PKK Yürütme Komite Üyesi Duran Kalkan yoldaş ile Demokratik Modernite ve Sosyalizm üzerine yaptığımız röportajın ikinci bölümünü yayınlıyoruz.
– Yeni sosyalizm anlayışında devrimci öncü anlayışı nedir? Demokratik Modernite partisinin demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğü temelli bir toplum inşasındaki görevleri nelerdir?
Duran Kalkan: Önder Apo demokratik sosyalizm çizgisinin düşünsel olarak geliştirilme alanını sosyal bilim akademisi, bu çizginin eğitim, örgütlenme ve eyleme dönüştürme alanı olarak da parti öncülüğünü tanımladı. Dolayısıyla yeni paradigmanın, “Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigması”nın hayata geçirilmesinde de parti öncülüğünü gerekli gördü. Yani hiçbir şekilde öncülüğü reddetmedi. Fakat reel sosyalizmdeki öncülük tanımlamasını da değiştirdi. Yeni bir öncülük tanımlaması geliştirdi.
Eskiden derlerdi; “filozoflar dünyayı tanımaya, anlamaya çalışırlar, devrimciler ise dünyayı değiştirmeye çalışırlar.” Dikkat edilirse Önder Apo hem dünyayı tanımaya, anlamaya çalışan ve hem de onu değiştirmeye çalışandır. Demek ki hem filozof hem devrimci oluyor. Bu gerçekliği net olarak görmemiz gerekiyor. Buna göre Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi sistemini ele almamız lazım. Sosyal bilim akademisi gerçeğini basit ele almamak lazım, ona dar ve sınırlı kesinlikle yaklaşmamak gerekir.
PKK’de parti öncülüğünde yeni bir değişim-dönüşüm yaşandı
Evet, tarihte yaşanmış, rol oynamış sosyal bilim akademilerinin bir devamı olarak görmek gerekiyor kuşkusuz. Fakat tabii onların bir tekrarı, benzeri değil, yeni bir düşünce ile ortaya çıkan yeni bir sosyal bilim okulu, Abdullah Öcalan Sosyal Bilim Akademisini böyle tanımlamamız ve buna göre zihniyet oluşumuna, düşünsel gelişimine ve değişimine önem vermemiz gerekir. Önder Apo’yu böyle bir düşünce gücü olarak görmemiz, anlamamız ve anlamaya ve özümsemeye çalışmamız lazım. Böyle olmazsa yanlış yaparız. Dar ya da parçalı yaklaşırsak doğru anlayamayız. Kuşkusuz bütün düşünsel akımların günümüzdeki bir sentezidir ama aynı zamanda da yeni bir düşünce sistemidir. Yani önceki düşünce akımlarından kopuk ele alamayız. Ama onların sıradan bir tekrarı olarak da göremeyiz. Öyle yaklaşırsak baştan yanlış yapmış oluruz. Önder Apo’yu zihniyet olarak, düşünce yapısı olarak doğru anlayamayanlar, Önder Apo’nun geliştirdiği pratiğin tarzını, üslubunu, temposunu, onun partisini, gerillasını, kadın ve gençlik örgütlerini, toplumsal hareketini, kitle hareketini de doğru anlayamazlar, demokratik-siyasi mücadeleyi doğru tanıyamazlar ve başarıyla da örgütleyip yürütemezler. Bu gerçekliği bilmemiz gerekir.
Bu temelde yeni paradigmayla birlikte PKK’de parti öncülüğünde yeni bir değişimin-dönüşümün yaşandığı bir gerçek. İktidarcı ve devletçi paradigmadan çıkarak parti öncülüğümüzün yeni bir paradigma, Demokratik-Ekolojik-Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigmasını esas alan bir parti haline geldiği kesin. Yani devlet odaklı, iktidar endeksli bir parti değildir günümüzün PKK ve PAJK’ı. O paradigmayı kesinlikle reddediyor, aşıyor. Onun yerine kadın özgürlüğünü ve ekolojiyi esas alan demokratik-toplumcu bir paradigmayı öngörüyor. Bu yeni bir öncülük, yeni bir partidir. Fakat demokratik sosyalizmin başarıyla pratikleştirilebilmesi için de böyle bir parti öncülüğü kesinlikle gerekiyor. Yani yeni paradigmayla donanmış yeni parti demokratik sosyalizmin hayata geçirilmesinde, demokratik-ekolojik-kadın özgürlüğü mücadelesinin başarıyla yürütülmesinde kesinlikle gerekiyor. Böyle bir toplum inşasının öncü gücü olarak da gerekli oluyor. Bunu böyle ifade etmemiz gerekir. Yani beden-ruh, madde-bilinç ilişkisi gibi bir şeydir. Nasıl ki demokratik toplum inşası bedense demokratik sosyalizm onun ruhu, demokratik toplum inşası maddeyse demokratik sosyalizm onun bilinci, anlam gücüdür. Böyle değerlendirmemiz lazım.
Parti ruh, KCK bedendir
Partiyi bu noktada nasıl tanımlayacağız? Parti hem bu düşünce gücünü en iyi anlayan, özümseyen, en derin ve bütünlüklü biçimde bu düşünce sisteminin bilincine varan, kendini bu temelde eğiten hem de bu düşünce sistemini başarıyla eğitime, örgütlenmeye ve eyleme dönüştüren güçtür. Parti öncülüğünü yeni dönemde böyle tanımlamamız lazım.
Dikkat edilirse görev ve sorumluluğu ne oluyor? Eğitim, örgütleme ve eyleme geçirme oluyor. Böyle tanımlayabiliriz. Burada da temel farklılıklar vardır. Örneğin reel sosyalizmde parti öncülüğü, iktidar ve devlet odaklı parti öncülüğünün devrimde görev ve sorumluluğu neydi? Eğitimdi, örgütlemeydi, eylemdi, İktidarı almak, devlet kurmak ve onu yönetmekti. Sonuçta Sovyetler Birliği’nde parti ve devlet neredeyse özdeşleşti. Parti ve devlet yönetimi aynı kişilerden oluşur hale geldi. Parti devletin yönetim aygıtı olarak esasta rol oynadı.
Şimdi demokratik sosyalizmde kesinlikle böyle olmayacak. Parti öncülüğüyle Demokratik Konfederalizmin ilişkileri reel sosyalizmdeki parti-devlet ilişkileri gibi olmayacak. Demokratik Konfederalizmi KCK olarak tanımladı Önder Apo. En azından Kurdistan’daki örgütsel somutlanışı KCK oluyor. Dolayısıyla PKK-KCK ilişkileri reel sosyalizmdeki gibi, Sovyetler Birliği’ndeki gibi parti-devlet ilişkisi biçiminde olmayacak. Bunu böyle net ifade etmemiz lazım. Bu ayrımı Önder Apo da ortaya koydu. Parti ruh, KCK bedendir dedi. Bilinç olarak, öncülük olarak partiyi tanımladı. Yeni rol ve görevini, misyonunu belirledi. Bu konuda ortaya koyduğu en somut hususlar eğitim, örgütlenme ve eylem oldu.
Yani biz yeni dönemde parti öncülüğünün görevleri nedir diye sorarsak iki boyutta bunu tanımlamamız lazım; Birincisi, Demokratik Sosyalizmi, onun zihniyet ve düşünce yapısını bütünlüklü olarak anlama, özümseme, yaşamı, olay ve olguları sürekli bu temelde gelişmeye tabi tutarak toplumun önünü açma, aydınlatma, bir aydınlanma hareketi olarak sürekli rol oynama, görev ve misyon yerine getirme olarak tanımlayabiliriz. İkinci görev ise demokratik sosyalizm çizgisini eğitim, örgütlenme ve eyleme dönüştürme. Bu konuda tabi eğitim çok önemlidir. Önder Apo’nun yaşam ve mücadelesinde belirleyici unsur eğitimdir. Pratik alan olarak değerlendirdiğimizde gelmiş geçmiş en propagandacı olarak Önder Apo’yu tanımlayabiliriz. Propaganda eğitim yöntemi olarak ele alınıyorsa bu durumda en güçlü eğitimci, en güçlü propagandacıdır. Bunu yazarak yaptı, konuşarak yaptı, yaşayarak yaptı. Bir hava, moral güç yaratarak bu rolü ve misyonu pratikte yerine getirdi. Önder Apo’ya en güçlü silahın nedir diye gazeteciler sorduğunda hiç tereddüt etmeden “dilimdir” dedi. Yani iyi bir konuşmacı, iyi bir propagandacı olduğunu ifade etti. Bütün çalışmalarını eğitime dayandırarak yürüttü. Kendi çıkışını, kendini eğitmeye dayandırdı. Sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyasetten kendini eğiterek kopardı. Kendisine katılımları ve alternatif yaşamı da tamamen eğitime dayanarak yarattı. Başat olan çalışma sistemi hep eğitim oldu. İlk günden bugüne kadar hep eğitimi esas aldı. Kendini eğitme, çevresini eğitme, partiyi eğitme, gerillayı eğitme, kadın ve gençlik hareketlerini eğitme, bütün bir halkı ve giderek bütün bir insanlığı, halkları eğitmeye kadar götürdü.
Bütün görevleri eğitim temelinde başardı. Reel sosyalizme yönelttiği en temel eleştirilerden birisi de toplumu eğitmedeki zayıflığı, kendi insanını yaratamama, eğitememeydi. En önemli bir eleştirisi de oydu. Kendi insanını eğitemezse, doğru kadrosunu yaratamazsa, toplumu kendi düşünceleriyle eğitemezse, sadece maddi güçle, yasaklarla, siyasi-askeri yönetimle sosyalizmin kurulamayacağını, reel sosyalizm pratiğinin esasta bunlara dayandığını, bunun da başarısız olduğunu net bir biçimde ortaya koydu. Kendi farkını da bu temelde oluşturdu. Neydi bu? Her işi eğitimle yapmak, eğitime dayandırmak, yani insanların bilincini, düşünce yapılarını, zihniyet yapılarını, duygu ve düşünce sistemlerini değiştirerek onlara demokratik sosyalist düşünceleri, özgür birey demokratik komün zihniyetini aşılayarak ancak demokratik sosyalizm mücadelesinde başarılı olacağını ifade etti. Bunu pratiğiyle de kanıtladı. Kendi pratiğini değerlendirirken de en çok eğitim sistemi üzerinde durdu; Acaba nerede hata yaptık diye sordu. Örneğin kadro ve halkı eğitmede çok genel bir eğitim yapmıştı. Fakat Savunmalarında vardır; “daha özgün, daha dar ama bu işi daha iyi anlayan, özümseyen, daha derinleşmiş zihniyet yapılarına ulaşan kadro eğitimlerini esas almakta yetersiz mi kaldım” diye bir özeleştirel yaklaşım ortaya koydu. Bu çok önemlidir. Yine de daha güçlü bir başarının yolu olarak eğitim sisteminde değişiklik, yenilik yapmayı öngördü. Kendi eksikliğini yine de eğitimde, eğitim çalışmalarında arayıp bulmayı öngördü.
Önder Apo gerillayı geliştirmek için büyük çalışmalar yürüttü
Demek ki parti çalışmalarında ya da demokratik sosyalizm mücadelesinde, onun pratikleştirilmesinde birinci ve en temel çalışma olarak eğitimi görüyor Önder Apo. Bu bir gerçek. Öncelikle bu gerçeği iyi bilmemiz, görmemiz, anlamamız gerekir. İkincisi örgütlenmedir tabii. Örgütlenme ise Önder Apo’da tekil değildir. Ağ örgütlenmesi diyor. Bin bir türlü örgütlenme olarak tanımladı. Örneğin Demokratik Konfederalizmi ağ örgütlenmesi, iç içe geçmiş ve birbirlerini tamamlayan binlerce örgütsel sistem olarak öngördü. Parti örgütlenmesini mesela çok önemsedi. Öncü parti örgütlenmesine çok önem verdi. Onun bilincine, eğitimine, onun demokratik sosyalizmi eksiksiz hayata geçiren, yaşayan ilke ve tarzlarına, onun komünal yaşam ve kolektif çalışma düzenine, Partide kadın özgürlük çizgisinin bir temel çizgi, bilinç olarak gelişmesi ve bütün geriliklerden, gericiliklerden, egemenlikçi düşüncelerden kurtulmanın aracı olarak görülmesi ve benzeri hususları hep temel veriler olarak aldı. Dolayısıyla parti örgütlülüğünü, öncü örgütlülüğü her şeyin, bütün pratiğin yaratıcısı olarak öngördü. Parti örgütlenmesine bir araç olarak ele alsa da bu düzeyde rol biçti, önem biçti. Onun ilkeleri, eğitimi ve gelişimi üzerinde bu denli durdu. Partinin en çok somutlaştığı alan olarak gerilla örgütlenmesi üzerinde durdu. Gerillayı geliştirmek için büyük çalışmalar yürüttü. Hem düşünsel yoğunlaşma, hem eğitim, hem pratikte yönetim olarak gerçekten de gerilla üzerine titredi diyebiliriz.
Kurdistan’da fedai çizgisindeki bir gerilla gelişiminin sağlanmasını Önder Apo ortaya çıkardı, yarattı. Önder Apo’nun tarzı, üslubu, temposu yarattı. Başka hiçbir güç yaratamazdı. Bir de iradesi, iddiası, dirayeti yarattı. Bunlar çok önemli. Her türlü zayıflık, geri çekilme, hata yapma, kayba yol açmaya karşı dirayetle doğruyu geliştirmede ısrarlı oldu, inatçı oldu, sabırlı oldu, mücadeleci oldu. Her türlü zorluğu göze alarak mücadele etme iradesini her zaman gösterdi. Bunlar çok önemli hususlardı. Böyle bir irade oluşumuna, gelişim gösterilmesine kesinlikle Kurdistan’daki gerilla gelişimi açısından ihtiyaç vardı.
PKK bir kadro partisi olarak kuruldu
Diğer örgütlenmeler için de toplumun eğitimini, örgütlenmesini baştan itibaren esas aldı. Önderlik ortaya çıktığında, kendisi bir devrimci militanken çevresinde arkadaşları, sempatizanları vardı. Apocu grup bir ideolojik grupken, bir kadro topluluğu iken hep aday sempatizanlarla birlikte vardı. Gençlik grubu haline böyle geldi. Evet, PKK bir kadro partisi olarak kuruldu ama onun bir de kitlesi vardı. Kurulduğu andan itibaren sempatizanı, taraftarı olan, köyde, şehirde, kadın, genç, emekçi, köylü olarak kadrolardan binlerce daha fazla, kat kat fazla sempatizanları, kitlesi vardı. Dolayısıyla partiyi dar kadro olarak görmememiz lazım. Bir boyutuyla parti örgütlenmesi dar kadro örgütlenmesidir. Ama parti tüzüğünde de vardır, parti kadrosu şu ölçülerle oluşur diyor ama parti sadece kadrolardan oluşmuyor. Onun bir de sempatizanları, yurtseverleri var, taraftarları var. Milyonlarca insana ulaşan gerçekliği var. Toplum örgütlenmesini böyle ele aldı.
İkinci partileşme döneminde ERNK olarak, Ulusal Kurtuluş Cephesi olarak tanımladı ve bu örgütlenmeyi geliştirdi. Kitle örgütlenmelerini; kadın, gençlik, işçi kitle örgütlenmelerini onun içinde geliştirdi. Üçüncü dönemde bunu KCK olarak ele aldı ki genel bir sistem haline getirdi. Sadece bir toplumsal hareket değil, örgütlenmiş, kendi yaşamı hakkında söz sahibi olan, özgür yaşam iradesini gösteren, kendi yaşamını planlayan, yöneten bir demokratik toplum olarak, demokratik ulus olarak KCK’yi tanımladı, öngördü. İşte bunun içinde kadın örgütlülüğüne daha özerk, özgün yer verdi. Kadın örgütlülüğü üçüncü Kongre’den, yani 1987’den itibaren önce bir kol örgütlülüğü olarak başladı. Sonra doksanların ortasında bir kadın gerillalaşmasını, Özgür Kadın Birliklerini geliştirdi. Kadın örgütlülüğü olarak öngördü. Komploya giden süreçte de bunu partileştirmeye çalışıyordu. Kadın kurtuluş ideolojisini ilan etti. Öyle bir ideolojik varlık etrafında kadın partileşmesini öngördü.
Paradigma değişimi temelinde kadın partileşmesini, kadın savunmasını, kadın kitle örgütlenmesini, kitle çalışmalarını daha somut olarak isimlendirdi, tanımladı. Benzer şeyi kendi özgünlüğünde gençlik örgütlülüğü için yaptı. Kadın ve gençliği demokratik ulus inşasının örgütsel, eylemsel öncüleri olarak tanımladı. Demokratik konfederalizmi de ağ örgütlenmesi biçiminde ifade etti. Yani bu biçimiyle demokratik toplumu, demokratik konfederalizmi, demokratik ulusu örgütlü toplum olarak tanımladı. Bin bir türlü örgütle iç içe geçmiş, bilinçlenmiş, eğitilmiş, örgütlenmiş yapı olarak değerlendirdi.
Tabii bir de bu örgütlülük bürokratik değildir. Eğitim örgütlenmeyi geliştirir. Eğitimsiz örgüt olmaz. PKK’de parayla çalışma yoktur. Son zamanlarda bunu bazıları içimize sokmaya çalışıyorlar. O paralı çalışma çizgisi küçük-burjuva çalışma çizgisidir. KDP-YNK çizgisidir. Kurdistan’da da denenmiş olan o küçük-burjuva örgütlerin çizgisidir. PKK’de gönüllü çalışma, fedaice çalışma esastır. Yurtsever de öyle çalışır, taraftar da devrimci mücadeleye öyle katkı sunar, profesyonel kadro da o çizgiyi esas alır. Fedailik, fedakârlık, gönüllü çalışma, hizmet PKK’nin kadrosundan kitlesine kadar, taraftarına kadar her yerde esastır. Temel ölçüdür. Bu konuda da yanlış anlama olmamalı. Bunu sağlamanın temel aracı da eğitimdir tabii. İnsanların zihniyet yapılarını, düşüncelerini değiştirdikçe sen örgüte katar, örgütlendirir, eyleme çekersin.
Şimdi diğer bir boyut olarak da örgüt eylem içindir. Demokratik sosyalizmde bürokratik örgütlenme yoktur. Önce örgüt kur, sonra o örgüte görev bul, görev belirle, görev planlama yoktur. Tersine Önder Apo’nun geliştirdiği demokratik sosyalizmin örgüt ve eylem çizgisi kesinlikle fonksiyoneldir, devrimcidir. Yani önce görevleri belirleyeceksin, sonra o görevlere göre insan eğitecek, o görevleri başaracak insanları görevlendireceksin. Görev bitti mi, yeni görevler ortaya çıkarsa örgüt de o görevlere göre yenilenecek, kendini değiştirecek, yeniden yapılandıracak. Bunun tersi bürokrasidir. Öyle olmazsa bürokrasi doğar, bürokratik örgüt doğar. “Haydi şu eylemi yap” denildiğinde ve örgüt o eyleme göre değilse yapamaz o zaman. Dolayısıyla örgüt eyleme göre şekillenmez, eylem örgüte göre şekillenir. Örgüt olur, yapacağı işi, eylemi örgüte göre belirlersin. Çizgi örgüt haline gelir. Bu tür örgütçülük, bürokratik örgütçülük çok yanlıştır. Devrimci ve fonksiyonel değildir.
Demokratik sosyalizmin örgüt çizgisi kesinlikle fonksiyoneldir, devrimcidir. O da ne demektir? İşe göre, devrimci göreve göre, eyleme göre örgütün şekillenmesidir. Kadronun, kitlenin, yurtseverin devrimci görevlere göre, eyleme göre eğitilmesi ve o temelde bir örgütlülük içine alınmasıdır. Bu bakımdan eylem, pratik esastır PKK’de. Onun başarıyla gerçekleşebilmesi için örgüt, örgütün sağlam durabilmesi için bilinç, irade, eğitim gereklidir. Ama eğitim de, örgütlenme de eylem içindir, pratik içindir. Eylemi sadece silahlı eylem olarak görmemek lazım. Her türlü siyasi-demokratik eylemliliği düşünmek gerekiyor.
Yine eylemi sadece yıkıcılık olarak, başkalarını reddetme olarak da görmemek lazım. “Eylemin daha büyüğü yapıcılıktır” dedi Önderlik. Demokratik eylemlilikte en önemlisi pozitif eylemcilik, yapıcı eylemciliktir, inşa edici eylemciliktir. PKK eylemciliğinde pozitif eylemcilik, yapıcı eylemcilik, inşacılık, yaratıcılık esastır, öndedir, çok daha güçlüdür. Eylemi bir de bu yönlü ele almak, anlamak gerekir.
Halkın yönetimi pratikte gerçekleşmelidir
PKK’nin ya da demokratik sosyalizmde parti öncülüğünün, yeni öncülüğün yönetimdeki rolü ne olacak? Yönetim kuşkusuz halkın iradesi oluyor. Günlük işlerinin düzenlenmesidir. Burada eğitilmiş ve örgütlenmiş halkı, toplumu görmek, kadını ve genci görmek daha önemli. Halkın kendi kendini yönettiği sisteme demokratik sistem deniliyor. Demokratik konfederalizm sürekli özgür ve eşit, adil seçimle gelen ve seçenler tarafından geri alınan yöneticilerden oluşuyor. Bu da halkın kendi kendini yönetmesidir. Parti öncülüğünün bu yönetime sadece güç vermesi, destek vermesi vardır. Toplumu, insanları bunun için eğitip örgütlemesi, yönetimde tecrübe kazandırması, sorunların çözümüne yardımcı olması vardır. Reel sosyalizmdeki gibi yönetimin tümünü kendi eline alması, halk adına halk yönetimi oluşturması anlayışı yoktur. O da bir küçük-burjuva anlayıştır. Kemalistler de, Suriye ve Irak’ta Baasçılar da kendilerini öyle tanımladılar. Reel sosyalizmde de parti öncülüğü kendini öyle tanımladı. Kendi yönetimini halk yönetimi olarak ifade etti. Bu anlayış doğru değildir. Halkın yönetimi sözde olmamalı, pratikte gerçekleşmelidir. Dolayısıyla parti eğitip örgütleyerek, ön açarak, aydınlatarak, tecrübe kazandırarak, yardımcı olarak halkın kendi kendini eğiteceğine inanmalı, eğitilmiş, örgütlenmiş topluma, halka güvenmeli, eksiklikler, hatalar ortaya çıktığında bunun eleştiri-özeleştiriyle giderilebileceğini öngörerek yönetime böyle yaklaşmalıdır. Doğru olan budur. Henüz bunlar yeterince pratiğe geçebilmiş değil. Birer teorik varsayım ya da öngörü olarak ifade ediyoruz. Geçmişte pratik yapmış hareketlerden, pratiklerinden çıkarttığımız dersler olarak ifade ediyoruz.
Parti öncülüğü, gerilla eylemliliğinde somutlaştı
Yine PKK’nin elli yıllık mücadelesinin yarattığı tecrübenin içerdiği derslere dayalı olarak bunları belirtiyoruz. Yeni paradigmanın özelliklerine, içeriğine, özüne dayanarak bunları ifade ediyoruz. Kuşkusuz şunu belirtelim: Önder Apo “Halk örgütlendiği kadar vardır” dedi. Örgüt de eylemle oluşur. Lenin ve diğer bütün sosyalistler şunu kabul ediyorlardı; Topluma bilinç dışarıdan götürülür. Devrimci aydınlar tarafından götürülür. PKK de Kurdistan’da bir aydın gençlik hareketi olarak doğdu. Parti öncülüğü bir aydın gençlik hareketi olarak doğup gelişti, hayat buldu. Dolayısıyla toplumu eğitmeyen, örgütlemeyen, eyleme seferber etmeyen, eyleme çekmeyen, eylemde yönetmeyen bir güce parti, parti öncülüğü denemez. Kesinlikle kendini dönemin ve çizginin gerektirdiği görevler düzeyinde örgütlü ve eylemli kılmayana devrimci öncülük denmez. Ne öncü parti öyle olur, ne öncü kadro öyle olur. Onun için kadroyu “örgütlü ve eylemli kılınmış hakikat” olarak tanımladı Önder Apo. Örgütlü kılınması eğitilmiş olduğunu ifade ediyor ve eylemli kılınmasını gerektiriyor. Fikir-zikir-eylem birliğini, düşünce ve pratik bütünlüğünü buna göre tanımladı, ifade etti.
Dolayısıyla pratikleşmeyen, düşünceyi, devrimci görevleri zamanında pratiğe geçiremeyen parti öncülüğü, kadro öncülüğü olamaz. Ona oportünizm denir. Geçmişte de sosyalistler o duruşu oportünizm olarak tanımladılar. Şimdi demokratik sosyalizmde de pratikleşmeyen duruşlar oportünizmdir tabii. Fakat diğer yanıyla sadece örgütü, eylemi, yönetimi kendisi olarak gören, halkı eğitmeyen, örgütlemeyen, toplumdan kopan, kendini toplum yerine koyan, toplumun demokratik yönetimi yerine kendi yönetimini koyan yaklaşımlar doğru değildir. Demokratik sosyalizmin parti öncülüğünün yaklaşımı kesinlikle değildir. Böyle de olmamalıdır. Toplumdan kopukluk olmaz. Toplumun yerine kendini koyma olmaz. Halk adına kendini yönetici yapmaya demokratik halk yönetimi denmez.
O halde demek ki demokratik toplum inşasında partinin görevleri ya da parti öncülüğünün görevleri böyle eğitim, örgütleme ve eylem olarak somutlaşıyor. Fakat burada doğru anlayışlar önemli. Tabii parti öncülüğüyle birlikte gerillanın da hala bizde bir öncülük rolü var. Şimdiye kadar çok daha fazla vardı. İkinci partileşme döneminde parti ve gerilla bir oldu. Parti öncülüğü, gerilla örgütlülüğü ve eylemliliğinde somutlaştı. Şimdi de hala kısmen öyledir. Dolayısıyla öz savunmanın da Kurdistan’da öncülük rolü var. Neden? Çünkü soykırım altındadır da ondan. Savunma soykırıma karşı yapılıyor. Bu da en temel ideolojik duruş oluyor.
Diğer yandan hem ideolojik, esas olarak da örgütsel öncülükte kadın ve gençlik hareketlerinin rolü var. Kadın ve gençlik rol oynuyor. Demokratik toplum inşasının, demokratik konfederalizmin geliştirilmesi, halkın kendi öz yönetiminin ortaya çıkartılmasının temel öncüleri olarak kadın ve gençlik hareketleri rol oynuyor. Öncülüğün bir de bu boyutu var. Bütün bunları öncülük kapsamı içerisinde ele alıp değerlendirebiliriz.
Devam edecek