9 Mayıs 2025 Cuma
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 520 / NİSAN 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa ZÎLAR STÊRK

ÖNDER APO’NUN 4 NİSAN DOĞUŞU 20. YÜZYILDA KÜRT TOPLUMUNUN EN BÜYÜK ŞANSI OLMUŞTUR!

Zilar Stêrk

ÖNDER APO’NUN 4 NİSAN DOĞUŞU 20. YÜZYILDA KÜRT TOPLUMUNUN EN BÜYÜK ŞANSI OLMUŞTUR!

Önder Apo bu yıl yetmiş altı yaşına girdi. Bu ilk doğuşun yetmiş altıncı yılını en başta da Önder Apo’nun kendisine ve tüm sevenlerine kutluyorum. Önderlikten güç ve güven alan tüm kadınlara, yurtsever halkımıza ve tüm dostlarına kutluyorum. Yürek dolusu sevgi ve özlemlerimi İmralı’ya gönderiyorum.

4 Nisan doğuşunu, sadece bir insanın biyolojik doğuşu olarak ele almıyoruz. Çünkü anlamsal doğuşların gerçekleşebilmesi için öncelikle ona analık edecek fizikî biyolojik doğuşların da gerçekleşmesine ihtiyaç vardır. Bir insan öncelikle fizikî ve biyolojik olarak doğar, dünyaya gelir ve daha sonraki toplumsallaşma süreçleri içerisinde anlamsal doğuşlar yapma aşamasına gelir. Evrendeki tüm enerji düzeyleri açısından, fizikî ve biyolojik olarak varlıksal bir niteliğe kavuşmadan anlamsal düzeyler kazanmak, neredeyse imkânsıza yakındır. Bu açıdan her fizikî veya biyolojik doğuş, potansiyel bir anlamsal doğuşu da kendi içinde barındırır. Doğan kişi kendi zamanını yaşarken, içinde bulunduğu toplumsallaşma koşullarının yol açtığı sonuçlar ve o kişinin bu sonuçları işleme biçimi ve düzeyi, yaratacağı anlam dünyasının da temel belirleyeni olur. Bu açıdan her fiziksel doğum, aslında evrensel tarih bakımından yeni bir potansiyel başlangıç sayılır.

Sevgili Üveyş Ana’nın 4 Nisan 1949 günü Önder Apo’yu, Urfa-Halfeti-Amara köyünde fizikî olarak doğurması da evrensel tarih açısından böyle potansiyel bir başlangıç sayılır. Aynı köyde aynı zaman dilimi içerisinde doğan başka çocuklar da vardır ama hiçbiri Önder Apo gibi, taşıdığı potansiyeli büyük anlamsal doğuşlara dönüştürmeyi başaramamıştır. Tam da bu konuda çokça işlediğimiz ve Önderlik gerçeğine atfettiğimiz farklı ve özgün özellikler devreye girer. Aynı evrenin içerisinde doğan her bir canlı varlığın, kendinde taşıdığı biricikliği devreye girer. Bu anlamda Önder Apo’nun 4 Nisan’daki fizikî doğuşu, sonraki büyük anlamsal doğuşların, büyük önderliksel doğuşların da maddî ve düşünsel imkânlarını yaratmış oldu. Bu açıdan her fiziksel doğuş, büyük anlamsal doğuşlardan daha az önemli değildir. Her fiziksel doğuşu, kendi biricikliği kapsamında büyük anlamsal doğuş potansiyeli taşıyabileceğini düşünerek ele almak ve değer biçmek önemlidir.

Tüm bunları dikkate alarak değerlendirdiğimizde Önder Apo’nun 4 Nisan doğuşu, bir insanın doğuşundan çok öte anlamlar taşıyor. İçinde doğduğu toplumsal gerçeği dönüştürme potansiyeli taşıyor. Aslında sadece içinde doğduğu toplumsal gerçekliği değil, içinde doğduğu çağı da değiştirip dönüştürme potansiyeli taşıyor. Bu anlamda tarihten adı bile silinen Kürt’ün yeniden doğuş günüdür, diyoruz. Kürt halkı için yeni bir doğuş müjdesidir. Kaybettiği varlığına yeniden kavuşma müjdesidir, diyoruz. Özgür kadın, özgür insan ve özgür yaşam müjdesidir, diyoruz. Kürt halk gerçekliği açısından, gerçek bir Newroz imkânının yeniden doğmasıdır. Newroz’unu kaybeden bir halkın, Newroz’una yeniden kavuşma olanağıdır. Aydınlatan güneşini yitiren bir halkın, kendi güneşine yeniden kavuşmasıdır. Soykırım kaderine mahkûm edilmiş bir halkın, bu kaderden kurtulma şansını yakalamasıdır. Bu yüzden Kürt halkı ve dostları, her yıl 4 Nisan gününü büyük bir moral ve coşku ile kutluyorlar. Kendi gerçek doğum günleri olarak ele alıp yepyeni anlamlar yükleyerek kutluyorlar.

Çünkü Kürt halkı, büyük Önderlik gerçekleşmesine kadar, düşmanları tarafından büyük bir soykırım kaderine mahkûm edilmişti. Hem fiziksel hem kültürel soykırım cenderelerinden geçirilmişti. Büyük bir inkâr ve imha siyasetine tâbi tutularak, kendisine sadece biyolojik sınırlarda bir yaşam hakkı tanınmıştı. Kürt’ün, ülkesi ve kültürüyle beraber, adı bile tarihten silinmişti. Öncüsüz ve örgütsüz bırakılmıştı. Öncüsüz ve örgütsüz bırakılma gerçeği, Kürtler için korkunç bir kölelik zeminiydi. Önder Apo, Kürt toplumunu kimliksiz bir halk olmaktan çıkaran bu “örgütsüzlük illeti”ne son verdi ve bundan dolayı Kürt halkının yüreğinde taht kurdu. Önder Apo ile Kürt halkı arasında kopmaz bir gönül bağı oluştu. “Özgür bir toplumun ancak örgütlü bir toplum olmaktan geçebileceği” gerçeğini bilince çıkartan Kürt halkı, buna inanarak özgür ve demokratik bir yaşamın dönülmez yoluna girdi. Bu anlamda Önder Apo önderliğindeki Kürt Özgürlük Hareketi, halkımızın sonuna kadar özgür yaşam isteğinin ve kararlılığının bedenleşmiş ifadesi olarak gelişti. Böylece elinde; hangi düzeyde büyük ve modern silahlar olursa olsun, hiçbir soykırımcı sömürgeci gücün, özgür yaşamakta karar kılmış ve bunun için her türlü bedeli ödemeye hazır olan bir halkı yeniden köleliğe mahkûm edemeyeceği gerçeği çok somut olarak ortaya çıkmış oldu. Önder Apo’nun geliştirdiği elli iki yıllık özgürlük mücadelesi sayesinde; örgütsüz, kimliksiz, köle bir toplum gerçeğinden artık “Demokratik Toplum” duruşuna yükselmiş yeni bir Kürt halk gerçeği ortaya çıkmış oldu. Bu Demokratik Toplum duruşu, Önder Apo’nun büyük bir mücadele sonucunda ortaya çıkardığı en anlamlı eseri oluyor.

Önder Apo’nun 4 Nisan doğuşu, yeni bir Kürt zamanına da yol açtı. Kürt halkının kendi tarihsel kökleriyle buluşmasını ve kaybettiği kimlik ve kültür bilincine yeniden kavuşmasını sağladı. Kendi öz kimliğiyle onurlu ve iradeli bir yaşama gözlerini yeniden açmasını sağladı. Kürt halkı, dünya halkları içerisindeki onurlu ve itibarlı yerini yeniden almaya başladı. Önder Apo’nun doğuşu; aynı zamanda katledilen kültürlerin, köleleştirilerek hiçleştirilen kadının ve zehirlenen doğanın da dirilişi ve yeniden doğuşu oldu. Bu doğuş, kültürlerin tüm görkemiyle yeniden ayağa kalkışı, özgür kadınlığın tekrar Ana Tanrıça tahtına doğru yürüyüşe geçmesi ve tabiat ananın insanlıkla yeniden kucaklaşma şansı yakalamasını sağladı.

 

İlk karar veren irade 3. Özgür Kadın Kongresi oldu

 

Kürdistan’da 4 Nisan kutlamaları, Uluslararası Komplo ardından başladı ve bu kutlamalar, Kürt kadınları öncülüğünde gelişti. 2000 yılı yazında, Kürdistan’ın özgür dağlarında gerçekleştirilen 3. Kadın Özgürlük Kongresi, bu kararı aldı. Kadınların özgürlüğe duyduğu ihtiyacı hep yakıcı bir biçimde hisseden ve bu temelde kadını özgür ve iradeli kılan kişi Önder Apo oldu. O yüzden Kürt kadınları, Önder Apo’nun doğum gününü kendi yeniden doğuşları olarak gördüler ve Önder Apo’ya karşı sarsılmaz bir sevgi ve bağlılık ilişkisi geliştirdiler. Kadınların Önder Apo şahsında özgürlüğe olan tutkuları ve bu tutkunun ortaya çıkardığı duyarlılık düzeyi, böyle bir günü mücadele tarihimizin en anlamlı günlerinden biri haline getirdi. Çünkü Önder Apo, dünyaya gözünü açar açmaz bu cinsiyetçi dünyaya karşı radikal bir tavır almış ve bu dünyanın kirletilmiş yaşamına katılmayı reddetmişti. Önder Apo’nun içinde doğduğu dünyaya egemen olan yaşam sistemi, kadının bedensel ve ruhsal olarak köleleştirilmesi üzerinden var olmuş bir sistemdi. Erkek egemen yaşam biçimine karşı tavır alışı, aynı zamanda kadının çok acımasızca köleleştirilmesine karşı da bir tavır oluşuydu. Dolayısıyla özgür kadın arayışı, özgür yaşam arayışının tam da kendisi oluyordu. O yüzden de Önder Apo, kadınların özgürlük savaşımının ulus mücadelelerinden daha önemli ve daha öncelikli olduğunu söyledi. İşte tam da bu yüzden Kürt kadınları, Önder Apo’nun doğum günü olan 4 Nisan’a büyük anlamlar biçtiler ve bu sayede 4 Nisan kutlamaları giderek tüm Kürdistan’da sürekli bir gelenek haline gelmiş oldu.

Kürdistan’daki bu geleneğin önemli bir parçası, yaşanılan her yere bir seferberlik ruhuyla ağaç fidanları ekerek kurumuş toprakları yeniden yeşertmek iken; diğer bir parçasını ise görkemli Amara yürüyüşleri oluşturdu. Ancak bu noktaya hiç de kolay gelinmedi. Sömürgeci, soykırımcı TC rejimi, geliştirdiği tüm yasaklama ve engellemelere rağmen Amara yürüyüşlerini yine de Kürt halkının gündeminden çıkarmayı başaramadı. Halkımız, geçmişteki Amara yürüyüşlerinde iki değerli evladını da şehit verdi. Bu vesileyle Önder Apo’ya yurtseverce bağlılığın sembolü haline gelmiş olan değerli Mahsum Karaoğlan ve Mustafa Dağ yoldaşların Amara’daki ölümsüz anıları önünde bir kez daha saygı ve minnetle eğiliyorum. Bu yılki 4 Nisan Amara yürüyüşü çok coşkulu ve görkemli bir şekilde kutlanabilmişse, bu gelişme onların öncülüğünde yaratılmış büyük direnişlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Bunu asla unutmamalıyız. Nitekim hatırlarsak, Önder Apo bu iki genç yüreğin katledildiği yerde “taşları biriktirerek bir anıta dönüştürün” demişti. Dolayısıyla bu iki büyük Amara şehidinin, Kürdistan’ın özgürlük tarihinde kalıcı yerlerini aldığını unutmamalıyız.

Önder Apo, uzun bir süre önce “Ben bir kadın özgürlük işçisiyim” dedi. Biz kadınlara önemli bir mesaj olarak “İstedikleri kadar onlarınızım” dedi. Dolayısıyla Kürdistan’da kadının hem en büyük yoldaşı hem de en özlü yoldaşı Önder Apo’dur. Dünyaya bakışını kadın özgürlüğü üzerine kurmuş bir demokrasi ve özgürlük önderidir. Kadın özgürlüğünün sağlanması için çok büyük çabaların ve emeklerin sahibidir. Özellikle de Kürdistan’da kadınları kölelik uykusundan uyandıran ve özgürlükle tanıştıran Önder Apo’dur. Kadın özgürlüğü konusunu, klasik devrimciler gibi günübirlik geçiştiren bir yaklaşım içerisinde hiçbir zaman olmadı. Konuyu son derece tarihsel, felsefî, bilimsel ve sosyolojik kapsamı içerisinde ele aldı. Kadın özgürlük sorununu sadece Kürt kadını üzerinden değil, tarihsel, toplumsal ve evrensel bir sorun olarak değerlendirdi ve bu yönde çözüm önerileri geliştirdi. Kadınlara bir kurtuluş ideolojisi sundu. Kadın bilimi olarak “Jineoloji”nin geliştirilmesini önerdi.

Önder Apo, kadın özgürlük çalışmalarının bir parçası olarak erkek gerçeğini de ele alıp çözümledi. Erkekteki mevcut egemenlik zihniyetinin değiştirilip dönüştürülmesi konusunda muazzam sorgulamalar, diyaloglar ve çözümlemeler yaptı. Kapitalizmi ve emperyalizmi erkek egemen ideolojinin, ataerkil ideolojinin zirvesi olarak değerlendirdi. Faşizmi, yoğunlaşmış erkeklik ideolojisi olarak tanımladı. Bunun savaş ve şiddetle diyalektik bağını kurdu. Çözüm olarak “erkekliği öldürme” ve “erkeği dönüştürme” projeleri üzerinde durdu. Özgürlük sorununu tek taraflı ve sadece kadınların sorunu olarak görmedi. Soruna esas yol açan temel öğe olarak erkeğe de sorumluluk yüklemeyi ihmal etmedi. Önder Apo’nun “özgür kadın” ve “özgür erkek” geliştirme çabaları olmasaydı, Kürdistan devriminin bugünkü niteliğine sahip olması çok zor olurdu. Kürdistan’daki toplumsal bünyeyi, hatta Kürt erkeğinin bünyesini kadın özgürlüğüne açan ve bu yönde değişim ile dönüşümün kabulünü sağlayan Önder Apo’nun çaba ve emekleridir; bu yönde yürüttüğü mücadelesidir. Çünkü kadının yaşamını anlamlı kılan; ona kendini örgütleme, eğitme, savunma ve kendini yönetme hakkı ile tanıştırandır. Kısacası, Kürt kadınının kendini savunabilmesi için kadını her açıdan silahlandıran temel önderliksel irade oldu. Bilinen savaş silahlarının dışında, ideolojik, politik, düşünsel, felsefî ve kültürel açıdan da silahlandırdı. Örgütlemeyi, örgüt kurmayı, mücadele etmeyi, iradeli durmayı, toplantı yapmayı, karar almayı ve örgüt yönetmeyi öğretti. Kısacası, kadına kendini savunabilmesi için her türlü gücü ve silahı verdi. Erkeğin yanı sıra, hiçbir egemen otoriteye boyun eğmeyecek bir kadın gerçeğini geliştirdi. Kürt kadınları, bu yüzden Önder Apo’ya çok güçlü bir bağla bağlıdır. Önderliğin özgürlüğünde, kendi özgürlüğünü görmektedirler. Önderliksel varlığı, kendi özgürlüklerinin biricik teminatı olarak görmektedirler. Kürt kadını bu yüzden Önder Apo’yu ölümüne sahipleniyor.

 

Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ni başlatmak, Önder Apo’nun ikinci doğuşudur

 

Önder Apo’nun kişiliği, çocukluktan itibaren mevcut yaşama karşı kuşkulu ve yenilikçi bir arayış içindeydi. Aile ve toplumda yaşanan sorunları gözlemleyerek, kendine özgü çözüm yolları aramıştır. Amara ve Nizip ortamında dini yaklaşımlar temelinde bu arayışını sürdürürken, Ankara’da Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde okurken sol fikirlerle tanışmış ve sosyalist bir dünya görüşü benimsemiştir. Bu temelde Amed’de Kürt toplumsallığını ve toplum içindeki siyasi eğilimleri daha yakından tanımış, İstanbul’da ise Türkiye gerçeğini ve devrimci-demokratik hareketini gözlemleme imkânı bulmuştur.

Önder Apo için esasen ilk temel yoğunlaşma zeminini, 1972 Nisan’ından itibaren yedi ay tutulduğu Ankara Mamak Cezaevi oluşturmuştur. Burada derinleştirdiği düşünsel yoğunlaşmasını, 1972-73 kışında Haki Karer ve Kemal Pir yoldaşlarıyla birlikte kaldığı bir öğrenci evinde sürdürmüş ve “Kürdistan sömürgedir” tespitine ilk burada ulaşmıştır. Önderliğin bu tarihi tespitini ilk duyup öğrenenler ve bu tespite ilk katılıp gereğini yerine getirmeye karar verenler, Haki Karer ile Kemal Pir yoldaşlar olmuştur. Daha sonra bu tespit temelinde Çubuk Barajı toplantısını yapmış ve burada topladığı beş kişilik genç arkadaş grubuna bu tarihi tespiti açıklamıştır. Kürdistan’daki tüm gelişmeler, böyle bir bilinç ve örgüt çalışması etrafında gerçekleştirilmiştir.

Önderliksel çıkış, adına “ikinci doğuş” dediğimiz tamamen bir yeniden doğuş biçimindedir. Önder Apo’nun ikinci kez doğması gibidir. Bu ikinci doğuş, yepyeni bir anlamsal doğuştur. Önder Apo, kendi yaşamının anlamını doğurmuştur. Kendi varlıksal anlamına adeta analık etmiştir. Temelinde kendini eğitme, düşünsel yoğunlaşma, yeni bir bilinç, var olan sistemden kopma ve özgür birey haline gelme vardır. Önder Apo, söz konusu özgürlük bilincine ulaştığında, beş bin yıllık iktidar ve devlet sisteminden ve beş yüz yıllık kapitalist modernite düzeninden bir kopuşu yaşamış ve Kürt özgürlüğü temelinde yeni bir özgür yaşam sistemi oluşturmaya başlamıştır. Bu da özünde bir kişilik devrimi anlamına gelmiştir. Kürt toplumunun kültürel soykırım temelinde birey şahsında yok edilmesine karşı, Önder Apo geliştirdiği kişilik devrimi temelinde Kürt insanının özgürleşme sürecini başlatmıştır.

Önder Apo’nun bu ikinci doğuşu, yepyeni bir teorik ideolojik oluşuma yol açmış ve bu yeni oluşum çok büyük zorlukların içinde gerçekleşmiştir. Çünkü içinde gözünü açtığı dünyanın Kürt toplumunu soktuğu durum o kadar ağırdır ki, yaşadığı sorunun doğru tespitini yapmak bile kendi başına bir sorundu. O yüzden sorunun doğru adlandırması olan “Kürdistan sömürgedir” tespitini yaparken bile Önder Apo, kendini baygınlık geçirmekten alıkoyamamıştır. Mevcut zorlayıcılık, Apocu grup ve PKK gelişimi sürecinde de devam etmiştir. Önder Apo, çalışma tarzını hep “sıfırdan başlayarak gelişme sağlama ve iğne ucuyla kuyu kazma tarzı” olarak tanımlamıştır. Kemal Pir, “Bir kişiyi gruba katabilmek için gerekirse üç saat, gerekirse üç yüz saat konuştuklarını” belirtmiştir. Hiç kuşkusuz bu durum, mevcut düzenden kopuşun zorlukları yol açmıştır. Türkiye’de şoven ve sosyal-şoven anlayışın sahibi olanlar, üstenci yaklaşım ve kibirle yeni oluşan Apocu gruplaşmayı çoğunlukla alaya alırken, ilkel ve reformist Kürt milliyetçileri ise çeşitli yakıştırmalarda bulunarak çoğunlukla altında bir ‘ajanlık’ arayıp teşhir etmeye çalışmışlardır. Babası bile Önder Apo’ya, “Duydum ki Kürtçülük yapıyormuşsun, bu iş tehlikelidir, eskisi gibi solculuk yapman daha iyidir” tavsiyesinde bulunmuştur. “Şeyh Said büyük aşiret sahibi olmasına rağmen öldürülmekten kurtulamadı, senin kimsen de yok, kime güveniyorsun” demiştir. Önder Apo’nun ikinci doğuşu ve grup aşaması, kültürel soykırımın yarattığı büyük toplumsal tahribatlara karşı mücadele ve tüm tarifsiz zorlukları yenerek gelişmiştir.

Önder Apo 1973 Newroz’undaki bu çıkışını, önderlik görevlerinin boşluğuna ve doldurulması gerektiğine, katledilen Türkiye devrimci hareketinin önderleri olan Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya’nın anısına sahip çıkma amacına dayandırmıştır. Daha sonra Kürdistan seferini başlatıp, “Haki Karer’in anısının örgütlenmesi” dediği PKK’yi kurup geliştirmiştir. 1979 yılının temmuz başında Ortadoğu sahasına çıkış yaptıktan sonra da Lübnan-Filistin sahasında yaptığı çalışmalarla 12 Eylül faşist-askeri rejimine karşı PKK’yi bir gerilla partisi haline getirmiştir. İkinci doğuşun bu ilk evresi esas olarak teorik bilinç ve ideolojik-politik çizgi yaratmayı ifade ederken, ikinci evresi ise esas olarak 1984’lerle beraber meşru savunma çizgisinin ve gerilla hamlesinin geliştirilmesine dayanmıştır. İkinci doğuşun bu her iki evresi de esas olarak ulusal bilinç, ulusal örgütlenme ve halk savunması çerçevesindedir. Fakat Önder Apo’nun bu çabaları, Kürdistan ulusal sınırlarını çoktan aşmış ve ilerici insanlık açısından da anlamı ve değeri çok tarihsel olmuştur.

Doğuş koşulları, 52 yıllık tarihi önderliksel yürüyüşün nasıl büyük zorluklara ve engellere karşı mücadele edilerek gerçekleştiğini açıkça göstermektedir. Daha ilk andan itibaren sömürgeci ve soykırımcı ulus devlet zihniyeti ve imha-inkar siyasetinin, bu yeni özgürlükçü doğuşu boğmak için tüm gücüyle saldırıya geçmiş olduğunu, zamanın akışına bakıp görmek zor değildir.

Önder Apo’nun büyük zorluklar içerisinde gerçekleşen bu ikinci doğuşu ve günümüze kadar ki önderliksel yürüyüşü amansız bir mücadele içinde, kıran kırana bir direniş sayesinde ve büyük zorluklarla boğuşup onları yenme temelinde gelişmiştir. Her yılı bir önceki yıldan daha büyük ve amansız bir mücadeleye sahne olmuş, tam 52 yıllık Büyük Özgürlük Yürüyüşü her yıl zorlukları yenen ve engelleri aşan büyük ve ısrarlı mücadele sonucunda başarılmıştır. İçten ve dıştan gelen her türlü zorluk ve engele rağmen Önder Apo ve adeta analık ederek doğurduğu ve büyüttüğü PKK hareketi öncülüğünde süreklilik kazanan özgürlük ve demokrasi mücadelesi, son 52 yılda Kürt halkı, kadınları ve insanlık açısından büyük değer ifade eden çok önemli gelişmeler ortaya çıkarmayı başarmıştır.

 

Üçüncü Önderlik doğuş İmralı’da gerçekleşti

 

Önder Apo’nun gerçekleştirdiği daha derin önderliksel doğuş, kuşkusuz İmralı sürecinde gerçekleştirdiği paradigma değişiminin yarattığı üçüncü doğuştur. Böyle bir düşünsel yoğunlaşmada en önemli rolü, reel sosyalizmin çözülüşü ile Uluslararası Komplo saldırısının oynadığı açıktır. 1970’lerin başında Kürt halkının yaşadığı sorunlar karşısında içine girdiği yoğunlaşma, bu kez tüm insanlığın yaşadıkları sorunlar karşısında içine girilen bir yoğunlaşmaya dönüşmüştür. Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç da tüm insanlığı ilgilendirmiş, bütün ezilenlerin özgürlük ve kurtuluş sorunlarını çözmeyi içermiş, böylece üçüncü önderliksel doğuş, evrensel bir doğuş karakterinde gerçekleşmiştir. Kapitalist modernite güçleri, Uluslararası Komplo ile Kürt Halk Önderi olarak Önder Apo’yu etkisiz kılmak isterken, bu sefer bütün ezilenlere kurtuluş ve özgürlük yolunu gösteren bir önderlikle karşı karşıya kalmıştır.

İkinci önderliksel doğuşun mücadele şifresi “sömürgecilik” ve çözüm şifresi de “Gerilla mücadelesi” olurken, üçüncü önderliksel doğuşun mücadele şifresi ise “demokratikleşme” ve çözüm şifresi ise “demokratik toplum mücadelesi” olmuştur. Önder Apo, bu tespitler temelinde toplumu ve tarihsel toplumun gelişimini yeniden değerlendirmiştir. İktidar ve devlet dışında toplumun öz yönetimi olarak “demokratik özyönetimi” tanımlamıştır. Bu temelde devlet olmayan yönetim olarak “Demokratik Konfederalizmi” ve sorunların toplumsal tabana dayalı çözüm modeli olarak “demokratik toplum çözümünü” ifade etmiştir. Özgürlük, farklılıklara dayalı eşitlik ve dayanışma ilkelerini esas alan sosyalizmin, baskı ve sömürü aracı olan iktidar ve devlet ile gerçekleştirilemeyeceğini değerlendirerek, “demokratik sosyalizmi” tanımlamış ve böylece özgürlük ve eşitlik mücadelesinde yaşanan amaç-araç çelişkisini çözerek, amaç-araç uyumunu ortaya çıkarmıştır. Bütün bunlar temelinde “kapitalist moderniteye” karşı “demokratik moderniteyi” tanımlamış, PKK’yi iktidar ve devlet eksenli bir parti olmaktan çıkartmaya çalışarak, kadın özgürlüğüne ve ekolojik duyarlılığa dayalı demokratik toplumcu bir mücadele partisi haline getirmek istemiştir.

Önder Apo’nun İmralı esaret ve mutlak tecrit koşullarında yaşadığı söz konusu derin yoğunlaşma ve sorgulama, bir yandan PKK’yi mevcut iktidar ve devlet sistemini aşan ve bu temelde Uluslararası Komplo’ya karşı başarı çizgisinde mücadele eden bir konuma getirirken, diğer yandan da iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı tüm toplumsal sorunlar için demokratik çözümün teori, program ve stratejisini yaratarak bütün ezilenlerin kurtuluş ve özgürleşme yolunu göstermiştir. Böylece hem PKK köklü bir değişim, dönüşüm ve yenilenme yaşamış ve hem de Önder Apo, tüm ezilenlerin kurtuluş yolunu göstererek evrenselleşmiştir. Başlangıçta Kürt işçi sınıfının ve Kürt halkının ulusal önderi olarak gerçekleşen çıkış, üçüncü doğuş sürecinde tüm ezilenlerin önderi haline gelmeyi başarmıştır. Kürtler için tarihi bir gelişme olan önderliksel doğuş, bu sefer tüm ezilenler için tarihi bir gelişme ve kazanım olmuştur. Söz konusu önderliksel gelişme, giderek küresel düzeyde her gün etkisini biraz daha hissettirmekte ve ortaya çıkarmaktadır.

Önderliğin, Uluslararası Komplo karşısında içinde olduğu tarihsel bir direniş var. Bu direnişin tarzı tamamen Önder Apo’ya ait bir tarzdır. Toplumdan, insandan tamamen izole edilmiş küçücük bir zindan hücresinde, bazen kalem ve kağıttan bile yoksun bırakılmasına rağmen, tüm zamanını ve enerjisini halkının özgürlüğü ve insanlığın demokratik geleceği yolunda sürekli fikir ve düşünce üretme çabası içerisinde bulunuyor. Normal bir insan bünyesinin ne ruhsal ne fiziksel olarak dayanamayacağı, her bakımdan felçli bir durumla sonuçlanması muhtemel olan sistemli mutlak tecrit koşullarını bile, hiçbir zaman kendisi için engel yapmadı. Sıkılaştırılmış esaret ortamında, sistemli mutlak tecrit işkencesi altında Önder Apo, son yirmi altı yılın en gelişkin fikir ve düşüncelerini dünya insanlığına sundu. Bilimsel felsefik değeri yüksek olan yeni bir paradigma geliştirdi. Muazzam bir entelektüel birikim oluşturup sistemli düşünceler haline getirdi. Önderliğin geliştirdiği bu yeni düşünceler normal, sıradan düşünceler değildir. Bilimsel, felsefik değeri olan kuramsal düşüncelerdir. Günümüz dünyasının çokça kullanmakta olduğu birçok kavrama, yeni anlamlar yükledi ve yeniden tanımladı. Kendi düşünce sistematiğinin kavramsal kuramsal çerçevesini ve anlamsal içeriğini filozofik ve dervişane bir yoğunlaşma düzeyi ile geliştirdi. Önderliğin düşüncelerindeki rafinelik düzeyini, günümüzün en değme üniversitelerinde bile görmek zordur. Çünkü Önderlik düşünceleri; büyük yaşam ve mücadele tecrübesinden süzülmüş, toplumsal mücadeleler tarihinden önemli dersler çıkarmış, insan sosyolojisi ve psikolojisini çözümleyerek yoğrulmuş, Neolitik Kadını’nın özgür duruşundan ve geliştirdiği tarım köy devriminden ilham almıştır. İlk komünal toplulukların yaşam sırrından adeta içerek beslenmiş düşüncelerdir. Tek cümleyle özetleyecek olursak; Önder Apo’nun düşünce dünyası, hakikatin sırrına merdiven dayamış bir dünyadır.

Önderlik paradigması ve ön gördüğü komünal toplumsal sistem tezleri, sermaye ve iktidar tekellerinin binlerce yıldan beri sömürdüğü işçi-emekçi kesimlerini, kimliksiz bırakılmış halkları, yok olmayla yüz yüze kalmış kültürel yapıları, sömürgeleştirilerek ikinci cins konumunda görülen kadın kesimlerini, kapitalizmin zulüm cenderesinden çıkış arayışında olan sol-sosyalist, anarşist, feminist, ekolojist kesimleri çok ciddi etkilemektedir. Önderlik savunmaları yabancı dillere çevrilip enternasyonal alanda okunmaya başlandığından beri, bu gelişmeler daha da hız kazanmıştır. Eskiden hem bu tür çevrelere ulaşma olanaklarımız sınırlıydı hem de Önderliği bu tür kesimlere yeterince anlatma ve kavratma sorunumuz vardı. Önderlik savunmalarının değişik dillere çevrilmesiyle beraber, toplumun en önde gelen kesimleri, giderek Önderliği direk kendisinden okumaya başlıyor ve muazzam düşünce dünyasıyla, geliştirdiği fikirleriyle tanışıyor.

Önder Apo bu fikir ve düşüncelerini savunmalarında işlerken, bir konuya işaret etmişti. “Ortaya koyduğum bu düşünceler; büyük Fransa Devrimi gibi, yine büyük Sovyet Devrimi gibi tarihi bir etkiye yol açacak” demişti. Şu anda gerçekleşmekte olan, tam da böyle yeni bir demokratik devrim dalgasının gelişme süreci gibidir. Üstelik her iki büyük devrimsel gelişmeden çıkarılmış derslerle beraber, insanlık tarihinde yepyeni bir gelişme olarak ortaya çıkmaktadır. Rojava devrimsel zemininde kendisini, Demokratik Konfederalizm ve demokratik toplum sistemine dönüştürerek yeni bir yaşam çizgisine yol açmaktadır. Kürdistan’ın belli yerlerinde yeni demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yaşam çizgisinin kaba hatları, pratikleşme sürecine girmeye başlamıştır.

Önderlik fikir ve düşüncelerinin geliştirdiği demokrasi ve özgürlük atmosferi, Ortadoğu halklarını da etkisi altına almaktadır. Bilindiği üzere Ortadoğulu halkların, Önder Apo’ya geçmişten beri duyduğu bir ilgi hep vardı. Çünkü Önder Apo, esaret öncesi yirmi yıllık devrimciliğini Ortadoğulu halklar zemininde geçirdi. O yüzden başta Arap halkı olmak üzere bölgede yaşayan Asuri, Süryani, Keldani, Fars ve Türkmenlerin ilgisi güçlü bir biçimde gelişti.

Önder Apo’ya gösterilen bu ilgi, daha çok Rojava devrimsel zemininde yoğunlaşıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de büyük bir emek ve çaba sonucu Kürt ve Arap Halkları arasında geliştirilen toplumsal kardeşlik ilişkisi, bu bakımdan tarihsel önemdedir. Demokratik moderniteye kapı aralar niteliktedir. Demokratik ulus çizgisinin pratikleşmesine ortam ve zemin oluşturmaktadır. Önder Apo’nun sadece Kürtlere hitap etmediği, geliştirdiği çözüm perspektiflerinin sadece Kürt sorununun çözümüne hizmet etmekle sınırlı olmadığı, giderek diğer halklar tarafından da anlaşılmaya, kavranmaya başlanıyor. Bunun anlaşılmaya başlanması çok önemlidir. Tüm bu bakımlardan Önderlik etrafında ortaya çıkan gelişmeler, giderek iki yönlü bir sonuca yol açıyor. Birincisi; Ortadoğu ve dünyada, demokrasi ve özgürlük mücadelesi lehine demokratik toplumda ortaya çıkardığı umut ve cesaret düzeyi olurken, ikincisi ise; kapitalist modernite güçlerinin ortaya çıkan bu gelişmeler karşısında, kendi merkezi ulus devlet sistemini ayakta tutmak için, içine girdikleri savaş-şiddet ve faşist sağ siyaset sonucunu doğuruyor. Birbirine zıt yönde ortaya çıkan bu her iki gelişmenin, sadece biz Kürtleri etkilemekle sınırlı kalmadığını hem Ortadoğu’nun hem de dünya insanlığının geleceğini etkileyen gelişmeler olarak ortaya çıktığını, görmek gerekiyor.

 

Barış fidesinin yaşayabilmesi, özgür yaşam ve çalışma koşullarına bağlıdır

 

İnsanlığın, üzerinde ilk toplumsallaşmayı öğrendiği bu topraklar, son 52 yıl içerisinde çok kıran kırana yürütülen büyük bir devrimsel mücadeleye tanıklık etti ve bu devrimsel süreç her bakımdan devam ediyor. Önderliğin ve kahraman şehitlerimizin öncülüğünde yürütülen elli iki yıllık özgürlük mücadelemiz, insanlığın öze dönüş hareketi olarak gelişmeyi sürdürüyor. Kürdistan’da yürütülmekte olan özgürlük mücadelemiz; iktidarcı devletçi ve erkekçi uygarlığın, anlamdan kopardığı yaşamı, kaybettiği anlamına yeniden kavuşturma mücadelesi oluyor. Büyük uygarlıksal gelişmelerin her seferinde darbelediği, dumura uğrattığı yaşamın, yeniden yaratılma savaşı oluyor. Paramparça edilmiş, doğal niteliklerini kaybetmekle yüz yüze kalmış olan toplumun, kendini yeniden bulma ve yeniden yaratma süreci olarak gelişiyor. Uygarlık sahiplerinin, toplumdan çaldığı gücünü, yani ahlaki ve politik niteliklerini yeniden kazanmanın tarihi olarak gerçekleşiyor. Bu anlamıyla Özgürlük Mücadelemiz, büyük bir demokratik toplumsal devrim hareketi olarak tarih sahnesindeki rolünü oynamayı sürdürüyor.

Önder Apo’nun birinci biyolojik doğuşu üzerinden yetmiş altı yıl geçti. İkinci doğuşunun yani Önderliksel doğuşunun üzerinden ise 52 yıl geçti. Elli üçüncü yıla girmiş oldu. Bu yeni Önderlik yılında her şeyden önce Önderlik gerçeğini daha doğru ve daha derinden anlayıp, daha etkili ve başarılı uygulamaya çalışmalıyız. Bunu dört parça Kürdistan’da yaptığımız gibi, dünyanın dört bir yanında da yapmalıyız. Apocu demokratik toplum ve özgür yaşam çizgisini dünya ezilenleri içinde de daha fazla yaygınlaştırıp enternasyonal örgütlenmelere ve etkili eylemlere dönüşmesini sağlamalıyız. Çünkü başarılı mücadele etmek ve zafer kazanmak buna bağlıdır. Hem doğru kararlar almak ve hem de yaratıcı uygulamak, bu temelde gerçekleşecektir.

Önderliğe yaklaşımımızın yeni dönem açısından eleştirilmesi ve düzeltilmesi gereken yanları da vardır. Önderlik gerçeğine hepimizin bağlı olduğu tartışmasızdır. Her birimiz bulunduğumuz yerden, gereken hallerde büyük cesaret ve fedakarlıklarla mücadele de yürütüyoruz. Fakat sadece bunları yapmak artık yetmemektedir. Önderliğe doğru katılım, önderlik gerçeğini doğru anlamak ve başarılı uygulamakla mümkün oluyor. Bu noktada Önderliği doğru anlama ve başarılı uygulama sorunlarımızın olduğunu görmeliyiz. En önemlisi de Önderliğe var olan bağlılığımızı yeterli görüp Önderlik gerçeğini yeterince araştırıp öğrenmeye çalışmamamızdır. Önder Apo’yu mevcut anlama ve inceleme düzeyimiz artık yetmiyor. Oysa ki Önderlik gerçeğini tüm ayrıntılarıyla okumamız, araştırmamız ve anlamaya çalışmamız gerekir. Çünkü Önderliği ancak anlayabildiğimiz kadar uygulayabiliriz. Bu konuda hepimizin bir yetersizlik içinde olduğu açıktır. Bu temelde Önder Apo’yu özellikle de ideolojik ve paradigmasal açıdan daha fazla okuyup araştırıp incelememize ihtiyaç vardır. Yeni Önderlik yılında her birimiz bulunduğumuz yerden, kendini Önderlik düşünce ve paradigması temelinde derinleştirmeyi ve yetkinleştirmeyi hedeflemelidir.

Önderliksel doğuşun bu yeni yılında en büyük hedefimiz ise Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamak ve İmralı tabutluk sistemini yıkmak ve ortadan kaldırmaktır. Önder Apo’nun 27 Şubat’ta yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı temelinde, sürecin işlemesi de buna bağlıdır. Önder Apo’nun özgür yaşam ve özgür çalışma koşulları oluşturulmadan, yapmış olduğu çağrı temelinde Kürdistan ve Türkiye’de gerçek bir barışın gelişme şansı da fazla olmaz. Bunu hepimiz bilmeliyiz. Bu tıpkı taze bir bitki fidesini ekip kızgın güneş altında susuz bırakmaya benzer. O yüzden Önder Apo’nun bu yeni doğuş yılında ektiği taze barış fidesinin yaşayıp boy verebilmesi, özgür yaşam ve özgür çalışma koşullarında bol bol sulanmasına bağlıdır. Bunu sağlamak için de hepimizin gecesini gündüzüne katıp yaratıcı bir temelde çalışması ve Önder Apo’ya özgürlük hamlesini büyütüp daha etkili hale getirmesi gerekiyor.

 

PaylaşTweet
Önceki Yazı

YENİDEN DOĞMAKTAN KORKMADAN DİRENİŞE DEVAM

Sonraki Yazı

ORTADOĞU BUNALIMI ve DEMOKRATİK MODERNİTE ÇÖZÜMÜ – 3

Sonraki Yazı
ORTADOĞU BUNALIMI ve DEMOKRATİK MODERNİTE ÇÖZÜMÜ – 3

ORTADOĞU BUNALIMI ve DEMOKRATİK MODERNİTE ÇÖZÜMÜ - 3

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!