Yüreği Önder Apo’nun öğretisiyle dolan, bu öğretiyle özgür fikirler yaratan, yaşamının en küçük anında bu özgür fikir ve duyguyla, özgür anlamlar yaşayan, tüm dünya insanlığına özgür insan olmayı miras olarak bırakan özgürlük savaşçılarını, özgürlük kahramanlarını saygıyla selamlıyorum. Zeynep Kınacı’dan Halit Oral’a, Viyan Caf’tan, Veysi Taş’a, Mehmet Akar’dan Sarya ve Rûken’e, Rojhat ve Erdal’a kadar tüm fedai şehitlerimizi saygıyla ve sevgiyle anıyorum. Anıları bizi mutlaka zafere taşıyacaktır. O gücün bizlerde yarattığı inançla İmralı mutlak tecritlik sistemini yıkacağımıza ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacağımıza inanıyorum.
Önder Apo, 15 şubat 1999 yılında NATO’nun Gladio operasyonuyla kaçırılarak götürüldüğü İmralı adasında 25. yıldır esir tutuluyor. 26. yılına giren İmralı ağırlaştırılmış mutlak tecrit sistemi, Önder Apo şahsında kapitalist modernitenin demokratik moderniteye, özgürlük arayışçılarına, kadınlara, gençlere ve dünyanın her yerinde kapitalist moderniteye karşı direnen tüm halklara uygulanan bir işkencedir.
İmralı Zindanı Kurdistan üzerindeki soykırım sisteminin sürdürülmesinin son halkasıdır. Önderliğimize yönelik geliştirilen uluslararası komplo, Kurdistan tarihinde en büyük soykırım saldırısı olarak tarihe geçmiştir. Önder Apo, çocukluktan itibaren özgürlük sorunuyla yüzleşmiştir. Bu uğraş içinde giderek Kürt özgürlüğü, Kürt toplumsallığı konusu şekillenmeye başlamıştır. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Ortadoğu’da Kürtlerin statüsüzlüğü uluslararası hegemonyayla sabitlenerek ulus devletlerin denetimine verilmiştir. Kürtler yarım yüzyıl boyunca soykırım saldırıları altında katliamlarla yok edilmekle birlikte asimile edilerek Türk varlığının hammaddesi haline getirilmiştir. Türklük inşasının Anadolu ve Mezopotamyada tüm halklara uygulanan soykırımla gerçekleştiği, TC tarihinin bir rutini olmuştur. Önderliksel çıkışın gerçekleştiği ’70’li yıllara kadar geçen 50 yıllık süreçte Kürtler büyük kaybetmişlerdir. Kaybedilen Kürtlük değerleri, toplumsallığı ve Kürt ruhu olmuştur. Önder Apo’nun en başta itirazı bunadır. Kurdistan sömürgedir tespiti, Türk sömürgeci soykırımcı rejimi kadar, soykırımcı TC kurgulamasıyla Ortadoğu toplumlarını ulus- devletlerin elinde bir hammaddeye dönüştüren uluslararası hegemonyaya darbe vurmuştur. Sonuç olarak Önder Apo aynı yüzyılın son çeyreğini Kürdün statüsüzlüğünü, insanlıktan çıkmışlığını, soykırım altında kendisi olmaktan her an uzaklaşan ucubeliğini ortaya koyarak hegemonyanın Kürde yazdığı kaderi parçalamıştır. Uluslararası komplo ile tanrıların gazabı misalı Önderlik üzerine yağdırılan İmralı işkence sistemi, işte bu özgürlük eylemine verilen tepkinin adıdır.
Komploya karşı mücadele evrenselleşti
Komplo karşısında Kürt halkının öncülüğünde gelişen mücadele tüm dünya halklarının katılımıyla evrenselleşti. Bu mücadelenin öncülüğünü kuşkusuz kadınlar yapmaktadır. Kadın öncülüğü nasıl ki yaşam öncülüğüyse, yaşamın en küçük anından başlayarak tüm anlarına kadar etkisini göstermektedir. Bu anlamda komplo karşıtı eylemlerde komplocu güçlere karşı en güçlü mücadeleyi kadınlar yürütmüş, en büyük darbeyi de egemen sistemlere kadınlar vurmuştur. Kadınların öncülüğü, tüm halkımızı sürekli eylem halinde tutan en temel etkendir. Kürtlerin komplo karşısındaki dinamizminin, sürekli eylem halinde oluşunun temel kaynağı kadın enerjisi, kadın gücü ve Kürt kadınının eylemsel öncülüğüdür. Kuşkusuz bunlar önemli olurken mücadeleyi yükseltmek ve zafere ulaştırma zorunluluğu da varlığını korumaktadır. Önderliği fiziksel olarak özgür olmayan halklar kadar önderliği fiziksel olarak özgür olmayan kadınların da özgürlüğü tam özgürlük olmamaktadır. Bundan dolayı kadınlar olarak her an yarım özgürlük halinde olduğumuzun hissiyatındayız. Bu hissiyat, bizi sürekli bir özgürlük arayışına, mücadele arayışına sevketmektedir. Kürt dostlarının ve Önderlik çizgisinin takipçilerinin Önder Apo’ya özgürlük ve Kürt sorununa çözüm sloganı temelinde başlattığı küresel Önderlik hamlesi tüm dinamizmiyle sürmektedir.
2023 yılının 10 Ekim’inde ilan edilen bu hamle ardında bıraktığı dört aylık süre boyunca, tüm dünyada önemli bir dinamizm yaratmış, eylem kitlelerini harekete geçirmiş ve dalga dalga yayılarak şubat ayına kadar gelmiştir. Komplonun gerçekleştiği ay olarak şubat ayı da komployu kınama, hatta reddetme temelinde güçlü kitlesel eylemlerle zirveleşmiştir.
Kadınların İmralı sistemine karşıtlık temelinde geliştirdiği eylemler Önderliğin fiziki özgürlüğüne odaklanmaktadır. Ancak her eylemci eylemin ruhunu bilmektedir ki, eyleme geçen her kadın anı anına kendi özgürlüğünü sağlama üzerine düşünce üretmekte, nasıl özgürleşilir, nasıl özgür ilişkiler geliştirilir, öncü özgür fikirlerle yaşam nasıl inşa edilir sorularına cevaplar oluşturmayı hedeflemektedir. Önderliğin özgürlüğüne yönelen tüm eylemlerin odağında, ruhunda, anlamında bu vardır. Her kadının verdiği emek, yaptığı eylem, yüreğinde ve beyninde yarattığı anlam anları, özgürlük sosyolojisi temelinde ele alınabilecek birer özgürlük anı olmakta ve kadının kendi yüreğinden ve beyninden kendini yeniden yaratmasının da gerekçesi, vesilesi ve anlamı olmaktadır. Önderliğin özgürlüğüne odaklanan her eylem, eylemciyi yaratmakta, eylemcinin anlamını büyütmenin bir adımı olmaktadır.
Bu anlamda Önderliğe özgürlük hamlesi kapsamındaki her eylem anı, kadınlar için, kapitalist modernite sisteminin kadına dayattığı fiziki ve anlamsal kölelik zincirlerini kırmanın değerli anlarından biri olmaktadır. Tecridin kapsamı, anlamı ve başta kadın olmak üzere tüm toplumsal kesimlere yönelen baskısı üzerinde önemli tartışmalar yürütülmüş, gündemler yaratılmış ve tecridi anlamak kadar aşmaya odaklanan adımlar atılmıştır.
Önderliğe saldırı, kadın değerlerine, tanrıça kültürüne saldırıdır
Şubat ayı boyunca, Kurdistan’ın tüm parçalarında Kürt kadınları özgürlük aşkıyla eylemlere katıldı ve tecridin kırılması için mücadeleyi büyüttü ve kendi enerjisiyle tüm toplumsal kesimleri eyleme kattı. Kuşkusuz bu eylemler önemli ve anlamlıdır, hem halkımızda hem de dünya halklarında Önderliğin özgürlüğü konusunda büyük bir duyarlılık yaratmıştır. Önderliğin özgürlüğünün tüm dünya halkları için anlamını daha fazla ortaya çıkarmış ve eylemlerin tüm kesimlere yansıması kadar tüm zenginliği, yaratıcılığıyla pratikleşmesinde de ön açıcı olmuştur.
Komplo, aynı zamanda tüm kadın değerlerine, kadın eksenli tüm yaratımları, kadın özgürlük değerlerine ve ortaya çıkarılan tüm devrim değerlerine yönelik bir saldırı olduğundan, komploya karşı mücadele de bu değerlerin, anlamların korunması anlamına gelmektedir. Önderlik tarafından Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilan edilmesinden bu yana geçen çeyrek asırlık dönem, büyük kadın değerlerinin yaratıldığı, kadınlığın tanrıçalık kültürünün küllerinden yeniden yaratıldığı bir dönem olmuştur. Komplo tüm bu değerlere saldırmış, hatta büyük darbe vurmuştur. Önderlik kadın özgürlük mücadelesinin komployla birlikte yarım kaldığını değerlendirmiştir. Özünde Önderliğe saldırı kadın özgürlüğüne saldırıdır. Önderliğe saldırı, kadın değerlerine, kadın anlamına, tanrıça kültürüne saldırıdır. Bundan dolayı da komploya karşı yürütülecek mücadelenin her bir adımı kadın özgürlük mücadelesinin büyütülmesinin de temel bir adımı olmaktadır. Komployu mitolojik dilde anlatabilmenin kimi örneklerini vermek mümkündür. Nasıl ki, Marduk, büyük bir darbeyle anası Tiamat’ı ikiye bölmüş, ölümcül darbeyi vurmuşsa, komplo ile, batı hegemonyası tarafından doğudan yükselen insanlık direnişine büyük darbe vurulmuştur. Kadın değerlerini, ana tanrıça değerlerini, anacıl kültür değerlerini korumak, canlandırmak, yaşatmak kadar insanlığın beşiği olan aryen kültür değerlerini, Mezopotamya toprağını, doğasını, insanını, kültürünü korumak, canlandırmak ve yaşatmak da önemli ve gereklidir. Yoksa komployu salt yılın bir tek günü yürümekle sınırlandırırsak, bunun komplocuların tahtını sarsmaya yetmeyeceğini bilmek gerekir.
Bunu yapabilmek, yani komplocular karşısında varlık, özgürlük ve anlam temelinde çok boyutlu mücadele yürütmek, büyük zihniyet devrimi yapmayı önceler. Bundan dolayı da her bir kadının öncelikle kendisinde zihniyet devrimi yapabilmesi, bunun adımlarını atması, güçlü bir ideolojik-teorik bilme düzeyi yaratması gerekir. Bilgi, insanı özgürleştiren yanıyla alabildiğine edinilmelidir. Ki komplocuların, paralel olarak milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin, dinciliğin insanlığa, en fazla da kadına nasıl zarar verdiğini, kadını nasıl yok saydığını, kadını nasıl tarihten silmeye ve yok etmeye çalıştığını bilelim, görelim ve reddedelim. İdeolojik-teorik bilginin olmadığı yerde politik bilinç ve eylemin açığa çıkması da zordur, hatta mümkün değildir. Mümkün olsa dahi uzun vadeli olmaz, kalıcı olmaz, kazandırıcı olmaz. Politik bilince, ideolojik-teorik güce dayanmayan eylemler eylemin sahibinden çok başka odaklara da kazandırabilir, onlara yarar hale de gelebilir. İdeolojik ve teorik bilince dayalı politik duruşun gelişmesi her kadında doğal olarak bir eylem potansiyeli yaratmaktadır. Bilen ve bunu bir duruşa dönüştüren kadın, eylemsiz duramaz.
Analar eylem içinde eylem yaparak sürecin ruhunun nasıl olması gerektiğinin de gösteriyorlar
Büyük yaşam deneyimleriyle analarımız bize eylemsel öncülük etmeye devam ediyorlar. Ki bunu da bir eleştiri olarak ele alıyor ve eylemlerimizle bunun özeleştirisini veriyoruz. Eylemdeki analar hem nöbet tutuyor, hem günlük olarak toplumun nabzını tutuyorlar. Ama aynı zamanda da günlük olarak eyleme desteğe gelen kesimleri bilgilendiriyor, onlara görev ve sorumluluk yüklüyorlar. Bu eylem salt bir durma, oturma eylemi de değildir. Kendi içinde yaratımları olan, adeta analar gibi doğurgan bir eylemdir. Analar eylem içinde eylem yaparak sürecin ruhunun nasıl olması gerektiğinin de yolunu gösteriyorlar. Anaların yaptığı tiyatrolar, skeçler de bunlardan bir tanesiydi. Kendilerinin yargılandığı bir mahkemenin-duruşmanın sahnelendiği skeç, büyük derslerle doluydu. Aynı zamanda güldüren, düşündüren tarzdaydı.
Milliyetçi ve cinsiyetçi uygulamalar kadar dinci uygulamalara da karşı olmak, kadınların eylemlerinin en temel karakteridir. Çünkü tek tanrılı dinlerin en büyük darbeyi vurduğu toplumsal kesim kadınlardır. Bugün magazin dünyası da buna odaklanmakta, kadınları dinci, laik ikilemine sıkıştırarak görsel sanatların da nesnesi haline getirmeye çalışmaktadır. Nihayetinde ikisinin de aynı anlamsal kapıya çıktığı bu durumlar kuşkusuz kadınları özgürleştirmeyen, içinde bulunulan ulus devlet kafeslerini sağlamlaştıran öğeler olmaktadır. Bunları görmek, bilmek ve aşmak için güçlü özgürlüksel gerekçelerin olması, bu gerekçelerin kapitalist modernitenin tüm ayartıcı öğelerine rağmen yitirilmemesi ve mücadelenin büyütülmesiyle mümkündür. Bunun yolu da, her yönüyle sisteme, hegemon sisteme, erkek egemen sisteme karşı durmaktır.
Önder Apo öğretisinden güç alan halklar önderliğinde bugün dünya demokratik konfederalizminin adımları atılmaktadır. Önder Apo’nun esir edilmesinden önce de özgürlük mücadelemize Ortadoğu dışındaki halklardan katılımlar olmaktaydı, ancak paradigma değişimi sonrası az da olsa Önderlik fikirlerinin dünya insanlığına ulaşması ardından büyük bir sinerji ortaya çıktı. Özellikle demokratik ulus gerçeği halklarda büyük heyecan yaratmıştır. Bugün Kürt halkının Güney Amerika halklarıyla derin dostluklar kurması Önderlik paradigması sayesindedir. Arjantinden, İspanya’dan, Amerika’dan, Almanya, İngiltere ve Fransa’dan devrimcilerin mücadele saflarına katılmaları Kürtleri tanıyarak, Kürt dilini, Ortadoğu dillerini ve kültürlerini tanımak istemeleri, kendi ülkelerinde kendi dillerinde bizi anlatmaları, Kürt tarihinde bir parıldayış süreci yaşadığımızı göstermektedir. Kürtlük, ilk defa bu kadar dünya halkları tarafından kabullenilen, sahiplenilen ve sevilen bir gerçeklik olmuştur. Başka halklardan devrimciler Kürtleri Önderlikle tanırken, kendilerini ve birbirlerini de daha derinden tanımakta ve dünya özgür insanlığının bir parçası olma hakikatine ulaştıklarından da büyük bir anlam derinliği yaşamaktadır. Tüm bunlar dünya insanlığının kazanımlarıdır. Özgürlük ruhunun ve anlamın ve her bir insanın dilinde, yüreğinde tüm dünya insanlığına taşınmasıdır. Önder Apo’nun her dilde, her renkte, her halkta yaşamasıdır. Bu hakikat, bu insanları, bağlı oldukları toplulukları büyütüp yücelttiği kadar Önderliğimizi, paradigmamızı, mücadelemizi de büyütüp yüceltmektedir. Kuşkusuz doğru olan bu gelişmelerle yetinmemek, Önderliğin yarattığı bu gelişmeleri Kürt soykırımının ortadan kaldırılması ve özgür birey ve toplumun inşa edilmesine yöneltmek gerekmektedir.
Önderlik fikirlerinin dünyada güçlü yankı bulmasının en önemli etkeni, paradigmamızın kadın özgürlükçü olmasıdır. Kadın özgürlükçü paradigma, Kürt kadınlarında derin bir varlık ve özgürlük bilinci yarattı. Kürt kadınının bilinçlenmesi ve özgürlük mücadelesini yükseltmesi, mücadeleye öncülük etmesi bu anlamda Önderlikle en fazla buluşma gerçekleştirmesi de bu sayede oldu. Önder Apo, İmralı esaretine alındığında kadın özgürlük mücadelesi için “yarım kalan projem” demişti. Ancak ortaya koyduğu özgür eş yaşam tahlilleriyle, jineoloji tanımıyla yarım kalan projeyi tamamlamak için bize büyük bir güç ve fırsat da vermiştir. Önderliğimizin varlığı bizim en büyük yaşam gerekçemizdir. Çünkü, Önder Apo kadınları kadınlardan daha fazla ve daha özgürlüksel temelde düşünmekte ve buna göre adımlar atmaktadır. İmralı sürecinde geliştirdiği savunmaların kadın özgürlükçü bakış açısıyla örülmüş olması, kadın ruhu, duyumsayışı, inceliğiyle tarihin ele alınışı kadınlar için büyük bir onur olmakla birlikte mücadele gerekçesi de yaratmıştır. Özgür yaşam tanımı, yapılan tespitler ve gelecek öngörüleri de aynı şekilde büyük arayışların ve mücadelenin zihniyet zeminini oluşturmuştur. Aynı durum dünya kadınları için de geçerlidir. Bundan dolayı da Önder Apo, dünya kadınlarının da Önder kabul ettiği, nadir önderlerden biri olmuştur.
Komplo karşısında mücadele sürmektedir, duyarlılık üst düzeydedir, halkın talepleri de bunu göstermektedir. Ancak tüm bunlarla birlikte komploya karşı mücadelenin Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamaya yetmediği ortadadır. Askeri alanda Sara ve Rûken yoldaşların öncülüğünde daha güçlü ve etkili eylemlerin önü açılmıştır. Bunun yanında Ateşin Çocukları insiyatifinden tutalım YPS yerel birliklerine kadar, HBDH milislerinden tek başına örgüt olup eylem yapan gençlere kadar birçok kesimin Kurdistan’tan Türkiye’ye kadar eylem içinde olduğu, bu eylemlerin önemli bir etki yarattığı da bilinmektedir. Bu eylemlerin 2023 yılı başından itibaren büyük bir hızla artacağı ve mutlaka sonuç almaya odaklanacağı da yılın başından itibaren görülmektedir.
Tüm bu kazanımlarla birlikte, tek tek bireyler olarak, halk ve Hareket olarak 25. yılına giren bir işkencenin altındayız. Kürt bireyleri olarak, Kürdistan özgürlük mücadelesi bireyleri olarak her birimiz tek tek ömürlük işkence ve baskı rejiminin saldırıları altındayız. Önderliğe yönelen her saldırı, tecrit, uygulama her birimize yönelmektedir. Önderliğimizin yürüttüğü mücadeleyle İmralı sistemi çoktan boşa çıkarılmıştır. İmralı’da verilen büyük savaş, tüm ülkeye hatta dünyaya yayılmıştır. Kapitalist modernite İmralı sisteminde denediği yöntemleri başta Kurdistan ve Türkiye halkları olmak üzere tüm dünya insanlığına dayatmaktadır. İmralı sistemi boşa çıkarıldıkça kapitalist modernite sisteminin kendini yaşatmak adına attığı adımlar da vardır.
Çokça tekrarlamaktayız, Önderliğe karşı gerçekleştirilen komplo devam etmektedir. Bu komplonun devam ettiğinin en belirgin göstergesi kadın üzerinde gerçekleştirilen operasyonlardır. Kuşkusuz en basitinden kadın özgürlük mücadelesine yönelik operasyonlar sürmektedir. Kadın yoldaşlarımız hedef alınmakta, kadın komutamız, YJA Star öncülüğü hedeflenmekte, yine kadın siyasetçiler, kadın toplumsal öncüler hedef alınarak dört parça Kurdistan öncüsüz bırakılmak istenmektedir. Gerilla sahasından siyaset alanına, adalet çalışmalarından, halkın öz savunma güçlerine kadar tüm etkin sahalarda kadınlar hedef alınmakta, katledilmeye çalışılmaktadır. Kadına ve kadın değerlerine, kadın birikimlerine yönelik operasyonlar aralıksız sürdürülmektedir. Kuşkusuz buna karşı büyük bir direniş sergilenmekte, en başta da TC faşizmine büyük darbeler vurulmaktadır.
Bunun yanında kadına yönelik saldırılar kapitalist modernite eksenli liberal tarzda da gelişmektedir. En başta kadın özgürlük mücadelesini sistem içileştirme çabaları vardır, ki kapitalist modernite içinde gelişen ve kapitalist moderniteye karşıtlığı güçlü yapamayan ya da Reel Sosyalizm’in düştüğü tuzakların derin bilincinde olmayan kimi kesimlerin de bu tuzaklara düşmesi şaşırtıcı olmamaktadır. Yine kadın kimliğinin, cins bilincinin anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı da bilinmektedir. Farklı kimlikler, hissedilen kimlikler, 3. ya da 5. cins kimlikleri adı altında kadın kimliği yok edilmeye çalışılmaktadır. Adeta her geliştirilen kimlik kadın kimliğine, kadın özgürlük değerine bir saldırıya dönüştürülmektedir. Cinssizleştirilen insan türünün erkek egemen sistemlerin “karılaştırılmış” nesnesi sayılması, öyle işlem görmesi ve bu şekilde ele alınarak sistemin, bu kesimlerin icadı üzerinden inşası, anlaşılmak zorundadır. Bunu anlamadan karşı duruşun geliştirilmesi mümkün değildir. Bu tarz sistemsel saldırıların da hümanizm vs sularında gezdirilerek kadın özgürlük öncülerinin, Kadın Özgürlük Hareketi’nin tutumunun zayıflatılması da kabul edilemeyecek bir tutumdur. Toplamında bir kapitalist modernite oyunudur, liberalizmin tuzağıdır ve kadın kimliğine büyük zarar veren bir saldırıdır.
Kapandıkça dinci, açıldıkça laiklik temelinde toplumun kültüre değerlerine saldırı gelişmektedir
Laik, dinci ikilemi temelinde kadınlara dayatılan iki ucu da pislik içinde olan ve elle tutulamaz olan bu durumun da görülmesi ve çözümlenmesi gerekir. Dincilik temelinde kapandıkça laiklik temelinde açılan kadın somutunda toplumun kültürel, tarihsel değerlerine saldırı gelişmektedir. İki uç şeklinde görülse de tersten birbirinin aynısı olan bu saldırılar, kadını kendi özünden uzaklaştırdığı gibi birbirinin karşıtı gibi görünen egemenlikli erkek sistemlerinin malzemesi haline getirmekte, kadın özünü-anlamını-rengini sıfırlamaktadır.
Bugün ulus devletçi kurumların cübbeleriyle dinlerin cübbeleri yarıştırılmakta, nihayetinde hepsi de aynı kulvarda koşmakta, hepsi de aynı hedefe koşmakta, hepsi de aynı havayı soluyarak koşmaktadır. Hepsi de erkek aklının kadın mücadelesinin, kadın özgürlüğünün gelişimini engellemek için geliştirdiği oyunlar ve tuzaklardır. Daha da somutlaştırırsak, Kurdistan kadını öncülüğünde gelişen kadın özgürlük mücadelesinin gelişimini engellemek, sistem içileştirmek için geliştirilen saldırılardır, özel savaş oyunları, psikolojik savaş saldırılarıdır. Jin, Jiyan, Azadî sloganı çerçevesinde gelişen ve evrenselleşmesinin önü alınamayan özgürlük mücadelemize yönelik saldırılar şekil değiştirse de özü aynı kalma temelinde sürmektedir. Bu saldırılara karşı kuşkusuz yapılacak en temel şey, kadın özgürlük değerlerini tüm ideolojilere, çizgilere, sistemlere rağmen korumak ve yaşatmaktır. Öncelikli olan Kurdistanlı kadınların kendilerini daha örgütlü kılması, sistem karşıtı mücadeleyi derinleştirmesi, Kurdistan’daki tüm kadınlara ulaşması gerekir. Yine aynı şekilde Türkiye’deki tüm kadınlara ulaşmak ve bu kadınları bilinçlendirmek, örgütlemek gerekir. Bununla birlikte tüm bölge kadınlarına ulaşacak bir örgütlenmeyi geliştirmesi gerekir. Kendi başına kendi sınırlarında kalmış olmak, Kurdistan kadın özgürlük mücadelesini geliştirmez, giderek darlaştırır. Örgütlü olmak her şeydir, örgütsüz olmak hiçbir şeydir düsturuyla yaklaşmak en temel düstur olmalıdır. Yine darlaşmamak, bir kesimin uğraştığı bir alan olmakla sınırlı kalmamak, özgürlüğü tüm toplumun, tüm kadınların anı anına yaşamını örgütleyeceği bir zihniyet durumuna dönüştürmek gerekmektedir. Ki bunun için de hem tüm toplumsal kesimlerden kadınları kapsayarak mücadele yürütmek, hem de tüm kesimlerin yaşamını değiştirip dönüştürecek, ortaklıklar yaratacak bir yaşam tarzı yaratmaya odaklanmak gerekir. Kapitalist modernitenin, özelde de ulus devletin yarattığı kadın tipolojisine karşı özgür kadını koymak büyük bir iddiadır. Bugün ulus-devletin kurumlarında parçalana parçalana sistem hegemonyası altında yaşayan kadından eser kalmamıştır. Daha da ötesi devletçi siyasal partilerin gölgesinde kadınlara nesneleşmekten öte bir seçenek de bırakılmamıştır. Tüm bunlara karşı mücadele yürüterek daha yaşamsal, somut ve anlamlı sonuçlar yaratmak, 21. yüzyılın kadın özgürlük yüzyılı olabilmesini de mümkün kılacak, bu sözün salt bir slogan olarak kalmasını engelleyecektir.
Elbette tüm bu adımlar, eylemler, mücadele girişimleri, çabalar özgürlük içindir. Biz kadınlar, özgürlüğün Önderlikle, Önderliğin fiziki özgürlüğüyle olduğunu bildiğimiz için, bu mücadeleyi bir varlık mücadelesine dönüştürdük. Yaşam ölçülerimizi hiçbir koşulda ve hiçbir şartta geriye çekmedik. Bunun en güzel ve zirvede örneği de komploya karşı mücadelede kadın özgürlük öncülüğünün güncelleşen kahramanları, fedai ruhla savaşan ve tarih olan Sara ve Rûken yoldaşlardır. Kuşkusuz kadın özgürlük mücadelesi öncülüğü salt bu iki isim değildir. YJA-Star öncülüğünde gelişen mücadele, savaşta en iradeli, direngen, taktikte en yaratıcı, düşmana darbe vurmada en acımasız tarzı geliştirmiştir. Zafere kilitlenen tarz budur. Bu tarz, hepimize, özgürlük ve bağımsızlıktan daha değerli hiçbir şeyin olmadığını, bunun da Önderliğin fiziki özgürlüğüyle mümkün olduğunu gösteren tarihsel bir aydınlanma olduğunu göstermiştir.