Adı, soyadı: Hasan Kaya
Kod adı: Serdem Şahin
Doğum yeri ve tarihi: Şirnex, 1986
Katılım tarihi: 2002, Maxmur
Şehadet tarihi ve yeri: 4 Aralık 2007, Gabar-Botan
İnsanlık tarihinde olduğu gibi, Kürt halkının tarihinde de soylu duruşlarıyla halkına ışık, cesaret, moral, ruh ve inanç aşılayan kahramanlar oldu. Kanlarıyla kutsal Kürdistan dağlarını özgürleştirdi onlar. Zorluk ve engel tanımadan kendilerini özgürlük mücadelesine verdiler. Yaşamı ve özgürlüğü sevdikleri için kendilerini ateş topu, bomba yaptılar. Kanlarının son damlasına kadar direndiler ve ölüme giderlerken söyledikleri son sözler “Bijî Serok Apo, Bê Serok Jiyan nabe” oldu. Duruşlarıyla kendilerini ölümsüzleştirdiler. Bedenleriyle ve kanlarıyla özgür yaşamı yarattılar!.. Serdem yoldaş da bunlardan biriydi. Serdem yoldaş Gabar’ın bir köyünde dünyaya gelmişti. Ailesi doğal toplum kültürüyle yaşayan, sistemin yaşamından fazla etkilenmeyen bir aileydi. Özgürlük hareketinin gelişiminden etkilenmiş, yurtsever, topraklarına, dağlarına ve halkına bağlı bir aileydi. Bu gerçekliğinden dolayı düşmanın baskılarına maruz kalmış, köyleri yakılıp yıkılmıştı. Onlar da sisteme koşmak yerine kendi ulusal davalarına inanıp Güney’e geçmişlerdi.
“Biz sana mîrtoxe veriyoruz”
Serdem de, küçük yaşta, çok sevdiği topraklarından ayrılmıştı. Ailesi maddi açıdan fakir ama manevi açıdan çok zengin bir aileydi. Namuslu, şerefli, onurlu ve davalarına bağlıydılar. Zaten önemli olan da buydu. Serdem’in babası Şahin, eskiden beri milislik yapıyordu. Dürüst, emekçi ve bağlıydı. PKK’den çok etkilenmişti. Ailesini PKK kültürüyle terbiye etmeye çalışmıştı. Hatanîn’de, Etrûş’ta ve Maxmur kampında kalmış ve birçok zorlukla karşılaşmıştı. Fakat hiçbir koşulda davalarından vazgeçmemiş, ellerinden gelen katkıyı ve desteği vermeden çekinmemişlerdi. Serdem yoldaş PKK’nin eğitimi ve terbiyesiyle büyümüştü. Çiyayî Amed’den geri gelirken, 2000’in başında Gabar’da Şahin’le tanışmış ve birlikte Maxmur kampına kadar gitmişlerdi. Çok güzel ve çok zor günleri birlikte yaşamışlardı. Çiyayê yol sürecinde, bir molada Şahin arkadaşa “Biz sana mîrtoxe veriyoruz, kampa gittiğimizde sen de bize güzel bir mîrtoxe vereceksin” demişti. Bu aralarında bir şakaya dönüşmüştü. Mart ayının sonlarına doğru Maxmur kampına ulaştılar. Orada güzel bir hafta geçirmişlerdi. Şahin bir akşam onları misafirliğe davet etmiş, onlar da Şahin’in çocuklarına eşya ve oyuncaklar almışlardı. Serdem arkadaşı ilk defa o gece eve girerken kapının önünde görmüştü. Serdem arkadaş ve ailenin diğer fertleri teker teker arkadaşlara sarılıp öpmüştü. Çok sıcak bir aileydi. Şahin’in annesi, eşi ve çocukları, her biri diğerinden daha değerliydi. Yemek zamanı sofrayı sermişlerdi. Sofrada ‘mîrtoxe’ dışında her şey vardı. Şahin sahip olduğu tek keçisini de kesmiş sofraya koymuştu. Tüm arkadaşlar bu duruma hem içten içe kızmış hem de çok duygulanmışlardı. Aile için arkadaşlar her şeydi ve onlar için her şey yapabilirlerdi. Kürtlerde misafirperverlik önemlidir. Ne kadar fakir de olsalar, evlerine bir misafir gelince en önemli ve değerli şeylerini ortaya sererlerdi. Serdem o zaman henüz çocuktu. Çok genç olmasına rağmen ağırbaşlı tavırları dikkat çekiyordu. Çok sıcak ve şirindi. Yerinde duramıyordu. Belli oluyordu ki hem PKK hem aile terbiyesiyle büyütülmüştü. Şahin’in kardeşinin adı da Serdem’di ve o da saflardaydı. Çiyayî’ye “Sen Kandil’e gittiğinde Serdem’e selamlarımızı söyle” demişlerdi. Bu sıcak ve yurtsever aileden çok etkilenmişti Çiyayî. Ona göre, böylesi aileler var oldukça hiçbir zaman özgürlük mücadelesi bitmez ve tasfiye olmazdı.
Kandil’e gelince Serdem arkadaşı görememişti. Aradan bir süre geçmiş ve YNK savaşında şehadet haberini almıştı. Çok etkilenmiş ve Serdem’i göremediği için üzülmüştü. Şahin, kardeşi Serdem’in şehit düştüğü haberini aldıktan sonra, çok etkilenmiş ve oğlu Serdem partiye katılmıştı. Çok az aile böylesi soylu bir duruşu sergileyebilirdi. Bu soylu duruş karşısında ne yapılabilirdi ki?.. Kürdistan devrimi işte böyle fedakârlığın ve mücadeleye kendini adayan halkın emekleriyle yükseliyordu. Çiyayî 2005’te HPG 3. Konferansı’na giderken Serdem yoldaşı Bahoz arkadaşın yanında görmüş ve ona, yıllardır tanıdığı bir dostu görmüşçesine içten sarılarak öpmüştü.
Cellatlar insanlıktan ne anlar ki
Serdem, artık büyümüştü. Çok sade, temiz, dürüst ve emekçiydi. PKK militanın özünü duruşuyla, yaklaşımıyla ve anlayışıyla temsil ediyordu. Saygılı ve ağır başlıydı. İşlerini çok temiz yapıyor, arkadaşlara hizmet ederken ibadet ediyormuş gibi çalışıyordu. Arkadaşlara çok ölçülü yaklaşıyordu. Ölçüsüzlüğe zemin vermiyordu. Cesaretli ve gözü karaydı, engel ve zorluk tanımıyordu. Bu özelliklerinden dolayı, tüm arkadaşlar tarafından seviliyordu. Her yerde örnek alınması gereken bir yoldaştı Serdem. Kuzeye geçmek için kendini çok dayatmıştı. Kendisine ve halkına yaşama fırsatı vermeyen, yerinden yurdundan eden, fakirlik ve zorluk içinde yaşamalarına neden olan düşmanını çok iyi tanıyor ve intikam almak istiyordu. Arkadaşlar, bir türlü onu ikna edememişlerdi. İçinde büyük bir ateş vardı. Kimse bu ateşin içinde yarattığı yangını dindiremezdi. Arkadaşlar, onun bu dayatmalarına dayanamamış ve 2006’da Hatanîn’e göndermişlerdi. Burada her işe büyük bir coşkuyla katılmış ve bu katılımından dolayı kısa bir zaman içinde takım komutanlığına yükselmişti. Sorumluluk duygusu gelişkin bir arkadaştı. Yoldaşlarını çok seviyor ve değer veriyordu. Değerlere çok bağlıydı. Serdem yoldaşın olduğu yerde herkes çok rahattı. Çünkü sağlam bir duruşa sahipti. Hiçbir olumsuzluktan etkilenmemişti. Kötülükler ve acımasızlıklar içindeki bu dünyada bir melek gibiydi. Serdem arkadaşın içindeki yangın gün gün büyümüş ve dünyaya gözünü açtığı kutsal topraklarda mücadele etmek için kendisini iyiden iyiye dayatmaya başlamıştı. O, bu toprakları tekrar görme ve orada savaşma özlem ve hayalleriyle yatıp kalkıyordu. Dağa, toprağa sevgisi ve bağlılığı, tutku ve aşk düzeyindeydi. 2007’de Kuzey önerisi kabul edildiğinde heyecandan yerinde duramıyor, kabına sığmıyordu. Kanatlanıp bir an önce uçmak istiyordu. Gözlerinin içi parlıyordu, bakışları çok keskinleşmişti. Coşkusu o kadar yüksekti ki herkes onun bu halinden moral ve güç alıyordu.
Büyük bir iddia ve kararlılıkla, kaç yıldır arzuladığı mücadele mekanına yürümüştü. En sonunda Agitler’in diyarı Gabar’a ulaşmıştı. Arkadaşlar onu korumaya çalışıyor, fakat Serdem yoldaş bu yaklaşımlardan hep rahatsız oluyordu. “Ben de devrimciyim, savaşmak ve mücadele etmek istiyorum. Ben çocuk değilim” diyordu. Gelişmeye açık, fedai ruhlu bir genç olduğu için yetiştirmek istiyorlardı. Hem koruma amaçlı hem de bu yönlerini daha da geliştirmek için Adıl arkadaşla hareket etmesi uygun görülmüştü. Adıl yoldaşla beraber, bir çatışmada PKK’den aldığı ruhla, kanının son damlasına kadar savaşarak, Agitlerin diyarında Agitler’e yarışır bir direniş sonucunda şehitler kervanına katıldı. Onlar kendilerinden önceki binler gibi Gabar dağını kanlarıyla suladılar. Serdem yoldaş, taze bir fidan gibiydi. Kim ona kıyabilirdi ki? Ona bakınca bir sevgi seli akardı insanın içine… Ama cellatlar insanlıktan ne anlar ki? Taptaze fidanı kestiler. Hiç acımadan, nasıl bir yaşama son verdiklerini hiç umursamadan…
Şehadet haberini aldığı zaman şehadetlerinin üzerinden bir aydan fazla zaman geçmişti. Çiyayî çok etkilenmişti. Bir türlü inanmak istemiyordu. Çok duygulanmıştı. Kendini zor tutuyordu. “Sizin intikamınızı alacağız” diyordu, yumruğunu sıkarak. Serdem gibi yoldaşlar var oldukça, her koşul altında özgürlük mücadelesi de devam edecekti. Onların yarattıkları yaşamla ölümsüzleştiklerini biliyor ve onların ardıllarından biri olmaktan gurur duyuyordu. Her zaman onların anılarına saygılı olacağına ve yarattıkları o ışıklı yoldan şaşmayacağına, onları unutmayacağına dair tekrar tekrar söz verdi kendine. Duygu, düşünce ve ruhta onları yaşatacaklar ve gerçeklikleri kıblegahları olacaktı. Kendilerini onlara bakarak sorgulayacak ve tüm kötülüklerden arındıracaklardı. Şehadetlere ve sevdiklerine layık olmanın başka yolu yoktu. Onlar için çağdaş aşkları yaratan Rêber Apo’nun yolunda yürümek tek yoldu.
Yurtsever KAYA ailesine;
Halkların özgür geleceğini belirleyenler, önderler ve halk kahramanlarıdır. Destanlar yaratan böylesi kahramanları bağrından çıkarmayan halklar, tarih sahnesinden silinmişlerdir. Çünkü halklar, kahramanlarıyla yeniden dirilip kurtuluşa ulaşır ve var olurlar.
Bu amaçla, Kürt halkının yeniden doğuşunu gerçekleştirme iddiasıyla 20. yüzyılın son çeyreğinde tamamen Önderliksel bir hareket olarak çıkış yapan PKK hareketi, tüm mücadele tarihi boyunca kendini adamışların hareketi olmuştur. Ülke Kürdistan olunca, halk da var olma ya da yok olma sürecinin eşiğine gelmiş Kürt halkı olunca inançlı, fedakar, dürüst ve nasıl yaşadıklarına bakılınca sade ve temiz kişilikleri ile yeni bir yaşamı yaratmanın kararlılığında olan özgürlük militanlarına ihtiyaç duyulmuştur. Ya Kürt halkı adına fedailikte tercih kılınacak ya da mücadeleye başlanılmayacaktı. Tercih edilen, uygarlığın başat halkı olan ve insanlığın eşitlik ve özgürlük ideallerini toplumsal genlerinde taşıyan Kürt halkının bu gerçeğine ihanet etmemekti. Bu aynı zamanda büyük bir kahramanlığı ve kendini aşmayı gerektiren tarihsel bir atılımdı da. Bu uğurda on binlerce gerilla, kadro ve yurtsever, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan kahramanca direnişlerle şehit düşmüştür. Yurtsever halkımız ülkesinde, toprağında, köyünde insanlık dışı vahşet uygulamalarına tabi tutulmuştur. Binlerce köy yakılıp yıkılmış, şehirler viranelere çevrilmiştir. Yurtsever halkımız düşman tarafından zorla göç ettirilerek metropol ve şehirlerin varoşlarında yoksulluk altında sefil bir yaşama mahkum edilmiştir. Kan, gözyaşı ve çekilmeyen acı kalmamış fakat halkımız, çektiği her türlü çileye rağmen, Önderliğe, şehitlere, harekete ve HPG’ye olan bağlılığından hiçbir şey kaybetmemiş, hiçbir zaman için yılgınlığa düşmemiştir. Özgürlük tutkusu ve iddiasından asla vazgeçmemiş, Kürdistan’ın en seçkin ve yiğit evlatlarını özgürlük mücadelesine armağan etmiştir.
30 yılı aşan mücadele tarihinde verilen şehitlerle PKK, halkımızın gönlünde bir şehitler partisine dönüşmüştür. Hakilerle başlayan büyük partileşme hareketi, Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Dörtler ve Kemal Pirlerle zindan vahşetini parçalayan bir gerçeğe dönüşürken, Mahsum Korkmaz, Beritan, Zilan ve daha binlerce kahraman yoldaşla özgürlük düzeyine ulaşmıştır. Tüm bu şehitlerin yarattığı değerlerle PKK’nin ideolojisi güçlenmiştir. Bir yönüyle şehitlerin mirası PKK’nin ideolojisidir. Bu anlamıyla şehitlerin mirası bizim ideolojik çizgimiz olmuştur.
Sizlerin ve Kürdistan’ın en seçkin oğulları ve kızlarının şehadetleriyle, savaşan bir halk, savaşan militan, özgür kadın ve siyasal demokratik örgütlenmeler gerçeği yaratılmıştır. HPG bugün şehitlerin mirasını ARGK’den devralarak şehitlerin yarattığı değerleri koruma misyonunu üstlenmiştir ve bu misyonunu her geçen gün daha fazla geliştirmeyi hedefleyerek devam ettirmektedir. Eğer Kürt halkı bugün Demokratik Konfederalizm hedefiyle çözüme yükleniyorsa, canları ve kanları pahasına kahramanca mücadele ederek şehit düşen oğulları ve kızlarınızın sayesindedir.
Serdem yoldaşımız özgürlük mücadelesine genç yaşta kendisini adamış binlerce yoldaşımızdan biri olarak özgürlük tutkusuyla kendisini her türlü adamışlığa yatırarak, kendisini her daim mücadele inancıyla bileyerek savaşmış ve mücadele etmiştir. Yaşamdaki canlı ve moralli katılımıyla, cesaretli ve korkusuz kişiliğiyle yine dürüst, fedakar ve emekçi yapısıyla yoldaşlarına her zaman için moral ve güç kaynağı olmasını bilmiştir. Yine savaşkan yapısıyla hiç korkmadan kendisini savaşa adamış olan bir yoldaşımızdır. Yaşam duruşu ile disiplini ve cesareti ile her zaman arkadaşları arasında örnek alınan bir yoldaşımızdır. Böylesi güzel ve güçlü militan özelliklere sahip olan Serdem arkadaş 4 Aralık 2007 tarihinde Gabar Dağında düşman keşif uçaklarının bir grup arkadaşı fark etmesiyle, Serdem yoldaşımızın da bulunduğu alan kobra ve toplarla gün boyunca vurulmuş ve düşmanın alana indirmeler yapmasıyla, gece boyunca çatışma yaşanmıştır. Serdem yoldaşımız ve arkadaşları gece boyunca kahramanca direniş sergileyerek şehadete ulaşmıştır. Serdem yoldaşımızın katılımı her zaman için mücadeleye daha güçlü sarılma ve inançları bilmede büyük bir azim ve kararlılığı gerillalar arasında çıkarmıştır. Bu nedenle biz HPG olarak KAYA ailesiyle iftihar ediyor ve her zaman yanlarında olacağımızı belirtiyoruz.
HPG olarak şehitlerin anılarına bağlı kalacağımız, her dört parçada özgür Kürdistan hedefine ulaşılana kadar mücadele iddiası ve kararlılığıyla hareket edeceğimizin sözünü bir kez daha halkımıza veriyoruz. Meşru savunma çizgisi temelinde halkımızın varlığını, onurunu ve tüm demokratik değerlerini koruyacağımıza; gerektiğinde, bugün olduğu gibi halkımıza ve onun yarattığı değerlere karşı yürütülen çok vahşi ve acımasız savaşa karşı bu halkın sahipsiz olmadığını her zaman ve her koşulda vereceğimiz aktif meşru savunma savaşıyla göstererek direnişi yükselteceğimize, tüm Kürdistan şehitleri ve şehit SERDEM şahsında söz veriyoruz.
SERDEM (HASAN KAYA) oğlunuzun, ülkesi ve halkı için kahramanca yaşayarak ve kahramanca ölümsüzlüğü seçerek şehit düşmesi karşısında yaşadığınız acıyı en içten duygu ve bağlılıklarımızla paylaştığımızı belirtirken, oğlunuzun bize devrettiği direniş ve özgürlük bayrağını en yükseklere taşımaya devam edeceğimiz sözünü bir kez daha veriyoruz. Serdem yoldaşımızın ailesi olan KAYA ailesi şahsında tüm yurtsever Kürdistan halkına başsağlığı diliyoruz.
Bugüne kadar büyük bir kahramanlık sergileyen sizlerin ve halkımızın, bugün de aynı ruhla Önderlik, şehitler ve HPG etrafında kenetlenerek direnişi daha da yükselteceğinizi umut ediyor ve buna inanıyoruz.
HPG ANAKARARGAH KOMUTANLIĞI
19 ARALIK 2007