20 Mayıs 2025 Salı
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 520 / NİSAN 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa HELİN ÜMİT

ÖNDER APO’NUN ÖZGÜRLÜĞÜ TOPLUMSAL MAHKUMİYETİN AŞILMASI VE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR

Helin Ümit

ÖNDER APO’NUN ÖZGÜRLÜĞÜ TOPLUMSAL MAHKUMİYETİN AŞILMASI VE ÖZGÜRLÜĞÜDÜR

Öncelikle 26 yılı geride bırakan, 26 yılın her anını özgürlük düşüncesi ve eylemi ile geliştiren Önder Apo’ya sevgi, özlem ve bağlılığımızı belirtiyorum. Çeyrek asrı geçen bir zindan direnişini ve bu direniş içerisinde temsil edilen Önderlik gerçekliğini anlamak çok boyutlu düşünmeyi gerektiriyor. Böyle bir direniş gerçekliğini sadece siyasi ve askeri gelişmeler ve gerçekler ile tanımlamak ciddi yetersizlikler barındırır. Fakat sadece düşünce ve duygularla ifade etmek de yetmez. İçinde bulunduğumuz çağ-zaman gerçekliğinden koparamayacağımız gibi tarihsel bütünlük yakalanamazsa yine anlam yetersizliği yaşama riski olur. Bu nedenle mümkün olduğunca, gücümüz yettiğince kolaycı olmamak, hemen anladığımız, kavradığımız duygusuna, algısına kapılmamak gerektiğidir. Çünkü tanımlamaya çalıştığımız Önderlik gerçekliği böyledir. Asla kolaycı değildir ve hakikat yolunun ‘zor’ olduğunun farkındadır. Çok kaba bir bakış ile bile Önder Apo’nun hep düşünülmeyeni düşünen, akıldan geçirmediğimiz seçenekleri gören ve oluşturan, bunun için de hep umut kapısına dönüşen yönünü görmekten kaçınamaz. Eğer bugün bir nebze bile olsa özgürlük yolunun yolcusuysak, özgürlük anlarını yaşayabiliyor ve bununla heyecanlanıyorsak Önder Apo’nun temsil ettiği, savunduğu, risklerini, tehlikelerini aldığı ve bunun sonucu olarak mahkumiyetini yaşadığı gerçeklik nedeniyledir. Bunun ne kadar farkına varabilirsek o kadar yakınlaşmış olacağımızı belirtmek gerekir. Binlerce genç kız ve erkek bu farkındalıkla, gözleri birer deniz feneri, karanlıkta çakmak çakmak şehadete yürüdüler. Milyonlar, yine bu farkındalıkla üzerinde kurulan her türlü oyuna cevap verdi, soykırım kıskacında cesaret ve fedakarlığın sembolü olarak 21. Yüzyılın özgür toplumu olmayı tercih etti. Binlerce insan sadece Önder Apo’ya bağlılığı nedeniyle ömür boyu zindanlarda kalmayı bir onur olarak kabul etti. Demek ki sadece bir direnişten bahsetmiyoruz. Ayrı, farklı yönleri olan Kürt halkının özgürlük ve varlık mücadelesine hamle yaptıran özgün bir duruştan bahsediyoruz.

 

15 Şubat soykırım günü ve buna yürüyen Önderlik gerçeği

 

15 Şubat Uluslararası Komplosu gerçekleştiğinde ve İmralı soykırım sistemi inşa edildiğinde, bu duruma hazırlıksız olan halk ve hareket olarak bizlerdik. Ancak aynı şeyin Önderlik açısından geçerli olduğunu asla söyleyemeyiz. Evet, Önder Apo 9 Ekim sabahı Şam’dan ayrıldığında karşısındaki gerçekliği tüm yönleri ile bilememiş olabilir. Zira böyle bir çıkışta uluslararası sistem içinde ‘inkar ve imha saldırısı altında olan Kürt halkının varlığına ve temsil ettiği özgürlük eğilimine’ bir yer aramaktadır. Tüm kapılar yüzüne kapandığında ve bir avuç yer bulamadığında neler hissettiğini ancak tahayyül edebiliriz, hissetmeye çalışabiliriz. Çünkü ne bir sistem karşıtı ne de bir Kürt ferdi hangi konumda olursa olsun böyle bir durumla karşılaşmamıştır. Bu gerçekliğin uygarlık ve onun son aşaması kapitalist sistemden kopuş arayışını koşullandırdığı bir gerçekliktir. Tanımlanan dünya sistemi içinde, iktidar ve devlet sistemi gerçekliğinde yer bulamamanın Önderlik gerçekliğimizde düşünsel ve duygusal bir kopuşa yol açtığı ve temsil ettiği çizgiyi yeniden tanımlayarak ‘yeni bir dünya arayışını’ açığa çıkardığı açıktır. Bununla birlikte şunu da biliyoruz. O günlerin bir tanığı olarak, tarihe not düşmek için bile olsa belirtmek gerekir ki 9 Ekim sabahı Önder Apo, ‘o güne kadar yapılmayanı yapacağının’ bilincini yaşıyor, hazırlığını yapmış olarak bu adımı atıyordu. Dünya sistemine damgasını vurmuş olan Avrupa Modernitesi’nin kalbine yürürken, “şimdiye kadar binlercesi gitti, Kürtler adına, sol ve sosyalizm adına mücadele ettiğini söyleyenler ulaştı ama bir şey yapamadılar, bir de biz gidelim, bakalım sonuçları ne olacak?” sözleriyle bu sistem içerisinde etkisiz hale düşürenlere olan eleştirisini belirttiği gibi kendisini böyle bir sistem sarmalına düşürmeyeceğinin keskin kararlılığı ile ortaya koyuyordu. “20 yıllık Ortadoğu çalışmalarımızın yarattığı sonuçlar ortadadır. Bu zeminde yapılamaz denilenleri yaptık” derken yeni bir zeminde yapılabileceklerin hesabını taşıyordu. Avrupa Modernitesi’ni kapitalist sistemin damgasını vurması hasebiyle ‘canavar’ olarak tanımlıyor, bu canavar ile karşı karşıya kalmaktan değil onun ağzının içinde yutulmakla karşı karşıya kalındığına dikkat çekiyordu. Önder Apo, uluslararası sistemde ‘Kürt halkına ve özgürlük eğilimine’ bir yer açmaya çıkarken, sadece uzlaşmaya değil kavgayı-mücadeleyi büyütmeye gidiyordu. Hesap edilmeyen ise sermayenin kalleşçe yürüttüğü ‘bu kadar da olmaz’ dedirten komplo ve ihanet gerçekliği olmuştu.

 

‘Beni koruyan meleklerim var’ diyen Önderliğimizin melekleri neydi?

 

Şam’dan çıkışa hazırlığın diğer bir yönü ise düşmanın esareti ile sonuçlanması seçeneğine dönük olmuştur. ‘Hazırlıksız’ değildi dediğim konu biraz da bu yönü oluyor. Bir Önderlik düşünmeliyiz ki hep bıçak ağzında yürüyen, her adımını sırat köprüsünü geçer gibi atan bir yaşamı olsun. Bu keskin bıçak ağzını yaratan, sırat köprüsünü oluşturan elbette sahip olunan toplumsal gerçeklikle ilgilidir. Kürt gerçekliğine dayatılan örtülü soykırım sistemini Önder Apo ‘biricik’ diye tanımladı. Ne kadar sempatik bir kavram gibi gelse de ‘bir benzeri daha olmayan’ anlamında kullanıldığını bilerek yaklaştığımızda eğer tehlikeyi hissetmiyor ve titremiyorsak ahlaki ve politik değer sistemimizde bozulma olduğunu, uygarlık hastalıklarına yakalandığımıza kanaat getirmek durumundayız. İşte böyle bir soykırım gerçekliğine karşı hiçbir gücün beklemediği bir direnişi, özgürlük savaşımını yaratan bir Önderlik gerçekliğinden bahsediyoruz. Bu durum Önderlik gerçekliğimizin de biricikliğini, benzersizliğini anlamaya yardımcı olacak bir ipucu oluyor. Yine kendimizi zorlayarak, bu özgürlük mücadelesinin her anını nasıl yarattığını, oluşturduğunu, karşı karşıya kaldığı tehlikeleri, düşmanın olası saldırılarını karşıladığını kavrayabilmeliyiz. Bir röportajda “beni koruyan meleklerim var” diyen Önderliğimizin melekleri neydi acaba? Oldukça bilimsel ve gerçekçi olan Önderlik gerçekliğimizin yaşamını bizim anladığımız anlamda ‘meleklere’ bırakmayacağı kesindir. Herhalde bahsi geçen melekler sahip olduğu özellikler oluyor. Bu meleklerin başında da sahip olduğu öngörüyü, uz görüyü belirtebiliriz. 26 yıl önce “Bu iş Ankara’da biter” dedirten her halde bu uzgörüdür. “Direnişim hepinizi şaşırtacaktır. Kemaller, Hayriler gibi direneceğim. Ama farkı olacak” derken karşısına çıkacak tüm seçeneklere, hem de hiç düşünülmek istenmeyen en kötü seçeneğe dair hazırlığının olduğunu ortaya koymuştu. Kemaller ve Hayriler gibi direnmek nasıldı? Sonuçları ne oldu? Önderliğimizin İmralı soykırım sistemine karşı direnişini bu gerçekler ışığında doğru bir şekilde nasıl anlayabiliriz? Bu sorular öncelikle yoldaşları olarak bizim anlamamız ve anlatmamız gereken sorular oluyor.

 

Yetersiz yoldaşlığa son vermek ve doğru katılım!

 

26 yılın sonunda Önderliğimizin İmralı’da sergilediği direnişin temellerine dikkat çekmek ve doğru anlam vermenin gelişmesi için yeni bir başlangıç ya da dönüm noktası da diyebileceğimiz Uluslararası Komplo’nun ilk süreçlerinde yaşananları ifade etmek istedim. Zira komplonun ve İmralı’da soykırım sistemine karşı geliştirilen direnişin kabaca tüm aşamalarını biliyoruz. Bir solukta neler yapıldığını anlatabiliyoruz. Fakat nasıl yapıldığı konusunda hangi bilinç, ruh hali ve irade ile bu gelişmelerin açığa çıkarıldığı konusunda yaşadığımız yüzeysellik, mevcut soykırım sistemi karşısında Önder Apo’nun tarzını, temposunu kavrayıp uygulama konusunda yetersizliklerin sürmesine yol açıyor. Önderlik karşısında yetersiz yoldaşlık duruşunun, kendini patlatma düzeyine kadar gelen bağlılıklara rağmen sürmesine yol açıyor. Kendini cayır cayır yakan, kurşunlara siper eden, her türlü vahşi katletmeye karşı bir milim olsa bile geriye düşülmemesine rağmen Önder Apo’nun 26 yıldır gösterdiği direnişe göre kendini oluşturmada yaşadığımız yetersizliklerle birlikte, bu Önderlik gerçekliğiyle uyumlu, ondan güç aldığı kadar ona da katılan bir yürüyüşün sahibi olamayacağımızı artık görmeli ve buna son vermeliyiz. Kısacası biz Önderliğin İmralı direnişine herkes gibi bakamaz, yorumlayamaz, yaklaşım gösteremeyiz. Sadece analiz etmekle, sonuçları üzerinden ele alarak katılım sağlayamayız. Her geçen gün daha da yakıcı hale gelen soru; Önderlik gerçekliğine nasıl doğru katılacağımız sorusudur. 15 Şubat Kara Günü’nün 26. yılını geride bırakırken kapsamlı bir çözümleme ve özeleştiri temelinde Önderlik gerçekliğimizi tarihsel toplumsal gerçeklik, özgürlük felsefesinde derinlik ve güçlü pratik temsiline ulaşarak doğru katılımı yapabilecek miyiz?

Bunun için ilk desturumuzun Önderlik gerçekliğini İmralı’da eşsiz bir irade gücüne kavuşturan ‘doğru yoğunlaşma’ olması gerektiği söylenebilir. Kürt varlığına ve özgürlüğüne dayatılan anlamsızlığa karşı İmralı sürecindeki direnişin ilk temellerinin cesaret ve yaratıcılık ile buluşmuş bir yoğunlaşma gücünden aldığını görmeliyiz. İmralı soykırım sistemi gibi üzerinde tüm dünya sistem güçlerinin uzlaştığı, bunun düşünsel ve pratik alt yapısını oluşturan tüm ezberlere karşı çıkmak, bu yürüyüşü İmralı’ya çıkaran tüm yollardan vazgeçmek, o güne kadar öğretilmiş olanları bir tarafa itmeyi gerektirmekteydi. Dikkat edilirse en küçük bir düşünce alışkanlığından vazgeçmek hiç kimse için kolay değildir. Önderlik, İmralı Soykırım Sistemi içerisinde her şeyden önce böyle bir zihniyet devrimini gerçekleştirmiştir. Buna bir nevi eskiye dair tüm biçimlerden sıyrılma, soyunma da diyebiliriz. Çok inanılan kimlik ve özgürlük değerleri korunurken bu değerleri 15 Şubat gibi bir soykırım saldırısını yaşamayla yüz yüze bırakan, buna zemin oluşturan bilinen tüm düşünce, inanç ve davranış kalıpları yıkılmıştır. Cesaret bu şekilde anlam kazanmış, hiç kimsenin beklemediği kararlara, adımlara, hamlelere yol açabilmiştir. Bir çoğumuzun pratiğine damgasını vuran dogmatizm yaratıcılıktan yoksun, başarı düzeyi az, çoğu zaman ayakta kalmaya bile yetmeyen pratiklere yol açarken, Önder Apo; yenilgiye, başarısızlığa, güçsüzlüğe ve dahası objektif olarak sistem içileşmeye yol açan bilme yapılarından kurtulmuş, çözümleyici düşünce gücüne, özgürlüğüne, akışkanlığına kavuşmuştur. 26 yıldır bir kör kuyuya dönüştürülmek istenen İmralı Soykırım ve İşkence Sistemi’ni, özgür yaşamın engellenemez kaynağına dönüştürmüştür.

 

14 Temmuz Direnişi’nden İmralı’ya demokratik ulusun doğuşu

 

14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu direniş geleneği, Türkiye’de 12 Eylül Darbesi’nde somutluk kazanan inkar ve imhaya dayalı soykırımcı zihniyet ve politikalara karşı eşsiz bir irade savaşı yürüterek Kürt varlık ve özgürlük mücadelesinin onur direnişinin sembolü olmuştu. En zor koşulda, bedenlerini birer silaha çevirerek Kürt varlığını savunmaktan ve özgürlüğü için yaşamaktan vazgeçmeyeceklerini göstermişlerdi. Bu büyük direniş çizgisi, Önder Apo’nun bu çizgiye bağlılığı ve toplumsallaştırması ile son elli yıla damgasını vuran özgürlük savaşının ana damarı oldu. Önder Apo’nun temsil ettiği ve tüm arkadaşlarından beklediği yoldaşlık özellikleri bu temelde şekillendi. Bu direniş geleneği gerilla çizgisine, toplumsal örgütlenmeye ve elbette ideolojik duruşa yön verdi. Sonuç; Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin fedai çizgisinde savaşan ve kendi farkını özgürlük temelinde koyan bir halk gerçekliğinin inkar edilemez gelişimi oldu. Bu gelişme Türk soykırım sistemine karşı, bağrında birçok yetersizlik taşısa da iyi savaşmış, Kürt varlığını ve özgürlük talebini görünür kılmış, Ortadoğu halklarının sorunlarında bir çözüm gücü olarak ortaya çıkmasına yol açmıştır. Önder Apo’nun İmralı Soykırım Sistemi içerisinde yürüttüğü ve ‘onur savaşı’ dediği mücadele ise bu gelişmelere bağlılık içinde demokratik ulusun inşasının gerçekleştiği bir süreç olmuştur.

 

İmralı direnişi, demokratik ulusun onur savaşı temelinde doğuşu anlamına gelir

 

İktidar ve devlet odaklı çözüm arayışlarının Kürt halkını ve onun özgürlük önderliğini taşıdığı İmralı gerçekliğine karşı Önderliğimizin direniş tarzı demokratik toplum çözümü ekseninde içine alınmak istenen kıskacı parçalamayı başarmıştır. Ne ironiktir ki Kürt halkının varlık ve özgürlük savaşının yok edilmek istendiği bir mekan olarak tasarlanan İmralı, çağın tüm boğma denemelerine, girişimlerine rağmen Önderlik şahsında Kürt halkının özgür yaşama dayalı bir ulus olma tercihini bu mekanda yapmış, demokratik ulus olarak tarih sahnesine çıkmıştır. 99’a kadar olan dönemi bir arayış, varlık mücadelesi ve oluşma süreci olarak tanımlarsak, İmralı direnişi, demokratik ulusun onur savaşı temelinde doğuşu anlamına gelmiştir. Devlet, iktidar ve erkek egemenliğine dayanan uygarlık gerçekliği kadınlara, halklara, insanlara kendisini tek yol, tek gerçek, tek ölçü olarak sunarken İmralı gerçekliğinde inşa edilen direniş çizgisi kendisini özgürlük yoluna, tercihine dönüştürmüştür. Nasıl ki PKK’nin oluşumu ve çıkışı, en beklenmedik ve imkansızlıklar içinde Kürt halkının ve demokratik insanlığın mucizesi olmuşsa, İmralı direnişini de böyle bir çıkış olarak görmek gerekir.

Tarihe geçmiş ünlü komutan Hanibal’a taş çıkartırcasına ‘ya bir yol bulunacak ya bir yol yapılacak’ sözünü pratiğinde gerçekleştiren bir önderlik gerçekliği vardır. İmralı sisteminde etkisinin kırılacağı, gücünün yok olacağı, önderlik ettiği hareketin dağılacağı ve halk gerçekliğini pazara çıkarma hesabı yapan tüm güçlerin oyunlarını boşa çıkarmak, bir de bunu düşmanın esareti altında gerçekleştirmek hakkı verilmesi gereken bir temsiliyet oluyor. Erkek egemenliğine dayalı devletçi uygarlık, Kürtlere ve özgürlük güçlerine yok oluşu kabullenme dışında yol bırakmadığı için İmralı’daki mücadele yeni bir yolun inşası süreci olarak şekilleniyor.

Kadın özgürlüğünü merkeze alan demokratik ekolojik toplum paradigmasının oluşturulmasının ne anlama geldiğini ne kadar çok tartışsak o kadar yeridir. Erkek egemenliğine dayalı devletçi uygarlığın, Kürt halkına özgürlük temelinde bir var oluşu tanımadığı bir dünya gerçekliğinde Önder Apo, insanlık denilen olgunun içinde var olduğu zamanı yani tarihi alt üst ederek, tarihte unutturulmak istenen demokratik uygarlığı sadece Kürt halkı için değil tüm insanlık için bir dayanak noktasına getirmiştir. Bu temelde sadece Kürtlerin demokratik ulus olarak doğuşu değil, İmralı’da bir de ciddi bir özgürlük ve varlık krizi yaşayan dünya halklarının evrensel önderlik doğuşu da gerçekleşmiştir. Evet, halk ve hareket olarak Önder Apo’nun esareti karşısında, gerçekleşen Önderlik duruşuna karşı bağlı kalma çabamız hep oldu, hep inandık ve birlikte yürümenin çabasını gösterdik. Fakat 26 yıl önce bu mücadelenin böyle bir düzeye ulaşacağını hiç birimizin düşünmediğini de kabul etmek, bunun moral ve coşkusunu derinden hissetmek gerekir.

 

İmralı direnişinin sonucu Türkiye’nin geleceğini şekillendiriyor

 

Gelinen aşamada Önder Apo’nun İmralı Soykırım ve İşkence Sistemi’ne karşı geliştirdiği direnişin yarattığı sonuçlar, Kürt halkı başta olmak üzere özgürlük mücadelesi yürüten tüm kesimler açısından biliniyor. Tekrar da olsa vurgulamak gerekirse 15 Şubat Soykırım Günü’nü ‘99 yılında güncellemek isteyen Türk ulus devleti, hedeflediği hiçbir amaca ulaşamamıştır. Önder Apo’nun fiziki imhasına ulaşamadığı gibi İmralı zemininde özgürlük mücadelesi, savaşı yeni boyutlar kazanarak sadece Kürt halkını değil, başta Türk halkı olmak üzere bölge halklarını etkilemeyi başarmıştır. Önderliğin esaret koşullarında PKK’nin ve Kürt özgürlük hareketinin tüm dinamiklerinin dağıtılması, imha edilmesi planı da Önder Apo’nun yürüttüğü yeniden yapılanma, inşa çalışmalarıyla engellenmiş, PKK öncülüğünde Kürt halkı bölgede en dinamik, yaşadığı coğrafyayı etkiyen bir olguya dönüşmüş, özgür halk olma sıfatına layık olarak gelişmesini Önderlik çizgisinde sürdürmüştür. Özgür kadın hareketi ile erkek egemenliğine dayalı devletçi, iktidarcı sistemin üzerinde yükseldiği kadın, bin yıllardır süren nesne konumundan çıkarak belirleyici, özne, bağımsız ve özgür tercihini yapabilen bir kimliği evrensel çapta temsil eder düzeye gelmiştir. Önderliğimizin özgürlük felsefesinin köşe taşı olan kadın özgürlüğü, İmralı soykırım sisteminin parçalanmasında en güçlü zemini oluşturmuştur. Önderlik ve PKK’nin temsil ettiği ideolojik-politik çizgiyi tasfiye etme amacıyla kurgulanan İmralı soykırım sistemi ile mücadele varlık ve özgürlük mücadelesini demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmanın, demokratik siyaset temelinde en etkili politika yürüten gücüne dönüştürmüştür.

Sadece Bakurê Kurdistan’da bile demokratik siyaset temelinde mücadele eden halk gerçekliği ile baş edemeyen bir düşman gerçekliği vardır. Ne yaparsa yapsın bu irade geriletilememektir. Kayyum, tutuklama, baskı, yoksullaştırma ve ekonomik terör, toplumun temel ahlaki değerleriyle oynama, siyasi İslamla kuşatma gibi sıralayacağımız her türlü yöntem devrede tutulmasına rağmen Kürt halkına varlık- özgürlük mücadelesinin çizgisinden geri adım attırılamamaktadır. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı, açık, kuralsız saldırıları yürütülmesi bu sonucu değiştirmediği gibi, Türk ulus devletinin tüm ayarlarını bozmuştur. Bozulan, çürüyen, çöken İmralı’da direnişi ören Önderlik gerçekliği karşısında Türk ulus devletidir.

Rojava devrimi, Başûrê Kurdistan’da Kürt varlığının özgün bir gelişme yaşaması, Rojhilat’ta hem ayakta duran ve gücünü Önderlik duruşundan alan, Zagros’un özgür kadın ruhuyla ‘Jin Jiyan Azadî’ çizgisine bağlı milyonlarca Kürdistanlının İmralı Soykırım Sistemi’ni kuşattığı açıktır. Kürt halkını ve onun özgürlük iddiasını İmralı soykırım sistemi ile kıskaç altına almak, tabutluk rejimini sürdürerek sürece yayılmış bir örtülü inkarcılık 26 yıldır açığa çıkan bu gelişmelerle sonuçsuz bırakılmış, tüketilmiştir.

26 yıl önce Önderlik ve PKK’nin tasfiyesinde uzlaşmış olan uluslararası güçler, 3. Dünya Savaşı’nda Kürtlerin varlığını tanımak zorunda kalmıştır. Sadece bu savaşın sonucunu değil dünya sisteminin geleceğini de Kürt halkı ile kurulacak ilişkiler belirleyecektir. Bu değerlendirme bir genelleme olarak asla anlaşılmamalıdır. Dikkat edilirse 26 yıllık İmralı direnişi, bu direniş etrafında gelişen amansız özgürlük ve varlık savaşı ile ortaya çıkan halk iradesi Türkiye’nin geleceğini, kaderini belirleme aşamasına geldi. Kürtler, tarihin çeşitli aşamalarında bu coğrafyada elinde tuttuğu kilidi bir kez daha tutuyor. Türkiye’de örtülü olarak yoğunlukla yürüyen ‘Kürt varlığını tanıma’ tartışmaları, kendiliğinden ve gönüllüce değil, böyle bir tarihsel zorunluluğun kendisini bir kez daha dayatması ile gündeme girmiş bulunuyor. Türkiye bir yol ayrımındadır. Ya özgürlük ve eşitlik temelinde Kürt-Türk ittifakını güncelleyerek gelişmesini sürdürecek ya da sonu görünmeyen, çalkantılı, çatışmalı, güvensiz bir döneme evrilecektir. Hiç unutmayalım ki Türk ulus devletinin şekillenişi I. Dünya Savaşı sonrası bir model olarak Ortadoğu’ya biçim veren bir gelişmeydi. Suriye’den sonra sıranın kendisine geldiğinin farkına vardıkça Önderlik ve özgürlük hareketine yaklaşımı belirginlik kazanmaktadır.

 

Önderlik bilinci ve iradesi yenilmezdir

 

Tüm bu gelişmelerin nasıl yaratıldığı üzerinde yoğunlaştıkça gördüğümüz, Önder Apo’nun yaşam ve çalışma tarzı oluyor. Yoğunlaşma ve özgür düşünce gelişimini zaten birinci sıraya yerleştirdik. Bu nedenle Önder Apo’nun yoldaşlarının yoğunlaşma gücüne, özgür düşünceye ulaşmak için her zamankinden daha fazla çaba göstermesi öncelikli görev oluyor. Birlikte aynı yolu, doğru temelde yürümenin ilk şartı da diyebiliriz. Fakat bu sadece Önderlik için değil, her zaman söylediği üzere bizim için bir ihtiyaç ve gerekliliktir. Yaşamımızın anlamlı, pratiğimizin sonuç alıcı olması için bunu bir fedakarlık olarak değil ‘ekmek gibi, su gibi, hava gibi’ bir gerçekliğe dönüştürmemiz gerekir.

İkinci olarak en zor koşullarda yaşayan ve mücadele eden bir Önderliğin, imkan değil imkansızlıklar içinde yaşadığı ve çalıştığı gerçekliğidir. 26 yıldır düşmanın elinde esir olmasına, 24 saat baskı ve gözlem altında tutulmasına, sadece örgütle değil dünya ile iletişim imkanları elinden alınmasına rağmen bu durumdan hiç şikayet etmeden en küçük bir bilgiyi, sıradan gibi gözüken bir gelişmeyi, tartışmayı bile gerçekliğin ipucu olarak ele alması oldukça çarpıcı bir durumdur. Önder Apo, PKK’nin kuruluşu ve gelişimini ‘iğne ucuyla kuyu kazarcasına’ şeklinde tanımlamıştı. Aynı tarz üzerinden yürüyen İmralı direnişinin de iğne ucuyla kuyu kazarcasına yürütüldüğünü görmeliyiz. Tırnaklarıyla toprağı kazarcasına ışığın, özgürlük umudunun dışarıya taşınması başarılmıştır.

İmralı direnişinin sonuçlarını belirleyen en önemli konulardan biri de özgürlük iradesidir. Önder Apo’daki iradeyi nasıl tanımlayabiliriz? İrade, karar gücü olarak da tanımlanabilir. İmralı Soykırım Sistemi’nin, sadece dört duvar olmadığını biliyoruz. Yoğun bir özel savaş, psikolojik baskı, yanıltma ve karar alamaz duruma getirme üzerine kurgulandığını çok iyi anlıyoruz. Böyle bir ortamda, 26 yıldır özgürlük mücadelesini geliştiren kararların eksiksiz alındığını ve temsil edilen demokratik sosyalist yaşam çizgisinin mükemmel bir temsiliyetinin yapıldığını da çok iyi biliyoruz. Amed Zindan Direnişçileri için faşist generaller bile “burada öyleleri var ki kafalarını kesseniz, geri adım attıramazsınız” demişti. Şimdi Önderlik gerçekliği karşısında her yol ve yöntemle savaşmış olanlar, Önderliğin çizgisine ve yoldaşlarına bağlılığı karşısında yenilgilerini itiraf ediyorlar. Halk önderleri özgür irade sahibidirler. Bağlı olduğumuz Önderlik gerçekliğimiz ise biriciktir ve iradesi yenilmezdir.

 

Sevgiliye özlem ve kendini yaratmak!

 

İmralı’da 26 yıldır büyük bir sabırla temsil ettiği özgürlük çizgisini savunan Önderliğimizin aynı zamanda duygu kişiliği olduğunu, yoldaşlara ve özellikle kadın mücadelesine çoğumuzun tarif edemediği bir tutku ile bağlı olduğunu da belirtmek gerekir. Düşünce, politika ve duyguları belki böyle ayrı ayrı tarif etmek yanlıştır. Çünkü düşünce, duygu ve uygulama iradesi olarak politika birbirini koşullar. Bu yöntemi biraz daha görünür olması için seçtiğimizi belirtmeliyim. Özleyen ve özlenen, sevgi kaynağı olan ve sevgili olan Önderlik gerçekliği, bu 26 yılı başta şehitlerimiz olmak üzere yoldaşlarından aldığı güçle karşılamıştır. Yoldaşlarının bağlılığı ve bu bağlılıklara göre olma çabası Önderlik gerçekliğinin kendi kendini yaratan tanrısal eyleminin motivasyon kaynağıdır. Bu kadar bağlılık ve Önderlikle arkadaş olma istemine de bu yol açmaktadır. Binlerce genç kadın ve genç erkek Önderliğe yoldaş olmak her türlü bedeli göze almaktadır. Onun tarafından bilinmek, görülmek, anlaşılmak bir yaşam amacı haline dönüşmüştür. Çünkü bilirler ki Önderlik de onlara göre olacak, onların hayallerini, umutlarını gerçekleştirmek için kendisini gerektiğinde bir gerektiğinde bin kere yıkıp yeniden yaratacaktır.

Bu gerçekler ışığında başta parti militan yapımız olmak üzere Önderlikle yürümek isteyen herkesin Önder Apo’ya göre gerektiği kadar kendisini yıkması ve yapması en anlamlı ve özgürlüğü ihtimal dahiline koyacak yöntem olacaktır. 27. yılda Önderlikle aramıza giren her türlü düşünce, davranış, anlayışla mücadele edelim, yetersiz yoldaşlığı aşalım ve Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü gerçekleştirelim.

PaylaşTweet
Önceki Yazı

KOMPLONUN 26. YILINDA KÜRT SOYKIRIM GÜNÜNÜ ÖZGÜRLÜK GÜNÜ YAPALIM!

Sonraki Yazı

ÇÖKEN SYKES PİCOT ANLAŞMASI ÇÖKEN İNKAR-İMHA SİYASETİDİR

Sonraki Yazı
ÇÖKEN SYKES PİCOT ANLAŞMASI  ÇÖKEN İNKAR-İMHA SİYASETİDİR

ÇÖKEN SYKES PİCOT ANLAŞMASI ÇÖKEN İNKAR-İMHA SİYASETİDİR

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!