Öncelikle değer tanımı önemlidir. İkinci olarak da değere yaklaşım önemlidir. Demek ki ilk önce değerin kutsal olduğu bilinmelidir, çünkü değerler kolay yaratılmıyor. Büyük bir emekle, cesaretle, fedakârlıkla ve kanla kazanılıyor. En büyük değer şehitler diyoruz ve bu kadar kan dökmüşüz. PKK’de hiçbir şey basit, ucuz, emeksiz ve hatta kansız kazanılmış değildir. O halde değeri korurken, kullanırken, sahip çıkarken bu gerçekliği her zaman göz önüne alarak yaklaşmak gerekmektedir. Böyle olursa değer ucuz tüketilmez, basit yaklaşılmaz. Basit yaklaşım o değerleri yaratan emeğe, çabaya, kana, tere hakaret olur. Daha da ileri gidilirse onlara ihanet etme olur. O açıdan da değere yaklaşım önemsenmelidir ve rastgele yaklaşım içinde olunmamalıdır.
En büyük değer insanın kendisidir. Örneğin kadrolar büyük değerdir. Geçen dönemde öyle söylenince de tasfiyeciliğin etkisiyle bazıları “madem en büyük değer bizsek, parti bütün imkanlarını versin” dediler. Değer olmak demek, yiyip-içmek demek değildir. Partide değer nedir ve nasıl yaratılır? En büyük değer Önderlik ve şehitler gerçeği, ülke ve halk gerçeği, kadro ve örgüt gerçeğidir. Mücadele ile ortaya çıkarılan gelişmeler, imkanlar gerçeğidir. Değerlere sahip çıkmak, saygılı yaklaşmak, değerleri doğru kullanmak, daha büyütmeye çalışmak esas olmalıdır. Buradaki felsefe de odur.
“Değer var, getir kullanayım” demek olmaz. Yoksa zaten harcayamazsın. Var olanı harcamak bir ölçü değildir. Eğer öyle olursa, harcayacak bir şey bulamazsan çekip gideceksin! Bu işin başka yolu yoktur. İmkana göre, değere göre örgüte katılan sonunda onu da yapar. Değerler tükendi mi, “deniz kurudu gideyim” der ve geldiği yere gider.
Değere sahip çıkamayan, değerleri var eden gerçekliğe de sahip çıkamaz
Değerleri kullanırken, korurken, sahiplenirken de dikkat edilmelidir. Orta yerde bırakmak, olmaz. Değere sahip çıkamayan, değerleri var eden gerçekliğe de sahip çıkamaz. Değerleri korumayan, gereksiz yere kullanan, tüketen o değerleri var eden gerçekliğe de haksızlık etmiş olur. Değer kullanımına dikkat etmek, değeri doğru kullanmak demek; değeri yerli yerinde ve mücadelenin hizmetine kullanmak demektir. Doğru yerde, zamanında mücadelenin hizmetine kullanacaksın. Eğer böyle kullanılmışsa o değer doğru kullanılmış olur. Gereksiz, yersiz, çarçur eden bir kullanıma kesinlikle yol açmayacaksın. PKK’de değeri çarçur etme de önemli suçlardan biridir. Değeri yersiz kullandın mı, emeği yaratan gerçeğe ters düşmüş olarak suç işlemiş olursun. En ciddi ceza gerektiren suçlardan biri de budur.
Değerleri bireysel amaçlar için, yaşam için kullanmamak gerekir. Bunun için kadroya yaşam ölçüsü olarak Önder Apo ‘bir lokma bir hırka’ dedi. Eskiden, “bir ekmek, bir soğan en kıymetli yaşam değeridir, yeterlidir, başka şeye ihtiyaç olmaz” diyordu. Bir lokma bir hırka, derviş yaşamıdır. Gösterişli, tüketime dayanan, kendine kullanma olmaz. Bir devrimci değerlere öyle yaklaştı mı değerleri koruyamaz. Kendisi için ölçüsüz, dengesiz çarçur olmasına yol açmak da benzerdir. O değerler mücadele ile kazanılmıştır ve daha büyük bir mücadelede kullanılmak üzere kazanılmıştır. O halde bütün değerler mücadeleyi daha büyütmek için kullanacağız, başka şeye değil mücadeleye yatıracağız. Bu anlamda tüketici olmayacağız, hazırcı olmayacağız.
PKK’de devrimcilik, çaba ve emekle hayata geçirilen bir üretim tarzı, gelişme ve yaşam tarzıdır. Devrimciliği daha fazla geliştirmeli ve derinleştirmeliyiz. Tasfiyecilik döneminde neredeyse devrimcilik kavramı yasaklanır hale gelmişti. Önderlik “gerçek yaşam devrimci yaşamdır” demektedir. O yüzden devrimcilikte derinleşmeli ve kökleşmeliyiz. Devrimci ilke ve ölçüleri geliştirmeli, hem genişletmeli hem de yaymalı ve derinleştirmeliyiz. Böyle bir devrimcilikte en önemli şey üretmedir, kazanmadır, başarmadır.
PKK devriminin, PKK mücadelesinin esası da kişilik devrimidir. Yoksa ne devlet kurmak ne siyaset ne askerlik onlar esas yanları değildir, esasın görüntüleridir. Esas olan kişilik yaratma devrimidir. Devrimci kişiliği ortaya çıkarmaktır. Politik ahlaki değerlere bağlı bu görevleri yerine getiren kişiliği yaratmaktır. Bu temelde kişilik devrimi, değişim ve dönüşümü yapabilmektir. Önderlik bunu en büyük devrim olarak gördü. PKK devriminin en önemli yanının bu olduğunu ifade etti. Bunun kendisine büyük heyecan verdiğini söyledi. Dolayısıyla devrimin kendimizde gerçekleşen bir olgu olduğunu bilmemiz ve kendi devrimimizi yapabilmemiz için yoğun çaba harcamamız lazım. Bu bitmeyen bir mücadeledir. Önderlik, “Demokratik ulus inşası bitmez” dedi. Demokratik ulusun temeli ise özgür bireydir. Demokratik ulus inşası bitmiyorsa, demek ki özgür birey olma süreci bitmez. Demek ki, kişilik devrimi bitmez. Sürekli bir değişim ve dönüşüm ister. Sürekli bir mücadele gerektirir. Mücadelesizliği, mücadelenin durdurulmasını, kesilmesini, sona erdirilmesini asla kabul etmez. Bunun için kendimizi eğitmeliyiz, katmalıyız, çaba harcamalıyız.
PKK emekçi bir harekettir
PKK’de emek ve değer konusu da parti ahlakımız, kültürümüz açısından önemli konulardır. Emek olgusuna yaklaşım, değerlere ve imkana yaklaşıma dair ret-kabul ölçüleri vardır. Önderlik gerçeği herkesin kabul ettiğini kabul etmemektedir. Biz emekçi bir hareketiyiz. Adı üzerinde, işçi partisidir. Yoksul emekçilere dayanan bir hareketiz. Varlıklı, zengin kesimlere dayanan, onların çıkarlarının takipçisi olan konumda olmadığımız gibi bu şekilde oluşturulan baskı ve sömürüye de karşıyız. Baskı ve sömürüye uğrayanların kurtuluşu için mücadele ediyoruz. Dolayısıyla bir işçi ve emekçi hareketiyiz.
Kürt halkı yüzde doksandan fazlası emekçi olan bir halktır, yoksul bir halktır. Bir avuç zengini var, kültürel soykırım rejimi ile işbirliği yapmış, onlarla çıkar birliği yapan işbirlikçi, hain kesimler var. Bunları sınıflama bakımından PKK 70’li yıllarda Kürt toplumunu çözümlerken iki sınıftan söz etti: Bir, Türk burjuvazisinin maketi olan burjuvazi. Beyaz Türklüğe katılmış Kürtler. Kürtlük geliştiği zaman, Kürtlüğü sahiplenmek kolay olduğu hatta itibar kazandırdığı zaman ortaya çıkıyorlar. Geçen dönemde de bazıları çıktı “ben de Kürdüm” dedi. Tümüyle kaderini Türk burjuvazisi, sömürgecilikle birleştirmiş, Kürtlükle bir alakası kalmamış kesimler. Bu kesim eskiden de vardı, şimdi de var.
İkincisi, feodal-komprador sınıf olarak tanımlanmıştı. Bu sınıf Kürdistan’da olan, biraz ağalıkla da ilişkili ama kompradorluk da yapan, sömürgeci burjuvazinin Kürdistan’da acenteliğini yürüten bir kesimdir. Bu kesim daha geniş olarak vardır. Kürtlüğünü söyleyenler de bunlar oluyorlar. Mesela günümüzde AKP içerisinde böyle yer alanlar epeyce var. Buna feodal küçük burjuva kesim de denilebilir. Onun dışındaki kesimlerin hepsi halktır, emekçidir. Kırda ve şehirde çalışanlardır. Tabi elli yılda yeni gelişmeler ve farklılaşmalar olmuştur.
PKK’lilik çalışma, üretme, kazandırma ve başarıya bağlıdır
Emekten yana, emekçinin çıkarlarından yana durumu vardır. Emekten yana olma gerçeği ise daha önemlidir. Dolayısıyla emeğe dayalı bir hareket olma gerçeği daha önemlidir. En büyük değerlerimizden biri emektir. PKK’li; çalışandır, emek harcayan, kan dökendir. Baştan beri böyleydi ve bu PKK’ye katılım gönüllüdür. İnsanlar gelip gönüllü katılıyor, fakat gelen herkes hemen PKK’li de olmuyor. PKK’lilik çalışma, üretme, kazandırma ve başarıya bağlıdır. Kim çalışıyor, emek harcıyor, partiye kazandırıyor, parti çizgisinin başarıyla uygulanmasını getiriyorsa, o partili oluyor. Partiye doğru katılım da böyle gerçekleşiyor. Yoksa emeksiz, kurnazlıklara dayalı, başka ölçülere dayalı PKK’li olunmuyor.
Bir toplumuz ve toplumsal değerleri dikkate almamız gerekiyor. Bizim de böyle değerleri kuşkusuz gözetmemiz gerekiyor. Yurtsever aileler var, bunları dikkate alıyoruz. Bir ayrıcalık değildir ama kendi toplumsal kesimimizi oluşturma bakımından bu vardır. Aşiretler açısından, mücadele eden güçler açısından, şehitler veriyorlar, değerler veriyorlar, güç katıyorlar. Dolayısıyla devrimimizin önemli bir gücü ve toplumsal kesimi oluyorlar. Ama örgüt içerisinde buna dayanarak yer elde etme ya da çıkar elde etme yoktur. Özellikle parti militanlık düzeyinde bu yoktur ve bu değerler yer etmenin bir ölçüsü değildir. Halkı örgütlerken o tür durumları gözetmemiz gerekiyor. Hiç kimseden yana değil miyiz? Hiç taraf olmayacak mıyız? Tabi ki böyle değil, toplumumuz var. Onlar örgütü ve hareketi temsil ediyorlar. Ama parti militanlığı düzeyinde ölçü, kişinin kendi emeğiyle, başarısıyla, katılımıyla ve üretimiyle parti içinde yer almasıdır. Esas olan da budur.
PKK devrimciliğinde hazırcılık yoktur. Tüketim de yoktur. Maddiyatçılık ve değeri çarçur etmek de kesinlikle olamaz. Önderlik o konuda “İmkan başa beladır”, “Bir devrimci imkan istememelidir” dedi. ‘Borç yiğidin kamçısıdır’ derler, yokluk ve zorluk da devrimcinin kamçısıdır. Onu yaratıcı olmaya iter. İmkan tembelliğe ve rahatlığa götürür. Dolayısıyla bir devrimci için imkan istenen değil tehlike olarak görülmelidir. İmkansızlık devrimciliği geliştirir, derinleştirir. PKK’de imkana dayalı çalışma yoktur. Kürdistan gerçeği de buna terstir. Her şey sıfırdan başlayarak iğne ucuyla kuyu kazarcasına kazanılmıştır. Önderlik kendi tarzının böyle olduğunu söylemiştir. O halde hazır istemek, beklemek bir sapmadır. Eğer Kürdistan’da imkanla hareket edilseydi ve hazırla devrimcilik yapılsaydı PKK olmazdı. Önderlik bir adım bile atamazdı. Çünkü hazır hiçbir şey yoktu, hiçbir imkan yoktu. Her şey akılla, çalışmayla, emekle sıfırdan başlamak üzere dişle, tırnakla sökülerek yaratıldı, kazanıldı. PKK’lilik budur.
Kadro bir yere örgüt oluşturmak için gider
Eskiden görevlendirmeler emek ve değer üzerinde olmazdı. Bir kadro bir yere görevlendirilirken, gideceği yerde imkan var mı, hazır şey var mı biçiminde bir hesap yapılmazdı. Zaten orada bir gelişme varsa, oraya kadronun gitmesine gerek yoktur. Orada örgüt oluşmuştur ve kendi kendisi işler. Kadro, bir yere örgüt oluşturmak için gider. Böyle bir felsefeyle ve yöntemle hareket ettiği için PKK gelişti. Hiçbir imkanın olmadığı yere insanlar görevlendirildiler, gittiler çalıştılar ve orada örgüt yarattılar, imkan açtılar, gelişme sağladılar. PKK’nin kazanan çizgisi ve zafer çizgisi böyle oluşmuştur. Yoktan var etme çizgisi budur. Hep böyle görev alınıyordu. Bir kadro görevlendirildikten sonra gideceği yerde imkan var mı, örgüt var mı, para var mı diye sorulmuyordu. En fazla oraya nasıl ulaşacağı hesap ediliyordu. Ulaştın mı, gerisi sana aittir. Örgüt sadece kadrosunu görevlendirdiği yere ulaştırmakla sorumluydu.
Bir diğeri ise kendisi görev almışken örgütten başka kadro görevlendirmesini istemesi sapmadır. Örgütten maddi imkan talep etmek sapmadır. Çünkü bunları yarat diye görev veriliyor. Bunları verdikten sonra onun yaratacağı bir şey kalmıyor. Değer yaratacak, örgüt yaratacak, kadro yaratacak. Aldığı görev de odur. O halde kişiye işini önceden vermiş olacağız. Bol bol gezecek, sağı solu suçlayacak, daha fazlasını isteyecek… Bu anlayışlar sapmadır. Bunlar sonradan üretilmiştir. PKK’yi PKK yapan ölçülerde bunlar yoktur.
Bir imkan gelişmişti, Önderlik Batman’a Haki arkadaşı gönderdi. Batman Kürt ulusal değerlerinin yüklü olduğu yerlerden biriydi. Kürdistan adına çalışma yürütürken en azından ortalama bir Kürtçe konuşabilmek gerekiyordu. Bundan dolayı zorlanma yaşandı. Önderlik de Mazlum arkadaşı Batman’da görevlendirdi. Görevlendirmelerde bu tür özelliklere dikkat edilebilir o kadardır, onun ötesi yoktur. Örgüt bana para versin, örgüt gerektiği kadar kadro versin, bir de hazır yer olsun, ben orada görev alayım! Bu, iktidarcı-devletçi bir anlayıştır. Devrimci çalışma yapıp örgüt yaratmak için bir görev değil, var olanı örgütü yönetme, onun üzerinde yaşama anlamında görev alıştır ki, bu iktidarcı-devletçi zihniyettir. O devrimcilik değil idareciliktir. İdare edeceği hazır örgüt istemektedir. Hazır vermiyor diye örgütü suçlamamak gerekir. Hiç ilişki olmayan yerlere, oradan buradan adres alınarak, gidilip ilişki kurmaya çalışarak, oraları devrime açıp örgüt kurmaya çalışan pratikler de oldu. Bunlar çok başarılı da oldu. O nedenle hazırcılık kötüdür.
PKK militanı basit yaşama tenezzül etmez
Önder Apo şunu söyledi: “Benim için önemli olan bir değerin kazanılma sürecidir, değerin kendisi değil. Bir yerde bir değer ortaya çıkarsa, onu başkasına teslim ederim, onu kullanmam. Başka yerde yeni değer oluşturmak için mücadeleye girerim.” Önemli olan imkanları işletmek değil yoklukta yaratmaktır. Apoculuk yokluktan, sıfırdan bir şeyler ortaya çıkarma, yaratma, geliştirme, var etme olayıdır, hareketidir. Apoculuğun tarzı zorlukta, yoklukta çalışma ve kazanma tarzıdır. Yoksa imkânları kullanma tarzı değildir. İmkan yaklaşımı bir tür mülkiyetçiliktir.
PKK militanı basit yaşama tenezzül etmez. Kim ki basit yaşama tenezzül ediyorsa, onda PKK’lilik yoktur. Bunun küçüklüğü, büyüklüğü nicelik farkıdır. Önemli olan niteliktir, özdür. Parayı para olarak kabul ediyorsan, zaten kapitalist moderniteyi temel yaşam biçimi olarak kabul ediyorsun demektir. Önderlik para için, “sistemin komutanı” dedi. Sen o komutanın emrine giriyor musun, girmiyor musun? Bir kuruş da bir, milyar da birdir. Aradaki fark sadece niceldir. Sen ona dayalı olarak yaşamayı kabul ediyor musun, etmiyor musun? Kemal Pir’e Filistinliler, “al sigara parasıdır” diye para verdiler, Kemal Pir “Ben paralı asker miyim!” diyerek parayı alıp yüzlerine atmıştır. PKK’nin ölçüsü böyleydi.
Partileşmenin temel özellikleri önemlidir
O halde ideolojik grup dönemi, Ankara’daki çalışmalar, Kürdistan’a dönüş, Kürdistan’da gençlik grubu dönemi, partileşme sürecinin temel özellikleri önemlidir. Tarihin ve özelliklerinin temel köşe taşlarının tanımlanması da önemlidir. Önderlik, “PKK’nin resmi tarihi önemli ama öncesindeki süreç daha önemlidir” dedi. PKK masa başında kurulmuş bazı siyasi amaçları başarmayı öngören bir parti değildir. Onun için önemlidir. Parti olmaya gelene kadar bazı gerçekleri, ilkeleri, özellikleri açığa çıkarmıştır.
Bu dönemin çalışmaları açısından iki şey belirtilebilir: Birincisi; bilinç, irade, emek ve iddia üzerinden yürüdü. İmkanlar üzerinden yürümedi. Eğer maddi imkan, kadro, silah, para, ilişki, bunlar ile örgüt olunuyor olsaydı PKK olmazdı, çünkü bunlar yoktu. Sömürgeci-soykırımcı sistem gerçekten de Kürdistan’daki durumu yok oluş noktasına getirmişti. Katliamlar, faşist-soykırımcı saldırılar birey ve toplum üzerinde çok etkili olmuştu. Düzen başardığına inanmıştı ve bu öyle çok düşük bir yanılgı da değildi, çünkü dayanakları vardı, maddi temelleri vardı.
O nedenle PKK çalışmasında maddi imkan yoktur. Herkes düzen yaşamını elinin tersi ile iterek yenisini aradı. O bakımdan bu bir felsefedir, bir de ideolojik yaklaşımdır. Kadro olmak, örgütün var olan imkanlarını yiyip bitirmek değildir. Tersine örgüte imkan yaratmaktır. Önder Apo “yoldaş yoldaşın anlını yıldızlara değdirendir, yoldaşın imkanını tüketen değildir” dedi. Bu durum sadece o zamana özgü değildi. Ondan sonra da hep öyle oldu. Devrimcilik imkan yaratma işiydi.
PKK’yi belirleyen aslında bunlardır. O halde o dönemin ölçüleri önemli ve belirleyicidir. PKK’yi oluşturan özellikler bu dönemde ortaya çıktı ve şekillendi. Bugün de bunlar geçerli ve yol göstericidir. Bu gerçeklik bilinmelidir. Buradan ders çıkartacağız ama nasıl uyarlayacağız, ona göre bir yaratıcı yaklaşım doğru yaklaşım gereklidir. Çözüm isteyen sorunlar çoktur ama çözüm yöntemi nedir, denildiğinde gündeme bu dönemin bu çalışması ve yaşam tarzı geliyor.
Demek ki burada kişinin marifeti varlık içinde ölçüyle yaşayabiliyor mu, halkçı kalabiliyor mu? Doğru bir yaşam tarzı tutturabiliyor mu? Kendini kaybediyor mu yoksa koşullar karşısında direniyor mu? İşte ölçü budur. PKK’lilik ölçüsü burada başlar. Varlığa karşı direnebilmek önemlidir. Yokluk karşısında direnecek bir şey yok ki, o yokluk seni hizaya çekiyor. Önemli olan varlık karşısında irade gösterip gösteremediğindir. Varlık karşısında tenezzül etmeyebiliyor musun, bir lokma bir hırka duruşu gösterebiliyor musun, gösteremiyor musun?
Halkçı Yaşam Ölçüleri
Bunlar yeni bir duruş olarak görülebilir, fukaralık edebiyatı olarak sayılabilir. Fakat parti ölçüsü ne olacak, burada netlik olması önemli oluyor. Yaşam ölçülerinde halkçı yaşam, ilkeli yaşam ölçülerinde, özgür yaşam ölçülerinde ne olursa olsun diretecek miyiz, mücadeleci olacak mıyız, olmayacak mıyız, mesele budur.
İdeolojik öncülük mücadelesi burada ortaya çıkıyor. İdeolojik öncülükteki yetersizlik de bu noktada ortaya çıkıyor. Yoksa bunun filozof olup olmamakla bir alakası yoktur. İleri olmanın ölçüsü ne ki? Burjuvanın bildiğini bilmek zorunda değiliz, sömürgecinin bildiğini bilmek zorunda değiliz. Bizim de kendimize göre bilme ölçülerimiz var. Onların ölçülerine göre kendimizi niye tartalım ki, kendi ölçülerimize göre tartacağız.
PKK, böyle PKK oldu. O kazandırdı, o PKK gelişme yarattı. Paradigmasının devletçi olup olmaması değil, kendisinin nasıl yaşadığı ve ne yaptığı belirleyici oldu. Gelişme ve kaybetmede belirleyici ölçü o oldu. Tabi o bilince dayansa, daha geniş bir dünya bilgisine sahip olmak iyidir. Öyle olsa filozoflar en iyi PKK’li olurlar. PKK’nin düşmanları bu anlamda daha iyi öğreniyorlar, daha fazla biliyorlar. Bütün burjuvalar, alimler daha fazla PKK’li olurlar. Gerçek öyle midir, hayır. İdeolojik duruş, ideolojik ölçü o değildir. İdeolojik öncülük sorunu kadronun bireycileşmesinden, kapitalist modernitenin etkisinde kalmaktan kaynaklanmaktadır. Önder Apo’nun öngördüğü PKK’de gerçekleşmiş militan kadro ölçülerini temsil edememesinden kaynaklanmaktadır.
Süslü laflarla, anlaşılmayan kavramlarla durumu ifade etmenin hiç gereği ve anlamı yoktur. İdeolojik sorunlar somuttur. Basit gibi görünür, pratiktir ama işin özüdür. Basit gibi görünür ama her şey basitlikle başlar. Basit yaşama tenezzül eden, maaşlı yaşamaya çalışan duruşla bir lokma bir hırka duruşunu karşılaştıralım, aynı mıdır? Bu biçimde biz yeni dönemin, Demokratik Modernite’nin PKK’si olamayız. Demokratik Modernite’nin PKK’si olabilmemiz için yaşam duruşumuzda, ölçülerimizde köklü değişiklikler yapmamız gerekir.
PKK’lilik bir ruhtur, anlayıştır, mütevazılıktır, büyük bir çabadır
Bir sosyalist için maddi imkana sahip olmak, sosyalizmden uzak olmak demektir. Öyle olan birisi sosyalist olamaz. Halkın zekat dağıtması ayrı bir konudur. O toplumsallıkla ilgilidir. AKP’nin yardım dağıtması iktidar ve çıkarla ilişkilidir. Onları kandırmak, sömürmek için yapmaktadır. Bir verip beş almak için yapmaktadır. Zekât dağıtımındaki gibi yardımlaşma ruhu ve duygusu yoktur.
Mülkiyet kötüdür. Bir kadro özel mülkiyete sahip olmak istememelidir. Benim şuyum, benim buyum, dememelidir. Yaşam için asgari gereklilik neyse onunla yetinmelidir. Onun dışındaki şeylerden uzak durmalıdır. Tutarlılık açısından da bu gereklidir, başkalarını ikna etmek için de gereklidir.
PKK’lilik bir ruhtur, anlayıştır, mütevazılıktır, büyük bir çabadır. PKK’nin oluşum özellikleri böyledir. Bu özellikleri kaybetmemek gerekiyor. Bu eskidendi, modası geçmiş demeyelim. Şimdi moda denen de eskiden vardı. Önderlik ve PKK oradan koptu. Öylesinin arkasından PKK’nin imkanlarını çekersen açlıktan ölür, karnını bile doyuramaz. Öyle birisine kimse selam bile vermez. PKK’ye bireysel yaşam için, şan şöhret kazanmak için, itibar elde etmek için gelinmez. Öyle PKK militanlığı olmaz. PKK militanı gerçekleri herkesten çok bilen, anlayan, onlara göre yaşayan, onları başkalarına anlatan, dolayısıyla bilmeyenleri bilinçlendiren, doğru yolu gösteren, nasıl özgür birey ve demokratik toplum haline gelecekleri konusunda bilinç ve örgüt aşılayan, yardımcı olan, bu bakımlardan da topluma, insanlara bilinç ve öncülük götüren insan demektir. Hiçbir karşılık beklemeden, bireysel hesap içerisinde olmadan kendisini bu işe adayan ve bu konuda oldukça sözü ve davranışı bütünlüklü olan tutarlı bir kişilik demektir. PKK kültürü böyledir. Apocu kültür, devrimci kültür böyledir. Devrimci ahlak böyledir.
Ahlak ve politika ortadan kalkarsa toplum da ortadan kalkar
Önderlik, ahlaki-politik toplum değerlendirmelerinde ahlak konusunda da önemli tanımlamalar yapmıştır. Politikayı, toplumun yaşamı için gerekli işlerin bilinci, örgütlenmesi ve planlanması olarak tanımladı. Ahlakı ise, politikayı hayata geçirecek ilkeler bir yönüyle ideoloji, bir yönü ile tarz ve üslup olarak ortaya koydu. ‘Yaşam ve çalışma ilkeleri, toplumun değer yargıları’ dedi. Buna toplumsal etik de denilmektedir. ‘Toplumlar ahlaki ve politik olarak vardırlar’ dedi. Ahlak ve politikasız toplum yoktur. Ahlak ve politika ortadan kalkarsa toplum da ortadan kalkar. Her toplumun özelliklerini anlayabilmek için o toplumun politikasını ve ahlakını çözümlemek gerekir. Toplumun etiği nasıldır, ahlaki politik özellikleri nelerdir? Paradigması, değer yargıları nasıl oluşmuş? Toplumun özelliklerini de bu sorulara verdiğimiz cevaplar ile bulabiliriz. Tabi her toplum aynı ahlaka sahip değildir. Değer yargıları ayrıdır. Farklı toplumlar bu nedenle oluşmaktadır.
Kültürün de toplumun ahlaki-politik karakteri ile bağı var
Kültür, tarihsel olarak oluşan toplumsal değerlerin toplamı, olarak tanımlanabilir. Tarihsel toplumun ortaya çıkardığı birikim, felsefeden, zihniyetten, ideolojiden, yaşam ölçü ve ilkelerine kadar, yaşam imkanlarından maddi değerlere kadar uzanmaktadır. Birçok değer yargısı, güzellik kendini maddi yapılarda ortaya koymaktadır. Bu anlamda kültür, insanı toplum olarak diğer canlılardan ayıran ve duygusal ve analitik akıl gücünün birlikte ortaya çıkardığı değerleri ifade eden birikimdir. Toplumlar kültürleriyle varlık göstermekte, varlıklarını sürdürebilmektedir. Var olma, yaşama, yeniden üretme, saldırılar karşısında savunma gücünü de kültürel birikimleriyle göstermektedir. Toplum Kültürel gücünü, bilinç ve örgütlülüğe dönüştürerek bunu sağlamaktadır.
Ahlaksız ve politikasız toplum olmayacağı gibi, kültürsüz de toplum olmaz. Bir toplum kendisi için gelecek öngöremezse, planlayıp kararlaştıramazsa ve onları hayata geçirecek ilkelere sahip olmazsa toplum yok olur. İnsan, değerler biriktirerek topluluklardan toplum haline gelmiştir. Bu değer birikimiyle ilk insan topluluklarından bugün ulusal topluluklar dediğimiz büyük toplumlar haline gelmiştir. Toplum haline gelmenin ve toplum olarak kalmanın esaslarından biri kültürüdür. Bir toplum ne kadar kültürel birikim, zenginlik ve güce sahipse o toplum o kadar güçlü olmakta, ahlakı ve politikası da o kadar işlerlik kazanmaktadır.
PKK’yi PKK yapan yaşam ve kadro ölçüleridir
PKK yaşamı, ahlakı ve kültürü; bürokrasiyi reddeder. Bireyci, gururcu, kendini üstün gören, kendine sevdalı kişilik özelliklerini de. Tabi PKK yaşamı lümpenizmi de reddetmektedir. Sorumsuz, disiplinsiz, hiçbir ölçü, ilke, kural tanımayan tutum ve duruşları da kesinlikle reddeder. Önderlik yepyeni bir devrimci yaşam, ölçü çıkardı. Parti yaşamında bir lokma bir hırka felsefesini kadro yaşamının temel felsefesi haline getirdi. PKK’lilik çaba ve hizmet alanıdır. Mücadele alanıdır. Karşılıksız ve çıkarsız bunları yapma alanıdır.
PKK’li, tarih ve toplum karşısında kendini sorumlu görerek bu görevleri gönüllüce kabul eden ve bu görevlerin başarısına kendini kilitleyen insan demektir. Önderlik, Haki Karer için, “yemedi başkalarına yedirdi, giymedi başkalarına giydirdi. Kendisi oradan buradan bulup yıkayıp temizlediği elbiseleri giyip, başkalarının daha güzel giyinmesine ve bu temelde örgüte bağlanmasına çalıştı” dedi. Bunlar, PKK’yi PKK yapan, onun yaşam ve kadro ölçülerini belirleyen temel özelliklerdir. Hala PKK’de geçerli olan ölçüler de bu ölçülerdir. Bazıları bunu bozmaya, bulandırmaya ve saptırmaya çalışsa da gerçek budur. PKK’de fark vardır. Söylenene uygun tutarlı bir yaşam ve davranış vardı. Bir tarafta “Kürdistan’a özgürlük” deyip diğer tarafta küçük burjuvaca yaşansaydı PKK’ye kimse inanmazdı. Zaten toplum diğer örgütlere de onun için inanmadı. Ama söylediklerini yaşama geçiren, yaşamı ve duruşuyla, çalışmasıyla söylediklerine uygun olanlar inandırıcı oldu.
Kürdistan’da gerçekten insanlık yeniden yaratılıyor. Kültürel soykırım en büyük insanlık suçudur. İnkâr ve imha sistemi, faşist sömürgeci rejimler bütün insanlığa bu suçu işletiyorlar, bu kara lekeyi tüm insanlığın alınlarına sürüyorlar. PKK mücadelesiyle ayağa kalkan ve özgürlükten başka yaşamı kabul etmeyen Kürt toplumu ve onun mücadelesi insanlığın yüzündeki bu kara lekeyi ortadan kaldırıyor. İnsanlığı yeniden var ediyor ve diriltiyor.
Kürdistan şimdi insanlığın çöküşüne, değerlerin yitirilişine vesile olan kadavra durumunda değil, yeni özgürlük bilincinin, ruhunun, duygusunun filizlendiği bir mücadele merkezi durumundadır. Onun için dünya da bu kadar ilgi duyuyor. Faşizmin, sömürgeciliğin, kapitalist modernite sisteminin, kültürel soykırım rejiminin insanlığı bu temelde yok etmesine, insanlık suçu işlemesine karşı özgür insanlığın yeniden doğuşunu, dirilişini temsil ettiği için bütün dünya insanlığı tarafından bu denli ilgiyle karşılanıyor.