15 Şubat 1999 Uluslararası Komplosu’nu gerçekleştiren devletleri ve hegemon güçleri nefretle kınıyorum. Uluslararası Komplo sürecinde “Güneşimizi Karartamazsınız” ve “Önderliksiz Yaşam Olmaz” şiarıyla Önder Apo etrafında bedenleri ile ateşten çember oluşturan ve fedai eylem gerçekleştiren tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum, anılarını Önderliğimizle özgür günlerde buluşmayı gerçekleştirerek yaşatacağımızın sözünü veriyorum. Yine mücadelemizin her anında Önderliğimizle yürüyen, bedel ödeyen ama asla mücadelen vazgeçmeyen halkımızı ve dostlarımızı selamlıyor, direngen duruşları karşısında saygı ile eğiliyorum.
Önder Apo 26 yıldır işkence rejimine karşı tarihsel bir duruş gösteriyor
Önder Apo’nun yoldaşları olmayı başarmış olan bu fedai duruş ile milyonların örgütlü mücadelesini yaratan halk direnişi Uluslararası Komplo’nun başarıya ulaşmasını engellemiş, boşa çıkarmıştır. Önder Apo’nun İmralı’daki tarihsel direnişi, mücadeleyi en üst düzeyde kesintisiz sürdürmesi, gerillanın destansı direnişi ve halkımızın direnişi bütünleşmiştir. Önderliğimizin, parti militanlarının ve halklarımızın ortak mücadelesi Kürt sorununu bölgesel düzeye taşımış, Önderliğimizin paradigmasını tüm dünyaya yaymış, evrenselleşmesini sağlamıştır. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere halkların kendini bulduğu, tüm sorunlarının çözüm anahtarı, perspektifi olarak benimsediği bir düzeye ulaşmıştır. Önder Apo’nun ‘Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Paradigması’, demokratik konfederalizm sistemi, kadın devrimi projesi Kürdistan sınırlarını aşmış, küresel etki gücünü kazanmıştır. İmralı işkence sistemi Önder Apo’yu ağır tecrit koşulları ile sınırlandırmaya çalışsa da savunmaları ile Önder Apo, özgür kişiliğini, düşüncelerini, çözüm perspektiflerini tüm insanlığa ulaştırmış, dışarıdaki herkesten çok daha fazla düşünceleri ve kişiliği ile özgür olduğunu ortaya koymuştur. Dolasıyla tecridi fikirleri ile yerle bir etmiştir. Bundan dolayı son 4 yıldır özellikle dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş düzeyde her türlü hukuki, siyasi, insani yasaları hiçe sayarak hiç kimse ile görüşmesine izin verilmemiştir. Uluslararası kurumlar, devletler mutlak tecrit için Türkiye’ye onay vermiştir. Bu durum Uluslararası Komplo’nun ısrarla devam ettirilmesi tutumu ve planıdır. İmralı’daki işkence ve mutlak tecrit rejimi dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Dünyada hiçbir tutukluya bu düzeyde hukuksuzluk, insan haklarının ihlali uygulanmamıştır. İmralı’da uluslararası hukuk, anayasal haklar yok sayılmaktadır. 26 yıldır Önder Apo, bu işkence rejimine karşı direnmekte, tarihsel bir duruş göstermektedir. Bu kadar ağır bir işkence rejimi altında mutlak tecridin uygulanmasının en belirleyici sebebi Önder Apo’nun siyasi, ideolojik, toplumsal, tarihsel gücü, düşünceleri ve her soruna yönelik sunduğu, sunacağı çözüm projeleridir. Önder Apo’nun 3. Dünya Savaşı’nda Ortadoğu’nun yeniden dizayn pazarlığında sürece müdahale etmesinin önü bu biçimde alınmak istenmiştir.
Ancak İsrail’in Gazze ve Lübnan’a saldırıları, son olarak Suriye’deki rejim değişikliği ile birlikte Ortadoğu’nun şekillendirilmesine dayalı siyasi, askeri, ekonomik güç savaşı Türkiye devletini, AKP-MHP iktidarını panikletmiş ve Önderlikle görüşmek zorunda bırakmıştır. Devlet Bahçeli’nin Önderliğe ilişkin açıklamaları bunun sonucunda gelişmiştir. Önder Apo da bu gelişmeleri değerlendirerek Kürt sorununun demokratik çözümü için inisiyatif geliştirmektedir. Şimdi bizler kadar Türkiye’deki halklar, Kürt sorunu ile ilgili tüm kesimler İmralı’dan Önderliğimizin yapacağı çağrıya kilitlenmiş durumdadır ve merakla beklemektedir. Önderliğimizin inisiyatif alarak çözüme yönelik bir zemin hazırlamaya çalıştığını görmekteyiz. Ancak devlet aklı bir biçimde devreye girmiş görünse de, hem devletin hem de AKP iktidarının çözüme yönelik hazırlık düzeyinin ne olduğu belirsizdir.
Son birkaç aydır adı konulmayan süreç, bir kez daha bizlere tarihi gelişmeler kadar risk ve tehlikelerle de karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Önder Apo, bu sürecin barış ve demokrasi lehine sonuçlanması için kararlı bir duruş geliştirmektedir. Hem parti kadroları hem Kürt halkı hem de demokrasi ve barıştan yana herkes için de kararlı, cesur ve fedakar bir duruş ve pratiği gerekli kılmaktadır. Henüz adı konulmayan bu girişim veya inisiyatifin demokrasi ve barışa evrilmesinde özellikle kadınların Önderliğimizin söyleyeceklerine, çağrılarına, atacağı adımlara örgütlü, bilinçli ve özverili bir katılımı geliştirmesi hayati önemdedir.
Böylesi tarihi bir süreçte Uluslararası Komplonun 26. yılında Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne yol açacak bir mücadele süreci ile komplonun karanlığını aydınlığa çevireceğimiz bir tarihi dönemeci yaşıyoruz. Böylesi bir süreçte kadın hareketimizin gelişiminde Önderliğimizin emeklerini, beklentilerini ve bu tarihi süreçte bize yüklediği görevleri değerlendirmek olası olumlu-olumsuz gelişmelere de hazırlıklı olmamızı sağlayacaktır.
Önderlik, Özgür Yaşam Projesi için en küçük imkanı bile değerlendirdi
Uluslararası Komplo’nun 26. yılında Önder Apo’nun tüm kadınlar, özelde PAJK militanları olarak bizlere sağladığı özgür yaşam, mücadele ve toplumsal gerçekliğin anlamını, değerini bir kez daha yeniden anlamaya çalışıyoruz. Buna ne kadar cevap olabildik, hakkını verebildik mi, ne kadar ilerletebildik sorularını bir kez daha kendimize soruyor, yetmeyen ve cevap olmayan yanlarımızın özeleştirisini veriyoruz. Kadın özgürlük mücadelesini, özgür kadını yaratma arayışını çocukluğundan itibaren bir özgür yaşam felsefesi olarak ele alan Önder Apo, 15 Şubat 1999’da gerçekleşen Uluslararası Komplo nedeniyle hedeflediği düzeye ulaştıramadığını, kesintiye uğratılmak istendiğini şu belirlemelerle ifade etmişti: “Kadınlara ilişkin yarım kalan Yaşam Projem vardı. Onun içeriği doldurulabilir. Çünkü özü verilmiştir. Özgür kadın benim için idealdi. O davam sonuca gidebilmeli.” Önder Apo, İmralı işkence sisteminde bile bu yarım kalan özgür yaşam projesini en küçük imkanı bile değerlendirerek ilerletmeyi esas aldı. İmkan oldukça bunun gerçekleşmesi için bizlere perspektif verdi, ufkumuzu açtı, yoğunlaşmalarımıza, örgütlenmemize ve mücadelemize yön verdi, doğrultu kazandırdı. Özgür yaşam projesini sadece kadınların değil erkeğin, dolayısıyla eşit, demokratik, özgür toplumun yaratılmasının ve inşasının da projesi olarak gördü. İmralı işkence sisteminde bile görüşme imkanının olduğu her süreçte mutlaka bizlere, dolayısıyla kadın özgürlük mücadelesi yürüten tüm kadınlara yönelik tarihsel, sosyal, politik, kültürel, bilimsel, hatta güncel konulara yönelik sürekli perspektif verdi. Özgürlük düzeyimizi, bilinç ve örgütlenmemizi geliştirecek yeni projeleri görev olarak belirledi. İmralı’da yazdığı savunmalarının hepsinde kadın tarihine bakışta yeni ideolojik, sosyolojik, siyasal açılımlar yaptı, derinlik kazandırdı. Aynı zamanda kadının demokratik toplumun oluşturulması, demokratik ulus, demokratik konfederalizm sistemini geliştirmedeki rolüne, kadının kendi demokratik konfederal sistemini nasıl geliştireceğine dair kapsamlı değerlendirmeleri, perspektifleri oldu.
PKK’nin oluşumundan bugüne yarım asrı aşan mücadele tarihimiz boyunca Önder Apo, kadınların her aşamada ve her alanda sadece yer almasını değil, öncü ve belirleyici olma temelinde katılmasını bir yaşam ve mücadele felsefesi olarak uyguladı. Bu anlamda bugün ulaştığımız kadın özgürlük düzeyimizi, kadın devrimini inşa etme mücadelesinin yarattığı kazanımları Önder Apo’nun emeklerine, bizlere olan güven ve inancına borçluyuz.
Geleneksel ezberler bozuldu
Önder Apo’nun kadına yaklaşımı, çocukluğundan itibaren eşit, adil, özgür bir yaşam arkadaşlığı ve paylaşımı felsefesine dayanmıştır. Feodal toplum ilişkilerine rağmen çocukluk oyunlarına kadınları katma yaklaşımını; kadın ve erkeğin birlikte Kürt Özgürlük Hareketi’nde ve mücadelesinde yer alması, devrime eşit düzeyde katılımına dönüştürdü. Apocu grubun ilk oluşumundan itibaren PKK’nin tüm örgütlenme ve mücadele aşamalarında kadının öncü düzeyde yer almasını bir örgütlenme ve mücadele ilkesi olarak belirledi. Bu yaşam ve mücadele yaklaşımını Önder Apo şu cümlelerle ifade ediyor: “En geneliyle kurduğum en eski ulus, en köle kavramları somutlaştıkça gerçek sosyoloji anlam buluyor. Tecavüz kültürüne kendimi tanıdığımdan beri aldığım mesafe ve karşı koyuş kişilik oluşumumun başat ilkelerindendir.” Bu yaklaşım erkek egemen zihniyetin reddi ve feodal toplum kalıplarının kadın-erkek ilişkilerinde koyduğu sınırları aşmadır, geleneksel ezberleri bozmaya cesaret etmedir. Önderlik, kadını “en eski ve ilk ezilen ulus” olarak tanımladı. Bu tanımlama kadına dayatılan köleliğin ne kadar derin ve kapsamlı olduğunu, buna karşı yürütülecek mücadelenin de bu düzeyde derin, çok yönlü ve kapsamlı olması gerektiğini bizlere kavrattı. Hiçbir siyasi liderin, devrim önderinin cesaret edemeyeceği bir yaklaşımla Kürt halkının özgürlük mücadelesine, özellikle de silahlı mücadeleye, devrimin her alanına kadınların katılımına cesaret etti. Bu aynı zamanda kadının gücüne, devrimci özüne, özgürlük arayışının derinliğine olan inancı ve güvenini de ifade ediyor. Önder Apo, tarihteki devrim önderlerinden farkını şöyle ifade ediyor: “Savaş ve çatışma kültürü en başta kadına yöneliktir. Tarihte öyle olduğu gibi şimdi de en alçakça hükmünü icra etmektedir. Bu kültürü bir nebze de olsa geriletmek mücadelemin dinamosudur…. Demokratik komünalist süreç, ana-kadın toplumsallığının güncellenmiş halidir. Toplumsal gerçekliğe de ancak bu yöntemle varılır… Yeni dönem, toplumun derinliğine gömülü erkek-egemen kültürü yıkmadıkça Marksizm’de kanıtlandığı gibi, sosyalizmin başarısı da mümkün olmayacaktır. Reel sosyalizmin başarısızlığının temelinde yalnızca devlet, ulus, demokrasi sorunundaki yoksunluğu rol oynamamıştır. Esas neden derinliğine bir kültür halinde yaşanan kadın köleliğidir. Sosyalizm konusunda vardığım nihai sonuç; öncülüğün ilk şartı kadın-erkek ilişkisindeki programatik yaklaşımdır. Bunu sonraya bırakmak, biyolojik, psikolojik ihtiyaçlara, güdülere indirgemek genelde insan türündeki, özelde insan özgürlüğündeki anlamdan yoksun kalmaktır. Buradaki halka sağlam yakalandığında ekolojik yıkım, toplumsal eşitsizlik, bireysel özgürlük konusunda doğru yola girilecektir.”
İşte Önder Apo’nun bu cümlelerinde ifadeye kavuşturduğu gibi, “ateşle-barut” olarak tanımlanan kadın-erkek gerçekliğini savaşta, örgütlenmede, hele hele dağlarda en acımasız koşullarda bir araya getirmek, ‘birlikte yaşayacak ve savaşacaksınız’ demek bin yılların kölelik zincirlerini kırmak, kadında da erkekte de psikolojik, toplumsal, zihinsel alt üst oluşları yaşatmaktı. Bu yaklaşım Önder Apo’nun sosyalizmi kadın-erkek kişiliğinde özgür yaşam ilkelerini inşasında gerçekleşmesi oldu. Aynı zamanda kadın özgürlüğünü, özgür erkek ve kadına ulaşmayı devrim sonrasına bırakmama, devrim içinde devrimler olarak adım adım pratikleştirme olarak hayata geçti. Önder Apo, işte buna cesaret etti. Bu bin yılların erkek egemen zihniyetinin, feodalliğin, dinciliğin, köle erkek ve kadın gerçekliğinin tüm dogmalarıyla, zihniyet kalıpları ile yaşam ve ilişki zincirleri ile savaşmayı göze aldı, bunu yaratmanın mücadelesini verdi, bizleri de bu mücadeleyi yapar düzeye getirdi.
Devrime yürüyen özgür kadının yaratılma süreci
Önderliğimizin bu yaşam ve mücadele perspektifi, ilkeleri, bunun için şekillendirdiği PKK ve Kürt toplumsal gerçekliği Özgürlük Hareketi’ni daha başından ciddi karmaşalarla, toplumsal karşı koyuşlarla yüz yüze bırakabilirdi. Ancak Önder Apo şahsında şekillenen PKK gerçekliğinin açığa çıkardığı ahlak, yaşam felsefesi, kadın-erkek ilişkilerindeki özgür yaşam ilkelerinin daha ilk grup aşamasında toplumda yarattığı etki, kadınların gerilla saflarında ve toplum içindeki duruşları Önderliğin “kadının olmadığı örgüt, örgüt değildir, kadının olmadığı devrim, devrim olamaz” felsefesinin toplum tarafından kabulünü sağladı. Önderliğimizin bu tutumu, PKK’nin bir kadın partisi olarak şekillenmesini sağladı. PKK içinde kadın ve erkeklerdeki zihniyet değişiminin toplumsal dönüşüme evrilmesi, demokratik aile ve demokratik toplumun inşası sürecini Önderliğimiz büyük bir sabır, ısrar ve emekle geliştirdi. Daha 1987’de “köle kadınla devrim olmaz” tespiti, bunun nedenlerini çözümlemesi ile kadının özgürleşme sürecini nasıl bir örgütlenme ve mücadele ile geliştirmemiz gerektiğini bizlere öğretti. PKK saflarındaki kadınların ilk özgün örgütlenmesini YJWK (Yekitîya Jinên Welatparezên Kurdistan), ardından kadın ordulaşması, bunlarla edinilen tecrübe ve bilinç üzerinden YAJK (Yekineyên Azad en Jinên Kurdistan) örgütlenmesini geliştirdi. Uluslararası Komplo sürecinde kadın hareketimizin örgütlenme ve mücadelesinde aşama kaydettirmek için belki de dünyada bir ilk olan kadın partileşmesini geliştirmeyi önümüze koydu. Komplo sürecinde PJKK’yi (Partiya Jinên Karkerên Kurdistan) ilan ettik. Daha sonra partimizin isminde değişikliklere gittik ve PAJK ismiyle parti örgütlenme çalışmalarımızı ordulaşma ve toplumun örgütlenme çalışmaları ile birlikte sürdürdük. İmralı koşullarında paradigma değişimini, demokratik konfederalizm sistemini, demokratik özerklik projesini geliştirirken Önder Apo hep kadının bu süreçlere kendi özgün örgütlenmesi ile katılımını esas aldı. Kadın konfederal sistemini, eşit temsil ve eş başkanlık sistemini geliştirdi. İşte Önder Apo, Uluslararası Komplo nedeniyle yarım kalan projesi olarak tanımladığı kadın özgürlük mücadelemizi İmralı işkence sistemine rağmen en zor koşullarda verdiği perspektiflerle bir kadın devrimine dönüştürdü.
Daha 1990’larda sihirli formül olarak tanımladığı “Jin Jiyan Azadî” sloganı bugün sadece Kürt kadınlarının değil, Ortadoğu ve dünya kadınlarının özgürlük mücadelesinin sloganı ve felsefesi haline geldi. Önderliğin Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinde ilmek ilmek örerek geliştirdiği kadın devrimi aşamaları bugün bölgesel ve evrensel düzeyde etki gücüne ulaşmış, tüm kadınların ilham kaynağı olmuştur. YJA Star örgütlenmesi ile kadın ordulaşması deneyimimiz Rojava Devrimi sürecinde DAİŞ’e karşı savaşta YPJ’nin örgütlenmesinin ve başarısının zeminini yaratmıştır. YPJ’nin bu deneyimle kazandığı örgütlenme ve savaştaki kahramanca direnişi, DAİŞ’i yenilgiye uğratması ve ardından Rojava, Kuzey Doğu Suriye’de demokratik özerklik sisteminin eşit temsil, eşbaşkanlık üzerinden toplumsallaşması, bu sürecin bir kadın devrimi olarak gelişmesi Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinin bölgesel ve evrensel düzeyde tanınmasında önemli bir aşamayı yarattı.
Devrim içinde devrimler
YJA Star Kürdistan dağlarında kırk yıllık gerilla savaşının zirvesini ifade eden ve her türlü kimyasal, yasaklı silaha ve NATO’nun ikinci ordusuna karşı kahramanca direnişi kadının komuta ve savaşçılığında, savaş taktiklerine hakimiyette kazandığı muazzam yetkinlik, yaratıcılık kadınların gücünün düzeyini herkese göstermiştir. Kürt kadınlarının fedai duruşu savaşta, serhildanda, erkek egemen zihniyete, erkek-devlet aklının saldırılarına karşı ideolojik ve toplumsal mücadelede devrim içinde devrimlere yol açmıştır. Bu devrimler askeri, siyasi, kültürel, sosyolojik hatta ruhsal, psikolojik vb birçok açıdan yaşanmış, yaşamın ve mücadelenin her alanında kadını özne, öncü, belirleyici bir konuma taşımıştır. PKK’yi kadın partisi, Kürdistan özgürlük devrimini kadın devrimiyle gelişen bir devrim haline ulaştırmıştır. Önder Apo’nun erkeği öldürme ve erkeği dönüştürme projesi, kadın özgürlük ideolojisi, cins mücadelesi, eşbaşkanlık sistemi, Jineoloji vb birçok ideolojik, sosyolojik açılımı kadın ve erkekte özgürlük, demokrasi, eşitlik konusunda büyük bir değişim dönüşümü yaratmıştır. Bu anlamda devrim içinde devrimler olarak tanımlıyoruz 50 yıllık özgürlük mücadelemizi.
Bu süreci Önder Apo şu ifadelerle çok yalın ortaya koyuyor: “Öyle bir kölelik kültürü kadın benliğine işlenmiş ki, bundan uzaklaşırsan ya açlıktan ölürsün ya candan olursun, adeta bir kader gibi alınlara işlenmiş. Bu kadere karşı koyuş özgür kişiliğinizin farkını ortaya koydu. Erkek ulusunun asla düşünmeye cesaret edemediği bu gerçeklik sizlerle düşünsel, ruhsal, etik ve estetik yaklaşımımın temel ilkeleri oldu. Herkesin vazgeçilmez bir kadını, aşkı var. Bu temelde bir kaderiniz var. Tanrısal anlamına da çok kavuşan bu anlayış, somutunuzda gereken yanıtı almıştır. Büyüleyici değerinden hiç vazgeçmediğim sizlerle yaşamın bu hali her halde beni ayakta tutan temel yaşam ilkem oldu. İnsan yaşamı ne kadar yaşamın evrensel özüyse, bana göre onu kanıtlayan kolektif gerçeği de hareketiniz oluyor.”
Önderliğin bizlere olan güvenini ve inancını hep hissettik
Özgürlük Hareketimizin ve devrim yürüyüşümüzün gelişimi için Önderliğimizin yaptığı bu tanımlamalar bizler için en büyük güç kaynağıdır. Bizlerle yaşamı büyüleyici olarak tanımlaması bizlerin de Önderlikle yaşadığımız, yaşayacağımız her anın çok daha büyüleyici, özgürleştirici, kendini bulma olduğunu hep yaşadık, yaşıyoruz. Çünkü Önder Apo’nun kadınla yoldaşlığı felsefik, ideolojik, tarihsellikle örülmüştür. Her zaman güven, sevgi, inanç, birbirinden güç almaya dayalı olmuştur. Ancak bir o kadar da Önderlik bizleri eleştirmiş, ufkumuzu, zihnimizi açmış, gücümüzü açığa çıkarmamız, gizli kalan özümüzü harekete geçirmek için bizlerle mücadele etmiştir. Bu mücadeleyi bir yoldaş olarak, en doğal yanları ile, her an güvenini hissettirerek yürütmüştür. Belki de bizden daha fazla bizi anlayan, hisseden, bize inanan, ön açan olmuştur. Bizlere “siz uyurken bile sizin için düşünüyor, sizi nasıl geliştireceğime yoğunlaşıyorum” diyordu. Büyük komutanımız Zilan arkadaşı anarken Önder Apo, “ben Zilan’ın emir eriyim, Zilan benim komutanım, ben kadın özgürlük mücadelesinin savaşçıyım” demiştir. Önderliğimizin kadınla yoldaşlığı, kadına olan sevgisi, inancı ve güveni böyle bir yaklaşımla örüldü. Erkek yoldaşlarımızı da hep böyle bir yaşam felsefesiyle kadınla devrimci, özgürlük ilkeleri ile yoldaşlığı geliştirmeleri için eğitti, eleştirdi. Bizlere de erkek yoldaşları, genel olarak da egemen erkek zihniyetini özgürlük ilkeleri temelinde değiştirip dönüştürerek toplumsal devrimi kadın ve erkeğin eşitliği, özgürlüğü ve demokratik yaşam ilkeleri temelinde inşa etme görevini verdi. Bunun için ideolojik, sosyolojik, tarihsel, hatta psikolojik çözümlemeler, perspektiflerle hep yoğunlaşmalarımıza, örgütlenmemize ve mücadelemize yön verdi. Bundan dolayı kadınlar olarak Önderlikle ilişkilerimiz sadece bir Önderlik-militan ilişkisi olmadı. Her şeyden önce özgür yaşam yoldaşlığını Önderlik kendisiyle bizim aramızda yarattı. Kadınla felsefi, ideolojik, sosyolojik tartışmaları çok sevdi, bizleri hep böyle bir düşünce gücüne, tartışmasına yöneltti. Bizimle oynadığı spor etkinliklerinde, tavla oyununda, akademi ve yoğunlaşma evlerindeki diyaloglarda, geliştirmek için verdiği edebi yazımsal çalışmalarda, basın-kültür-toplum örgütlenmesi, siyasetle ilgili vb birçok çalışmada, yine savaş sanatını, taktiklerini ve komutanlık tarzını öğretirken hep kadın özünü, aklını, ruhunu, bakışını, kendi cinsine güveni esas almamızı istedi. Bu temelde bizi hazırlarken, eğitirken hem bir Önder hem de bir yoldaş olarak bizlerle tartıştı, sorgulattı, yetmediğimizde eleştirdi ama hiç gelişimimizden umudunu yitirmedi, hep güvendi ve destekledi. Önderlikle yaşadığımız veya ayrı olduğumuz her anda Önderliğin bizlere olan güvenini, sevgisini, inancını ve desteğini hep hissettik, gördük, yaşadık.
Özgürlük Hareketimiz Önderliğimizin yapacağı çağrı ile yeni bir tarihi eşiktedir
15 Şubat Uluslararası Komplosu’nun 26. yılında Önder Apo, konjonktürel ve tarihsel gelişme ve koşulları çok güçlü tahlil ederek engin öngörüsü ile Kürt sorununun demokratik çözümü için yeni bir inisiyatif geliştirmektedir. 50 yıldır yürüttüğümüz ve ağır bedellerine rağmen Kürdistan ve Ortadoğu halklarına eşsiz bir mücadele mirası yaratan Kürt Özgürlük Hareketimiz Önderliğimizin yapacağı çağrı ile yeni bir tarihi eşiktedir. Egemen güçlerin ve ulus devletlerin iktidarını ve çıkarlarını devam ettirmede kullandığı en önemli silah olan savaş sarmalına son verme, demokratik ve siyasi zeminde özgürlük ve demokrasi mücadelesini halklar ve kadınlar adına yürütme mücadelemizde yeni bir yapılanma sürecini Önderliğimiz geliştirmek istiyor.
Bu süreç de geçmiş süreçlerdeki gibi zorlu ve karmaşık gelişmeleri beraberinde getirecektir. Kürt sorununun demokratik çözümü, kalıcı ve onurlu barış ortamının yaratılması için güçlü koşullar ve tarihi bir zemin oluşmuştur. Ancak bir o kadar tehlike ve riskler de mevcuttur. Yüz yıllık ve kangrenleşmiş, birçok iç ve dış gücün çatışma ve savaş halinden nemalandığı, bitmesini istemediği Kürt sorununu barış, demokrasiye dayalı çözüm aşamasına getirmek hiç kolay değildir. Büyük bir kararlılık kadar örgütlü toplumsal güçle, politik yaratıcılıkla ve Önderliğin geliştireceği her adımın başarıya ulaşmasını sağlayacak birlik ruhu ve pratikleşmeyle tehlike ve oyunları boşa çıkarabilir, bu sürecin halkımızın lehine başarıyla ilerlemesini sağlayabiliriz. Ne kaygılı, güvensiz, ne de hemen çözüm ya da barış olacakmış gibi rehavete kapılma, tehlikelere karşı örgütlü ve mücadeleci olmayı önemsememe bizleri, halkımızı tehlike ile karşı karşıya bırakacaktır. Her dönemden çok daha fazla örgütlü olmamız, birliğimizi hem örgüt hem halk olarak koruyup güçlendirmemiz gereklidir. Önderliğin perspektiflerini, savunmalarını, çözümlemelerini her zamankinden daha fazla okuyup tartışmamız, bugünle bağlarını kurmamız, her olasılığa karşı kendimizi, halkımızı hazırlıklı kılmamız lazım. Duygu, düşünce dünyamızı, ideolojik bilincimizi, örgütlü kişiliğimizi hep canlı ve tetikte tutmamız lazım. Önderliği anlama ve uygulama düzeyini en fazla bu dönemde gerçekleştirmeliyiz. Önderliğimizin atacağı adımların pratikleşmesi için onu tamamlayan, güçlendiren, halkımıza, dostlarımıza kavratan, onların güçlü katılımını sağlayan bir pratiği geliştirmeliyiz.
Önder Apo’nun kadınlara mesajı
Önderliğimizin biz kadın yoldaşlardan her zaman beklentisi herkesten daha fazla oldu. Parti çizgisinin, Önderlik felsefesinin anlaşılması, uygulanması, her türlü saldırı karşısında korunması ve savunulmasında her zaman kadınlar olarak bizlere sorumluluk yükledi. Kadın hareketimizi ve ordulaşmamızı kadın özgürlük düzeyini ve toplumsal değişimi yaratmanın başat gücü olarak örgütledi, geliştirdi. Ama bunun yanında partinin militanlık ölçüleri, savaş çizgisinin ideolojimize göre olmasının temel savunma gücü olarak da kadın hareketimizi belirledi, böyle bir görev verdi. “Parti çizgisinin savunulmasında kadın hareketi en büyük silahımdır” dedi. Komplonun 26. yılında geliştirmek istediği bu tarihi sürecin başarısında da kadın hareketine olan güvenini, kadınların oynayacağı rolü bir kez daha vurgulamakta, bunun önemine dikkat çekmektedir. Bizlerin de bu onurlu görev ve sorumluluğun farkında olarak gelişmelere cevap olmamız, Önderliğimizi tamamlayan, atacağı adımların başarısı için ne gerekiyorsa yapan bir örgütlü duruş içinde olmamız hayati önem taşımaktadır. Önder Apo bu süreçteki rolümüzü ve beklentilerini, yine bizlere olan selamlarını şöyle ifade ediyor;
“Kadını olduran topraklarda insan gerçekliğini tüm çıplaklığıyla yaşadığınızın farkındayım. Zaten kendi olma derdindeki kadın için yaşamın ne olduğu hep kendime sorduğum bir sorudur… Çok kaybınızın farkındayım. Tek tesellim zalim ve yalancı egemen külte alet olmama, yem olmaya fırsat tanımamalarıdır. Yaşayan güçleri olarak dönemin yeniden inşasında başarının sizlere bağlı olacağı kesindir. Sizleri bu temelde selamlarken ancak bu kadar sizlerle olabilir, sizlerin olurum. Oralarda kadınlığın her türü olundu. Ama ilk defa görkemli özgür gerçekliği de en az diğer bir Mezopotamya ilki olacaktır. Hatta olmuştur.
Bütün yapınızdaki, her parçadaki yoldaşları güncellenmiş ve başarmış Mem û Zîn ve Derwêşê Evdî aşkıyla selamlarım. Ne kadar anlıyor ve olmak istiyorsanız o kadar sizdenim. Sürekli selam ve sevgiyle.”
Önder Apo’nun ifade ettiği gibi, Önderliği ne kadar anlarsak Önderlik o kadar bizimle olur, biz de Önderlikle o kadar buluşmuş, bütünleşmiş oluruz. Önderliğimizin geliştirmek istediği inisiyatif veya süreç PKK tarihi açısından olduğu kadar Kadın Özgürlük Hareketimiz ve mücadelemiz açısından da yeni bir dönemeci ifade edecektir. Kadın Hareketi olarak da bu sürecin olası her aşamasına, gelişmesine ve tehlikelere hazırlıklı olmamız gerekiyor. Önderliğimizin dediği gibi, güncellenmiş ve başarmış Mem û Zîn ve Derwêşê Evdî’nin sevgi, saygısına, beklentilerine cevap olmak için bizlerin de güncellenmiş ve başarmış Zîn ve Adûlêler olmayı başarmamız, hakikat aşkını temsil eden Önder Apo ile bu temelde kavuşmanın mücadelesini, emeğini ve kararlı duruşunu geliştirmemiz gerekmektedir. Yılların Önderlikle buluşma özlemini ancak böyle bir duruşla gerçekleştirebiliriz.
Tüm kadınların, halkımızın bu sürece bu temelde katılmasını sağlamamız Önderliğin yoldaşı olarak kendini tanımlayan bizlere düşmektedir. Önder Apo’nun sürekli selam ve sevgi temelindeki selamını almak bizler için en büyük güç ve moral kaynağıdır ama her şeyden önce bu süreçteki tarihi sorumluluğumuza işaret etmektedir. Bu temelde Önder Apo’nun özgürlük yürüyüşümüzdeki emeklerine, hakikat aşkıyla ördüğü yoldaşlığına ve sevgisine layık olmak için güçlü özeleştirilerle tarihsel sorumluluklarımızı bu süreçte yerine getirmedeki kararlığımızı daha da büyüteceğimiz kesindir. Bir kez daha Uluslararası Komplo’yu nefretle kınıyor, şehitlerimizi saygı ile anıyorum. Komployu 27. yılında yenilgiye uğratacağımıza inanıyorum.
15 Şubat’ı Kürtlerin soykırım günü olmaktan çıkarıp özgürlük gününe, Önder Apo ile özgürce buluşacağımız bir güne, yani Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü kazandığı bir güne dönüştüreceğiz. Mutlaka Önderliğimizle hem bizler hem halkımız özgürce buluşacak, yaşayacaktır. Bugünlerin yakın olduğunu bilerek örgütlü mücadelemizi başarıyla sürdürmeliyiz.