Her şey yeniden yaratılıyor Kürdistan’da. Sadece bir ülkenin bağımsızlığı değil, başlı başına bir insan, bir ulus yaratılıyor. Bu da dünyanın en zor işlerindendir. İşte PKK’nin büyüklüğü, görkemliliği ve muhteşemliği burada yatmaktadır.
Bugün Kürt ulusu artık kendisi için, kendi topraklarında kan döküyor. Geçmişte kendisi için kan dökmemiş, başkaları için savaşmış, başkaları için kan dökmüştür. Kendisi için, kendi topraklarında dökülmeyen kan temiz bir kan değildir. Bunun için Kürt halkının düşmanları hep Kürtlerin kendileri için “döktükleri kanlardan, yiğitliklerden, kahramanlıklardan” bahsederler gerektiğinde.
Tarihi değiştirme, kötü gidişe dur demenin adı olma hedefiyle savaşıma atılan hareketler zorlu bir mücadelenin öncüsü olunması gerektiğini de bilirler. Büyük hedefe ulaşmak için büyük savaşım, büyük direniş ve kahramanlık şarttır. Böylesine ayağa kalkan halkların ilk öncüleri kendilerini feda etmekten çekinmemişlerdir. Şahadetleriyle, akıttıkları kanlarıyla tarihi değiştirmişlerdir. PKK şehitleri, böyle bir özelliğe sahip olan kahramanlardır.
Devir değişti. Kürdistan’da ölüm, yiğitlik, kahramanlık hepsi değişti. Hepsi yeniden adlandırılmakta ve PKK’de yeni tanımını bulmaktadır. “Kahramanlık, yiğitlik” kelimeleri Kürt toplumunda çok sık kullanılsa da, gerçek anlamından uzak ele alınır. Tarihten silinmekte olan ve bunu bir kader olarak kabul eden, ayağa kalkmaya veya kaldırılmaya cesaret etmeyen, her bireyinin bundan korkunç bir hastalıkmış gibi kaçtığı bir halkı şahlandırmak, ulusal kurtuluş mücadelesine yöneltmek Kürdistan’da gerçek kahramanlığın temeli olmuştur. PKK kahramanlığın, yiğitliğin düşmana karşı savaşmak belirlenebileceği tüm yaşam ölçülerinin de buna göre olduğunu ortaya koymuştur. Kürdistan şehitleri bu yönüyle gerçek kahramanlığın yaratıcıları olarak tarihi yeniden yazmışlardır.
Eskiden de Kürdistan’da ölümler vardı. Ama nasıl bir ölüm? “Bu dünyadan gitti diğer dünyaya” biçiminde anlamsız, içi boş ölümler vardı. PKK bu felsefeyi reddetmiştir, değiştirmiştir. Bu yaşam felsefesinin reddiyle mücadelesine başlamıştır. Yeni bir felsefe, şehitler felsefesini yaratmıştır. PKK sadece bir ulusun doğuşunu gerçekleştirmiyor, Kürt ulusuna dayatılan ölümü durdurarak insanlığa yepyeni bir yaşama başlangıç yapma felsefesini de sunmuştur. Bu anlamıyla PKK ölümü ortadan kaldırmıştır, ölümü öldürmüştür. Ölümün yerine ölümsüzlük felsefesini yaratmıştır. Başkan Apo “Biz yaşamı düşmanın dayattığı gibi ele almıyoruz. Düşmanın dayattığı faşizmdir. Yaşam olarak sunulan, esasında ölümün kendisi olan bu dayatma karşısında kişi biraz nefsini körelttiğinde, böyle bir şeyi iyi bir orta sınıf yaşamına kavuşma biçiminde anlamaktadır. Böylesi bir tutum sadece faşizmin kabul görmesi demektir” diyor. PKK bu anlamda şerefi şerefsizliği, onuru onursuzluğu, namusu namussuzluğu yeniden tanımlamıştır. Tüketen, sömüren düzenin tanımlamalarıyla içleri boşaltılan bu olguların ayırt edilmesini sağlamıştır. Küçük dünyaları kurtarma peşinde koşan sefil insancıklar olma yerine, büyük, onurlu ve içine sonsuzluğun sığacağı dünyaları kurtarmayı hedefleyen savaşçılığın ölçülerini tanıştırmıştır insanlara. Bu yüce duygu ve düşünceleri yaratma uğruna toprağa düşülmesinin ancak insanca yaşanıldığının kanıtı olabileceği açığa çıkarılmıştır.
Hiç kimse PKK’nin şehitleri için “ölmüştür” diyemez. Onlar yaşayan ve yaratılanların gerçek sahipleridir. “Gerçekte ölüm nedir? Eğer seni yücelten, sana ait olan bir yolda değilsen, kesin gidersin, vurulursun. Sen de öldürürsen, vurursan, o zaman olur. Fakat diğer biçimiyle ölümün fazla bir kıymeti olmaz. Ama eğer insan büyük bir amaç uğruna tüm yaşamını sonuna kadar adarsa ve bu yolda şahadete ulaşırsa buna ölüm denilmez. Bu yaşamdır, yaşamın ta kendisidir” diyor Abdullah Öcalan yoldaş.
Şehitleri anmak; ağlamak, duygulanmak demek değildir. Bu PKK’de ve Kürdistan’da bir anlamda suçtur. Nitekim çoğu zaman yapılan da bu oluyor. Şehitlere layık olmak ancak başarılı bir mücadele vermekten, kazanmaktan ve kolay ölmemekten geçmektedir. “Şehitlerin anısına en iyi cevap, onların borçlu ve eksik olan yönlerini tamamlamaktır” diyor Başkan Apo. Şehitlere lafta, biçimde bağlı olunamaz. Büyük pratikle, büyük kişilikle, büyük PKK’lileşerek bağlı olunabilir. Bunun dışındaki bütün bağlılıklar gerçek dışıdır, sahtedir. Şehitlere sözde bağlı olup, onun gerektirdiği ölçülerin savaşçısı olmamak ise “yalancı kişiliğin” bir göstergesidir.
Yaptığı bir değerlendirmede; “Bir düşünün, kimlerdi bunlar? Nasıl başladılar bu direnişe? Ki bunlar doruk noktalarıdır. Her doruktan diğer doruğa kadar da binlerce küçük doruk vardır. İyi düşünün, bu zincir halkası nasıl örülmüştür? Bunu bilmeyen PKK tarihini bilir mi; bunu bilmeyen direniş tarihini anlar mı; bunu bilmeyen asker olabilir mi; bunu bilmeyen genel doğruyu bir savaşa yatırır mı?” diyor Başakn Apo. Gerçekten şehitlerin eksik yönleri ne kadar tamamlanıyor? Onların anısına doğru bir temelde bağlı olunabiliyor mu? Pratikler, kişilikler bu konuda ne kadar gerçekçidir? Bu sorulara doğru cevaplar verilmeden ne şehitlere, ne şehitler hareketine doğru sahip çıkılır, ne de eksiklikleri giderilerek vasiyetleri yerine getirilir.
Eğer bugün PKK ve mücadelesi uluslararasılaşmışsa, yine emperyalistler tarafından “PKK dünyanın en tehlikeli terör örgütü” olarak nitelendiriliyorsa, bu karşımızdaki güçlerin duydukları korkuyu, çekinceyi, PKK’nin ve PKK şehitlerinin de büyüklüğünü gösterir. Şehitlerimiz sadece Kürdistan’ın değil, insanlığın şehitleridir. İlk şehidimiz olan Haki KARER yoldaşın Türk oluşu PKK’nin insanlık boyutunu da içerir. Bu yönüyle de PKK şehitleri uluslararasılaşmış, dünyaya mal olmuş şehitlerdir.
İlk şehitlerin kahramanlığı, inancı, cesareti ne derece yüce olursa, haklılık ve zafere yürüyüş de o denli net, kesin ve yücedir. Partimiz PKK’nin ölçüleri, yaşam çizgisi, davaya bağlılık, inanç ve ideolojisinin büyüklüğü bu ilk şehitlerimizin şahadetleriyle biçimlenmiş ve bir temel kazanmıştır. Abdullah Öcalan yoldaş “önderlik şehitler”den bahseder. Şahadetleriyle büyük ve hassas dönemlerin kurtarıcısı olmayı bilerek, atılımlar gerçekleştiren, davanın sürekliliğini sağlayan şehitlerdir onlar. Mazlum DOĞAN, Kemal PİR, M. Hayri DURMUŞ yoldaşlar önderlik şehitleridirler.
Yine hiçbir harekette veya devrimde görülmeyen diğer bir olay da, PKK’nin Kürdistan’da olduğu kadar Kürdistan toprakları dışında da onlarca şehit vermesidir. Bu yönüyle bile hedefleri, amaçları büyük olan bir harekettir PKK. Ortadoğu’da bulunan PKK şehitliği bunun abidesi durumundadır.
PKK öncülüklü devrimimiz kadın özgürlüğünün de anahtarıdır. Genel Başkanımızın pek çok değerlendirmesinde bu konu önemli bir yer tutmaktadır. PKK’deki Kürdistan kadınının kahramanca şahadetleri ve direnişleri özgürlüğe en iyi cevaptır. de görmek mümkündür. Önderliğe bağlılığın şehitleri arasında bayan şehitlerimiz de önemli bir yeri almaktadırlar. Son şehitlerimizden, Beritan, Ronahi, Berivan ve Azime yoldaşlar bunlardandır.
Yaratılan bütün değerlerin sahipleri şehitlerdir. Nedir şehitlerin değerleri? Vasiyetleri, ilkeleri ve yaşam tarzlarıdır. Kürdistan ülkesini, Kürt insanını ve diğer her şeyi şehitler yaratıyor. Hiç kimse şehitler ve değerler üzerinde ucuz iktidar, ucuz yaşam hesapları yapamaz. Ucuz bağlılık edebiyatları hiç mi hiç yapılamaz. Şehitlerin ismini ağızlardan düşürmeyip, yaşamda onları çabuk unutmak en büyük hakarettir. Nice şehit yoldaşlarla omuz omuza kalıp, onlardan uzak kalınca düşkün özelliklerini yaşatmak sefilliğin, yaşamda ölümün temsilcisi olmaktır. Yine ucuz bağlılık eski Kürt insanının ölülerine bağlılığı, sahip çıkması gibidir.
Şehitlerin kanla yarattıkları yeni yaşamı, değerleri mutlaka korumak gerekiyor. Bu herkesin, her Kürt bireyinin görevidir. Vatandaşlık, yurtseverlik, Kürt olmak şehitlerin yarattıkları değerlere sahip çıkmaktan, korumaktan ve geliştirmekten geçer. Başka hiçbir şekilde bağlılık yapılamaz. Her şey Kürdistan halkı için yapılıyor, onun şahsında insanlık için yapılıyor, onun için kan dökülüyor. Bu yüzden daha fazla çalışmalı, daha fazla ulusun, devletin inşasına katılınmalıdır. Savaş büyüyor, büyüdükçe de değerler artıyor. Tam devletleşmeye ulaşılmasa da, “değerler, olanaklar artıyor, güçleniyoruz” diye rehavete, zafer ve iktidar sarhoşluğuna kapılmaya hiç gerek yoktur. Kim, nerede, hangi konumda olursa olsun eğer değerler üzerine, şehitler üzerine oynuyorsa, ucuz yaşam hesapları yapıyorsa ona gereken cevap en amansız bir şekilde verilmelidir.
“Şehitleri unutmak ihanettir” diyor Başkan Apo. PKK, şehitleriyle yaşayan bir harekettir. Şehitler isimleri anılarak hatırlanmaz. Şehitlere ihanet etmemek ancak gerçek PKK kişiliğine ulaşmaktan geçer. Yine pratikler, kişilikler, ölçüler ne kadar tutarlıdır? Tutarlı olmayan pratikler, ölçüler, erken ölümler hepsi şehitlere hakarettir. Şehitlere değer biçmek isteyenlerin ölçüleri de büyük olmak zorundadır. Bu konuda ölçülerimiz ne kadar büyük? Ne kadar anlamlı? Ne kadar gerçek?
Bu mücadele bugünden kazanılmak zorundadır. Yarın çok geç olabilir. Tarihi yaratan kişilikler yarattıkları altında ezilmeye izin vermemelidirler. Tarih kaybedilmek için yaratılmaz. Devrim şimdiden kazanılmazsa, özgür toplumun temelleri şimdiden atılmazsa ileride her şey kül olup gidebilir. 70 yıllık reel sosyalizm deneyimine bakalım; neden yıkıldı? Çünkü devrim en başından sağlıklı bir temelde gerçekleştirilmedi, faşizme karşı direnen, şehit düşen milyonlarca insan erken unutulduğu, gerçek bağlılığın gerekleri yerine getirilmediği için devrim kaybedildi.
Bir davanın yüceliği ve ciddiyeti dökülen şehit kanlarıyla ölçülür. Şehit verilmeyen büyük davaların kazanılması mümkün olmadığı gibi değer de görmez. Savaş büyüyor, savaş büyüdükçe de şehitlerimiz daha da artacaktır. Kürdistan gibi bir ülke ancak çok bedeller verilerek kurtulabilir. Önemli olan bu noktadan sonra erken ölmemektir. Artık sadece şehit düşmek yetmiyor. Hele hele erken şahadete gitmek, küçük yanlışlıklar sonucu şehit düşmek PKK’de kabul görmüyor. Aynı zamanda bir PKK’li ne zaman şehit düşeceğini de önceden hesaplamak zorundadır. Ölünmesi gereken anı bilmek bir devrimcinin devrimle tam anlamıyla bütünleşmiş olmasına bağlıdır. Şahadetini bile anlamlı ve planlı düzenlemek zorundadır. “Ölüm kendini çok kötü dayattığında veya düşman sahte bir yaşam temelinde ucuz bir kurtuluş yolunu dayattığında, bu da ihanete kadar gidecek bir yaşam yolu olduğunda ve başka çare kalmadığında, tıpkı Mazlum’da, Kemal Pir’de, Hayri’de olduğu gibi, ölümü tercih etmek dışındaki ölümler kabul görmez. Çünkü ölüm burada artık yaşamın tek şerefli sonudur” diyor Başkan Apo. Mazlumlar, Kemaller, Hayriler çok zor koşullarda, bir halkın imhası gerçekleştirilmeye çalışılırken, buna karşı tek silah olan yani şahadeti seçtiler. Fakat direkt düşman kuşatmasının olmadığı ortamlarda yetmez pratikler ve yanlışlıklar sonucu şehit düşmek ne tarihe, ne halka, ne de partiye bir şey kazandırır. Tam tersine büyük kaybettirir. Büyük amaçlar, büyük hedefler yolunda şahadete ulaşmak ölüm değildir. Tam tersine yaşamın kendisidir. Şerefli bir ölümdür.
Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin her bir anı şehit kanlarıyla yaratıldı. Kürdistan’ın her bir karış toprağı bu kanla temizlenip özgürleşiyor. Ne mutlu bu vatana oğul ve kızını verene; ne mutlu özgürlük ve bağımsızlığın ölümsüz komutanlarına; ne mutlu şehitlere bağlılığına, son sözüne dek leke sürdürmeyen yoldaşlara!“İşte şehitlerimizin temelleri üzerinde Kürdistan’da yeni bir yaşam doğacak. Yeni özgür toplumda her biri bir gül gibi, hani derler ya ‘Muhammed gülü’ gibi dipdiri yaşayacak, kıpkızıl bir gül gibi herbiri toplumun bir köşesini süsleyecek. Onlar özgür Kürdistan’ın, vatanın çiçekleridirler” diyor başkan Apo.