yoldaş ilk süreçlerden itibaren özgürleşen kadının direnişçi duruşunu sergilemiştir. Amed zindanlarında Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin can yoldaşı, onlarla direniş kalesini kadın cephesinde yükselten Sara yoldaş, işkenceci cellatların yüzüne tükürecek kadar cesaret ve onurlu duruşu ile yaşarken destanlar yaratan bir PKK kadın militanı olarak tarihe damgasını vurmuştur. Kendi mücadeleci duruşu ile kadına özgürlüğün yolunu göstermiştir.
Bu miras üzerinden özgürlük yolunu tercih eden binlerce kadından biri olan Fidan yoldaş kapitalist modernitenin her türlü kirinden kendini korumuş, özgürlüğe gönül vermiş, dağları kendine yol bilmiş ve PAJK öncülüğünde özgür kadını kendi şahsında gerçekleştirmenin radikal adımlarını atmıştır. Leyla yoldaş gencecik yaşının verdiği yaşam coşkusuyla toplumun özgürlüğüne sevdalı bir yürek olarak Sara yoldaşa yoldaş olmuştur. Yoldaşların yoldaşı olmak budur işte. Her geçen gün binlerce kadın, Önder Apo’ya yüzünü çevirerek özgürlüğe kanat çırpmaktadır. Kanatlanmak uçurumun kenarındaysa, yaşamı sürekli uçurum kenarı olan Kürt kadınları, her gün özgürlük kanatlanmasını yaşamaya adaydır. Özgürleşen her kadın düşmana bir kabus olmaktadır. O nedenle vahşi ve sinsice bu yoldaşlarımızı katlettiler.
Diğer yön ise PKK’ye karşı gelişen hırs-öfkedir. Şimdiye kadar hiçbir Kürt özgürlük hareketi PKK kadar askeri, siyasal ve toplumsal özgürlükleri sağlamada bir başarı çizgisini geliştiremedi. PKK’nin bunu başarmasına bu nedenle çok öfkeliler. PKK Kürtlerin diriliş devrimini başarı ile gerçekleştirmiş, demokratik modernitenin inşa görevlerini gerçekleştirme ve nihai özgürlüğe giden yolda PKK’nin Kürt halkına önemli mesafeler kat ettirmesi Türk hükümetini çıldırtmıştır. PKK’ye karşı gözü dönmüş şekilde saldırmaları, onurlu bir birliktelik ve barış için mücadele eden canlara kimyasallarla saldırmaları bunu göstermektedir. Bu nedenle PKK’nin kurucu ve öncü kadrolarına yönelik suikast planlarını her gün dillendirmekten geri durmamaktadırlar. Özellikle kurucu ve öncü kadro olan yoldaşların yıllardır bin bir hile ve komployla PKK’ye dayatılan teslimiyetçi ve tasfiye planlarına karşı başarı ile cevap verilmesini hazmedememektedirler. Yok etme, katletme temel özlemleridir. Bunu basında çirkin üsluplarla her gün ifade etmekten geri durmamaktadırlar.
PKK’de Apocu felsefe gerçeğinde öyle bir yön vardır ki düşman hala anlamamış bulunmaktadır. Özgürlük mücadelemize yönelik gelişen her saldırı, her komplo cevabını topyekun direniş ile karşılamaktadır. Mücadelenin daha da katlanarak geliştirilmesi ve başarıya kilitlenmesi yatmaktadır. PKK tarihi bunun örnekleri ile doludur. İlk komplo saldırısı olan Haki Karer yoldaşın şehit edilmesine, mücadelenin grup aşamasından partileşme aşamasına geçilmesi ile cevap verilmiştir. Bilindiği gibi partileşme, beraberinde bir gruptan binlere varan militan ve milyonlara varan halk gerçekliğinin yaratılmasına vesile oldu.
Düşmanın hain komplocuları sonucu Paris’te gerçekleşen katliam tüm Kürt halkını ve yoldaşların derinden etkilemiştir. Bu şahadet de tıpkı Haki Karer yoldaşımızın katledilmesi gibi örgüt olarak asla benimsemeyeceğimiz bir şehadettir. Bu yoldaşların özgürlük mücadelesinin başlatılmasındaki rolleri asla küçümsenemez. Bu yoldaşlar mücadele duruşları ile tarih yaratmışlardır. Haki Karer enternasyonal devrimcilikte zirveye çıkmıştır. Özgürlüğe sevdalı direniş kalelerinden Dersim, yaşanan soykırım ve katliamlardan sonra direniş ruhu PKK ile daha bir canlandı. İlk kuruluşundan bugüne kadar başta Sara yoldaş olmak üzere Dersim toprağının binlerce evladı özgürlüğe koştular.
Düşmanın öfkesi direniş kültürünün yeniden filizlendiği Dersim’e dir
Bu toprağın insanlarının büyük bir bölümü Dersim isyanı sonrasında kızıl ve beyaz katliamlardan geçirildi. Ancak soykırımın kıskacından kendini kurtaran ve özgürlük mücadelesinde, direnişinde en ön saflarda yer alan kuşağa düşman çok öfkelenmişti. Öfkesi, o kadar soykırım ve asimilasyon uygulamasına rağmen özgürlüğe koşan bu toprağın direniş kültürünün önünü alamamış olmasınadır. Bu nedenle Sara yoldaş şahsında yarım kalan soykırımı, ikinci bir Dersim soykırımı ile tamamlamak istemektedir. Çünkü o ana tanrıça kültürünün çağdaş militanı olarak Önder Apo’nun kadın özgürlük felsefesi ışığında asi ve cesur duruşu ile kadın özgürlüğünün onurlu tarihine bir başlangıç yapmış ve son nefesine kadar tüm ömrünü özgürlüğe adamıştır.
Kürt halkı mücadelenin kurucu, öncü ve aktif militanlarının değerini çok iyi bilmektedir. Özgürlük değerlerine nasıl sahip çıkacağını bilmiştir. Paris’te geliştirilen katliama karşı Kürt halkının tüm dünyada ve dört parça Kürdistan’da topyekun serhıldan ve şehitlerini sahiplenmesi, bu gerçeği ifade etmektedir. Tüm dünya böyle bir sahiplenmeyi ve direnişi beklemiyordu. Günlerce dünya ve Türkiye basını bunun şokunu yaşadı. Kürt halkı bu olayların faillerinin kimler olduğunu çok iyi bilmektedir. Olayın üzerinden bir gün geçmeden AKP’lilerin açıklamaları kendilerini ele vermelerine neden oldu. Olayın nasıl geliştiği bilinmezken, herkeste şok yaratırken hükümetin kesin konuşmaları suçluluk psikolojisini ortaya koydu. İkinci gün ağız değiştirdiler ama artık çok geçti, kendilerini deşifre etmişlerdi. Bu saldırının Türk hükümeti ve uluslaraarası komplocu güçlerin ortak planı ve komplosu olduğu aşikardır. Özellikle geliştirilmek istenen çok yönlü kirli planlarından biri olduğu bilmektedir.
PKK gerçeği şehitler gerçeğidir
Eğer uzun yıllar devrimin inişli çıkışlı yollarında başarıya hep kilitlenme olmuşsa o da şehitlere olan bağlılıktan kaynağını almaktadır. Bu da mücadelenin daha da yükseltilerek zafere giden adımları hızlandırmakla mümkün olmuştur. Apoculuk öyle bir olgudur ki, tüm dünya üzerimize gelse de doğrudan taviz vermeyeceğiz, sonuna kadar direneceğiz. Yine eğer gerekirse barış için tüm dünya savaşmamızı söylese de savaşmayacağız gerçeğidir. Önderliğimizin ve toplumun özgürlüğü için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Çünkü şehitlerimizin en temel mücadele tutku ve özlemleri özgür yaşamı emretmektedir.