6 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
YIL:44 / SAYI: 521 / MAYIS 2025
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
SERXWEBÛN | JI SERXWEBÛN Û AZADIYÊ BI RÛMETTIR TIŞTEK NÎNE
Anasayfa DURAN KALKAN

AÇILIŞ KONUŞMASI -I-

Duran Kalkan

AÇILIŞ KONUŞMASI -I-

Kongremizi Medya Savunma Alanları’nda sıcak savaş ortamında yapıyoruz. Bu kongreyi iki bölüm halinde gerçekleştiriyoruz. HPG ve YJA-Star güçlerimiz ağırlıklı olarak kendi yoğunlaştıkları alanda bu toplantımıza paralel olarak benzer bir toplantıyı gerçekleştiriyorlar. İki parça halinde sayımız 232 oluyor. Her alandan ve çalışmadan temsilci arkadaşlar bu iki bölümlük kongre toplantımızda mevcutlar. Bu bakımdan partimize dair her türlü karar alma gücüne sahip nicel ve temsil yeterliliği bulunuyor.

 

Bu temelde Önder Apo adına önce kongreyi selamlıyorum. İlgili arkadaşlar var. Daha sonra onlar gerekli bilgilendirmeyi ve selamlamayı yapacaklar. Yönetim ve hazırlık komitemiz adına 12. Kongremize üstün başarılar diliyorum.

 

Bütün parti kongrelerini Önder Apo hazırladı. Kendisinin fiilen katılamadığı kongreleri de hep hazırlayan ve yönlendiren oldu. Bu kongremizi de diğer kongrelerden belki de hepsinden daha fazla Önder Apo hazırladı. Bizleri bugüne Önder Apo getirdi. Yeniden doğuşumuzu, militanlar olarak, parti olarak, halk olarak Önder Apo sağladı. Bu temelde öncelikle kongremiz adına Önder Apo’yu derin özlem ve saygıyla selamlıyorum.

 

Kongremizi Mayıs ayında, mayısın ilk haftasında yapıyoruz. Mayıs ayı hareket ve halk olarak şehitler ayımız oluyor. İlk büyük şehidimiz Haki Karer yoldaşın şehadetinin 48. yıldönümünü yaşıyoruz. Bu kongrede Önder Apo’nun ilk yol arkadaşlarından, partimizin kurucularından şehit Fuat ve Rıza arkadaşların şehadetini ilan ediyoruz. Haki Karer, Fuat ve Rıza arkadaşlardan, Zap direnişinin son kahraman şehitleri Bese Tekoşin, Mitra Kato ve Gabar Botan yoldaşlara kadar gelen, sayıları 50 bini bulan tüm kahraman şehitlerimizi kongremiz adına saygı sevgi ve minnetle anıyorum.

 

Yine bu kongrenin hazırlık çalışmalarına önemli katkısı olan ve biz kongre hazırlıklarını yoğunlaştırdığımız süreçte şehit düşen değerli Sırrı Süreyya Önder’i de kongremiz adına saygı ve sevgiyle anıyorum. Tüm yoldaşları bu kahraman şehitler için bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

 

Şehitlerimiz özgürlük mücadelemizin önderidir.

 

Mayıs şehitler ayında kongre yapıyor olmak ve Önder Apo’nun yönlendirmesiyle bu kongreyi gerçekleştirmek kuşkusuz daha büyük bir anlam ifade ediyor. Biz hep bir Önderlik hareketi olduğumuzu ifade ettik. Önder Apo “PKK şehitler partisidir” dedi. 18 Mayıs’ın ‘Şehitler Günü’ olarak kabul ve ilan edilmesi Temmuz 1981’de gerçekleştirilen PKK 1. Konferansıyla oldu. Geçen 48 yıl boyunca hareket ve halk olarak Haki Karer yoldaşın anısı şahsında her zaman şehitlerimizle yakın birlikte olmak onların yolundan yürüyen olmaya çalışmak istedik. Mayıs ayını her zamankinden daha fazla şehitler ayı olarak değerlendirdik. İnanıyoruz ki, bu 48. Şehitler ayımız ve günümüz de hepimiz için, devrimci, yurtsever, sosyalist insanlar için şehitler gerçeğinde özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi davasına daha çok katılmaya; kendini şehitler çizgisinde özeleştiriden geçirerek daha derin yenilemeye yol açacak.

 

Bu kongremiz şehitler ayında Önderlik ve şehitler çizgisinde doğru değerlendirme ve karar alma gücünü gösterecek. Böylece şehitler gerçeğine layık olduğunu, şehitler çizgisinde yürüdüğünü ve her zaman yürüyeceğini ilan ve ifade edecek. 18 Mayıs’ın Şehitler Günü olarak ilan edilmesi, Haki Karer yoldaşın Önder Apo’nun ilk yol arkadaşlarından olması ve ilk büyük şehadeti yaşamamız nedeniyle oldu.

 

Önderlik hakikatine sonsuz bağlılığın temsili

 

Şimdi bu kongremiz de -ki Önder Apo net ifade ediyor- PKK’nin örgütsel olarak son kongresi olacak. Böyle bir kongremizde de Önder Apo’nun ilk yol arkadaşlarından, partimizin kurucularından iki değerli yoldaşın şehadetini ilan ediyoruz. Söz konusu arkadaşları tüm yoldaşlar tanıyorlar, kamuoyu tanıyor, halkımız, kadınlar ve gençler çok iyi tanıyorlar. Fuat arkadaşımız tıpkı Haki ve Kemal arkadaşlar gibi Önder Apo ile ilk yola çıkan arkadaşımızdır. Partimizin örgütsel temellerinin atıldığı ve Çubuk Barajı Toplantısı’na katılan ve bir grup olmaya dolayısıyla örgütlü çalışmaya karar veren ve bunu sonuna kadar sürdüren, şehadete götüren bir yoldaş oluyor.

 

Fuat arkadaş, Önder Apo hakikatine doğru ve sürekli katılmayı, sonsuz bağlılığı temsil ediyor. Uzun süre yürüttüğü pratik mücadeleyle ve bunu şehadetle taçlandırmayla bu gerçeği kanıtladı. Apocu hakikatin nasıl yenilmez, doğru insan toplumsallığını temsil eden bir gerçeklik olduğunu en iyi bir biçimde hepimize gösterdi. En zor ortamlarda ve çok karmaşık süreçlerde, içten ve dıştan Önderlik gerçeğine, mücadele çizgimize saldırıların çok yoğun olduğu bütün ortamlarda her zaman tereddütsüz olarak Önderlik hakikati yanında, Önderlik çizgisi temelinde tutum almayı, orada durmayı ve bu temelde mücadele etmeyi öngördü. Gücünü, bütün yeteneklerini, parti örgütlenmemize, eğitimimize, mücadelemize vermek için emek harcadı. Hepimiz üzerinde gerçekten büyük emeği var. Teorik bilinç olarak, yurtsever devrimci duygu olarak, pratik çalışmalar olarak, direngenlik, dayanıklılık, cesaret ve fedakârlık olarak her zaman öncü ve eğitici bir tutumun sahibi oldu. Buna hepimiz yakından tanığız. Duygu ve düşüncelerini her ortamda değişik yollarla da ifade etti. Partimizin edebiyatına en çorak olan, duyguların köreldiği, Önder Apo tarafından yeni yeni yeşertilmeye çalıştığı ortamda önemli katkı sundu demeyeceğim, Önder Apo ile birlikte bunu başlattı ve geliştirdi. Şimdi bunlar temelinde duyabiliyoruz, duygulanabiliyoruz, yazabiliyoruz, moral kazanıyoruz, şiir yazıp türküler söyleyebiliyoruz. Bunların hepsi böyle bir başlangıçla oldu. Fuat arkadaş Önder Apo ile birlikte başlangıcın zorluklarını yaşayan arkadaşların başında gelenlerden oldu. Bir kere daha derin saygı ve sevgiyle anıyorum.

 

İkinci Kemal Pir kişiliği

 

Rıza arkadaş ilk grup döneminde Ankara’dan katılan grup içerisinde yer alan, hareketin gelişmesine, eylem çizgisinin oluşmasına, örgüt ve mücadelenin güç kazanmasına büyük katkıları oldu. Nasıl ki Fuat arkadaş Önderlik mücadelesinin ruhu, bilinç hamuru, duygusu olmaya çalıştıysa ve burada çok önemli bir yer tuttuysa; Rıza arkadaş da gerçekten militan kişiliğin, cıva gibi akışkanlığın, -hep Kemal Pir kişiliğinden söz ettik- ikinci Kemal Pir kişiliğinin temsilcisiydi. Mücadelemizin eylem çizgisinin gelişmesine, en zor ortamlarda, en gerçekleşemez denilen yerde her türlü gerici düşmana karşı büyük cesaret ve fedakârlıkla olduğu kadar yaratıcı tarzla, girişkenlikle de PKK’nin eylem çizgisinin gelişmesine büyük katkılar sundu. Sonra cezaevine düşmüştü, okudu inceledi, teorik bilinci çok arttı. Örgütsel-yönetimsel yetileri gelişti, siyasi kavrayışı arttı, politik-örgütsel çalışmalardan diplomasi çalışmalarına kadar birçok çalışmada görevde bulundu. Rıza arkadaşın partide aldığı ilk resmi görev Birinci Kongre sonrası oluşan Merkez Komite’nin kendisini örgütlemesinde Merkez Askeri Komite üyeliğiydi. Merkez Komite’nin komutan olarak görevlendirdiği Mehmet Karasungur arkadaşın yardımcısıydı. Siverek Direnişi’nin hazırlanıp yürütülmesinde Mehmet Karasungur yoldaşla birlikte en ön safta görev ve sorumluluk üstlenen, büyük çaba harcayan, katkı sunan bir yoldaştı. Düşmanın eline esir olarak böyle bir savaş içerisinde düştü. Bunların bilinmesi, bu kişilik özelliklerinin tıpkı Kemal Pir kişiliği gibi incelenmesi, doğru anlaşılması, özümsenmesi gerekiyor. Bu temelde bir kere daha şehit Ali Rıza Yoldaşı da saygı ve sevgiyle anıyorum.

 

Önder Apo hep “PKK’nin her anı bir öncekinden daha büyük zorluklarla mücadele edilerek geliştirildi, yaratıldı kazanıldı. Hiçbir şey kendiliğinden kolay bir tarzda elde edilmedi, zorluklarla ve engellerle ortaya çıkartılmadı. Mücadele öyle sıradan bir mücadele de olmadı, bıçak sırtında yürümek gibiydi” dedi. Dolayısıyla 52 yıllık Apocu yürüyüşün, özgürlük mücadelemizin her anı gerçekten büyük zorluklara ve engellere karşı yiğitçe, cesurca, fedakârca kan dökerek, şehit vererek mücadele etme temelinde kazanıldı. Hiçbir kazanım kolay ve bedelsiz olmadı.

 

Şimdi böyle bir kongreye giderken de aynı durum devam etti. Bir taraftan ateşkes ilan etmiş olmamıza rağmen Türk ordusunun faşist soykırımcı, Kürt düşmanı çevreleri tarafından günlük olarak saldırılar yürütülüyor. Karargahımız bunun sonuçlarını günlük bilançolar olarak kamuoyuna duyuruyor. Aslında ateşkesi bozmak için her türlü çaba harcayanlar var. Bu saldırılar da bedelsiz olmuyor, şehitler veriyoruz. Ateşkes sürecinde Zap’da, Gare’de şehitler verdik. Hem de sayıları neredeyse 10’a yaklaşıyor. Daha çatışma içerisinde bilgi sahibi olamadığımız yoldaşlar da bulunuyor. Böyle bir toplantı yapmaya hem de bu kadar kapsamlı iki bölüm halinde, bu kadar çok katılımlı toplantı yapıp tartışma gücü bulmamıza bu mücadeleler, şehadetler imkân veriyor. Bu durumlar demek ki kendiliğinden olmuyor. Baştan bu şehitlerimizi saygı ve sevgi ve minnetle anıyoruz. Özellikle en son kimyasal silah saldırısıyla şehit düşen Bese ve Mitra yoldaşlar saygı ve minnet anıyoruz. Bu saldırılar düşmanın zalimliğini net bir biçimde ortaya koyduğu gibi, gerilla direnişindeki yiğitliği, cesareti, fedailik, kahramanlık düzeyini de bir kere daha hepimize net bir biçimde gösterdi.

 

Çok değerli bir dost ve yoldaştı

 

Benzer bir durum Önder Apo’nun yürüttüğü çalışmalara en çok güç ve destek veren bir kişi olarak, Türkiye halklarının yiğit evladı, devrimci sosyalist Sırrı Süreyya Önder yoldaşımız oldu. Gerçekten çok değerli bir dost ve yoldaştı. İnsan ilişkilerinin ne kadar etkili olduğu dünkü cenaze töreninde belli oldu. Dünden bu yana hatta kalp krizi geçirip hastaneye yattığından bu yana verilen haberlerde, yürütülen tartışmalarda çok açık bir biçimde görüldü. Önder Apo’dan çok derinden etkilenmişti. Önder Apo’nun Sırrı Süreyya Önder’in şehadeti üzerindeki açıklamasını da okuduk, ne denli Önder Apo üzerinde de etkide bulunduğunu bu açıklamalardan anlayabiliyoruz. Son derece derinlikli, anlamlı, duygu yüklü açıklamalardı. Böyle bir çalışma yapmamızın zemininin ve ortamının oluşturulmasında gerçekten Önder Apo ile birlikte en çok çalışan birkaç insandan birisiydi. Önder Apo ile ilişkileri yürüten heyetin sözcüsüydü. Dolayısıyla en etkili kişisiydi. Böyle bir toplantı yapmamıza büyük katkısı oldu. Bu toplantımız da alacağı kararlarla Sırrı Süreyya Önderin hayalleri, amaçları, tutkularının gerçekleşmesine büyük katkı sunacak. Onu zafere taşıyan sonuçlar ortaya çıkartacak. Önder Apo’nun “hayalleri, amaçları zaferle taçlandırmalıyız” söz ve çağrısına en iyi cevabı oluşturacak. Buna inanıyoruz.

 

‘Bir sosyalist kişilik nasıl olmalı?’ sorusuna cevabı biz elbette Önderlik çizgisinde, Önder Apo’nun özelliklerinde buluyoruz. Önder Apo da Sırrı Süreyya Önderi bunu pratiğe en iyi geçiren kişilerden biri olarak tanımladı. O halde bizim de oradan öğrenmemiz gereken şeyler var. “Bir sosyalist kişilik nasıl olmalı?” sorusuna Sırrı Süreyya Önder gerçeğini inceleyerek verebileceğimiz önemli cevaplar var. Elbette tekilce ve mutlakçı olmamalıyız. Ama Önder Apo en son ‘Demokratik Toplum Sosyalizmi’ olarak tanımladı. ‘Demokratik toplum sosyalizminin temsilciliği nasıl olmalı, kişiliği nasıl olmalı?’ sorusuna cevap ararken elbette Önder Apo’yu, şehitlerimizi, onların kişilik özelliklerini inceliyoruz ve esas alıyoruz ama benzer bir biçimde S. Süreyya Önder kişiliğinden de çıkartacağımız dersler çoktur. Bu kadar etkinliği, birleştiriciliği, yönlendiriciliği yetkiyle sağlamadı. Milletvekiliydi, meclis başkan yardımcılığı yapıyordu ama hiçbir zaman o özellikleriyle toplumu etkilemedi, harekete geçirmedi. Bunu sosyalist kişiliğiyle yaptı. Önder Apo otuz yıldır reel sosyalizmin ortaya çıkardığı ve günümüze kadar da gelen çok bürokratik, asık yüzlü, kaskatı olmuş, duygusu yok, ilişkisi yok, sadece bölmeyi parçalamayı, karşıtlaştırmayı, savaşmayı, düşmanlaştırmayı düşünen ve öyle bir sosyalist anlayışın aşılması için mücadele yürüttü. Sırrı Süreyya Önder kişiliği de aslında Önder Apo’yla yürüttüğü ilişkiler sürecinde bu yönlü örnek özellikler oluşturan birçok gelişme yaşadı. Bir sosyalist nasıl çok yönlü olur, nasıl herkesi etkiler, nasıl birleştirir, duygusu nasıl olur, nasıl güler, eğlenir, imkanla değil de yetiyle, çabayla nasıl bir şeyler yaratır ve insanları etkiler sorularına en iyi cevabı verdi.

 

Kongremizin başarısı, Sırrı Süreyya Önder’in şehadetine partimizin en temel katkısı olacak. Buna inanıyoruz. Bu temelde bir kere daha saygı ve minnetle anıyoruz.

 

Tabi ki, bu kongremiz diğer kongrelerden farklıdır. Bir yönüyle biraz Birinci Kongre ile karşılaştırılabilir. PKK’yi tarihsel olarak sonlandırma ve tarihi yerine oturtma amacıyla gerçekleştirilmiş bir kongre oluyor. Tabi bu bir son değil, böyle bir sonuçlandırmayla yeni çıkışların önü açılmak isteniyor. Yeni çıkışlara imkân ve fırsat tanınmak isteniyor. Böyle olunca 52 yıllık Apocu hareketin PKK adıyla yürüyüşünü sonlandırırken tarihsel olarak rolünü, anlamını, tanımını iyi bilmemiz gerekli. Bunları bütün ayrıntılarıyla burada tartışma imkânı olmayacak, onun için zamanımız yoktur. Fakat Önder Apo “kongre hızla tamamlanmalı” derken ‘fiiliyatının aylarca süreceğini’ belirtti. Demek ki aylarca sürecek fiiliyatta tarihi yerine oturturken PKK’nin tarihteki yerini, tarihi olarak yerine getirdiği görevleri doğru ve yeterli anlayarak derslerini çıkartıp yeni sürece taşıyacağız. Bir yerde PKK hakikati karşısında derin bir eleştirel-özeleştirel sorgulamayla pratik dersler çıkartıp kendimizi yenileme temelinde önü açılan yeni sürece daha etkili güçlü katılır hale kendimizi getirmeye çalışacağız. Böyle görüp anlamamız gereklidir.

 

Bu bakımdan PKK’nin ilk temelinin atıldığı 1973 Newroz Çubuk Barajı toplantısı ile gerçekleştiren Apocu çıkışın doğuşu, bu doğuşun nasıl bir duyguyla, çabayla, yoğunlukla gerçekleştirildiğini doğru anlamamız lazım. Önderliksel çıkış gerçekleştiğinde ya da Önder Apo böyle bir görev ve sorumluluğu kendi bilinci ve iradesiyle üstlendiğinde durum neydi? Aslında birçok yenilme-ezilme vardı ve bu anlamda boşluklar çoktu. Fakat her şey yeni çıkışlar için hazır da değildi. Önder Apo Türkiye açısından bu durumu değerlendirdi. Türkiye sosyalist devrimci hareketinin 1970’lerin başında yaşadığı ağır darbe, ezilme, yenilgi ile önderliksel boşlukların ortaya çıktığını ve bir sempatizan olarak görev ve sorumluluğun artık kendisine düştüğünü ifade etti. Bu değerlendirmeler Önder Apo’nun çözümlemelerinde, savunmalarında fazlasıyla var. Okuyacağımız belgelerde de öyledir.

 

Kürdistan tarihi açısından da klasik toplumsal şekillenmenin, örgütlenmenin, öncülük ve isyan çıkışlarının tümden ezilerek devrinin kapandığını, önderliksel çıkışın bütün bunların yenilip yok olduğu bir ortamın sonunda gerçekleştiğini, dolayısıyla doğru anlaşılması gerektiğini Önder Apo hep belirtti.

 

Önderliksel çıkışı iyi anlamak lazım

 

Evet hem Türkiye cephesinde hem Kürdistan’da kapitalist modernite sisteminin, onun Ortadoğu’daki hegemonyasının Kürdistan üzerindeki soykırımcı varlığının saldırılarıyla ezilen, yenilen eriyip parçalanan güç çoktu, fakat öyle boşluk da yoktu. Ortaya çıkan duruma giriş yapmak isteyen, müdahil olmak isteyen önder-lider olarak çıkıp o süreçlerin geliştiricisi olmak isteyen, bunun hayalini yaşayan, bilincini oluşturmaya çalışan, böyle bir istek taşıyan insan da az değildi. Önderliksel çıkış böyle bir ortamda oldu. Bütün diğerleri çeşitli mirasları devralıp onlara dayanarak, suni olarak geçici bir süre belli bir büyüme kitleselleşme durumu yaşadılarsa da karşılarına çıkan ilk faşist saldırıda kurumuş ağaç yaprakları gibi düşüp yok oldular. 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesi’nin ilk ayak sesleri ortaya çıktığında birçoğu varlığını bile sürdüremez hale geldi, faşist askeri darbe hepsini ezip yok edip geçti. Ayakta kalan ise Önder Apo ve onun örgütleyip geliştirdiği PKK oldu.

 

O halde şunu ifade etmek istiyorum: Önderliksel çıkışı iyi anlamamız lazım. Önderlik gerçeğini bu çıkışta arayıp bulmaya çalışmalıyız. Elbette sonraki süreçler de bunun üzerinde yükseliyor da ama büyümüş, gelişmiş imkanları çok olmuş bir hareket ayrı ama bir de bu kadar Kürdistan’ın, Türkiye’nin ezildiği, ortada onların mirası üzerine konup kendini yaşatmak isteyen bir sürü insanın-grubun var olduğu bir ortamda bütün bunları eleştirerek, maskelerini düşürerek, gerçek yüzlerini ortaya çıkararak, doğru bir temelde halka, ülkeye, amaçlara, ilkelere bağlı, bunu 24 saat her an yaşayıp mücadelesini veren bir kişilik olarak çıkabilmek ve yaşayabilmek, bu kadar saldırı ortamında, kendini koruyabilmek çok daha farklı bir durum. Hangi duygu, ruh, bilinç buna yol açtı. Hangi tarz, üslup ve tempo hem bu kadar çorak ortamda örgüt yarattı hem bunları saldırı ortamında korudu, örgütün sürekliliğini sağladı. Kürt isyanları gerçekten üç gün bile yaşayamıyor, üç ay yaşayana büyük bir hareket deniliyor.

 

Türkiye devrimci hareketlerinin durumu ortada. Daha ilk çıkışlarında ilk öncüler Kafkasya’dan Türkiye’ye bile gelemediler. Karadeniz’de can verdiler. 68 sonu ve 70’lerin büyük devrimci gençlik çıkışı birkaç yıl bile dayanamadı. O halde Önderlik neyi ifade ediyor? Nasıl dayandı? Neleri geliştirdi? Hangi bilinç ve tarz, nasıl bir çaba hem gelişme yarattı hem korudu, saldırıları kırdı? İşte bunu gerçekten doğru anlamalıyız.

 

74 sonunda ADYÖD tutuklamasında bir hafta Önderlik ile Mamak Cezaevi’nde kaldım. Birçok örgütün-grubun lideri vardı, üç gün seminer yaptık, o liderlere bile eğitimi Önder Apo verdi. Önder Apo dışında kimse konuşamamıştı.

 

“Kürt Dirilişi” belgeselinde Doğan Fırtına “1972 Mamak tutuklanmasında bulunduğumuz koğuşta eğitim görevini Apo üslenmişti” diyordu. Ben 1974’ün sonunda Önderlik bu kadar bilinçlenmiş diye biliyordum, meğer 1972’de de durum öyleymiş. Halbuki Siyasal Bilgeler Fakültesi’ne ilk geldiği yılın sonuydu, baharda da Kızıldere Katliamı’nı protesto eylemine katılıp tutuklanmıştı. Bir de Doğan Fırtına şunu da belirtiyor: “Hazırdı, çok eğitimliydi, herkes Apo’yu kazanmak için yarış halindeydi” diyor. Bunlar önemlidir.

 

Bunlara şu hususları da ekleyebiliriz: Önce Apocu hareket vardı. Önder Apo ‘ben bu harekete adımı verdim’ dedi. Önderliksel çıkış Apocu çıkıştı. Mazlum arkadaş “Apoculuk” derken göğsü kabarıyordu. Zindanda da “ben Apocuyum, siz PKK’ye katılmışınız” dediğini söylediler. Evet, Partileşme Apocu çizginin örgüt ve eyleme dönüştürülmesiydi. İşin özü budur. Fakat PKK’nin hepsi o değildi ya da PKK adıyla var oluşun hepsi o değildi. Bir sürü reformist, oportünist, tasfiyeci, çizgi dışı tutum ve davranışlar, kişilikler ortaya çıktı. Fakat şunu gördük: Gerçekten de Apocu çizgiyi partileştirirken onun özü yerine bürokratik biçimini, memur tarzını esas alan ve öyle katılan, partiyi öyle anlayıp oraya çeken yaklaşımlar çok fazla varmış. Aslında bu kongre ve bu sürecin, kongrede öngörülen tartışmaların çok önemli bir yanı da bu özelliklere, bu anlayış ve tutumlara karşı da bir müdahale oluyor. Bunların aşılmasını ve düzeltilmesini gerektiriyor.

 

Ulusal Diriliş Devrimi’ne giden yol

 

PKK 1978 Kasım sonunda kuruldu, Apocu Hareket daha önce ‘Kürdistan Devrimcileri’, ‘Kürdistan Devrimci Gençlik Birliği’ olarak da kendisini adlandırdı. 78 sonunda da kendisini parti olarak örgütleme ihtiyacı duydu ve ‘Partiya Karkerên Kürdistan’ ismi böyle oluştu. PKK olarak doğmadı. Bir defa bu gerçekliği bilmekte fayda var. Ama PKK tabi ki Apocu çizginin örgütlenmesi oldu. O özü aldı ve onun biçimlenmesini geliştirmeye çalıştı. Apocu militanlık, PKK militanlığı bu esaslar üzerinde gelişti. Hilvan ve Siverek’te ilk direniş kıvılcımlarını yaktı. 12 Eylül Faşist Askeri Darbesi’ne karşı zindanda 1982 Büyük Zindan Direnişini ortaya çıkardı. 15 Ağustos 1984 gerilla atılımıyla da dağda, gerillada özgür yaşamı yaratmak üzere fedai mücadelesine atıldı. Bunun 90’ların başında önemli sonuçlar açığa çıkardığını biliyoruz. Önder Apo ‘Ulusal Diriliş Devriminden’ söz etti. Ulusal Diriliş Devrimi böyle bir zindan ve onun üzerinden yükselen gerilla direnişinin sonucunda hem de kısa sürece gerçekleşti. Serhildanlar gelişti, kadın özgürlük mücadelesi, kadın özgürlük devrimi gündeme geldi. Önder Apo “PKK rolünü burada tamamladı” diyor. Kürt gerçeğini, varlığını ortaya çıkartma, inkar ve imhayı kırma hareketiydi. Bunu da 70-80’li yıllarda yürüttüğü mücadeleyle, 90 başında gerçekleşen ulusal diriliş devrimiyle başarıya götürdü. Tarihi rolünü başarıyla oynamış oldu.

 

Diğer yandan reel sosyalizmin çözüldüğü dönemdi. O zaman sosyalist bir hareket olarak yeni sosyalizm arayışları daha fazla gündeme geldi. Görüldü ki reel sosyalizmin etki ve özellikleriyle sonuç almak ve onları korumak mümkün değil. En büyük kazanım bile kısa sürede yok olabiliyor. Dev gibi Sovyetler Birliği’nin çözülüşü herkese bu gerçeği kanıtladı. Ondan sonra Önder Apo sosyalizmin, onun ulus-devlet çizgisinin aşılması temelinde yaşanan ideolojik bunalıma çözüm bulmaya çalıştı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla ortaya çıkartılan diriliş devrimini özgürlüğe dönüştürmek için yeni mücadele yolları aradı. İdeolojik ve stratejik olarak ulusal diriliş devriminin yarattığı temeller üzerinde yeni çözümler geliştirmeye çalıştı, fakat bu başarılamadı. Stratejik değişime; Kürt soykırımını ortaya çıkaran küresel, bölgesel, yerel güçler ve sömürgeci-soykırımcı devletler her zaman engel oluşturdular. Kendi aralarındaki çatışma ve uzlaşmayla engel oluşturmayı ortaya çıkardılar.

 

Bütünlüklü kavrama çabası olmalı

 

1993 ateşkesi ve çözüm arayışına da dörtlü çete yönetimi saldırdı. 98 ateşkes ve çözüm arayışına uluslararası komplo saldırısı oldu. 2013-14 çözüm arayışlarına 24 Temmuz 2015 çöktürme eylem planı temelindeki topyekûn saldırı engel oluşturdu. Temel mücadele stratejisinde değişiklik yapmaya, Kürt sorununu ortaya çıkaran sistem izin vermedi. Bu sistemi iyi anlamalıyız. Demek ki bu sorunun varlığından besleniyor, yararlanıyor, bu çatışmaya dayanıyor. Önder Apo bunları çok geniş değerlendirdi ve bu da biz de önemli bir bilinç oluşturdu. Demek ki bütünlüklü kavramalıyız.

 

İdeolojik olarak değişim ve yenilenme kuşkusuz çok daha zordu. Önder Apo en büyük çabayı burada harcadı, en ağır zorlukları burada yaşadı. Buna tanık olan arkadaşlar çoktur. Mahsum Korkmaz Akademisi, daha sonra Parti Merkez Okulu pratiğini, Önder Apo’nun o dönemdeki tartışmalarını ve çözümlemelerini arkadaşlar bilirler ve hepsi bir arayıştı. Sonunda İmralı işkence tecrit ve soykırım ortamında bu arayış paradigma değişimiyle çözüme gitti. İdeolojik bunalım aşıldı, Önder Apo kişiliği ve zihniyetinde paradigma değişimi büyük bir ideolojik devrim ve devrimde zafer ortaya çıkardı. Bunun sadece Kürdistanî olmadığını başta kadınlar olmak üzere bütün ezilenlere kurtuluş yolunu gösterdiğini ve küresel bir önderliksel çıkışı ifade ettiğini biliyoruz. Paradigma değişimini, demokratik uygarlık paradigmasının geliştirilmiş olmasını, bu kadar kapsamlı teorik tanımlanışını hafife almamalıyız; çok önemlidir. Önder Apo büyük zorluklar içerisinde bunları gerçekleştirdi.

 

Pratik yapma dışında böyle bir düşünsel yoğunlaşmaya, ideoloji devrim arayışına çok katkı sunamadık. Halbuki bu görev ve sorumluluk bize de aitti. Bu sorun sadece Önder Apo’nun sorunu değildi; hepimizin sorunuydu. Onu yapamadık. Dahası, Önder Apo’nun yaptığını anlama, özümseme ve uygulamada da gerekli duyarlılığı, etkinliği ve başarıyı gösteremiyoruz. Son yirmi yıl bu bakımdan çok ders çıkartıcıdır. Değil Önder Apo’nun ideolojik bunalımı aşmak üzere ideolojik devrim yapma çalışmalarına katkı sunalım, Önder Apo’nun ideolojik devrimini Kürt halkına, kadınlarına, gençlerine, insanlığa taşırmada da rolümüzü oynayamıyoruz. İdeolojik devrime karşı, yeni paradigmaya karşı bir tür direnç oluşuyor. Bu bilinçli ve planlı bir şey değil, fakat başka şeylerden etkilenmenin ortaya çıkardığı bir durum. Bu nedenle yeni paradigmanın örgüt ve eyleme dönüşmesini, dolayısıyla PKK’nin 90’dan itibaren içine girdiği değişim ve dönüşümün yeni paradigma temelinde pratik mücadele yürütme yol yöntemiyle gerçekleştirmeyi başaramadık. Eğer onu yapmış olsaydık, zaten böyle bir PKK toplantısına gerek kalmayacaktı. Önder Apo “PKK’yi kongreyle feshediyorum” demek durumuna da düşmeyecekti. Şimdi bazılarımız “böyle nasıl oldu?” diye sorabiliyor. Evet bunun bu duruma gelmesinde kuşkusuz düşmanın da payı var, fakat bir de kendi payımız var, kendi payımızı görmemiz lazım. Elbette ki her şeyi düşmanla izah edemeyiz ve düşmanı sorumlu gösterip işin içinden çıkamayız. Kendimiz buna yol açtık, ideolojik duruşumuzla ve stratejik-taktik mücadeledeki yetersizliklerimizle aslında böyle bir müdahale etme, radikal karar alma, müdahalede bulunma zorunda bıraktık Önder Apo’yu. Bunların hepsi özeleştiri konusu. Doğru anlama ve değerlendirme konusu.

 

Ezme, imha ve tasfiye etme saldırılarını kırdık

 

Şimdi bu kongreye nasıl geldiğimiz biliniyor. Bütün paradigma dışılıklara, paradigma uygulamasındaki yetersizliklere rağmen 24 Temmuz 2015 Çöktürme Eylem Planı çerçevesinde topyekûn saldırıya karşı, Devrimci Halk Savaşı çizgisindeki topyekûn direşişimizin sonuçlarıdır. Gerillanın kahramanca direnişi, kadın ve gençlik örgütlerimizin direnişi, bunun etrafında halkımızın ve dostlarımızın direnişi, 10 Ekim 2023’ten sonra geliştirdiğimiz küresel özgürlük hamlesinin sonuçları bizi buraya getirdi. Evet yeniden yapılanmayı gerçekleştiremedik, düşman saydıklarımızı yenilgiye uğratamadık, böyle bir zafer kazanamadık. Ama onların ezme, imha ve tasfiye etme amaçlı planlı saldırılarını da hep kırdık, boşa çıkardık. Bu temelde sömürgeci-soykırımcı sistemin krizini, kaosunu daha çok derinleştirdik. Bu durum başka etkenlerle de birleşince Türk egemen yapısı yeniden Önder Apo’nun kapısını çalmak zorunda kaldı. Bunda 3. Dünya Savaşı’nın bölgedeki gelişiminin, 7 Ekim 2023’te başlayan Gazze Savaşı’nın sonuçlarının, İsrail saldırıları karşısında Hamas-Hizbullah’ın darbe alması, Baas iktidarının Suriye’de yıkılmasının sonuçlarının etkisi var. Böylece kapitalist modernite sisteminin ulus üstü sermaye çıkarları temelinde Ortadoğu’yu yeniden yapılandırması gelip İran ve Türkiye’ye dayanmış oluyor. Yani Kürdistan mücadelesine kilitlenmiş oluyor. İran ve Türkiye’de en temel değişim etkeninin Kürtler olduğunu, Kürdistan olduğunu iyi biliyoruz. Bu, Türkiye devlet yapısında büyük bir beka korkusu ortaya çıkardı. Devlet Bahçeli’nin girişimleri böyle ortaya çıktı. Önder Apo da bu gelişmelerin sonuçlarını değerlendirerek, yeni paradigma temelindeki tam başarıya ulaştıramadığımız değişim dönüşümü, yeniden yapılanmayı radikal karar ve tutumlarla gerçekleştirmek üzere girişimde bulundu ve bizi böyle bir kongreye taşıdı.

 

Evet bu kongre Birinci Kongreye benziyor dedik, ama nasıl? Orada yeni bir başlangıç için büyük bir irade vardı, burada o başlangıcı tarihsel olarak sonlandırma temelinde büyük bir irade var. Fakat bu sonlandırıp bitirme değildir. PKK’nin kuruluşundan çok daha güçlü ve iddialı bir biçimde yeni çıkışlar, kuruluşlar için ön açma, zemin oluşturma üzere bir sona erdirme oluyor. Bu kongreyi bu anlamda doğru anlamamız gerekiyor.

 

Daha büyük kazanmanın imkan ve fırsatı var

 

PKK’nin örgütsel yapı olarak feshi nedir, ne anlama geliyor? Temel mücadele olarak silahlı mücadeleyi sona erdirme ne anlama geliyor? Bazıları Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni yok etme, Kürt soykırımını gerçekleştirmek üzere faydalanmak isteyebilirler; böyle ele alanlar çoktur. Fakat bu bir mücadele işidir. Kim doğru anlar, başarıyla mücadele yürütür, etkili olursa; yerinde ve zamanında yeterli hamle yapmayı gerçekleştirirse o kazanacaktır. Bu anlamda elbette riskler çoktur, tehlike var. Hiç kimse bu tür adımların, girişlerin risksiz tehlikesiz olduğunu söyleyemez. Ama daha büyük kazanmanın imkân ve fırsatları da var. Hangisinin gerçekleşeceği biraz da bizim durumumuza, yürüteceğimiz mücadeleye, duruşumuza, tutumumuza bağlı. Doğru durduğumuz, süreci doğru anladığımız, onun üzerimize yüklediği sorumlulukların gereğini tüm Apocu militanlar olarak doğru ve başarılı bir biçimde yerine getirdiğimizde kazanan kesinlikle biz olacağız. Buna kesinlikle inanmak lazım. Bu temelde kendine güvenmek gerekli. Fakat bu her koşulda böyle değil. Kendiliğinden olacak bir durum değil. Büyük bir mücadeleyle olacak. Bunun karşıtı da yani riski ve tehlikesi de var. PKK’yi tümden yok edip dağıtmak, PKK’nin feshi üzerinden Kürt örgütlülüğünü-bilinçliliğini ortadan kaldırmak, asimilasyonu Kürt soykırımını gerçekleştirip başarıya götürmek isteyenler de az değildir. Hem Türkiye ortamında var hem de Kürdistan’ın içinde var. Kürtçülük yapıyor görünenlerin aslında pratikte yaptıkları böyle bir soykırıma hizmet oluyor. Bunu isteyen bölgesel ve küresel güçler var. Bu temelde Kürdistan üzerinde yürütülen büyük bir mücadele var. Önder Apo üç stratejik duruşu tanımladı: İsrail duruşu, İran duruşu, Türkiye duruşu. Hepsi de birer duruş, mücadele gücü. Ortak sistem içinde yer alıyorlar ama çok yoğun bir biçimde çıkar çatışması sürdürüyorlar. Bunu Önder Apo Türkiye’nin demokratikleşmesi temelinde Türkiye üzerinden çözüme götürmek, o çözümü İran’a da, Arap sahasına da, hatta İsrail’e de yaymak, bütün Ortadoğu’ya yayarak bölgesel bir harekete, Demokratik Ortadoğu Birliği’ne, konfederalizmine ulaştırmak istiyor. Bu çok önemli bir hedef, açık bir durumdur. Ama büyük bir çabayla, mücadeleyle karşıtların saldırılarını kırmayı bilen, onların etkisi altında kalmayan, yerinde zamanında doğru ideolojik-politik-eylemsel hamleler yapmayı bilen bir mücadeleyle gerçekleşecek.

 

Apocu paradigmada sağlam durmalıyız

 

Şimdi böyle bir süreçteyiz. Kongremiz böyle bir gerçekliği anlama, böyle bir mücadele sürecini yeni yöntemlerle geliştirmenin önünü açma kongresi oluyor. 47 yıllık PKK kimliğiyle Apocu Hareket’in yürüyüşünü sona erdirerek, Apocu demokratik toplum çizgisinin, özgürlük ve demokrasi çizgisinin, demokratik uygarlık çizgisinin yeni yöntem ve örgüt biçimleriyle, yeni stratejilerle daha etkili-aktif biçimde gelişip başarılar kazanmasının önünü açmak için bunu yapıyor. O halde bu gerçekleri iyi görüp doğru anlamalıyız. Bunların başarısı kesinlikle bize bağlıdır. Elbette Demokratik siyaset daha öne çıkacak, kadın ve gençlik hareketleri, ideolojik çalışmalar daha fazla rol oynayacak, bu tür örgütlenmeleri, mücadeleleri geliştirmeye çalışacağız. Bütün ezilenler, kadın ve gençler, işçi ve emekçiler, halklar söz sahibi olacak, rol oynayacak. Fakat bunlar içerisinde öncü militanın, örgütlü ve eylemli kılınmış hakikat olarak kadronun rolü, öncü militanlığın, öncü sosyalistliğin rolü bitmiyor. Dahası geçmişte başaramadıklarını başarır düzeye getirme görevi ve sorumluluğu yükleniyor. Bu nedenle yanlış anlama olmamalı. Özgürlük militanlığının fedailiğinin rol ve misyonunu yeni süreçte doğru ve etkili bir şekilde yerine getirebilmeliyiz. Bunun için ne gerekli? Apocu paradigmada sağlam durabilmeliyiz. Yeni mücadele ve çalışma yöntemleriyle devrimcilik yapmaya, çok yönlü devrimci olmaya açık ve hazır olmalıyız. En önemlisi de bir resmiyet olmadan da düşüncenin ve ideolojinin gücüne dayalı olarak örgütlü bir güç olmayı sürdüren konumda olabilmeliyiz, bunu başarmalıyız. Böyle bir sürece giriyoruz. Bürokratik bir yaklaşımla yönetilen olursak bu dönemi başaramayız. Ama öyle olunmazsa tıpkı önderliksel çıkış döneminin ideolojik-siyasi gelişme döneminin Apocu hareket kadroları gibi Önder Apo’nun düşünsel ve yönetsel gücüyle kendimizi örgütlü kılarsak o zaman kesinlikle başarırız.

 

Bu bakımdan geçmiş pratiklerden önemli dersler çıkartmalıyız. Onları doğru devrimcileşme, Önderlik çizgisinin doğru militanı olma noktasında derin bir eleştirel-özeleştirel sorgulamadan geçirmeli ve kendimizi yenilemeliyiz. Önder Apo bunu istiyor. Bizim çok derin bir eleştirel-özeleştirel yoğunlaşma yaşamamız, geçmişin derslerini doğru çıkarmamız, hata ve eksiklerini nedenleriyle bulup gideren ve bu temelde zihniyet olarak, ideolojik duruş olarak, tarz-yöntem olarak kendini yeniden yaratan -Önder Apo ‘kendini yeniden inşa eden’ diyor- militanlar olmayı kesinlikle gerçekleştirmemiz, başarmamız gerekiyor. Bu temelde militanlar olarak bunu başarmamız gerekiyor.

 

Bunu yaparsak ve Önder Apo’ya doğru katılan Apocu militanlar olmayı başarıyla gerçekleştirirsek, buradan bizim kazançlı çıkacağımız, Kürt özgürlüğünün, Türkiye ve Ortadoğu demokratikleşmesinin yaratılmasıyla çıkacağımız kesindir. Buna da sonuna kadar inanalım, güvenelim. Bu anlamda görev ve sorumluluk herkesindir. Şimdiye kadar her şeyi Önder Apo’ya yükledik; artık biraz biz anlayan ve yapan olabilmeliyiz. ‘Örgüt bilir’ diyerek her şeyi yönetimden bekledik. Yönetimle doğru yürümek iktidarcı devletçi siyasetle olmak demektir. Önder Apo ‘peki beni kim yönetiyor, bana kim yön veriyor, ben nereden kendimi eğitiyorum’ dedi. Önder Apo bunu düşüncenin gücüyle, ideolojinin gücüyle yapıyor. O halde bizi kim yönetecek? Apocu çizginin özü, gücü yönetecek, içeriği yönetecek, çizginin kendisi yönetecek. Böylece her birimiz doğru anlayan ve başarıyla pratikleşen olmayı başaracağız. Eleştiri-özeleştiri bu temelde kendini yenilemek ve başarı elde etmek içindir. Tekrar ediyorum; bunları gerçekleştirdiğimizde kesinlikle başarılı olacağız. Buna inanalım. Bu kongre böyle bir inancı ve güveni kesinleştirsin. Kongre kararlarının esasını bu oluştursun. Tüm yoldaşlar anlayış düzeylerini, kavrayışlarını bu temelde geliştirsinler. Katkılarını, katılımlarını bu temelde yapsınlar ve kongremizin başarısını sağlayalım.

 

Bunlar temelinde bir kere daha 12. Kongre çalışmalarımıza yönetimimiz ve hazırlık komitemiz adına başarılar diliyorum.

 

PaylaşTweet
Önceki Yazı

RÊBER APO’NUN 12. PKK KONGRESİ’NE GÖNDERDİĞİ PERSPEKTİF

Sonraki Yazı

AÇILIŞ KONUŞMASI -II-

Sonraki Yazı
AÇILIŞ KONUŞMASI -II-

AÇILIŞ KONUŞMASI -II-

  • İLETİŞİM
  • HAKKIMIZDA

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Gör
  • ANASAYFA
  • TÜM YAZILAR
  • ÖNDERLİK
  • SERXWEBÛN
  • SERXWEBÛN KURDÎ
  • BERXWEDAN
  • ÖZEL SAYILAR
    • BERXWEDAN ÖZEL SAYILAR
    • SERXWEBÛN ÖZEL SAYILAR
  • DOSYALAR
    • ŞEHİTLER ALBÜMÜ
    • KİTAPLAR
    • TAKVİMLER
  • FOTO GALERİ
    • ÖNDERLİK
    • GERİLLA
    • HALK

© 2024 Serxwebûn - Tüm Hakları Saklıdır!