Hayalini kurduğumuz ve bu uğurda mücadelesini verdiğimiz Önder Apo’yla özgür yaşama idealimize kavuşmaya yakın olduğumuz zamanı yaşıyoruz. Bunda emeğin, fedakarlığın, fedailiğin timsali olan şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz. Bir volkana dönen duyguların birbirine gür aktığı bir döneme şahitlik ediyoruz. Zap ve Tişrîn’den yükselen kadın direnişi ruhuyla YJA Star’daki yoldaşların, yine farklı alanlarda ve çalışmalarda yer alan emeği ve öncülüğüyle özgürlük mücadelesini büyüten tüm kadın yoldaşların 8 Mart’ını, 4 Nisan ve Newroz’unu kutlarız.
Önderliğin çağrısı, Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve dünya gündemine oturdu ve gündemi değiştirdi. Büyük bir dalgalanma yarattı. Görüldüğü üzere sadece Kürdistan kadınlarını değil, Kürt halkını, demokratik çevreleri, dünyadaki kadınları aynı heyecan ve sabırsızlık zamanı sardı. Çağrı büyük bir yankı uyandırdı. Tarihin seyrinin, yeni gelişmelere yelken açacağı söylenebilir. Güneşin enerjisi, ışığı hepimizi ısıtıyor, kadın uygarlık nehrinin akışına ivme kazandırıyor. Bu sadece kadrolar olarak bizlerin yaşadığı duygu ve düşünceler değil. Önderlik paradigmasının küresel ölçekte yayıldığı, ulaştığı herkesi, her yeri etkilediği rahatlıkla söylenebilir.
Bilindiği üzere 27 Şubat’ta İmralı Heyeti tarafından okunan Önder Apo’nun BARIŞ VE DEMOKRATİK TOPLUM ÇAĞRI’yla yeni bir döneme girmiş olduk. Biz de Kadın Hareketi olarak bu süreci nasıl anlamamız ve öncülük yapmamız gerektiği üzerinde bir kez daha durmak istiyoruz. 1 Ekim’den bu yana gündeme giren ve 27 Şubat’ta açıklanan Önder Apo’nun çağrısı, Kürdistan-Türkiye, Ortadoğu ve dünyada temel bir gelişme olarak görülüp tarihi olarak nitelendirildi. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin üst üste Önderliğe hitaben yaptığı çağrı, 10 yıl aradan sonra 23 Ekim’de Urfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, 22 Ocak’ta iki kişilik İmralı heyetinin ilk görüşmesiyle içine girilen süreci ele alan tartışmaları Kadın Hareketi olarak yaptık. Bu gelişmenin gidişatını ve kodlarını anlamaya çalıştık. Önderliğin PAJK Meclisi’ne ve PKK Meclisi’ne hitaben 30 Ocak tarihli iki ayrı mektubu 6 Şubat’ta elimize ulaştı. Bizler de Önderliğe hitaben PAJK Meclisi adına bir mektup gönderdik. Mektupları okuyan yoldaşlardan ulaşan değerlendirmelerin içeriği ve gelişen öneriler çalışmalara güç kattı. Böylesine olağanüstü, kritik mücadele döneminin yönlendirilmesinde sergilenen kolektivizm pratiğe daha güçlü yönelmeye yol açtığı belirtilebilir.
Rêber Apo’nun parti yoldaşlığını, hakikat birliği olarak tanımlaması tam da bu dönemin ruhudur diyebiliriz. Böylesine zorlu yeni bir kavşaktan, tarihsel eşikten geçerken hakikatin bir ve bütün olduğu, hakikat birliği olarak yoldaş birliğinin ne denli yaşamsal olduğu bir dönemin içindeyiz. Ortak ruh ve bilinçle donanmış kadro yapılanmasının, sürecin garantisi olduğu tartışmasızdır. Farklı alan ve koşullarda çalışıyor ve anlamlandırmada ayrı yönlerimiz olsa da, yine yeterli bir tartışma ortamı her arkadaş, birlik, komite için olmasa da ve süreç henüz tüm yönleriyle bilinmese de gelen tüm görüşlerin odak noktası Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüydü. Bu da kadın yapısı olarak Önder Apo’ya katılım ve uygulamada güneş kadar net olduğumuzu gösterir.
Tanrıçaların izini sürenler kaybetmeyecektir!
Önderliğin 28 Aralık’ta heyetle yaptığı diyalogda “Özgürlüğe karşı iki yüzlü olamayız. Kadın evrenin ta kendisidir. Erkek ondan sapmış bir gezegen gibidir. Gezegenimsidir erkek, eklentidir. Kadın güneştir, erkek etrafında dolaşan bir gezegendir” tahlillerini yapıyor. Bu ve diğer görüşme notları yine savunmalar, partinin kuruluşundan bu yana Önderliğin kadın özgürlük yoğunlaşmalarının vardığı düzey ve evren tanımlaması oluyor. Sınırı, sonu bilinmeyen bir sonu olmayan sonsuzluk olarak evren tanımı, düşünce katmanlarımız için sarsıcı bir öğreti oluyor. Ve düşünce dünyamızı kanatlandırıyor. Evrenin sırrını ne kadar anlarsak kadın olarak anlama düzeyimiz ve kendimizi çözümleme, anlamlandırma gücümüz bir o kadar derinleşir. Kadın tanımının evrenle özdeşleşmesi, özgürleşme arayışımızda tahayyül sınırlarımızı aşıyor. Kolay ulaşılan teorik bir tespit, özgürlüğün propaganda-ajitasyon dili olarak da kolay söylenebilecek bir kavram olmasa gerek. Kadına dair geliştirilen evren teorisinin düşünce ve duygularımızda nasıl bir izaha kavuştuğu ve yaşamsal kılma anlamında nasıl somutlaştıracağımız üzerine yoğunlaşmalarımızı araştırmalarla süreklileştirmeli ve tartışmalarla derinlik kazandırmalıyız. Önderliğin kadın özgürlüğüne dair vardığı yer ve şimdiye değin geliştirdiği tüm tahlil ve birikimlere yeniden yönelmemiz ve anlam dünyamızı zenginleştirmemizi gerektirir. Önderlik, PAJK’a yazdığı mektupta ‘ne kadar anlıyor ve olmak istiyorsanız o kadar sizdenim’ dedi. Bu hepimizin, Önderliğin her bir cümlesine, belirlemelerine defalarca kafa yormamızı gerektirir. Önderliğin PAJK’a hitaben yazdığı mektup tüm kadınlar için Kadın Devrimi Manifestomuzdur. Önderliğin kadın özgürlük yoğunlaşmalarını içeren en rafine ve çarpıcı ifadeler ve başlı başına mektubun tüm PAJK’lı yoldaşlara, özgürlük arayışçısı tüm kadınlara ulaşması bizlere tarifsiz duygular yaşattı, büyük bir moral ve heyecan verdi.
Önderlik, kadın konusunda önceki yoğunlaşmalarını takiben kapsamlı ve yoğunluklu yeni tahlillerle kadınları selamladı. Tarihte kadınların izini sürmeyi hiç bırakmayan özgürlük arayışıyla ‘tarihte neler oldu?’ sorusuna yeni cevapları, yorumları felsefi, ideolojik, sosyolojik, edebi dille geliştirerek hakikate ışık tutuyor. Özgür yaşam arayışı, özgür kadınla felsefe tartışma arayışı hala Önderliğin temel özlemidir. Kadın arkadaşların ideolojik-askeri-siyasi gelişim düzeyini çok merak ediyor. Dergilere ne kadar yazdığımızı sorarak teorik gelişim düzeyimizi anlamaya çalışıyor. Askeri, toplumsal ve siyasal pratikleşme düzeyimizi görerek PAJK’a yazdığı mektupta kadınlara dair beklentilerin yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Ve sürecin temel devrimci dinamiği, teminatı olarak bizleri belirliyor.
Önder Apo güneş ve bizler
güneş sisteminin vazgeçilemez özneleriyiz
Rêber Apo çağrı ve mektubuyla, kapitalist dünya sistem krizinden yeni bir dünya sisteminin inşa edildiğini işaret ederek demokratik kadın uygarlık dünyasının zaman aralığında olduğumuzu haykırıyor!
Rêber Apo, kadın çağımızı yaratmanın eşiğinde olduğumuzun büyük uyanışına kadınları çağırıyor!
Önder Apo, kadının evren olduğu bilinç sıçramasına ulaşmamızı ve kadın doğamızla yeniden cennetimsi, özgür toplumumuzu yaratma aşamasında olduğumuzu muştuluyor!
Sosyalizmin, özgürlüğün temel ilkesi olan kadın özgürlüğüne dayalı demokratik toplumu inşa ettikçe, değişim ve dönüşümü başarmış, böylelikle kendi yörüngemizi yakalamış ve güneş sistemimizi yaratmış olacağız.
Ama biliyoruz ki evrende kara delikler de çok ve her an yutmaya hazır bir hızla dönerler. Evrende kara delikler sistemini döndüren temel kuvvetin ne olduğu henüz bilinmiyor olsa da varsayımlar, tespitler çok yönlüdür. Kara deliklere toz, sönmüş yıldızlar, gaz bulutları dahil karışık, karmaşık yuttuğu şeyler kadar evrenin çöplüğü de denir. Bir metafor olarak kara delikleri, kadının etrafında fır dönen zorba erkeklik, şiddet-tecavüz yüklü kapitalist modernite sistemi olarak tanımlayabiliriz. Kara deliklere karşılık Güneş sistemi daha bilinebilirdir. Evrenin aydınlık yüzü olarak Güneş sisteminin, yaşamı var eden ve sürmesini sağlayan tek sistem olduğunu biliyoruz. Henüz bilimsel araştırmalar başka gezegenlerde yaşamın olduğunu keşfedemedi! Kara deliklerin karanlığına rağmen Güneş sisteminin aydınlığıyla insan yaşamının sürüyor olması fizik ötesi olayların bile hep gelişme, çoğalma, çeşitlenmeyle evrenin sırrının özgürlük olduğunu salık veriyor! Önder Apo güneş ve bizler güneş sisteminin vazgeçilemez özneleriyiz, yapı taşlarıyız. Bizler Önder Apo’yla evrenin aydınlık alanını, kara delikler ise gerici, erkek egemen sistem ve sahipleri olarak düzensiz dolaşımlarıyla ve içine çekerek yok etme kuvveti, şiddetiyle karanlık ve tehlikeli bölgeleri oluşturuyor. Böyle olsa da özgür iradeyle kimlikleşmiş kadın, güneş gibi doğarak toplumsal yaşamın sürdürülmesini sağlayacaktır. ‘Güneş Ülkesi’ni gerçekleştireceğimize inanıyoruz.
Toplumsal dünyamız egemen erkek akılla döndüğünden bu yana her şey krizde ve çöküşe doğru gidiyor. Egemen erkek aklı, toplumsal yaşama hükmettiğinden bu yana insanlığın toplum dünyası tam hızla yok oluşa gidiyor. Egemen erkek aklı, ürettiği ekolojik krizle insan yaşamının doğayla var oluş bağlarını kopararak dengesizliğe yol açıyor. Kadını, yaşamın merkezinden çıkarıp köleleştirerek toplumsallığın yok oluşuna götürüyor. Erkek egemen zihniyet, hiyerarşik-iktidar yapılanmasıyla toplumsal yaşamın vazgeçilmezi olan özgürlük ve demokrasi sorununa dolayısıyla toplumsal krize yol açıyor. Böylelikle toplumsal yaşamın doğası bozuluyor, toplumsal yaşam dengesi alt üst oluyor.
- Doğuşun şafağındayız
Önder Apo çağını aşan düşünce ufkuyla ataerkil toplumsal yaşamı, kadın özgürlükçü demokratik ekolojik paradigmayla ve devrimci pratikle müdahale ederek kadının özgürlük doğasıyla toplumsal dönüşümün başarılı olmasında ısrar ediyor. 3. Dünya savaş gerçeğinde mekan olarak verimli altın hilal kavisini ve zaman olarak ana tanrıça dönemin bir kez daha başat ve belirleyen rolde olduğunu analiz ederek 21. yüzyıl çağının değişim mekanı ve dinamiğini görmemizi, buna göre mücadele yürütmemizi istiyor. Kadın uygarlık çağının doğuş mekanı, ana tanrıçalık kültürüyle yüklü olan ve insanlığa beşiklik etmiş kadim coğrafya yeniden bu 3. Doğuşun şafağına tanıklık edecek. Bunun ana dinamiği toplumsal kadın mücadelesidir ve özneleri ise PAJK öncülüğü oluyor.
PAJK olarak çağrıyı Demokratik Toplum Manifestosu olarak karşıladık. Çağrıyla başlayan sürecin başarısından sorumluyuz ve asıl muhatabız. Bu bilinç ve hissiyatla hepimizin kendimizde özgürleşme düzeyimizi geliştirerek, ertelenmiş ya da vazgeçilmiş, oluruna bırakılmış kişilik devrimini, zihniyet devrimini yapmaya daha fazla gayret ederek Önderlikle özgürlük zamanına hazırlanmalıyız. Aslında PAJK’laşmanın gereği, özü ve amacı her bir kadın için zaten budur. Önderlikten aldığımız moralle, güçle bu yüzyılı gerçekten kadın yüzyılı, çağı yapmada iddiamızı daha da yükselteceğimiz kesindir.
Görüldüğü üzere çağrının etkileri, kapsam alanı geniş ve derinliği herkeste şaşkınlık yarattı. Rêber Apo’nun çağrı metninde ciltler dolusu izahla açımlanacak konular en özlü, billur ifadeleri, net ve yalın tanımlamaları içeriyor. Önderliğin kavramlaştırma düzeyi herkesi hayrete düşürdü. Bu, Önderliğin düşünce derinliğinin ne denli olduğunu gösteriyor. Çağrı metni üzerinden tartışmalar yoğun sürüyor. Gerçekten tarihi günlerden geçiyoruz. Önderliğin çağrısı ve kadın perspektifleri kadınlar için olduğu kadar Ortadoğu halkları ve dünya insanlığı için de tarihidir, değerlidir. Bunun ağırlığıyla süreci anlamaya çalışıyoruz. Ancak yeniden her birimizin bulunduğu yerde anlam ve anlamlandırma, tartışma ve yoğunlaşmaları planlamamız, okumamız gerektiği çok açık. Ayrıca heyetle yapılan görüşmelerde kadına ilişkin değerlendirmeleri basın üzerinden de yansıdı. Her kadın arkadaşın yoğunlaşmalarını derinleştireceğine ve üzerinde tartışmalar yapacağına inanıyoruz. Önderliğin mektuplarını, Çağrısı’nı anlamlandırma yoğunlaşmalarımızı hep birlikte sürdüreceğiz. Eş zamanlı yoğunlaşmaları yaşayarak, tartışarak birbirimize akıtarak, paylaşarak anlam derinliğine ve pratikleşme zenginliğine ulaşacağımıza inanıyoruz.
Biliyoruz ki 27 Şubat’ta tek kare olarak verilen Önderliğin heyetle çekilen fotoğrafı, yoldaşların ve tüm sevenlerinin zihnine kazındı. Rêber Apo’yu görmek, düşünceleriyle buluşmak, sağlığı ve güvenliğine dair bilgi almak hepimizi sevindirdi, heyecanlandırdı. Aynı zamanda İmralı esaret duvarları kadınların, halkımızın, mücadeleye gönül vermiş herkesin, dostların yüreğine oturmuş ağır bir acı, zihinlerden silinmeyen komplodur. Tam da bu kilit noktadan ele aldığımızda bu Çağrı’nın hayata geçmesiyle İmralı sisteminin parçalanacağını biliyoruz. Önderlik çizgisinin kadroları olarak Çağrı’nın anlamını bilince çıkarmak herkesten önce bizim sorumluluğumuz oluyor. Çok derinden hissediyor ve biliyoruz ki, bunca yıl yapamadıklarımız, eksik kaldığımız yönler İmralı sistemini uzattı. Bu, özeleştiri olarak derinleşmemiz ve her birimiz için iç muhasebemizi güçlü yapmamız gereken konular oluyor.
Kapitalist modernite anti-toplumsallıktır
Önderlik, Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Paradigmasını 3. Doğuş olarak nitelemişti. Özgürlük doğuşunun hayat bulması için mevcut dünya, bölge ve Kürdistan’ın siyasi-askeri durumunu iyi anlayarak gerekli adımları zamanında atmayı şart kılar. Kapitalist modernite zihniyetini, plan ve projelerini, hamlelerini iyi anlamamızı gerektirir. Biliyoruz ki kapitalist modernite zihniyeti, sürekli toplumla savaş halidir, anti-toplumsallıktır. Yol açtığı 3. Dünya savaş hali, hegemonik güçler ve bölge güçlerinin durumu, bununla birlikte örgütledikleri paramiliter çete güçlerine iktidar alanı açmaları gerçekten insanlık dışı bir politikadır. DAİŞ, şimdi HTŞ’yle yaptıkları katliamlar, kadın tecavüzleri, kadını ayaktaki ölülere çevirmek isteyen, varlığını yeryüzünden silmeye çalışan, sesinin duyulmasını bile yasaklayan Taliban zihniyeti, erkek egemen sistemin vardığı dehşet noktasıdır. Kadın şahsında toplum kör-sağır-dilsiz bırakılıyor. Kadını en dip nokta bile sayılmayacak denli yeryüzünden tamamen silmeye çalışan zihniyet, mitolojide erkek tanrılar tarafından yer altına gönderilip parçalanan tanrıça TİAMATLAR’ı bizlere hatırlatıyor. Ve böylelikle mitleri-mitolojileri gerçekliğin iz düşümü, hikayemsi anlatım biçimi olarak tarihte kadınların başına nelerin geldiği sorusunu cevaplayan bilme yöntemi olarak kabul etmek kolay oluyor. Erkek tanrıların, İslam adına her gün kadınları parçalama ayinlerine tanıklık ediyoruz. Her bir ulus-devlet, erkek iktidarlar; kadınlar ve halklar karşısında ‘Tanrı’ rolündedir. Ve günümüzde yaşanan savaşların kadın kırım ve fiziki katliamlarla yeni kıyametler yaratıyorlar. Kadınlara, halklara nasıl bir yazgı belirlemişlerse gerçekleşmesini şiddetle dayatıyorlar. Bu zalim erkek tanrılar savaşına karşı direnenlerin cephesi, mücadelesi Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketimizde somutlaşıyor. Kadınlar ve Kürt halkı olarak mücadelemiz, günümüz dünyasında ezilenlerin özgürlük, umut arayışı olup irade, dirayet, güç ve güven dayanağıdır. Herkes için mücadele felsefesidir, ruhudur. Bu kez Tanrıçaların izini sürenler, Adûlelerin, Zînlerin, Zîlanların yol arkadaşlığını yapanlar kaybetmeyecektir! Bunun için Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlamayı, demokratik toplum sistemini inşayı, barışa ve demokratik siyasal rejime geçişi mutlaka başarmalıyız.
Gelişmeler bölgesel-evrensel öncülüğü dayatıyor
İçinde bulunduğumuz dönem siyasal açıdan 1. Dünya Savaşı’na benzer ortak özellikler taşıyor. Dengelerin yeniden alt üst olduğu, devlet sınırlarının tartışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Uluslararası anlaşmaların, kurumların hükmünü giderek yitirdiği açıktır. Dünyada hiçbir toplumsal-siyasi krize çözüm üretmeyen, hükmü geçmeyen BM ve diğer uluslararası kurum gerçeği var. Cenevre Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmaların, kaidelerin bir geçerliliğinin, ağırlığının, yaptırım gücünün olmadığı bir dünya nizamıyla karşı karşıyayız. Sistem, kurumlarıyla birlikte çöküşe gidiyor ve krizdedir. Güçlü olanın her şeye kadir, muktedir olduğu bir dünya gerçeğine kadınlar, halklar zorla, savaşla, şiddetle, katliamla sürüklenmek istenmektedir. Hegemonik gücü kadar kendi kanunu-kanunsuzluğunu dünyaya dayatan bir kaosun içindeyiz. Kaosun derinleşmesiyle yaşanan değişimler, sistemsel açıdan kendisiyle beraber toplumları yıkıyor. Kapitalist modernite sistemi, yol açtığı yıkımlarla kendisini yeniden yapılandırmayı amaçlıyor. Bu kaos atmosferinde Önderlik paradigmasını temsil eden, kadın devrimiyle yola çıkan kadınlar, Kürtler temel bir aktör olarak öne çıkıyor. Rêber Apo’yla alternatif çözüm üreten pozisyondayız. Bunu bölge ve uluslararası güçler görüyor ve çıkarları, amaçları doğrultusunda yararlanmak istiyor.
Ortadoğu’da yaşanan çatışmalı, çalkantılı, sarsıntılı durum dünya sisteminin geleceğini belirleyecek kapsama sahiptir. Aynı zamanda bölge güçleri olarak birebir belli devletleri de etkilemektedir. İran, Lübnan, Suriye gibi alanlar savaşla sistemle uyumlu hale getiriliyor. Kapitalist sistem güçleri, Hamas ve Hizbullahı darbeleyerek İran’ı zayıflattı. Bu müdahale devam ediyor. Ukrayna- Rusya savaşıyla Rusya’yı meşgul ederek geriye çektiler. Türk devleti de benzer bir korkuyu yaşıyor. İran’dan sonra sıranın kendisinde olduğu kaygısını ciddi yaşıyor. Bahçeli’nin yaptığı çağrının bu konjonktürel durumla birebir bağı olduğu söylenebilir. Bu durumla birlikte gerilla direnişini kıramadıkları için yine mücadelemizin daha da büyümesi, Önderlik hamlesinin ortaya çıkardığı gelişmeler Türk devletini Önderlikle görüşme noktasına getirdi. Kürdistan, Ortadoğu ve dünya ölçeğinde yaşananlar tarihin en kırılgan döneminde olduğunu ifade ediyor. Her şeye evrilme potansiyel ve olasılıklarını barındıran bu gelişmeler tarihsel-konjonktürel olarak stratejik düşünmeyi ve adımları gerektiriyor. İşte Önder Apo, bu gelişmeleri okuyarak Çağrı metniyle tarihi adımı atarak hamleyi başlattı. Gelişmeler, Kürdistan ile sınırlı bir öncülüğü değil, bölgesel ve evrensel bir öncülüğü dayatıyor. Bu çağrının ideolojik-örgütsel olarak bize yüklediği görevler var.
Hareket olarak geldiğimiz düzeyi hatırlatacak olursak ana hatlarıyla şunları belirtebiliriz. Parti programımız ve teorik tespitlerimizin tamamı ile pratikleşme düzeyimizin bir kısmı yerel-bölgesel-evrensel düzlemde bir öncülüğü ifade ediyor. Yüzyılın öncülüğüne yetebilecek bir yenilenmeyi, yeniden yapılanmayı ve inşayı tam olarak yapamadık. Ancak Rojava kadın devrimi ve Şengal direnişiyle Ortadoğu’ya, dünyaya açıldık. Jîneolojî çalışmaları ve “jin jiyan azadî” isyanıyla Kürdistani olanı evrensel değer haline getirdik. Eşbaşkanlık sistemiyle kadını siyasetin temel öznesi, öncüsü yaparak toplumsal siyasetin ana eksenine oturttuk. Fedailik düzeyinde bedeli ağır ama soylu olan direnişimiz büyük oldu, mücadelemiz heybetli gelişti, çarpıcı gelişmeler ortaya çıkardı. Gerilla üs alanlarında düşmana karşı iradenin zaferini ortaya koyan, taktik yaratıcılıkla düşmana büyük kaybettiren YJA Star-HPG gerilla gücümüz şimdiden tarihin altın sayfalarında yerini almayı hak etti. Ve savaş devam ediyor! Kadın devrimi, kadın demokratik konfederalizm projemizle kadın mücadelelerinin ana hedefini, doğrultusunu netleştirdik. Kadınları ortak mücadele etrafında birleştirmeye daha fazla sevk ettik. Kadın kurtuluş ideolojimizin kuram ve kuramsal çerçevesi temelinde zihniyet mücadelesini akademik düzeyden çıkararak toplumsal zihniyet kazanma mücadelesine dönüştürdük. Kürt kadınlarının ulusal birlik çalışmalarına öncülük ederek yurtseverliğin, özgürlükle bağını sağlamlaştırdık. Erkek-aile çözümlemesinde mesafe aldık. Toplumdaki kadın öz irade, bilinç ve güç kazanarak demokratik toplum yönetiminin rol modeli ve güven kaynağı oldu. Mücadelenin özgürleştirici dönüştürücü gücüyle gencinden yaşlısına topluma hitap eden kadınlar yaratıldı. Deneyim kazanarak bir hatip, bir ajitatör, rolünde özgürlüğü yaydılar. Klasik kadını yerle bir etmede, geleneksellik kodlarını yıkmada, öğretilmiş köleliği alaşağı etmede kadınlar cesaretini kuşandı. Önderlik paradigmasının ve kadın kurtuluş ideolojimizin yaygınlık, sahiplenme düzeyine cevap olacak örgütlenmelere, eylem hattına yönelerek daha şimdiden enternasyonal bir kadın cephesinin temelini attık. Dil, ulus, din sınırlarını aşarak kadınları bir araya getiren en güçlü kadın hareketi olarak cinsiyetçiliğe, dinciliğe, milliyetçiliğe, bilimciliğe karşı savaşı büyüttük. Bunun yansıması olarak şarkılarımızı, şiirlerimizi, sinemamızı yazdık, oyunculuğundan, yönetmenliğine kadar amatörce başlayıp profesyonelliği hedefledik. Belgesel çalışmalarıyla günümüze ışık tutmaya çalıştık. Ortaya çıkan eserlerden ödül alanlar oldu. Özgür kadın tarihi kitabının yazımına yeniden koyulduk. Oynadığı rol ve örgütlenme düzeyi, öncülük niteliğiyle dünyada ilk olan kadın ordulaşma tarihimizin belgeselini çekerek tarihe mal ettik. Kürdistan alanlarında kadınların öz savunma örgütlenmesi büyük bir tecrübe kazanarak büyüdü. Kadın yoldaşlar çarpıcı gelişti, yeni katılan genç arkadaşlar öncüleşti, komutanlaştı. Propaganda faaliyetlerimiz yazılı, sesli, görüntülü büyüdü, genişledi, nitelik kazandı. Genç Kadın Hareketi, ideolojik-örgütsel-pratik gelişim düzeyiyle Kadın Hareketi’nin gelişiminde öncü rol oynadı. Kürdistan gençliğini devrimci pratikle buluşturarak, katarak sisteme karşı ideolojik-siyasi-sosyal eylem sahibi oldu. Tüm bu gelişmeler Kürdistan Kadın Hareketi’ni, dünya kadınlarına ve insanlığa öncülük yapma düzeyine getirdi ve kabulünü sağladı. Rêber Apo, Kürdistan Kadın Hareketi’nin bu gelişim düzeyine dayanarak kadınları çağrıyla başlayan sürecin devrimci öznesi olarak tanımladı ve sürecin teminatı olarak kadınları gösterdi. Teorik olarak paradigmasıyla etkili müdahaleyi geliştirmenin zeminini gördüğünden kadın özgürlük çağını başlatmak, böylelikle demokratik uygarlığa dayalı dünya sistemini şekillendirmeyi amaçlıyor. Kapitalist hegemonik güçlerin, İsrail’in tetikçi ve işgalci olarak sahaya inmesi Filistin-Lübnan’da yaptığı soykırımların benzerinin Kürdistan ve Türkiye’de yaşanmasının önünü almayı hedefliyor. Önderlik tarihi çağrısıyla ezilen tüm cins-ulus-sınıf-kültür-inanç kimlik ve varlıklar adına müdahale ediyor. NATO’nun kuruluşundan itibaren çatısı altına aldığı TC’ye Ortadoğu’da biçtiği rolü ortadan kaldırmak, kadın devrimi ekseninde halkların demokratik çözüm iradesini örgütleyerek alternatif olanı güçlendirmeye ve sistem haline getirmeye çalışıyor. Önderliğin çağrıyla yaptığı tarihi hamle, tarihsel-toplumsal gerçeklik ve konjektürel durumla açıklanabileceği gibi esasını ise Önderliğin paradigmasal yoğunlaşmaları oluşturuyor. Belirtilenleri ana hatlarıyla açımlayacak olursak şunları söyleyebiliriz.
Önderlik, tarihsel-sosyolojik gerçeklerin ışığında günceli jeopolitik ve jeostratejik okuyarak çözüm, model üretiyor ve hayata geçirilmesini sağlayacak politikalar oluşturuyor. Kapitalist modernite sisteminin yol açtığı toplum olmaktan çıkma, diğer bir ismiyle toplum kırım, kadın kırımı yani toplumsal krize, yine modernite güçlerinin hegemonik rekabetine dayalı paylaşım ve sömürgeleştirmeyi içeren 3. Dünya Savaşı’nın paradigmasını geçersizleştirmeye, devrimci güçleri, toplumsal dinamikleri kendi gelecekleri için irade sahibi kılmayı amaçlıyor. Bu anlamda Önderlik hareketi olarak mücadele stratejimiz ve askeri-siyasi taktiğimiz dikkat edilirse hep tarihsel-toplumsal gerçekliği baz alarak yol aldı. Tarihi-sosyolojik gerçekliği bilmek salt bilgi mahiyetinde olmayıp önümüzü görebilmek için gerekli olup güncelde yaşanan tüm alt-üst edici gelişmeleri buna göre anlamayı gerektiriyor. Anlam derinliğine ulaşılabildiği ve bu temelde pratiğine koyulduğu kadar kapitalist modernite güçleri karşısında demokratik modernite güçlerinin kazanabileceğini ortaya koyuyor. Önderlik savunmaları tarihsel-toplumsal gerçekliği ve bunun içinde kadınların kaybediş tarihini, özelde Kürtlerin tarihteki yerini açımlamasının anlam ve önemi, günümüzde vahşi kapitalist amaçlarda yitip gitmemek, tasfiye olmamak için neler yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bunun için Önderlik, sıklıkla genelde savunmalar özelde 5. Savunma’nın okunup anlaşılmasını hep vurguladı.
Tarih şimdidir!
Önderlik çizgisi ve mücadelemiz on beş bin yıllık tarihsel, toplumsallığın günümüzdeki temsilini yapıyor. Kürdistan coğrafyası ve halkı insanlığın doğuşuna beşiklik etti, öncülük etti. Bundan dolayı herkes Kürt jeopolitiğini arkasına almadan veya tasfiye etmeden planlarını gerçekleştiremeyeceğini görüyor. Savaş ve saldırılar ne denli ağır ve kapsamlı olursa olsun bu dönem esasta Önderlik paradigmasını, kadın kurtuluş ideolojimizi, Jîneolojî’yi yaymanın aşamasında olduğunu gösteriyor. 3. Doğuş’un en kritik tarihsel kazanma ve tarihsel kaybetme aşamasındayız. Tarih ve güncelin sıkı bağlamı içinde ‘tarih şimdidir’ bilinciyle olup bitenleri anlamamız gerekiyor. Rêber Apo yaptığı çağrıyla tarihsel kazanmanın kapısını aralamaya çalışıyor. Bu anlamda yüzyılın manifestosudur ve başarılı olursa gelecek bin yılları belirleyecek niteliğe sahiptir. Onun için sadece güncele sıkışmış dar, düz, dogmatik ve güncelin ağır baskısı, basıncı altında kalarak anı, günü kurtarma adına siyasi-askeri kararlar veremeyiz. Ki bu dönüşü olmayan yanlışlara götürür. Siyasi ve askeri durumun iç içe geçtiği bu dönem ideolojik netlik, politik esneklik ve yaratıcı askeri taktikle hareket etmeyi ve çok yönlü olmayı gerektiriyor.
Artık bölgeye İsrail çekirdek güç olarak yerleşmiş durumda. Halk ve hareket olarak bizler kendi anayurdumuzda ve Ortadoğu’da zaten çekirdek gücüz ve kökümüz tarihe dayanıyor. Bu nedenle Kürt jeopolitiğine dayalı herkes politika yapıyor. TC devleti bunu bildiğinden Kürt halkının özgürleştirici öncü gücü olarak bizi, hareketimizi tasfiye etmek istiyor. İsrail ve İran ise bölgesel varlığı ve amaçları için ittifak da dahil kullanmak istiyor. Uluslararası hegemonik güç olarak başta ABD ve İngiltere olmak üzere diğer güçler de Kürt halkının geldiği düzeyi görerek yeni bir sosyalist devrime, ekim devrimine yol açmaması için öncülüğü tasfiye ederek geri kalan tüm değer ve kazanımlarımızdan yararlanmak istiyor. Bu çoklu amaçlar karşısında çok esnek ve çok seçenekli hareket ederek kazanabiliriz. Önderlikle başlatılan kadınlara, halklara yönelik komploya tarihsel mağlubiyet, kadınlara, halklara tarihsel galibiyet kazandırmanın tarihsel günlerini yaşıyoruz. Ve Önderlik bunun için 25 Şubat imzalı BARIŞ VE DEMOKRATİK TOPLUM ÇAĞRI’sını geliştirdi.
Sürecin henüz nasıl ilerleyeceğini bilinmiyor. Çünkü devlet, Çağrı’nın gereği olarak içerdiği başlıkları siyasi ve hukuki zemine çekecek adımları atmadığı için her şey belirsiz. Belirgin olan tek şey siyaset tıkanmış ve savaş devam ediyor. Toplum tartışıyor, devlet kendi planı çerçevesinde nabız yokluyor. Türk devleti krizde ve artık Türkiye’nin, Erdoğan’ın kredisi bitmek üzere, bunu Türk devleti de görüyor. Önderlik tam da bu zaman aralığında tarihsel-sosyolojik dayanakları öne çıkararak tarihi Kürt-Türk ilişkilerine dayalı Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşme hamlesini başlatmayı uygun görüyor. Türkiye gerekli adımları atmaz ve direnirse kaybedeceğini bildiğinden Önderlikle görüşmeye, Bahçeli üzerinden mesaj vererek bu süreci başlattı. Ancak bunu, faşist Erdoğan ve ekibinin, yine adına derin devlet denilen devlet aklının gerçekte Kürt sorununda barışçıl demokratik çözümü amaçladığı biçiminde anlamamalıyız. Bu kendimizi peşinen kandırmak olur. Şimdilik olan biten sürecin başlamasına yeşil ışık yaktılar, Bahçeliyle ön açtılar, heyet İmralı’ya gidip geldi ve sonunda Önderliğin inisiyatifiyle bu Çağrı İmralı’dan dışarı çıkmayı başardı.
Ortada gerçekte de bir yazılı anlaşma yok. Önderlik karşılıklı inisiyatif alındığını heyet görüşmelerinde ve mektubunda net belirtiyor. Ama hiçbir şey yoktur da diyemeyiz. Çünkü bu çağrının yapılmasıyla Önderliğin fiziki özgürlüğünün sağlanması temelinde koşullarında değişikliğin yapılmasını gerektiriyor. Umut hakkının yasal olarak yürürlüğe girmesi gerekiyor. Yine mevcut TC anayasasının değişimi devlet heyetiyle yapılan diyalogların konusudur. Önderliğin, fiziki özgürlük konusunda bir oyalama, taktik yaklaşım olursa ‘SÜREÇ ÇÖKER’ değerlendirmesi çok nettir. Erdoğan, yavuz hırsız misali kazan kazan politikası izleyerek hiçbir şey değiştirmeden tek kazançlı taraf olma adına süreci yürütmek ve sonuç almak istiyor. Erdoğan ve devlet aklına göre ‘silah bırakma ve feshetme’ kararı üzerinden sürecin işlemesi esas plan olmaktadır. Erdoğan Çağrıyı salt ‘silah bırakma ve fesih’ ibaresini üzerinden süreci işletmeye, kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Her şeyin bittiği havasını, atmosferini oluşturmaya çalışıyor. Önderliğe dair yasal düzenlemeyi ağırdan alıyor, zehirli dillerini ise düzeltmemişler. Erdoğan tarafından bazen pozitif politik mesajlar verilse de konuşmalar dışında görünürde somut bir şey yok, olanlar için şimdilik bu kadardır diyebiliriz. AKP, bu süreci, tasfiye planı olarak yürütmeye gayret ediyor. Savaş gerilla alanlarında tüm hızıyla devam ediyor. Bakur’da, Türkiye’de tüm muhaliflere siyasi baskı, belediyelere kayyum atama, tutuklamalarda artış sürüyor. Öte taraftan faşist AKP hükümeti ve bizzat dış işleri bakanı olarak Fidan, Rojava’nın çökertilmesi için her şeyi yapıyor, hava saldırılarıyla katliamlar yapıyor.
Dünün sarıklısı, bugünün kravatlısı Colani’yi Suriye’de meşrulaştırıp siyasi lider haline getirdiler. Kürtler, Aleviler, Dürziler ve Hristiyanlar olmak üzere Suriye halkına efendi olarak sunuyorlar. Suriye’nin bugünü ve geleceğiyle alakalı tüm politik kesimlerin, özelde kadınların, halkımızın, yine demokratik çözüm isteyen herkesin sürecin mücadeleyle kazanılacağını bilmesi gerekiyor. Önderliğimiz de oldukça riskli olan bu zemin ve dönemde yol almaya, mücadeleci güçlere, bize ön açmaya ve komplocu güçlerin planlarının önünü almaya çalışıyor. Önderlik, devletin politikalarının farkındadır ve bir çözüm kapısı aralamaya çalışıyor. Bu anlamda ne rehavete kapılan ne de Önderliğin başlattığı sürece aşırı kaygılı ve umutsuz, inançsız bir yaklaşımın içinde olmalıyız.
Düşman her zaman düşmandır ve güvenilmezdir. Ancak ilkesel olmak kaydıyla hiç uzlaşı, anlaşma, iyileşme olmayacağı anlamına da gelmez. Fakat söz konusu Erdoğan ve inkarcı, retçi, soykırımcı İttihat Terakkici devlet zihniyeti olunca elbette haklı olarak kaygılar öne çıkıyor. Ne kaygıları bir tarafa bırakmak doğru olur ne de hiçbir şey yokmuş gibi kendinden menkul davranmak doğru olur. Biz, Önderliğin küresel çapta etki eden ve sürecek olan tarihsel hamlesine anlam veriyor ve katılıyoruz. Hem genel hem Kadın Hareketi olarak Önder Apo’ya inancımız tamdır. Kadınların, halkımızın sahip olduğu politik bilince ve deneyimine güveniyoruz.
Siyasi-askeri durum böyleyken Önderlik, ideolojik gereklilik bakımından Parti’nin yeni dönem görevlerini yerine getirebilmesi için yani evrensel düzeyde tam bir öncülük yapabilmesi için dönüşümü sosyalist devrimin başarısı için gerekli görüyor. Parti tarihi, Önderlik gerçeği iyi incelenirse daha önceki kongrelerde de Önderliğin bu perspektifleri hep oldu. En yakın dönem itibariyle 2003-4 KONGRA-GEL, demokratik konfederalizm yapılanma kongrelerinde yaşanan tasfiyeci eğilim, provokatif girişimler ve sonrasında yaşanan durumlar yine bizim paradigmayı derin anlamama, zihniyet devrimi yapmayan dar, tutucu, sekter yaklaşımlarımız ve daha da kapsamlı özeleştiri gerektiren pratiğimiz nedeniyle böyle bir yapılanmayı değişim dönüşüm sürecini tamamlayamadık. Önderlik, devrimci-sosyalist kimliği gereği sosyalist bir parti öncülüğünün bölgesel ve evrensel ölçekte mutlaka başarılı olmasında ısrar ettiğini anlıyoruz. Bu örgüt ve kadrolar olarak ideolojik görevimizdir. Dış neden olarak da yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi tarih ve güncelliğin kesiştiği konjonktürel durumlara, gelişmelere devrimci müdahalede bulunmak içindir.
Bu adım öz savunmanın hayati düzeydeki önemini ve rolünü ortadan kaldırmıyor. Bir diğeri her parçanın siyasi-askeri şartları, koşulları güç dengeleri ve içinde bulunduğu denklem birebir aynı değildir ve aynılaştırmamak da gerekir. Yani demokratik ulusa dayalı kadın özgürlüğünü merkeze almış ve başat kılmış demokratik toplum inşası, demokratik çözüm, halkların ortak vatan anlayışına dayalı ortak yaşamı savunma Rojava ve Rojhilat için de geçerlidir. Ancak öz savunmayı devreden çıkarma yani mücadele stratejisi olarak aynılaştırılamaz. Nitekim Rojava kıran kırana, yarını ne olacağı belli olmayan cihadist çetelerle savaş halindedir. Suriye’de Alevilere yönelik katliamlar göz önündedir. Önderliğin de belirttiği gibi demokratik Suriye hedefiyle ortak vatanı demokratik-çoğulcu anayasayla garanti altına alır ve öz savunma güçlerini tanırsa o zaman ortak savunma modeli de belirlenmiş olur. Benzer çözüm İran için de geçerli olduğu söylenebilir. Nitekim, 5. Savunma’da Önderliğin somut perspektifleri ve yol haritası var.
Yine, bu sürecin en fazla saldırı, komplo, suikast, provokasyonlara açık olduğunu bilmeliyiz. Bu süreç kolay olmayacak. Bozulsa da yürüse de zorlukları çok olacak. Öncelikli olarak böyle bir süreçte örgütsel disiplinin, görevlerin, işleyişin aksatılmadan derin bir parti kültürü, parti öncülüğü, yoldaşlığı, yoldaşlık birliği, örgüt birliği ve bütünlüğü içinde karşılamaya azami düzeyde özen göstermeliyiz. Ne geriye çeken, sıradan gündemler üretilmeli ne de bu gündemler varsa çözümsüz bırakılarak uzatılmalı. Öncü, çekirdek kadro bilinciyle, onun katılım sorumluluğuyla gündemlerimiz Önderlik gündemidir. Önderliğin Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ekseninde planlamalı ve hayata geçirmeliyiz. Bu süreçte gündemimizi ‘silah bırakma, kongrenin toplanması’ gibi soru işaretleri etrafında tartışma ve acabalı yaklaşımlar belirlememeli ve zamanı heba etmemeliyiz. Bu Önderliğin doğrudan, serbest devreye girmesiyle sürece dahil olmasıyla yani İmralı sisteminin ortadan kalkmasıyla açılacak gündemlerdir. Ve Önderliğin devreye girmesiyle açılabilecek gündemlerdir. Önderliğin fiziki özgürlüğü bu sürecin temel şartıdır. Başka türlü de alınacak bir yol yoktur. Önder Apo’ya Özgürlük Kürt Sorunu’na çözüm hamlesinin süreçle bağlantılı oynayacağı rol kapsamlıdır. Bu anlamda hamleye öncülük eden ve destek veren tüm dost çevrelerin Kürdistan halkıyla birlikte İmralı sistemini parçalaması herkesin baharı olacaktır.