10 Ekim tarihinde dünya çapında startı verilen ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlesi 10 Temmuz’da onuncu ayına girecek. Dünyanın dört bir tarafından farklı ulusal, kültürel ve toplumsal kesimlerden insanların bir araya gelerek yaratıcı eylem ve etkinliklerle Küresel Özgürlük Hamlesi’ne katılması heyecan vericidir. ‘Önderliğin Sesini Duymak İstiyoruz’, ‘Önderliği Okuma Günleri’ve ‘Önderlikle Diyalog’ gibi yaratıcı etkinliklerin giderek daha da zenginleşerek süreklileşeceği ve küresel ölçekte ciddi gelişmeleri açığa çıkaracağı şimdiden görülmekte.
Keza, küresel düzeyde bu kadar farklı kesimlerin somut bir amaç için bir araya gelerek farklı yöntemlerle mücadeleyi geliştirmeye başlaması, ezilen insanlığın direniş tarihindeki eşsiz örneklerden başlıcası olmaya adaydır. Bu denli farklılıkları tek bir amaç doğrultusunda harekete geçiren hakikat kuşkusuz ki Önder Apo gerçekliği ve geliştirdiği paradigmanın gücüdür. Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Sosyalizm ya da Demokratik Konfederalizm çizgisi, başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenleri özgürlük ve direniş çizgisine çekerek, mücadeleci kılıyor.
Farklılığa dayalı özgür yaşam anlayışı ve tarzı, Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Sosyalizm çizgimizin esasını oluşturuyor. Bu kadar farklı kesimden insanların bir araya gelip Önder Apo’nun özgürlüğünü savunmaları, demokratik modernite güçlerini kapitalist modernite sistemine, zihniyet ve siyasetine karşı daha etkili, bilinçli ve örgütlü mücadele eder hale getiriyor. Bu yönüyle beş bin yıldır eşitlik ve özgürlük için mücadele eden ezilenlerin tarihi yeniden canlanıyor ve bu canlanış, demokratik sosyalizmin bizatihi kendisi ve pratiği olarak yaşanmasıdır.
Önder Apo’ya yönelik geliştirilen İmralı işkence ve soykırım sistemi, özünde tüm ezilen insanlığa yönelik bir soykırım sistemidir. Önder Apo, tüm ezilen insanlık adına olağanüstü bir mücadele yürütmeyi sürdürüyor. Dolayısıyla Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadelenin de tüm ezilen insanlık için mücadeleyi içermesi, Küresel Özgürlük Hamlemizin bu düzeyde gelişmesinin ve büyümesinin de en temel nedeni oluyor.
Dünyaca ünlü filozof ve düşünür Slavoj Zizek, Önderlik savunmalarından bir bölüm okuduktan sonra, yukarıda dikkat çektiğimiz hakikati ‘Bizler burada mücadele ederken Abdullah Öcalan İmralı’da hepimiz için mücadele ediyor’ sözleriyle dile getirmiş ve Özgürlük Hamlesi’ne anlamlı bir katılım yapmıştır.
Özgürlük Hamlemizin dünya genelinde bu düzeyde yürütülmesi son derece tarihsel ve anlamlı bir gelişme olurken daha da sonuç alıcı eylem ve etkinliklerle büyütülmesi gerekiyor.
Önder Apo’nun tüm ezilen halkların Önderliği, Kurdistan devriminin bölge ve insanlık devrimi haline gelmesinde hiç kuşkusuz ki Kurdistan’da soykırım saldırılarına karşı geliştirilen direnişle halkımızın bu Hamle’ye katılım düzeyi belirleyecektir.
Kürt halkı, tüm Kurdistan, Türkiye ve yurtdışında dostlarımızla birlikte Önder Apo’ya yönelik 9 Ekim ve 15 Şubat Uluslararası Komplosu’nun 25. yıldönümünde alanlara çıkarak İmralı soykırım sistemine karşı öfkesini haykırmış, Özgürlük Hamlesi’ne katılımın anlamlı başlangıcını yapmıştır. Aynı şekilde halkımız kadınlar öncülüğünde, 8 Mart’ı, Newroz’u ve 4 Nisan’ı büyük mücadele ve direniş süreçlerine dönüştürerek Hamlemizi önemli bir aşamaya taşırmıştır.
Kürt halkının dostlarıyla birlikte Hamle’yi güçlü sahiplenmesi, Türkiye’de 31 Mart 2024’te yapılan yerel yönetim seçimlerinde soykırımcı, sömürgeci, faşist AKP-MHP iktidarına tarihinin en büyük yenilgisini yaşatmış, özünde iktidardan düşürmüştür.
Hamle’yi geliştirmek temel sorumluluktur
Seçimlerin hemen ertesi günü Wan Belediyesi’ne yönelik darbeye karşı halkın büyük öfkesi ve serhildanı, Hamle’nin büyük etkisi olarak AKP-MHP faşizminin ikinci yenilgisine yolaçmıştır.Dolayısıyla ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlemizin Bakûr alanı başta olmak üzere tüm Kurdistan ve yurtdışında sonuç alıcı tarzda örgütlendirilerek geliştirilmesi tüm alanların, kadro ve yurtseverlerin en temel görevi ve sorumluluğudur.
Hamlemizin öncülüğünü kuşkusuz ki Kurdistan özgürlük gerillası yapıyor. 1 Ekim 2023 tarihinde Erdal ve Rojhat arkadaşların soykırımcı, sömürgeci, faşist devletin başkentinde gerçekleştirdikleri büyük fedai eylem düşmanı derinden sarsmış, iradesini kırmış ve Özgürlük Hamlemizin zafer çizgisini açığa çıkarmıştır.
Rojhat ve Erdal yoldaşların bu kahramanlık çizgisi, Metîna, Zap ve Avaşîn başta olmak üzere Kurdistan özgürlük gerillasının olduğu tüm alanlarda temsil edilerek Apocu fedailiğin destansı direnişiyle düşmanın her türlü -kimyasal, nükleer ve yasaklı silahlarla- saldırılarını boşa çıkardığı gibi, ona büyük darbeler vurmuştur.
Kahraman özgürlük gerillasının faşist AKP-MHP iktidarına ve KDP çeteciliğine karşı olağanüstü direnişçiliğini açığa çıkaran hakikat, Rêber Apo gerçekliği ve İmralı soykırım sistemine karşı yürütmüş olduğu büyük mücadeledir.
Önder Apo gerçekliğiyle bağlantılı olarak, gerilla mücadelemizin stratejik rolünü ve öncülüğünü açığa çıkaran, onu büyüten, geliştiren ve yenilmez kılan PKK zindan direnişçiliğidir. Günümüzde zindanlardaki PKK ve PAJK’lı yoldaşların geliştirdikleri tarihi direniş, 14 Temmuz çizgisinin yetkin takibi, Özgürlük Hamlemizin de en etkili direnişi ve eylemleri olarak büyük anlama sahiptir.
Dolayısıyla dağ ve zindan direnişçiliğini bütünlüğü içinde anlayarak, gereklerine göre mücadele etmek PKK kadro ve militanının en temel özelliklerinin başında geliyor.
14 Temmuz ruhu ve tanrıça Zîlan fedailiği
Zîlan yoldaşın, 6 Mayıs 1996’da Şam’da Türk kontr-gerillasının Önder Apo’ya yönelik düzenlediği bombalı saldırıya yanıt olarak 30 Haziran 1996’da gerçekleştirdiği fedai eylemin 29. yılına girmiş bulunuyoruz. Önder Apo, Zîlan yoldaşın ‘Özgür Yaşam Kanunu’ ve ‘Özgürlük Tanrıçası’ olduğunu belirtmiş, ‘Zîlan komutan, bizler O’nun emir erleriyiz’ diyerek kapsamlıca çözümlemiştir.
Ölümsüz büyük Komutan Agit (Mahsum Korkmaz) öncülüğünde gelişen 15 Ağustos Atılımı ve gerilla fedailiğinin en yetkin temsili olan tanrıça Zîlan çizgisi, bugün başta Metîna, Zap ve Avaşîn savaş tünelleri olmak üzere her yerde Kurdistan özgürlük gerillasının olağanüstü direnişi ve yenilmezliğinin de esasını oluşturuyor.
15 Ağustos Atılımı’nın Amed zindan direnişçiliğine bağlılığın gereği olarak Rêber Apo tarafından planlanıp pratikleştirildiğini biliyoruz. Amed zindan direnişçiliğini temsil eden 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu’nun 43. yılına girdik. Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık, Mahmut Zengin, Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz, Ali Çiçek, Sakine Cansız yoldaşlarda temsilini bulan Amed zindan direnişçiliği, 12 Eylül faşizmini yenilgiye uğratarak PKK’nin ideolojik zaferini kesinleştirmiştir. Düşmanın tüm saldırılarına karşı direnmenin ve başarmanın çizgisi olan 14 Temmuz ruhu, Apocu fedai yaşam ve mücadele tarzını netleştirerek PKK’yi yenilmez kılmıştır.
Bu vesileyle bir kez daha Önder Apo’nun en yetkin temsili olan, halk ve insanlık olarak bugünlere gelmemizde belirleyici rol oynayan Mazlum Doğan, Dörtler, Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz, Ali Çiçek, Sakine Cansız, Zîlan yoldaşlar şahsında tüm kahraman devrim şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anarak bağlılık ve başarma sözümüzü yineliyoruz.
PKK dağ ve zindan direnişçiliğinin halk ve insanlık olarak taşıdığı anlamın daha derin bilincine vararak temsil etmeye çalışmak şehitlerimize bağlılığın en temel gereğidir. Bu bilinç ve ruha doğru katılmak, güncel sorumluklarımızın gereklerini yerine getirmek için de son derece hayatidir. ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlemizin küresel düzeyde gelişimi ve Kurdistan devriminin bir Ortadoğu ve insanlık devrimi haline gelmesi, yarım asrı bulan, zindan ve gerilla direnişimizin büyük bedeller ve fedakarlıklar pahasına kesintisiz gelişimi ve açığa çıkardığı sonuçlardan dolayıdır.
PKK demek dağ ve zindan direnişçiliği demektir
Tarihte ve günümüzde özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürüten halkların, ezilenlerin ve demokrasi güçlerininmücadelelerini tasfiye etmek için egemenlerin zindanları bir işkence ve tasfiye merkezi olarak kullanmaya çalıştığı bilinen gerçeklerdir. Buna karşı zındanlarda tarihi direniş yürüterek insanlık onurunu ve kimliğini savunan büyük kahramanlık örnekleri de vardır. Bunlar elbetteki tüm ezilen insanlık için olduğu kadar, halk ve hareket olarak bizlerin de tarihsel mirasıdır ve en büyük moral değerlerimizdir. Bu direnişlere karşı kendini sorumlu ve borçlu görmek insan ve devrimci olmanın en temel duygu ve düşüncesidir. Mücadelemiz açısından dağın ve zindanın anlamı ise tarihsel örneklerden çok daha özgün ve çarpıcıdır.
Önder Apo, Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenciyken, 7 Nisan 1972’de Türkiye devrimci hareketinin öncülerinden Mahir Çayan ve arkadaşlarının Kızıldere’de katledilmelerini protesto etmek için gerçekleştirilen eylemlere öncülük eder ve tutuklanır. 7 ay kaldığı Mamak Cezaevi’nde Deniz Gezmişler’in idamına tanık olur. Rêber Apo, Denizler’in idamı ve cezaevinden çıktıktan sonra Türk sol hareketinin 12 Mart faşizmi karşısında yaşadığı yenilgili durumdan çıkardığı sonuçlardan yola çıkarak, 1973 Newrozu’nda Çubuk Barajı’nda bir grubun katılımı ile gerçekleştirdiği toplantıyla PKK kuruluşuna gidecek süreci başlatır.
Rêber Apo, 12 Mart faşizminin Türkiye devrimci hareketini tasfiye etmek için zindanları bir idam ve işkence merkezi olarak kullanmasına, cezaevinden çıktıktan sonra PKK’nin resmi olmayan kuruluşuyla karşılık verir. PKK’nin daha ilk grup aşamasında iken Haki Karer arkadaşın katledilmesiyle başlayan düşmanın -işbirlikçi ve ajan yapılarla birlikte gerçekleştirdiği- saldırılarına karşı Önder Apo, silahlı direniş çizgisini geliştirmiştir. 1978-’79 yıllarında Hilvan ve Siverek’te bu direnişi daha da büyüterek bir gerilla mücadelesine ve savaşına dönüştürmeye çalışmıştır. Soykırımcı, sömürgeci, faşist TC devleti bu gelişmeye, 12 Eylül faşist darbe ile karşılık vermiştir. Amed Zindanı’na alınan PKK’nin önder kadro ve militanları şahsında bir bütün PKK’nin tasfiyesi üzerinden Kürt soykırımının tamamlanması planlanmış, insanlık tarihinin en kirli işkence ve itirafçılaştırma siyaseti ve uygulamaları devreye konulmuştur.
Kenan Evren, 12 Eylül faşist darbesine, Hilvan üzerinde uçarken karar verdiğini itiraf etmiş, akabindeki süreçte Amed Zindanı’na ve zindan direnişçiliğine dair yaptığı değerlendirmelerle asıl amaçlarını açık bir şekilde belirtmiştir.
Nefes nefese 40 yıllık gerilla mücadelesi sürüyor
Düşmanın Amed Zindanı’ndaki teslimiyet dayatmalarına karşı Mazlum, Dörtler, Kemal, Hayri ve Saralar’ın tarihi Amed direnişi 12 Eylül faşizmini yenilgiye uğratmıştır. Önder Apo da Amed Zindan direnişçiliğine bağlılığın gereği olarak Agit komutasında 15 Ağustos Şanlı Atılımı’yla gerilla mücadelesini başlatmıştır.
Faşist TC’nin bir yandan NATO, bir yandan da KDP çeteciliğiyle gerilla mücadelesini tasfiye etmeye yönelik kırk yılı aşan her türlü komplo, saldırı ve katliamlarına karşı gerillanın kesintisiz mücadelesi, Kurdistan halkı kadar tüm bölge ve insanlık açısından tarihsel gelişmeleri açığa çıkarmıştır. Kurdistan özgürlük gerillası nefes nefese 40 yıldır yürütmüş olduğu büyük direniş savaşıyla Kurdistan halkının olduğu kadar tüm bölge halklarının da özgürlük mücadelesinde temel öncü güç konumuna ulaşmıştır.
Kurdistan’da gerilla mücadelesinin gelişimini hunharca saldırılarıyla engelleyemeyen küresel kapitalist modernite sistemi ve hegemonyası 9 Ekim 1998 ve 15 Şubat 1999’da Önder Apo’ya yönelik Uluslararası Komplo’yu devreye koyarak Önderliğin imhası ve Partimizin tasfiyesini hedeflemiştir. Komplocuların bu amacı ve saldırıları boşa çıkarılınca da bu kez İmralı’da sistematik tecrit işkencesini devreye koymuştur. 26 yıldır İmralı soykırım sistemi ve Hareketimize yönelik her türlü kirli savaş yöntemleridevreye konularak Kürt soykırımı tamamlanmak istenmiştir.
ABD-AKP-MHP ve KDP faşist ittifakı, Kurdistan’da yürüttüğü soykırım saldırıları, İmralı işkence sistemi, zindanlardaki onur kırıcı uygulamalar ve gerilla mücadelesinin tasfiyesi ile yüzyıllık soykırım politikasını sonuca götürmeyi amaçlıyor. Adına “Çöktürme Planı” dedikleri bu topyekün saldırıya karşı halk ve hareket olarak Önder Apo öncülüğünde yürütmüş olduğumuz topyekün direniş, AKP-MHP faşizmiyle KDP çeteciliğini büyük yenilgiye uğratmıştır.
İmha siyasetinden büyük intikam almak
Önder Apo,henüz devrimciliğe ilk adım attığı dönemde -12 Mart faşist rejimi tarafından- zindana atılarak etkisiz kılınmak ve tasfiye edilmek istenmiştir. Rêber Apo, Deniz ve Mahirlerin anılarına bağlılığın gereği olarak da PKK tarzında örgütlenerek ve silahlı mücadeleyi geliştirerek saldırılara karşılık vermiş, düşmanın tasfiye ve imha siyasetinden büyük intikam almanın amansız mücadelesini yürütmüştür.
Faşist TC devleti zindanları, 12 Eylül Askeri Darbesi ile Hilvan-Siverek direnişi ile başlayan ve giderek bir gerilla mücadelesini hedefleyen silahlı mücadelemizin tasfiyesi için, 12 Mart’ta ise Türk Solu’nun tasfiyesi için kullanmış, çok kirli ve vahşi tarzda sonuç almaya çalışmıştır.
Bu teslim alma ve tasfiye etme siyasetine karşı Mazlum, Hayri, Kemal öncülüğünde gelişen Amed Zindan Direnişi, faşizmi yenilgiye uğrattığı gibi, 15 Ağustos Hamlesi ile gerilla mücadelesinin geliştirilmesinin zeminini oluşturmuştur.
Gerilla mücadelemizin gelişimini engelleyemeyen komplocu güçler, Önder Apo’ya yönelik uluslararası komployu geliştirip İmralı işkence ve soykırım sistemiyle Önderlik çizgimizi ve gerilla mücadelemizi tasfiye etmek istemiştir. Önder Apo, geliştirdiği Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigması ile Komplo’yu paramparça etmiş, küresel Önderlik düzeyine ulaşmıştır. Önder Apo’nun 3. Doğuş dediği bu büyük mücadele, Kurdistan devrimini de bölge ve insanlık devrimi haline getirmiştir.
Önder Apo, 12 Eylül faşizmi eliyle zindanlara alınan önder kadrolar şahsında PKK’yi tasfiye etme siyasetinden, özgürlük mücadelesini geliştirerek ve 15 Ağustos Atılımı ilan ederek büyük intikam almıştır. Gerilla mücadelesi ve bu mücadelede kadın öncülüğü, Önderlik gerçekliğimizin çarpıcı gelişimi kadar Demokratik Ulus olarak yeniden tarih sahnesine çıkışımızın ve canlanışımızın da ifadesidir. Önder Apo, yürütmüş olduğu mücadele ve geliştirdiği paradigma değişimiyle Kurdistan devrimini bölge ve insanlık devrimi haline getirmiştir.
Soykırımcı, sömürgeci, faşist TC’nin ABD ve NATO desteğiyle 12 Mart 1971 darbesinden başlayarak günümüze kadar 54 yıldır zindanlarda dayattığı teslimiyetçi çizgi hiçbir şekilde sonuç almamıştır. Tasfiye ve teslim almaya karşı geliştirilen zindan direnişçiliği, tüm komplo ve saldırılara karşı öz savunma temelinde silahlı mücadeleyi ve dağ direnişçiliğini geliştirmiştir. Önderlik ve PKK gerçekliğinin oluşum ve mücadele tarzının şekillenmesinde belirleyici olmuştur.
Kurdistan ve Türkiye başta olmak üzere dünya genelinde birçok devrimci, sol, sosyalist hareketler zindana alınarak tasfiye edilmiş olmasına rağmen, Önder Apo zindanları, büyük irade, cesaret, bilinç ve yaratıcı tarzla PKK’nin güçlenmesinin ve gelişmesinin temel gerekçesi haline getirmiştir. PKK’yi yenilmez kılan, Önderlik gerçekliği ile kahraman şehitlerimizde somutlaşan işte bu dağ ve zindan direnişçiliğinin birbirini büyüten, geliştiren, besleyen diyalektiğidir. Metina, Zap, Avaşin savaş tünelleri ile zindanlarda direnenler, bunu en iyi hisseden, anlayan ve uygulamaya çalışanlardır.Tarihte başka bir örneği olmayan bu dağ ve zindan direnişçiliğini anladığımız oranda Önder Apo’yu anlamış, Önderlik gerçekliğine doğru temelde katılmış olacağız.
Soykırımcı, sömürgeci, faşist AKP-MHP iktidarının Hareketimizin tasfiyesi ve Kürt soykırımını sonuca götürmeye yönelik zindanları kullanması, 12 Eylül faşizminin zindan uygulamalarını da aşan düzeyde kirli ve insanlık dışıdır.
4 Nisan 2009’da KCK operasyonları adı altında geliştirilen siyasi soykırım saldırılarının, özünde 1990’lı yıllarda formüle edilen ‘denizi kurutup balığı yok etmek’ ya da ‘Sri Lanka Modeli’ denen imha ve tasfiye konseptinin devreye konularak aralıksız sürdürülmesinin ifadesidir.
Bu soykırım saldırılarına karşı Önder Apo’nun, halkımızın ve hareketimizin direnişine paralel PKK ve PAJK’lı tutsakların 2012 Eylülü’nde başlattıkları süresiz açlık grevi eylemiyle somutlaşan zindan direnişi, düşman politikalarını boşa çıkardığı gibi önemli gelişmelerin yaşanmasına da ön ayak olmuştur. Düşman, dayattığı siyaset ve saldırılardan beklediği sonucu alamadığından 2015 Temmuzu’ndan itibaren “Çöktürme Eylem Planı”nı devreye koymuştur. Medya Savunma Alanları’na yönelik kapsamlı hava saldırısı ile birlikte, Cizîr, Sur, Nisêbîn başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok yerinde halkımıza yönelik vahşice katliamlar gerçekleştirmiştir. Yanı sıra tutukladığı binlerce yurtsever, siyasetçi ve devrimciyi de yargı ve zindan uygulamalarıyla itirafçılaştırmaya, teslimiyete zorlamıştır.
Kasım 2018’de Leyla Güven öncülüğünde başlayan süresiz açlık grevi direnişi belli bir süre sonra ölüm orucuna dönüşerek tüm zindanlara, dört parça Kurdistan’a ve dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. 200 gün süren bu tarihi direniş, Önder Apo’nun çağrısıyla sona erdirilirken, düşmanın “Çöktürme Planı”na, zihniyet ve siyasetine karşı da en etkili cevap olarak tarihsel rol oynamıştır. Bu direnişte şehit olan Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akici, Siraç Yüksek, Mahsum Pamay, Ümit Acar, Uğur Şakar şahsında tüm devrim şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.
Önder Apo öncülüğünde dağ ve zindanlarda gerçekleşen bu tarihsel direniş ile Çöktürme Planı boşa çıkarılmış olsa da İmralı’daki işkence ve soykırım politikaları sürüyor. 2021’den itibaren Önder Apo’ya yönelik saldırılar tam bir izolasyona dönüştürülerek hiçbir haberin alınamaması düzeyine taşırılmıştır. Yine Medya Savunma Alanları başta olmak üzere tüm gerilla alanlarına yönelik KDP çeteciliğieşliğinde geliştirilen ve hiçbir kural tanımayan kapsamlı saldırılar Rojava, Şengal, Bakûr, Mexmûr, Süleymaniye ve Avrupa’da da sürdürülmüştür.
Öte yandan, ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlemiz 50 yıllık mücadelemizin ve özellikle de son üç yıllık direnişimizin kesin zaferle sonuçlanacağı iddia ve kararlığının en somut stratejisi olarak yeni bir süreci başlatmıştır.
Zindan direnişi Hamle’ye ivme kazandırdı
Türk rejimine bağlı tüm zindanlarda 27 Kasım’da başlatılıp 4 Nisan’a kadar süresiz açlık grevi eylemleri tarzında yürütüldükten sonra 4 Nisan’dan itibaren de Önderliğin Koşullarında Yaşama şiarıyla her türlü ilişkisizlik hali ve mahkeme boykotu olarak sürdürülen eylemsellikler büyük yankı uyandırmıştır.
Dokuzuncu ayına giren Özgürlük Hamlemizin yürütülmesinde açığa çıkan yetersizliklere rağmen önemli bir mücadele düzeyi yakalamasında zindanlarda gelişen bu eylemseliklerin tarihsel rolünü görmek önemli.
2012, 2018 ve 2024 zindan direnişleri Önder Apo’ya yönelik uygulanan İmralı tecrit ve soykırım sistemine karşı geliştirilen eylemlerdir. Her üç eylemin yaşandığı süreç ve özgünlükleriyle birlikte birkaç temel ortak yönleri bulunmakta.
Bunlardan birincisi; zindanda gerçekleşen bu direnişler Önder Apo’yu sahiplenme eylemleri olarak gücünü 14 Temmuz çizgisi ve ruhundan alıyor.
İkincisi; Önderliğin fiziki özgürlüğü için mücadele etmek Önderlik ve gerilla gündemine girmek anlamına geliyor.
Üçüncüsü; Önderlik için eyleme geçmek ve direnmek, özünde toplum ve insan olarak kendi üzerimizdeki tecrit ve soykırım saldırılarına karşı direnmek anlamına gelmekte. Zindandaki tutsak yoldaşlar kendilerine dayatılan teslimiyet ve ihanete karşı Önderliği sahiplenme eylemleriyle direnmiş oluyorlar.
Dolayısıyla bu direniş, Önder Apo‘nun ‘ben özgürüm, kendi özgürlükleri için mücadele etsinler’ yaklaşımının anlaşılması açısından da son derece öğreticidir.
Son olarak da, zindanda olmanın, kimliğini koruyarak yaşamanın kendisi başlı başına büyük bir direniş ve sürekli eylem halinde olmayı ifade ediyor. Önderlik ve gerilla direnişimizin topluma taşırılarak halkımızın örgütlü direnişini açığa çıkarması gerekenlerin görev ve sorumluluklarını yerine getirememelerinden kaynaklı zindandaki devrimci tutsaklar açlık grevi, ölüm orucu, görüşe çıkmama tarzındaki eylemsellikleri geliştirmekte. Bu eylemler ile toplumu harekete geçirmeye, Önderlik ve gerillanın sesi olmaya çabalıyorlar. Bu yönüyle dışarıdakilerin yapması gereken görevi yerine getirmiş olmakla bizlerin eksik ve yetersizliklerini aşmayı amaçlıyorlar.
Önderlik koşullarında yaşamak, gerçekliği tüm açıklığıyla yaşamaktır. Önder Apo’ya yönelik İmralı’da gerçekleştirilen soykırım sistemini anlamaya çalışmak, aynı zamanda bir bütün Kürdistan halkına yönelik geliştirilen soykırımı anlayarak ona karşı Önderlik çizgisinde mücadeleyi ve tarzı geliştirmek açısından hayatidir. Dolayısıyla Önderliğin İmralı duruşunu anlamak, düşmanın soykırımcı zihniyet ve siyasetine karşı etkili ve sonuç alıcı direniş ve mücadeleyi gerçekleştirmek anlamına geliyor.
İmralı soykırım sistemini ve buna karşı Önder Apo’nun olağanüstü direnişini en iyi anlayanlar, kahraman şehitlerimiz ile, savaş tünellerinde dünyanın en zalim ordusuna karşı günün 24 saati direniş içinde olan Kurdistan özgürlük gerillası ve zindanlarda Önderlik Koşullarında Yaşama şiarıyla direnen devrimci tutsaklar oluyor.
Zindandaki yoldaşlar, kendilerini ilişkisiz kılarak Önderliği yaşamaya çalışırken, ilişkilerini kestiği aileler aracılığıyla tüm toplumu ve bizleri de Önderliğin İmralı’da, gerillanın savaş tünellerinde yürüttüğü destansı direnişi daha fazla anlamaya ve bunun için eyleme geçmeye çağırıyorlar. Düşmanın her gün, her an büyük katliama tabi tuttuğu toplumsal vicdanı canlandırmaya çalışıyorlar.
Önderlik ve gerillanın destansı direnişi halk direnişi ve serhildanlarıyla birleştiğinde, yani halkımız dostlarıyla birlikte ayağı kalktığında zaferi ve özgürlüğü yaşamak mümkün olacaktır. Dolayısıyla savaş tünellerinde direnen gerilla ile zindanda direnen devrimci tutsaklar, Özgürlük Hamlemizin varlık ve özgürlük sorunu olduğunun derin bilinciyle direnerek savaşıyor.
Önder Apo, bizlere ‘özgür insanlar gibi değil, özgürlüğe müthiş susamış insanlar gibi yaklaşın’ dedi. Yine, ‘Halk olarak soykırım kıskacında varlık sorunu olanların kendisini özgür saymasının en büyük gaflet ve ihanet olduğunu’ belirtti.Kendimize ve çevremizdekilere bir de bu gözle bakarak ne kadar özgürlüğe susamış insanlar, ne kadar kendini özgür sanan insanlar gibi yaklaştığımıza karar verelim. Bu kararımızı da her gün televizyonlarda, internetlerde gördüğümüz Metîna, Zap, Avaşîn’de kahramanca direnerek şehadete ulaşan halkımızın ve insanlığın en yiğit, en onurlu ve en güzel gencecik evlatları olan ölümsüz şehitlerimizi ölçü alarak yapalım.
Özgürlük Hamlesi’ni kesin zafere ulaştırmalıyız
Sonuç olarak, ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlemiz, kahraman Kurdistan özgürlük gerillası öncülüğünde, Uluslararası Komplo’ya ve bunun günümüzdeki yürütücüleri olan ABD-AKP-MHP ve KDP soykırımcı, faşist ittifakına karşı nefes nefese olağanüstü bir mücadele tarzında yürütülüyor. Bu mücadele, halkımızın ve dünyanın dört bir yanından ezilenlerin katılımıyla, önemli gelişmeleri yaratsa da, zafer önündeki yetersizlikleri ve eksiklikleri de açığa çıkarmış bulunuyor.
Dokuz aylık Küresel Özgürlük Hamlemizin açığa çıkardığı sonuçlar üzerinde daha güçlü yoğunlaşarak,yaşanılaneksik ve yetersizlikleri aşmak Hamlemizin başarısı için şarttır.
Önderlik gerçekliğine, dağ ve zindan direnişçiliğine eksik ve yanılgılı yaklaşımlarımız ve katılımlarımıza karşı ideolojik-örgütsel mücadeleyi daha güçlü ve sonuç alıcı tarzda yürüttüğümüzde aşamayacağımız zorluk, yenemeyeceğimiz düşman yoktur. Bu tarzda yaklaşarak ‘Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlemizi kesin zafere ulaştırmak ekmek ve sudan daha değerli bir görevdir. Bu Önderliğe, şehitlerimize, halkımıza ve tüm ezilen insanlığa karşı yerine getirilmesi gereken bir borçtur.