1998 yılı sonlarına doğruydu, 1999 yılına girmek üzereydik. Türkiye metropollerinden gerillaya katılımlar oldukça yoğundu. Ve yeni katılanlar ağırlıkta Kelareş taraflarından alınıyorlardı. Bu dönemler, uluslararası komplo da iyice yoğunlaşmıştı. Önderliğin durumu belirsizliğini koruyor, hepimiz diken üstünde, yaşananları takip etmeye çalışıyorduk. Böylesi bir dönemde birbirinin akrabası yedi kişilik bir grup gelmişti Kelareş’e. Adları; Azat, Dijwar, Serhat, Karker, Berxwedan, Agît ve Fırat…
Adı, soyadı: Gökmen AKPOLAT
Kod adı: Fırat Munzur
Doğum yeri ve tarihi: 1980, Erzincan
Mücadeleye katılım tarihi: 1999
Şehadet tarihi ve yeri: 25 Haziran 2010, Boristan köyü-Kağızman Kars
Fırat ve Azad üniversite öğrencisiydi. Üniversiteye başladıktan sonra, solculuk ve Kürtlük ile tanışmışlardı. Akrabaları ile birlikte hem birçok eylem ve etkinliğe katılıyor hem de kendilerini geliştirmek için yoğun bir eğitim ve tartışma süreci yaşıyorlardı. Uzun süren tartışmalar sonrasında bu küçük grup bir örgüt kurma kararına ulaşmıştı. Fakat bu konuda hem tecrübesizdiler hem de birikimleri yetersizdi. Bu sebeple çevrelerinde bulunan sol çevrelerle ve yurtsever gençlikle tanışmış ve onlarla yoğun bir tartışma sürecine girmişlerdi.
Özgürlük hareketiyle de bu süreçlerde yurtesever gençler sayesinde tanışmış, hareketin ideoloji ve politikalarını öğrenme fırsatı bulmuşlardı. Belli bir süre sonra da yeni bir parti kurmaya ihtiyaç olmadığına karar vererek PKK’ye katılım kararı almışlardı. Yedi kişiydiler ve hepsi akrabaydı. Grubun önderliğini Fırat arkadaş yapıyordu.
Kurulan ilişkiler sonrasında yedi yoldaş, yedi cengaver gerillaya katılmak için yola çıkmışlardı. Fakat henüz yoldayken Önder Apo’nun esareti gerçekleşmişti. Dağa ulaştıklarında arkadaşlar bu tarz bir katılıma çok değer biçmişlerdi. Hepsi okul okumuş, aydın ve güçlü arayışlar temelinde dağlara gelen devrimcilerdi. Bu anlamlı ve farklı bir katılım olduğu için özel bir ilgi gösterilmişti kendilerine.
Onlar, Türk devlet sisteminin Kürdistan’daki, özelde Erzincan’daki baskı politikalarını, asimilasyon çalışmalarını bizzat yaşamış, incelemiş, kendi çabalarıyla öğrenmişlerdi. Bu yüzden hepsi bir araya gelerek, bu baskı ve asimilasyona karşı mücadele etme sözü vermişlerdi. Bu düzeye ulaşmış bir grup oldukları için mücadeleye katılımları çok anlamlıydı. Aynı zamanda Erzincan gibi bir yerde, bir grup gencin çıkıp sistemle yaşadıkları çelişkileri kendilerinde çözmeleri ve bilinçlenmeleri, bu bilinçle mücadeleye katılmaları belli bir düzeye ulaştıklarını ifade ediyordu.
Onlar Türk devletinin Kürt halkı üzerindeki sömürgeci konumunu çok rahat bir şekilde analiz edebiliyor ve tartışıyorlardı. Bu sömürgeciliğe karşı mücadelenin güçlü bir örgütlenmeyle, gerilla hareketiyle yürütülebileceğini biliyorlardı ve tartışmaları bu yönlüydü. Tartışma, ikna etme ve yönlendirme özellikleri, özellikle Fırat yoldaşın öncülüğünde gelişmişti.
Katılım süreçleri üzerine yaptığımız diyaloglarda Önderliği, hareketi, gerillayı, hareketin ideolojisini gayet iyi bildiklerini fark etmiştim. Gerillanın bu sorunu çözümleyici gücünü kavramışlardı. Başta Fırat arkadaş olmak üzere aslında yeni gelen tüm yoldaşlar böyleydiler.
Fırat arkadaşın kendini geliştirme istemi vardı. Kendini geliştirirken arkadaşlarını da geliştirmek istiyordu. Yetenekleri olan ve önder özellikleri olan bir genç arkadaşımızdı. Teorik eğitimlerde saatlerce değerlendirme yapabilecek gücü vardı. Düşünceleri de içeriksiz değildi, dolu doluydu. Yaşam içerisinde ve eğitimlerde hal hareketleri ve fikirleriyle çok yaratıcı bir arkadaştı. Disiplinli ve düzenliydi. Gelişmeyi ve geliştirmeyi seviyordu. Bir eksiklik yaşandığında, o eksikliği çözümleyici gücü vardı. Eleştireldi, eleştirileriyle arkadaşlarının gelişimini ve önünün açılmasını hedeflerdi. Henüz yeni bir arkadaş olmasına rağmen, sanki yıllardır PKK içinde kalmış gibi PKK kültürüne hakimdi.
Her zaman önde olmayı, öncü olmayı severdi. Tutkusu, duyguları ve moral düzeyi çok yüksek bir arkadaştı. Katılımı ve yaşamı bilinçliydi. O yüzden arkadaşın katılımını sıradan bir katılım olarak görmedik. Gerillada uzmanlaşmak onda bir tutku halini almıştı. Severek her işe katılıyordu. Ortamlara fedakarlığı damgasını vururdu. Kaldıkları eğitim devrelerini başarıyla bitirdiler. Botan’a doğru hareket ettiklerinde vedalaştık.
Bir dahaki karşılaşmamızda kendisini daha gelişmiş, komuta düzeyine ulaşmış, mücadeleye büyük bir adım atmış biri olarak görmüştüm. Kendisine o zaman şaka yoluyla “bu kadar kısa sürede nasıl geliştin?” diye bir soru sormuştum. O da; “benim katılımım gelişmek içindi. Ben bu mücadele içinde bir rol, bir görev üslenmek için katıldım. Sıradan bir yaşamı reddettiğim için bu gelişimi sağladım” diyerek düşünce ve kararlılık gücünü göstermişti. Durumunu çok açık ve net bir biçimde ortaya koymuştu. Güçlü tespitleri vardı ve pratikleşme istemiyle doluydu.
Fırat arkadaş, Kürdistan halkının yaşadığı acıyı hissedebilen bir arkadaştı. Türk devletinin Kürt halkı üzerindeki inkar ve asimilasyoncu politikasını iyi tespit etmişti. Bunu eğitim ortamlarında diğer arkadaşlara da anlatmak istiyordu. Arkadaşlarıyla sürekli yardımlaşmayı bir prensip haline getirmişti. Eğitimlerde bazen Fırat arkadaşa inisiyatif veriyorduk, “sen bu dersi anlat, tartışmaları sen yönet” diyorduk. Kendisi bu işi isteyerek ve uzmanca yapıyordu.
Fırat arkadaş, devletin Dersim ve Erzincan’da yürüttüğü katliam ve zulümlerin intikamını almak istiyordu. Hesap sorma istemi ve gücü vardı. Sürekli “bir gün o taraflara gidersem, bütün yapılanların intikamını almak, devletin başına bela olmak için gideceğim” diyordu.
Önderliğin çözümlemelerini okumuş, kendisini bayağı geliştirmişti. Kendisini ikinci kez gördüğümde, ‘Serhat eyaletine gideceği’ni söylemişti. Oradan büyük ihtimalle Dersim eyaletine geçecekti. O zaman oturup biraz sohbet etmiştik. Bu halk için çok işler yapabileceğine inandığımı, kendisini korumasını, bu halkın da kendisinden bir gerilla olarak beklentilerinin büyük olduğunu söylemiştim kendisine. O da bana “ben güçlendim, büyük tecrübeler aldım, kendimi daha iyi tanıyorum, halkımı daha iyi tanıyorum, düşmanı daha iyi tanıyorum. Bunları pratikleştirmek istiyorum” demişti. Düzeyi bize göre yüksekti. Gelişkindi, aktifti.
Partiye, Önderliğe ve halka çok bağlıydı. Yoldaşlığa bağlılığı tutku düzeyindeydi. Yetiştiği bölgeden mi kaynaklıydı bilemiyorum, ama erdemli bir kişiliği vardı, mütevazı yönleriyle bilinen bir arkadaştı. Konuşmalarında, hal hareketlerinde, duruşunda, davranışlarında, sözlerinde, üslubunda mütevazılığı hemen göze çarpardı. O’nda bu hareketin ideolojik döneminde var olan kişilik özellikleri vardı. Hem bilinciyle, hem hal hareketleriyle, hem de davranış ve hitap biçimiyle, sanki onlarca askeri siyasi eğitimden geçmiş gibiydi.
Fırat arkadaşın yoldaşlık ilişkilerinde bu yönleri hep öndeydi. Hiçbir zaman ölçüyü kaçırmayacak bir disipline sahipti. İlişkilerinde de her zaman ölçülüydü. Ona baktığımda fark ettiğim bir diğer özelliği de PKK’nin militan özelliklerine sahip olmasıydı. Genç olmasına rağmen çok olgun bir yapısı vardı. O’nunla sohbetlerde çok kolaylıkla bunu fark edebilirdiniz. Bilinç düzeyi gelişkindi, devrim sorunlarını, halk sorunlarını, gerilladaki sorunları ve hatta taktik sorunları kendisiyle çok rahat tartışabilirdiniz. Sorunları çözümleme düzeyi güçlüydü. Eksiklikleri eleştirirdi. Eleştirileriyle yoldaşlarına yardım etmeyi, onu güçlendirmeyi kendisi için bir prensip olarak benimsemişti.
Kendisi o grubu oluşturan kişi olduğu için şakayla karışık sormuştum ona, “sen halen o grubun sorumlusu olarak kendini görüyor musun?“ Hafiften takılarak; “hayır, şimdi ben bütün gerillanın sorumlusuyum” diyerek taşı gediğine oturtmuştu. O’ndaki sorumluluk anlayışı gelişmeye açıktı ve eskiye oranla çok daha gelişmişti. Aslında çizgi devrimciliği nasıl yapılır, onu tarif ediyordu. Yani “bir PKK militanı kendisini sadece küçük bir gruptan sorumlu görmez, bir hareketten, bir halktan, bir insanlıktan sorumlu görür” demek istiyordu.
Fırat arkadaşla, Serhat yolu üzerinde oturup bunları konuşmuştuk. Serhat’a gidecekti. Oradan da mümkün olursa Dersim’e gidecekti.
Kürdistan halkına çok bağlı bir arkadaştı. Bunu her vesileyle söylerdi: “bu halk her hizmeti hak etmiştir” diyordu. Çünkü halkın çektiği acıları anlayabiliyordu. Çekilen bu acılara son vermek istiyordu. “Ne kadar bu halka hizmet edersek de azdır. Bu halk olumlu şeyleri, iyi ve güzel şeyleri fazlasıyla hak etmiştir” diyerek, bu halk için neden ölünmesi gerektiğini bize günlük olarak kavratıyordu.
Fırat arkadaşın şehadeti Kürt halkı ve mücadelesi açısından çok talihsiz bir olay olmuştur. Çok erken bir şehadettir. Şehadetini televizyondan öğrendik. Kendisi halkına hizmet eden bir gerilla komutanı olarak, 25 Haziran 2010 yılında bir komplo sonucu şehadete ulaştı. Yanında eski ismi Şiyar olan Harun Afrin yoldaş ağır yaralanmış, ağır yaralı haliyle yoldaşlara yetiştikten sonra şehadete ulaşmıştı.
Fırat arkadaşın şehadeti bize, onun anısına bağlılığın gereği olarak görevlerimize daha fazla sahip çıkmamızı emrediyor. Kürdistan halkı şahsında insanlık onuru öldürülmek isteniyor; bu onuru korumak boynumuzun borcudur.
Onun istemi özgür bir Kürdistan toplumuydu, özgür bir Ortadoğu toplumu ve özgür bir insanlıktı. Bunları yerine getirmek, Fırat arkadaşın anısına bağlılıktır ve biz bunu gerçekleştirmek için var olan tüm gücümüzle çalışacağız. Onun şahsında tüm şehitlere, devrimci onurumuz üzerine sözümüzü yineliyoruz.
HPG Anakarargah Komutanlığından Fırat yoldaşın şehadetine ilişkin yapılan açıklama:
“1980 yılında Erzincan’da doğan Fırat yoldaş, Özgürlük Hareketimizin haklı davasının kendisinin de davası olduğuna inanarak, Önderliğimizin esaretinden de etkilenerek, 1999 yılında gerilla saflarına katılır. 2003 yılı sonuna kadar Botan’ın Besta, Beytüşşebap ve Haftanin alanlarında hareketli birliklerde yer alır. Buradaki savaş pratiğine çok aktif ve özlü bir şekilde katılan Fırat yoldaş, 2003 yılı kışında ideolojik eğitim görür. 2004 yılında Şehîdan ve Xakurkê alanlarında kaldıktan sonra 2005 yılında Serhat eyaletine geçer. 5 yıldır bu eyaletimizde verdiği emek, arkadaşlarıyla paylaşımı, düşmanına vurduğu darbelerle öncü bir militan duruşu sergiledi. Serhat gücünün asi çocuklarından biri olarak en zorlu yerlerde yürüttüğü pratiklerle özlü, dürüst ve partiye bağlı kişiliğiyle her zaman anılarımızda yer alacak ve yolumuzu aydınlatacaktır.”